Teşbihte hata olmaz. "Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler." Basın-yayında Türkçü adam kıtlığı olunca az çok "vatancı" tutum takınan herkesin Türkçü ilân edilmesine şaşmamak gerek. Oktay Sinanoğlu hiçbir akımın temsilcisi olmadığını söylemesine rağmen birileri tarafından Türkçü ilân edilmiştir. Hâl böyle olunca Sinanoğlu'nun söyledikleri de Türkçülüğe mâl edilmektedir. Peki gerçek nedir? Oktay Sinanoğlu Türkçü müdür? Bunu Sinanoğlu'nun kendi yazılarından, konuşmalarından yola çıkarak inceleyelim.
Sinanoğlu'na göre: "Türkiye Cumhuriyeti sınırları içersindeki herkes Türk milletidir." (1) Dolayısıyla milliyet, Oktay Bey'e göre bir vatandaşlık değiştirme işlemi ile basitçe değiştirilebilecek bir kavramdır. Bugün Rus olan yarın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla hemen Türk olur. Peki böyle bir resmî işlemle o insanın kanı, genleri, kültürü, aidiyet duygusu, tarihi de değişecek midir? Bunlar değişmeden milliyet değişebilir mi? Bunlar aklın kabûl edemeyeceği kuramlardır.
Oktay Sinanoğlu milliyet kavramını açıklarken, dil unsurunu dahi ilginç bir yaklaşımla ele alıyor ve: "Türkçenin ana dili bile olması şart değil, benimsemişsen, seviyorsan, kullanıyorsan, gönlünde dil bağı varsa o zaman Türk'sün." (2) demektedir. Şu hâlde Fildişi Sahilleri'nden yahut Moritanya'dan gelen bir kişi Türkçeyi öğrenir, sever ve kullanırsa Türk olabilir. Hey Ulu Tanrı, Türk olmak ne kolaymış! Şu Türklük ne kadar ucuzmuş!
Türkçülerin yabancı ırklarla karışmama konusunda ne derece hassas olduğunu herkes bilir. Ama Oktay Beğ farklı düşünüyor. Diyor ki: "Bu kadar kıt'ada bu kadar uzun yıllar faaliyette bulunmuş bir milletin başka ırklarla karışmaması mümkün değildir. Hatta karışmazsa ayıptır. Türk olmak, soyu, sopu, ırkı, kanı, biyolojik olarak Türk olmak demek değildir." (3) Duydunuz mu ey Türkler? Kızınızı Çingene'ye, kürde vermezseniz bu ayıpmış(!) Öyle ya iç içe yaşıyoruz! Zaten "Soy sop karışıklığı önemli değildir." (4) diyen de Sayın Sinanoğlu değil mi?
Hayır! Biz Türkçüler, Türklüğü bol kepçe dağıtmıyoruz. Hayır, her Türkçe konuşan Türk olamaz! Türk olmak için önce kanı Türk olmak lâzımdır. Çünkü milletler zaman içerisinde kazandıkları alışkanlıkları genlerine aktarırlar ve böylece Türk ırkından olan kişiler binyılların getirdiği üstün vasıflarla doğarlar. Bununla birlikte "dil" unsurunun önemini de asla inkâr etmiyoruz. Biliyor ve inanıyoruz ki dilini korumayı başarmış milletler, bağımsızlıklarını da korumayı başarırlar. Biliyoruz ki Türk harsının temelinde Türk dili vardır. Bize Türklük uğrunda çalışma aşkı veren de hem damarlarımızda taşıdığımız asil Türk kanı hem de zihnimizde ve yüreğimizde yaşattığımız büyük Türk harsıdır. Fakat Oktay Sinanoğlu'nun yaptığı gibi kan unsurunu reddederek bir yere varılamaz.
Sinanoğlu'nun şu cümlesine bakalım: "... bütün insanların kardeşliğine dayanan bir küresel dünya yaratılmasında önemli rol oynayabiliriz." (5) Şimdi hafızanızı bir yoklayın. Bunun gibi cümleleri kim bilir kaç kez duydunuz hayatınızda! "İnsanların kardeşliği" ve "küresel dünya"... Hayır beyler, yalandır; afyondur bunlar! İnsanların kardeşliği masalı, güçlü milletlerin zayıf milletleri uyutmak için uydurduğu bir saçmalıktır. Türk'e ancak Türk'ten kardeş olur. Bütün milletler vatanınız üzerinde oyunlar oynarken ne kardeşliği!.. Kürt terör örgütü PKK'ya destek vermeyen devlet kalmamışken ne kardeşliği efendiler!.. Biz bütün oynanan oyunların farkındayız. Bu yüzden sürekli haykırıyoruz: "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur!"
Her şey ortadadır. Sinanoğlu, yalnızca Türkçecidir (Bu konuda da yanlışları olmasına rağmen). Türkçü değildir. Bütün bu açıklamalardan sonra onun Türkçü olduğunu iddia eden olursa, bu, iddia sahiplerinin Türkçülükten bi-haber olduklarından başka hiçbir şeyi kanıtlamaz.
(1) Sinanoğlu Oktay, Hedef Türkiye, Otopsi Yayınevi, 11. Basım, Temmuz 2002, s. 139
(2) Sinanoğlu Oktay, Hedef Türkiye, Otopsi Yayınevi, 11. Basım, Temmuz 2002, s. 325
(3) Sinanoğlu Oktay, Hedef Türkiye, Otopsi Yayınevi, 11. Basım, Temmuz 2002, s. 324-325
(4) Sinanoğlu Oktay, Hedef Türkiye, Otopsi Yayınevi, 11. Basım, Temmuz 2002, s. 141
(5) Sinanoğlu Oktay, Büyük Uyanış, Otopsi Yayınevi, 7. Basım, Ekim 2002, s. 142