iki mum yanar gecenin koynunda
iki mum...
sırtında bilenmiş bıçağın
tenimde açtığı oyuklara damlatır yaşlarını
der ki; "kendimi tüketişim
ateşe sevdamdandır
bu yüzden dökülür
döküldüğü yerde kurur
şikayetsizdir."
iki mum yanar gecenin koynunda
iki mum...
gözlerine değmiş
gözlerine sürülmüş merminin
masalımda uçuşan kırlangıçları vurduğu kuytuya döker yaşlarını
der ki; "ömrü az bilinen
bir dokunuşu mezar edinendir
ıraksanmış düşlerde gizlidir
gizlenir."
...
iki mum söner gözlerini yumduğunda
kan tükürür gece yağmur diye ellerime
kanı çekilmişliğine dolar gözlerimin
kesiklerimden akar
kesiklerimden bakar vadesi dolmuş
canı çekilen daha çocukmuş...
göğsümde sızar
göğsümden sızar yokluğun
oluk oluk akar
yokluğun ne çok
ne zormuş...
iki mum söner gözlerinsiz kaldığımda
şimdi bu ışıksızlıkta
sapanı dudaklarının arasında
taşı yürek zulasında
tek atımda alnımın tam ortasında
bütün masallar vurulur
karanlığın hoyrat elleri saçlarımda
korkuyla örülür dört yanına gecenin
içinden geçemediğin bir duvar sessizliğim
ateşi üfleyen rüzgarın ıslığıyla bölünür
iki mum erir avuçlarımda, gözlerinden aktığımda
koynumda
kırlangıçlar ölür...