Masumum

Dudak izinin sahibinden ayrılalı on yıl kadar oldu / Hala o portakalı unutamadım. /

yazı resim

Portakalı soydum baş ucuma koydum
Bir süre seyrettim baş ucumda duran portakalı
kalın kabuğunun altında kalan gecelik
ya da sabahlık misali ince örtüsüyle
tam on iki dilimden ibaret bol sulu tombul bir portakaldı
daha çok batmakta olan güneşi andırıyor
üzerine takılan bulut parçacıklarından kendini sıyırmaya çalışıyordu
fazla değil birkaç ay önce Akdeniz’in herhangi bir yerinde
mütevazı bir portakal ağacının dalında arkadaşlarıyla var olma savaşı veriyordu
dışarıdan bakıldığında bir bütün görünmesine rağmen
iç dünyası çeşitli bölünmelere maruz kalıyordu
hani ar duygularımızı koyup ardımıza soymasak garibanı
içinde olup bitenin farkına bile varmayacağız.
Tıpkı insanlar gibi
o da mercekle bakıldığında insan derisine benzeyen gözenekli şizofren rengi kabuğu altında
farklı bir biçimde oluşuyor,olgunlaşıyor,çürüyordu...
benim soyduğum ve baş ucuma koyduğum
daha sonra yemeyip yanına yatarak seyre daldığım portakal
gençti, güzeldi, kendisini yemememi gerektirecek hiçbir çirkinliği bulunmamaktaydı...
Bana keyifli gelmişti onu seyretmek
bir ara baş ucumdan hoplayacak
kabuklarını attığım yatak odamdaki eski poşetin içinden alarak giyinecek sandım
bakışlarım onu rahatsız etmişti
sanki artık bana ne yapacaksan yap dercesine titrediğini hissettim,
kabuğunu soyarak bütün gizemine son veren
kendisi hakkında çok şey bilen bana yaranmak istemiyordu
ama üzerinde bol miktarda c vitamini olduğu da bir gerçekti....
Ben kararlı gözlerle onu seyrediyordum
hakkında bilmediğim daha bir çok şey vardı,
örneğin onu var eden ağaç nasıl bir ağaçtı
kim bilir hangi ağacın meyvesinden fide olmuştu,
hangi ağacın aşısı bedeninde tutmuştu
topraktan aldığı besinleri kendisine ve kardeşlerine eşit olarak paylaştırıyor muydu,
bazı meyvelere imtiyazlı davranıyor muydu...
kafamda az önce soyduğum
ve
baş ucuma koyduğum
daha sonra seyre daldığım
portakaldan öğreneceğim binlerce soru uyumuşum
uyandığımda portakalı baş ucumda bulamadım
kabukları da eski poşette yoktu
ortada panikle doğruldum yatağımdan
odanın içinde dört dönerek portakalı ararken
gardolabıma yapışık duran boy aynasında kendimi gördüm
gözlerim yerinden fırlayacaktı az daha, yanağımda
dudağıma yakın bölgede rujdan bir dudak izi vardı
bunu portakal yapmış olamazdı...
Ama portakalın akıbetinden bu dudak izinin sahibi mutlaka haberdardı
mutfağa gittiğimde portakalın kabukları
ve üzerinde son kalan beyaz kabuğu
mutfak tezgahının üzerine atılmış buldum.
o günden beri soyduğum şeyleri anında yemeği adet edindim kendime,
birileri benden önce davranabilir korkusu içime nasıl yer ettiyse
dudak izinin sahibinden ayrılalı on yıl kadar oldu
hala o portakalı unutamadım.
İşte böyle Portakalı soymuştum
Baş ucuma koymuştum
Sırf ona bir şeyler yazabilmek için
Bir yalan uydurmuştum...

Yavuz İgret

]

Başa Dön