SİROZ MASA
Külsüz, dumansız,
Bir meyhane masası daha var önümde,
Bembeyaz çarşafıyla,
Kirden, tozdan uzak, bir meyhane masası daha…
Anason dahi sinmemiş üstüne
Deterjan kokuyor, herkese inat
O azamet, o heybet, yeller bırakmış yerine
Jilet gibi duruyor adeta…
Oysa ki
Böylesine beyaz, külsüz dumansız değildir bu masalar
Mutlak yanık izi olmalı bir yerinde
Ve en kırık camın önünde durmalı,
Cilalı parkeler değil
Kırık ahşaplar üzerinde…
Hayret
Tökezlemiyor, basıyor ayakları yere
Kağıt falan da sıkışmamış, bacaklarına
Üstelik, herhangi bir delikte yok, hiçbir yerinde
Değil, buraların değil bu masa,
İhtimal, lüks bir yaşamdan kaçmış.
“Rahat” sevdasına düşen, biz gibi,
atıvermiş kendini buralara…
Sahi, bizde böyle değil miydik bir zamanlar?
Böyle tanışmamış mıydık,
En temiz halimizle, girmemiş miydik içeriye?
Değil, çok uzak değil, elden ayaktan düşmesi
Kağıt da sıkışır gün gelir,
Kırılır en güvendiği, bacakları…