Medoş Lale Festivali"nin Öbür Yüzü

Önce Türkiye’nin çok tanınmış ve çok sevilen bir şairesi çıktı kürsüye. “Kendini kürsüde politikacı gibi hissettiğini” söylese de okuduğu şiirleriyle bizi edebiyatın cennetine taşıdı. Dizeler, dudaklarından, bir meleğin terennümü gibi dökülüyordu.

yazı resimYZ

hakan.yozcu@hotmail.com
Cumartesi günü Avtepe Köyü’nde sanat dolu, edebiyat dolu, şiir dolu bir gün yaşadım.
Biliyorsunuz, İskele Kaymakamı Sayın Bünyamin Merhametsiz çok kadim dostumdur. Hafta sonlarımız genelde birlikte geçer. Bu hafta yine beraberdik. Avtepe’de Yenierenköy Belediyesi’nin düzenlediği 7. Avtepe Köyü Medoş Lalesi Festivali’ndeydik.
Festival saat 11.00’de köy meydanında başladı. Yenierenköy Belediyesi Halk Dansları Ekibi’nin folklor gösterisi izleyenlere zevkli dakikalar yaşattı.
Açılış konuşmasında Yenierenköy Belediye Başkanı festivalin önemini ve bölgeye olan katkılarını anlattı. Bu tür etkinliklerin tanıtım bakımından çok faydalı olacağına inananlardanım.
Biliyorsunuz, Karpas Bölgesi en çok turist çeken bölgelerimizden biri. Burada bulunan ve bu festivale gelen turistler, burada gördükleri güzellikleri gittikleri her yerde anlatacaklar. Belki de bu sayede daha fazla turistin gelmesini sağlayacaklar.
Alanlarda kurulan standlar, gelen misafirlere çeşitli hizmetler sunuyordu. Aradığınız her şeyi bulmanız mümkündü burada. Özellikle köylerimize ait el işi sanatları, yiyecek ve içecekler, hediyelik eşyalar… ne isterseniz vardı. Böylece köylüler bütçelerine biraz da olsa bir katkı sağlıyorlardı.
Ben, bu festivalden ziyade sanattan, şiirden söz etmek istiyorum sizlere. “Ne alakası var?” dediğinizi duyar gibiyim.
Var. Öyle bir alakası var ki, anlatmak yetmez. O anı yaşamak gerekir. Ve ben de o anı yaşayan insanlardan biriyim.
Açılış konuşmalarından sonra, sergi salonunun açılışı için salona gittik. Sanatçı Zeynel Yeşilay’ın sinevizyon gösterisini izledik.
Zeynel Yeşilay, beş yıl Kıbrıs’ta yaşamış. Kıbrıs’ta yüz bini aşkın fotoğraf çekmiş. Bu fotoğrafları zengin bir arşiv haline getirmiş. Düşünün bir kere. Kıbrıs’ın her yerini adım adım gezmiş. Her karış toprağını fotoğraflamış. Bunları birçok yerde sergilemiş veya sinevizyon şeklinde sunmuş. Doğrusu büyük bir kültür hizmeti yapmış. Kendisine ne kadar teşekkür etsek azdır…
Biz, sadece Avtepe ile ilgili olan fotoğrafları izleyebildik. Müzik eşliğinde çok güzel bir sunum oldu. Memleketimize bir kez daha hayran kaldık. Cennetin güzelliklerini izliyor gibi kendimizden geçtik.
Ama asıl kendimizden geçme biraz sonra yaşanacaktı. Çünkü şiir dolu dakikalar bizi bekliyordu.
Önce Türkiye’nin çok tanınmış ve çok sevilen bir şairesi çıktı kürsüye. “Kendini kürsüde politikacı gibi hissettiğini” söylese de okuduğu şiirleriyle bizi edebiyatın cennetine taşıdı. Dizeler, dudaklarından, bir meleğin terennümü gibi dökülüyordu.
Bu güzel sanatçı İlter Yeşilay’dı. Hani dillerimizden düşmeyen, gönüllerimize nakşeden “Dediler, zamanla hep azalırmış sevgiler” şarkısı var ya. İşte o sözlerin yaratıcısı.
1950 yılında Şanlıurfa’da doğmuş. Ankara Gazi Üniversitesi Yabancı Diller, Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun olmuş. 1970 yılında T.C. Turizm ve Tanıtma Bakanlığı'na girmiş. 1982 yılına kadar çalıştığı Bakanlıkta, Türkiye'yi birkaç kez dolaşma imkânı bulmuş.
Bir şiir yarışmasında aldığı ödül, onun, bu alanda dünyasını değiştirmiş. Hele bilinen o meşhur “Dediler zamanla hep” şarkısı bestelenince şiire kendini iyice vererek, ona profesyonelce sarılmış. Kendini bu alanda oldukça geliştirmiş.
Kader, onu “Zeytin” ve “Üzüm” şiirini yazsın diye kuru bir yaprak misali gibi Kıbrıs’a sürüklemiş. Sanatçı, Kıbrıs’ta beş yıl görev yapmış. Kıbrıs Türkü’nü ve onların gelenek ve göreneklerini yakından tanımış. Öyle ki zeytinimizi tadınca duygularına hâkim olamamış. Şu mısralar dökülüvermiş dudaklarından. Irmak olmuş kalplere akmış. Gönüllere dolmuş:
ZEYTİN

Karanlık mabedine ne yol ne iz vermeyen
O simsiyah bendine kul olduğum gözlerin
Kaş altında karakış can evimdeki yakış
Tenimi karla ovan kış yangını gözlerin

Bırak yakarsa yaksın ne kadar yaksa da az
Zeytinin tuzu gibi dudağımda kal biraz

Sende o siyahların efendisi, o, mağrur
O, yedi renkte tek bir, o, her bakışı gurur,
İnsanı süründürür, insanı yere vurur.
Sonra tutar, kaldırır; el pençe divan durur.

Gözlerinin hışmından her yanımda bir maraz
Zeytinin tuzu gibi dudağımda kal biraz

Sonra ülkemizin tanınmış şairlerinden, karikatürist, milletvekili Dr Arif Albayrak sözü aldı. O, kendine has yorumuyla iki şiirini okudu. “Gözlerinde Sonbahar” şiiri, hepimizi aldı farklı diyarlara götürdü. Sayın Albayrak şairane bir üslupla gönüllere hitap etti.
Son olarak yine Türkiye’nin tanınmış şairlerinden Sayın Abdullah Satoğlu şiirlerinden örnekler sundu. “Lale Şairi” olarak bilinen Sayın Satoğlu lale hakkında konferans tadında bilgiler verdi. Çok tatlı bir üslupla lalenin önemini vurguladı.
Özellikle lale kelimesinin Arapça harflerle yazıldığında tersten okunduğunda “hilal” olarak okunduğunu belirtmesi, yine “Allah” kelimesinin Arapça yazıldığında bu harflerle aynı kullanıldığını söylemesi herkesi hayretlere düşürdü.

Sayın Satoğlu 1934’te Kayseri’de doğmuş. İstanbul’da gazetecilik okumuş. İlk şiiri 15 yaşında “Erciyes Dergisi”nde çıkmış. Şair, gazete ve sanat dergileri çıkarmış. Sayın Satoğlu, yurt dışında ve içinde birçok sempozyum ve kongrelere katılarak bildiriler sunmuş. Yayınlanmış birçok eseri bulunuyor.
Laleler üstüne bir türkü tutturan Şair Satoğlu, kendi şiirlerinden bir demet sunarak, bu alandaki susamışlığımızı giderdi. Çatlayan dudaklarımıza su zerrecikleri oldu. Günlerce çölde susuz kalmış bir yolcunun vaha bulduğundaki durumu bize yaşattı:

Laleler Gibi
Geçtiğin yollarda kaldı gözlerim dün akşam
Üzgün gönlüme neş’e dolar yüzüne baksam.
Lalelerden bir buket buldum sende gönlümce
Sadet yüklü dallar varlığınca narin, ince…
Engin gözlerinin gözümde hayali var da
Laleler gibi seni açmış gördüm baharda.

Bir Türkü Tutturdum Laleler Üstüne

Gülümser devr-i Sâdabad'dan Nedim
El yârine gül der, ben lâle dedim.
Yâr üstüne mi nedir, bilemedim;
Bir türkü tutturdum lâle üstüne.

Bu büyülü mısralarla efsunlandık, kendimizden geçtik. Şimdi mey içen âşıklar gibi mecnun idik. Kendimizi çöllerde, ateşlerin üzerinde, üstü başı parçalamış, yalın ayak yürürken bulduk. Bitmeyecek bir rüyada idik sanki.
Bu rüyayı orada bitirmedik. Belediye başkanı Sayın Özay Öykün, rüya devam etsin diye bizleri, Terrace Otel’de akşam yemeğine davet etti.
Bu davete icabet ettik. Rüyayı bitirmemiştik. Geç saatlere kadar sanattan söz ettik. Şiirden, şarkılardan dem vurduk. Gecenin sürprizini yine değerli sanatçımız Arif Albayrak yaptı.
Udunu çıkardı. İlter Yeşilay’ın “Zeytin” isimli, o bizi anlatan, kültürümüzü dile getiren şiiri bestelemişti. İlter Hanım’la küçük bir provadan sonra besteyi okudular.
Öyle ki ortaya çok güzel bir eser çıktı. İleriki yıllarda belki de dillerden düşmeyecek bir beste idi bu. Yakında hepimizin diline pelesenk olacak bir şarkı:
“Zeytinin tuzu gibi dudağımda kal biraz”
Böyle bir günü bize yaşatan Yenierenköy Belediye Başkanı Sayın Özay Öykün’e teşekkür ediyorum.

Başa Dön