-Karanlık mağaralarda
-Defineler de vardır tehlikeler de
-Elime bir parça ışık düşürdün
-Ben senin darlıklarında öleli çok zaman oldu
-Kalbinin dehlizlerini başıma göçürdün
her kent biraz ölür her ayrılıkta
yeniden hep yeniden başkalaşarak doğar
tuzsuz bir sabah-kekre bir akşam
cesetsin serinliğine alıştığın sokaklara
dökülür bulutlardan ezberlediğin erguvanlar
ayaklarından uzaklaşan dalgın sulara
diken büyütür kalbine anılar sokak sokak
içinde param parça yırtılmış fotoğraflar
suratın kıpırdanmaz baktığın kuyularda
rüzgarda asılı sesin boşluğu yalar şak şak
her ana yabancısın bir sonrasında
beynindeki izler silikleştikçe kanar
gitgide uzar ara
donuklaşır buğulanır aynalar
sırlar dökülür zamana
gölgem kara karlı dağlara karışıp gitmiş
her gün başka bir kılıkta çığ gibi akmış şafak
gün günden eksilmiş
yar yara kesilmiş
zamansız inmiş güz
ve bunu en iyi dalgın bakışlarından bilir
geceye bakakalmış yağmurlu camlar
camlar sessiz ağlayarak
gayri sözler hükümsüz
hayat bu
dünyanı sığdırdığın sevdalı gözler
kalkar ömrünün tedavülünden
yüzüm sen de zamanda yaprak kurursun
yaralar da kapanır
suskunluklar suskunluklar eğirilir
boşlukta sallanan mecalsiz parmakların
keder kapanır
yabancı ellerin sıcaklığına bulanır
çoğalır zaman gibi saçında aklar
unutulursun
sözüm yok ayrılıklara gözüm
sözüm yok giden yara
bir parça böler yüreğinden
ayrılıp gittiğin yar
belki yaralı ve gözyaşlarıyla doğar
sonrası yaşanacak sevdalar
bedeli vardır ayrılıkların
bunu ödersin özüm
sözüm yok giden yara
yalnızlığa ve kedere şikayetsizim
ama beni
her defasında
kalbimin süveydasına bir kurşun sıkıp
yol çatlarında vurdular
29 ocak 2009