Mezarsız Ölüler

bireysel olarak yaşadıklarımız, kimi zaman da toplumsal olaylarda yürekten etkilendiklerimizden kaynaklanır. Aşağıdaki yazı böyle bir olayın özünü anlatmaktadır.

yazı resim

1980 yılında yaşanan Çorum olaylarında Ahmet Kökmen isimli baba kaybettiği oğlunun ne ölüsünü nede dirisini iki yıl boyunca bulamamıştı. Aslında umudunu da kesmişti ancak yine de bir umuttur diye bekler dururdu. yüreğinin bir köşesinde canlı tutmaya çalışıyordu duygularını.

Hamza evliydi, Esma idi eşinin adı. Olayların ardından iki yıl boyunca gelini Esma ile birlikte karakola, savcılığa gidip gelmişti. Ölüsünü yada dirisini bulabilmek için oğlunun. Bu gidiş gelişlerde polislerden biri Esma ile ile ilişki ilişki kurmuştu. Daha sonra Esma bu polisle çekip gitmişti.

Yalnız, yapayalnız kalmıştı Ahmet Kökmen. Hem yalnızlık, hem de ölüsünü dahi bulamadığı evlat acısı.
Neden sonra almıştı oğlunun cesedinin bulunduğuna dair haberi. Savcılık bir torba tutuşturmuştu eline. Torbada bir çorap,bir kaç kemik ve pantolon vardı sadece. Ve torbayı verirlerken "oğlun" demişlerdi.

"Oğul ha!..." diye düşünüyordu Ahmet Kökmen, Bir torba kemik miydi oğul dedikleri? Tek elinde kolayca taşıyabiliyordu dağ parçası gibi yiğit oğlunu. Yokluk ve yoksullukla yetiştirip, büyütüp asker ettiği, düğününde halay çektiği oğlunu...

Çorum olaylarından iki yıl sonra bulunan Hamza kökmen'in bu acılı öyküsüne o dönemde Çorum'da Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan Ertem Türker şöyle bir şiir yazmış.

"Dökülen kanın
Yarınlara ders olacaksa
Rengini kanından almış gülsen de,
Bülbüller,
Hem gül'e
Hem özgürlüğe,
Türküler yakacaksa,
Kanın boşa akmadı
Ahmet'in oğlu garip Hamza!"

Kaynak: Yazar Avukat Sadık Eral
(Çaldıran'dan Çorum'a Alevi Katliamları kitabı)

Başa Dön