Topuklu Ayakkabılar

yazı resim

Topuklu ayakkabılarıyla bir kadın yürüyor , eşlik ediyor geceye
Torosları almış arkasına, yüzünü dönmüş Akdeniz’e
Dalga geçercesine ıslak loş kaldırımlarla
Göz yaşlarını akıtıyor her adımda , acelesi de yok aslında
Saklanmanın kaygısı bile yok aslında onda,
Yanından geçtiği insanlara, çılgınca eğlence seslerinin geldiği diskolara,
Balıkçılar çarşısının balıkçılarına bir yerlere yetişme telaşında olmayan,
Serseri mayınlara bile kafa tutarcasına sessizce haykırıyor adeta,
Kime ne benim değil mi gözyaşları , istediğim yerde istediğim kadarını akıtırım
Karışmayın diyor bana , sormayın anlatmam diyor şımarık yüzü,
Anlatsam da anlamazsınız zaten kime ne fayda….
Kadın dolu, içli bu gece hassas ve patlamaya hazır,
Gölgeden başka ihsan istemiyor ki Mersin’in gece kuşlarından,
Yok sayın diyor beni, ben size selam bile vermeyip almıyorsam selamınızı
Yormayın kendinizi ve çıkmayın yoluma …
Geceleri insanlar vardır bedeni ruhuna hükmeden ,
Kimi eğlencede, kimi ekmek parası peşinde
Kimisi bin bir türlü koşturma içerisinde,
Onlar ruhlarının yalnızlığını bile umursamazlar…
Geceleri bazı insanlar da vardır ki, ruhları bedenlerine hükmeder onların,
Karşınıza çıkarlarsa bir gece vakti,
Ne merhabanız , ne gülümsemeniz ne de selamınız muhatap alınmaz,
Geçerler yanınızdan zerre kadar takmadan sizi,
Tıpkı topuklu ayakkabılarıyla hayatın hissizleşmiş savunmasız hüzünlü hallerini
Üzerine giymiş sorgusuz sualsiz muamma kadın gibi…
Kadın şehrin tüm ara sokaklarını geçip bırakır ardında,
Buluşur en sonunda yarı karanlık , nemli ve sıcak Mersin sahiliyle
Sahil boyunda yürümektir onun devası şifası ,
Palmiye ağaçlarının üstüne vuran gölgeleri,
Sevgilinin kollarından daha makbuldür kadına,
Aheste bir meltem rüzgarı eşlik eder ona,
Ne martılar, ne balıkçı teknelerinin sesleri vardır
Meltem rüzgarı bile daha sessizdir topuklu ayakkabılarının sesinden,
Yalnızlık senfonisinin notaları yayılır kadının ayakkabılarından,
Gözyaşı dökmekten yorulunca,
Parkın en uzun iskelesinde durur kadın,
Oturur uzatır ayaklarını denize doğru ,
Dizlerini çeker karnına
Narin elleriyle çıkartır topuklu ayakkabılarını ve tekrar uzatır ,
Ayaklarını denize doğru,
Kapar gözlerini ,
Çarptıkça sahilin alçak duvarlarına dalgalar,
Islatır kadının ayaklarını hafifçe,
Sonra dalga çekilirken onun yerine meltem rüzgarı gelir
Okşar kadının ayaklarını ,
Kadın uçar adeta mutluluktan aşkın kederini bilmeyen,
Bir deli masumiyetiyle,
Ardından pembe rüyalar gören bir kız çocuğu gibi
Birkaç haylazca sesli gülüş çıkar tüm şehre küskün
Kadının bağrından ,
Bozulur sanki bir an için yalnızlık senfonisi
Fark eder kadın durumu ve yutar gülüşlerini kahkahaya dönmeden ,
Daha doğrusu aşka inat, dosta inat, bana inat
Konseri kaçıran serçelere nisbet
Sessizce içinden kahkahalar attığını belli etmemek için bir sigara yakar ,
Derin bir nefes çeker, ölüme selam verircesine
Acelen ne ben zaten her gece buradayım dercesine….
Elleri kenetlenir ensesinde kadının , uzanır olduğu yerde ,
Sevgilinin gözlerine kenetlenir gibi, yıldızlara odaklanır gözleri,
Ayakları devam eder sarkmaya iskeleden aşağı ,
Deniz , dalgalar, meltem rüzgarı , loş ışıklar , yıldızlar ve dahası topuklu ayakkabılar,
Daha ne olsun ki, sevgiliyle boğaz manzaralı bir odada çılgınca sevişmekten daha yeğdir.
Topuklu ayakkabı giyen kadın için , yalnızlık senfonisinin baş aktristi olmak.
Kadın gizemlidir, mağrurdur, güçlüdür , özgürdür ve dahası o ;
Böyle mutludur !
Aşık ama; aşk yarasız …

Başa Dön