..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Usun ve deneyimin aksaçlılarınki gibi, ama yüreğin masum çocuklarınki gibi olsun." -Schiller
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Emine Pişiren




9 Ekim 2011
Davetsiz Konuk - 3 -  
Emine Pişiren
Bir ara "sahildeki o yaşlı adamın aşina mavi gözleri" yine aklıma düşmüştü. Kimdi? Ve hala kimliğini çözemediğim bir sırrın beynimdeki geri dönüş-ileri dönüş filmin şeritlerini sararken eşim ağzıma pirzolayı uzatıp; "Daldın yine tabağındakiler hala duruyor,yine nerelerdesin?" diye sorduğunda o ana yeniden dönmüştüm.


:BAIA:

Eşim ve aile dostlarımızla Kazdağlarının bağrından süzülen Zeytinli Çayının 3km ilerisindeki Mehmet Alan Köyüne ulaştığımızda gün henüz tepemizde değildi. Piknik alanına vardığımızda gözlerimiz doğanın tadını almaya başlamıştı bile.
Yeşilin bir kaç değişik tonlarına tanık olunca, bir de suyun sesine eşlik eden kuş sesleri doğanın senfonisi gibiydi.
Aracımızdan mangal ve piknik malzemelerimizi alıp, kendimize en uygun masayı seçip yerleşmeye başlamıştık ki, bir eşek arısı çevremizde "vızz vızz" dolaşınca bastık yaygarayı. Neyse ki çok fazla sürmemişti, eşimin haşerelere karşı allerjen tepkisi gecikmemişti. Sarı arıcık yerde cansız yatarken, bizler kıtlıktan çıkmış gibi ivecen masa hazırlığına başlamıştık.
Mangal yakmayı erkeklere bırakmıştık. Salata ve birbirinden lezzetli yiyeceklerin görüntüsü, bir de yan masalardaki mangalda pişen etlerin yanık kokuları iştahımızın artmasına neden olmuştu.
Mehmet Alan Göletinde çocukların neşeli çığlıkları ve su şakalarını izlerken, yan masalarda koro halinde saz ve türküler o günün müzikal rengiydi.
Bizler şanslıydık. Böylesi yeşilin içinde gün ışığının sudaki yansımasının muhteşem renklerini izlerken, adeta huzurun içinde yüzüyorduk.
Bir ara "sahildeki o yaşlı adamın aşina mavi gözleri" yine aklıma düşmüştü.
Kimdi? Ve hala kimliğini çözemediğim bir sırrın beynimdeki geri dönüş-ileri dönüş filmin şeritlerini sararken eşim ağzıma pirzolayı uzatıp;
"Daldın yine tabağındakiler hala duruyor,yine nerelerdesin?" diye sorduğunda o ana yeniden dönmüştüm.
"Hala aklım dünde canım" dedim.
"Çok zorlama canım, merak etme düşünmediğin zaman gelir aklına ".
Evet, bu çok doğruydu. Aklı zorladığın zaman deep-freez gibi donuyordu düşüncelerim.
---
Sabahı zor etmiştim. Saat sabahın 08:00 gibi plaj çantamı alel acele hazırlayıp, kahvaltı bile etmeden doğruca sahile koşturdum. Sahil bomboştu. Okulların iki hafta sonra açılacak oluşunun da etkisi kumsalımızı tenhalaştırmıştı. Bakışlarım bir radar gibi güneş gözlüğümün arkasından kumsalı ve şemsiye altlarını taramaya başladı.
Mavi gözlü yaşlı adam yoktu, ama her zaman geldiği şemsiyesinin altı da boş değildi...Her zamanki mavi-yeşil çizgili plaj havlusu kumların üzerine bir güzel serilmiş, üzerlerine taşlar yerleştirilmişti. Bu rüzgardan uçmasın diye uyguladığımız bir yöntemdi. İçimden, "demek gelecek, yerini bile ayırdığına göre..." diye düşündüm. Geldiğinde hem kitabımı okuyup okumadığını soracak, hemde nereden geldiğini, hangi şehirde yaşadığını soracaktım.
Bende her zamanki şemsiyenin olduğu yere doğru ilerledim.Plaj sergimi serip uzandım. Güneşin sımsıcak sarı kollarına bedenimi bıraktım. Sıkıldığımda 400 sayfalık Gizem Karahan'ın Denizin Külleri adlı romanını okumaya başladım. Romanın yazarı facebook da tanıdığım 17 yaşlarında Lise son sınıfta okuyan genç bir yazardı. Romanını okumamı ve eleştirmemi rica etmiş, adresime postalamıştı. O sözünde durdu bende durmalıydım. Okurken Barbara Chartlant'ın yazım sitili ile karşılaşmıştım. Hani Kont ve konteslerin tanışmaları, muhteşem konaklarda yaşayan, kusursuz güzellikteki gizemli aşklarına tanık olduğum satırları okumaya öyle dalmıştım ki, mavi gözlü adamı çoktan unutmuştum bile...
Bir bağırış bir çağırışla okuduğum romandan gözlerimi kaldırdım. Neler oluyor diye çevreme bakındığımda, orta yaşlı bir kadının ağladığını gördüm: Üstelik kadın sağa sola koşturup, kumları havalandırıyordu:
"Babamı kaybettim...Ne olur, Allah aşkına gören varsa bana bir desin, ne olur!" diye yalvarıyordu.
Kumlarda bir ileri bir geri koşarak ağlayan kadının elinde sıkı sıkı elinde tuttuğu havlu dikkatimi çelmişti. O havluydu!.. Bir saat öncesi o şemsiye altında serili olan o mavi- yeşil çizgili havlu yaşlı adamın kurulandığı havluydu.
Dikkatimi ister istemez o kadına yönelttim. Kazdağlarının yeni başlayan esintisiyle sarı renkli çiçeklerden oluşan askılı şifon elbisesinin eteklerini havalandırmaktaydı.Rüzgar sarı saçlarını savururuyordu.
Aceleyle okuduğum romanı çantama koydum. Birkaç taş alıp sergimin üzerine destek yaptım. Rüzgardan kumlar kalkıyor, burun deliklerimizin içine giriyordu. Ayağa kalkıp kadının olduğu yöne doğru ilerledim.
"Hanımefendi hayırdır, kimi arıyorsunuz?" diye sorduğumda o zaman aynı mavi gözlere, gözlerim dokunmuştu.
"Babamı kaybettim bayan. Babam yine evden kaçmış. Onu gördünüz mü? Hani başında hasır şapkası olan, mavi gözlü, gözlüklü ve beyaz saçları vardı..."
Evet, bu kadın o yaşlı adamın kızıydı. Ne kadar da benziyorlardı, diye kısa bir an düşündüm.Kadın umutla ellerime sarılmıştı.
"Gördünüz mü babamı, ne olur söyleyin? Buraya gelmiş bakın havlusunu buldum. Kaybettim yine onu...Yoksa boğuldu mu denizde? Çok korkuyorum..."
Hay Allah onu nereden tanıyordum? Şimdi kadına ne demeliydim? Neden kaçmış ki babası?
"Onu dün görmüştüm, fazla konuşmadık, ama kitabımı hediye ettim babanıza. Hayırdır, neden kaçsın ki babanız?"
Kadın şimdi de hüngür hüngür ağlamaktaydı. Bende ne yapacağımı şaşırmış, elleri ellerimde öylece ayakta duruyorduk. Mavi-yeşil çizgili plaj havlusu şimdi kumların üzerindeydi. Meraklı kalabalık çevremizde toplanmaya başlamıştı bile.
Her kafadan bir ses çıkıyordu.
"Belediyeden kayıp anonsu yapılsın."
"Az önce Turban yolunda tarife uygun bir yaşlı görmüştüm."
"Kadın neden ağlıyor ki?"
"Çocuğunu mu kaybetmiş acaba?"
"Mavi gözlü bir adam mıydı? Ben şu çay bahçesinde görmüştüm"
Ellerime sıkı sıkıya sarılmış kadını nasıl teselli edeceğimi düşünürken, aklıma belediye anonsu daha yakın gelmişti.
"Babanızı bulacağız merak etmeyin, üzülmeyin hanımefendi. Burası küçük bir yer anons ettiririz, bulunur."
Kadın ağlamasını kesmemişti. Dudaklarından çıkan cümleyle ağzım bir karış açık kalmıştı:
"İnşallah buluruz. O bir alzheimer hastasıydı!.."
"Nee!" diye şaşkın bir nida dudaklarımdan fırlamıştı.
Devamı Var
Emine PİŞİREN/Akçay



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gel Mezarıma İşe Oğlum
Biz Önce Beş Kişiydik
O Annene Söyle, Çocuğun Aklına Bunları Sokmasın (Son Bölüm)
O Annene Söyle, Çocuğun Aklına Bunları Sokmasın (3)
O Annene Söyle, Çocuğun Aklına Bunları Sokmasın (2)
O Annene Söyle, Çocuğun Aklına Bunları Sokmasın (1)
Anılarımın Dallarında Bir Hüzün Tomurcuğu
Bana İnsanca Yaşamayı Öğrettiğin İçin Teşekkür Ederim Anne
Davetsiz Konuk - - - Son Bölüm - - -
Çıkar Ağzından Baklayı

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Anne Cennette Yemek Var mı?
Yumurtanı Nasıl İstersin Canım, Rafadan mı Kafadan mı?
Sarı Kediyi, Niçin Kireç Kuyusuna Atmıştım? - 1 -
Sarı Kediyi, Niçin Kireç Kuyusuna Atmıştım? - 2
Sarı Kediyi, Niçin Kireç Kuyusuna Atmıştım? - 2 -
Aşık Olmak İstiyor Musunuz?
Bu Çocuk Benim Değil
Seni Seviyorum Işıl
Sarı Kediyi, Niçin Kireç Kuyusuna Atmıştım? (Son Bölüm)
Vurgun Yedi Yüreğim!..

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Adamdan Saymışız [Şiir]
Ah Ulan Istanbul! [Şiir]
7. Didim Şiir ve Şairler Buluşması [Şiir]
Çekinme Söyle [Şiir]
Yağmur Kuşu Suskunluğu [Şiir]
Hangi Dua İle Sana Gelelim? [Şiir]
İsterdim [Şiir]
Davetsiz Konuk - 1 - [Şiir]
Madem ki... [Şiir]
Git Demene Gerek Yok [Şiir]


Emine Pişiren kimdir?

Yazmayı, okumayı ve birikimlerimi paylaşmayı seven biriyim. Edremit'in yerel bir gazetesinin köşe yazarıyım. Bazı web sayfalarında da edebiyat adına paylaşımlarım yayınlanmaktadır. Sevgi ve ışık sizle olsun.

Etkilendiği Yazarlar:
Mehmet Emin Yurdakul, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Victor Hugo, Balzac, Leo Buscaglia, Eric Frrom, Irvın Yalom, Dale Carneige, Doğan Cüceloğlu, Haluk Yavuzer...


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.