Başka bir dünyadan hayatımıza uzanan kıvrımlı yollar vardır, kıvraktır biraz, dümdüzdür bazen ama yalnızdır çoğu zaman. Yol ayrımına varmanın zorluğuna alışmış bir beden eklenirken, bir bakarsınız ki upuzun bir yol olmuş da ayaklanmış bizim kadere benzeyen sürekli cevap arayan 'küçük neden'.
Neden küçük, neden? Neden küçük dersiniz bana garip gelir birden. İnsanlar da küçük doğar büyür aniden. Tohumlar küçük küçük kayar da elden, toprak yeşillenir birden. O halde bu küçümseme neden?
Bir de bazı sesler duyulur bazen 'Hiç büyüyemeyecek' gibi cümlelerle ya başlayan ya biten. Ve maalesef büyümesine bile izin verilmeden yiten.
Evet, bir küçük neden vardı bizi bir masalın sonuna götüreceğe benzeyen ve her defasında şükürler edilen. İki yolun birleşmesine de imzasını atan, bazen yaz mevsimine kışlar getiren bazen de kış ortasında terleten.
Bir tarf farklı düşününce ötekinden, asfalt her çatladığında ne yapacağını bilmeyen ama sevgiyle dua eden, birleştiğinde yeniden, kalbinin büyüdüğünü görünce biri, iki faniden, sen varsın orada işte Tanrım en güleryüzlüsünden, tarifsiz sevebilen.
Şimdi kocaman iki yolun daha ayrımına varmak üzereyken, kocaman dedim ama söylesene bu küçümseme neden? İşte kocamanken ve ruhlarımız bedenimize küçükken , çok fazla küçüğüz biz sayın dirilen.
Dirilerinizi öpüp öpüp gömsem de en güzelinden, hepiniz küçüksünüz en görünmeyeyinden.
Tanrım!
Büyüklüğünün yanında her şey birer küçücük neden, ne denli büyüksün böyle sen!
Bakma sen şu fanilerin kavgasına,
neden küçük neden...
] ]