üç nokta

Bahar üzerine, ardından gelecek yaz üzerine, güneş üzerine söylediklerimin hepsini unut!

yazı resim

Bahar geldi. Ağaçların üzerindeki patlamış mısırlar tek tek yere düşüyor. Dalgaların içerisinde gördüğüm tavşanları sana ilk söylediğim gün geliyor aklıma. Anlamsız bir ifadeyle gözlerimin içine bakmıştın. Motordaydık. Hiç denemediğimiz bir yolu deniyorduk. Birlikte evde olmak o günlerde heyecan vericiydi. Yolda beynimde dolaşan onlarca soruyla yürümek bazen seni bile unutturuyordu. Sorulara alışık biri, sorunlarla yürümeyi becerebilir mi? Sen becerebiliyordun.

Anahtarı bulmak için elini cebine attın. Yine bir bahar günüydü. Kapıdan içeri ilk adımı attığımız gün. Evde olmanın huzuru. Bir an bile olsa hiçbir şey düşünmediğini hissetmenin hafifliği. Tıpkı dalgaların arasından çekip çıkardığım minik, ürkek beyaz tavşanlar gibi.

Gitmek iyi bir fikirdi. Alışmak kolay olmasa da sen kazandın. Ama keşke gidişin baharda olmasaydı. Bilirsin, açan her papatya üzerine saatlerce konuşabilirim. Güneşi biraz hissettiğimde herşeyi unutup, yüzümü güneşe dönerim. Şimdi başım biraz ağır. Güneşe dönmek için zorluyorum kendimi. Yanımdan genç bir adam geçiyor. Elinde kocaman bir demet papatya. Uzansam dokunabilirim. Dokunmak aklıma bile gelmiyor.

Bahar üzerine, ardından gelecek yaz üzerine, güneş üzerine söylediklerimin hepsini unut. Şimdi kavramlar yer değiştirdi. Benim hissettiğim bahar bu değil. Korkarım yaz da böyle olmayacak. Belki de güneşin kızı değilim artık. Anlayamadığım bir yalnızlık içinde nefes almaya çalışıyorum. Bir an bile olsa hiçbir şey düşünmediğini hissetmenin hafifliği… Son günlerde sadece bunu düşünüyorum. İşim zor. Biliyorum. Alışarak yaşamak zaman alıyor. Sen de alışacaksın.

Bütün kavgalarımı kendimle ediyorum. Nereye gitsem, çilli bir çocuk yüzü görüyorum. Dağıttığın kağıtları yerden topluyorum. Sayfaların çoğunda kırmızı mürekkep izleri var. Ellerine bulaştı, biliyorum. Tıpkı bu güzel bahar günü gibi… Bütün vücudumu sardı, hissediyorum.

Başa Dön