"Usun ve deneyimin aksaçlýlarýnki gibi, ama yüreðin masum çocuklarýnki gibi olsun." -Schiller |
|
||||||||||
|
Erzurumlu yaþlý bir bilge uzun yolculuðundan sonra memleketine varýr, köyleri dýþýna hiç çýkmamýþ köylüler sormuþlar:”Yediðin içtiðin senin olsun; neler gördün, neler duydun, neler öðrendin; hele sen, bize bir deyiver.” Yaþlý bilge; kýrlaþmýþ top þeklinde kesilmiþ sakalýný sývazlamýþ; bir süre kendisini dinlemek için toplanmýþ kalabalýðý gözleriyle süzmüþ. Anlatacaðý birçok öyküsü, koca bir yaþama sýðamayacak “dolu dolu” anýlarý vardý;bütün bunlarý kýsa bir sürede nasýl anlatsýn ki? Hoþgörüyle gülümsemiþ; beden diliyle kendini betimlemiþ: “Ah, ah dostlarým! Neler görmedi, neler duymadý ki bu gözler, bu kulaklar! Neler öðrenmedi ki bu beyin, bu akýl! Her biri koca bir yaþamý alýr içine. Ama ben size kýsaca anlatayým hayat yolculuðumu; -“Dostlarý ayrýk gördü, düþmaný birlik gördü bu gözler: Ama en berbatýna tanýk oldum, aklým da þaþtý kaldý.” Dediðinde bir süre dalar ve susar. Çevresindeki merakla bekleþen sabýrsýz kalabalýk, onun bu sessizliðine tahammülsüzdür: -“Haydi, söyle be ihtiyar! Neye tanýk oldun?” diye… Sanki bu soruyu bekliyordu, hemen yanýtlar: -“Aðacýn baltasýnýn, dibinde yatýk olduðuna tanýk oldum.” *** Çocukluðumuzda dedelerimizden sürekli masallar, hikâyeler, anýlarýný dinlerdik. Genellikle her biri kýssadan hikâyelerdi. Merak duygularýmýza sabýrsýzlýklarýmýz eþlik ederdi. Ne TV. Ýzlerdik, ne de radyo vardý evlerimizde. Uyku öncesi gaz lambasýnýn alevinde gölgelenirdik, akþamlarý. Tek duygu-bilgi çerezimiz, ninnilerimiz mesellerdi, masallarla avunurduk. Mutluyduk. Ne gelecekle endiþemiz, ne de yarýnlarýn telaþlý ayak sesleriyle ürkmezdik, sabahlara kavuþtuðumuzda. Dün uzun süre geri dönüþlerle çocukluðuma yol almýþtým. Zaman zaman kendimize yolculuk yaparýz ya! Hani yüreðimizin kervanýndan eksildiðimiz zamanlarýmýz olur ya! Hani, dost bildiklerimizin, bu yolculuklarýmýzda bizleri sebepsiz terk ediþleriyle yalnýzlýklara çekilirsiniz ya! Öyle ki, bunun nedenini bir tek siz bilirsiniz,dudaðýnýzdan çýkacak iki hece olur ya vedanýz!..Hani o yolculuklarýnýzda kendinizi alýr da tutsak edersiniz ya! Ýþte öylesi bir kendime “geri dönüþ bileti” kestiðim bir zaman dilimindeydim. Ah bir bilseniz bu duygu limanýma kimler demir attý, kimler! Halil Cibran fýsýldadý: -“Sana bir gezginin kýsa hikâyesini anlatayým mý?” -“Anlat lütfen” dedim. -“Bir zamanlar bende yolculuða çýkmýþtým. Týpký þu anda senin yaptýðýn gibi. Bu yolculuðumda bir yol adamý tanýmýþtým. O da biraz deliydi ve þöyle konuþtu benimle: ‘Ben bir gezginim. Zaman zaman bana öyle gelir ki yeryüzünde pigmeler arasýnda dolaþmaktayým. Ve baþým onlara göre yerden yetmiþ kez daha yüksek olduðundan daha yüce, daha özgür düþüncelere ulaþabilir.’ ‘Ama gerçekte insanlarýn arasýnda deðil, üzerlerinde yürümekteyimdir ve bana dair görebildikleri, yalnýzca tarlalarýnda býraktýðým ayak izlerimdir.’ ‘Ve ayak izlerimin þeklini ve boyunu tartýþtýklarýný duydum, sýkça. Bazýlarý der ki,”Bunlar uzak geçmiþte yeryüzünde dolaþmýþ bir mamut-un ayak izleri.” “Ve diðerleri der,”Hayýr, bunlar uzak yýldýzlardan düþen göktaþlarýnýn yerleri.” ‘Aman sen, dostum, sen bunlarýn yalnýzca bir gezginin ayak izleri olduðunu gayet iyi bilmektesin.’ Öyle huzur bulmuþtum k, Halil Cibran’ýn bu anlattýðý yol hikâyesiyle. Yanýmdan uzaklaþtýðýnda yine kendimle kalmýþtým. Yavaþ adýmlarýma eþlik eden akreple yelkovanýn “tik-tak”sesleri gibiydi yüreðimin ritimli atýþlarý. Hepimizin yaþam yolculuðunda yürürken bir tökezlenme aný olur. Öyle ki, sadece tökezlenmez, düþüverir, boylu boyunca uzanýr taþlý-tozlu-topraklý, hatta dikenlerin tam ortasýna. Caný yandýðýný anlamaz o düþüþ anýnda. Tazedir tezdir zaman. Yavaþça kalkar. Ýþte o anda acý sarar, yangýn baþlar, sanki ateþin içinde yürür, toparlanana kadar. Etrafýna bakar önce. Kimse var mý diye? Yoktur, kendi baþýnadýr. Üzerindeki tozu topraðý silkeler, belki kendisini düþüren küçük taþý eline alýr, fýrlatýr baþka bir yana, kimse düþmesin diye. Ve devam eder yola. Acý hafiflemiþtir bu zamanda. Yeni hayatlar yeni umutlar eþlik edecektir az sonra. Kendi gölgesinden çýkar hayat. Ben bunlarý düþünürken Þiir yaklaþtý yanýma ve – “Sana bir þiir okumak istiyorum, dinler misin beni?” diye sorduðunda, heyecan yüreðimi alazlamýþtý sanki – “Nasýl dinlemem seni, az önce bir dostla yürümüþtüm, huzuru býraktý gönlüme, gidiþiyle ýssýzlaþmýþtým, geliþinle yüreðimin ýssýzlýðý senle coþtu, haydi oku þiirini” Þair Ezgi Atik’in “Kâðýttan Yol Yaptým Kendimi” adlý þiirini okumaya baþladý Þiir: “Kalbimizi arar hep yolculuklar, bencildir Nereye gitsek yol bir adým eksiktir.” Ve þair dizelerinde yolculuðunu bakýn nasýl anlatýr? “…Bir martý yalnýzlýðý bu benimki Kâðýttan yaptýðým bir uçak. Soðuk denizlere yüreðimden havalanan Sürekli düþen, ama hiç düþmeyen Bir uçak beni sana ulaþtýracak. Mesafeler deðil ki, yollarýn anlamý Ya da tek þeritli tekdüzelikleri Deðildir onlarý çekilmez yapan Öylesine bomboþtur ki yollar En iþlek caddeler bile Boþtur hasret bitmiyorsa sonunda Ve baþýmýza gelecekleri Yol boyunca bilemeyiz asla!” *** Þiir’e “teþekkür ederim” diye fýsýldadýðýmda o çoktan uzaklaþmýþtý. Özgürlüðü býrakmýþtý avuçlarýyla ruhuma. Bir süre ruhumla yüreðim arasýnda dalga dalga gidip geldim. Adýmlarýmý bu kez düþmemek için daha temkinli atýyordum. Þiirle yýkanmýþtý adeta ruhum. Ezgi Atik’in þiirinin son kýtasýný yineledim yüksek sesle: Ne demiþti þair? “…Güven olmaz yollara, hele dönüþte Daha bir kalabalýk, daha bir yalnýz Kýþ günleri intihar saatleri Kâðýt üstünde en güzel zaman Ama yine de acele etmeyin Baharý bekleyin, beyaz ölümler için!” Baþýmý kuzeye yol alan bulutlara ve ardýndaki açýlan mavi gökyüzüne çevirdim, alnýma bir damla düþtü; tam da o anda. Sanki maviliði sýyýran o yaðmur bulutu, Haziran sýcaklýðýma gülümsemiþti… Þairin gidiþiyle yeniden duygu limanýmda kendimle baþ baþa kalmýþtým. Yol alýrken yavaþ yavaþ, düþüncelerimde peþi sýra eþlik ediyordu suallerime. Þairin yüreðinin enginliðini, zarifliðini, þeffaflýðýný, gizemini, hatta hatta “Þairin dinini”, bile düþünmeye baþlamýþtým. -“Þairin dini, arzý kuþatan hava gibi seyyaldir; ýþýk ve gölgelerin saklambaç oynadýklarý, rüzgârýn genç bir çoban gibi bulut sürülerinin arasýnda kaval çaldýðý bir sahaya benzer.” Duygu limanýma yaklaþan gemiden böylesi seslenmiþti; Rabindranath Tagore… Ve durmadý, devam etti sözlerine: -“Þairin dini bizi belirli bir neticeye ulaþtýrmak iddiasýnda deðildir; bununla beraber bize sonsuz ýþýk kaleleri gösterir; zira etrafýnda duvarlarla çevrili hudutlar yoktur.” R.Tagore’yi görünce el çýrpmýþtým. Sevinçle seslendim ona: -“Gelsenize, size ihtiyacým var, bu yolculuðumda bana eþlik eder misiniz, ya da beni de alýn duygu ve akýl geminize?” dediðimde, -“Kadýn! Senin gülüþünde hayat çeþmesinin musikisi var.” Þair yüreði iþte böyle bir þey olsa gerek. Ne dini olur ne de rengi. R.Tagore,” Sen gelme benim yolum evrene” dediðinde aklýma Akdenizli bir dost þair, “Babacýk” dediðim Ökkeþ Öztürk Þairim düþüvermiþti: “Bütün þairler ela gözlü yeþil dilberlere âþýk olurlar, her birinin fidan gibidir boylarý, Oysa benim sevdiðimin bir gözü yok ve bir ayaðý da topaldý, Ben bir kör kýzýný, bir topalý sevdim.” Haklý mýydý þair? Belki de þairler, gönül gözüyle baktýklarý için görmek istediklerini görüyorlardý. Ökkeþ Baba’da nerede bir gariban, nerede bir çoban kýzý varsa, ona deðiyordu gönül gözü… Duygu limanýma demir atan R.Tagore, sanki okumuþ gibiydi düþüncelerimi: -“Þairin dini fenalýðýn eserlerini teþhis eder.’Ýnsanlarýn karþýlýklý inlemeler içinde yaþadýklarý dünyanýn yorgunluklar ve telaþlý hareketler hümasý içinde çalkalandýðýný’ açýkça kabul eder. Fakat her þeye raðmen, içinde bülbüllerin öttüðünü, kraliçe AY-IN tahtýnda oturmakta olduðunu da bize hatýrlatýr. Ve þunlarýn varlýðýný da hatýrlatýr: “…Beyaz çiçekli muþmula aðacý ve yabani kýr eglantini Yapraklar gömülü hercai menekþe; Ve mayýsýn kalbinde ilk doðan yosunlu gül, Yaz akþamlarýnda výzýldayan arýlarýn yuva kurduklarý, Üstünden mest edici çiy damlalarý taþan gül aðaçlarý.” -“Bütün bunlar belirli meselelere bir cevap vasfýný taþýmaz; ancak benliðimizi kapladýðý nispette fikir yorgunluðumuzu gideren bir müzik mahiyetindedir. Tagore konuþtukça ýrmaðýn akan sesleri gibiydi kulaklarýma düþen sözcükleri. Yorgun belleðim ve bedenim þu ateþten yaþam yollarýný nasýl aþacak diye düþünürken, duygu limanýma “sela” sesleri hýrçýn dalgalar gibi çarpmaya baþladý. Minareden yükselen “Hakkýn rahmetine kavuþmuþtur. Mevla’m rahmet etsin” diye iç üþüten sese tek bir düþünce yoldaþ olmuþtu: “Ýþte hakikat bu!” diye… Ve gönül sandalým suyun üstünde yalpalarken o duygu yüklü limandan kýsa süreli ayrýldým: Hayatýn ateþli yollarýna doðru yeniden yol aldým. Emine PÝÞÝREN/Edremit-Akçay 25.06.2011 -Devam Edecek- Dip Not: “Hayat Ateþ Üzerinde Yol Almaktýr” adlý derleme yazý dizim 10 bölümden oluþmuþtur. Türk ve Dünya Edebiyatý þair ve yazarlarýný tanýtmak amacýyla kendi yazým tarzým olan SÖYLEÞÝ halinde, kendi yol izleðimde kaynak göstererek kaleme aldým. Kaynak: – Hilmi Kitabevi yayýnlarý, Yazar: Rabindranath Tagore “Þairin Dini” adlý kitap, Sayfa:22 Çeviren: Hikmet Hikay/1949 -Simge Dergisi-Yolculuk-Kültür ve Edebiyat Seçkisi/Sayfa:49
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Emine Piþiren, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |