Akşam eve döndüğümde başının izinin kaldığı, kokunun sindiği yastığa tüm özlemimle sarıldım. Ardından gözyaşlarımın eşliğinde, geride bıraktığın tüm eşyaları bir odaya topladım ve o odaya senin adını verdim. Anılarınla, kokunla, dokunduğun tüm eşyalarla artık oradaydın benim için. Yokluğunda yaşanabilecek tek mekan yani.
Üzülme lütfen, böyle olmasını tabi ki istemezdik; ama gel bizde herkesin arkasına saklandığı “kader” diyelim buna. Söylerken bile insana hüzün veren kader…
Dün telefonda sesini duyunca, hani hep senin dalga geçtiğin ama benim her defasında gerçekten hissettiğim olayı yaşadım. Burnum sızladı. Gözyaşlarım dışarı çıkmak için kapıları zorladığı halde bu defa izin vermedim onlara; sesimin titremesini sana göstermemeliydim. O kadar uzaktayken seni üzmek istemezdim. İnsanın sevdiğine kıyamaması, onu her kötü şeyden korumaya çalışması çok müthiş bir duygu olsa gerek.
Yanına gelmek istedim. Sana kocaman tüm dünyaya sarılırmış gibi sarılmak gene. Tüm dünyayı öper gibi gözlerinden öpmek hani o bahar kokan gözlerinden.
İnsanların sevme hakkının elinden alınması dünyada işlenebilecek en büyük suçlardan biri mi acaba? Kalbinin tutsak edilmesi, ruhunun prangalara vurulması ….
Tam tüm dünyaya haykırmak isterken aşkını, ellerinden kayıp gitmesi sevdiğinin.
Seni sakladığım odaya kendimi de kapatmalıyım aslında. Çünkü ben senin en büyük anınım. Herşeyimle sana ait olduğuma göre keşke giderken beni de götürseydin yanında. Orada yeni şehirler keşfederdik birlikte aşkı tanıyıp bilen ve ona değer verenlerin ülkesini. Özgürce yaşabilirdik aşkımızı o zaman; kimseler karışmadan rahatça.
Beni bırakmamalıydın burda. Hani ellerim asla boş kalmayacaktı? Hani her tökezlediğimde sen en büyük destekcim olacaktın?
Oysa sen de gittin. Dünyam gitti…
kokun
Akşam eve döndüğümde başının izinin kaldığı, kokunun sindiği yastığa tüm özlemimle sarıldım. Ardından gözyaşlarımın eşliğinde, geride bıraktığın tüm eşyaları bir odaya topladım ve o odaya senin adını verdim.