Hey bükülesi boynum,
yıkılası İstanbul.
Bak, döndü erguvan kuşların,
ıslak ceketli akşamına;
çığlık çığlığa,
tesellisiz, fütursuz.
Akşam sefalarını okşayan
iyotlu melteminle içime doldun.
Sonra yaşlı bir tahsildar gibi kapıma durdun,
kendini sordun.
Tepeden tepeye kalaylı bir gecede,
suskun devrik, seni;
bırakmak sinsi dalgasına Boğaz'ın.
Yanıyor günbatımı gibi kavruk yüreğim.
Korkma;
yalnız değilim, hasretine gebeyim.
Dağ gibi kafamla geleyim,
dönülmez kıpkızıl sabahlarına.
Söz vereyim sana, İstanbul,
sözüm para edermi?
'88