Nisanın Kaçı

Benim yaşgünü tebriğim de bu işte…. O yılı, o günü; yaş gününü ilk kutladığımız yılı anımsayınca oldu bitti; başlarken yazmaya yoktu aklımda, böylesi… Sadece aylar sonra yazabildiğim kısa bir nefesle kutlayacaktım, yaşgünü… Sevgili bir dosta ithaf edilmiştir.

yazı resimYZ

] ]

Bu gün 22 Nisan…. En çok özlediğim dostumun yaş günüdür, en çok aradığım, dertleşmeyi, gül yüzünü görmeyi özlediğim arkadaşımın yaşgünü…

Güneş çıksa da henüz ısıtmayan bir Nisan günü yine…
Sanki yıllar yıllar önce bu mevsimde bizler kuşlar gibi şakıyorduk, havalar ve iklimlerle birlikte mi değiştik bizler de? 1986 yılının Nisan ayında onun yaş gününde, grup olarak birlikte olunacak mekana yaşım tutmadığı için giremediğim günü düşünüyorum, gülerek… Ne güzelmiş, çocuk olmak; kuşlar gibi özgür…
Yine bir yerlere almasalar beni, seni, onu, şunu, bunu, insanları…. “Daha yaşın tutmuyor deseler”, bu yaşadıklarına, “hadi sil gözyaşlarını”; “daha yaşın ufak” deseler; “baba olmak için çok küçüksün”, “iyi anne olabilecek düzeyde değilsin”, “daha 50 yaşını aşmadın sevdiğin büyüklerini kaybetmeyeceksin”, sil gözyaşlarını” deseler…
Deseler, deseler, deseler de demezler, diyemezler, dedirtmeyiz; dinlemeyiz bile… “Zira biz büyüdük!!!!” Şarkıdaki, gibi; "biz büyüdük ve kirlendi dünya.."
Koskoca 18 yıl, bir dolu şeyde yaşımız sorun olur da, bir gün aştın mı 18’i; hadi ver elini dünya; deli dünya…..
Askere gidebilirsin, gitmelisin de mesela…
Evlenebilirsin, evlenmeyi gözün alırsa; ceza alabilirsin herhangi bir fiilinden dolayı, mesela birinin canını acıtırsan (ama kalbini kırarsan değil), mesela işe girebilirsin; girebilirsin ki, canını sıksınlar, biraz para ile bir sürü dert edinebilirsin….. Bir dolu yapılabilirlikle birlikte bir dolu dert, tasa ve yükümlülükle de kol kola girersin hemencecik….
Keşke çocuk olsaydım da çimlere uzanabilseydim, serin havaya aldırmadan, diskoya almasaydılar da parkta yürüseydim; işe girmeseydim de daha çok şiir okuyabilseydim, kitap okusaydım saate bakmadan; daha çok arkadaşım olsaydı mesela, uzatılan elleri tutabilseydim dersin… Daha çok öpseydim, daha sıkı sarılsaydım….. Dersin, dersin, dersin… Kendi kendine konuşmak asılı kalır boynunda da kah şiir yazarsın; geçmişe özlem dolu, kah dağıtırsın kendini işe güce gitmez elin…
Koşmaktan yorulmayan bacakların, o rutine yazılmış yolu gitmez olur; tersine tersine giderken gönlün. Araban olur da şehirde zevk almaz olursun trafikte boy göstermekten, mesela; paran olur da harcamaya bile mecalin kalmaz olur….

Yazdıkça yazarsın da, aylarca bir şey yazamazken; yine de batarsın sessiz sessiz….
Ne bahar aynı bahardır, ne sen aynı sen…

Sahi bu gün, Nisanın kaçı?

Başa Dön