Pembe Rüyadan Uyanmak

Mutluluk adlı ülkede yaşayanlar,geceleri sadece pembe rüyalar görüyorlarmış.Mutsuzluk nedir bilinmeyen bu ülkede bir gün bir genç,ülkenin başkentinin en işlek meydanında "Mutsuzluk da vardır! "diye bağırmış...

yazı resim

Mutluluk adlı ülkede yaşayanlar,geceleri sadece pembe rüyalar görüyorlarmış.Mutsuzluk nedir bilinmeyen bu ülkede bir gün bir genç,ülkenin başkentinin en işlek meydanında "Mutsuzluk da vardır! "diye bağırmış.Gevşek ve rahat mizaca sahip mutlular,bu vaka karşısında hiçbir tepki vermemiş ilk etapta ve şefkat polisinin olay yerine gelmesini usul usul beklemişler.Genç haykırmaya devam etmiş: " Mutsuzluk da vardır! Sizler,mutluluk oyunu oynanan ruhsuz bir ülkenin bireylerisiniz! " Gencin kendini bu denli paralaması, meydandan geçen bir grup kadının acıma dürtüsünü uyandırmış, "Vah meczup!Mutluluğu kaldıramamış.Söylediği şey...şey...şu mutsuzluk tarihe karışalı yıllar oldu.Bu genç modernliğe karşı herhalde. " Derken bir başka kadın hemen söze katılmış: " Madem karşı,gitsin KaraSiyah' ta yaşasın.Mutsuzluğun alası var orada! Herkes bizim ülkede yaşamaya can atarken bu şuursuz gencin vatanının kıymetini bilmemesi içler acısı! " Diğer kadınlar bu son lafları onayladıklarını göstermek için başlarını yukarı-aşağı sallamaya başlamışlar.

KaraSiyah adlı ülke,Mutluluk'un sınır komşusuydu,iki ülke arasında daha önce yaşanan büyük sorunlardan dolayı tüm ilişkiler rafa kaldırılmış bulunuyordu.Yine iki ülke sınır kapılarını bir sonraki emre kadar sürekli kapalı tutacaktı. KaraSiyah ismi,Mutluların,gerginliklerinden sonra bu ülkeye taktıkları isimdi.Ülkenin asıl adı Realite'ydi.

Şefkat polisi henüz gelmemişti.Genç,önünden geçenlerin gözlerine bakarak "Mutluluk",yani ülkemiz insanı robotlaştırıp, bir aptal gibi sürekli mutlu olmaya programladı.Ülkesinde gerçekleştirilen türlü kirli fiili " huzurum bozulmasın, ben mutluyum" cümlesiyle geçiştire geçiştire, beyinleri bu iki cümleyle uyuştu ve kirli işler karşısında otomatik güdümlü bir defans halini aldı.Halkın en şiddetli tepkisi bu oldu.Ama bu arada ülkemiz,her türlü ortaklaşa güzelliğini,tarihsel geçmişini,sosyalliğini,dayanışma kültürünü,ailesel bağlarını yitirdi.Ülke bireysel mutluluk ülkesi halini aldı. "Bu son sözler söylendiği sırada gencin yakınından geçen iki genç arkadaş: "Geri kafalı işte.Demek böyle insanlar hala var.Acıyorum doğrusu.Güzelliklerden mahrum bir hayat! " dediler.Genç etrafında yapılan yorumları duymamaya devam edip,tepkisizlik karşısında yavaş yavaş endişelenmeye başladı.Şayet bugün bu insanları pembe rüyalarından uyandırmaz ise şefkat polisi eşliğinde götürüleceği sevgi merkezlerinden birinde meçhul insan olarak,şuursuz bir yaşam sürdürmeye mahkum bırakılacak ve o da tıpkı diğerleri gibi bir hoşgörü çılgını olup bireysel mutluluğuyla meşgul ve yine onun tabiriyle pembe bir hayata proglanmış bir robot olacaktı...Genç sloganvari konuşmalarına devam ediyordu. "Mutluluk sanal bir ülke.Sizler de bu sanal ülkenin sanal vatandaşlarısınız! Duygu körelmesiyle beraber yirmi dört saat gülen, yirmi dört saat sevimli,mutlusunuz.Başka alternatifiniz yok.Her kötü şeye iyi bir kılıf uydurmak konusunda müthiş bir deneyim kazanarak, "kötü" lafını hafızalarınızdan kazımaya çalışıyorsunuz.Ama yok! Kötü de vardır daima ve ben beyninizin derinliklerinden tutup çıkartacağım."

Şefkat polisi gelmek üzereydi.Genç kaçmıyordu.Çünkü kaçışının hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini biliyordu.Şefkat polisine ihbar edilen kişinin kurtulması mümkünü olmayan bir durumdu.Nitekim Mutluluk,şefkat polisinin sayıca çoğunluğunun yanında bir de her sokak başına konuşlandırılmış casus timleriyle,diğer tüm ülkelerin asayiş kadrosundan daha kalabalık ve kalifiye bir güvenlik teşkilatına sahipti.Genç ya şimdi hedefine ulaşacaktı ya da asla.Devam ediyordu.Zaman daralıyordu."Pembe rüyanızdan uyanma vakti geldi gece yattığınızda gördüğünüz ve zaten tüm gün içinde olduğunuz pembe düş,sahte bir neşeden ibaret.Aptallaşıyorsunuz.Mantıksızlaşıyorsunuz.Ben liğiniz,bizliğiniz yok olmaya doğru sürüklenirken siz ne yazık ki sevinç bombardımanına tutuluyor ve içine düştüğünüz kuyuun derinliklerine sürükleniyorsunuz.Derinlerde sizi bekleyen cehennemi cennet diye görüyorsunuz! "
Şefkat polisinin sirenleri duyuluyordu.Az sonra gencin yanına ulaşacaklardı.Kalp şeklindeki kırmızı kelepçeleri (sevgi bağı) gencin ellerine geçirecek ve arabaya binip sevgi merkezine doğru yol alacaklardı. Ertesi gün "Samimiyet" gazetesinin ilk haberi şu olacaktı: "Her ay rutin olarak çıkan bir başkaldırı daha şefkat polisinin merhametli tutumuyla olaysız bir şekilde sona erdi.Bu tip olaylar KaraSiyah'ın kendi rejimini Mutluluk'a ihraç etme girişimi olarak yorumlanıyor.Ama mutlu ülkemizin mutlu insanları,rejimine sonuna dek sahip çıkıyor ve çıkacak.Tıpkı bizler gibi bizden sonraki kuşakların da güzel rüyalar görmesini istiyorsak mutluluğa sahip çıkalım! "

Başa Dön