Daha doğduğum gün’dü ilk ağlayışım.
Rahatım kaçmış, içim acımıştı. Ama yaşamın kaçınılmazları vardı.
Ve bu dünya sahnesinde bize verilen “Yaşa” rolünü oynayan biri olmak da, benim kaçınılmazımdı.
Oynadım, ancak en iyi oynayanların küçük mutluluklarla ödüllendirildiği rolümü. Acılar çektim rolümü beceremediğimde. Kaçamak yapmak, olanaksızdı yaşam sahnesinde. Mutlaka bedeli ödenirdi. Ödedim.
Ve sınavlara çekildim. Hem ağlatıp, hem güldüren sınavlara.
Bir gün, yaşam’ın bize sunduğu alan’lar, ve bu alanlar için zamanlar olduğunun farkına vardım. Sonra da, görevler ve bu görevler için seçenekler olduğunun.
Ve seçtiğim görevlerimi, kendi alanımda ve bana ayrılan zamanlarda sürdürdüm. Hala da sürdürüyorum. Hala oynuyorum rolümü yaşam sahnesinde.
Ben, topraktan gelen
ve ateşte pişen su’dan yaratıldım.
bu yüzden zayıfım
bu yüzden nahifim.
Ama toprak gibi sağlam
ateş gibi uzman
su gibi dinginim.
Ben insan’ım.
Bir avucumda acı-tatlı anılarla dolu
geçmişin tortusu
Bir avucumda yarınlar için duyduğum
özlemin coşkusu.
Ben insan’ım.
Bir günümün içinde bin günüm geçer
Bir acımdan benim bin acı çıkar
Korkmam acılardan
Acılar beni…
Hem yıkar, hem bilge yapar.
Ben insan’ım.
Ben toprak’ım
Ben su’yum.
Ateşte piştim ben
Acı’dan içtim
Uzun yolları aştım.
İyilikler gördüm
Kötülüklerden geçtim
Şimdi buradayım.
İşte karşındayım dost
İşte yanındayım
Sen neredesin ?
Temmuz / 2007 Silivri