Dil uyur mest olarak yar-ı dilara söyler
Gül susar şerm ederek bülbül-i şeyda söyler
Yahya Kemal
çöle düştü
payına bin çile düştü
diyar diyar dile düştü
gah sattılar pazarlarda
muhannete köle düştü
binyıllara taşındı yarasındaki acı
ahh ki leylayı anlamadılar
hayat belki bir zerre kum
belki bir esim rüzgar
vakitsiz yoldular gülü darmadağın kaldı bahar
zamanın çöllerinde çırpına çırpına mecnun ağlar
neden durur gecenin tam orasında
şu yüzü papatyalı mor yıldız
suların sesinde bir sır olmalı
yağmur neyi dokur gülün kalbine
rüzgar ne okur
ve zaman
o deli okyanus
gecenin bir vakti düşer bir türkünün yollarına
hey koca çınar
binlerce yaprağıyla zamana neyi fısıldar
anlamadılar aşkın sözcüksüz türkülerini
sazlıklarda inleyen bir kamış kadar
gelip gelip gittiler işte
konuk olduklarının farkında olmadılar
boğuşa boğuşa yaşadılar
yalnızca aşk vardı anlamlı olan dar-ı dünyada
bağırdı fırtınalar
gürledi gök
sarsıldı yer
kan içinde kaldı bir gül-i hicrâna
ne söyler sonsuzluğa geceler geceler boyu
gül diye kalbine dikenler sapladılar
kafeslere kafeslere kapattılar
bülbül-i nâlânı anlamadılar...
Adnan Durmaz 2005