Dünyada yaşanan bazı şeyler o kadar garip ki anlam verilemiyor çoğu zaman. Bunu da zaten çoğumuzun " Ne yapalım umut dünyası..." sözünden anlamak çok da zor olmasa gerek. Yani bazı şeyler ne kadar saçma,imkansız ve zor olsa da insanlığın gereği olan umut; bir şekilde mantıklı, mümkün ve kolay hale getirebiliyor her şeyi. Yani bile bile ateşe yürümek ,umudun eseri gibi görünüyor. Yürünüyor çünkü o küçücük umut parçası ateşleri okyanus misali boğuyor.
Zaten her şey küçücük bir umutla başlarmış, sonu da ya mutlulukla ya da hüsranla noktalanırmış, masallarda olduğu gibi. Kahramanlar bir umut parçasıyla başlar hikayesine ve genelde de sonunda mutlu son yazar. Ama her hikaye öyle değil maalesef özellikle hayat masalı buna çok güzel bir örnek ve mutlu sonlar kadar hüzünlü sonlar da oluyor hem de hiç azımsanmayacak kadar. Bir parça umutla çıkılan yolda; bazen yolda kalınıyor, bazen sona varılamıyor, bazen de hiç başlanamıyor. Ama bezen de küçücük bir umut parçasıyla çok şeyler değişiyor.
Ama sonu ne olursa olsun umut yaşama sebebidir insanın. "Umutla yolculuk etmek gidilecek yere varmaktan çok daha güzeldir", sözünü söyleyen de bence küçücük bir umut parçasıyla yola çıkan bir umut yolcusuydu. Umut çıkar yoldur, umut yeni başlangıçlardır, umut hayallerin mimarı,hayatların müteahhitidir. Varsa umudumuz kendimizden , insanlardan en önemlisi de hayattan en kötünün içindeki iyiyi , yalanın içindeki doğruyu, hayırın içindeki eveti görebiliriz. Öyleyse, "Ya ümit sizsiniz ya ümitsizsiniz " sözü de bu durumun en umut verici destekleyicisidir.
Yani umutla güzel insan umutla mutlu insan. Umutla var insan ve hayaller ve hayat.