geceye çeyrek kala iner
tavan arası düşlerinden birkaçı
yabancı suretlerin yorgun kelimeleri olur
erken sevdaların dile dolanmış yeminleri gibi
vurgun hayallerin sabahı olmaz vazgeçmelerde
son mektubun hatıralar nehri süzülür yanaklarında
soğuk diyarlara yanan bir özlem başlar
yarım ömürlerin dönüşü olmayan göçmenliğinde
bazen akrep intiharı yangınlar düşer kalbine
bazen de kar olur düşersin kendi omuzlarına
bozgun olur gül bahçesi bülbülün sessizliğinde
mahrem duyguların kör kuyuları kurur
ayrılıkların zor cümleleri çırılçıplak kalır karşında
oysa umudun ummanlarının perdesi sıyrılır
altın bir bakış yükselir yeni günün şafaklarında
acılar, ya camlarını kırar pandomim sevdaların
ya da her temmuz uyanık kalır prenses rüyaların
çiçekler anılarda solar, mumlar yalnızlıklara yanar
hüzün kovan gözlerinde ilhamlar kanat çırpar
anka kuşları şiirlere mahkum olur
mevsimler, ne sararır cenaze kalabalığı yolculuklarında
ne de bu kaçamak bakışlı şehri terk eder
gümüş izi ağlamalarında
her ayrılık sonrası vedalar bir şiir kanatır
ateş ve suyun ortasında kalanlar yazılır
her yazdığın satırın keskin tarafıyla
pas tutmuş duyguların bileklerini keser
akan bir damlaya bir melek tutunur
her ayrılık sonrası vedalar bir şiir kanatır.