..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi sabýrlý ve yürektendir, sevgi kýskanç ve övüngen deðildir. -Ýncil
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Levent Ölçer




7 Ekim 2011
2012: Ölülerin Ýntikamý (3)  
Uçun Kuþlar Uçun

Levent Ölçer


Zombiler mi?" diye kahkahayla gülerek konuþuyordu loncanýn afacan çocuðu, "ya saçmalamayýn abi ya bu ne böyle? Birisi interneti mi komple hekledi? Kim yaptýysa helal olsun. Olm bu çok iyi ya! Her yerde bunlar var. Yalnýz zombiler çok kliþe olmuþ. Efektler de biraz zayýf, pek gerçekçi durmuyo zaten.


:BHDF:
Müziðin ilk melodileri ýsýnma tadýnda, karþýlýklý Üstadlarýn kýsa geçiþleriydi. Kýsaca giriþ yaptýlar, seslerini açýp bir duyguyu yakalamaya çalýþtýlar. Býraktýlar doðaçlama biçimde ne çalacaklarýna birbirlerine cevap vererek bulsunlar.

Ýlk giriþten sonra Kanun öne çýktý. Kanunun tellerinden havaya saçýlan sesler güzel ve engindi. Seslerde hayata duyulan sevgi ve varlýðýn zarafetine duyulan hayranlýk vardý. Güzellik ve iyiliði kutsayan bir yürekle kanunun telleri havayý coþkuyla titretiyordu.

Tamburun tellerine vuran yürek deryasýnýn dalgalarý tutkulu ve zarifti. Dalgalardan doðan melodi bir deniz gibi engin ve berraktý. Ezginin varlýðý hakim ve doluydu. Adým adým müzik akarken tellerden havaya yayýlan seslerde artan bir gerginlik ve yoðunluk vardý. Üstadýn yüreði müzik olup kanunun tellerinden havaya saçýlýyordu. Yürekte gerçeklik vardý. Yürekte hüzün ve sitem vardý. Sitem kocamandý. Çünkü sevgi kocamandý. Bütün dünyaya; Ýnsanlara, yaþama, varoluþa ve yaratýlýþa duyulan sevgi bu büyük sitemin özüydü.

Ney üflemeye baþladýðýnda ilk sesle beraber yürekler bir yangýnla tutuþtu. Neyin sesi öyle içliydi ki üstadýn kalbinden akan kanlý yarayý duymamak elde deðildi. Kanayan yürekte gözyaþý vardý. Neyden yayýlan nefeste güçlü bir öfke ve isyan vardý. Bir baþkaldýrý ses olup havaya saçýlýyordu. Neyde keder vardý. Adamýn canýna okuyan bir kederdi bu; Kiþinin gözyaþlarýnda boðulmasýna yol açacak kadar güçlü bir keder...

Çakýr ve Muhtar dönmüþler ve Sofu'ya bakar olmuþtular. Ney öyle içli, öyle hüzünlü bir taksim geçmiþti. Ney durulduðunda alçak sesle kendi aralarýnda bir iki laf edip gülümsemiþtiler. Neyzen gülümseyip baþýný sallamýþ ve bir iki kelime ederek tekrar üflemeye baþlamýþtý.

Tamburi ve Kanuni þimdi "heh, þimdi oldu" der gibi gülümsüyordu. Neyzenin yeni ezgisi gitgide ýþýldýyordu. Meyhanedeki hava güçleniyor ve ýþýldamaya baþlýyordu. Keder arkada kalýyor ve neþe ile sevgi öne çýkýyordu. Ezgiler ýþýðýn kutlu ve güçlü ýþýltýlarýyla renklenip parlýyordu. Hayat, sevgi, neþe ve aþkla doluydu bu yeni ezgi.

Dinleyenleri alýp götürmüþtü bu yeni tema. Ruhlar adeta kanatlanmýþ ve bedenlerini býrakýp farklý bir varoluþun göðüne aþkla, sevgiyle, saflýkla yükselmiþti. Yükselen sevdalý ruhlarýn uçuþu kýsa sürmedi. Kanun, tambur ve ney kutlu rüzgarlar olup ruhlarý sevgiyle kucakladý, onlarý kollarýna alýp yukarýlara kaldýrdý. Yýldýzlar daha yakýn, güneþ daha sýcak oldu. Enginlik özleri oldu. Bir, oldular.

***************

Aslan daha birkaç hafta önce taþýndýðý koca konak evinin büyük salonunda, tezgah baþýndaydý. Aslan'ýn tezgahý bir düzineye yakýn irili ufaklý ekran ve yarým düzineye yakýn klavye ile yaklaþýk üç düzine kocaman bilgisayar kasasýndan oluþuyordu. Bunlara ilave olarak bir dolu yan donaným vardý ama onlarý sayma zahmetine girmiyorum. Aslan bilgisayar ve internet iþindeydi. Web iþleriyle derin bir biçimde haþýr ve de neþirdi.

Kendi iþinin efendisi olan Aslan, siberalem denen bu dijital dünyada oldukça alçaktan uçup çok az radara yakalanan önemli abilerden biriydi. Bu internet ve programcýlýk iþlerinden büyük paralar kazandýðý gibi hatýrý sayýlýr bir çevre de edinmiþti. Yine de Aslan en çok da çok gizliydi. Kim olduðunu hatta varolduðunu bilenler çok sayýlýydý.

"Aslan!" diye seslendi kapýnýn eþiðinde görülen yarý çýplak Rus lolitasý! Aslan'dan yarým karýþ uzun sarýþýn Rus afeti minicik bir havluya yarým yamalak sarýlýydý. Rönesans heykeli kývamýndaki vücudu ýslaklýðýyla ýþýldýyordu. Banyodan yeni çýkmýþ Tatyana çok kýzgýndý. Sesi kendini hemen ele veriyordu. Bu fotoðrafçý ve fotomodel Rus güzeli Türkçeyi mükemmel konuþsa da böyle tepesi attýðýnda Rus aksaný çok sert biçimde öne çýkýyordu.
"Ne var yine! Çalýþýyorum burda Hayatýmýn Aþký! Bi rahat ver be!"
Tatyana cevap olarak ayaðýndaki terliklerden birini öfkeyle çekip isabetle Aslan'ýn kel kafasýna fýrlattý.
Aslan acýyla inledi ve 110 kiloluk aðýr ve topsakallý gövdesini ayaða kaldýrdý.
"Datlým gýymatlým, bak þimdi oraya gelip aðzýný yüzünü daðýtcam! Noldu gene ya!!!"
"Þampuanýmý bitirmiþsin!" diye inledi aðlamaklý konuþtu Tatyana. Sesi çocuksulaþmýþ ve kýrýlganlaþmýþtý. Sömürü yapýyordu. Aslan'ýn buna dayanamadýðýný biliyordu.
"Canýmýn içi, Fýndýklý kurabiyem. Bir Tanem. Ben senin þampuanýný kullanmýyorum ki. Kel kafam için zeytinyaðlý köy sabunu kullanýyorum. Neden Kýzýl Sonja'ya sormuyorsun?"

Kýzýl Sonja lakaplý Melek, bu ikisiyle ayný evi paylaþan bir dansçý ahuydu. Lakabýný fazlasýyla hak eden Melek, kýzýl saçlarý ve dansçý vücuduyla her erkeðin fantezilerinin kraliçesiydi. Son üç senedir bu üçü ayný evi ve ilginç bir arkadaþlýðý-iliþkiyi paylaþýyordu.

"Melek benim þampuanýmý kullanmýyor. Onunki çilekli!" diye yine yaygarayý basarak konuþmaya baþladý Tatyana.

Aslan yine kýzmaya baþlýyordu. Bu kýzsal konular son zamanlarda yine sabrýný zorlamaya baþlamýþtý. Kýzlarýn azgýnlýk dönemi yaklaþtýkça etraflarýna saçtýklarý kýzgýn elektrik de baþa bela oluyordu.
"Hayatým, ben senin þampuanýný HÝÇ kullanmýyorum. Bana niye kýzýyosun anlamadým!?"

"Tekila!" diye seslendi Tatyana.
Önce bir þey olmadý. Sonra üst kattan bir kýltopu, merdivenleri deprem gibi bir gürültüyle indi. Kocaman bir Saint Bernard cinsiydi bu köpek.
"Tekila, git ona" diyerek Aslan'ý iþaret etti. Tatyana.
Tekila hemen, hevesle Aslan'ýn yanýna gitti, ayaklarýnýn dibine masum, þapþal ve sevimli bir suratla oturdu. Aslan þu anda bu köpekten çok nefret ediyordu. Þimdi hatýrlýyordu. Dün gece epey bir içtikten sonra Tekila'ya banyo yaptýrdýðý gibi bir rüyayý hatýrlýyordu... Sýrf uyuzluk olsun diye Tatyana'nýn þampuaný ile yýkamýþtý kuçuyu. Rüya aslýnda pek rüya deðil gibiydi. En azýndan Tekila öyle deðilmiþ gibi kokuyordu. Pire torbasý, diye masum köpeðe küfretti Aslan. Tekila onun yüzünü her zamanki gibi sevgiyle yalayýp salyaya buladý.

"Kokuyu alýyor musun, hayatým?" derken kasýtlý olarak sert bir Rus aksanýyla sormuþtu Tatyana. Aslan kokuyu alýyordu, hem de nasýl. Bu bela kokusuydu. Tatyana canýna okuyacaktý. Aslan bir kez daha içkiyi azaltmasý gerektiðini kendine hatýrlattý. Ýçmek son zamanlarda epey baþ aðrýtýcý olmaya baþlamýþtý.

Tam böyle konuþurlarken içeriye Melek girdi. Dün geceki dans gösterisinden sonra epey bir yorgun ve geç saatte eve gelmiþti. Anlaþýlan 24 saatlik uykusundan daha yeni kalkmýþtý. O da yarý çýplaktý. Yatarken giydiði giysiler zaten hep minicikti ve çok inceydi.

"Kavga mý var?"
"Biraz," dedi Tatyana. Somurttu.
"Barýþcak mýsýn?" diye hevesle sordu Melek. Bu evde barýþmalar hep çok sýcak ve eðlenceli olurdu.
"Bilmiyorum."
"Kýzlar, cidden çalýþmam gerek," diye inledi Aslan...
Kýzlar tam aralarýna alýp Aslan'ý barýþma için uygun kývama getirmeye baþlayacakken kapý uyarýsý geldi.

Evin çok geliþmiþ güvenlik sistemi, bahçe kapýsýný çalan yüzleri duvardaki dev ekranda gösteriyordu.
"Ah, misafirler var. Tam zamanýnda. Kýzlar, hadi gidip giyinin."
"Biz çok giyiniðiz," diye çýkýþtý Tatyana.
Tatyana ile tartýþmanýn yararsýzlýðýný bir kez daha hatýrladý Aslan. Derin bir nefesi býkkýnlýkla verdi...

Kapýdaki karþýlama çok içtendi.
"Baykuþum Kemalim! Caným benim! Hoþgeldin." diye karþýladý Aslan. Diðer iki serseriyle de candan tokalaþýp hepsini içeri aldý.
"Hoþbulduk, Aslaným benim," diye gülerek tokalaþtý ve arkadaþýna sarýldý Kemal. Sekiz aydýr görüþmüyordu Aslan'la.

"Kemal!!!" diye baðýrarak koþtu Tatyana. Ýçtenlikle atýlmýþtý boynuna. Neredeyse üzerindeki havlu düþecekti. Öyle þiddetli bir kucaklamaydý Lolita'nýnki.
"Nasýlsýn!"
"Tatyana! Ýyiyim seni peri kýzý! Sen nasýlsýn!"
"Ýyi! Ama bu arkadaþýn beni çok üzüyor!"
"Olamaz!!! Aslan! Sen ne yaptýn!" diye öfke ve sitemle baðýrarak sordu Kemal!
Aslan bu her zamanki takýlmalardan biri karþýsýnda yine sýkkýndý. Üstelik Tatyana'nýn onu kýzdýrma çabalarý birkaç cepheden ayný anda baþarý ile yürüyordu.
"Aile mücevherlerimizi bu kadar bonkörce sergilemen biraz teþhircilik deðil mi hayatým?" diye sinirli sinirli sordu Aslan. Tatyana'nýn havlusu kucaklaþma sonrasý daha bir saða sola kayýp daha az yeri örter olmuþtu.
"Bu çirkin adamdan ne zaman sýkýlýrsan, seni bekleyen bir aþýðýn olduðunu sakýn unutma, Tatyana," diyerek Aslan'ý kýzdýran klasik þakalarýný tekrar etti Kemal.
Aslan býkkýnca öffffledi. Ne haliniz varsa görün diyen býkkýn bir biçimde arkasýný dönüp bilgisayarlara yürüdü.
"Sana bir kýz buldum Kemal," diye heyecanla ve kýzsal bir coþkuyla gülerek anlatmaya baþladý Tatyana."Anlat ona Melek," diyerek Melek'ten de yardým istedi Rus güzeli. Melek da Kemal'e yapýþmýþ gülümsüyordu.
Kemal "Kýzlar, yapmayýn ama, lütfen.." diye yalvarýp inlerken Melek anlatýyordu. Ýki güzel ve yarý çýplak çöpçatan Kemal'in kollarýna girmiþ, býdý býdý konuþarak sürüklüyordu.
"Kýz yolda Kemal. Gemiyle geliyor."
"Karadenizde bi yerde olmalý þu aralar. Tatilini burada geçirecek."
"Bir fotomodel. Tam bir afet."
"Çok iyidir, çok tatlýdýr. Tapacaksýn..." diye ateþli ateþli ve neþeyle gülerek, heyecala anlatýyordu Melek ile Tatyana. Ýki kýz bu çocuða bu kez kesin bir hatun bulduklarýna inanýyordular!

Kemal'i bu kuþatmadan kurtaran þey sadece çetenin diðer iki üyesinin de gecenin bu geç saatinde gelip onlara katýlmasý oldu.

Bu arkadaþ gurubunun diðer iki bayan üyesinden biri olan sarýþýn ve minyon güzel, bilgisayar dahisi Serap, yani namý diðer Matross(matrix-macross) ilk gelendi. Matross da Aslan gibi radarýn altýnda uçan bir siber alem neferiydi. Matross dehþet bir programcý, bir net efsanesiydi. Sessiz, sakin, çekingen mizaçlý ama iþinde en iyilerden biriydi. Matrix filminin ve Macross animesinin hastasýydý.

Taksici ile ücret pazarlýðý daha doðrusu ücret kavgasý yapan diðer kýz ise Duru'ydu. Zisi ya da Zihni(!) Duru. Zihni Sinir Duru. Uçuk, kaçýk ve bir mucit olan Duru zengin babasýnýn paralarýný acayip icatlar ve projeler peþinde harcayan þýmarýk bir tek çocuktu. O da ufak tefek bir þeydi ve minyonlara has mükemmel hatlara sahipti. Beyaz tenli ve siyah saçlý bir çýtýrdý. Çapkýnlýðý da arkadaþ çevresinde çok ünlüydü.

Gecenin geç saatine raðmen arkadaþ gurubu þen kahkahalar ve hoþsohbet ile koca bir yumak olup yedi ve içti. Haftasonunun büyüsü ile sabaha kadar neþeyle eðlendiler. Laptoplarýnýn ve Aslan'ýn bilgisayarlarýýn baþýna oturup WOW oynamaya baþladýlar.

Sekiz kiþilik gurup, sürekli online olan diðer iki arkadaþlarýnýn da yardýmýyla, 10 kiþiyi sorunsuzca tamamladý ve yeni bir raid zindaný olan Ateþin Gazabý Derinlikleri'nde üçüncü seferine baþladý. Önceki günlerdeki ilk iki denemeden elde ettikleri deneyimi ve son konuþtuklarý taktikleri kullanarak süratle ilk Boss'u indirdiler.

Ýkinci Boss biraz daha zordu. Ýki tank ile zor ve çok tüketici bir kavgayý vermelerine raðmen zafer yine onlarýndý. Üçüncü ve Dördüncü Bosslar nispeten kolaydý. Gurubun uyumu çok yüksek seviyedeydi. Birbirlerini çok iyi tanýyordular. Ne zaman, ne olduðunda kimin ne tepki vereceðini, neyi yapýp neyi yapmayacaðýný çok iyi biliyordular. Defalarca wipe olmaktan kurtuldular, diðerlerinin açýklarýný süratle kapatýp son boss a kadar gelmeyi baþardýlar. Uyum ve takým çalýþmasý anlayýþlarý çok iyiydi.

Beþinci ve son Boss için durma kararý aldýlar. Sabah ezaný okunuyordu ve içlerinden bazýlarýnýn cumartesi günkü oyun maratonlarý için biraz uykuya ihtiyacý vardý. Mola verenler birkaç saat uyumak için üst kattaki sessiz odalara çekilirken Kemal de bir bahane ile bir süre evden dýþarý çýktý.

Aslan'ýn komþusu olan Sofu'nun eski, taþtan köþküne doðru yürüdü. Bahçe kapýsý kolayca açýldý. Bakýmlý ve nefes kesen güzellikteki bahçeden içeri nefesi kesilmiþ halde yürüdü. Sarhoþ gibi yürüdü Kemal. Bahçeden içeri kapýya doðru giden adýmlarý baþka bir alemde adýmlar gibi hissettiriyordu..

Elini uzattý zile. Tereddüt etmedi ama bir an için durdu. Derin bir nefes çekti.

*******************

Eyüp Hulusi Akpýnar ya da namý diðer Sofu için söylenebilecek çok þey vardý ama bunlar arasýnda "ihtiyar" kelimesi yoktu. Evet Sofu yaþlýydý ama onun geniþ omuzlarýný ve dinç yürüyüþünü gören birisi kesinlikle bu adamýn 60 yaþýndan büyük olduðuna inanmazdý. Eyüp Hulusi kaslý vücudundaki dövmeler ve kulaðýndaki küpesi ile ihtiyar bir neyzenden ziyade yýllanmýþ kaþar bir Harley & Davidsoncuya benziyordu.

Yaþlý ama hala muktedir üstad sabah namazýný kýldýktan sonra þimdi çayýný demliyor ve yeni güne hazýrlanýyordu.

Sofu sabah serinliðine karþý tutuþturduðu þöminesinin karþýsýndaki koca koltuðuna yerleþti ve neyini eline aldý. Aklýnýn biraz huzura ihtiyacý vardý. Dün gece yine o Sesler gelmiþti.

Hayýr delirmiyordu. Aklý baþýndaydý. Seslerin gerçek olduðunu biliyordu. Sesler üçüncü kez gelmiþti. Bu defa tam da orada Çakýr ve Muhtar ile fasýl ederken gelmiþti sesler.. O iki kelime gece boyunca kulaðýnda çýnlayýp durmuþtu. O iki kelime hala kulaklarýnda çýnlýyordu.

Çýnlama sesi bir anda kapý ziline dönüþtü. Bu saatte hayýrdýr inþallah diye düþündü Sofu. Seri adýmlarla yürüdü ve kýsa sürede kapýnýn önündeydi.

Sofu yaþlýydý ama salak deðildi. Tedbirli biçimde kapýnýn gözetleme deliðinden baktý. Tek baþýna bir genci gördü. Kýlýk kýyafetine, saçýna baþýna da baktý. Ama en çok yüzüne ve gözlerine baktý. Aklýndaki süzgeçten geçti delikanlý. Sofu daha fazla beklemeden yine hayýrdýr inþallah ve besmele çekerek kapýyý açtý.

"Buyur delikanlý?" diyerek karþýladý Neyzen.

Kemal ne diyeceðini bilemez haldeydi. Sofu iþte karþýsýndaydý. Ona ne diyecekti? Bunun düþünmüþ, düþünmüþ ve düþünmüþtü ama sonuçta içine sinen bir konuþmayý bir türlü biraraya getirememiþti.

Kemal orada sýkýntý ile kývranýp ne söyleyeceðini bulmaya çalýþýrken Sesler bir kez daha fýsýldadý.
"Tanrý Misafiri..."

Bu fýsýltýnýn içinde binlerce renk, yüzlerce imge, sayýsýz ses ve duygulardan bir derya doluydu. Ýki kelimenin içinde anlatýlan þey kitaplarý doldururdu.

"Adým Kemal. Ben, ...tanrý misafiriyim," diyerek konuþtu Kemal. Bu sözler, Sesleri duyduðu anda aðzýndan kendiliðinden dökülmüþtü. Kendisi de þaþkýn ama ayný zamanda her þeyin; Sözlerin anlamýnýn, Sofu'nun da bu sesi duyduðunun, ayný yolun yolcusu olduklarýnýn farkýndaydý...

Gece boyunca kulaðýnda esip, yüreðinde yankýlanan bu iki kelime, karþýsýna et ve kandan bir delikanlý olup dikilmiþti. Sofu gülümsedi. Hiç tereddüt etmedi. Kaderin ona getirdiklerine karþý Sofu hep açýk yürekli ve cesur olmuþtu.
"Benim adým da Eyüp. Ýçeri gel, Kemal. Yeni çay demledim."
"Selamün aleyküm," diyerek kapýdan içeriye ilk adýmýný attý Kemal.
"Aleyküm selam," diyerek onu evine kabul etti Eyüp Hulusi.

Demleniþ çaydan ilk bardaklarý sessizce içtiler. Bu rahatsýz edici bir sessizlik deðildi. Daha ziyade sakin ve dingin, biraz da rahatlamýþ bir sessizlikti.

"Çayýn güzelmiþ, eline saðlýk," diyerek saygýlý ve samimi bir tonda konuþtu Kemal.
"Afiyet olsun," diyerek bu güzel sözleri kabul etti Sofu.
"Çok güzel bir evin var, Eyüp Üstad," diyerek gerçekten de muhteþem bir müzeyi andýran ve ayný anda da sýcak bir Eski Ýstanbul Konaðý olan ev için beðenilerini söyledi.
"Teþekkür ederim. Baba yadigarýdýr. Arkadaþlarým bana Sofu der, Kemal. Þakayla karýþýk bir isimdir bu. Senin bir ikinci adýn var mý?" diyerek merakla sordu Sofu.
"Baykuþ derler bana da. Uðursuz ve felaket tellalý olduðumu söylerler."

Sofu þimdi ona daha dikkatli ve çok daha kýlý kýrk yaran zeki gözlerle kýsaca baktý. Aklýndaki çeþit çeþit ve yýllarýn tecrübesiyle oluþmuþ süzgeçlerden geçirdi delikanlýyý. Üçüncü bir gözle baktý Kemal'e adeta. Gülümsedi.
"Belki öylesin, belki deðilsin. Ýnsanlar anlamadýklarý ve bilmedikleri þeyden çok korkar, rahatsýz olur. Bilmek bu devirde pek, revaçta deðil. Yani korkunun çaðýnda, cehaletin çaðýnda yaþýyoruz. Hem, Gerçek, pek öyle herkesin kaldýrabileceði bir þey deðil artýk," diyerek konuþtu Sofu.

"son çaðrý yakýnda... kendini hazýrla..." diye onlarýn konuþmasýný bölerek yine ikisine birden fýsýldadý Ses.

Sofu ve Kemal göz göze gelip iliklerine kadar ürperdiler bu sesle. Bu sesin ve sözlerin tonu çok ciddi bir uyarý ve aciliyet dolu bir telaþ yüklüydü.

Ýkisi de bu sözleri ve sözlerle gelen bütün duygularý, aðýr imgeleri iliklerine kadar duymuþtu. Kemal içinde deðiþimi hissediyordu.. Arzularýný ve rüyalarýnda yaptýklarýný düþünüyordu. Ýçindeki dürtülerin onu ittiði yönde içinde yeni bir þey uyanýyordu ve hemen þimdi, burada bu olay bir ilahi tezahür gibi yaþanýyordu.

"Tanrý misafiri. Bu yolun sonuna dek birlikte yürüyeceðiz galiba. O halde arkadaþlýðýmýz hayýrlý olsun inþallah," diyerek konuþtu Sofu. Ayaða kalktý ve eliyle Baykuþ'u davet etti.
"Yukarda boþ bir sürü oda var. Bir tanesini beðen Baykuþ. Benim önerim çýnar dallarýna komþu olan oda. Çocukluk odamdý. Dolunaylý yaz gecelerinde odaya ayýþýðý dolar. Ay ve bulutlarýn dansýný izleyerek uykuya dalmak gibisi yoktur," diye konuþarak önden yürüdü Sofu.
"Ýyi satýþ yapýyorsun, Sofu"
"Aileden tüccarýz. Þarap iþindeyim."
"Ýlginç," diye cidden þaþýrarak konuþtu Kemal. Namazla þarabýn yanyana oluþu ilginç gelmiþti.
"Gerçekten de öyle. Ýnsana çok farklý bir bakýþ açýsý kazandýrýyor.." diye gülümseyerek, sohbet ederek üst kata çýktýlar.

Arkadaþlýklarý iþte böyle baþladý. Tarih 22 Mayýs 2011 idi.


*****************

Aylar sonra... Bir Ekim günü... 27 Ekim 2011...

Kemal yastýða baþýný vururken gecenin daha çok erken saatleriydi. Güneþ daha yeni batýyordu. Sarhoþ gibi hissediyor ve çok aðýr düþünebiliyordu. Tepkileri neredeyse içgüdüsel boyuta inmiþti. Gün boyunca durgun ve yorgun gibi, uykulu, miskindi ama þimdi resmen ayakta uyuyordu. Kafasý sarhoþ gibi uyuþuk ve uçuþtaydý.

Zorlukla kendini eve attý. Üst kata çýkýþý ise çok daha zordu ve kendini yataða atýþýný hiç hatýrlamayacaktý.

Güneþin batýþýndan itibaren hiçbir þey kolay deðildi. Uyku Kemal'i yuttuðu andan itibaren Baykuþ kanatlarýný açmýþ ve bir fýrtýnanýn içine dalmýþtý.

Fýrtýna kocamandý ve bütün göðü kaplýyordu. Karanlýk ve soðuk her yeri kaplamýþtý. Yamurdan tokatlar ruhunu acýmasýzca dövüyordu. Þimþekler karanlýðý yýrtýp can yakan bir ýþýk kýyametini mýzraklar gibi karanlýðýn böðrüne savuruyordu.

Kemal duygularýn girdabýnda soluksuz savrulup duruyor, boðuluyor, yýkýlýyor ve kavruluyordu.

Acý vardý. Acý hep oradaydý. Acý deðiþmez bir sabitti. Sonra yalnýzlýk vardý. Derken karanlýk ve soðuk. Küçüldü, küçücük kaldý. Ayakta durmaya çalýþtý ama aðýrlýk çok fazlaydý. Yere yýkýldý.

Yýlgýnlýk ve teslimiyet hisleri çok baþtan çýkarýcýydý. Onlara teslim olmak çok kolaydý.

Kemal kolayý seçmedi.

Ýsyan içini sardý. Öfke içinden yükseldi. Öfke ne kadar da tanýdýk ve tatlýydý.Öfke kendini bildi bileli içinde duyduðu en yakýn arkadaþýydý. Körlüðe, aptallýða, kolaycýlýða ve kötülüðe karþý duyulan bir koca öfke...

Kemal'in içi fýrtýna ile çalkalanýyordu. Öfke ve isyan ile birlikte içindeki acý da büyüktü. Dünya ve insanlar kötülüðün pençesinde büyük acýlar çekiyordu. Açlýk, susuzluk, açgözlülük, kýtlýk, kibir, oburluk, düþmanlýk, fesatlýk, hýrsýzlýk, adaletsizlik, kandavasý, anlayýþsýzlýk, fitne, garez... Kemal dünyayý sevmiyordu. Kemal insanlarýn teslim olmuþluðunu ve kaybolmuþluðunu sevmiyordu. Kemal bu umutsuzluk ve kabullenmiþlik cehenneminden nefret ediyordu.

Bütün bu duygular yüzlerce imge ve sesle karþýsýna çýkýp Kemal'i acýmasýz bir kucaklama ile iþkencelere salýyordu. Kemal uzun süre bu duygularýn ve imgelerin cehenneminde kayboldu. Ruhu kamçýlandý ve dövüldü, hýrpalandý, kesildi ve biçildi; Ýçi acý ve kanla yýkandý.

Sonra bir baþka ses yavaþ ama kararlý biçimde yükselmeye baþladý.

Ses önceleri neredeyse duyulmayacak kadar zayýf, belirsiz ve silikti. Sonra ses toparlandý. Ses kendi iç karmaþasýný aþtý ve yükselmeye baþladý.

Kemal'in iç karmaþasý ve karanlýk fýrtýnasý bu sesten akan güçle daðýlmaya baþladý. Bu ney sesiydi.

Neyden üflenen sesin ezgisi adeta Baykuþ'a bir çift fazladan kanat gibi gelmiþti. Baykuþ þimdi çok daha güçlüydü. Baykuþ yalnýz deðildi. Melodi rüzgar olup kanatlarýný dolduruyor ve ruhunu yükseklere taþýyordu. Ruhu fýrtýnanýn ve acýlarýn çok üzerine doðru yükseliyordu. Kemal uçuyordu. Kemal yýldýzlara kanatlanýyordu.

*****

Sofu gecenin içinde kendi karmaþasý ile yüzleþmiþti. Güneþin batýþýyla birlikte üzerine kara bir canavar gibi çöken karanlýða karþý neyini bir silah gibi kullanmýþtý. Neyden yükselen ruhunun ezgileri karanlýðý yavaþ ama çok kararlý bir biçimde savuþturup parçalamýþtý. Sofu bu sýnavý aþtýktan sonra içinde duyduðu kabaran endiþe hissine kulak vererek Kemal'in odasýna bakmaya gitmiþti.

Kemal'i kanter içinde yataðýnda yüzerken görmüþtü. Genç adam sanki iþkence çekiyor gibi uykunun kollarýnda kývranýp inliyor ve acýyla kasýlýyordu.

Sofu genç arkadaþýnýn yataðýnýn ucunda yere baðdaþ kurup neyine üflemeye baþlamýþtý.

***********

Kemal sabah olurken güneþin ilk ýþýklarýyla birlikte yeni güne gözlerini açtý. Ruhunda ve kulaklarýnda Sofu'nun neyinden yükselen ezginin temasý þakýyordu.

Neyden yükselen ses çok kutluydu. Sesler ýþýktandý adeta. Umut ve güç vardý orada. Tazelik ve kývýlcýmlar saçan bir enerji vardý. Kemal seslerdeki bilgeliði ve idrak edilmiþ ama adý konmamýþ gerçekliði duyabiliyordu.

Sofu þimdiye kadar hiç üflemediði kadar yüksek bir temayý üflüyordu. Bu tema Kemal'in ayaklarýný yerden kesiyor ve ruhunu geleceðe dair muhteþem bir enerji, bir arayýþla dolduruyordu. Temada umut ve barýþ vardý. Tema birliðe ve gerçeðe dönük bir temaydý. Burada göðe kanatlanan bu ezginin içi ýþýk ve sevgi, anlayýþ ve kucaklama doluydu.

Kemal elinde olmadan güçlü bir sýçrayýþla ayaða kalktý. Yüzünde canlý, hayat dolu, umut dolu bir gülümseme vardý. Ýçinde bir þeylerin deðiþtiðini hissediyordu. Deðiþim sürüyordu. Deðiþim sürecekti. Dünya deðiþmiþti ve yolun önündeki engellerin çoðu artýk çok daha az göz korkutucuydu. Kemal artýk daha güçlüydü. Farkýnda olmadan bu düþünce içindeki öfkeyi ve tepkiyi, içindeki isyaný da tetikledi.

Ýsyan duygusu da en az umut ve sevgi kadar güçlüydü. Belki de isyan sevgiden doðduðu için bu böyleydi.

Neyin sesi kesildi. Yavaþça neyi dudaklarýndan uzaklaþýrken Sofu gülümsedi. Saatlerdir kapalý olan gözlerini ýþýldayan sabaha açtý.

"Günaydýn, Baykuþ," diyerek selamladý.

"Günaydýn, Sofu" diyerek ayný gülümsemeyle selamladý Kemal.

"Gece biraz sert geçti," diyerek laf attý Sofu.
"Evet, hissettim," diyerek geceki olaðanüstü deneyimin paylaþýldýðýný anlamýþ olarak konuþtu Kemal.

Sofu konuyu bir anda deðiþtirdi. Kemal þaþýrmýþtý buna.
"Eda'yý en son ne zaman gördün?"

Kemal çýnar dallarýnýn arasýndan süzülen sabahýn ilk güneþine baktý. Çýlgýn bir mavilik gökyüzündeydi. Gördüðü en güzel bulutlar bu deli mavi üzerinde þaþalý bir geçit resminde sanki onu selamlýyordu.
"Sanki yýllar oldu. Ama... Gerçekte sadece birkaç ay oldu. Ýþten ayrýldýðýmdan beri onu görmedim."
"Salaklýk ettiðini düþünmüyor musun?" diye dobraca ve itham etmeden, arkadaþca sordu Eyüp Hulusi.
Kemal kaþýný kaldýrarak þaþkýn ve birazda sitemli sordu.
"Nasýl yani?"
"Salaklýk etmiþsin," diye baþladý Sofu. "Daha ýsrarcý olmalýydýn. Açýk bir hayýrdan baþka bir cevabý kabul etmemeliydin. Sen tutup hemen küsmüþsün. Kolay mý geldi hemen kendine acýmaya ve ezikliðe sýðýnmak?" diye çomak sokarak sertçe konuþtu Neyzen.
"Kolay? Kolay? Kolay!" diye þaþkýnlýk ve öfkeyle inledi Kemal'in sesi.

"Kolayca kendime acýmaya ve ezikliðe mi sýðýndým?" diye yýllardýr içinde bastýrýlmýþ ve kimseye söylenmemiþ bir sitemle konuþmaya baþladý Baykuþ. "Hayatým kendimi bildim bileli kocaman imkansýz bir kavga. Bütün yollar tutulmuþ, bütün taktikler tükenmiþ, bütün köprüler yýkýlmýþ, gemiler yakýlmýþ. Hayatým uzun bir son savunma. Bitmeyen bir kuþatmanýn içinde bir hayatta kalma kavgasý. Hayatým bir özgürlük kavgasý. Üzerime atýlan her þeye raðmen, defalarca yýkýlmama raðmen hayattayým. Ayaða kalkmak için kendimi parçalayýp duruyorum. Teslim olmuyorum, köle olmuyorum, pazarlýk etmiyorum. Altýn ve mücevherli bir gerdanlýk gibi sunulan kölelik tasmasýný reddediyorum. Ölene kadar pes etmeyeceðim. Sen ne diyorsun be Sofu! Sen ne diyosun! Karþýma geçip bana ne diyorsun!? Ne kolayýndan bahsediyosun?!"
"Biraz umut ýþýðý görseydim yine de baþýmý bu kuþatmadým çýkarýrdým bunu bil. Buluþmak için bütün ateþleri göze alýp koþardým. Ama bu iþin tek taraflý olmadýðýný sen de bilirsin Neyzen. Ýki taraf da yanmayý göze almadan kavuþma olmaz."

Sofu aldýðý tepki karþýsýnda gülümsedi. Memnun bir gülümsemeye çok benzeyen bir gülümsemeydi bu. Ama Kemal'in öfkeli ve hüzülü, düþünceli hali bu gülümsemeyi görecek halde deðildi.

"Hem, sen kimin tarafýndasýn?" diye hala öfkeli ve gözü bir þeyi görmezce konuþtu Kemal.
"Adaletin."
"Bazen insanýn gerçek ne olursa olsun, adalet ne olursa olsun, arkadaþýnýn tarafýnda olmasý gerekir Sofu. Bu, bir arkadaþýn yapmak zorunda olduðu seçimlerden biridir."
"Evet. Ve bazen de insanýn arkadaþýnýn iyiliði için adaletin tarafýnda olmasý gerekir. Adalete ihtiyacýn var Baykuþ. Haksýzlýk etme ona. Onun ne durumda olduðunu bilmiyorsun."

Peki o benim ne durumda olduðumu biliyor mu diye baðýrmak istedi Kemal. Ama baðýramadý. Aðzýný açamadý. Baykuþ sadece düþünceli biçimde sustu.
Sofu ayaða kalktý ve elini dostça Baykuþ'un omzuna koyup konuþtu.
"Allah yardýmcýn olsun. Ýnþallah kavuþun."

*********************


21 Kasým 2012 günü... Bütün arkadaþ gurubu toplanmýþ Aslan'ýn evinde eðleniyordu. Þey, yani, ilk baþlar eðlenceliydi. Ama sonra akýn ters gitmeye baþladý. Oyuna yeni eklenen zindan epey zorluydu ve dahasý herkes biraz sarhoþ gibiydi. Hatalar üst üste gelmiþ ve defalarca wipe olup mezarlýða dönmüþtüler. Eðlence kýsa sürede iþkenceye dönüþmüþtü ve bir mola vermeye karar vermiþtiler.

Geyiðin bini bir paraydý. Gýrgýr þamata gidiyordu. Ýçlerinde bir tek Aslan mutlu deðildi. Aslan yapý olarak zaten genelde tam bir Huysuz Þirin idi. Bir de Tatyana ile kavga ettikten sonra iyice çekilmez oluyordu. Dalaþacak yer arýyordu. Bulmakta hiç geçikmedi, zaten bu konuda hiç zorluk çekmezdi Aslan.

"...Lan Baykuþ, sen de tepemi attýrýyosun zaten. Hani lan?! Hani her þey güzel olacaktý? Bize nutuk atýyodun, Matross'la çevirdiðin dümenleri ve yazdýðýn bloglarý da biliyorum, sürüyle eposta saçýyosun etrafa! 2012 geliyordu? Bu Maya takviminin sonuyla dünya yeni bir çaða girecekti? Daha önce hiç yaþanmamýþ bir döneme girecekti hani dünya? Nerde? Nerde aydýnlanman? Nerde güzel günler? Ýyi insanlar parlayacak ve bize yeni bir çaða doðru yol gösterecekti? Bak 2012 bitiyor? Hala ortada bi b...k yok!. Nasýl olcak bu iþ? Hee? Nasýl !?"

Kemal her þeyin farkýndaydý. Aslan'ýn stres atmaya çalýþtýðýnýn farkýndaydý ama bu fýrsatý bir kaç nedenden ötürü kaçýrmayacaktý.

"Beni hep kulaðýnla deðil baþka bi tarafýnla dinledin Aslan," diye gülümsedi Kemal. Aslan'ý severdi. Bazen çok öküz olsa da Aslan'ý severdi. "Beni hala dinlemiyosun, Aslan. Ben hiç 2012 demedim. Aðzýma ve kalemime o tarihi hiç almadým. 28 Ekim 2011 dedim. 2012 diyenler diðerleri."

"Oha lan!!" diye hemen çýkýþtý Aslan. Ateþli ateþli söylendi. "Sen kendi aðzýnla yakalanýyosun. 2012 diyorum sen 2011 diyosun. Neredeyse 2013'e giriyoruz. Nerde lan senin deðiþimin? Hani her þey çok güzel olcaktý? Yeni bir çaða girecektik? Dünya kurtulacak ve daha iyi bir yer olacaktý."

"Deðiþmeyen tek þey deðiþimdir," diyerek baþladý Kemal. Diðerleri de bu ikisinin arasýndaki atýþmayý ilgiyle dinliyordu. "Sürekli deðiþiyoruz. Bazýlarýmýz bunu daha çabuk farkedecek. Bazýlarýmýzýn hissetmesi zaman alacak. Biz, çoktan deðiþtik, Aslan. Evrenin enerjisi bizi çoktan buldu. Bizi iþliyor, þu anda bile bizi iþliyor. Seçimlerimizi çoktan yaptýk. Sonuçlarý yakýnda görmeye baþlayacaðýz," derken bu sözleri öyle söylemiþti ki, bunlarý öyle inanarak söylemiþti ki...

Kemal bu son cümleyi öyle bir tonda söylemiþti ki hepsinin tüyleri ürpermiþti. Bir anda ortamdan koca bir gölge geçip gitmiþti sanki. Sanki bir an için hepsi kendi içlerindeki bir boþluðu ve hatýrlayamadýklarý anýlarý hissetmiþti.

Bu duygu o an için çoðuna çok rahatsýz edici gelmiþti. Kýsa bir sessizlik ve rahatsýzlýk anýndan sonra ortalýðý yine Kemal hareketlendirmiþti.
"Abur cubur isteyen var mý? Ben biraz baharatlý cips alýyorum,"
"Yoðurt sos istiyorum!" diye baðýrdý Matross.
"Ben de!" diye ona neþeyle katýldý Zisi.
"Ýstekleriniz benim için emirdir hanýmlar. Uçuyorum hemen," diyerek güldü Kemal. Kahkahalarla gülüyordu. Bulaþýcýydý kahkahasý...

************

Kemal yüzüne vuran rüzgarý ve yaðmuru hissetti. Etrafýnda akan havayý tattý. Sonra sýrýlsýklamlýðýn içinden dýþarý çýktý ve etrafýndaki karanlýk aydýnlandý. Güneþi yeniden gördü. Ýþte batýyordu. Sonra gitgide serinlik arttý. Ama sorun deðildi. Devam etti. Daha daha daha yukarý. Daha yukarý. Daha yükseðe. Havanýn inceldiðini hissetti. Ama sorun deðildi. Sonunda daha önceki seferlerde hiç yükselmediði kadar yükseldi.

Burada hava yoktu ama olsundu. Bu manzara her þeye deðerdi. Bu güzellik nefes kesiciydi. Kemal gözyaþlarýna engel olamadý. Ýçindeki coþkuya hakim olamadý. Gözyaþý hemen buz tuttu. Elbiseleri de buz kesmiþti. Ellerine baktý. Elleri buzla kaplýydý. Ýçinde olduðunu daha önce hiç bilmediði cevaplar þimdi sorularýnýn karþýsýnda içgüdüsel ya da otomatik biçimde ortaya çýkýyordu. Üzerindeki gizli ýþýmasýný görülür kýldý ve ýþýma çapýný geniþletti. Koruyucu ýþýmasýnýn içindeki alanda gözyaþý eridi, elbiselerindeki, tenindeki buzlar çözüldü.

Her defasýnda daha ileri gidiyor ve her defasýnda daha çok þey öðreniyordu. Kemal güldü ve alçalmaya baþladý. Dünyanýn onu kucaklayan kollarýný hissetti. Yerçekimi. Kendini kontrollü biçimde ona býraktý. Koruyucu ýþýmasýný güçlendirdi ve iniþ açýsýný yine þaþkýnlýk verici bir isabetle, içgüdüsel biçimde ayarladý. Bu açý onu tam Ýstanbul'un üzerine götürecekti!!! Uzaya bir dahaki çýkýþýný þimdiden dört gözle bekliyordu Kemal!

*************

Gün boyunca Kemal ortalýkta yoktu ve gece olurken de Sofu genç adamýn sesini hiç duymamýþtý. Arkaç bahçede çiçekleriyle uðraþýrken gelip gelmediðini öðrenmek için üst kata çýktý. Odanýn kapýsýnýn önünde durdu ve Kemal odada olduðunda kapýdan dýþarý yayýlan müzik sesini duymak için dinledi.

Odadan yayýlan bir ses yoktu. Tek kulaðýna gelen beþ on dakika önce baþlayan çok þiddetli bir saðanak yaðýþýn sesiydi. Balkon kapýsý ve pencereler açýktý anlaþýlan. Sofu "evi sel götürmesin þunlarý kapatayým," diye düþündü. Kapýyý açmadan evvel yine de kapýyý týklattý ve seslendi.
"Kemal, içerde misin? Evi su basmadan balkon kapýsýný kapatsak iyi olacak," diye içeri seslendi. Bir besmele çekti ve elini kapýya uzatýp kapýnýn kolunu çevirdi.

Akþam üzeriydi. Güneþin son ýþýklarýndan az önce gelen kalýn bulutlarla her yer iyice kararmýþtý ama bulutlarýn gerisinden hala ýþýk sýzýyordu.Gökte þimþekler çakýyor ve iri taneli sert bir yaðmur yeryüzünü dövüyordu.

Sofu içeri girdiðinde bir þimþek çaktý ve oda gün gibi aydýnlandý. Oda bomboþtu ve rüzgarla beraber tül perdeler içeriye doðru þiþip dalgalanýyor, içeriye yaðmur zerreleri uçuþup yüzüne vuruyordu.

Eyüp Hulusi tekrar süratle kararan odada ilerledi. Daha bir iki adým atmýþtý ki balkondan koca bir gürültü geldi. Sanki koca bir kaya yere gürültüyle inmiþ gibi bir sesti bu!

"Hayýrlar olsun, inþallah," diyerek süratle balkon kapýsýna doðru yürüdü Sofu.

Yerde sýrtüstü yatan Kemal'i gördü. Kemal'in yüzünde bir gülümseme vardý. Çok dolu ve çok aydýnlýk bir gülümsemeydi bu. Aðzý kulaklarýna varýyordu. Sofu adamýn gülümsemesinde en çok da dinginliði ve huzuru gördü. Bu, bu genç arkadaþýnýn yüzünde þimdiye kadar hiç görmediði bir þeydi.

"Baykuþ? Ýyi misin sen?" diyerek yanýna gitti Sofu. Gördüðü kadarýyla Kemal gayet iyiydi. Sýrýlsýklamdý ve elbiselerinin büyük bölümü paramparça ve hatta kýsmen yanýktý ama Kemal gayet mutlu ve saðlýklý duruyordu. Sofu bunu çok net biçimde, çok garip biçimde hissedebiliyordu. Kemal iyiydi.

"Çok iyiyim Sofu. Çok çok çok iyiyim. Ne kadar iyi olduðuma inanamazsýn," diye gülerek konuþtu Kemal ve az sonra gülümsemesi kahkahaya dönüþtü. Kahkaha gittikçe büyüdü ve derinleþti. Kemal kýsa süre içinde neredeyse katýla katýla kahkahalarla gülüyordu. Yattýðý yerde kahkahalarla kývranýyordu. Tepede þimþekler çakýyordu.

Ýlk baþta bu Sofu'ya çok garip geldi ama kýsa süre içinde Sofu da gülümsüyor ve gülüyordu. Hem de kahkahalarla gülüyordu. Yaðmur tepelerinden aþaðýya bardaktan boþalýr gibi yaðarken ve sýrýlsýklam ýslanýrken iki arkadaþ sadece katýla katýla güldüler.

Yaðmur ve kahkaha ikisini de þefkatle yýkadý, üzerlerindeki birikmiþ sorularý, belirsizlikleri , karanlýðý ve hüznü, kederi alýp götürdü. Kahkahalar daha bir parladý ve içleri neþeyle yandý.

Sofu ne kadar güldü hiç bilemedi ama epey bir güldükten sonra aðrýyan karnýyla birlikte gülümseyerek döndü ve içeri yürüdü.

"Çok kalma o mermerde. Hem ýslaksýn hem de gece serinliyor," diye arkadaþça öðüt verdi Neyzen. "Kurulan da yemeðe in. Bu gece akýn var biliyorsun, geç kalmayalým. Þu Boss yine benim göðüs zýrhýný düþürmezse bu defa aðlayacaðým," diye gülümseyerek konuþtu Sofu.

Sofu da artýk çeteyle birlikte oynuyordu ve þifacý karakterini iyi de oynuyordu doðrusu. Bir noktadan sonra bu çocuklara katýlmak için güçlü bir duygu onu itip durmuþtu, iyi de olmuþtu. Bu gençleri tanýmak ve onlarla takýlmak Neyzen'in bu zamana ve bu zamanýn insanlarýna bakýþýný daha bir umutla doldurmuþtu. Hem bu çocuklar çok þen ve güzel insanlardý. Ýyi arkadaþlar bulmak bu zamanda çok zordu.

Kemal güldü. Ayaða kalktý.
"Sana o zýrhý alacaðýz Sofu. Merak etme. En iyi Þifacýmýzý üzmeyeceðiz," diye gülerek konuþtu.
"Yemek 15 dakikaya hazýr, þey... 20 olsun. Benim de kurulanmam gerek, " dedi gülen Eyüp Hulusi ve arkasýndan kapýyý kapatarak gitti.

***************

Sofu odadan çýktýktan sonra Kemal uzun süre pencere önünden yavaþlamaya baþlayan yaðmuru ve kýsmen aralanan karanlýk, gri bulutlarý izledi. Aklýnda ve yüzünde koca bir gülümseme vardý. Sonra yine bir görüntü ile hüzün de geldi. Eda... Eda'yý hatýrladý yine. Bir þimþek çaktý uzakta. Gece aydýnlandý. Yaðmur yine hafiften hýzlandý ve Kemal'in ýslak yüzünü iri damlalarla dövmeye devam etti.

Aklýnda düþünceler, yüreðinde duygular çalkalandý durdu. Ýçi içini yedi. Kývrandý durdu. Derin ve sýkýntýlý nefeslerle soluyup acýyla yumruðunu sýktý.

"Eda," diye düþündü. Saçma buldu her þeyi. Bir yandan çok saçmaydý. Eda'yý ne kadar tanýyordu ki? Günaydýn ve iyi akþamlardan baþka kaç kelime konuþmuþtu onunla. Gerçekten hakkýnda ne kadar az þey biliyordu?

Bir yandan onu hiç tanýmýyorsa diðer yandan da kalbi onu çok iyi tanýyordu. Gözleri çakýþtýðýnda etrafa saçýlan kývýlcýmlar sadece Kemal'in hayalgücü deðildi. O kývýlcýmlar gerçekti. Bir þansa ihtiyaçlarý vardý. Belki de asla elde edemeyecekleri bir fýrsata ihtiyaçlarý vardý. Bu þans, bu fýrsat bir kez kaçmýþtý. Þimdi her þey yeni bir renge bürünürken ve zaman yeni bir dönemeçten dönüp dünyayý deðiþtirmenin eþiðine gelirken... Bir fýrsatlarý daha olacak mýydý?

Kemal bunlarý düþünürken, yaðmurda ýslanýp yýkanýrken, gökte orada burada þimþekler düello ederken... Sesler olan Ses yine kulaðýna fýsýldadý.

"Fedakarlýk yoksa zafer de yok..." diye fýsýldadý Ses. Bu defa sesin içinde o olaðanüsütü duygu ve imge yükü yoktu. Sadece Eda'nýn bir görüntüsü parlýyordu Kemal'in aklýnda.

Ses çok daha sade ve belirsiz çýkmýþtý. Ses daha katýydý sanki. Sanki zaferin duygulardan daha önemli olduðunu söylüyordu. Sanki bu dava kurban istiyordu. Sanki Kemal'den bir cevap bekliyordu.

Kemal bu söze karþý dimdik durdu. Bu defa Kemal de çok kararlýydý. Ýçindeki asi yine öne çýkýyordu. Kararan gecenin içinde, çakan þimþeklerin ve saðanak yaðmurun altýndaki genç adam çok kararlýydý.
"Sevgi yoksa zaferin anlamý yok," diye dümdüz söyledi Kemal. Bütün kalbiyle söylemiþti bu sözü. Ses'in buna karþý çýkýp çýkmayacaðýný ya da bunun sonuçlarý olabileceðini düþünmemiþti. Kalbindeki o doðruluk pusulasýnýn haykýrdýðý þekilde konuþuyordu. Sonuçlarý omuzlamaya hazýrdý.

Ses bu söze karþý gülümsedi. Ses, sýmsýcak sarmaladý Baykuþ'u.
"Zafer zaten Sevgi," diye güneþ gibi parlayarak ve Eda'nýn gülümseyen bir görüntüsüyle süsleyerek konuþtu Ses. Ses için ulaþýlacak en tepe nokta sevgiydi. Sevgiye giden yolda acý çekmek ödenmesi gereken kaçýnýlmaz bir bedeldi.

Ses ve Baykuþ adeta aðlayarak içiçe girdi; Kucaklaþtý, karýþtý, eriyip bir ve tek oldu ikisi.

********************

Aralýðýn ortalarýydý. (20.12.2012...) Hava buz gibi soðuktu. Ýstanbul sokaklarý hem soðuk hem de ýslaktý. Bulutlar gökte kayadan bir kubbe gibi çok katý ve sert duruyordu. Þehir üç gündür yaðmurlarýn kuþatmasýndaydý sanki. Bu çok iç karartýcýydý.

Neyse ki bugün biraz daha sakindi ve elektrik kesintisi olmadan atlatýlcak gibiydi. Aslan'ýn evi jeneratörler ve güneþ panelleriyle elektrik sýkýntýsý çekmiyordu ama Ýstanbullular için durum sýkýntý verici olmanýn çok ötesindeydi son günlerde. Bu durm tam bir cehennemdi.

Aslýnda cehennem daha yeni baþlýyordu. Daha açýk söylemek gerekirse, cehennem geri gitmemek üzere geliyordu.

Sabahýn erken saatlerinde gurup kendi evlerinde bilgisayar baþý yaptýðýnda ve akýn için hazýrlanmaya baþladýðýnda her þey güzel olacak gibiydi. Pazartesi sendromunun bu defa ne korkunç bir þekilde vuracaðýný hiçbirisi hayal bile edemiyordu.

Bir iki eksik dýþýnda herkes online olmuþ – bilgisayar baþýna geçip oyuna girmiþti. Kulaklýklar takýlmýþ ve mikrofonlar açýlmýþtý. Muhabbet gürlemeye daha yeni baþlýyordu. Daha ilk dakika dolmadan ortada bir söylenti yayýlmaya baþladý. Uzakdoðuda bir þeyler oluyordu.

Ýlk baþta çoðu kimse bunu önemsemedi. Bu kýþ koala gribinin etkili olacaðý ile ilgili bir haber son günlerde patlamýþtý ve herkes bu haberi koala gribine baðlamýþtý bile. Birilerinin durumu abarttýðýyla ilgili þakalar yapýlýyor ve durumla dalga geçiliyordu.

Bir salgýndý sözü edilen. Bu salgýnýn koala gribi ya da domuz gribi ya da kuþ gribi ya da ne bileyim bilmem ne bela gribiyle uzaktan yakýndan ilgisi yoktu. Bu salgýn adamý öldürmekle kalmýyordu. Ölüleri de ayaða kaldýrýyordu!

Aslan mikrofonun ucundaki arkadaþýyla konuþuyordu. Adamýn sesi dehþet içindeydi. Japonya'daki iþyerinin tuvaletinden Ipone6'sý ile konuþuyordu.
"Clicker!! Ýnanmýyorum. Ýnanamýyorum!! Neler olduðuna hala inanmýyorum! Lanet olsun! Lanet olsun!! Clicker! Patronumun kafasýný patlattým!!!"
"Sakin ol Turbo! Ya bi Sakin ol! Sakinleþ! A... k.. Turbo bi yavaþla yaa!!! Bi sakinleþ! Turbo! Turbo! Adam gibi konuþ benimle adamým! Sakinleþ ve konuþ benimle!"
"Clicker, tuvalette mahsur kaldým, kendimi buraya kilitledim. Bütün fabrikayý ele geçirdiler..." diye anlatýyordu ve anlatýyordu Aslan bir yandan onu dinliyor bir yandan da internetten ne çekebilirse çekip ne olduðuna dair daha çok bilgi toplamaya çalýþýyordu.

Oyun için kanallar, ventrillo ve chat ortamý da karýþýyordu. Dalga geçip gülenler kadar haberler ve televizyondan, internetten bir þeyler izleyip de durum karþýsýnda paniðe düþenler de vardý..

Karmaþa her yere hakimdi. Televizyonlar uzakdoðudan ve yakýn asyadan haber verirken orada da þaþkýnlýk ve kaos vardý. Salgýn hastalýk kadar kudurmuþ insanlarýn insanlara saldýrdýðý toplu olaylardan da bahsediliyordu. Bazý videolar ve haber görüntüleri inanýlmaz þeyler gösteriyordu.

Vent ortamýnda seslerden biri baskýn çýktý.
"Zombiler mi?" diye kahkahayla gülerek konuþuyordu loncanýn afacan çocuðu, "ya saçmalamayýn abi ya bu ne böyle? Birisi interneti mi komple hekledi? Kim yaptýysa helal olsun. Olm bu çok iyi ya! Her yerde bunlar var. Yalnýz zombiler çok kliþe olmuþ. Efektler de biraz zayýf, pek gerçekçi durmuyo zaten. Baþka bir þey uydursaydý yemin ediyorum kimse bunu altý haftadan önce temizleyemezdi..." diye gülerek gevrek gevrek alay ediyordu Leeroy.

O böyle konuþurken bu sabah güneþin doðuþuyla tetiklenen hadise su yüzüne çýkýyordu. O anda Aslan da inledi. Bir his içini sardý. Kocaman bir duygu içinde kocaman þiþti ve onu yutup içine aldý. Aslan bu duygunun içinde boðuldu. Duygu onu kucakladý ve ikisi bir oldu. Sonra o duygu yumaðý kendi içine çöküp kendi içine emilmeye baþladý. Bir koca karanlýk her þeyi sardý ve Aslan kaybolduðunu hissetti.

Kaybolmuþluk hissi hem çok uzun hem de çok kýsa sürdü. Sonra koca bir ýþýk geldi ve ýþýk bir anda bütün gözleri açtý. Sanki akýllarýna bir güneþ doðdu. Aslan kendine yavaþ yavaþ gelirken baþaðrýsý ilk baþlarda korkunçtu. Gittikçe zayýflasa da o ilk anlarda baþaðrýsý kesinlikle öldürücüydü. Burnundan kan gelmiþti. Aslan ayaða kalkmaya çalýþtý ama baþý dönüyordu. Ayaða kalkamadý. Vücudu titriyordu. Yere düþtü. Bir titreme ve kasýlma nöbeti kýsa süre için onu sardý ve sonra býraktý.

Aslan yerde bir müddet öylece yattý. Sonra kendine geldi. Ayaða fýrladý. Sanki içine yeni bir güç, yeni bir enerji gelmiþ gibi hissdiyordu þimdi. Kendinde içsel bir güç ve hayata karþý yeni bir duruþ hissediyordu. Sanki adeta aklýnýn gözü her þeyi daha farklý görmeye baþlamýþtý. Bu sanki ilahi bir vahiyin gelmesi, bir tezahürü yaþamak gibiydi.

Üzerinde düþündükçe, þu geçmiþ aylarda yoðunlukla gördüðü ama bir türlü hatýrlamadýðý rüyalarýný gördü. Rüyasýnda yaptýðý þeyleri gördü. Hepsini hatýrladý. Aklýný bir þaþkýnlýk ve karmaþa doldurdu. Ne kadar çok soru vardý. Bazý cevaplar aklýndan süratle doðum sorularýnýn karþýlýðý olarak yerini alýrken Aslan farkýnda olmadan inliyordu. Sesi þaþkýn ve ayný anda da heyecanla korku karýþýmýydý.

"Hass...tir!!! Kýzlar! Kýzlar! Kýzlar, baþýmýz dertte!

*****************

"Ýþte baþlýyor..." dedi Ses. Seste hem ölümler için derin bir yas hem de doðumlar için umut vardý.

"Baþlýyor," diye konuþtu Kemal.
Sofu baþýný sallayarak hüzünlü bir biçimde onu onayladý. Sabah haberleri netten duymaya baþlamadan önce Kemal bunu hissetmiþti ve Sofu da Kemal'den bunu hissetmiþti.
"Evet, iþte baþlýyor. Sonumuz ne olacak Kemal? Ben göremiyorum, bilmiyorum. Ne düþüneceðimi bilemiyorum," diye konuþtu Sofu.
"Kurtarabildiklerimizi kurtaracaðýz. Yolumuza devam edeceðiz. Ýþte hepsi bu. Bunu biz baþlatmadýk Sofu, ama bunu bitirmek elimizde. Haydi, bir an önce iþe koyulalým."
"Haydi," diyerek onu onayladý Neyzen.
"Ýlk önce diðerlerini toplamalýyýz, sonra beraberce ne yapabileceðimize bakacaðýz,"
"Anlaþtýk. Baþlayalým."

********************

Kardanadam yani namý diðer Mehmet Ali yanýnda uyandýðý esmer bombaya bir göz attý. Hoþ kýz diye düþündü Mali. Yatak ve oda darmadaðýndý. Otel odasý ter ve içki kokuyordu. Üstünde kýzýn týrnaklarýnýn açtýðý çizikler ve kurumuþ kan lekeleri vardý. Epey ateþli bir gece geçirmiþtiler anlaþýlan.

Baþý çatlayacak gibi aðrýyor ve her adýmda beyni zonkluyordu.
"Ýçmiyorum a...k.. Ýçmiyorum. Þu hale bak ya," diye söylenerek banyoya girdi.
"A..k... Þu hale bak. Kýz her yerimi parçalamýþ. Abi ne salaðým ben ya. Nerden buldum bunu, nedir, kimdir, nasýl tanýþtýk. Buraya nasýl geldim lan ben? Olm ya bunlar organ mafyasýndan olsaydý? Ya zenci böbreðimin peþinde olsalardý? Ya var ya harbiden öküzüm ben. Hem ya prezervatif kullanmadýysam. Prezervatif diye bi þey de görmedim odada.. Ya var ya bi gün bi hastalýk kapacam Allah korusun," diyerek duþ kabininin pvc duvarýna tahtaya vurdu Mehmet Ali.

Üstünü baþýný sabunladý ve kurumuþ kan lekelerini ovaladý. Bir güzel temizlendi. Tam suyu kapatacakken bir anda sarsýldý!

Tezahür anýydý bu...

Mali suyun altýna çöktü, oturdu kaldý.

Aklýnda dans eden rüyalarý, hayalleri, istekleri, duygularý ve aklýndaki sorulara dökülen cevaplar ile öyle kalakaldý.

Dakikalar geçti o duþ kabininde. Suyun altýnda dalgýnca, kendi içine kapanmýþ halde öyle durdu, durdu, durdu.

Sonra dudaklarýndan bir isim döküldü.
"Baykuþ."

Iceman derlerdi ona. Serinkanlý ve cool bir adamdý Mali. Kendini yine toparladý. Kardanadam olmanýn hakkýný verdi. Kurulandý ve giyinmek üzere odaya yürüdü.

Esmer bomba uyanmýþtý ve çýplak bir halde odanýn kapýsýnýn önünde duruyordu. Hatun harbiden de hoþtu hani. Balýketli, ele avuca gelir, çok kýþkýrtýcý bir hanýmdý. Sanki daha bir solgun mu duruyor diye düþündü Mali. Eyvah belki de kýz hastaydý, hastalanmýþtý, ulan gece ona da mý bulaþmýþtý yoksa...

"Hanfendi," diyerek, gülümseyen nazik bir sesle arkadan nazikçe yaklaþtý ve kýzýn omzuna dokundu Mali.

Esmer bomba ona döndü. Yeþil yeþil parlayan kara gözleri ve yýrtýcý duruþlu açýlmýþ aðzýyla kýzý gören Mali þaþkýnlýkla vurulmuþtu ama çabuk toparlandý.
Kardanadam hýzlý tepkisi sayesinde boynuna atýlan o güçlü çeneden kaçabildi ama diþler koluna geçmiþti ve kýzýn tutuþu da inanýlmaz derece güçlüydü.
Mali kýzý silkeleyip kendini kurtarmaya çalýþtý ama acýmasýz tutuþu çok güçlüydü.
"Bu ne Allahýn cezasý böyle!!!" diye içinde feratlar yükselirken aklýna bir cevap geldi.. Cevap parlýyordu. Bu Mali'nin sonuydu. Bu ölümdü. Mali hayatýnda sadece birkaç kez yaþadýðý bir dehþetle sarsýldý. Böyle korkunç bir ölüm düþüncesi bütün bilincini yakýp daðlarken içinden bir isyan yükseldi.

Mali can havliyle artýk bir "ÞEY" olan "kýzýn" kafasýna vurdu. Damarlarýna akan zehiri hissettiði anda içinde bir yangýnýn uyanmaya baþladýðýný da hissetti. Kaný alevleniyordu. Ýçini bir korku sardý.

Mali kendini duvara savurdu. Kýzýn kafasýyla birlikte kolunu defalarca duvara vurdu. Her yer kan içindeydi. Odanýn duvarlarý, yüzü gözü ve çarþaflar kan içinde kalmýþtý. Kýzýn kaný ve Mali'nin kaný. Sonunda kýzýn kafasý daðýldýðýnda oda bir mezbaha gibi görünüyordu.

Mali'nin kolu zehirle yanýyordu. Bedeni tepkiyle titriyordu. Ýçgüdüsel bir tepkiyle bir emir verdi Mehmet Ali. Kendine þaþýrýrken koluna alevlenmesini emretti. Koluna yumruk yapmasýný emretmek gibi doðal bir biçimde verilen bu emir, ayný doðallýkla vücudu tarafýndan uygulandýðýnda, Mali rüyalarýný ve tezahür anýný bir kez daha yaþadý.

Önce bütün bedeni alev aldý. Vücudu alevlerle kaplandý. Bu hiç canýný yakmýyor ve hatta hoþuna bile gidiyordu. Ama bu otelin yangýn alarmýný tetikledi.

Bütün otelde bir anda yaðmurlama sistemi devreye girmiþ ve alarmlar çalmaya baþlamýþtý. Bu Mali için de bir uyarý oldu ve ateþini durdu.

Kendini soðutmayý düþünürken soðuma ileri gitti ve soðuk bedeninden odaya kadar yayýldý. Bedeni buzdan bir dýþ deriyle kaplandý adeta. Yaðmur buz kesti, Oda dondu. Kolu kanamýyor ve sanki süratle daha iyileþiyordu. Mali þaþkýnlýkla gölgeli biçimde gülümsedi.
"Daha neler," diyerek acý acý güldü.

Gülüþü kýsa sürdü. Her yer kan içindeydi. Az önce ölümün kýyýsýndan dönmüþtü ve bunun için geceyi beraber geçirdiði bir kýzýn kafasýný patlatmýþtý. Daha kýzýn adýný bile bilmiyordu. Kolunu tuttu farkýnda olmadan. Hatýrladý. Ýçindeki zehrin yok olduðunu biliyordu ama arkadaþlarý aklýna gelince içi sanki yeniden tutuþtu. Önündeki cesede ve az önce yaþadýðý olaya geri döndü. Yaþadýðý tezahür anýný ve oradaki duygularý bir kez daha tarttý. Kendini kontrol etmeye çalýþsa da bir gerginlik içinden büyüdü. Vücudu elektriklenmeye ve þimþekcikler saçmaya baþladý.

Kendini kontrol altýna alýp süratle giyindi Mali.

"Elementler. Bu ilginç olacak," diye kara kara fýsýldayarak koridora çýktý.

Koridorda ýslanmýþ insanlar koþturuyordu. Asansör devredýþýydý. Merdivenlerden inerken alt katlara gittikçe sesler yükselmeye baþladý. Bunlar panik sesleriydi. Çýðlýklar ve silah sesleri de vardý. Mali yukarda yaþadýðý olayý hatýrlayýnca bunun sadece bir baþlangýç olduðuna hükmetti. Daha her þey yeni baþlýyordu.

***************

Þok çok ortadaydý. Her þey gözlerine sokulmuþ gibiydi. Gözlerine inanýyordular ama inanmak istemiyordular. Bir anda dünya tepe taklak olmuþtu. Alýnan haberler ve insanlarýn kendi çevrelerinden gördükleri þey kaçýnýlmaz biçimde bir kýyameti gösteriyordu.

Yaþanan tezahür anýndan sadece bir saat sonra Ýstanbul ve Türkiye sokaklarýnda karmaþa patlamýþtý. Mezarlýklardan ve hastanelerden, morglardan taze ölüler uyanýyordu. Bazý insanlar o tezahür anýný hiç hissetmezken bazýlarý da ölmüþ ve sonra süratle deðiþim geçirip yaþayan ölüye dönüþmüþtü. Manzara korkunçtu. Sokaklarda anarþi hakimdi. Sokaklarda dehþet ve ölüm kol geziyordu. Gerçekten sokaklarda ölüm geziyordu. Panik yüzünden bütün GSM þebekeleri ve telefon hatlarý kilitleniyordu. Netin kopmaya baþlamasý an meselesiydi.

Uyananlar koyu gri korkutucu tenleri ve yeþil ýþýltýlý gözleriyle kaný donduruyordu. Aðýzlarýndan kanlý salya akarak yeni kurbanlar arayan güruhlar þehir sokaklarýnda geziyordu. Isýrýp öldürdükleri onlar gibi süratle kararýyor ve ak gözlü zombilere dönüþüyordu. Sonradan ölen bu zombiler diðerleri gibi deðildi. Bunlar daha hýzlý hareket eden bir çeþitti.

Aslan bilgisayar baþýnda arkadaþlarýyla durum deðerlendirmesi yapýyordu. Karþýsýnda oturduðu bir düzine bilgisayar ekranýndaki onlarca pencerede haberler, açýklamalar, canlý yayýnlar, videolar akýp duruyordu. Bilgisayar ekranlarýnda amatör kamera çekimleri ve canlý yayýnlar inanýlmayacak þeyleri gösteriyordu. Bu manzara bütün zombi filimlerinin toplamý ve tekrarý gibiydi!!!

"Bakýn ne olduðunu tam biliyoruz diyemeyiz ama sokaklardakilerin yaþayanölü olduðunu söylemek yanlýþ olmaz. Ve öldürdüklerinin de onlara dönüþtüðünü görüyoruz. Mümkün olduðunca korunaklý ve kapalý yerlerde kalýn."
"Bulunduðunuz yerleri güçlendirin. Sokaða çýkmayýn ve onlardan uzak durun. Onlarla karþýlaþmaktan kaçýnýn. Sayýlarý insanlar salakça ortalýkta koþturdukça hýzla artacaktýr. Çok dayanýklýlar ve ne polisin ne de askerin þu aþamada etkili bir karþý koymasý yok. Kimisi çok yavaþ ama bazýlarý neredeyse koþuyor. Tek bir çeþit deðiller. Dikkatli olun!"
"Isýrýklara dikkat edin. Birbirinizi kollayýn. Barikatlar kurup kendinizi koruyun. Anayollar þimdiden kilitlenmeye baþladý. Arabanýzla çok fazla uzaklaþamazsýnýz, saðlam sýðýnaklar bulup kendinizi kapatýn. Bu ilk þok anlarýnýn geçmesi ve ülkelerin sokaklarýna tekrar hakim olmasý zaman alabilir.." Bunlar Aslan'ýn son sözleri oldu.

Telefon hatlarý kesildi. Karasal baðlantý koptu. GSM þebekeleri kapandý. Uydu baðlantýsý bile koptu. Aslan en çok da buna þaþýrdý. Uydu kanallarýnýn aþýrý yükten etkilenmesine karþý yedekte tuttuðu bir iki önlemi vardý ama onlar bile iptal olmuþtu. Burada garip bir þeyler vardý. Tamam, ölülerin uyandýðý bir günden daha garip ne olabilir diyebilirsiniz ama gerçekten burada bir gariplik vardý...

"Ne yapcaz Aslan?" diye sordu Melek. Korkmuþtu açýkçasý. Elinde Aslan'ýn ona doðum gününde hediye ettiði eski bir Japon katanasý vardý. Melek Kendocuydu. Ýyi de sallýyordu o kýlýcý. Öðretmeninin gözde öðrencilerinden biriydi hani.
"Diðerleriyle buluþmalýyýz. Hepsine Zombikalips planýný uygulayacaðýmýzý söyledim. Umarým online yakalayamadýklarýmýz da Zombikalips planýný hatýrlýyordur," diye sinirli sinirli güldü Aslan.
Zombikalips planý bir geceyarýsý yarý içkili ve bolca keyifli olduklarý sýrada düþündükleri bir þeydi. Hep beraber güzel ve hýzlý bir akýndan sonra yiyip içerken bir þakadan yola çýkýp bu planý yapmýþtýlar. Ýstanbul'da zombi vakasý patlasa halimiz ne olur? Sorusuna cevap aramýþtýlar. Epey bir eðlenerek ve ciddi ciddi plan yapmýþtýlar.
"O halde yola çýkalým. Otele kadar uzun bir yolumuz var," diye baskýn Rus aksanýyla konuþtu sarýþýn Lolita.
"Kritik malzemeleri alalým. Bir daha ne zaman buraya dönebiliriz bilmiyorum," dedi Aslan.
"Bir daha buraya dönebilir miyiz ki, Aslan?" diye biraz umutsuzca sordu Melek. Üçü de tezahür anýný yaþamýþtý. Bundan çok fazla konuþmak istemeseler de bir þeylerin geri dönüþü olamamacasýna deðiþtiðinin farkýndaydýlar.

Onlar deðiþmiþti. Ýnsanlar deðiþmiþti. Dünya deðiþmiþti.

**************

Hikayeyi geçen haftasonunda bitirmiþ olmalýydým. Ama olmadý. Vefat oldu, matem geldi. O zamandan bu yana bir iki yerine ufak bir iki satýrlýk, bir iki kelimelik-harflik dokunuþlar yaptým ama o kadar. Hala pek kafam yerinde deðil. Kendimi düzeltmeye çalýþýyorum.
Burada býrakabilirim. Ama bir kapanýþ, bir son söz eklemek isitiyorum. Ne zaman eklerim orasý belli olmaz. Þu haliyle de pek yarým kaldý sayýlmaz, açýk kapýlý bir öykü olarak kabul edilmeye müsait. Yine de bitirmeye çalýþacaðým.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
2012: Ölülerin Ýntikamý
Althar'ýn Akýncýlarý: Altýngöl ve Ejderha (9. Bölüm - Son - )
Yeþilgözlü Þeytan'ýn Gecesi
Güneþ ve Ölüm (Giriþ)
Yaþam Hasatlayan Smir
Güneþ ve Ölüm (3. Bölüm)
Cennette Bir Sabah
Althar'ýn Akýncýlarý: Altýngöl ve Ejderha (6. Bölüm)
Yaþam Hasatlayan Smir (2)
2012: Ölülerin Ýntikamý (2)

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Tatlý Sert
Zeytin Karasý
1996 Yýlý
Ufuklar: Kýrmýzý Bölge - 18
Kovan Savaþlarý (1. Bölüm)
Kovan Savaþlarý (2. Bölüm)
Yaz 2011
Ufuklar: Diversity Antalya
Ufuklar: Bronz'un Mesajý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Barbar Conan'ýn Ölüm Þarkýsý [Þiir]
Her Ýnsan Öldürür Sevdiðini [Þiir]
Kovan Savaþlarý Öyküleri [Roman]
Uzun Yol (1. - 100. Sayfalar) [Roman]
Sevgi, Mutluluk, Özgürlük ve Hayat Üzerine Felsefe [Deneme]
Tanklamak Ne Demek? [Deneme]
Ya Ýstiklal Ya Ölüm [Deneme]
Ölüm / Kalým [Deneme]
Uyanýklýk [Deneme]
Uzayda Hayat Var mý? [Deneme]


Levent Ölçer kimdir?

Fantazyada büyü, teknoloji ve aksiyon Ýldar'da buluþuyor. 07/10/2017 tarihinde þimdi diyebilirim ki neredeyse 2 senedir tek kelime yazmadým. . . 2 senedir yazar tarafým ölü. oysa oldugum þeyler içinde olmayý en sevdiðim þey yazar olmaktý :) Topraðý bol olsun.

Etkilendiði Yazarlar:
Süpermen, Robert E. Howard, Tolkien, Salvatore, Jules Verne, Battalgazi, David Eddings, Michael Moorcock.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Levent Ölçer, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.