] Rüzgarın bağrından gelen nefeslerle besleniyorum aslında. Ruhum dize gelmiyor. Asi bir tavrı devam ettiriyor içinde. Bazen bedenim aklımdan bağımsız davranıyor. Komutlara uymuyor. Kendince kuralları yıkıyor. İki ayrı ruhum varmış gibi hissediyorum. Biri içeride, diğeri dışarıda. Birbirlerine üstün gelemeyen, birbirleriyle geçinemeyen ve her zaman diğerinin zıttını isteyen iki yeniyetme. Onların savaşları kendilerini zedelemiyor. Doğrudan beni, yani onların topraklarını yok ediyor. Şehzadeler tarafından paylaşılmış Türk devletleri gibi. Paylaşıldıkça ölüyorum. Ben ikisinden de bıktım. Kendi bağımsızlığımı istiyorum. Bedenime hakim olmak istiyorum. Verdiğim kararları uygulamak istiyorum. Yıllardır hiç istemediğim bir şey istiyorum. Özgürlüğümü istiyorum. Parmaklarım benim olsun istiyorum. Kalemimi bedenime bağlayan bir damarım olsun istiyorum. Ancak böyle özgürce yazabilirim, ancak böyle anlatabilirim derdimi. Özgürlük istiyorum. Çok bir şey değil sadece hissettiklerimi yazabilmek istiyorum. Bir önemi yok yalnızlığın, özlemin, acının... Ben bunlara dayanabilecek bir yürek, bunları susturabilecek bir ses istiyorum. Sadece kalemime bir özgürlük istiyorum. Anlatabiliyor olmak istiyorum. Derinimdeki her şeyi dökmek, içime sığmayan duygularımı kağıtlara sığdırmak istiyorum.
Sadece bu şekilde gözlerimdeki perdeyi açabilirim. Bir anahtarım olsun istiyorum ruhumun kilidini açabilmek için. Pencerelerimi açabilmek için yeterli gücü istiyorum. Işığı görmek istiyorum.
Öyle bir şey ki bu, boğazımda takılı bir hıçkırık gibi. Ağlamak istesen ağlayamazsın. Ben sadece bu hıçkırığı eritebilecek sıcak bir nefes istiyorum.
Nefes
bazen kendi ruhunda çelişkiyi yaşar, bu çelişki içinde can çekişir. işte bu işkence o kişinin temeline bir isyanı yerleştiri. artık hıçkırarak anlatmak zorundadır herşeyi. ağlamak ona haramdır çünkü.