"Benim için bir kitap, bir kalabalık kadar gürültülü ama çok daha az yorucu." - George Bernard Shaw"

Züppe

Bomboş... Bazen biraz sevgiliydim eskiden. Alışık olmadığın mutluluğun olmuştum dönem dönem. Hep yanındaydım ama gizliden gizliden....

yazı resimYZ

Gördüklerim neydi acaba. Bana mı acıyordun. Çok benziyorum değil mi züppelere... Boştum belki senin için,

Bomboş... Bazen biraz sevgiliydim eskiden. Alışık olmadığın mutluluğun olmuştum dönem dönem. Hep yanındaydım ama gizliden gizliden. Hep uzaktaydım, denizsiz bir kentin kuruluğu vardı tenimde. Balık yoktu , martı yoktu vapurda ... Bir gün kaçıp geldim sessiz gürültüsüne ılık rüzgarların. Damlalarına tuzlu suyun... Balık ekmek çok güzeldi, eskiden yerdik beraber. Ama sonra belediye kaldırmış onları ben yokken. Benden habersiz kovmuşlar sahilden, iskeleden. Bir sabah köpekler beni kovalarken evinin önüne geldim kaçarken. Pencere aralıktı. Perdeler dalgalıydı. Deniz yansıyordu camlardan. Mavi hışırtılar çarşaftan çıkıyordu. Tek başına mı yüzüyordun sonsuzluğun sıcaklığında. Zannetmiyorum. Biraz hayal kırıklığı vardı bu gün boğazda. Bana da yansıdı. Boşuna mı kaçıp geldim acaba. Neşe vardı gözlerimde, küçük kediciklerinki gibi. Sizin merdivende oynaşıyorlardı. Bazen ufak bir böcek kovalıyorlar bazen miskin uyuyorlar ama hep neşeli oluyorlardı. Aç kaldıklarında bile. Anneleri yokken sokulacak yada kardeşleri uzaklarda bir yerlerde ağlarken. Başka bir yavru gelip konunca kulaklarına oyun oynarken neşelilerdi işte her zaman ki gibi. Peşimden kovalayan köpeklerin yok oluşuna belki neşem. Yada şu pencerede başka başka dalgaları görmeden önce gelirkenden kalma içimde. Köz gibi hani. Hala trende düşündüklerim var aklımda. Kendi denizimizde yüzeceğiz diye hayal ederken... Neyse bir balıktın sen. Deniz lazım gelir yaşaman için. Yüzüyorsun ya işte bunada şükür demek gerekir. Ben balık değilim ne seninle beraberken nede değilken. Kupkuru memleketimin minicik serçesiyim belki. Yüzemem...

Ben sokakta duruyordum. Öyle boş ve yorgun. Balıklar oynaşıyordu gökten rengini alan mavilikte...

Pencereden bakıyordum bir zamanlar. Sessiz çarşafta mırıldanıyordun uyurken. Yumuşak bir sabahtı , keskin soğunda baharın. Güneş doğarken söylemiyor muydu akşam olunca batacağını? O eflatun bulutların arasında yanarak kaybolacağını belli etmiyor muydu? Neden zorluyordum kendimi sonsuzluğa inanmak için? Bilerek kandırıyordum ruhumu .Kanmıyordu ama rol yapıyordu. Sanki sonsuz yaşıyordum seninleyken , oyun oynuyordum benliğime böyle. Mutlu olmak istiyordum belki. Bazen bencilce; hiç kendimi düşünmüyordum... Zamanı kavrayamamanın acısı vardı. Ama esas acı veren kavranılmamış bir zaman kavramında ki sonsuzluktu; bana. Ne ben seni anlıyordum, ne de sen beni... Öyle bir zaman işte akıp geçiyordu sevişerek.

Evet karşında son model bir delikanlı vardı... Sonsuzluğu züppeliğinde mi bulmuştu ? Yoksa sonunun farkında olmaktan acı duyduğu için basit mi olmuştu ?

KİTAP İZLERİ

Cumhuriyet'in İlk Sabahı

Şermin Yaşar

Cumhuriyet'in Şafağında Bir Çocuğun Adımları Tarihin büyük anlatılarını, savaşların ve kuruluşların destansı öykülerini kişisel ve dokunaklı kılmak edebiyatın en zorlu görevlerinden biridir. Şermin Yaşar, "Cumhuriyet'in
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön