Oyuncak bir bebek oldum; silkelendiğinde ağlayan
Gözlerimin kapkaranlık dipsiz çukurunda,
cıvık fosseptiğe dönüşmüş gözyaşlarımda
Otuz iki dişli bir canavarla boğuşuyorum
Her gün aynı kabusu görüyorum
Kan ter içinde ve fosseptik kokarak uyanıyorum.
Kaynar sularla yıkıyorum kendimi,
temizlenemiyorum.
Bir kabus görüyorsun, uyandığında geçer, diyorlar…
Geçer değil mi?
Geçer mi?...
İçimdeki karanlık nasırlı bir deri gibi sarmış beynimi
Kesip attıkça büyüyor mu, ne?
Huzursuzum, hâla mı cezalıyım?…
Hala mı kabus görüyorum?
Hiçbir şeyin geçeceği yok ve boğuluyorum…
Her gün aynı acıları yaşıyorum.
İçimde bir çığlık tınlamakta,“Ölmek istiyorum!”
Susturamıyorum : İntikam birikintilerimi!
Kinimi de!
Öfkelerim büyütüyor yüreğimi!
Anne, baba ve çocukluk adına susuyorum…
Dilsizim, sağırım, sesim yok, haykıramıyorum.
Doğru bir şey değilse bu; nedir, nedir doğru?
Hiçbir şey gelmiyor elimden, gitmeliyim buradan.
Annem, anneciğim neredesin,
bana neden sahip çıkmıyorsun?
Görmüyor musun, gitmek istiyorum…
Bir ıssızlığın ortasına hapsolundum, yapayalnızım…
Ellerimden tutup yaşamamı isteyen yok!
Ne yapmıştım ki, neydi suçum?
Suçum neydi bilmiyorum, anlayamıyorum!
Işığını kim kapattı güneşin?
Güneşim nerede?
Her yer karanlık, nerede aydınlığım?
Rüyalarım, hayallerim tüm dünya her şey kapkaranlık.
Başlıyor işte gene aynı kabus,
gözlerimi yummamalıyım,
uyumamalıyım,
korkuyorum!...
Hiçbir şeyin anlamı yok!
Yaşamak için hiçbir sebep yok!
Susmazsam lal sözcükler konuşacak, anlatacak…
Beynimi kaç parçaya ayırabilirsiniz?
Hangi lopuna kaç unutkanlık sığdırabilirsiniz?
Yaşadıklarımı unutmak
yaşayacaklarımdan vaz geçmekten daha zor;
ölmek istiyorum!...
Duymuyor musunuz çığlığımı!
Ben, ölmek istiyorum!...