beni yine sözlerinle öğütüyorsun
kalan telvemde sana bir fal göstermem için
ateşin içinden kokum dağılıyor
bana da bir kahve, aynı koksun.
bana da bir kahve , aynı koksun.
sen
ağzının tadını kaybettiğin için arıyorsun
yarın, cezvenin sapında aynı düşler
ve sen, fincanlarımı görmüyorsun
buğulu camın altından göğe bakan melekli olanı
sanki oradan çıkıp dudaklarına değecekmiş
şimdi kış
o zaman da kıştı
ve hem bu şehrin
hemde o şehrin içi buz kesiyor
gözlerin dilek tutarken yaktığın mumlar gibi erirken
tutuyorum ayakbileğinden: dökülmeden gözyaşları,
dökülmeden gözyaşları
gece uykusuz, sen sığındığım tek açık kahvecisin
ve sen, fincanlarımı görmüyorsun
içimizdeki yoldaş bir tek bu dilden anlıyor
düşler tanınmak istiyor
onun için yüzünü örtmüyoruz geçmişin
yükünü bırakmaya hazırlanırken bir limanda takalar
yakalanmadığına sevinen balıklar ay var, ay var
tut ellerini
duy kulaklarını
öteler sana varsın
çünkü fincanlarımı görmüyorsun
bir ankakuşunun gagasında taşıdığı çalı parçası kadar birşey
azımsanmasaydı
bırakmayacaktı nehrin sularına yüreğim kendini
kara bir kızın ayaklarıyla
sonra bana uzandığında
rahminden koparılmış bir cenin kadar yaşamsızdım
aslında
yırtmıştın suretimi
başka bir yüzle çıkamazdım karşına
şimdi kendime bakıyorum aynanda
her an bir gerdana takılacak
bir inci gibi saklanmış duruyorum kabuğumda
en gerçek ihtimal bu
sen fincanlarımı görmüyorsun
yine de bir ihtimal görebilirdin belki bir zaman
aslında kahve içermiydik bilmiyorum
zaten kahve içmeyecektik ki
biliyorum boğulacaktık boş bir küvette
dokunacaktık sadece ellerle dolu çerçevelere
ben senin ince ayakbileğine uzandım,dudaklarında koptum
yağmuru seyrediyorsun, yağmur gönderiyorsun”
sen fincanlarımı görmüyorsun
sende onlar gibi bakmadın
çatlak boyanın altındaki gizli tarihe
el emeği göz nuru keşfedilmiyor hemen haybeye
öpülen bir kapı
yer yatağı
yüksek topuklar
duvara karşı
gönül yarası
hepsi
boş bir madalyonun sakladıkları
bir ihtiyaç molası gerekiyor sessizce
sadece sen, bende
sadece ben, sende
sen
yaza çıkarmaya uğrastığım bir akdeniz akşamıydın
ben, ilk defa böyle bir kışta kalakaldım
bugün, kahve içtim
fallara inanmak istedim herkesin yaptığı gibi
yarın kendime bir yár arayacağım camları silecek
yarını bulamayacağım
camlar hep buğulu kalacak ve yağmur hep yağacak
sen fincanlarımı görmüyorsun