Yediyi Çeyrek Geçe

Uyandi. yatagin icinde sagina soluna donmeye basladi. Sinir oluyordu bu durumdan; ama yapabilecegi bir sey de yoktu...

yazı resimYZ

Uyandi. Yatagin icinde sagina soluna donmeye basladi. Sinir oluyordu bu durumdan; ama yapabilecegi bir sey de yoktu. Uyandigi zaman hep ayni seyleri ayni sayida yapardi cunku; sektirmeden, unutmadan. Hep ayni seyleri yapmaktan sikildigini hissetse de, usenmeden, mekanik hareketlerle, yapmasi gerekeni, ne bir eksik, ne bir fazla, yapardi. Halbuki yapabilecegi daha farkli seyler olabilecegini biliyordu, ne bileyim, belki gerinebilirdi yatagin icinde, ya da kafasini kaldirip karsi duvardaki saate bakabilir, ya da yatagin ayakucunda kendisinden once uyanmis miskinlik eden kedisini kucagina alabilirdi. Ama yapmiyordu, icinde belirsiz bir usengecligin izleri vardi sanki.

Agir agir uzerindeki yorgani kaldirdi. Subatin tum siddetiyle hukmunu surecege benzedigi bir gundu. Yataktan kulce gibi olmus bedenini cikartti. Ayagindaki pijamasini cikartip pantolonunu giydi. gozu saate takildi bir an; 07:15'i gosteriyordu. ise gec kalmak uzere oldugunu ayrimsadi. Hizlandi hareketleri, sanki hizlaninca gec kalmayacakmis gibi; oysa bilindik ve alisildik "sabah rituelleri"ni tamamlamadan evden cikmak gibi bir adeti yoktu. Giyindikten sonra sabah kahvesi icin su koyar, su isininca kahvesini koyar karistirir, gazetesini okurken kahvesini icer, dislerini fircalayip evden cikardi. Yine aynisi olacakti, belli; ama daha hizli, daha seri. "Suyu daha hizli da isitamam ya," diye dusundu kendi kendine, soylendi. Kedinin miyavlayisina sinirlendi, terligi firlatti. Halbuki hic bir sucu yoktu hayvanin, niye attigini kendisi de bilmiyordu zaten. Sadece atmak istemisti.

Tekrardan terligi bulup ayagina gecirdi. Bu mevsimde ayaklara dikkat etmeliydi, yoksa maazallah ölüp gidiverirdi. Cok korkuyordu ölmekten; yalniz yasadigi bu apartman dairesinde kokusup insanlarin iceriye kapiyi kirarak girmesinden ve butun ozel anlarini hice sayarak onu disari cikartmalarindan.. "Disarida olmeli insan, diye dusundu. "ne sansli su kediler.. muhakkak baslarina bir bela gelip oyle ölüyorlar. Insanlar da oyle ölmeli, sicak yataginda niye ölmeli ki, bir seyi yaparken olmek daha iyi gibi." Ama sicak yataginda uyurken son nefesini vermek de aklina yatmiyor degildi. Habersizce, solugun kesiliverecek. Kendi kendine öleceksin.

Disari cikti. Subat ayazi yuzunu yaladi once, her sabah kuyrugunu sallayip onu selamlayan kopek yoktu ortalikta. Oysa olmaliydi, cop kovasindan basini cikartip selamlamaliydi onu, ince bir 'iyk!' sesiyle ben buradayim derken siyah-beyaz kuyrugunu sallardi. Bakindi, hayatindaki onemli bir parca eksilmisti sanki.

Duraga dogru hizli adimlarla yururken yolda her zamanki gazeteciyle her zamanki sekilde selamlasti. Once kucuk bir bas egmesi, yuzlerde gulucuklerle. Bugun haftabasi oldugundan dergisini de almasi gerekiyordu, hatirlatmasa satici unutacakti nerdeyse. Katlayip koltugunun altina aldi. Duraga giden o her sabah gectigi yolu gecerken birden durdu. Her sabahki ayni seyleri yapacakti, her sabah gordugu yuzleri gorecekti, her sabahki gibi külüstür daktilosunun tuslarina basacak, oglen yemek arasi verecek, aksam saat bes dedigi zaman pilisini pirtisini toplayacak, evindeki yalnizligina gelmeden once evin karsisindaki kohne barda bir bardak birasini icecekti.

Tam ters yone kosmaya basladi. nefesinin agirlasmaya basladigini hissetse de kosuyordu, durmaksizin, dinlenmeksizin. Ilk molasini verdiginde bulundugu sehrin cikisina dogru gittigini farketti. "ha gayret!" Nefes nefese kalmisti. Sehir arkasindaydi artik. Subatin sogugu bile etkilemez olmustu narin sandigi bedenini; her tarafindan alevler fiskirirken, geride biraktigi sehre bakti.

Once yavasladi, sonra durup dinlendi biraz. Tekrar kosmaya takati kalmamisti. Yolun kenarina o cok dikkat ettigi pantolonunu hic umursamadan oturdu. nefesi dinginlesince kalkti, yurumeye basladi.

Amacsizdi. hedefi yoktu. Ama yuruyordu, mutluydu. Icinde tarifsiz bir sevinc vardi nedense. Belki uzun suredir yapmak isteyip de yapamadiklarinin izdusumuydu bu; kendinden, yasadigi evden, bagli bulundugu, maasini aldigi isyerinden kacis. Inceden bir islik tutturdu. Yolun karsisindan gelen cimento yuklu kamyona el salladi. Herhangi bir amaci olmadigindan, gayet rahatti. yolu uzerindeki seyyar saticidan simit aldi, isira isira yemeye basladi. "Simdi" diye dusundu kendi kendine, "isyerindekiler merak etmeye baslamislardir beni. Nerde kaldim? ne yapiyorum? öldüm mü?" Gülümsedi kendi kendine.

Birden gozunu acti. Saat 07:15'i vuruyordu.

Başa Dön