uzandığımda yatağa her gece
daha çekmeden battaniyemi
üzerime
bilirim uyuyamayacağımı
bir külçe gibi ağır
ya da istanbul kadar yorgun
olsam da
bilirim uyuyamayacağımı
karanlıkta
uzatırım bacaklarımı
ellerim
sağ yanağımın altında barışır
ve
salıveririm kulağımı
dar yollarına sessizliğin
çığlıklar duyarım her gece
ağıtlar yakılıyor sanki
biri ağlıyor
yakını ölmüş... kim bilir
çocuğu ya da kocası
ya da..... kim bilir
biraz daha dinlerim iyice
oysa köpekler havlıyor
ay ışığından ürkmüşçesine
belli belirsiz müzik sesleri
biraz daha dinlerim iyice
oysa çığlıklar içimden
yakılan ağıtlar içimden
göz yaşları içimden
her gece ölüyorum ben
ağıtlar yakıyorum kendime
çığlıklar atıyor
ağlıyorum
her gece ölüyorum ben
o sessizlikte
o yalnızlıkta
ölümde bile yalnız
ağlayan da
ağıt yakan da ben
ve her gece ölüyorum ben
yaşam rutin bir işçesine
ölümü kusuyor üzerime
her gün her gece
örtüveriyor battaniyesini
- beyazdan -
her seferinde biraz daha pis
biraz daha yırtık
her gece ölüyorum ben
ölümde bile yalnız
01 mayıs 1996 bodrum