Üyesi olduğum tüm tren istasyonlarının kayıtları silindi bir dokunuşunla belleğimden. Yürüyüş kolu takım komutanlığı emrine atandığım söylendi.
Yıl 2015, beşinci mevsimin ilk aylarının safasındaydım. Kılcal damarlarından akan alyuvarların tortop oluşunu gözlerinle görme dedi meçhul bir ses.
Yeni gen haritamı okuyan falcı bacının kehanetlerinin çıktığı o meş'um gece: -yeni dil kurumu onayıyla- özür dilerim dostum, ancak bunu yazabiliyordu klavyem.
Dil ne zaman siyasete kucak açarsa, büyük Çin düşünürü Konfüçyus'un dediği gibi her şey kokuşur, tuz dahi!
Kendimi tatile ışınlamak için kozmik haritada yer beğenme seansına katılmam için psikoloğum özellikle ısrarcı oldu.
Evren ne tuhaf ah! Sinema salonlarına çok amaçlı yataklar konulmasıyla en basit filmler dahi gişe hasılat rekorları kırar oldu.
Geçenlerde haftanın günlerinin dokuza çıkması nedeniyle verilen partinin beklenen en ilginç konuğu kimdi biliyor musunuz? Mor Üzüm Salkımı!
Büyük bir müzayede salonuna dönüşebilen evin geniş salonu, ışınlama yöntemiyle her türlü içkinin su gibi aktığı lüks bir parti haline gelmişti. Bu saray yavrusu evin bir kaç kapısı vardı. En değerli konuklar cennetin A kapısından girerdi.
O gece de "Mor Üzüm Salkımı" en cüretkar elbisesiyle A kapısında arzı endam edince salonun duvarları bir anda aydınlandı, aynalarla zenginleştirilmiş kolonlarda binlerce Mor Üzüm Salkımı belirdi.
Ahhh! O ne unutulmaz bir güzellikti. O gece onun adına patlatılan geçen yüzyıldan kalma Küp şampanyasının tadı davetlileri kendinden geçirmeye yetti de arttı bile.
O gecenin bir diğer ünlü konuğu, Bacanaktı. Hani şu Bekilli denen bir yurt köşesinde yaşadığı söylenen antik adam. Bir efsaneye dönüşen Bacanak dilerse kendini istediği herhangi bir zaman dilimine ışınladığı söyleniyordu.
Bu olağanüstü konukla bir dakikalık anı paylaşmak isteyen konukların salondaki heyecan dalgası görülmeye değerdi.
Evet, evet işte o küçük dev adam göründü. Adı anons edilirken en çok da bayanların ona doğru hücum etmesi yanındaki hamfendinin canını biraz sıkmışa benziyordu.
Başında kasketi ve elinde meşhur asasıyla herkesi selamlarken "Ben, evet Allahın Bacanağı Hasanım!" diyordu; başıma dikilmiş, "Uyan, uyan Ömer!" diyen bir tuhaf adam.