Kumral Kızın Ettiği

Halbuki kumral saçlarını seçebiliyordum/Bardağa dokunan dudaklarını seçtiğim gibi. /

yazı resim

Kartalda akşama doğru kar yağıyorduprefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /
Bembeyaz bir gün yağıyordu

Evsiz barksızlara inat can yakan soğuğuyla.

Karşıda bir kız oturuyordu

Beresi gözleriyle aynı renkti

Avuçlarıyla gökten düşen benleri yakalıyordu

Hayal görüyordum yalan oluyordu.

Her aşk yeni bir imgeyle geliyordu

Şiir oluyordum.

Artık fazla oluyordum genç de olsa yorgun kalbime

Birileri şarkı söylüyordu, çok uzaktı

Ama duyuyordum.

Elleriyle gökyüzü aynı renkti

Kış bu renkle gelir biliyordum.

Ansızın değil

Yavaş yavaş

Yedire yedire

Arkasında sakladığı kırbacıyla

Sırtına yeni hüsranlar açmak için

O uslanmaz ayazın,

Çığ gibi değil belki

Belki poyraz gibi de değil

Ellerini kaçırarak geliyordu

Göz bebeklerimin susamışlığından.

Aynı şiirde

Aynı sözcükleri inatla tekrarlar gibi

geliyordu.

Iraktan kötü haberleri okuyordu

Önünde çayı, ağzında sigarası.

İşgalcilerle aynı dilden yazıyordu gazete

Üçüncü sayfa ile spor dışında.

Hiçbir şey anlatmıyordu bu saydıklarım da.

Oysa daha geçen gün maaş kuyruğunda beklerken

Sövüyordu bizim ihtiyar,

Oysa ekmek herkesin evine girmiyordu.

Bizimkiler destan yazıyordu

Adına tarih diyeceğimiz,

Adalet için bir boran kalkıyordu

Daracık bir hücrenin, daracık avlusundan...

Bunlardan hiçbirini göremiyordu kız,

Gazete okuyordu ve daha sıcaktı kardan.

Benimse yapacak hiçbir işim yoktu

Dert ettiklerimle yaşamaktan başka.

Üstüme düşen karlar erimiyordu

Ölüyüm...

Aşka düştüğümden değil

En hakiki aşkı yaşayamadığımdan.

Uzaktan kahkahalar geliyordu.

Ben de gülsem ağız dolusu

Bakar mıydı

Öyle güzel

Öyle gerçek,

Yaratır gibi bir yalnızın iç evrenini.

Aklımdan ağlamak geçiyordu

İntihar demekti bu

Sessizliğin acizliği...

Halbuki kumral saçlarını seçebiliyordum

Bardağa dokunan dudaklarını seçtiğim gibi.

Bağdatta bir direnişçi bu kadar iyi görebiliyor muydu

Sardıklarında bir kontrol noktasının çevresini.

Benim okuduğum duaları okuyor muydu içinden

Terliyor muydu kalbinin sesinden.

Oysa kimse öğretmemişti Ona

Vatan sevgisinin nemenem bir şey olduğunu:
Vatan sevgisi öğretilmez!

Çünkü sevgi öğretilmez her şeyden önce;

İnsansan, seversin çiçeği, karıncayı, gökteki uçurtmayı.

Yazı, kışı, tüm mevsimleri,

Uğruna alınteri döktüğün her şeyi bir de.

Yaşamayı seversin insansan,

Ama kimseyi incitmeden

Özgür olduğun müddetçe.

Ananı, babanı, kardeşlerini,

Ve en çok da insan kardeşlerini.

Ağlamayı seversin ve gülmeyi

Yaratmayı seversin insansan:

Toprağa hayat vermeyi

Madeni işlemeyi...

İşte vatan bunların tümüdür.

Seversin insansan vatanını

Kimsenin sana öğretmesini beklemeden.

Kıskanırsın çocuk gibi,

Deli gibi

Ona göz dikenlerden.

Bağdatta direnişçi menziline yürürken

Ben kıza bakıyordum utangaç ve biraz korkakça.

Bağdatta direnişçi

Çıkarıyordu gizlediği tüfeğini,

Cesaret damlıyordu yanaklarından

Cesaretle besleniyordu vatan.

Kız,

Gazetesini bitirmişti çoktan.

Ben içimden

ne olur gitme diyordum...

daha önce kaç kişiye söylemiştim

hangisi dinlemişti:

hayal değildi olanlar, kocaman yalan!

Ardından bakakaldığım

Sonrasında şarkılar yazdığım

En güzel sevgilimi çaldı zaman.

Gidiyordu,

Durduramadım.

Kış geliyor, diyemedim.

Fakat üşümek böyle birşeydi.

Önce karnını doyurman gerekir

Soğuğa dayanmak için,

Venezüellada petrolü kamulaştırmak gibi.

Ben de Ustayı okudum kızın ardından

Kartalda ilk gördüğüm zalime

Ve bir taş fırlattım en azından!

Yorumlar

Başa Dön