Vira Vira

Sıradan bir balık avı. Sıradan insanlar. Peki hepsi böyle sıradan mıydı?

yazı resim

"Davran hadi, davran" dedi, en şen şakrak sesiyle Kazım kaptan. Balık sezonu başlamıştı. Sen hastasın gelme dediyse de bana dinletemedi. Bir de bu kız başıma balığa gelecektim.
"Hem cılız, hem inatçı" dedi, bir yandan da omzuma vururken. Güldüm.
"Acımadı ki."
"Sus kız, hadi hazırsan gidiyoruz. Vedalaş anacığınla, babacığınla. Ha bir de bir seferlik bu, bir daha gelmezsin. Gemide kadın uğursuzluk getirir."
"Benim ruhum erkek be, Kazım kaptan. Oradan biraz yırtarız."
Üstümde kırmızı kazağım, altında basit bir kot pantalon. Bir de sarı yağmurluğum. Lakin kendi kendime söz vermiştim, haftaya on sekizime basıyordum ve daha kız gibi giyinecektim. Millet görürdü o zaman, "erkek Oya" diye konuşmak ne demekmiş. Kız gibi olmaya karar vermiştim ama bir yanım da o haşarılıklardan, mahallede maç yapmaktan, ağaçların tepesinden elma çalmaktan vazgeçmeyi istemiyordu.
Deniz dingindi. Ağımızı attık bekliyorduk. Dudağıma bir türkü yerleştirdim, çığırmaya başladım. Aslında pek bir şey yaptığım yoktu. Hatta onlara yük bile oluyordum sanırım. Yine de kimse benden şikayetçi değildi. Hepsi gülümsüyor, sohbet ediyordu benimle.
Gece yarısını biraz geçerken, uykum hala gelmemişti. Denizi izliyordum, karanlığın içinden sanki bir şey çıkacak gibiydi. Korkuyordum bir yandan da. Ancak bakmaktan kendimi alamıyordum. Tam ben dalmışken, birisi yanaştı. Bu gemide getir götür işlerine bakan, dilsiz İsmail'di. İsmail kırklı yaşlarında kimsesiz bir adamdı. Kazım kaptan'ın anlattığına göre, İsmail'in karısı onunla birlikte balığa çıkarmış. Kendi tekneleri varmış. Bir gün fırtınaya yakalanmışlar. İsmail'in karısı denize düşmüş. Cesedini bulamamışlar. O sırada karısı iki aylık hamileymiş. O günden sonra İsmail hiç konuşmamış. Ne zaman balığa çıkılsa, deniz karısının cesedini verecek diye bekler dururmuş.
"Yine bekliyorsun değil mi?"
Başını salladı. Karanlıkta da olsa gözünden akan bir damla yaşı görmüştüm. O an elimden birşey gelseydi de, şu biçareye karısını bir kez daha gösterebilseydim. Denizi izlerken, dedemin bana öğrettiği ve tılsımlı olduğunu söylediği bir söz aklıma geldi. Aslında inanmamıştım ama denemekten zarar gelmezdi. Bu sözü söyleyip de ardından bir dilek dilersen olur, derdi dedem. Bir umut, deneyecektim. Söyledim sözleri, sonra dileğimi diledim.
"İsmail bu gece bir kez daha karısını görsün"
Biraz bekledim ama hiçbir şey olmamıştı. Hayal kırıklığına uğradım. Tam arkamı dönüp gidecekken, bir haykırış koptu, ardından o sözleri duydum.
"Vira vira!"
Tekrar denize döndüğümde, dalgaların arasında gülümseyen bir kadın silüeti gördüm. İsmail yerinde duramıyor, gülüyor ağlıyordu. Bir yandan da bağırıyordu.
"Vira vira!"
Ben de ağlıyordum. Eğer ikimiz de aynı rüyayı görmüyorsak, bu gerçekti. İsmail bana baktı ve sonra sımsıkı sarıldı bana. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Karısı bir süre sonra gözden kaybolmaya başladı. Kazım kaptan sesleri duyup da yanımıza geldiğinde İsmail'in karısı tamamen kaybolmuştu.
"Neler oluyor burada?"
Gözümdeki yaşları sildim elimin tersiyle.
"Hiç."
Şaşkındı Kazım kaptan ama anlayamazdı bizi. Sizinle mi uğraşıcam der gibi el hareketiyle ayrıldı yanımızdan.
İsmail benden beterdi. Olduğu yere çökmüştü. Bir an, karısını göstermekle kötü mü yaptım diye düşündüm. İsmail'in yanına çömeldim ben de.
"Ne olur ağlama artık. Seni üzmek istememiştim."
Yüzüme bakarken gülümsüyordu. Başını hayır anlamında salladı. Sonra göz yaşlarını sildi ve yanımdan ayrıldı.
Vira vira dedim, denize doğru. Şimdi o güzel kadının ruhu yol alırken tekrardan, vira vira dedim, gözlerim biraz yaşlı. Sabah olmak üzereydi. Uykuya daldım.

Başa Dön