Sustu.
Sanki bütün bunları yapan o değilmiş gibi arsız sessizliklere terk etti beni. Zaman da bir o kadar arsız olmuştu o an. Akla zarar sorulara karşı siper ettim sonra zihnimi. Kocaman bir soru işaretinin altında ezilen yüreğimi, az hasarla çıkarmaya çalıştım var gücümle. Ama başardım. Arta kalan gururumun kıvancıyla mutlandım.
Baktı.
Acınası halime ufak bir tebessüm fırlatarak baktı. Nefretin gücünü hissettim o an. Gözlerdeki mananın evrimine hayretle baktım. Bir yabancıydı karşımdaki. Anladım, bu adam benim değildi.
Dinledi.
O’nca ifadesiz haykırışıma tepkisizdi. Hırslarıma yenilmenin hezimetiyle kinimi kustum o an. Yetmedi sözcükler. Yetim kaldı türküler. Anonim hayallere bıraktı sevda yerini. Zorlandım. Hislerimin yetim noktasında kalakaldım.
Gitti.
Daha aşkın serim bölümündeyken gitmek gibi basit bir çözümle nihayete ulaştı yalanlar. Kendime acıdım o an. Bir alacağım vardı zamandan. Sözde yasına taziyelerdeydi artık. Cevabı hazırdı: “Biz zaten oldum olası farklıydık.”
Yardımcı fikirler de tükendi.
Yanlızlığımın anafikri:
“Sustu,
Baktı,
Dinledi
Ve gitti... “