Şimdinin Ansızlığı...

Bilincimize çıkaramadığımız özlemlerimiz ve anılarımızın acıları..

yazı resim

Sarmal Zamana Hasret

Bir kuşun acı bir çığlığıyım şimdi,uçmayı istemediğim.. Çamaşır ipi kalınlığına dönüşen
ilişkilerim zihnimin en yoğun odası, ince ipliklere ayrılabilen. Sonrası ise bitmez ve engin yokoluş zannettiğim varoluşlar.

Ne olacaktı yine? Bilindik bir hisle bilinmezliği sormak.Bu döngüselliğin kaçınılmazlığı ile adım atmak hiç de gelmiyor içimden..Bilmeden gitmek ne güzel olurdu düz ve uzayan zamana inat durmadan dönmek..en büyük çelişki değil mi bu?Çektiğim(iz) sancının zorluğu anlamsız belki de..Ve insanın içini rahatlatacak tek şeyin uzayıp gidende kalanın sonunda bu kadar karmaşıklaştırdığının öteki ile alaşağı oluşu…Zemin ne kadar da kalabalık ayaklarım yerde..uzanırken üstümdeki derin boşluğa doğru düşebilir miyim?Olamasa insanın zayıflığı ya da hatırlayamasa kendi zayıflığını zorlar mıydı bir ‘diğer’in varlığı..Hava soğumaya başladı; başlamıştır o zaman hüzün..Ama yine de hüzün her üzüntüye yakışmaz,salt soğuk diye düşünülende yeri yoktur hüznün..Soğuğun bir yüzü ise sıcak ve içindeyse onun hüznün yeri ayırtılmıştır önceden. Her yaşanan soğuğa hüznü iliştirmek onu olmadığı yapmaktan başka bir şey değil.Layık olanın ölçütü sonraki bir aşamanın değer dizgesinin ilk zinciri belki de.Kişi ve olaylara biçilen layikat belirleyecek kim olmadığımızı..Ama şu da bir gerçek ki;ne kadar üst söylemlere boğsak da kendimizi altında kalıyoruz bize dayatılanın.Çıkmışız kendimizden olmak istediğimiz yada görünmek istediğimiz arasındaki uçurum mesafesini ve derinliğini arttırdıkça büyüttüğümüzü sanıyoruz kendimizi..Aslında bir o kadar küçülüyoruz yakına gittiğimizi sandığımız uzaklardan..Ve gidip tıkandığımız o nokta öyle kör ki;geriye dönüp baktığımızda geriye el atıp ta tutamadığımız geriye doğru en ufak bir adım atamadığımız o kör noktaya saplanıp kalıyoruz ve başlıyor orada kontrolsüzlük ve sonrasındaki edilgenlik ve kendimizi nesnesi haline getirdiğimiz yaşamımız .Gitmek ne kadar gitmek dönmek olmadan?Ve gelirken atılan her adım taş misali biner omuzlarına;artık daha bir ağırsındır..

Evet,başlamıştık var etmeye çalışarak o nasıl geldiğimizi bilmediğimiz yol sonu hikayesine..Yoksa bitirdik mi demek lazım..Çıldırıyorken içimizden çıkardıklarımıza..Ve kusarak ağız dolusu kelimelerle kurtarmak kendimizi..Yapabilir miyiz?

Başa Dön