Sonsuzluğa Mektup
Merhaba Dostum
Sana yazmayalı uzun zaman olmuştu. Kırılmışsındır biliyorum. Unutulduğunu düşünmüşsündür. Bahaneler sıralamayacağım. Beni de tanıyorsun zaten, çok ilgili bir dost olamadım, hiç bir zaman. Neler olup bittiğini, merak ediyorsun değil mi? Her zaman ki ketumluğumu bir kenara bırakarak, kaleme alıyorum yazımı. Tabi, sen gideli uzun zaman oldu. Bir sayfaya nasıl sığdırılır bir ömür. Tamam sabırsızlanma, sadet e gel, başla dökülmeye dediğini duyar gibiyim. Kendimle başlıyorum anlatmaya.
Uyku sorunum devam etmekte. Sadece barış sağladık aramızda. Ben, onu sık boğaz etmiyorum gelmesi için. O da ödül olarak, çok bekletmiyor artık beni. Bu arada, tembihlediğin gibi daha sık yazmaya başladım. Hatta yazdıklarımı belirli yerlere göndermeye bile başladım. Yazdığım bir öykümü, yarışmaya gönderdim. Sonuç hüsrandı. Kaygılanma! Sözlerin aklımda, vazgeçmek yok. Hep dediğin gibi, uyuyan kitleleri uyandırmak yazanın elindedir. Kendimi bir kenara bırakarak, ülke meselelerine yer ayırıyorum. Ülke meseleleri üzerine yaptığımız konuşmaları, siyasi tartışmaları hatırlamamak olmazdı. Burada hava, yine hüzün kokuyor. İnsanların canları yanıyor. Biz ülkece alışkınız bu havalara. Sisin arkasını, en iyi bizler görürüz, bilirsin. Hiç ortan yok mu, arkadaş. Ketumluğu bıraktın, gevezeliğe başladın, diyeceğini tahmin ediyorum. Bir mektubun daha sonuna geldik. Bu yazdıklarımın sana ulaştığından emin değilim. Sonsuzluğa, mektup ulaşır mı? İnan bilmiyorum. Bırakıp gittin diye başlayan, ardı arkası gelmeyen sızlanmalarıma hiç girmiyorum. Ne olacak senin unutkanlıkların dedirtecek bir şeylerden bahsetmeyi, kesin unutmuşumdur. Ne kadar uzun yazarsam yazayım, mektubun yarım kalacağını biliyorum. Veda cümlelerini beceremem, biliyorsun. Bir dahaki mektuba kadar, hoşça kal