Zamansız aşk
Aşk herkesimi bilmiyorum ama beni hazırken bulmadı hiç… Onun için donanmışken, beklemelerde saate takılı kalmışken gözüm karşıma çıkmadı hiç aşk. Hep beklenmedik anlarımda, hayatımın kırılgan geçidinde belirdi. Zırhlarımı çıkarmışken, siperlerimden çıkmışken saldırdı bana, aptal koyuna dönmemden hep zevk aldı aşk, bense acılar yaşadım.
İyi bir avukatım; iş çevresinde itibarı olan genç, yakışıklı, zeki ve bir o kadarda iş bitirenim. Geleceğime dair iyi bir gelişmeye işaret olan toplantının ortasında yaşadığım baygınlığın ardından aile doktorumuza gittim aldığım kötü haberin etkisinden kurtulmak adına sevdiğim şehirden kaçma isteğiyle yanıp kavruluyordum ve ansızın gece yarısında yola koyuldum nereye gideceğimi bilmeden ama kaçma dürtüleriyle arabaya binip deliler gibi hızla uzaklaşıyordum.
Daha önce hiç gitmediğim ama anlatımlarla edindiğim bilgilerden çok güzel ve bir o kadarda dingin huzur veren şirin mi şirin olan Ağva’ya Emine hanımın pansiyonuna yorgun uykusuz bir halde ulaştım. Tanışma faslını kısa kestirdikten sonra odama uyumak üzere çıktım. Serin bir gece ve sabaha karşı ötmeye başlayan kuşların o ninnimsi ötüşleri altında aniden uykuya koyuldu yorgun bedenim.
Odam da fare tıngırtılarını andıran hafif ayak yürüyüşleri ve nefes alışları arasında ki tedirginlikle yarı uykulu bir halde gözlerim, buğulu bir görüntümün aynaya yansımasına takılarak uyanıverdim ansızın, buğulanan görüntüme kısa saçlı, güzel bir kadın hayali karıştı. Siyah, askılı bir giysi vardı genç kadının üzerinde…
Her hareketi, aşka dair yazdığım şiirlere yeni bir dize gibi güzel ve pusluydu.
Birden tatlı bir gülümseyiş ve harika bir gamze önce buğulu aynaya sonrada yüreğime yansıyıp derinleşti.
Aşkı unutulmaz kılan imkânsız oluşumuydu yâda zamansız oluşumu diye düşünürken
“Niye şimdi?” diye sordum; “Niye tam burada ve ben bu haldeyken”
“Seni böylede sevebilirim” dedi bana genç kadın
“ Dün akşam doktorumdan çok hasta olduğumu, beş günlük ömrümün kaldığını öğrendim. Nasıl sevebilirsin beni?”
“Yarına benim çıkacağımın garantisi var mı? Diye sorunca kilitlendim durdum. Sonra
“Ah… Bir bilsen…”
“Neyi?”
“Gözlerindeki yorgunluğun, bana sensiz geçirdiğim yılların acısını hatırlatıyor. Kalan beş günlük ömrünse benim ömrümün tek şahidi olacak” deyince sustum.
Gözlerim kapandı ansızın, uyumuyor ama uykudaymış gibide yarı ölüyüm. Başkalarının dünyası için yaşayan bir köleye dönüşmüştüm zamanla. Geçmişimde yaşadığım bütün başarılar önemini kaybediyordu. Sadece yanıtlanmamış aşk soruları kalıyordu geriye. Birde her türlü yanıtımı saklayan, kısa saçlı harika gamzesi olan kadın.
Dün yaşadığım baygınlığın ardında doktoruma gitmiş ve kötü haberi aldıktan sonra aşkı irdelemiştim ilk defa. Gençken karşılaşmıştım aşkla ama araya korkularım girmiş zevkine varamadan bitmişti. Bu yüzden hayatım boyunca aşkı yaşamayı merak etmiştim. Aşk için şiirler yazmıştım, o şiirlerle çok kadın âşık olmuştu bana ama içimdeki aşka olan merakımı gün yüzüne çıkarmamıştı.
Sonra kadın usulca eğilip nefesini dudaklarımda gezdirdi. Ömrümün son beş günü de olsa korkusuz ve çıkarsızca bana aşk besleyen gözlerle bakan kadının gücü dayanılmaz kıldı beni aşka karşı. Yüreğim çok eskilere dayalı bir kamaşma hisseti. Aşkı unutalı yâda inkâr edeli uzun zaman olmuştu. Bunları düşününce kısa saçlı kadının nefesi ve korkusuz yüreği acı vermeye başladı bana. O nefesin içinde yalda bırakmalar, korkup kaçmalar vardı çünkü, geçmişimle yüzleşiyordum.
“Üzülme” dedi kadın “biz seninle çok kez âşık olduk aslında”
O an anladım ki tüm hayatım aslında gizli bir aşk beslemekle ibaretmiş. O gülümseyiş, o kısa saçlar, harika gamze ve o cesur yüreği onlarca yıl sevmiştim. O an anladım ki karşılaşmamıştım o kadınla ömrüm boyunca.
Aslında aşkı imkânsız kılan vakitsiz oluşuymuş anladım. Biliyorum ki yıldızlar sırt sırta vermiş parlayan ışıklarını benim için yansıtıyorlardı, içinde hayatının aşkıyla yaşayan ve rüyasında şimdi irkilerek uyanan ben olduğumu bilmeden.
Bense o kadını aramakla geçireceğim ömrümü… Ağva ise başlangıç herhalde…
idriskenc@hotmail.com