Bana çoğu zaman soruyorlar ‘Şiir nasıl yazılır?’ ya da ‘Şiir yazmanın bir yöntemi var mı? diye. Kuşkusuz her işin nasıl bir yolu yöntemi varsa, şiir yazmanın da bir yolu yöntemi var.
Şiir yazmanın, daha doğrusu yazmanın öncelikli koşulu; okumak, yazılan her türlü örneği tanımaya ve anlamaya çalışmaktır.
Bir bakıma arının bal yapabilmek için her çiçeğe konması ve her çiçekten bir şey alması gibi de düşünebiliriz
Yazmanın ikinci koşulu görmek, görebilmektir.
Görmek, bakmaya eylemi sonucu ortaya çıkan bir durumdur.
Ancak her bakma eylemi görme ile sonuçlanmaz.
Bazı insanlar sadece bakarlar. Ama hiçbir zaman göremezler, görenlere ise hayranlıkla bakar; bazen de kendi kendilerine göremedikleri için hayıflanır, kızarlar.
Görebilmek için yaşama ve yaşananlara duyarlı olmak, yaşamı ve insanı tanımak ya da en azından tanımaya çalışmak gerekir.
Kuşkusuz, görmenin en büyük yardımcısı okumak, araştırmaktır. Çünkü her insanın sınırı, kendi bilgisidir
Yazmanın üçüncü koşulu yazmak, bıkmadan usanmadan yazmak; yazmanın ekmek gibi, su gibi bir gereksinim olduğuna inanmaktır.
Yani yazma isteğini tüm benliğimizde hissetmektir.
Yazmanın dördüncü koşulu ise bir parça yazma yeteneğine sahip olmaktır.
Peki, ya bu yetenek bizde yoksa?
Yazma yeteneğinizin olup olmadığı konusunda hiç kuşkunuz olmasın, çünkü yazma yeteneği her insanda iyi veya kötü vardır. Ancak, bu yeteneğin kimi insanlarda diğerlerine göre bir parça fazla olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Peki, ya bizde bu yetenek diğer insanlardan azsa?
Olabilir, ancak yeteneğe gelinceye kadar üç koşuldan söz ettik.
Hele bu üç koşulu yerine getirelim, gerisi kolay.