Anlamadığım bir dilde yazılıyor hasret,
Alabildiğine titreyen dudaklarının,
Yağmur sonrası zamanlarına,
Unutuyorsun mevsimin ilk açan çiçeklerini,
Çığlık çığlığa kayaları mesken tutan martıları,
Düşlerinin çaresizliğinde bir garip,
Binbir suskunlukla öpüyorsun uykusuzlukları,
Buluyorsun kendini ne varsa içinden,
Yüzleşip dağların yalnızlığından,
Nefret oluyorsun sevdanın ellerinden,
Yaşamak bu mu diyorsun bensizliğe,
Ve katlanmak günü günden eksilterek,
Yaşanmamış her zamandaki sensizliğe,
Ve ben,
Kimsenin yakamadığı bir ateşten düşüyorum geceye,
Kimsenin dokunamadığı unutulmuş bir hayalden,
Bir bardak su ile yıkanıyorum sessizliğe,
Sabırsız bir çocuk gibi seviyorum seni,
Yazıyorum adını anlaşılmayan her dildeki cümleye,
Unutma ki,
Bu bir itiraftır hüzün çıkmazlarına,
Mevsimsiz tutkuların ilk kez sende uyandığı,
Yağmurların yüreğinde yağdığı zamanlarına,
Ve ben,
Çıkıpta binlercesi sevda içinden,
Hiç tereddüt etmeden,
Çökeceğim akşamlarına,suskunluğa hançerli bir yürek gibi,
Kan rengi acılardan bir kalemde umutsuzca ayaklanıp,
Kimbilir,
Hangi belkisiz bekleyişe sonumu katacağım gözlerinden,
Ardımsıra,
Sen yine susacaksın biliyorum,
Yine kör gecelere dar gelecek hayallerin,
Umutları göreceksin gökyüzünden,
Kanadı kırık güvercinlerin korkusunda ölümü,
Kimsesizliği sende bileceksin,
Yokluğun acısını bir nefeste çekip içine,
Bu aşkı yüreğinden hiç silemeyeceksin,
Ve ben,
Olmadığın her yerde,
Anlamadığın her dilde yazacağım hasreti yüreğine,
Soğuk duvarların önünde ağlayacağım,
Buza kesen yalnızlıklarımda sınırsızca özleyip,
Bekleyeceğim ölümü bu çaresiz,
Sabahlarına yaprak dökümü geçiren gecelerimde,
Sonra giderayak,
Mevsimi tüketen bir rüzgardan savrulacağım,
Sarılamadığım kollarına,
Denizlerin suskunluğunu kuşatan dalgalarından,
Titreyen dudaklarına yağmur damlası kalacağım,
Ve sen,
Çıkıpta binlercesi sevda içinden,
En güzel şiiri okuyacaksın yalnızlığına,
Ben kirpiklerinde tutunamayan son gözyaşı,
Son yağmur damlası,
Utangaç gecelerden düşeceğim zamansız ayrılığına...