Zana'ya Ödül

Türkiye'ye gelişinde başbakanlar gibi karşılanan Prodi elindeki kartı hemen açtı. Zana'ya özgürlük. Hem de tam yargılanmasının yapıldığı günde. Bir de bir ödül töreninde eğer serbest kalırsa Zana için ödülü kendisine

yazı resim

Zana'ya Ödül

Türkiye'ye gelişinde başbakanlar gibi karşılanan Prodi elindeki kartı hemen açtı. Zana'ya özgürlük. Hem de tam yargılanmasının yapıldığı günde. Bir de bir ödül töreninde eğer serbest kalırsa Zana için ödülü kendisine vereceklermiş. İnsaf edin AB üyesi her hangi bir ülkede mahkeme aşamasındaki biri için Türkiye fikir beyan edebiliyor mu? Etse kabul görür mü? AB nin kilit ülkelerinin tümünün Türkiye üzerindeki amaçları açık seçik görülmüyor mu? Tümünün amaçları Türkiye'yi bölüp parçalamak ve olabildiğince güçsüz bırakmak istedikleri halen anlaşılamadı mı? Bırakın Güneydoğu'yu bölmek istemelerini İstanbul için bile ayrı bir devlet statüsü verilmesi gerektiğini söylemiyorlar mı? Bu gün sesleri biraz cılız çıkıyor. İlk fırsatta gürlemeyeceklerine inanmak mümkün mü? Türkiye'nin AB ye kabul edilmesi için AB nin şartları değil Türkiye'nin şartları olması gerekir. Olabildiğince genç bir nüfusa sahip olan Türkiye'nin AB ülkelerindeki yaşlı nüfusa karşı çok avantajlı olduğunu bilmesi gerekir.

Aslında bu gelişmelerde Avrupalıları kusurlu göremeyiz. Zira geçmişte rüzgar ektik. Şimdi de fırtına biçiyoruz. Şehir hayatını bile tanımayan, kültürü, görgüsü olmayan nice insanlarımızı Avrupa ülkelerine seçercesine gönderdik. Nasıl olsa gönderdiklerimize en berbat işlerden bir iş bulunuyordu. Bu insanlar aynı apartmanda yaşadıkları insanlarla hiç bir şekilde uyum sağlayamadılar. Şarkıcı Suavi'nin ağabeyi Alirıza bey anlatmıştı. Almanya'da genç bir bayanla arkadaşlık kurmuştum. Beraberce orman içerisine bir gezi yapıyorduk. Biten sigaramın paketini yere atınca kız öfkeyle "sen su katılmamış bir eşeksin" deyince neye uğradığımı şaşırmıştım. Neden böyle söylüyorsun anlayamadım dediğimde sigara paketini göstererek "o paket oraya atılır mı?" demişti. Meğer orman içerisinde bile çöp bidonları varmış. Paketi alıp önümüze gelen ilk çöp bidonuna atınca barışmıştık.

Silivri'de otururken Akören köyünün ünlü suyundan almaya giderdik. Akalan köyüne varmadan orman ile asfalt yolun arasındaki çeşmede durup suyunun tadına bakmak istedik. Bakmaz olaydık. Çeşmenin arka tarafındaki ağaçların arası çok kötü pislik içinde. Oabildiğince iğrenç bir durum. Biz de pikniğe gidiyoruz. Geri dönüşümüzde tüm çöplerimizi poşetlere doldurduktan sonra uygun olan bir çöp bidonuna atıyoruz. Kuralsızlık, topluma karşı saygısızlık bizim iliklerimize kadar işlemiş. Alamanya'da çalışanların o ülkenin trafik kurallarına uymaması akla gelebilir mi? Oysa orada tüm kurallara uyan bu insanlar Türkiye topraklarına girdikleri andan itibaren birer trafik canavarı kesiliyorlar.

Almanya'da işçi olarak çalışan Temel biriktirdiği parayla son model bir araba almış. Aldığı arabanın keyfini yaşamak için yola çıkmış. Arabanın radyosunu da açmış tam gaz gitmekte. O ara radyo müzik yayınını keser ve X yolunda bir araba ters yönde çok hızlı olarak gitmektedir. Bu yolu kullanan sürücülerin dikkatli olmaları gerekir diye anons edilince Temel yola bakar ve uyyyyy der. Ha bunların hepsi de ters cidiyiler. Bu bir fıkradır. Ama yerine cuk oturmuş bir fıkra. Zira hepimizin içinde bir Temel vardır. Her yanlışı doğru gibi kabul ettirmeye çalışmak genlerimizdeki özelliklerden kaynaklanıyor olsa gerek.

Nuri Soysal ağabeyimiz Teknik Öğretmen okulundaki öğretim üyeliğinden istifa edip ayrılmış ve yaşamının büyük bölümünü Fransa ve Almanya da sürdürmüştü. Bir gün Almanya'da bir parkta oturuyorduk. Birden polis arabaları sirenler çalarak geldiler ve parkı kuşattılar. Ne bir silah, ne bir bomba patlamamıştı. Üstelik saldırıya uğrayan bir insanın çığlıkları da yoktu. Merakla ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Genç bir bayan polislere "çiçeği bu beyefendi kopardı" deyince inan şok oldum. Hemen çiçek koparana beş yüz mark ceza yazdılar ve gelen arabaların faturası da evinize gönderilecek dediler. O da en azından bin mark eder. Benim ülkemde parklardaki çiçekler bırakın koparılmayı, ayaklar altında çiğneniyorlar. Haddine düştüyse çiçekleri neden çiğniyorsun diye sor. Kavga hazırdır. Pois çağıramazsın gelmez. Kahrolmaktan başka elden ne gelir? Nuri Soysal hocamızın bu anlattıklarının üzerinden uzun yıllar geçti. Halen eski hamam eski tas. Silivri belediyesinin caddelere diktiği çiçekleri çalanların haddi hesabı yoktu.

Avrupa Birliğine girmeden önce Avrupalılaşmamız gerekmez mi? Ne dersiniz?

Özcan Nevres

Yorumlar

Başa Dön