Yağmur değil, hasretindi yüreğimi ıslatan..
Yıllarımı ve sesizliğimi dolduran sensizlikti..
Özleminin o tarifsiz kokusu yayılırken,
Yalan damlalardı ruhuma akan..
Yıllardır ruhumun gurbetinde yaşayan yüreğim,
Buzlar ülkesinde biraz olsun ısınabilme ihtimaliyle,
Yaktıgı hayallerinin dumanından boğuluyor hala sana..
Yalan Umutlardı yüreğimi acıtan..
Ardımda bıraktığım her suskun ve vurgun gece,
Gözlerimde birikip, zincirlerinden boşalmışçasına yağan ayışığı damlaları,
Sanıldığından çok daha sancılı değdi yüreğime..
Yalan çığlıklardı rüyalarıma dalan...
Yağmurlu bir İstanbul Nisan sabahında
Umut çoktan iltica ettimişti başka bir mevsime..
Gerçeğin buzdan ülkesinde yapayalnız kalan yürek,
Acılarını hafifletebilmek için sığındı bir Jack Daniel’s şisesine..
Gülüşünde duran okyanus, kaçamadığım kadar özlem dalgaları,
Ve serzenişler girmişken yürek sancılarımın, düş kırıntılarımın arasına,
Kimse değiştiremedi beni, benim unuttuğum kadarını,
Köşebaşında beni bekleyen, geceye ekleyen yine kederimdi,
Geçmişine ihanet eden korkuları ayışığında toplarken..
Yağmurlu İstanbul gecelerinde o baştan başa sen kokan odamda;
Yağmurlu Bodrum kış sabahları kokan bedenin hayali hala dolaşırken avuçlarımdan,
Kaderimle kıyasıya yaşamayı da, gamzelerinin yalan girdabını da öğrendim,
Sensizlik artık gerçeğim oldu benim, ama seçimim değil..
Yüreğimizin çok derinlerinde yaşayan çocukluğumuzun kirlenmemesi içindi mahkumiyetim
Şimdi Yüreğimin malülen emekli,
Masumiyetimi kayıbettim hükümsüzdür..