Nail Varal

İnşirah Suresinin Serinliğiyle Sar Beni

Ölümsüzlüğün şifresini laboratuarlar da değil gözyaşlarımızla yıkadığımız secdelerde kırdık biz. Sonsuzluğu sonsuzlukla çarpıp ab-ı hayatıyla dirilttik meyhanelerde çürüyen bedenlerimizin hücrelerini. Her gün ruhumuzun kaldırımlarında gölgelerimizi seviştirip, aynaların yansımalarında doğurduk aşkın çocuklarını

Kirpik Uçlarımla Dokundum Sana

Sonsuza kadar senin gözlerin serin kalsın, senin sözlerin ırmak. Senin gözlerin bana yüzyıllarca uzak bir deniz gibi yaşasın. Olsun... Ben saçının her teline bin defa ölür ağrılı kalp çarpıntıları arasında Yusuf'un kanlı gömleğini giyerek yeniden dirilirim.

Neydi Sevmek?

Ilık bir rüzgârın içine dolması mıydı yoksa? Yâdında ondan başka her şeyin kaybolması, “ne derse desin, ne yaparsa yapsın” o’nun, senin katında sonsuza kadar eşsiz ve benzersiz kalması gibi bir şey miydi bu sevmek?

Görkemli Bir Saltanat Gözlerin

Gözlerin cennetlere çıkarmadır sevgili. Sen cennete baksaydın sen cennete değil cennet sana ağardı, gökyüzüne baksaydın uçan kuşlar uçmayı unutur salkım salkım üzerine yağardı. Yıldızlar gözlerinde kaybolur, ışığını yitirir, Samanyolu divane olur bakışınla kendisini boğardı.

Arşın Altında Yıkadık Tenlerimizi

İki kırlangıcın baş başa verip uçurumlara söylediği şarkılar gibi yaşadık bu aşkı. Kelebeklerin kanat çırpması kadar masum, yetim çocuklar gibi mahzundu yüreğimiz. Boşluklara baktık gözlerimiz olmadan, çünkü aşk boşluğa bakmaktı ebruli. Hiçbir şey olmayan yerde her şeyi görmekti bu sevda.

Ebruli / Sevmiyor Ressamlar Seni

Gizli bir bahçe gibi varlığın. Yaratılmış ve hemen ardından kilitlenmişsin hayata. Süleyman''ın Belkıs için yaptırdığı o cennet senin güzelliğinin zekâtı değil Ebruli. Karun görseydi seni, unutur yalancı cennetini, gayretlerinden boşanır, utanırdı Ebruli.

Ebruli / ve Sen Gittin

Sen yokken, ben sensizliğe ıslık çaldım her gece. Her gece, ihtiyacım varken', cennet bakışlarının örtülerini uyku tutmayan bebeklerin ağlamalarına sardım ben. Tebessümlerinden beslenirken bu kalbim, ben gözlerinin kahve renkli mevsimlerini örttüm üşüyen kelebeklerin kanatları üstüne. Çaresiz bir annenin duaya kalkan elleri gibi açıp ellerimi, gözlerinden martı gülüşleri biriktirdim

Ebruli / Arsız Bir Nefesleniş

Adını güzelliğinle anmak demek yeryüzünün bütün çiçeklerinin kıskaçlıktan çıldırması demektir. Irmakların durması suların kuruması, yağmurların yağmayıp gök kubbede kalması, yemiş vermeye durmuş ağaçların büyümeyi unutması demektir.

Gülüşlerinin İntiharında Büyüttüm Seni Ben

Ruhumun kalelerini bir bir teslim etmişken sana, sen hala başka krallıklar mı arıyorsun sultanım vefasız şehirlerin küf kokan zamanlarında? Ordularımla isteyerek boyun eğip teslim olmuşken kudretine, görmüyorsun. Tüm hazinelerimi ayaklarına yığmış geçeceğin yollara şeffaf cam parçacıklarından kaldırımlar örmüşken bakmıyorsun önüne.

Bir Gün Boğularak Öleceksiniz

Ey sevgili, ateşlere atıp beni kaçıyorsun şimdi de. Fırtınayı koparıp kutuplarından beni devrilmelerimle baş başa bırakıyorsun. Yangınım duman duman göklere ulaştı kaldır başını. Feryadım dağları taşları aştı bir Ferhat gibi, ulaşmadı mı semtine. Peçeler çekip gözlerine yorma beni, harab eyleme içimi boğma karanlıklara. İndirme kirpiklerini gözlerinin üstüne ne

Değmesin Gözlerine Ayazlar

Terleyen alnının sınırlarında sabaha ümitle uyanan mavi gözlü kırlangıçlarla iğde kokulu rüyalar taşıdım her sabah güneşin serildiği üstüne. Sen biçilmemiş gök ekin tarlası kadar asil, zengin ve bereketli bir çağ gibi uzanırken yatağında, ben gelincik çiçekleriyle seni renk kıyametine tutmuş serin ve ak bulutlarla buharlanmış bedeninin terini kirpiklerimle

Kayıp Kentin En Gerçek Hikâyesi

Şimdi, karların altında donmaya yüz tutmuş serçeler gibi üşüyorum yokluğunda sevgili. Yerde yok gökte yoksun, hangi takımyıldızının gözlerinde saklandın? Hangi gezegenin güneşsiz yamaçlarında bıraktın gölgelerini? Hangi cinlere perilere yedirdin o eşsiz hayalini rengini?

Karbeyaz Gülüşüne As Beni

Ben seni tutmaya çalışırken güvercin çığlıklarıyla, sen göğe ağdın bir gece. Gözlerin; tüllenen bir yalnızlık, yaşanmamış bir ayrılık gibi asılı kaldı yıldızların koynunda.

O Evrensel Bir Anlamdır

O gelirse sonsuz noktalarınca sonsuz bir güçle gelir ve tecelli ettiği Canı dert ve elemlere giriftar eder gider. Geriye sadece yanmak, sadece ağlamak, sadece her gün kızgın saclar üzerinde kırık buğday taneleri gibi kavrulmak kalır.

Başa Dön