Su Damlası ve Çocuk

İnsanoğlunun en belirgin özelliklerinden birisi doyumsuzluğudur. Aklı sayesinde diğer tüm varlıklardan ayrılan insan, yaratıkların en doyumsuzu olma konumuna da yine aklı sayesinde ulaşmıştır.

yazı resimYZ

İNSANIN DOYUMSUZLUĞU VE BİR SİMURG HİKAYESİ
“SU DAMLASI VE ÇOCUK”

İnsanoğlunun en belirgin özelliklerinden birisi doyumsuzluğudur. Aklı sayesinde diğer tüm varlıklardan ayrılan insan, yaratıkların en doyumsuzu olma konumuna da yine aklı sayesinde ulaşmıştır. İnsanlık tarihini süsleyen başarılar, bu doyumsuzluğun bir sonucu olduğu gibi, savaş ve mücadele yoluyla insanlık tarihine sürülen kara lekeler de aynı açgözlülükten kaynaklanmaktadır. Uzay teknolojisinin kullanıldığı bugünün modern dünyasında, insanın benliğinde yer alan bu doyumsuzluk son derece tehlikeli boyutlara varmış bulunmaktadır. Elindekinin kıymetini ve onunla yetinmeyi bilmeyen insanoğlu, doyumsuzluğu sayesinde kronik bir mutsuzluk yaşamaktadır.
Erzurum Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen “Su Damlası ve Çocuk” adlı çocuk oyunu, modern insanın yaşadığı bu kronik mutsuzluğu ele alıyor. Aile içerisinde sorunsuz bir yaşam süren Çocuk, hepimizin içinde varolan o doyumsuzlukla, suni sorunlar yaratıp mutsuzluk yaşıyor ve sürekli durumundan şikayet ediyor. Bir rastlantı sonucu karşısına çıkan Su Damlası, Çocuk’un bu durumunu fark edip ona bir ders vermek için yanına alarak önce saraya, ardından yemyeşil bir dağa, bir savaş alanına ve en son da bir sirke götürüp diğer çocukların hangi şartlar altında yaşadığını görmesini ve sahip olduğu şeylerin değerini anlamasını sağlıyor.
Çocuk, prens olmanın ve sarayda yaşamanın getirdiği sorumluluğu, sarayda tanıştığı prensten, yemyeşil bir dağda yaşamanın zorluk ve sıkıntılarını Çoban’la kardeşinden, savaşın filmlerdeki gibi heyecan verici olmadığını ve sirklerdeki herkesin sanıldığı kadar mutlu yaşamadığını buralardaki çocuklardan öğrenip, mutsuz olduğu yaşamın aslında ne büyük mutluluk taşıdığını fark ediyor. Özde varolanın değerini anlatıp, eldekine sahip çıkmanın önemine işaret eden “Su Damlası ve Çocuk”, verdiği mesaj itibariyle modern bir simurg hikayesi niteliği taşıyor. İnsanın henüz çocuklukta başlayan memnuniyetsizliği sonucu giriştiği arayışta yine kendine ulaşmasını oldukça etkili bir yolla anlatıyor.
Başarılı bir akademisyen ve eğitmen olan Aslıhan Ünlü’nün yazdığı “Su Damlası ve Çocuk”, kalıplaşmış belli başlı konuları ele alan, alışılmış çocuk oyunlarından farklı çizgisiyle dikkat çekici bir oyun. Gelişen teknolojinin, insan yaşamına sağladığı rahatlığın yanı sıra ona verdiği mutsuzluğu, çocuğun dünyası içerisinde başarılı bir şekilde yansıtıyor. Oyun birbirinden bağımsız dört sahne, ön oyun ve son oyundan oluşuyor. Sahneler, metin üzerinde her türlü değişikliğe imkan tanıyacak şekilde kurulmuş.
Oyun genel olarak belirgin bir akıcılığa sahip ancak ön oyunda Çocuk ile Kardeş arasında geçen tartışma, oyuna yönelik olumsuz bir önyargı yaratacak niteliğe sahip. Çocuk’un yaşamına yönelik memnuniyetsizliğini vermeyi amaçlayan ön oyunda, iki kardeş arasında amaca pekte hizmet etmeyen tartışma, sıkıcı bir atmosfer yaratıyor. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, bu bölümün kısa olması ve sonrasındaki hızlı ilerleme, bu düşüncenin değişmesini sağlayabiliyor.
“Su Damlası ve Çocuk”un yönetmeni de eski bir akademisyen olan M. Sadık Yağcı. Bir eğitmenin kaleminden çıkmış oyunu, eski bir eğitmenin sahneye taşıması başarıyı da beraberinde getiriyor. Reji anlayışını “çocuğun dünyasına girmek” üzerine oturtan yönetmen, bu alanda yakaladığı ip uçlarını başarılı bir şekilde kullanmış. Çocukların her an uyanık olan bilinç ve algılarına hitap edecek mizansen, hareket ve mimiklerle hem dikkatin dağılmasına engel olmayı hem de mizahi bir atmosfer yaratmayı başarmış. Bu yolla eylemi sözün önüne geçirerek çocuğun dünyasına hitap edecek görselliği yakalamanın yanı sıra, Su Damlası’nın varlığıyla ortaya çıkan büyüselliği de ışık, dekor ve kostümle destekleyerek çocuğun imgelem gücünü harekete geçirecek şekilde sunmuş. Bu noktada zayıf kalan tek şey; Su Damlası’nın sadece çocuk tarafından görülebildiğinin seyirciye yeterince aktarılamaması. Bu durum birkaç yerde sözle vurgulanmasına rağmen, hareketle desteklenmediği için –dış aksiyonun sözden daha etkili olduğu çocuk tiyatrosunda- algılamada çelişki yaratabiliyor. Ancak genel olarak yönetmenin, oyunda dingin ama sıkmayan, hareketli fakat yormayan dengeli bir yapı kurarak, ortaya başarılı bir çalışma çıkardığını söylemek gerek.
Oyunun en çok dikkat çeken yönlerinden biri de müzikleri. Çocuğun hareketli dünyasını yansıtıp yine o dünyaya hitap edecek tarzda hazırlanmış müzikler, özellikle ritmiyle seyirciyi kısa sürede etki altına alabiliyor. Ancak bu noktada müziğin güzelliğini gölgeleyen iki önemli unsuru da göz ardı etmemek gerek. Müzikologlar, gitar, bas gitar,bateri, org gibi metalik sesler çıkaran ensturmanların, çocuğun müzik kulağını olumsuz yönde etkileyip zarar verdiği konusunda ortak fikre sahiptirler. Ne yazık ki, “Su Damlası ve Çocuk”ta, bu bilimsel gerçek gözden kaçmış ve oyun müzikleri tamamen bu tür ensturmanlarla yapılmış. Sanırım bunun doğal sonucu olarakta müzik, çok önemli mesajlar içeren sözlerin anlaşılmasını engelleyecek kadar yüksek sese sahip. Öyle ki, şarkıları söyleyen oyuncuların büyük gayretleri bile bu durumu değiştirmeye yetmiyor. Yine de bütün bunların, oyunun genelinde belirgin bir şekilde öne çıkan başarıyı gölgeleyemediğini ifade etmek gerekiyor. Zira, “Su Damlası ve Çocuk”, yazarı, yönetmeni, oyuncusu, dekor-kostüm ve ışık tasarımcıları, müzik ve dans düzenleyicilerinin uyumlu bir şekilde çalışarak son derece ciddi gayret ve performans sergiledikleri başarılı bir ekip çalışması olmuş.

LOKMAN ZOR

SU DAMLASI VE ÇOCUK
Yazan: Aslıhan Ünlü
Yönetmen: M.Sadık Yağcı
Dekor Tasarımı: Selda Kulluk Yerdelen
Işık Tasarımı: Duran Güngör
Müzik Tasarımı: Sema Erkan
Dans Düzeni: Tarkan Erkan
Yön. Yardımcıları: Serhat M. Kılıç, Berrak Aydaş, Yeşim Madırlı

Oynayanlar:

Özlem Gündoğdu- Sema Öner
Fulya Koçak
Ahmet Burak Bacınoğlu
Cengiz Uzun
Burak Altay
Sezai Yılmaz
Fatih Topçuoğlu
Mehmet Yıldız

Orkestra:

Tuğrul Topçuoğlu
Emrah Lehimler
Özer Akçay
Gökalp Gültekin
Sahne Amiri: Özge Ayık
Kondüvit: Çiğdem Kaplan
Işık Kumanda: Eser Dursun
Suflör: Serkan Ay

Başa Dön