göl kenarında sığırcıkların attığı ciritlere bakmaktayım
sekiz onbeş trenini bekliyorum
akordiyoncu kadının dün öğlen çaldığı şarkıdayım
mutluluğun göz hizasında dikiliyorum
ayrılık anonslarının yapılmadığı istasyondayım
sabah sabah bir çarpar ki kalbim
kovalanan bir çocuk dolanır sanki ayaklarıma
yetişir imdadıma „kurban“ diyen sevgilim
bakmaya değmez diyorum ama bakıyorum acılarıma
cebimden dökülmüş paslı çivilerim
insan sevgiyle sulanırken
gülü kokluyor henüz toprağa düşmeden
ısınıyor batan dikeninden yaprağındaki karı silkelerken
geçiyorum kokuların dimağa sığmadığı bahçelerden
öpüyorum gidişime yaş döken gözlerden
sekiz onbeş trenine daha binmedim
sütlü kahvemi içiyorum
ruhumu hayatla birleştirdim
seni bugün de çok seviyorum sevgilim
artı sonsuzluğunum, eski eksikliğindim