Şeytan ayetleri kadar
simsiyah bir cüppenin altında
bir nefeslik ışık arar
suratı kederden isli sevgim.
Senin için yazdığım şiirlere,
bir düşman bıçağı dayalı.
Dillendiremiyorum,
Haykıramıyorum
sana olan aşkımı.
Mağrur talih
günahsız sevişmelerimize
örüyor
cehennem parmaklıklarını.
- Yine de-
Beşerin ölgün fikirleriyle
can vermiş Tanrı,
Aşkımızın soluğuyla
tekrar yükseliyor göğe doğru.
Ey öfkeli sözün kırbacına mahkûm âşk!
Dostun vedalarıyla mı
açıldı
cılız gövdendeki yaraların? - Aşk neden lâlsin?-
Yoksa acıdın mı
canhıraş çığlıklarına başka bir sevdalının?
Ah…
Istırap çiçekleri büyütüyorum
topraktan yaratılmış
kara gövdemde.
Boynum diz kırmış,
Gözlerim mihrabını bellemiş,
Vicdanın kâbesine.
-Ama-
Uğurlar olsun ahlak kurallarına!
Seviyorum seni genç adam!
Sabahın ruhsuz ayazında üşüyorsun diye,
Gecenin
renksiz esaretindeyim!
Ayak izlerini
tatlı tatlı öpen yolları arşınlayıp
sana bir dokunabilsem!
Kirpiklerimi kirpiklerine batırıp,
zillet kainata
kanatlar örebilsem!
Ey sevgilim;
Sen,
Tanrıçaların el sürdürmedikleri taçları,
Verona kentinin akçaağacı,
Meleklerin tesellisi,
Serkeşlerin bir yudumluk şişesi,
Tüccarların altınları,
Ortaçağ’ın özlemini çektiği aşığı
Benimse herşeyimsin.
- Ey yanaklarında utanç tazeleyen aşk!
Utanma!
Tanrı’nın sözü var!
Rahminde yetişecek bir gelin pak!-