Tekrardan sevemeyeceğime inandığım anlarım vardı bir zamanlar
Aşk mı? Aman aman! Benden uzak olsun dediğimdi bu zamanlar
Bir iki bencil sadece, hiç utanmadan içime bir korku saldılar
Bir daha sevememe korkusuyla geçti aylar ve ezalıydı bir o kadar...
Yalnızlığımın sessiz çığlıklarıyla boğuşurken yatağımda
Bir damla gözyaşı düştü kurumuş gözlerimden avcuma
Avcumdan salınarak usulca süzüldü kavrulan bağrıma
Ve gözyaşımdan o gece bir peri doğdu hayatıma...
İnci sesiyle aşk nameleri besteliyordu sanki ruhuma
Parıldayan saçları güneşi kıskandırıyordu o gece ki karanlığıma
Fakat minik gözleri hüzünlüydü, ağlıyordu belki yalnızlığına
Ama belli etmemeye çalışıyordu her ne kadar gülümsese de yaşama
Gözlerine baktığımda kalbindeki yarayı hissediyordum, içimi sızlatan
Kim bilir hangi zalimin pençesi açmış bu amansız yarayı, acımadan
Hiç mi sızlamamış yüreği, belki yoktu bir yüreği kokuşmuşluğundan
Belki de o da bencilin biriydi, insanlıktan nasibini alamamışlardan.
İki yaralı yürek, biri sudan diğeri ateşten ruha sahip peri.
Birbirlerine yakınlaşsalar yaraları daha da derinleşir mi?
Yoksa uzak olmaları birbirlerini üzmemeleri için en iyisi mi?
Kahrın bedelini kamçı darbeleriyle sırtlarında hissederler mi?
Benim yüzümden tekrardan acı çekmeni, yıkılmanı asla istemem
Bu yüzden kaçmalarım ama gölgem misali saklanamamalarım senden
Lakin her ne kadar uzaklaşmaya çalışsam da nefesinden,
Sanki daha da yakınlaşıyorum an be an tenine istemeden.
Gözlerin gözlerimle rastlaşırken, sana nasıl uzak olabilirim
Sözlerin kulaklarımla fısıldaşırken, sana nasıl uzak kalabilirim
Geceleri hayalin başucumda iken, senden nasıl uzak durabilirim
Uzak olamam sana, güzelliğin rüyalarımı süsledikten sonra her daim...
Belki başka bir can konmalı yüreğime, benim yüreğim konmasa da onunkine
Peki derdime derman olur mu, son buldurur mu içimdeki aşkın ateşine
Ya da cennet görümündeki cehennemin kapılarını mı açar nefsimin sesine
Zaman mı gösterir bana doğruyu yoksa gözlerim mi ağlar başka bir canın kederine...
Bir can taşıyorum avcumda şu an bana ait olmayan
Hassas mı hassas ve bir o kadar da kırılgan
Avcumda tutmasam arkasına bakmadan atlayacak uçurumdan
Bırakacak kendini ölümün soğuk sularına hem de hiç korkmadan
Ey! Can, nedir seni bu kadar bana bağlayan
Ne canımdan can verdim sana, ne de can aldım canından
Ayrı gezegenlerin ruhlarıymışız biz, uzak ol yakınımdan
Sevemedim seni özür dilerim, sen sevsen de can-ı cananından...
Yollarımız bütünleşmeden ayrıldı periyle,
İstiyordum ama korkuyordum onu üzmeye
Söylemek isteyip de söyleyemediğim söylemlerim vardı, derin derin bakıp gözlerine.
Şimdi o da bir can taşıyor avucunda, sevmesi sevilmesi kalmış kendisine
Bu yaşananlar onun da canını yakıyor mu acaba, yakıyorsa bile kimin neyine...
Unutmak istiyoruz acı günlerimizi, dökülen gözyaşlarımızı
Peki değer mi buna umarsızca başkalarının canını yakmayı
Nedir bu haksızlıklar, nedir bu keşmekeş ve kalp ağrıları
Gerçek mutluluğu ararken neden yaşıyoruz mutluluğun yalanlarını...
Sev dediler; sustum, sus pusum şimdi
Karanlıkta kalan gözlerim yalancı güneşin sevgilisi
Sanki duygularım kutupta savrulan bir kar tanesi
Artık ne dün benim, ne de bugünün ertesi...
Ateş ile su perisinin hikâyesi bu masal kitaplarına konu olan
Yıllarca okunmuştur geceleri çocuklar uykuya dalmadan
Her masalın sonu güzel bitermiş belki bu masalın sonu olmadan
Ömür biter belki de son sayfaları yazmaya fırsat kalmadan...
Efkan GENÇ