..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Hayaller olmasaydý, umutlar dünde kalýrdý. - Dolmuþ atasözü
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Bilim Kurgu > Levent Ölçer




10 Aralýk 2011
Kovan Savaþlarý Öyküleri  
Ufuklar Evrenine Giriþ

Levent Ölçer


8 Bölümlük öykü dizisini daha önce öyküler kýsmýnda yayýnlamýþtým fakat sonra ilk 2 bölüm dýþýndakileri kaldýrmýþtým. Bir süredir roman olarak toparlayýp tek parça halinde Ýzedebiyat sayfalarýna geri koymayý düþünüyordum. Ýþte burada. Daha önce 8 bölümü de okuyanlar için yeni bir þey yok. Okumadýysanýz bilim kurgu ve aksiyon macera sizi bekliyor.


:AACJH:
1. Bölüm (Ýlk Temas)

Þeref Paþa Ýstanbul’u izledi.. Yani ondan geriye kalan harabeleri.. Yaðmur yýkýntýlarla bezenmiþ ve cansýz þehrin üzerine yaðarken, helikopterini Ayasofya’nýn çevresinde bir tur döndürdü.. Dalgýnca havadan seyretti Ýstanbul’unu..
“Eskiler bina yapmasýný biliyormuþ Kemal,” diye konuþtu, ikinci komutanýna. “2012 depreminde þehrin neredeyse tamamý yýkýldý ama Ayasofya, Camiler ve Hisarlar ayaktaydý.. Bugün hala ayaktalar. Buna ilahi bir anlam vermeli miyiz sence?” diye ifadesizce konuþtu, emeklilikten zorunlu olarak geri gelmiþ olan Paþa. Kullandýðý saldýrý helikopterini geri çevirdi ve rotasýný vurucu üs olarak kullandýklarý Yeniþehir Ýnþaat Sahasý olarak belirledi. Otomatik pilota baðlandý.
Kemal Yarbay rütbesine göre genç ve gazi bir komutandý. Ýlk hizmetini Þeref Paþa emrinde icra etmiþ ve ona her zaman aþýrý bir sadakatle baðlý kalmýþtý.. Yýllar boyu görüþmeden, uzak kalsalar da kader yollarýný yeniden birleþtirdiðinden bu yana eskinin sýký baðlarýnýn gevþemediði görülmüþtü. Kemal Yarbay dünyanýn sonunu getireceði kesin sayýlan; kýyamet sayýlan, devasa meteorun sanýldýðý gibi bir kýyamet yaþatmadýðýný görmüþ ve sað kalmýþtý.
Meteor dünyanýn umutsuz ama ortak çabalarý ile çarpýþma öncesi uzayda vurulmuþ ve anlaþýlan durdurulamasa da parçalara bölünmüþtü.. Kayadan yaðmur öncesinde bile ayaklanmalar ve çatýþmalar, þiddet olaylarý ve suç dalgasý ile kitlesel çýlgýnlýða kapýlmýþ bir dünya varken þimdiki durum daha da berbattý..
“Kýyamet tellallarý ölmediklerini görünce derin bir kedere batmýþlardýr. Cehennem diye baðýrýyordular. Daha çekecek çileleri olduðunu görünce dehþete düþtüklerine eminim. Fýrsatýný bulduklarýnda buna da bir kulp takacaklardýr Paþam,” diye gülümsedi Yarbay.
Paþa onayladý, “Ona ne þüphe.”
Þeref Paþa orduda önde gelen ve aðýrlýðý sadece üst düzeyde deðil, daha aþaðý kademelerde de hissedilen bir Paþa iken, emekliliðinin yaklaþtýðý sýralarda iki çok üzücü olay yaþamýþtý. Önce çok sevdiði eþini bir hastalýk neticesinde kaybetmiþ hemen az sonra da bir trafik kazasý sonucu kýzý ve oðlu ile onlarýn ailelerini ve torunlarýný kaybetmiþti.. Yýllar boyu muharebe görevlerinde pek çok askerini kaybetmek acýsýna yüreði kolay dayanamamýþtý ama bir de ailesini de kaybedince Þeref Paþa’nýn hayata küsmesine hiçbir þey mani olamamýþtý.. Yýllanmýþ asker tüm ýsrarlara karþýlýk erken emeklilik alýp Ýstanbul’a yerleþmiþ ve buradaki sayýlý kadim dostlarýndan baþkasý ile görüþmez olmuþtu..
Sonra bu meteor haberi dünya gündeminde patlamýþtý!
Bütün dünya çýlgýnlýðýn eþiðindeyken önlemler de alýnmaya çalýþýlýyordu.. En iyi ihtimale karþýlýk hazýrlýklar yapýlýyordu, çünkü daha kötü bir senaryoda insanýn soyunu kurtarma þansý yoktu.. Sýðýnaklar her ülkede seçilmiþ kiþileri ve sonra da kura yöntemi ile belirlenen kiþileri belli ölçüde koruyabilecekti.. Devletlerin dýþýnda özel kuruluþlar ve birleþen halk da sýðýnaklar inþa etmeye, su ve besin stoklamaya baþladýðýnda daha sekiz yýl vardý meteorun çarpmasýna.. Bununla beraber süre aldatýcýydý.. Üç yýl geçtikten sonra meteor güneþ sistemi içinde birden hýz arttýrmýþ ve kalan süre beþ yýldan üç yýla inmiþti.. Üstelik artan hýzýna raðmen hala Dünya ile çarpýþma rotasýndaydý! Bu çok inanýlmaz bir þeydi! Hala yeterli bir süre olmasýna karþýlýk bu halktaki korkuyu körüklemiþti.. Korkan büyük kitleler bir sorundu. Ama korkan bir bütün dünya halklarý baþka bir þeydi! Sýký yönetim ve askeri darbeleri isyanlar ve iç savaþlar, suç dalgalarý izledi.. Kaos bütün dünyayý sardý. Devletler parçalandý. Ülkeler arasýnda çatýþmalar baþ gösterdi.
Sonra yine bir þey oldu, son yaklaþýrken.. Daha üç ay varken meteor yeniden hýz kazandý ve süre on yedi güne indi.. Sürat artýþýna raðmen hala dünya ile çarpýþma rotasýndaydý.. Bu inanýlmazdý. Sýðýnaklar süratle son hazýrlýklarýna ve dolup mühürlenme iþlemlerine baþlarken sýðýnaklara halk hücumlarý artýk yalvarýþ, yakarýþ deðil öfke ve þiddet doluydu; silahlýydý, organizeydi.. Ordu, polis ve özel sýðýnak bölgelerinin güvenlik kuvvetleri ile ölmemek için çabalayan koca halk yýðýnlarý arasýnda kanlý çarpýþmalar yaþandý..
Sonunda gün geldi.
Meteor gelmeden bir iki hafta öncesinde baþlayan kýsmi meteor yaðmurundan sonra; büyük meteor yörüngedeki güçlü lazer toplarý ve nükleer silahlarla vurulduktan sonra, asýl fýrtýna dünyaya vurdu.
Dünyada yer yer büyük yýkýmlar ve felaketler yaþanýrken bazý bölgeler ise sadece kayan yýldýzlarý izlemekle yetinmiþ ve uzaklara düþen meteorlarýn sarsýntýlarýný zaman zaman duysalar da hepsi o olmuþtu..
Ýstanbul on iki yýl önceki depremde neredeyse tamamen yýkýldýktan sonra kýsa sürede yeniden inþa edilmeye baþlanmýþtý. Þehir bütün hatalarýndan ders alma ve eski ününü gölgede býrakacak bir çehreye bürünme çabasýnda çok çalýþmýþtý.. Tam iyi þeyler ortaya çýkýp toparlanmaya baþladýðý sýrada ise meteor bilgisi gündeme düþmüþtü! Sonrasýnda ise bütün kaynaklar sýðýnaklara ve savunmaya yönlenmiþti.
Son üç aydýr þehirde kan durmamýþtý. Ayaklanmalar ve suç dalgasý mahallelerin örgütlenmesine ve mahalle savaþlarýna kadar gitmiþti. Ýnanýlmaz bir çöküþ, tüm dünyada olduðu gibi, burada da insanoðlunu karanlýk bir çaða atmýþtý sanki! Hal böyle iken kýyamet gününde ilk meteorlar gökten ateþ olup yaðmaya baþlamýþtý.. Bu tam on dokuz gün önceydi.. Yaðmur kýsa sürmüþ ve þehri kýsmen vurduktan sonra bir iki gün içinde kesilmiþti.. Fakat hala gökte, gündüz vakti bile ýþýk þenlikleri ile izlenen, meteor saðanaðý vardý ve onlar da kaybolana kadar yaðmurun uðrayýp uðramayacaðýndan emin olunamazdý..
Ýstanbul’un sýðýnak bölgelerini koruyan asýl garnizon bu meteor yaðmurunun en büyük parçalarý ile vurulmuþtu. Bir sýðýnak tamamen yok olmuþtu. Bir diðer sýðýnak ise aðýr yara almýþtý. Bir iki gün sonra oraya silahlý sivil savunma örgütü ile ulaþmýþtý Paþa. Sýðýnaklara alýnmamýþ sivilleri, ayaklanan baþýbozuk güruhlardan korumak için organize ettiði toplulukla beraber Ýstanbul’da en aðýr yarayý dramatik bir biçimde sýðýnaklarýn aldýðýný görmüþtü.. Kemal Yarbay ve kurtulanlara ulaþmalarýndan bir hafta sonra ise onlarýn lideri ve komutaný sýfatýný taþýyordu.. Ondan daha rütbeli bir subay þu an için ulaþýlýr durumda deðildi ve Yarbay, o hayatta olduðu sürece; emekli dahi olsa, ona komutaným diyecek kadar baðlýydý. Paþa’yý bin bir dil döküp sonunda komutayý almaya ikna etmiþti. Epey duygu sömürüsü yapmýþtý doðrusu.

Saat daha öðlene geliyordu ama hava git gide kararýyordu. Yaðmur hýzlanýyordu. Karanlýk ve sert, saðanak yaðmura raðmen iki asker de fýrtýna beklemiyordu.
“Belki de kýyamet budur Kemal Yarbayým.. Baksana, her þeyi gördüm diye bilirdim.. Ama daha görmemiþim..” diyordu Paþa, o anda acil bir mesaj aldýlar..
“Gökdelen’den Çevik 1’e! Gökdelen’den Çevik 1’e! Tamam!”
“Çevik 1 dinlemede. Tamam.”
“Komutaným! Kuzeydoðu, stadyum bölgesindeki devriyelerimiz saldýrý rapor ettiler! Kod Mavi 09 bildirdiler Komutaným!”
Helikopterdeki iki asker de þaþkýn durumdaydý. Bu acil durum kodlarý arasýndaki Mavi 09 özel bir kod idi ve Küresel Güvenlik Teþkilatý adýndaki varlýðý inkar edilen uluslararasý bir güvenlik örgütünün tavsiyesi ile dünyadaki bütün ordularda son on beþ yýldýr kullanýma açýktý. Anlamý, tanýmlanamayan; olasýlýkla dünya dýþý içerikli düþmanca hareket, idi. Þaka gibi gelmiþ ve bütün ordularda dalga geçilmiþ olmasýna karþýlýk üst düzey komutanlarýn bu konuya ciddiyet gösterip önem vermesi kýsa sürede rahatsýz edici bir hal de almýþtý.. Az zaman sonra bu meteor olayýnýn ortaya çýkmasý ise bazý zihinleri çok karýþtýrmýþtý..
“Devriyenin komutasý kimde Binbaþým” diye sordu Yarbay.
Bu esnada Þeref Paþa helikopterin kumandasýný otomatikten çýkarmýþ ve istikameti kuzeydoðuya çevirmiþti. Saldýrý helikopteri Rusya’dan özel anlaþmalarla alýnan ve son on yýldýr askeri çevrelerde ünlü olan Omega 1B idi. En büyük özelliði sürati ve çevikliðiydi. Helikopter saatte beþ yüz mili aþan maksimum muharebe sürati ile etkileyiciydi. Üstelik yerden atýlan roket ve füzelerin büyük bölümüne karþý çok etkili gizli bir savunma sistemi de vardý. Bu çok pahalý ve üstün savaþ oyuncaðýný Rusya’nýn nasýl sattýðý ve Türkiye’nin teknoloji transferi ve ülkede üretim þartlarý ile nasýl aldýðý uluslararasý sýrlar içinde en merak konusu olanlardandý.
“Komutada Cihan Yüzbaþý var komutaným. RPG ve LAW roketleri yanýnda bire ondan az olmamak kaydýyla hafif piyade tehdidi raporlandý. Gaz saldýrýsý ile karþýlaþtýklarýný, baðlantýmýzýn kopabileceðini bildirdi. Bölgedeki bir sýðýnak kompleksine çekildiklerini bildirdikten sonra bir daha baðlantýmýz olmadý. Baþka haber alamadýk. Sürekli irtibat kurmayý deniyoruz. Yakýndaki diðer devriye uyarýldý ve destek için yönlendirildi komutaným”
“Ýkinci devriye uzak gözetimde kalsýn Binbaþým. Cihan’ýn devriyesi onlardan aþaðý deðildi. Paþam, üç operasyon gurubunun havadan bölge güvenlik sýnýrýna indirilip desteklenmesini öneriyorum,” diyerek onay istedi Yarbay.
Þeref Paþa onayla yetinmedi, “Ýlave olarak yerden ZPT desteði ve hava eþliðinde Omegalar ile Cobralarý istiyorum. RPG ve LAW uyarýsý yapýn. Gaz konusunda da dikkatli olun. Topçu desteði için kapasitemiz ne durumda, Oktay?”
“Emrettiðiniz tahkimatlarýn yarýsýna yakýný tamamlandý ve muharebeye müsait durumda Paþam” diye cevapladý Oktay Binbaþý.
“Bütün devriyelere þu an itibariyle acil topçu desteði isteme yetkisi tanýnmýþtýr. Bildirilsin.”
“Emredersiniz Paþam.”
Þehir içinde top ateþi kullanýmý baþka þartlarda sadece düþman topraklarda uygulanabilirdi. O da sivil kayýp endiþesi nedeniyle tartýþmalý bir karar olurdu. Amma Ýstanbul, depremden sonra, hala yarý savaþ alaný ve daðýnýk yerleþim adalarý arasýndaki moloz denizleri halindeydi. Geniþ ve molozdan temizlenmiþ, boþ alanlar da epey fazlaydý. Þehir, yeni inþaatlara ve düzenlemelere raðmen hala yaralýydý.
Þehirdeki çete savaþlarý ve kargaþa orman kanunlarýný tek kanun yaptýðýndan, düzeni saðlamak için mücadele veren Þeref Paþa komutasýndaki 17. Sýðýnak Bölgesi Muhafýz Tümeni farklý yerlerde günlerdir -küçük çaplý çatýþmalarda- çarpýþýyordu ve her an çarpýþmaya hazýrdý. Þu anda da helikopter tamamen silahlý ve savaþa hazýr durumdaydý.
Helikopter kýsa sürede artýk sözü geçen mevkiye ulaþmýþtý. Devriyenin araçlarýndan arta kalanlara bakýlýrsa saldýranlar devriye ile mukayese kabul edecek beceride deðildi.. Bir kitabý okur gibi muharebe meydanýný okuyabilirdi usta bir komutan..
Devriyede süratli hareket eden Humex zýrhlý arazi araçlarýndan iki ve hafif zýrhlý BMP nakliye kamyonlarýndan bir tane ile silahlý ikiþer kiþinin kullandýðý savaþ motosikletlerinden altý tane vardý. Burada bir Humex terk edilmiþti ve diðeri de iki isabetle alevler içindeydi. Terk edildikten sonra vurulmuþtu. Kamyon bir binanýn alt katýndaki dükkana kafadan girmiþti. Araçlar aniden terk edilmiþ olmasýna raðmen terk eðitimli bir biçimde olmuþ ve neredeyse tam bir çember ile siper oluþturulmuþtu. Motosikletler ortada yoktu. Hýzlý ve çevik araçlarýn personeli süratli vur kaç ve çevirmeler için eðitilirdi. Saðlam olmalarý iyiye iþaretti ve Paþa saðlam olduklarýndan emin gibiydi. Savaþ alanýnda çok fazla ceset vardý.. Silahlarý ise çeþitli hafif makineliler, tüfekler ve RPG roketleriydi.. Bu kavþak meydanýnda pek çok patlama izi ve hala yanan bir sürü ateþ çukuru vardý.
“Paþam, baþýbozuk güruh iþine benziyor” diye ifade etti Yarbay.
“Silah kullanmayý bilmediklerini kastediyorsan haklýsýn ama organize olmadýklarýný söylemek doðru olmaz. Ýyi organize olmuþlar. Ve cesetlerin yýðýlma durumuna bakýlýrsa çekinmeden çarpýþmýþlar.. Önceden olsa intihar saldýrýsý derdim ama kitlesel bunalýmýn insanlarý nerelere getirdiðini gördükten sonra þaþýrmýyorum.”
“Paþam, ölüler arasýnda bizim çocuklardan iz göremiyorum. Belki de en kötü ihtimalle yaralýmýz vardýr.”
“Ýnþallah öyledir Yarbayým.. Bu arada, RRP’de iz var mý?”
Bütün askerlerin bileklerinde muharebe istihbarat ve iletiþim amaçlý Asker Veri Ýþlem bilgisayarý AVÝ vardý. AVÝ hem telsiz hem de bilgisayar ve daha fazlasýydý. Farklý modelleri farklý kabiliyetlere sahip, uydu baðlantý kabiliyetli harika bir aygýttý. Uydulardan çalýþan küresel yer belirleme sistemi; GPS, uydular meteor yaðmurunda yok olduðu için çalýþmýyordu. Bununla beraber GPS herhangi bir durumda kapanacak olursa diye geliþtirilen eski moda bir yöntem daha vardý. Yer istasyonlarýndan ve elektronik muharebe destek uçaklarýndan faydalanan RRP için altyapý süratle kurulabilir durumdaydý. Uydularýn yerini tutmasa da sistem kendi bölgende ya da operasyon sahasýnda önemli bir hakimiyete imkan saðlýyordu.
“Ýstasyonlar bu bölgede henüz yeni kurulacaktý Paþam. Kuramadan saldýrýya uðramýþlar. Paþam termal tarayýcýda stadyumun güney yönünde kalabalýk iz gurubu okuyorum. Keþif gözü için yüksekliðe ihtiyacýmýz var.”
“Tamam, Kemal, yükseliyorum ve yavaþça o tarafa ilerliyorum. Silah sistemleri hazýr. Bana ne olduðunu göster. Bu gördüklerimize Mavi 09 diyemem ama Cihan Yüzbaþý bende saðlam bir adam intibasý býrakmýþtý. Bir bildiði olmalý.”
“Cihan ve takýmý çok iyidir komutaným. Büyük Orta Doðu Savaþý’nda cephe ötesinde yüz on gün takviyesiz savaþmýþtýlar. Mavi 09 diyorsa bunu en azýndan on kere düþünüp söylemiþtir. Tek bir þüphesi olsa rapor etmezdi.”
Kemal Yarbay, Cihan Yüzbaþý ve takýmýna büyük saygý ve güven duyardý. Öyle bir savaþta düþman hattý gerisinde yüz on gün tek baþýna ve kendi kaynaklarýný yaratarak çarpýþan bir birlik kahramandan baþka bir þey deðildi.
Omega yarým bir yay ile dönüp ayný anda da yükselme manevrasý ile hedef bölgeye yönelirken hýzý düþüktü ve Paþa gece saldýrý modunu aktif hale getiriyordu.. Az sonra helikopter bir metre yanýndaki birisi için bile bir arabanýn motorundan daha fazla ses çýkarmýyordu, nerdeyse sessizdi. Yaðmur yumuþamýþtý ama hava hala karanlýktý. Uzaklarda þimþekler çakýyordu.
Pervanenin üzerinde bulunan bir metre çapýndaki bir kürecik uzun mesafede etkili ses alýcý ve çeþitli farklý özelliklerde görüþ saðlayýcý bir donanýmdý; Omega’yý sadece saldýrý deðil, saldýrý öncesi tam bir keþif ve istihbaratta da eþsiz kýlýyordu. Bulunduðu konumdan dört metre yukarýya yükseltilebilen küregöz helikopterin bina ya da tepe gibi yükseltilerin ardýna gizlenip görünmeden yükseltinin arkasýný görmesine imkan veriyordu. Týpký þu anda olduðu gibi..
Bu esnada Yeniþehir Operasyon Komutasý; Gökdelen, Omega üzerinden sinyalini güçlendirerek bölgeye sürekli sesleniyor ve devriyeden cevap almaya çalýþýyordu..


Daha sabahýn ilk saatleriydi ve hava günün nasýl olacaðýný açýkça söylüyordu. Devriye ve RRP istasyonlarýnýn kurulumu görevi ile dýþarý çýkacak olan Cihan için tatsýz bir gün demekti bu. Bir sürü savaþ yarasýna sahip olan yýllanmýþ asker böyle ýslak günlerde eski yaralarýndan bazýlarýný þiddetle hissediyordu.. Bir küfür uçtu dudaklarýndan.
“Efendim Komutaným. Bir þey mi dediniz?” dedi hemen yanýndaki Rafael Yüzbaþý. Türk ordusundaki Yahudi kökenli bir subaydý Rafael. Yakýn dost olmalarýna raðmen, binbaþýlýðý bir iki disiplin hatasý yüzünden epey gecikmiþ Cihan’a genelde komutaným derdi.
“Tatsýz bir gün olacak,” dedi Cihan.
Anlamýþtý Rafael. Gülümsedi. “Þahin Baþçavuþ dün bana geldi,” diyerek konuyu deðiþtirdi.
Cihan ilgilenmiþti bununla. Ona doðru döndü.
“Bir sorun mu varmýþ?”
“Olabilir. Niþancýlarýn ikisi birden huylanmýþ,” diyerek gülümsedi. Takýmýn iki niþancýsý iþlerinde çok iyi olmalarýnýn yanýnda kesinlikle hasta paranoyaklardý. “Ýki üç gündür devriye hattýnda anormallik olduðunu söylüyorlarmýþ. Etraf çok sessizmiþ. Levent kuþlar yok diyormuþ, Ural da kedilere takmýþ. Kediden geçilmiyordu þimdi bir tane bile yok diyormuþ,” dedi ve farkýnda olmadan suratý karardý. Aklýna Berusum gelmiþti. Orta doðu savaþýnda Cihan’ýn takýmý üç ay boyunca düþman hattý gerisinde çarpýþýrken bu iki niþancýnýn çýkardýðý savaþ bir noktada takýmýn kurtarýcýsý olmuþtu. Zaten ikisini paranoyak yapan da o savaþ olmuþtu. O savaþtan, öyle ya da böyle, yara almadan çýkan kimse de yoktu..
Cihan da anladý ve hatýralarýn tuzaðýna dalmadan kendine geldi. “Berusum, deðil mi?” diye sordu Rafael’e. Dostunun yüzünde derin acý izleri vardý. Ýnsanlýklarýndan utandýklarý bir yerdi Berusum. Savaþýn çirkin yüzünün en çirkin halini görmüþtüler.
“Evet” dedi silkelenen Rafael.
Ýkisi de bir an durup düþündüler.
“Bu kadarý ile Komutan’a gidip somut bir nedenimiz var diyemeyiz ama niþancýlar vurucu timdeki en iyi gözlerdir. Yola çýkmamýza bir saatten az kaldý. Bütün timi sen kontrol et. Tam donaným ve yedek kitleri de alýn. Bundan hoþlanmayacaklar, böyle bir görev için çok aðýr olacak ama her þeyi alacaklar. Herkes. Bütün devriyelere de uyanýk olma uyarýsý yollat. Fazla dillendirme. Sadece uyarýldýklarýndan emin ol.”
“Her gün çatýþmanýn içindeyiz. Standart donanýmýmýz bile çok iyi. Bu hazýrlýk fazla olabilir mi?” diye cidden merakla sordu Rafael.
“Ýtiraf etmek gerekirse öyle olmasýný diliyorum ama buna inanmýyorum. Batýl inanç sahibi olmak savaþta iyidir Rafael. Uyanýk olmak için sana neden verir. Niþancýlarýma güveniyorum. Bir ay kadar önce ayaklanma guruplarýný birleþtiren birisi olduðu istihbaratýný almýþtýk. Hatýrladýn mý? Ýlgisi olabilir.”

Takým gerçekten bundan subayý, astsubayý ve erleriyle beraber nefret etmiþti. Daha önce de bu olmuþtu. Sorumlularý biliyordular. Sýradan bir görev ne zaman böyle bir kýyafete bürünse bunun altýndan niþancýlar çýkardý. Ve iþin kötü yaný daha önce sadece bir kere yanýlmýþtýlar. Onda da herkes açýkça çok iyi hazýrlýklý olduklarýný gösterdikleri için karþý tarafýn vazgeçtiðini düþünüyordu ve niþancýlarýn orada da haklý olduðuna inanýyordu..
“Bursalý, olum, bu G6 silahý on iki kilo, tam takým muharebe zýrhý ve miðfer dokuz kilo, cephane kitleri on kilo, gaz maskesi, gecegörüþ gözlükleri, erzak..” bu son ikisini bastýrarak söylemiþti; bunlar hava kararmadan dönecek bir tim için fazlaydý.. “..AVÝ, 14’lü Block tabanca, elektrik tabancasý, patlayýcýlar ve el bombalarý. Bunlarý benim yerime sen taþýyacaksýn,” dedi Savaþ. Diðerleri açýkça sýrýtýyordular. Savaþ, Levent’e çok kýzmýþtý.
“Gün bitmeden Erzurumlu poponu bunlara borçlu kalabilirsin. Dua et de haksýz çýkayým,” dedi Levent. O da gülümsüyordu.
“Dua et de haklý çýkasýn” dedi Savaþ. Sonra ne saçmaladýðýný fark edip bir koca küfür savurdu.. Herkes kahkahalara boðuldu ama bunlar açýkça sinirli kahkahalardý.
Ýçinde bulunduklarý durum hoþ deðildi. Önce meteor lafý ile çýkan olaylar, ayaklanmalar, suç olaylarýna ordu destekli müdahale ve sonrasýnda da meteorun düþmesi gereken gün vurulmasý ve sýðýnaklarýn yaralanmasýný takip eden günlerde þehirdeki çatýþmalar.. Savaþta baþka ülkenin insanlarýný öldürmek bile bir yerden sonra bir askerin ruhunda yaralar açýyordu ama kendi ülkenin insanýna silah doðrultup ateþ açmak baþka bir þeydi. Ayaklanma, isyan ya da adý her ne olursa.. Bu askerin insanlýðýný yaralayýp ruhuna iþkence çektiren bir þeydi. Aslýnda savaþýn kendisi baþlý baþýna insanlýðýn en büyük illetiydi.
Rafael aynen emredildiði gibi bizzat donanýmý kontrol etti. Þahin Baþçavuþ bile ekþi bir surat ile yardým etmiþti askerlerin denetlenmesine. Takýmýn rütbelileri de devriye ve istasyon kurulumunda bu kadar silah ve cephaneye iþkence gözü ile bakmýþtý. Hatta Okan Teðmen açýkça aðlamaklý olmuþtu çünkü Hummex 2’deki yedek cephanenin sorumluluðu ona aitti. Bu, bir çatýþma anýnda koca bir mermi sandýðýný yüklenmek demekti.
Sonunda tatsýz bir görev için son kontroller de yapýldý ve istasyon sandýklarý BMP kamyonuna, askerlerin yanýna yüklendi.
“Birinci manga rütbelileri öndeki Hummexde benimle olacak. Ýkici Hummex ikinci manga rütbelilerinin. Panterler iki ön, iki arka ve iki ileri keþif þeklinde guruplanacak. BMP, Hummexlerin arasýnda olacak. Yani standart ilerleyeceðiz arkadaþlar. Bununla beraber herkesin gözünü dört açmasýný istiyorum. Endiþelenmek için yeterince sebebimiz zaten var. Ýstanbul’da hakim deðiliz ve düþmanca hareket eden silahlý guruplarla çatýþmalarýmýz devam ediyor. Son günlerdeki yavaþlamaya dikkatimiz çekildiði için bugün daha bir temkinli olacaðýz,” diye konuþurken üzerindeki kýyafeti gösterdi Cihan Yüzbaþý, “Bu sizin giydiklerinizden daha hafif ya da rahat deðil. Ve ben de sizden daha mutlu deðilim. Hadi gidip görevimizi yapalým olur mu?!”
Askeri ve rütbelisi ile hep bir aðýzdan çýkan tek ses, güçlü ve yýrtýcý bir onay nidasý ile Cihan Yüzbaþý komutasýndaki 51. Vurucu Komando Takýmý araç binip yola koyuldu.

“Ne var o çantada Ural?” diye sordu Hüseyin Çavuþ. Þahin Baþçavuþ nakliye kamyonunun ön tarafýnda Süleyman Çavuþ ile beraberdi. Hüseyin’in askerlerin baþýnda olmasý Þahin’i rahatlatýyordu. Hem Süleyman daha bir geyik bir yol arkadaþýydý ve önlerinde epey yol, bir dolu iþ vardý.
Ural fazladan bir yük olarak taþýdýðý çantayý açýp sýrýtarak gösterdi.
“Oohhhaaa!” nidasý Özgür Onbaþý’dan geldi.
“O düþündüðüm þey mi?” diye sordu Levent.
“S-40 tipi KANN-S mermisi,” dedi Ural gevrek gevrek.
S-40, iki safhalý KANN-S keskin niþancý silahýnýn kullandýðý mermi çeþitlerinden patlayýcý özellikli olanýydý ve zýrhlý araçlarý da etkisizleþtirecek kapasitedeydi.
“Onun bizde olmamasý gerekiyor. Sadece SAT’larýn envanterindeydi. Nerden buldun?” diye aðzýnýn suyu akarak sordu Levent.
“Yeþilköy Baskýný’nda ele geçirdiklerimizden. Numune amaçlý birkaç kutuyu zulaya atmýþ olabilir miyim acaba?” diye gülüyordu Ural.
“Bir kutuyu bana vermezsen seni Þahin’e ispiyonlarým.” diye þakayla tehdit etti Levent. Diðerleri buna gülerken Ural;
“Kardeþim, lafý mý olur? Al bakem,” diyerek bir kutuyu hemen uzattý. Ýki Niþancý da aðýzlarý kulaklarýnda gülümsüyordu.
“Dikkatli kullan birader.”
“Çocuk diiliz abisi. Elimizdeki nedir biliyoruz.”

Yolun baþlarý böyleydi. Þamata ve muhabbetle, tasasýzca ilerlediler. Askerler ölümü en iyi bilenlerdi. Yaþamý da.. Ölümden zaman çalarak yaþadýklarýný biliyordular. Ölümden kaçýþ yoktu. Bu nedenle hayatý gülerek ve neþe ile yaþamayý ve de yeri gelince de savaþmayý çok iyi dengeleyebiliyordular. Askerler sivillerin, sýradan insanlarýn garip bulacaðý bir eðlence ve yaþam tarzýna sahiptiler ve onlar da sýradan insaný garip buluyordular. Bu komikti ve de acýydý.
Tanýdýk ve kontrol altýndaki bölgede ilerledikleri süre boyunca rahattýlar. Yeniþehir Ýnþaat Sahasý dýþýna çýktýklarý andan itibaren yolun rengi deðiþmiþti. BMP’nin kurþun geçirmez branda kasa örtüsünde, askerlerin dýþarýya atýþ yapabileceði atýþ yuvalarý vardý ve þimdi herkes ayakta, silahlarý hazýr biçimde, dört gözle etrafý tarýyordular. Sessiz ve boþ sokaklarda kimseyi görmeden ve hiç bir þey duymadan ilerliyordu devriye.
Yaðmur kalýnlaþýyor ve hýzlanýyordu. Hava bulutlu ve karanlýktý. Koca metropolde deprem ve meteora raðmen hala üç milyon kiþi olmalýydý. Þehir o kadar hasar almamýþtý. Meteor yaðmuru hasarý bölgesel ve aslýnda bu büyüklükte bir þehir ve nüfus için çok zayýftý. Radardan izlendiði kadarý ile düþen meteorlarýn büyüklüðü bir iki metre çapa ancak ulaþmýþtý. Ama meteorlardan daha kötüsü halkýn kendine ettiði idi. Ýnsanlarýn deliliði sýnýr tanýmamýþtý. Ayaklanmanýn karmaþasý ve suç dalgasý çok kan ve gözyaþý akýtmýþtý. Ýnsanlarýn çoðu korku ve dehþet içinde bulabildiði her delikte yaþamaya çalýþýyor ve saklanýyordu. Otorite ve kanun olmadýðýnda orman kanunlarýnýn neler yapabileceði ve insanýn ne kadar çirkinleþebileceðini görmek askerlerin kendi vatandaþlarýna silah çekme konusundaki çekincelerini kýsa sürede çok zayýflatmýþtý. Her þeyden önce onlarýn da aileleri vardý ve birilerinin kendi ailelerine bunlarý yaptýðýný düþünmek onlarý çok etkilemiþti.
Ýki saat boyunca ilerlediler ve planlanan hakim noktalara RRP istasyonlarý olan çanta boyutlarýndaki cihazlarý ve antenlerini yerleþtirip kamufle ederek görevlerini yaptýlar. Sonra iþler deðiþmeye baþladý.
Motosikletli birimler olan Panterler AVÝ iletiþim kanalýndan görüntülü bir mesajla ilginç bir durum bildiriyordu.
“Cihan Yüzbaþým, Kedi 3 bildiriyor. Bu görüntüyü alabiliyor musunuz?”
Görüntüde yeþil yosunla kaplý sokaklar ve meteor hasarý olduðu belli olan hasarlara sahip binalar vardý. Yosunlarýn arasýndan yer yer ilginç tropikal aðaç ve bitki kümeleri de fýþkýrýyor gibiydi. Yani buna benziyordu en azýndan.
“Görüyorum Kedi 3. Deniz seviyesinde misiniz?”
“Rakým tam olarak yüz elli bir Komutaným. Þehitler Tepesi’nin güney kýsmýnda burasý. Kuzeydoðu, Stadyum bölgesinin en kuzey ucu. Etraflýca araþtýrma için izin istiyorum.”
“Ýzin verilmedi Kedi 3. Bizden çok öndesin. Mevkini koru. Sana doðru geliyoruz.”
“Anlaþýldý, tamam.”
“Kedi 4 ve Kedi 6. Önden gidip Kedi 3 e katýlýn.”
“Anlaþýldý.”
“Yoldayýz. Tamam.”
“Biz de gidelim. Sür Cengiz.”
“Emredersin Komutaným.”
“Komutaným, meteorlarýn boðazda yol açtýðý tsunami o rakýma çýkabilir mi?” diye soran Melisa Üsteðmen’di. Narin ve haným hanýmcýk bir doktora göre savaþ þartlarýnda inanýlmaz bir sertlik ve askerlik sergileyen bu subayýn halleri Cihan’ý hep þaþýrtýyordu. Bazen ukala bir çokbilmiþ bazen ise tam bir iyi öðrenci tavýrlarý ile öne çýkýyordu.
“Denizbilimci deðilim ama o rakým bir yana benim gördüklerimi siz de gördünüz. Rüya deðildi, deðil mi?”
“Ben sizinle ayný fikirdeyim komutaným. Bir ay su altýnda kalsa bile o halde olmamalýydý orasý” diyen Murat Üsteðmen idi.
Genç Dilaver Teðmen heyecanlanmýþtý.
“Ne demek oluyor o zaman bu gördüklerimiz?”
“Gidip göreceðiz Teðmenim,” dedi Cihan Yüzbaþý.
Ve yola çýkmýþtýlar..
Daha on dakika yol almýþtýlar ki öncüden mesaj geldi. Miðferlerinde bulunan kameralar ve AVÝ’leri sayesinde bütün tim üyeleri sesli ve görüntülü haberleþebiliyordu.
“Temas bildiriyorum. Saklanýyorlar.”
Ve ayný anda da arkadaki Panterden bir mesaj geldi. Bu aslýnda tam bir feryattý.
“Pusu! Pusu! Pusu! Arkayý kapatýyorlar! LAW ve RPG görüyorum! Kalabalýklar!”
Cihan Yüzbaþý ilk kez pusuya düþmüyordu. 51. Vurucu Komando Takýmý da ilk kez pusuya düþmüyordu. Ayný emri birçok aðýz ayný anda haykýrýrken emri bütün takým süratle ve eðitimini aldýðý þekilde uyguluyordu.
“Araç terk et!!”
“Araç terk et!!”
“Araç terk et!!”
Araçlar terk edilirken 51.takým; Yalnýz Kurtlar, siper alarak yayýlýyordu ve roketlere toplu hedef olmamak için süratle hareket ediyordu. Silah sesleri patlamýþtý. Yoðun ateþ altýndaydýlar. Roketler havada uçuþmaya baþlamýþtý. Bu ilk atýþlar pusuya düþenlere epey umut vermiþti. Savaþ deneyimli takýmýn her üyesi kýsa sürede düþmanýn iyi niþancý olmadýðýný biliyordu ama sevinmek için çok erkendi.
Cihan takýmýnýn durumunu görebiliyordu. AVÝ’si bütün takým üyelerinin yakýnlarda olduklarý sürece saðlýk durumu ve yer bilgisini ona söyleyebiliyordu. Ama Kediler uzaktaydý ve uydular ile GPS olmadan arazi þekilleri ile mesafe engelleyiciydi.
“Kedi 1! Kediler ne durumda?!” diyerek en yakýn ve ulaþýlabilir Panter’e seslendi.
“Saðlam ve süratle bu tarafa akýyorlar.”
“Sizden tam keþif istiyorum. Saflarýnýn arkasýnda kalýn. Ýyi deðiller ama kalabalýk gibiler. Ateþ güçleri ve sayýlarý bilgisine ihtiyacýmýz var”
“Anlaþýldý. Mesafeli keþifteyiz.”
Cihan adamlarýna döndü. Mermiler havada uçuþuyordu. Pusucular bir Humex’i güç bela vurmuþtu ama arkasýndaki Okan oradan çoktan uzaklaþmýþtý. Bir binanýn alt katýndaki dükkana kafadan dalmýþ ve saðlam bir siper bulmuþ olan kamyondaki guruba katýlmýþtý.
“Rapor verin! Herkes saðlam mý?!” diye AVÝ’den seslendi Cihan.
Ýlk cevap veren Þahin Baþçavuþ idi. “BMP saðlam ve tam teçhizat. Ýyi bir örtümüz var. Þimdilik idare ederiz. Okan Teðmenim de yanýmýzda.”
Rafael Yüzbaþý da aynen cevapladý.
“Humex 2 tayfasý saðlam ve tam yüklü. Yer deðiþtirip tutunuyoruz. Saðlam bir mevzi arýyoruz.”
Yaðmur saðanak halde yaðýyordu. Ýstanbul sokaklarý her yaðmurda olduðu gibi yine dereler gibi akýyordu. Þimþeklerin ýþýklarý bulutlu ve karanlýk havayý yýrtýp duruyordu.
Cihan Yüzbaþý aðzýný açacaktý ki bir roket siper aldýklarý köþe baþýný ýskalayýp az ileride patladý. Etrafa beton ve çam parçalarý alevlerle beraber patladý. Cihan Yüzbaþý kendini yüz üstü yere atarken alevler ve cam parçalarý, beton ve tuðla molozlarýyla beraber üzerinden akýp geçti.
O daha ayaða kalkamadan BMP gurubu topçu tüfeði ve roketatarlarý ile karþý saldýrýya baþlamýþtý. Þahin Baþçavuþ ve askerlerin çýkýþý çok etkiliydi. Niþancýlar roketçileri bir bir indiriyordu ve boþta kalan zamanda da ýskalamadan diðerlerine destek oluyordu. Ýki tane topçu tüfeði, iki tane G6 aðýr makineli ve iki tane ROM roketatarlarý vardý. Kalan takým üyelerinin hepsi piyade katili adý ile ünlenmiþ çok hýzlý ve güçlü bir silah olan FAMAC piyade tüfeði taþýyordu. Silah dipçikten yüz yirmi mermilik bir þarjörle besleniyordu ve doldurmadan daha uzun süre kesintisiz ateþ etme imkaný vererek ateþ üstünlüðü saðlýyordu. Savaþ gurubu bu haliyle çok etkiliydi. Silah ve donaným üstünlüðü, eðitim ve savaþ deneyimi ile birleþince bu kaçýnýlmazdý.
Þimdiden düþmanlarý aðýr kayýplar vermiþti ve pusu daðýtýlacak gibiydi.
Ama öyle deðildi. Düþman kayýp veriyordu ama pusu daðýlmýyordu. Sel gibi akýyordular. Düþenin yerini yenisi alýyordu. Böðürüp gýrtlaktan anlaþýlmaz haykýrýþlarla saldýrýyordular. Yalnýz Kurtlar el bombalarý ve aðýr makineli desteðinde bir saldýrýya kalktýklarý esnada düþmanýn da aynen sertlikle karþýlýk vermesi ve ölerek karþý koymasý üzerine geri çekildiler. Sayý üstünlüðü çok fazlaydý.
Cihan küfretti. Düþman ölüm pahasýna saldýrýyordu. Böyle çýlgýnca, fanatikçe bir direniþi en son savaþta görmüþtü. Ayaklanmanýn delirttiði insanlar bile bir yerde kýrýlýp geriliyordu. Ama burada öyle deðildi.
“Kedi 2 bildiriyor. Sayýlarý çok fazla. Çevrenizde silahlý beþ yüz kiþi var. Kedi 4 bu yöne ilerleyen iki yüz kiþilik bir gurup bildiriyor. Geri dönüþ yolunu barikatla kapatan gurup da yüz kiþi kadar. Tam evlerinin ortasýndayýz. Tek açýklýk kuzeydoðu yönünde. Yaya kaçýþ mümkün. En zayýf hat burada. Sadece otuz kýrk kiþi sayýyorum.”
“ O halde uzaklaþma pahasýna o yönü kullanacaðýz. Ama bu konuda içim rahat deðil, bir salak bile bu kadar büyük bir güç varken bu kadar zayýf bir kenar býrakmaz. Bir þey biliyor ya da planlýyorsa o baþka.”
“Üzerinize kapanacaklar Komutaným. Binalar sizi bir süre koruyabilir ama roket atýþý yoðun ve bu binalar ise bunu kaldýramaz. Dar alandasýnýz.”
“Baþka þansýmýz olmadýðýný biliyorum..” diyordu Cihan ama konuþmasý AVÝ’ den herkese seslenen bir uyarý ile kesildi. Melisa Üsteðmen’in sesiydi bu.
“Gaz maskeleri! Gaz maskeleri! Kimyasal silah kullanýyorlar! Gaz maskeleri!”
Tek bir soru ve tereddüt olmadan takýmýn doktorunun uyarýsý ile herkes gaz maskelerini takmýþtý.
Çatýþma sürerken, bir yandan da gerçekten düþman, turuncu el bombasý benzeri silahlarla saldýrýsýný yeni bir þekle sokmuþtu. Kurtlar da buna sert cevap veriyordu. Silahlar isabetle ateþleniyor ve el bombalarý ile topçu tüfeði atýþlarý kalabalýklarý havalarla uçuruyordu. Çevreye sarý ve turuncu renkli toz bulutlarý saçan bombalar gaz maskeleri sayesinde etkisiz olsa da yer yer görüþü iki taraf için de engelliyordu.
Cihan, sürüne koþa, ateþ altýnda ilerlemiþ ve etrafýnda mermiler výnlarken doktorun yanýna ulaþmýþtý.
“Yüzbaþým! Murat Üsteðmen etkilendi. Bilinci kapalý.”
Daha bir þey soramadan bir mesaj daha geliyordu.
“Komutaným, düþman yaralýlarýndan birinin yanýndayým! Buna inanmayacaksýnýz ama bu adamýn bildiðimiz türden insan olduðunu sanmýyorum.”
Bu noktada Þahin Baþçavuþ konuþmadan sadece miðferinin kamerasý ile görüntüleri aktardý. Yaralý düþman polis üniformasý giyiyordu. Cüssesi çok kaslýydý ve aþýrý derecede kýllýydý. Gözleri de akýna kadar kapkaraydý. Parmak uçlarý týrnaksýz ve etsiz, sýrf pençe misali kemiktendi. Ölmek üzere olduðu belli olan düþmanýn nefretle sýkýlý diþlerinde ise sivri azý diþleri ve keskinlik göze çarpýyordu. Et obur vahþi bir hayvaný andýran bu düþmanýn attýðý þeyler ise Þahin’in deyimi ile “..bir tür kocaman bitki tohumu ya da öyle bir þey gibi..” idi.. Patlayarak çevreye sarý dumanlar, toz bulutlarý yayan bu þey gerçekten de býçakla kesilince bir bitki tohumu gibi görünüyordu.
“Bu ne s…. böyle?!!” diye koca bir küfür savurdu Savaþ.
“Neler oluyor burada!?” diye kendi kendine baðýrdý bir diðeri.
“Yarma harekatýna hazýr olun. Ýstikamet kuzeydoðu. Bayýr yukarý köþeleri siper alarak süratle ilerleyeceðiz. Bu sokaklardan akmaya devam edecekler ama önemi yok. Bayýrý bir kez aþarsak stadyumun yanýndaki metro giriþine kadar arkamýza düþmek zorundalar. Saðlam bir bina orasý. Parça parça destekli çekilirsek oraya kadar ulaþmak sorun olmaz. Niþancýlar önden gidip yerleþecek. En son aðýr makineliler ve topçular benimle gelecek. Panterler! Biz yoldayýz. Gözlerimiz olun. Destek ulaþana kadar kör kalmak istemiyorum! ” dedi Cihan.
“Anlaþýldý Komutaným. Uzaktan devam ediyoruz.”
Ve birkaç dakika süren pozisyon yenilemelerin ardýndan harekete geçildi. ROM roketleri çemberin zayýf kýsmý olduðu bildirilen kenarý parçaladý ve cesetlerin üzerinden atlayarak koþtu Kurtlar. Aðýr makineliler ve topçu tüfekleri arkalarýndan sel gibi akan düþmaný yavaþlatýp daðýtýyordu. Saklanmak ve adým adým izlemek zorunda kalan düþman arkalarýndayken Kurtlarýn büyük bölümü yeni direnç noktalarýný hazýrlamak için önden gidiyordu. Bu arada Cihan Yüzbaþý da Gökdelen ile ikinci kez baðlantý kurup yeni bilgileri ulaþtýrýyordu. Burada bir Mavi 09 vardý!
Çekilmeleri karþý taraf için hayli kanlý olmuþtu. Düþmanýn, zýrh ya da çelik yelekleri olsa bile, ki yoktu, Kurtlar’ýn silahlarý en kýyýcý özel harekat silahlarýydý ve onlarý çok iyi kullanýyordular. Buna karþýlýk güruhun silahlarý genelde M16, G3 ve MP5 gibi Kurtlar’ýn zýrhlarýnýn dayanýklý olduðu türden silahlardý. Hem zaten yaralanmalara sebep olacak türden dik açýlý bir isabete yol açacak kadar yaklaþtýrmýyordular düþmaný.
Az bir zaman sonra niþancýlar metro sýðýnaklarýna giden terk edilmiþ giriþe ulaþmýþ ve binanýn üçüncü katýna saðlam bir mevziye silahlarýný kurmuþtular. Önlerinde yaklaþýk sekiz yüz metrelik bir bulvar ve oradan arkalarýnda düþmanla çekilecek dostlarý vardý. KANN-S ikinci safhasý hazýrdý. Dokuz yüz metre ve üç bin metrelik iki safhalý atýþ kabiliyetli silah yere oturtulup ilave parçalarý takýldýðýnda üç bin metreye etkiliydi. Bir mermiyi o mesafeye bir buçuk saniyede, hassas bir isabet oraný ile ve üç dört kiþiyi delecek bir güçle gönderiyordu. Yere mýhlanmýþ ve iyice baðlantýlarý sýkýþtýrýlmýþ koca niþancý silahý üç bin metreden parmak izi alabilecek teleskobik dürbünü ile atýþa hazýrdý. Gurup da yerleþmiþ ve barikatlar kurup mevzi hazýrlýyordu.
“Arka ve yan kapýlar çelikten ve kapalý. Tuzakladýk komutaným,” diyerek Þahin Baþçavuþa bildirdi Süleyman Çavuþ.
“Bina içi temiz ve yaklaþma istikametleri tuzaklandý komutaným. Sadece ön cepheden gelebilirler” diye rapor verdi Hüseyin Çavuþ.
“Biz de ön kapýyý saðlamlaþtýrdýk Þahin. Niþancýlar sadece roketçileri gözetleme emri aldý. Gerisine karýþmayacaklar. ROM’cular ikinci katta. Yanlarýnda Okan ve Dilaver var. Zemin katý on FAMAC kolluyor. Hazýrýz” diye ifade etti Rafael.
“Hazýrýz komutaným” diyerek kararlý bir ifade ile baþýný salladý Þahin Baþçavuþ.
“Komutaným, hazýrýz,” diye AVÝ’den bildirdi Rafael.
“Yoldayýz!” diye cevapladý Cihan, “Özgür, Kazým, Savaþ, Zülküf! Ricat ediyoruz! Tekrar ediyorum derhal ricat! Geri çekiliyoruz! Mevzi yerleþti!”
Emir aynen alýnmýþtý. Hemen uygulanmaya baþlandý. Çekilme süratle baþladý. Sýzma ve operasyon sonrasý süratle uzaklaþma konusunda Kurtlar kadar iyi olan timler sayýlýydý.
“Ricat!”
“Ricat!”
“Ricat!”
“Ricat!”
Geride düþman akýþýný korkunç ateþ gücü ile baský altýnda tutan beþli ateþi býrakýp süratle aralardan ve köþelerden, yanmýþ araba ve otobüs enkazlarý arasýndan koþturmaya baþladýðýnda ilk bocalama sürecinin ardýndan düþman da peþlerinden hücum etti ve arkalarýndan bayýrý devirip bulvara adým attý.
Adým atmalarý ile de en öndeki RPG roketatarý taþýyýcýsý göðsünü parçalayýp geçen bir KANN-S mermisi ile ikiye bölündü. Mermi yoluna devam etti ve arkasýndaki cephanecisini de vurup sýrtýndaki yedek roketleri patlattý. Ceset parçalarý havada uçuþtu. Þanslý bir atýþ ve çekilenlere zaman kazandýran bir geliþmeydi bu. Düþman yavaþlamýþtý. Ayaklanmanýn aylardýr yol açtýðý yýkým ve þiddetin göstergesi olan bulvardaki otobüs, araba enkazlarýný siper alarak ilerlemeye baþlamýþtý. Yine de ölüyordular.
Cihan durup geriye baktý. Düþen düþmanýn roketlerini diðerleri yükleniyordu. Hafif silahlar býrakýlsa da roketlerin çoðu hemen el deðiþtiriyordu. Mavi 09 vermiþti ve kararýnýn arkasýndaydý. En azýndan uzaylý deðilse bile bunlar sýradan bir durum deðildi ve bunun bildirilmesi gerekliydi. Umutsuzluk için bir neden yoktu. Savaþ bu hali ile daha bitmemiþti ama savaþta kazalar olabilirdi! Bildirmesi iyi olmuþtu. Koþmaya devam etti.

Çatýþma sertti. Düþman gelmiþ ve kapanmýþtý. Beþ dakikadýr aðýr bir ateþ gücü ile savaþan Kurtlarýn çevresi ceset çemberi olmuþtu. Bir iki roket binayý vursa da bunun çok daha fazlasý ateþlenemeden niþancý mermileri ile yere düþmüþtü. Sonra uyarý mesajý geldi.
“Kedi 1! Kedi 1 bildiriyor! Doðudaki arterden size akan kalabalýk hareket görüyorum. Bunlar da ne böyle!! Neler oluyor Komutaným!”
AVÝ’lerin ekraný çatýþma sürerken göz ucu ile kontrol edildi. Motosikletli Panter birimi vur kaç ve istihbarat için donanmýþ bir birimdi. Sahip olduklarý özel teleskobik görüþ cihazlarý çok kabiliyetliydi. Ayrýca iki kiþilik motosikletlerin model uçak büyüklüðünde bir keþif helikopteri fýrlatma-yönetme kabiliyeti vardý. Havadan aktarýlan bu görüntülerde herkesi donduran þeyler görmüþtüler.
“Bu ne böyle!!”
“Allahým!”
Küfürler þaþkýnlýk kadar korku izi de taþýyordu. Çok kalabalýktýlar.. Ve kesinlikle bugüne kadar böyle bir þey görmemiþtiler.
“Kangal kadar büyükler ama köpek deðiller!” dedi Levent.
“Örümceðe de benziyorlar” diye þok olmuþça konuþtu Ural. Kaný donmuþtu. Terliyordu. Korkuyordu. Bin tane vardý bunlardan. Ve hepsi de üzerlerine doðru koþuyordu!
“Ateþe devam Kurtlar! Ateþe devam! Önce elimizdekilere bakalým! Buraya ulaþmalarý beþ dakikadan önce olmamalý! Ateþe devam!”
Ve ateþ yeniden sertleþip öfke ile yüklenerek düþman insan güruha vurdu.
“Cephane raporu!! Cephane Raporu!”
Þahin Baþçavuþ herkesi süratle kontrol etti.
“Yedeklere geçtik. Harcadýðýmýz kadar daha var komutaným” dedi.
Bu yetmeyecekti. Destek ulaþana kadar direnebilmeleri tek þanslarýydý. Kendi baþlarýna buradan çýkamazdýlar. Cephane olmadan bunu yapamazdýlar.
Bunlarý düþünürken bina içinden gelen Block tabancasý sesleri ile hepsi arkalarýna döndüler! Yaralýlarý; Murat Üsteðmen, silahýný çekmiþ ve yattýðý yerden yanýndaki Melisa Üsteðmen’e mermi yaðdýrýyordu. Cihan Yüzbaþý ve Þahin Baþçavuþ ayný anda bellerindeki elektrikli tabancaya uzanýp týbbi müdahale esnasýnda zýrhý çýkarýlmýþ Murat’ý vurdular. Murat yere baygýn düþerken Þirin Yüzbaþý hemen doktorun yanýna koþtu. Melisa’nýn miðferini ve zýrhýný çýkarýp yarasýna baktý. Bir parça rahatlamýþ bir halde konuþtu, “Haklýymýþlar. Yeni zýrh yakýndan Block atýþýný durdurabiliyor. Sadece bayýlmýþ. Ýyi olacak.”
Þaþýrmaya ve soru sormaya vakitleri yoktu..
Herkes yine dikkatini dýþarýya verirken Þahin Baþçavuþ, Cihan Yüzbaþý’ya seslendi, “Komutaným, Þuna bakýn.”
Murat’ýn gözlerini gösteriyordu.
Rafael çok nadir küfür ederdi ve þaþkýnlýk ve öfke ile beraber aðzýnda koca bir küfür çýktý.
“Aynen komutaným,” dedi Savaþ.
Murat’ýn gözleri de kararýyordu. Derin nefes alýyor ve titriyordu. Terliyordu. Teri sarý renkteydi. Vücudu zangýr zangýr sarsýlýyordu.
“Baðlayýn, kelepçeleyin. Ýki üç kat baðlayýn.” dedi Cihan, “Þirin, Melisa’yý ayýlt. Az sonra herkese ihtiyacýmýz olacak.”

Yalnýz Kurtlar son çarpýþma için bütün silah ve cephanelerini kolay ulaþýlýr bir þekilde önlerine yerleþtirirken Omega’nýn güçlendirdiði sinyallerle Gökdelen, Kurtlar ve Panterler ile baðlantýyý saðlamýþtý. Az sonra Paþa ve Cihan konuþuyordu.
“Yetiþebilmenize sevindik komutaným. Cephanemiz yedeklerde ve çok kalabalýk düþman saldýrýsý altýndayýz.”
“Mavi 09 bildirmiþsiniz Cihan?”
“Komutaným siz karar verin. Doðu istikametinden yaklaþan bine varan sayýda olasý düþman mevcut. Bir dakikaya burada olurlar. Tanýmlamakta güçlük çekiyoruz.”
Burada araya süratle ve heyecanla Kemal Yarbay giriyordu. Göz küresinin teleskobik optikleri ekrana her þeyi seriyordu.
“Komutaným!! Þuna bakýn!” sesi dehþet doluydu!
Paþa bela gördüðü zaman tanýyacak bir askerdi. Sesinde askerleri için endiþe ve acele týnýsý vardý. Sesi eyvah ediyordu!
“Bakacak zaman yok Kemal! Bakacak zaman yok! Bu ne Allah’ýn belasý böyle!” dediði anda helikopteri binanýn arkasýndan kaldýrmýþ ve ileriye süratle hamle etmiþti. “Kemal otomatik top kumandasý bende, roket ve füzeler sende! Buraya bir baraj kuruyoruz!” Ateþe baþlamýþtý Paþa.
Pilot miðferi nereye baksa otomatik top o yöne dönüyor ve Paþa tetiði asýldýðýnda oraya saniyede yüz mermi fýrtýna gibi vuruyordu.. Roketler ve füzeler kalabalýk ve sýkýþýk bir halde koþturan düþman yaratýk sürüsünü kýsa sürede parçalayýp çok küçük bir guruba indirmiþti. Paþa’nýn durmaya niyeti yoktu. Ama uyarý geldi.
“Niþancý konuþuyor, Komutaným, roketçiler helikoptere doðru yöneliyor. Görüþümün dýþýna kayýyorlar,” diye bildirdi Ural.
“Niþancý 2, Bende de durum ayný komutaným,” dedi Levent.
“Yeniden konumlanýyorum. Anlaþýldý çocuklar,” diye bildirdi Paþa.
Omega konumlanýrken Cihan karþý saldýrý emri verdi ve Kurtlar binadan çýkýp düþman hatlarý arasýna daldý. Son el bombalarý ve roketler savruluyordu..

Kýsa sürede artýk yakýn çevre tamamen güvenlik altýndaydý çünkü üç Blackhawk helikopteri de beþ dakika sonra atmýþ kiþilik tam donanýmlý bir vurucu destek indirmiþti. Çevrelerinde on Cobra ve iki Omega saldýrý helikopteri ile dikey iniþ kabiliyetli nakliye uçaðý olan Hurricane’lerden birinin indirdiði iki Zýrhlý Personel Taþýyýcý yerlerini almýþtý.
On dakika sonra çevre emniyeti yerden ve havadan tamamen saðlanmýþtý. Þeref Paþa’nýn helikopteri yere inmiþti ve Paþa çevreyi inceleyip süratle bilgi alýyordu. Hava karanlýktý, iç karartýcýydý..
Çatýþmanýn cereyan ettiði bu geniþ bulvar hem önceki enkazlar hem de þimdi bu koca güruhun kanlarýyla ürkütücü bir manzaraydý. Parçalanýp yarýlmýþ köpek ve insan cesetleri yaðmurla birleþince bu yüksek Ýstanbul tepesinden dört bir yanýna kýzýl ve yeþil kan nehirleri akýyordu..
Keþif esnasýnda insansý ve köpeksilerin arasýnda canlýlara rastlanmýþtý.
“Ne yapalým Paþam?” diye sordu Kemal Yarbay.
Paþa bir an durup düþündü. Ne yapýlacaðýndan çok onlarý nasýl isimlendirmesi gerektiðini düþündü.
“Ýnsansýlarýn hepsini yanýmýza alýyoruz. Emniyetli bir biçimde Gökdelen’deki revire götürelim. Bu canavarlarýn içinden bazýlarýný da istihbarat amaçlý incelemeliyiz. Silahlý muhafýzlarla nakledeceðiz. Gökdelen’e bilgi verin hazýrlýk yapsýnlar. Kalanlarý öldürün.”
“Emredersiniz Komutaným.”
Herkes hala gaz maskelerini takýyordu çünkü bu köpeklerin vücudundan da yer yer spor bulutlarýnýn patladýðýný görmüþtüler ve þimdi cesetleri bile ara sýra spor püskürtüyordu. Yaðmur altýnda maskeli bir halde alana yayýlmýþ askerlerin hepsi savaþ alaný ve çatýþma görmüþ gazilerdi. Ama burasý baþkaydý; burasý açýkça sinirlerini bozmuþtu.
Az ileride Kurtlar bu köpek yaratýðý inceliyordu. Etrafta iki yüze yakýn bunlarýn cesetlerinden vardý.
“Ýyi ki silahsýzlar” dedi Savaþ.
“Müdür, süratlerini gördün mü!?” diye sordu Kazým.
“Bir tanesi ikinci kata hiç yavaþlamadan örümcek gibi týrmandý a.. k..” diye bir küfür savurdu Yaþar.. “Þarjörün yarýsýný boþalttým ama hala kýpýrdýyordu o.. ç..”
“Ben birini tek atýþta bitirdim, üzerime koþuyordu. Tam kafadan vurmasý koþarlarken kolay” dedi Okan Teðmen.
“Yaþar vurmasaydý biri beni biçiyordu, akþam helvamý yerdiniz artýk,” derken yaratýðýn ayný zamanda koþarken bacak olarak kullandýðý dört ön kolunu iþaret etti Faruk Onbaþý.
Kasatura gibi kocaman pençelerden her elinde üçer tane vardý. Altý ayakta koþup iki arka ayaðýnda yükseliyor ve sonra dört ayak kolu ile pençelerini savuruyordu. Yüzünde bir örümcek gibi pek çok göz ve örümceðimsi bir aðýz yapýsý vardý. Korkunç aðýz uzuvlarý hem diþ hem kýskaç gibiydi ve bir insanýn göðüs kafesini umarsýzca parçalayabilirdi.
“Ýyi ki silahsýzlar. Süratleri umurumda deðil. Cephanem olduðu sürece bunlarla uzaktan dövüþürüm. Ama yaklaþýrlarsa teke tek kalmak istemem,” dedi sinirlice gülümseyen Savaþ.
Sessizce bu konuþmalarý izleyen Paþa ve Cihan da ayný fikirdeydi.
“Derhal bu bölgeye izleme istasyonlarý kurulsun ve uzak takipte kalýnsýn. Kemal, Gökdelen ve Tepeyurt subaylarý brifing için Gökdelen’de hazýr bulunsun. Yer devriyeleri zýrhlý olacak ve asgariye inecek, konumumuzu güçlendirmeliyiz. Nöbetçileri arttýrýn. Ýzleme istasyonlarý kurulumu en kýsa sürede bitecek. Hava gücü kýrmýzý alarma geçsin. Tam savaþ durumu Yarbayým. Þu kuzeydeki bölgenin de havadan yüksek keþfi için Tepeyurt’tan bilgi alýn, yeni pistlerin inþaatý ne durumda öðrenin. Süratli çalýþtýklarýný biliyorum ama tek pist yeterli deðil. Meteor yaðmurunun etkilerini olabildiðince silmeliyiz. Uçaklara ihtiyaç duyabiliriz. Bu lanetin ne olduðu belli deðil. Sürprizleri sevmem.”
Ýþte böyle konuþtular ve herkes hemen iþinin baþýna koþtu.

Gün öðleni devirip akþama kavuþtuðunda Sýðýnaklar bölgesi olan Tepeyurt’tan gelen subaylar ve Yeniþehir bölgesindeki vurucu üs olan Gökdelen’in subaylarý Paþa’nýn istediði toplantýda hazýrdý.
Þeref Paþa toplantý salonuna girmek üzere iken AVÝ’sinden bir mesaj geldi.
“Söyle Oktay.”
“Komutaným uzun mesafe baðlantýlarýnýn bir kýsmý uygun durumda! Ankara hatta Komutaným!”
Paþa süratle yürüdü ve salona girdi. Herkes selam için kalkarken oturmalarýný iþaret etti.
“Oktay toplantý salonuna baðla. Büyük ekran.”
“Geliyor Komutaným.”
Bir iki saniye içinde Baþkent Genel Kurmay Sýðýnaðý ile baðlantýdaydýlar.
Þeref Paþa hattaki kiþiyi tanýyordu. Kara Kuvvetleri Komutaný Hikmet Paþa’ydý bu. Bir eski dost daha..
“Paþam!” oldu Hikmet Paþa’nýn ilk sözü. Þaþkýnlýk vardý sesinde.
“Komutaným, üst düzey komutamýz bana kadar, meteor yaðmurunda kaybedildi. Komutamýz þu anda Þeref Paþam’da” diye süratle açýkladý Kemal Yarbay.
Hikmet Paþa kayýplarý düþündü bir anda. Sonra teselli ile içindeki karanlýk biraz aralandý.
“Kara haberler ama sonunda Þeref Paþam orada duruma hakimken en ufak bir zafiyet söz konusu deðil. Sizi aramýzda görmek çok güzel Paþam.”
Aslýnda alýþýlmadýk ve tamamen gayri nizami bir durumdu ama bu olaðanüstü þartlar altýnda, Paþa’nýn emeklilikten gayri resmi dönüþü Hikmet Paþa tarafýndan sözlü ve resmi bir biçimde onay almýþtý!
Paþa baþýyla sessizce selamladý.
“Bununla beraber bizde de benzer kayýplar söz konusu ve zaman içinde telafisi güç olabilir. Genel Kurmay 1. Sýðýnaðý tamamen yok oldu. Yüksek Komutanýn büyük bölümünü ve pek çok askerimizi kaybettik. Üçüncü gündü. Genelkurmay Baþkanýmýz ve Jandarma Genel Komutanýmýz da þehit oldular. Baþbakan þans eseri 2. Sýðýnak'ta olmasa onu da kaybedecektik. Bununla beraber iyi geliþmeler de var. Ýletiþim kýsmen normale döndü ve elektromanyetik partikül yüklü meteor hareketleri duruldukça tamamen düzelmesini bekliyoruz. Meteor’un tek parça halinde vurmadýðýný biliyorsunuz. Son saatlerde savunma önlemleri ile en azýndan parçalanmasý mümkün oldu. Küçüklerin fýrtýnasý az deðil elbette ama Uzay Komutanlýðý’ndaki uzmanlarýmýz bunun da kýsa sürede durulmasýný bekliyorlar. Bunun en kötüsünü atlattýk.”
“Bir tehdit söz konusu olabilir Paþam. Sadece bize özel bölgesel bir oluþum olabilir ama..” diyordu Þeref Paþa ama Hikmet Paþa atýlýp sözünü kesti. Sesi heyecanlýydý.
“Kod Mavi 09 mu Paþam!?”
“Bilginiz var mý Paþam?”
“Bütün üst düzey Generaller beþ yýl önce bilgilendirildiler, Komutaným. Meteor’da parazit bir yaþam formu olduðu ve uzaylý bir ýrk tarafýndan meteorlarýn yayýlmacý tohumlar gibi kullanýldýðý söylenmiþti. Küresel Güvenlik Örgütü evrende yalnýz olmadýðýmýzý ve bilinen üç ýrk içinde Kovan adý verilen bu tehdidin bizim için en büyüðü olduðu bildirmiþti. Hepimiz dehþete düþmüþtük. Þaka deðildi ve bu bilgi kanýmýzý dondurmuþtu. Çarpýþma sonrasý her ne olursa olsun bu düþmanýn dünyaya ayak basacaðý ve geliþip insana yok etmek için saldýracaðý bildirilmiþti. Sanýrým bize destek olan uzaylý bir güç de söz konusu ama bilginin dýþýnda pek bir yardýmlarýnýn olamayacaðý bildirilmiþti.”
Hikmet Paþa bir süre sustu ve kimsenin aðzýnýn býçak açmadý bu bir iki dakika boyunca.. Bu öyle kolay sindirilecek bir bilgi deðildi. Meteor düþüyor dendiðinde ortalýk karýþmýþtý. Þimdi uzaylýlar meteorla geldiler ve bizi yok edecekler deniyordu. Bu bir kabus olmalý diye düþünüyordu herkes. Herkes uyanmak istiyordu. Bildikleri dünyayý geri istiyordular!
Paþa o kadar da etkilenmemiþ gibiydi. Büyük acýlar görmüþ bir asker ve komutan olarak bazen duyarsýzlýk derecesinde soðukkanlý olduðu çevresinde bilinen bir durumdu.
“Bugün ilk kez karþýlaþtýk. Çarpýþtýk ve þimdilik kazandýk. Ýlk istihbarat sonuçlarýmýz çok ayrýntýlý deðil. Ama Karadeniz sahilinden daðlarý saran yosunumsu, çimenimsi bir bitki örtüsü çember halinde geniþliyor. Farklý bir orman örtüsü geliþimi gözlemlendi. Bir noktada sýçrama ile Ýstanbul’a kuzeydoðudan giriþ yaptýðýný tespit ettik. Bir bio-kimyasal ajan aracýlýðý ile süratle insan aklýný kendi silah arkadaþlarýna çevirebildiðine dair tecrübe edindik. Gaz maskesi kullanýmý þimdilik bizi koruyor gibi. Ayrýca canlý ele geçmiþ insan ve yaratýk örneklerine sahibiz. Bilgilerimizi paylaþmalýyýz.”
“Elimizde kýsýtlý bilgi var ve sadece ana hatlar. Ama size hemen bir dosya gönderilmesini saðlayacaðým. Paþam, bu bir düþmandýr. Doðasýnýn süratli ve yayýlmacý olduðunu ilk baþtan söyleyebilirim. Ýstanbul içindeki yayýlýmý durdurmalýsýnýz. Bunlar, gezegenlerin kendi canlý nüfusunu kullanarak istilasýný hýzlandýrýyor. Bir metropolü ele geçirmeleri büyük bir felaket olabilir.”
“Korkarým o konuda geç kalmýþ olabiliriz. Bilgilerimizi karþýlaþtýralým ve salim kafa ile bir deðerlendirme yapalým.”
“Size bir bilim ekibi gönderebilmeyi isterim ama burada hala bazý bölgeler meteor yaðmuru nedeni ile uçuþa elveriþsiz. Kýymetli insan gücü kaybý büyük zaafa yol açabilir.” diye konuþtu Hikmet Paþa.
“Ýnsan demiþken Hikmet Paþam.. Bir an evvel düzen saðlanmasý da þart. Ýnsanlar hala bizim halkýmýz ve onlarla savaþýp onlarý öldürmektense onlar için savaþýp ölmeye daha meraklýyým. Ayaklanma baþlarý süratle kesilmeli.”
“Ne öneriyorsunuz Paþam?”
“Ýmkanlar dahilinde, tespit edildikleri anda gece timleri ile baþlarýn alýnmasýný.”
“Kazalar olabilir.” diye sordu Hikmet Paþa. Onun da bunu düþündüðü ve tartmakta olduðu anlaþýlýyordu.
“Vücudu kurtarmak için kolu verebiliriz Paþam. Kuru ve yaþ olayý. Bu þart.”
Hikmet Paþa onaylar bir edayla baþýný salladý.
“Yapacaðýz ama zaman alacak. Bir yandan da düzeni tesis ve yeniden çarklarýn dönmeye baþlamasýný saðlamak zorundayýz.”
“Ýrtibatý koparmayalým Hikmet Paþam.”
“Ýrtibatý koparmayalým Þeref Paþam.”
Konuþmalar böyle oldu ve Subaylar bir süre daha o gün olanlar hakkýnda bilgilendirilip yeni emir ve görevlerle hemen vazifelerine koþtular. Artýk akþam ve sabah yoktu. Sadece uyunacak ve yemek yenecek kýsýtlý saatler arasýnda durmaksýzýn bir mesai vardý. Paþa Ankara’dan Kovan ile ilgili dosyayý toplantýdan hemen sonra almýþtý ve hemen inceleyip gizliliðine raðmen askerlere ve bütün sivil üs personeline bile daðýttýrmýþtý. Savaþtaydýlar ve düþmaný herkes tanýyýp bilmeliydi.
Paþa sabah ilk iþ ilk inceleme sonuçlarý için revire gitmiþ ve bilgi almýþtý. Buradaki donaným son derece iyiydi ve kapasite düþük bile olsa tam kabiliyetli minik bir hastane olarak anýlmayý hak ediyordu. Ayrýca görevli doktor ve personel de çok iyiydi. Yeniþehir bölgesinde özel teþebbüs imkanlarýyla yapýlan, devlet sýðýnaklarýna giremeyenlerin kaldýklarý bu sýðýnakta kalanlar önemli ve deðerli kiþilerdi. Sýðýnaklarýn kapasitesi ve kura çekimi nedeniyle dýþarýda kalýp kendi baþýnýn çaresine bakmýþ sanatçýlar, bilimadamlarý, ve zenginler ile ünlülerden bir topluluk artýk Gökdelen’in sýnýrlarýnda ve himayesinde idi.

“Sizi dinliyorum, Hocam,” dedi Paþa, demir hücrede ve elektrikli parmaklýklarla muhafaza edilen yaratýðý bir kez daha incelerken. Aralarýnda hava geçirmez çift kat laboratuar izolasyon camý vardý. Dört silahlý ve zýrhlý muhafýz da camýn hemen yanýndaydý. Yaralý yaratýk Rapor’da da yazdýðý gibi bir günden kýsa sürede ayaða kalkmýþtý ve saðlamdý.
Profesör Doktor Cemil Akça deðerli bir bilimadamý idi ve yaratýkla o ve diðer iki profesör ilgileniyordu.
“Dosyayý inceledikten ve subaylarýmýzdan bilgi aldýktan sonra süratle elimizden gelenin en iyisini yaptýk, Paþam. Genel hatlar bize ulaþtýrdýðýnýz dosya ile ayný. Süratle iyileþiyor, hýzlý, güçlü. Pek zeki deðil gibi ama aptal da deðil. Daha ziyade bir þekilde böcekler gibi, uzaktan bir kraliçe tarafýndan yönlendirildiði doðru dersek, bu da normal. Yüzemiyor. Týrmanma kabiliyeti mükemmel. Tek silahý pençeleri diyemeyiz; Sýrtýnýn iki yanýnda spor kesecikleri var ve patlayan bir kese rapordaki gibi civardakileri solunum yolu ile etkiliyor. Bunun tazelenme süresi minimum iki saat. Elektrik ve ateþe bizden daha dayanýklý deðil. Ama soðuk testinde çok güçlü çýktý. Yine de sýfýr altý sýcaklýklarda metabolizmasý ve hareket kabiliyeti önemli ölçüde yavaþlýyor. Derisi sert ama tam bir zýrh da sayýlmaz. Gövdesinden aldýðý hasarlara çok dirençli ama kafasýna tek bir iyi darbe yeterli. Gövdede; tam göðüs ortasýnda, zýrhlý bir kutu misali bir kemik kafes içinde, dayanýklý iki kalbi var. Buradan hasar alýrsa ölüyor ama zorluðunu siz de takdir edersiniz. Ýlk incelememiz bu yönde Paþam. Çalýþmalarýmýz devam ediyor.”
“Askerimizin ve yaralý insansýlarýn durumu nedir?”
“Þu anda bilinçleri kapalý. Uyutmak zorunda kalýyoruz. Yaralarý ciddi olanlardan bazýlarý öldü. Ama diðerleri süratle iyileþiyor. Paþam, sürat kelimesi de hafif kalýr. Altý aydan önce yataktan doðrulamayacak yaralýlar neredeyse tamamen iyileþtiler. Bununla beraber kurtulmak için öyle çýlgýnca çabalýyorlar ki kendilerine zarar vermesinler ve kontrol altýnda tutabilelim diye uyutuyoruz.”
“Eðer raporlardaki bilgiler bu durumda geçerli ise en kýsa süre spor etkisine maruz kalan Murat. Onu iyi izleyin Doktor. Ýlk önce o bilincine kavuþmalý. Bize ne söyleyebilirse kardýr. Ýnsanlarýn uzak bir irade ile kukla gibi yönlendirilmesi ile ilgili daha çok bilgiye ihtiyacýmýz var.”
Þeref Paþa bir süre sessizce düþündü. Köpekcek adý verilen yaratýða döndü. Düþmanýn en kalabalýk saldýrý gücü olarak tanýmlanan ve karþý karþýya olduklar mevcut tehdit buydu.
“Yüzemediðinden emin miyiz?”
“Raporda da öyle yazmasý bir yana test ettik Paþam. Yüzemiyor. Gazlara dayanýklý ciðerleri olduðu doðru ama suda boðuluyor. Bir dakika içinde çýrpýnmasý duruyor ve ölüyor.”
“Bu iyi. Kemal, Þantiye depolarýnda bir sürü iþ makinesi yatýyor. Biraz ortaçað kaleciliði oynayalým. Sýðýnaklarda ve askeri personelde operatörler vardý. Gökdelen birinci ana güvenlik çemberinin dýþýna içi su dolacak bir hendek istiyorum. Mayýn tarlasýný da ekle buna. Yatmak ve aðlamak devri bitti. Herkes bir iþle uðraþacak. Okulu da açýn ve öðretmenlere sýnýf verin. Zorunludur bu dediklerim. Sivillerin boþ durmasýný ve düþünecek vakit bulmasýný istemiyorum. Bir milyon sivilimiz sýðýnaklarda boþ oturuyor. Savaþ askerlerin iþi, siviller yaþayabilsin diye çarpýþýyorsak yaþamalýlar. Bu günden itibaren baþladýk. Sivil imkanlarý Gökdelen’in iç çevre düzenlemesinden inþaata kadar aklýna ne geliyorsa oraya aktar. Subaylardan bir kaçýný buna ata. Yaratýcýlýk yapabilirler. Güzel bir kýþla istiyorum, çalýþan ve kara kara düþünmeye vakti olmayan umutlu bir kýþla istiyorum. Yaþamýn yavaþtan da olsa yeniden kurulmasý þart. Askeri kapasiteyi de arttýrýn. Savunmalar saðlamlaþtýrýlsýn. Stratejik noktalara beton ve çelikten ateþ sýðýnaklarý yapýn. Ýçine aðýr makineli, alev makinesi, elektrikli parmaklýklar vesaire ve gatling ya da bu türden bir þeyler ile bolca cephane doldurun. Piyade silahý ve cephanesinde sýkýntýmýz yok, bunu kullanalým. Bu dediklerimin aynýsý Tepeyurt için de geçerli. Þimdi Gökdelen’e geçelim de savaþ baltalarýmýzý çýkartalým. En son ne durumdayýz bakalým.”

Az sonra Gökdelen’in kalbinde, adýnýn kaynaðýndaydýlar. Sadece ufak bir espri farký ile. Yeniþehir’in en yüksek binasý olan atmýþ katlý bina iþ merkezi olmasý için planlanmýþtý. Ama meteor olayý patlak verince inþaatý camlarý bile takýldýktan sonra durdurulmuþtu. Derin temelindeki çok katlý bodrumu saðlam bir sýðýnaktý ve bu koca bodrum vurucu üssün operasyon komuta merkeziydi.
“Geliþme var mý Oktay?”
Oktay Binbaþý, “Boðaz’da iki gemimiz ile az önce baðlantý kurduk komutaným” derken odadaki herkesin aðzý bir anda bir þakaya güler gibi kulaklara kadar varmýþtý.
Paþa da farkýnda olmadan gülümseyerek sordu.
“Bu güzel bir haber ama sevinçten fazlasýna gülüyor gibisiniz.”
“Afedersiniz Paþam. Safir 2 sýnýfý en yeni savaþ gemimiz Ergenekon ve Derya C sýnýfý en yeni denizaltýmýz Malazgirt baðlantý kurduklarýmýz.”
“Ve…” diyerek sordu Paþa.
“Komutanlarý Temel Albayým ve Dursun Yarbayým”
Þeref Paþa bir an öylece durdu kaldý.
“Atýyorsun!?” dedi Paþa.
Paþa güzel bir kahkaha attý. Kemal Yarbay ve sonra da Oktay Binbaþý ve diðerleri ona katýldýlar.. Uzun uzun hep beraber gülüþtüler buna.
“Oy anacýðým oy. Bu uzun bir savaþ olacak gibi..” diye güldü Paþa.


Kemal Yarbay öðleden sonraki günlük toplantý da en son haberleri Paþa’ya ve diðer bölüm sorumlularý ile birlik komutanlarýna iletiyordu. Bu toplantýlar artýk her gün yapýlacaktý çünkü Ankara ve diðer pek çok nokta artýk ulaþýlabilir durumdaydý. Her saat yeni bir yerler, yeni kurtulanlar ses veriyordu. Ve yeni yardým çaðrýlarý alýyordular.
“Ankara raporundaki bilgi ve tanýmlamalar ýþýðýnda keþif uçuþlarýmýzý geniþ alana yaydýk ve gerçekten farklý tiplerde koloniler ile geniþ bir alana yayýlma saðladýðýný tespit ettik. Keþif uçaklarýmýz Karadeniz açýklarýnda iki yüzen koloni tespit etti. Rapordaki tanýmlamalar ýþýðýnda ikisinin de maden söküm kolonisi olduðunu söyleyebiliriz.”
Burada araya Tepeyurt’ta görevli en üst rütbeli havacý olan Cenk Binbaþý girdi.
“Þimdi bu bitki ve böcek kökenli yaratýklarýn canlý bitki binalar ile su yüzeyinden deniz tabanýna kök salýp, topraðýn derinlerindeki demiri, petrolü, metali, cevheri emip bize düþman olarak yumurtladýðýný mý söylüyoruz!?”
Cevap veren Profesör Doktor Cemil Akça idi.
“Radyasyonu emen, metalleri topraktan alýp depolayan, rüzgara tohum saçýp yayýlan, spor püskürtüp kendini savunan, hayvan ve böcekleri tuzakla yakalayýp yemek yapan bitkiler dünyaya yabancý deðil. Bunlarý gezegenimizin kendi sakinleri de yapýyor. Ama bu denli evrimleþip tek bir amaca kilitlenen kolektif bir organizma deðiller; bir iradenin kontrolünde deðiller ve kapasiteleri çok önemsiz. Lakin görüldüðü üzere durum budur. Bilgiler ayrýntýlý deðil ve araþtýrmalarýmýz çok yetersiz ama bunlar kesin ki gezegenin kaynaklarýný bir savaþ endüstrisi gibi söküp iþleyebilme ve canlý silaha, askere dönüþtürme kapasitesi mevcut.”
Raporda okunanlarýn bu denli yetili bir aðýzdan yorumlanmasý her þeyi daha bir baþka hale sokmuþtu.
Kemal Yarbay tatsýz sessizliði hemen daðýtýp devam etti.
“Ana koloniyi tespit edemedik. Bulduklarýmýz maden kolonileri ve bunlarýn asker tabir edeceðimiz köpekceklerden; adýnýn bir askerimiz koydu ve öyle kaldý, ..” kýsa, gergin bir gülüþme oldu, “dediðim gibi köpekceklerden üretme kabiliyeti yok. Civarda tespit edilen ve bugünkü hava saldýrýsýnýn bir diðer hedefi olan þehir içindeki bölgeler ise sadece ikmal korularý ve spor kolonileri olarak isimlendirdiðimiz ileri sýçrama tahtalarý. Ýstihbarat uçuþlarýmýz sürüyor. Maden üslerini izleyip ana koloni ile bir baðlantý yakalamayý deneyeceðiz. Bu arada Edirne ve Çanakkale ile iletiþim saðlandý. Kovan sorunu hakkýnda bilgilendirildiler. Otorite tesisi ve suç dalgasý onlarýn en büyük sorunlarý. Ve son yeni haberlerimiz çok iyi yönde. Ankara, Ýç Anadolu’daki petrol kuyularý bölgesini ayaklanmacý topluluklardan arýndýrdýðýný bildirdi. Bildiðiniz gibi Kocaeli Petro-Kimya tesisimiz de saðlam ve bölgede düzen neredeyse tamamen saðlanmýþ durumda. Boru hattýnýn Boðaz dibindeki kýsmýnda onarým bitmeden iki ikmal tankeri dolusu yakýtý deniz yolu ile teslim aldýk. Benzin ve jet yakýtý akýþýmýz yakýnda normale dönecek. Ankara, iç kaynak üretim ve iþleme kapasitesinin bir ay içinde rayýna gireceðini söylüyor. Bu da yeterli bir süre. Meteor sonrasý dönem için sýðýnaklar hazýrlanýrken en iyi senaryo düþünülerek ve kýsa sürede gücümüze kavuþabilecek þekilde hazýrlanmýþtýk ve bu da aþaðý yukarý böyle bir durumdu.. Yani Kovan olmasa..”

Gece yarýsý olduðunda Karadeniz Kalkaný Operasyonu baþlamýþtý. Artýk top uçaklardaydý. Tepeyurt’taki yeraltý hangarlarýndan inþaatý taze bitmiþ pistlere sýralanan otuz F16 kalkýþa geçiyordu. Bunlar birinci saldýrý gurubu idi. Hedefleri doðrudan deniz üzerindeki kolonilerdi. Ýkinci gurup Omega helikopterlerinin yerinde ve anýnda keþfi ile saldýrýya baþlayacaktý. Bu gurup, Omegalarýn verdiði hedeflere nokta atýþý yapacak olan on adet F22 savaþ uçaðýndan oluþuyordu. Orta Doðu Savaþý sýrasýnda, Türkiye’ye satýþlarý çok gürültülerle; Ýsrail lobisinin desteði ile, Amerikan senatosundan geçmiþti. Ýsrail ile ayný cephede savaþmak onlarý hava kuvvetlerine kazandýrmýþtý. Yeni Türk politikasý Meteor öncesi dönemde Orta Doðu ve dünyayý þekillendirecek yeni bir dönemin iþareti idi. Ama Meteor araya girmiþti.
Uçaklar yarým saat sonra Karadeniz açýklarýndaydý ve hedef radarlarýndaydý. Uçaklar AVÝ’nin araç versiyonu olan ASAVÝ ile iletiþim halindeydi.
Saldýrý gurubundaki bir F-16 son teknoloji keþif donanýmý ile yüklüydü.
“Kartal 1. Þahingöz bildiriyor.”
“Devam et Þahingöz.”
“Hala yaptýðýmýza inanamýyorum Ayhan. Sanki bir rüya gibi.”
“Ne yazýk ki deðil Kaan. Buna ne kadar çabuk uyum saðlarsak yapýlmasý gerekeni o kadar iyi yapabiliriz.”
“Haklýsýn Ayhan. Tarayýcýlarým Hedef 1 ve 2 üzerinde yeni yer oluþumlarý ve hava hareketi okuyor. Ankara Raporu’na dayanarak konuþursak Kolonilerin üçüncü geliþim safhasýna girdiðini söyleyebiliriz. Sanýrým.”
“Sanma Kaan. Kaþif sensin. Muhakemene güvenildiði için o uçaðý uçuruyorsun.”
“Bildiriyorum. Þahingöz, Karadeniz Kalkaný ve Gökdelen için bildiriyor. Koloniler Safha 3 emaresi gösteriyor. Tekrar ediyorum, koloniler Safha 3 emaresi gösteriyor. Hedef 1 ve Hedef 2 de yeni yer oluþumlarý gözlemleniyor. Tanýmlanamýyor. Hedef 2 üzerinde kalabalýk hava hareketi. Pek yavaþ hava hareketi düzenli ve kuzey – güney doðrultusunda kuzeye akýyor.”

Safhalar olarak tanýmlanan süreç önemliydi. Kovan bitki ve böcek yaþamlarýnýn birleþimiydi. Binalarý bitkidendi ve araçlarý, gereçleri de canlýlar idi. Canlý binalar asker, silah ya da iþçi türünde çeþitli Kovan yaratýklarýný bir atölye; bir fabrika gibi üretebiliyordu. Bazý binalarýn en çekirdek kovan canlýsý olan larva üretim kabiliyeti vardý. Kovan larvalarý bina ya da kraliçelerin aþýlamasýna göre farklý canlýlara dönüþüyordu.
Böcek aðýrlýklý olmasýna raðmen Kovan’ýn askerleri için kullandýðý gen bankasý geniþ bir yelpazeye yayýlýyordu. Bir Kovan; bir yeni Kraliçe ve onun yeni istilacý filosu yolu ile yayýlýrken tamamen Ana Kovan ve Ana Kraliçe’nin bilgi birikimi ile yola çýkardý. Tohumlardan geliþmeye baþladýðýnda ise her canlý gibi zamanla büyümeye ihtiyaç duyardý. Bu geliþimi bir tür koza içinde ve belirli dönemlerde yaþardý. Bu dönemlerin; safhalarýn, sonunda gen bankasýndaki kodlu bilgilerin yeni parçalarý açýða çýkýp koloniye yeni kabiliyetler kazandýrýrdý.

Gökdelen’de fikirler yürütülüyordu.
“Ne diyorsun Kemal?”
“Paþam, savunma kurduðunu ve de ana üsse nakliyelerini yakaladýðýmýzý düþünüyorum. Ya da en azýndan askeri bir üsse.”
Paþa baþýný salladý.
“Karadeniz’in karþý yakasýndan hiç haber alamadýk mý Oktay?”
“Hiç ses yok Paþam. Sýfýr saati öncesinde de oralarý çok karýþýktý Paþam.” diyerek Meteor düþmeden önceki ayaklanmalarý ve karmaþayý iþaret etti.
“Öyle ama..” diyerek büyük savaþ ekranýný iþaret etti. Þahingöz’ün alýcýlarýnýn aktardýðý bilgiler operasyon merkezindeki ekranda anýnda yerini alýyordu, “..adamlarýn hava sahasýna doðru gidiyorlar ve onlarý izlersek ya da keþif için çok yaklaþýrsak yanlýþ anlaþýlabiliriz. Ýletiþimimiz yok ve artýk yeni bir dünya var beyler. Sýnýrlarýn deðiþime son derece müsait olduðunu, fýrsatçýlýða gün doðduðunu fark ettiniz mi bilmem. Bunu ben böyle düþünüyorsam onlar da düþünecektir.”
Paþa iyi bir noktayý iþaret etmiþti.
“Operasyon uluslararasý deniz ve hava sahalarý dahilinde yapýlacak. Rus sýnýrlarýný geçmek bir yana yaklaþýlmasýný bile istemiyorum. Durumun vahametini operasyon güçlerine bildirin ve Komutamýzdaki, iletiþimdeki bütün üslere de bilgilendirme mesajý geçin.”
“Paþam, ya karþý kýyýnýn o kýsmýnda bunu görecek bir otorite yoksa ve oradakilerin yardýmýmýza ihtiyacý varsa?” diyen ses Tepeyurt Operasyon Komutasýndaki Cenk Binbaþý’nýn sesiydi.
Paþa sadece bir an düþündü.
“Bana Ankara’dan Hikmet Paþa’yý bulun. Hemen.”

Konuþmalarý kýsaydý. Hikmet Paþa bu durumla çok ilgilenmiþti.
“Paþam, Ruslarla iliþkilerimiz stratejik olarak çok iyiydi ve þu andaki duruma raðmen hiçbir subaylarýnýn durumu yanlýþ deðerlendireceðine ihtimal vermiyorum. Ülkelerimiz Baþbakanlarý arasýnda politikanýn ötesinde dostluk ve muhabbet vardý. Bütün imkanlarý zorlayýp onlara ulaþmayý ilk önceliklerimiz arasýna katýyorum. Bu arada siz sonuna kadar operasyonu yürütmekte benim de desteðime sahipsiniz.”
“Kelimeleri çok dikkatli seçiyorsun Hikmet,” diyerek komutan odasýnda geçen ikisi arasýndaki konuþmada gülümsedi Paþa. “Hikmet, sadece þartlar gerektirdiði için döndüm. Hem faal kýdem durumum da senden düþük. Bana emir vermekten çekinme.”
Hikmet Paþa açýkça dehþetle sýçradý.
“Olur mu öyle þey Paþam! Ben, siz, kalk oradan Hikmet, diyesiniz diye beklerken siz neler diyorsunuz. Paþam sizden iyisi þu anda ordumuzda yok. Müsaade edin, Komutayý size devredeyim.”
Bunlar olur þeyler deðildi. Þeref Paþa bir anda silah arkadaþýný içine düþtüðü pek çok sorunu düþündü. Hikmet’in yükü aðýrdý ve kendi durumu da ona ayrýca yük oluyordu. Bir süre sessizlik oldu.
“Hikmet, beni olaðanüstü þartlarla yüz yüze olduðumuz için resmen 17. Sýðýnak Bölgesine ve görev sorumluluk sahasýna komutan ata. Rütbem sabit kalmak þartýyla ama görev mevkimin yetkileri ile.”
Hikmet Paþa bir an düþündü. Sonra yüzü rahatladý. Dostça gülümsedi.
“Paþam hem küçüldünüz hem de daha bir büyüdünüz. Büyüksünüz.”
“O senin büyüklüðün Hikmet Paþam.”

Uçaklar emirlerini almýþtý ve saldýrý Ýstanbul’daki kara hedeflerine ve Karadeniz’deki su üstü hedeflerine ayný anda baþladý.
Ayhan Binbaþý, Filonun ve hatta hava kuvvetlerinin en iyi pilotlarýndan oluþan Yýldýrým Binbaþý’nýn gurubuna yeni emirlerini veriyordu.
“Yýldýrým senin gurubun silahlarýný saklasýn. Sizin göreviniz havadaki hedeflerin Þahingöz ile takibi. Üslerini bulabilirseniz hedefiniz orasý.”
“Anlaþýldý. Uçan böcekleri izleyip yuvayý baþlarýna geçireceðiz.”
Ayhan duruma hemen uyum saðlamýþ olan arkadaþýna güldü.
“Böcek vurmaya hevesli gibisin.”
“Ýnsanýn kullandýðý uçaklarý vurmaya hevesli olmamý mý tercih edersin?”
Bütün hava gurup ve yer istasyonlarý konuþmalarý duyabiliyordu. Ayhan bir an aklýnda bu sözleri ve doðruluðunu tarttý. Türkiye’nin kendisinin baþlatmadýðý ve saldýrýya da uðramadýðý bir Büyük Ortadoðu Savaþý’na dahil olmasýnýn sonucu aslýnda Türk askeri üzerinde derin izler býrakmýþtý. Üst düzey Devlet ve Ordu kademesi de durumdan nefret etmiþ ama savaþa dahil olmamanýn yaratacaðý geleceðin daha da aðýr sonuçlarý olacaðýný görmüþtü. Hava kuvvetleri pilotlarýnýn savaþtaki etkinliði sonucu hýzlandýrýp daha az kana dökülmesini saðlamýþ olsa da, pilotlar hedeflerinin sadece hedef olmadýðýný biliyordu. Yer ve hava hedeflerinde imha edilenler insanlar idi.
“Haklýsýn Yýldýrým. Bu savaþtýðýmýz en iyi savaþ olabilir. Temiz bir savaþ.”
Filonun en dalgacý pilotu Mehmet araya girdi.
“Böcek ezmedin galiba Binbaþým. Ölümleri iðrençtir. Sen buna temiz savaþ mý diyorsun?”
Gülüþmeler yerde ve havada kýsa ve de gergindi.
Az sonra dokuz uçak, hýzý saatte iki yüz kilometreyi geçmeyen kocaman nakliye böceklerinin peþindeydi.
Uçuyordular ama kanatlarý yoktu. Raporlarda, böbrek taþý misali, vücutlarýnda oluþan taþlarý vücut elektrikleri ile manyetikleþtirebildikleri ve uçuþ kabiliyetini bu yolla kazandýklarý yazýlýydý. Zamanla bir evrim geçiriyor, gaz ve yanma tabanlý bir itici kuvvet yardýmý ile süratleri birkaç misli artabiliyordu. Ama þu anda çok yavaþ ve basit hedeflerdi.
Diðer yirmi bir uçak ilk hedefi vuruyordu.
“Birinci gurup beni takip etsin arkadaþlar. Þunlarý bitirelim.”
Suyun üzerinde yüzen bin metre çapýnda bir yeþil adaydý vurduklarý. Kalýn ve dayanýklý bir yosun tabakasý olan oluþum canlý bir toprak olarak tanýmlanabilir özelliklere sahipti. Üzerinde kozaya benzeyen yeni oluþumlar vardý ve ilk keþifteki gibi yer yer beþ ile elli metre çapta daire þeklinde havuzlar da vardý. Merkezdeki ana þekil yüz metre çapýndaydý. Üst üste binmiþ iki kubbeydi ve üstteki kubbe þekil alttakinin yarýsý kadardý. Merkezinden yaklaþýk yüz metre boyunda bir kule dikit yükseliyordu. Bu yüz metre çapýndaki büyük kubbenin çevresinde de on tane elli metrelik kule iliþikti. Ana yapýnýn çevresindeki onu saran beþ tane maðara giriþine benzer oluk istihbaratta görüldüklerinden daha büyüktü. Yeni oluþumlar ise açýkça zayýf biçimde yeþil renkle ýþýldayan iki tip kozadan oluþuyordu. Rapordaki tanýmlamalara göre bunlar asit çiçekleri ve roket dikitleri olarak tanýmlanabilirdi. Yer ve hava savunmasý için bitkisel savunma inþaatlarýydý bunlar.
“Yerde dolaþan bir þeyler görüyorum” dedi Mehmet.
“Komayýn!” diyerek ilk füzeyi gönderdi Ayhan Binbaþý.
“Omuz üstünde baþ!” dedi Tuna Yüzbaþý ve ikinci füzeyi attý.
“Yosun üstünde böcek!” diyerek üçüncü füzeyi attý Mehmet Yüzbaþý.
Onlarý diðer uçaklar izledi ve birkaç dakika içinde bütün yer hedefleri vurulmuþtu. On dakika içinde ayný þey iki kez daha tekrarlandý. Ýstanbul hedefleri ve Karadeniz’deki ikinci hedef ayný þekilde sorunsuzca vuruldu. Cephanelerini boþaltmýþ olan uçaklar üsse dönüþ yoluna çýktýklarýnda Þahingöz ve üçüncü savaþ gurubu Rus hava sahasýna girmiþti.

“Yýldýrým görüyor musun?”
“Görüyorum Kaan. O þeyler asit çiçeklere..”
“Bir dakika Yýldýrým! Ýletiþimde bir þeyler var! Ruslar!”
Rus birliðinde bir mekanize karakol komuta aracý vardý. Radarlarla baðlantýsý olan bu kocaman komutan zýrhlýsý, müttefik Türk uçaklarýnýn þifreli dost sinyalini iþleyebilen Dostateþi Çözümleyicisine de sahipti. Yaklaþan uçaklarý hemen tanýmýþtý komutan.
Ýngilizce seslenen iletiþim aciliyet doluydu.
“Türk uçaklarý! Türk uçaklarý! Mavi 09! Mavi 09! Havaya saldýrý kabiliyetleri var! Uzaklaþýn! Uzaklaþýn! Rus kara saldýrýsý geri çekiliyor! Helikopter saldýrý gurubumuz yok edildi! Aðýr kara saldýrý kabiliyetleri mevcut!..”
Ýletiþim bir sürü ses ve parazite boðulduðunda Kaan Yüzbaþý seslenme fýrsatý buldu.
“Rus yer birliði! Rus yer birliði ! Pozisyonunuzu okuyorum! Durumunuz nedir?!”
Bir dakika boyunca sadece koþuþma ve mekanik sesler ile çýðlýklar baðrýþmalar duyuldu.
“Yapamayacaðýz! Tepeye sýðýnmaya çalýþýyoruz! Bizi öldürecekler! Ýki sýðýnaðý ele geçirdiler! Kendi ordumuz bize karþý savaþtý! Karadeniz sahilini kaybettik! Bizi öldürecekler!” derken iletiþim bu defa koptu.
“Þahingöz, þimdi bu böceklerin hava savunma kapasitesini bir deneyelim.”
“Aklýnda ne var?”
“Ben ve iki uçak dalýyoruz. Diðerleri beklemede kalýn.”
“Anlaþýldý.”
“Serkan ve Ayþe, peþime takýlýn”
“Geldim.”
“Takýlýyorum patron.”
F16’lardan üç tanesi dalýþa geçmiþti ve süratleri sayesinde birkaç dakika içinde Rus birliði ile görsel temas saðlanacaktý. Ýrtifa bin beþ yüz metre altýna düþtüðünde, yaklaþýrken Þahingöz’ün gördüðü Kovan siteleri ellerinde olaný atmaya baþlamýþtý. Asit çiçeklerinin saldýrýsý sarý ýþýltýlarý ile gatling uçaksavar topundan sadece biraz daha farklýydý ve daha yavaþtý. Buna karþýlýk atýþ yoðundu.
“Tepelerin arka yüzünde kalalým. Ayrýlýn ve dalýn!” diye bildirdi Yýldýrým. Uçaklar ayrýlýp süratle tepelere doðru bir yay ile yeniden konumlandýlar.
Bir dakika içinde artýk savaþ önlerindeydi.
“Allah kahretsin! Gökdelen, o þeylerin cüssesini görüyor musun!?” diyen Yýldýrým’dý.
Yerdeki sahne kýyamet gibiydi. Rus birliði açýkça sýkýþmýþtý ve bir beþ dakika sonra tamamen bitecekti. Düþman çok kalabalýktý ve yanlarýnda Rapor’da adý geçen dev savaþ böceklerinden vardý. On dört metre uzunlukta ve yedi metre yükseklikteki böcekler inanýlmazdý. Koca oval gövdesi kalýn kabuktandý ve dört kalýn örümcek ayaðýnca taþýnýyordu. Koca gövdenin arkasýndan yukarýya ve öne doðru uzanan kalýn kuyruðun ucundaki namlu misali oluktan koca asit yumaklarýný top atýþý gibi fýrlýyordu.
“Topçu böcek diye tanýmlanan yaratýk bu!” diye bildirdi Þahingöz. “Burada beþ tane var! Havaya ve yere atýþ kabiliyeti var!”
Yýldýrým hemen emirlerini verdi.
“Ayþe, yangýn bombalarý! Tepe çevresinde baraj kur! Serkan önce topçularý bitirelim! Haydi!!”
Üçlü gurup süratle hedeflerine dalýþa geçti. Yangýn bombalarý ilk atýþta tam yerine oturmuþtu. En kalabalýk iki kanatta köpekcekler ile Rus birliði arasýna ateþten birer duvar oturmuþtu. Ýkinci tur atýþ da yerine oturduðunda Ruslar bir ateþ çemberi ile korunacaktý. Ama eðer topçu böcekleri bitirilemezse Rus birliði yok olacaktý.
Ýki uçak için yerdeki bu beþ koca tank kolay hedeflerdi. Isýya güdümlü füzeler hedeflerini seçtiði anda ateþlendiler! Füzeler uçtular ve süratle hedeflerini vurdular. Koca böceklerin derisi ÞAHÝ füzelerinin tahrip gücüne denk deðildi. Koca bir ýþýk þenliði ile fosforlu sarý yeþil ve alev alev bir patlamaydý ölümleri. Bu böcekler çok ateþli ölüyordu. Yanlarýnda yakýn duran köpekceklerden de pek çok kayýp olmuþtu.
Ýkinci dalga saldýrý için konumlanma esnasýnda kalan düþman takipçiler sadece köpekceklerdi ve onlar da tepenin ateþsiz iki açýk kenarý önüne kümelenip saldýrýya hazýrlanýyordu. Rus birliðinde iki ZPT ve bir ZTT vardý. ZTT’nin taret kulesindeki otomatik topu saniyede on atýþ yapýyordu ve patlayýcýlý mermiler vurduðu yerde kalabalýk bir gurubu parçalayýp atsa da düþman sayýsý çok fazlaydý. Yerdeki birkaç yüz kiþilik asker gurubu hava desteðine raðmen ümitsizce çabaladýklarýný düþünüyordu. Hatlarý yarýlýyordu.
Köpekcek güruhu saldýrýya kalktýðý anda Ayþe Üsteðmen’in attýðý bombalar hedefi tam isabetle vurdu ve ateþ çemberi kapandý. Ýki uçaðýn saðlý sollu geçiþlerinde fýrlattýklarý roketler ve vulkan topu atýþlarýyla da çember dýþýndaki güruh iyice daðýlýp seyrelmiþti. Sonra yere bir üçüncü sorti saldýrý ve bir dördüncü sorti yapýldýðýnda artýk F16’lar yakýtlarýnýn güvenli geri dönüþ sýnýrýna dayanmýþtýlar. Hem geriye de yerdekilerin tepenin üzerinden yaðdýrmaya devam ettiði mermilere hedef olan birkaç yüz köpekcekten baþka bir þey kalmamýþtý.
Bu esnada Þahingöz de boþ durmamýþ ve Ruslarýn yakýndaki hava üssü ile iletiþim saðlanmýþtý. Nakliye helikopterleri ve savaþ uçaklarý Rus birliðinin önceden yaptýðý çaðrýlar sonucu zaten yoldaydý ve Mig29’lar görüþe bile girmiþti.

“Bize iþ býrakmamýþsýnýz Osman,” diyerek son on yýldaki sýký askeri iliþkilerde geliþen genel takma adla seslenmiþti Rus pilot. Kaan ile konuþuyordular.
“Hiç de deðil Petro. Kýyý tepelerinin batý tarafýnda asit çiçekleri var.”
“Bu berbat bir düþman Osman. Desteðine müteþekkiriz,” diye karanlýk bir sesle konuþtu Rus pilot. Pek çok asker bu saldýrýda hayatýný kaybetmiþti.
“Düþman bizim de düþmanýmýz Petro. Yakýt geri dönüþe ancak yeter Petro. Biz kaçalým.”
Rus pilot bir süre cevap vermedi. Sonra; “Osman, size üssümüzde ikramda bulunmaktan memnun olacaðýz. Þehitlerimizin anýsýna beraber votka da içeriz.”
Anlaþýlan üsse danýþýp onay almýþtý Petro.
“Kayýplarýnýzýn acýsýný kalbimizde duyuyoruz. Yakýt bizi götürür. Evde bize ihtiyaç olabilir Petro. Anlarsýn. Savaþ durumu.”
“Oldu Osman. Tekrar teþekkürler.”
“Ýyi avlar Petro.”

Ve iþte böyle cereyan etmiþti ilk geniþ çaplý Kovan saldýrýsý. Bu daha baþlangýçtý ve dünya bu uzaylý düþmanýn bu gezegendeki kökünü kazýmak için epey kanlý bir savaþ verecekti. Dünya halklarýný farklýlýklarýna raðmen birleþtirecek olan þey bu savaþ olacaktý. Ne yazýk ki insanlýðýn yýldýzlara uzanacak yolculuðunda ilk durak olan bu mücadele getirdiði kadarýný da götürecekti.


2. Bölüm (Sýcak Savaþ)

Karadeniz Kalkaný Operasyonu’nun sabahýnda Þeref Paþa Kemal Yarbay’dan gecikmiþ ve þu son iki günden sonra aciliyete binmiþ brifingini alýyordu. Paþa emekliliðinin ardýndan askeri hayattan tamamen kopmamýþ ve yýllarýn kemikleþmiþ alýþkanlýklarý ile geliþmeleri ve ordunun bunlara karþý tavrýný dikkatle takip etmiþti. Ama envanter ile ilgili bilgisi dost sohbetlerinde söylenenler ve medyadan takip edebildikleriydi.
Saat öðlene gelmiþti de geçiyordu. Paþa sabahtan beri bir sürü ilginç þey öðrenmiþti. Savaþ esnasýnda aktif görevdeydi ve alýmý planlanan, anlaþmasý yapýlan pek çok þeyi biliyordu. Ama þu son altý yýl içinde büyük gizlilik ile alýnan bazý kalemlerin onu açýkça þaþýrttýðýný söylemek þarttý. Özellikle de bir tanesi!
“Kemal bu ne!?” diye sordu Paþa! Dünya nereye gidiyordu. “Bu uçuyor mu?”
“Evet Komutaným.”
“Kemal bu uçak mý, gemi mi, uçan daire mi? Bunu Ruslar nasýl yaptý Kemal? Son on, bilemedin on beþ yýldýr ekonomileri belini doðrulttu. Omegalar neyse ama bu baþka. Burada neler dönüyor?”diye konuþtu Paþa.
Kemal Yarbay dolandýrmadan anlattý.
“Ruslar teknoloji hýrsýzlýðý konusunda çok yetenekli bir ajans ile on yýldýr baðlantýda Paþam. Dünya üzerinde bunu bilenlerin sayýsý iki elin parmaklarýný az önce sizinle beraber geçti,” diyerek gülümsedi Yarbay. Kemal Yarbay ordu istihbarat teþkilatýnda önemli bir subaydý ve daha da yükselmesi kesindi.
“Kuklacýlar da mý bu iþin içinde?” diyerek dünya çapýnda etkili, gizli ve varlýðý ona karþý savaþanlar tarafýndan da sýr olarak saklanan örgütü iþaret etti Þeref Paþa. Dünya sýradan insanýn hayal gücü için çok karýþýk ve entrikalar ile dolu bir yerdi.. Komplo teorisi denen þeylerin büyük bölümünde az ya da çok gerçeklik olduðunu pek az kiþi biliyordu. En acar gazeteciler bile bunu hayal edemezdi ve varlýðýna yaklaþtýklarý anda daha fazla hayatta kalamazdýlar.
“Bu yeni bir oyuncu Paþam. Ruslar onunla çalýþýyor. Kuklacýlar’dan da çaldýklarýný Rus Askeri Ýstihbarat Baþkaný bizzat söylemiþti.”
“Dünya yaþanacak bir yer deðil aslýnda Kemal. Birbirimizin gýrtlaðýný parçalamak için türlü düzenler kuruyoruz. Bu uzaylý da gelmiþ bu gezegeni istiyor! Salak ne istediðinin farkýnda deðil!” diye sinirli sinirli söylendi Paþa. Paþa arada böyle nedenli nedensiz parlardý ve onu tanýyanlar bu zamanlarda onu sessizce soðumaya býrakmanýn en iyisi olduðunu bilirdi.
Bir süre burnundan soluyup odayý adýmladý Paþa.. Sonra sakinleþip yerine oturdu.
“Devam et Kemal.”
“Paþam bu tasarým ilk kez soðuk savaþ döneminde ABD ve Sovyet cephelerinde bir yarýþ olarak doðdu. Nükleer güçle çalýþan sonsuz yakýtta bir uçaðýn hareket kabiliyeti askerler için etkileyiciydi. Bunu siz de duymuþsunuzdur,” diye konuþtu Kemal Yarbay.
“Aðýrlýk ve mürettebatý radyasyondan koruyamamak gibi sorunlarý aþamamýþtýlar. Ruslar bir prototipi uçurabilmiþ ama arkasýnda radyasyondan uzun bir kuyruk oluþmasýný engelleyememiþti. Uçuþtan sonra pilotlarýn da çok yaþamadýðý söyleniyordu,” diye ne kadarýnýn doðru olduðu tartýþmalý bilgiyi söyledi Paþa.
“Amerika bunu 2009 yýlýnda baþarmýþ ve nükleer güçle çalýþan yeni nesil ve yeni bir sýnýf uçan aracý envanterine almýþ. Ruslar bunun havada ve uzayda nükleer ve solar kökenli bir itici güçle çalýþtýðýný öðrendikten kýsa süre sonra planlarýna da kýsmen ulaþmýþlar. Bu söz konusu araç; ki biz ona Sýcakkanat adýný verdik, iþte bu yarým bilgilerden doðmuþ. Bizimki yerden yirmi bin kilometreye ulaþýp orada haberleþme ve casusluk maksatlarýný tamamen icra edebilen, uydu vazifesi görecek bir hava gemisi-bir mekik. Yüz kilometreden sonrasýnýn uzay kabul edildiðini düþünürsek bir uzay gemisi..” diyerek güldü Yarbay.
“Bundan üç tane mi var? Kaça aldýk bunlarý Kemal?”
“Tanesi altý yüz milyon dolar. Teknoloji transferi de söz konusuydu anlaþmada.”
“Bizim ödediðimiz bir yana bu þartlarda ucuz. Ama çalýntý mal diye düþünürsek.." diyerek gerisini getirmedi Paþa. “Biz bu bütçeyi nasýl aldýk hükümetten? Sabahtan beri bir sürü oyuncak saydýn daha da listen bitmedi.”
“Biz almadýk Komutaným. Hükümet verdi. Komutaným, bu ülkenin baþýna Atatürk’ten sonra gelen en güzel þey rahmetli Baþbakan’ýmýz Cihan Bayraktar’dýr. O da Atam gibi erken göçtü, ne yazýk. Lakin takipçileri yolundan þaþmadýlar da yaptýklarý boþa gitmedi. Onun zamanýnda bulunan Ýç Anadolu’daki petrol kuyularý ve akýllý yönetimin devamý bütçeyi artýlara getirdi. Yasama, yürütme ve yargýda yaptýðý köklü reformlar sistemi çalýþýr hale getirince iþler göründüðünden bile daha iyi bir hale geldi. Eðer ki bu Meteor olayý olmasaydý kesinlikle bu yüzyýl bizim yüzyýlýmýz olacaktý.” diye, ateþli ateþli konuþuyordu Kemal Yarbay.
Paþa genç dostuna hak vermeden edemedi. Son dönemde doðru yapýlanlar, yaþanan iyileþmeler, günlük hayata ve sokaða yansýyan elle tutulur geliþmeler saymakla bitmezdi. Yapýlan akýllý yatýrýmlar ve doðru kaynak yönetimi ülkeyi adeta bir rokete bindirmiþti.. Ama þimdi buradan bütçeye dair daha net bir fikir edinince Paþa daha bir iyi anlýyor ve daha bir þaþýrýyordu.
“Devam edelim Kemal. Nur içinde yatsýn diyelim de öyle analým Cihan Bayraktar’ý.. Ata’dan bu yana en büyük iþleri o yaptý bu vatan için.”
“Bir de bunlar var Komutaným” diyerek ana ekrana diðer görüntüleri aktardý Kemal. “Güneþinoðlu ve Güneþinkýzý dedik onlara. Güneþ enerjisi ile ömür boyu uçabiliyorlar. Erkek olan ilk modeldi. Tamamen yerli tasarým ve üretim. Çok yüksekten uçan düþük gözlenebilirlikli bir araç. Radar iþareti aþýrý zayýf. Biz bile orada olduðunu bildiðimiz halde zor görüyoruz. Elektronikleri ve optikleri çok güçlü. Diþi olan silah yüklenebilen daha küçük modeli. Ýki adet ÞAHÝ füzesi taþýyabiliyor. Ýnsansýz hava ve kara araçlarý envanterindeki en pahalýsý bu ikisi ama radarda çok zor görülmeleri nedeniyle bunlar çok faydalý.”
Paþa rakamlarý ve açýklamalarý bir süre inceledi. Cidden bunlar dehþet þeylerdi.
“Keþke savaþ zamanýnda elimizde olsaydýlar. O zaman elimizdekiler de iþimizi gördüler ama epey kayýp verdiler.”
Yarbay devam etti.
“Mig50 Rasputin. Savaþ uçaðý ve bombardýman uçaðý arasýnda bir saldýrý kuþu. Üç pilotu var”
Cidden büyük bir uçaktý. Açýkça avcý uçaklarýndan dörtte bir, hatta iki oranýnda daha iri ve uzundu.
“Elektronik savaþ kabiliyetleri büyüye benzer beceride olduðu için Rasputin adýný vermiþler. Filoda onlara Büyücü de deniyor. Ayrýca uçan bir silah platformu. Yük kapasitesi çok fazla. Üç uçaðýnkinden çok silah taþýyabiliyor. Bir kez gören radar ya yanýyor ya da çift görmeye baþlýyor. Füzelerin çoðu, roketler ona ulaþamadan yolunu þaþýrýyor ya da patlýyor. Büyü gibi. Savunma için küçük ama güçlü bir otomatik silah tareti var. Oldukça isabetli.”
“Böceklere karþý iþimizi görür mü bilmiyorum. Ama silah kapasitesi ve hýzý ilgimi çekti. Çok hýzlý. Gürültülü ama hýzlý. Manevra gücü de o cüsse ve silah kapasitesine raðmen hiç de fena deðil.” Dedi Paþa.
“Biz elektronik gücüne güvenmiþtik ama siz bu þartlarda haklýsýnýz Paþam.”
“TT 10 Balyoz tanklarý. Bunlarý okumuþtum Savunma Dergisi’nde. Ama þimdi inceleyince..” diyerek diðer baþlýða ve tatbikat videolarýna geçti Þeref Paþa. “Bunlar çok iþimizi görecek kanaatindeyim. Ruslar ile aramýz cidden çok iyiymiþ. Adamlar bunun da teknolojisini vermiþ. Burada üretiyoruz. Ýþin aslý nedir Kemal? Ayýdan post, Moskoftan dost olmaz demiþ atalarýmýz. Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda, Ruslarla Doðu cephesinde yaþanan savaþýn korkunç anýlarý Anadolu’da hala hatýrlanýr. Eski düþmanlýklarý gütmeye ilk ben karþýyým ama þu son yedi sekiz yýlda yakýnlaþmamýz çok ivme kazanmýþ?”
Kemal Yarbay bir an durdu. Söyleyeceklerini aklýnda toparladý.
“Paþam, dünyaya hakim olmak, güçlü olmaktý. Ama hakimiyet mücadelesinde daha önce hiç gelmediði bir noktaya geldi insanoðlu. Bütün geçmiþi bir yapýp bundan sonrasýný iki yapacak; bambaþka bir dönemin eþiðine geldik. Paþam dünya artýk insana dar geliyor. Ýnsan kabýna sýðamýyor. Dünya kaynaklarý insana yetmiyor. Paþam, yýldýzlar artýk o kadar uzak deðil. Amerika þimdiden ayda ve Mars’ta bilimsel koloniler kurdu. Bilimsel diyorlar ama ellerindeki teknoloji ile þehir bile kurabilirler. Biz onlarýn söylediðini biliyoruz. Söylemedikleri neler var. Sivil Konsorsiyumlar, Modüler Teknoloji olarak adlandýrýlan ucuz sistemlerle ayda ve güneþ sistemindeki gezegenlerde geniþ çaplý koloniler kurmanýn artýk sadece küçük bir zaman sorunu olduðunu vurguluyor. Uzay yarýþýnda süper güçlerin rakipsiz saltanatý sallanýyor. Gözler yýldýzlarda. Avrupa, Çin, Ýsrail ve pek çoklarý az çok deðiþimi hissediyor. Bu yeni dönem orta çaðdaki coðrafi keþiflerin muazzam sonuçlarýna benzer sonuçlar doðurmaya gebe. Yýldýzlara uzanma yarýþýnda Rusya bizdeki yeni potansiyeli fark edip ilk yaklaþan oldu. Açýkçasý en iyi teklifleri de onlar yaptý. Esip gürleyen ama bir türlü yaðamayanlar; eski, boþ vaatler ile gelenler fýrsatý kaçýrdý.”
“Yýldýz pastasýndan pay alabilmek için güçleri birleþtirmeye karar verdik, öyle mi?”diye sordu Paþa..
Kemal Yarbay baþýný sallayarak devam etti.
“Savaþ güç dengelerini deðiþtirdi. Artýk el üstünde tutulan bir ülkeyiz. Hem bölgemizde hem de dünya çapýnda. Su ve bor bizde ve son on yýlda ikisini de yapýlan akýllý yatýrýmlar ile en iyi þekilde deðerlendiriyoruz. Müttefikimiz Ýsrail ile aramýz da artýk o kadar sýcak deðil. Savaþtan Ýsrail toprak olarak büyüyerek çýktý ama sonrasýndaki politik süreç ve savaþýn ekonomik sonuçlarý bize herkesten çok yaradý. Güçlendik. Ýsrail bundan pek hoþlanmadý. Özellikle savaþ sýrasýnda bazý hamlelerine karþý tavýr koyup onu engellediðimiz için..”
“Savaþtan en karlý biz çýktýk diyemem. Ölen vatan evlatlarýna, þehit arkadaþlarýma saygýsýzlýk etmiþ olurum. En az zararý biz aldýk diyelim,” diye, hatýrlayarak konuþtu yaþlý asker. Savaþýn en ön cephesinde askerleri ile beraber çarpýþmýþtý. Tozu, ateþi, barutu ve kaný beraber tatmýþtý onlarla. Kemal Yarbay bir kez daha Paþa’nýn yanýnda olmasýndan tarifsiz memnuniyet duydu. Böyle bir Komutan’ýn emrinde savaþmak her asker için büyük bir onurdu.
Kemal bu noktada konuyu süratle deðiþtirdi ve günlük bir bilgiyi verdi.
“Komutaným emrettiðiniz duyurular bastýrýldý ve Hurricane’ler þehre atmaya baþladý. Ayrýca sesli duyuru için yüksek binalara hoparlör montajý sürüyor. Halký bilgilendirip korunaklý bölgelere çekmeyi kýsmen baþarabiliriz ama ayaklanmanýn baþýbozuklarý ve bu düþman varken tam bir sonuç almamýz çok zor.”
“Deneyeceðiz Kemal. Kurtarabildiklerimizi kurtaracaðýz. Sen vapurlarýn ve diðer gemilerin hazýr olmasýný saðla. Silahlandýrýldýlar deðil mi?”
“Emrettiðiniz gibi Paþam.”
“Güzel. Seçtiðimiz kýyý bölgeler nüfusun Kovan ve ayaklanma tehdidinden en uzak ve rahat ulaþabilecekleri mevkiler. Oraya ulaþaný gemi ve vapurlarla karþýya aktarabiliriz. Boðaz Köprüleri’ndeki teknik inceleme bitti mi?” diye sordu Þeref Paþa.
Birinci Köprü depremden bu yana araç trafiðine kapalýydý. Bir de þimdi meteorlarca yaralanmýþtý. Boðaza yaðan kayadan yaðmur köprüyü delik deþik etmiþti. Bir noktada ikiye ayrýlmak üzereydi.
“Paþam ilk izlenim desteklenmiþ. Birinci Köprü yaya için bile tehdit. Ýkinci Köprü daha az hasarlý ama tank geçiþi için garanti verilemiyor.”
“O halde elimizde Avrupa’ya üç kara baðlantýmýz var ama ikisi askeri olarak savunmaya kritik bölge teþkil etmekten öteye yararsýz. Bana kalsa bu þartlarda Ýlk Köprü’yü havaya uçururum ama neyse.. Kemal, ikisini de güvenceye almalýyýz.” Bir an düþündü. “Her ihtimale karþý ilk Köprü’yü uçurmaya hazýr biçimde donatýn. Bu düþmaný daha yeni tanýyoruz. Saðlam basalým. Fatih Köprüsü’nün Anadolu yakasýna insansýz savunma taretleri ve izleme istasyonlarý kurun. Avrupa yakasýnda piyade ateþ sýðýnaklarý ve tam bir kara savunma hattý istiyorum. Aynýsý Boðaziçi için de geçerli. Þu durumda iki yakada da elimde istediðim tek yer tüp geçit. Anadolu Çýkýþý’ndaki alýþveriþ ve iþ merkezleri saðlam yapýlar. Tahkim edin. Donatýn. Kaybetmeyelim. Avrupa yakasý da aynen.”
“Emredersiniz Paþam.”
“Oyuncaklar güzelmiþ Kemal Yarbayým. Bu bitki ve böcük zýmbýrtýlarýna karþý kullanmak hoþuma gidecek.”
Paþa gülümsüyordu. Kemal Yarbay da gülümsedi.


Öðleden sonraki toplantýya kadar yeni geliþmeler olmuþtu ve günlük olaðan toplantýda bunlar masaya yatýrýlýyordu. Gökdelen Karargah Birinci Subayý olan Oktay Binbaþý yeni geliþmeleri aktarýyordu.
“Edirne’nin bildirdiðine göre Balkanlar ve Doðu Avrupa’da durum karýþýk gibi. Net bilgilerimiz hala yok. Süratle iletiþim ve keþif gücümüzü kazanmaktayýz lakin hala yetersiz durumdayýz. Edirne sürekli savaþ ve canavarlara dair panik dolu telsiz temaslarý bildiriyor. Askeri ve sivil frekanslara bakarsak batý sýnýrýmýz ve komþularýmýz tehlikede olabilir. Bununla beraber Rusya’dan aldýðýmýz son haberler de belirsiz. Rus birlikleri Karadeniz sahil þeridi ve iç kesimlerde geniþ bir alana yayýlan düþmana karþý geniþ çaplý yer ve hava harekatý için hazýrlýk yapýyor. Ýlk saldýrýlarýnda çok aðýr kayýplar vermiþler ve bu çok daha büyük saldýrýda balistik füze kullanýmý da düþünülüyor. Ruslar Karadeniz dýþýnda Sibirya bölgesinde de savaþtýklarýný bildirdiler. Doðuda Ýran, Azerbaycan ve Ermenistan’dan da bölgesel kanlý karþýlaþmalara dair bilgi edinebildik. Bunun dýþýnda fazla bir bilgimiz yok. Yurt içinde haber alamadýðýmýz yegane bölge Doðu Anadolu. Bölgedeki sýðýnaklarýn civarýnda bugün hala meteor aktivitesi bulunuyor. Üslerin tamamý en saðlam daðlýk alanlara oyulmuþ derin üslerdir ve üç ana üssümüzden birisi buradadýr. Ankara Uzay Komutanlýk Merkezi atmosferdeki meteor aktivitesinin kayda deðer bir biçimde düþtüðünü ve yörüngeyi gözlemleyebildikleri kadarý ile bunlarýn son olduðunu bildiriyor.”
“Bu iyi bir haber,”diye baþladý Þeref Paþa. “Keþif konusundaki zayýflýðýmýza gelince; içinde bulunduðumuz þartlar düþünüldüðünde son derece tehlikeli. Bu konuda Ankara ile hemfikiriz. Yarýn itibarý ile yüksek keþif kabiliyetli insansýz hava keþif araçlarýndan bazýlarý deneme uçuþlarýna baþlayacak. Sorunla karþýlaþýlmaz ise uçuþlar arttýrýlýp yaygýnlaþtýrýlacak.”
Ýyi haberler gerçekten iyiydi ama dört bir yandaki savaþ gölgeleri ve korku çýðlýklarý da duyulmayacak gibi deðildi.

Akþam üzeri iki Paþa baþ baþa özel bir görüþme yapýyordular.
“..Size bir bilim ekibi gönderiyoruz Paþam. Durumlar oldukça müsait. Bölgeniz sýcak temas alanlarýna daha yakýn ve daha hýzlý faaliyet gösterebilmek için bunu gerekli gördük. Saat altý itibarýyla Ankara’dan donaným ve ekibi taþýyan on Hurricane yola çýkacak. F 16 eskortlarý olacak. Havada bir düþman etkinliði gözlemlenmedi ama tedbirde fayda var.”
“Doðru söylüyorsun Hikmet Paþam.”
“Paþam bir þey daha var. Burada Kuvvet Komutaný arkadaþlar beni Genelkurmay Baþkanlýðý mevkiine önerdiler ve Baþbakan da üç yýldýr taþýdýðý olaðanüstü yetkileri dahilinde bunu onayladý.”
“Yani ülkeyi, bu aðýr savaþ þartlarý düþünülecek olursa, pratikte artýk siz yönetiyorsunuz. Baþbakan bu þartlarda iþin çoðunu askerlere býrakmakla akýllýlýðýný ortaya koymuþtur. Ama bu askeri otoriteye aðýr bir yüktür. Burada size.”
“Böyle takdir edeceðinizi biliyordum. Bu sebepten bu aðýrlýðý yetkin omuzlara paylaþtýrýp Baþbakanla beraber sorunlara genel bakýþta daha iyi odaklanabilmek için emirler gönderdim. Paþam Marmara Bölgesindeki Kara ve Kara Hava unsurlarý ile bölgenize tahsis edilmiþ Deniz unsurlarýnýn komutasý üç saattir sizde. Toplantýnýzý böldürmedim. Emirler gerekli yerlere bildirildi. Ulaþamadýðýmýz yerler için de sýkýþtýrýlmýþ yayýnlar devam ediyor. Benzer þekilde cephe komutanlýklarý oluþturuldu ve yetkiler daðýtýldý. Ayrýntýlar biz konuþurken dosya ile ulaþtýrýlýyor. Kaya yaðmuru diniyor gibi. Ve bu bittiðinde iletiþim ve keþif alanýmýzýn normale dönmesini bekliyoruz. Ani hamlelere hazýr olmalýyýz. Iþýklar yandýðýnda ne göreceðimiz belli deðil.”
Bu son sözleri söylerken Hikmet Paþa’nýn sesindeki karanlýk Þeref Paþa’nýn dikkatini çekmiþti. Ama bir þey söylemedi. Dostu belli ki epeydir iyi uyumamýþtý. Uykusuzluk insanýn bedeninden çok ruhunu etkiliyordu.
“Paþam, bir dost tavsiyesi?”
“Lütfen Paþam.”
“Gidip biraz uyu Hikmet. Berbat görünüyorsun ve sana bunu söylemeye cesaret edemediklerine eminim. Biraz dinlen. Aklýn salim olmazsa görevini yapamazsýn.”
Dostça gülümseyerek konuþtu Hikmet Paþa.
“Haklýsýnýz Paþam. Sýcak süt de içeyim mi Paþam?”
Ýki yaþlý asker de güldüler.
“Ama çok þekerli olmasýn. Diþlerinizi de fýrçalayýn Paþam.”

Sabahýn erken saatleriydi. Oktay Binbaþý görevinin baþýndaydý. Gökdelen þu anda yeni kurulan cihaz ve istasyonlar ile tam kapasiteli bir savaþ harekat ve komuta merkeziydi. Her þeyi izleyebiliyor ve ayný anda birden çok operasyona tam destek verebiliyordu. Oktay’ýn sorumluluklarýný epey arttýrmýþtý bu ama o þikayetçi deðildi. Dosyasýnda bütün komutanlarýnýn düþtüðü ortak not þuydu; ne kadar aðýr yük yüklersen o kadar dayanýklýlýðý artan tam bir görev ve vatan, millet aþýðý. Ýþte Oktay buydu.
Geniþ ve loþ ýþýklý merkeze hakim sandalyesinde oturmuþ, ekranlarý ve raporlarý inceliyor bir yandan da sabah kahvesini yudumluyordu. Oktay iþini severek yapýyordu. Ülkesine aþýk, asker bir ailenin çocuðuydu ve kendini bildi bileli asker olmayý istemiþti. Ve olmuþtu da. Hem de madalya ve takdirnamelerle dolu bir sicile sahip güzide bir asker olmuþtu. Bunlar vatan millet sevgisi yanýnda yaptýðý iþi sevmekle de ilgiliydi. Oktay iþini çok seviyordu.
“Komutaným.”
Oktay seslenen genç Teðmene döndü.
“Bir þey mi var Haluk?”
“Ankara gurubu yaklaþýyor. Ýniþ hazýrlýklarýna baþladýlar. Ýstanbul üzerindeler. Yalnýz deðiller komutaným. Peþlerinde ÇES’in tanýmlayamadýðý bir þey var. Radar ve termallerde bir þey yok ama ÇES görüyor. Bunu görmelisiniz.”
ÇES, Çevre Emniyet Sistemi olarak anýlan görsel bir tarama sistemiydi. Gözlenmesi istenen alana kurulan optik alýcý istasyonlarýndan gelen görüntü ana istasyondaki bir bilgisayar ile iþlenirdi. En basit bir kameradan gelen görüntüyü tanýyabilme, yorumlayabilme, sýnýflandýrabilme gibi kabiliyetleri eþsiz seviyede olan bir programdý. Yedi gün, yirmi dört saat uyanýk ve hep pür dikkat bir gözcüydü ÇES.
“Büyük ekran yap Haluk.”
“Geldi Komutaným.”
Ve iþte oradaydý. Yüksek binalardan birinin üzerine yerleþtirilmiþ güçlü bir alýcýdan gelen çok temiz ve iyi ýþýklý bir görüntüydü ve açýkça görülüyordu. ÇES’in ekranda hatlarýný çizmesine raðmen hala zor seçiliyordu. Ama oradaydý. Þeffaftý ve on beþ metrelik, havada süzülen bir denizanasý ya da bir mürekkep balýðýydý. Yani benzediði þey buydu. Ankara Raporu olarak adlandýrýlmýþ raporda adý geçen olasý yaratýk tehditlerinden sadece birisi olabilirdi bu.

“ÇES’e kaydýný yapýn. Düþmanýn süratli casus ünitesi ile tanýþtýk. Casusana. Bu bir yerlerde altýncý safhaya geçmiþ bir Kovan üssü olduðunu söylüyor. Uçan düþmanlar var demektir bu. Acilen Ankara’ya ve bütün birliklere bildirelim” dedi ve Haluk Teðmen’e döndü Oktay Binbaþý. “Çok yaklaþmýþ bize. Savunma füzelerini ateþleyebiliyor muyuz?”
“Komutaným radar ve termal veri yok. Sadece güç bela görebiliyoruz. Optik kumandalý füze istasyonlarýmýz þu an sadece Tepeyurt güvenlik çemberinde mevcut.”
“Optik hedeflemeli taretler ne durumda?”
“Otomatik toplarýn menzili dýþýnda Komutaným.”
“Gurubun eskortu olan F 16’lar?”
“Baðlýyorum Komutaným.”
Birkaç saniye içinde Ankara’dan gelen Hurricane’lerin refakat uçaklarý ile temas saðlanmýþtý. Onlara durum bildirilmiþ ve görüntüler RRP destekli biçimde ulaþtýrýlmýþtý.
F 16’larýn lideri emirlerini bildiriyordu.
“Yýlan 3 ve Yýlan 6 saða, sola ayrýlýn ve bitirin þunu.”
“Anlaþýldý, tamam þef.”
“Yoldayým, tamam.”
Yýlan 6 ve Yýlan 3 birkaç saniye sonra sert dönüþ manevralarý ile guruptan kopmuþ ve geriye dönmüþtü.
“Yýlan 3, arkamda kal. Tipsizi gördüm ve çirkinliði için az sonra cezalandýrýyorum. Yeterince cezalandýramazsam iþi sen bitir.”
“Þu anda kavga etmek istemiyorum ama hep böyle yapýyosun abi. Çocukken de böleydin. Hep arkandan daðýnýklýðýný toplardým. Ýþini ben tamamlardým.”
Yýlan 3 ve Yýlan 6 ikiz kardeþlerdi!
“Sen neden bahsediyosun be avanak! Asýl ben senin…”
“Yeter be! Kesin þunu! Ulan ikiniz de burama getirdiniz! Sizin yüzünüzden uçmayý býrakýcam þerefsizim! Olm, babanýzýn kim olduðu umurumda diil! Bi daha ayný görevde hayatta beraber uçurmam sizi! Bu ne ya! Ýnsanda acýma olur biraz!”
Yýlan 3 ve Yýlan 6’nýn babalarý Hava Kuvvetleri Komutanýydý!
“Ve iþte geliyoooooooo!!!” deyip tetiðe asýldý Yýlan 6.. F 16’nýn vulkan topundan þimþek gibi parlayan otuz milimetrelik mermiler daha çok pilotun mahareti ile niþanlanmýþtý. Pilotun atýþý sürat ve hedefin doðasý düþünüldüðünde oldukça iyiydi.
“Ve gidiyoo!!” diyerek kardeþinin yarým býraktýðý iþi tamamladý Yýlan 3. Casusana ilk saldýrýdan yara almýþtý ama kaçarken iþi tamamen bitirilmiþti. Yaralarýndan yeþil sývýlar saçarak süratle alçaldý ve sonunda binalarýn arasýnda yeþil, küçük bir patlama ile yok oldu.
“Epey çevikmiþ” diye, son kurtulma manevrasýný yorumladý gurup lideri olan Yýlan 1. Gerçekten de hýzlý ve çevik bir baþ belasýydý bu casus yaratýk.

Gökdelen’de herkes casusana vurulduðu için sevinçliydi ama Oktay düþünceliydi. Casusluk onun kitabýnda savunmadan ziyade bir saldýrý sanatýydý. Saldýrmadan önce casuslardýn. Sonra saldýrýrdýn!

Oktay yarým saattir düþünüyordu. Ankara gurubu Tepeyurt’a inmiþ ve yerleþiyordu. Refakatçiler geri dönüþ yolundaydý. Derken bir kez daha operatörleri ona seslendi.

“ÇES Anadolu yakasýnda kalabalýk hareket belirledi Komutaným. Erken saatlerde bir iki motosiklet de o hatta hareket etmiþti. Bildirilerde ve sesli mesajlarda bildirdiðimiz kýyý hattýna ilerliyorlar. Siviller. Kadýn, çocuk ve yaþlýlar. Yanlarýnda gaz maskeli, silahlý muhafýzlarý var.”
ÇES görüntüleri oldukça iyi bir görüþ saðlýyordu þu anda. Ýnsanlarýn yüzündeki acele ve korku kadar muhafýzlarýn onlar için duyduðu endiþe de hareketlerinden; yaralýlarý, yaþlýlarý dikkatle taþýmalarýndan anlaþýlýyordu. Ýnsanlar da muhafýzlarýna korkudan ziyade güvenle itaat ediyor ve onlarý izliyordu.

“Kemal Yarbay’a ve Komutan’a haber verin! Hazýrkýta havalansýn! Operasyon baþladý! Hava desteði yerini alsýn! Denizdekilere kýyýya yanaþmaya hazýr olmalarýný bildirin. ”
Emirler süratle ve ikiletmeden uygulanýyor, ilgili yerlere gerekli emirler veriliyordu.

Gökdelen’de üslenen beþ adet V100 Hurricane; askerlerin verdiði isimle Kasýrga, gerçekten de küçük bir kasýrga kopartarak havalandýlar. Kasýrgalar jet hýzýnda uçmalarýný saðlayan güçlerini dikey iniþ ya da kalkýþa çevirdiklerinde toz dumana karýþýyordu ve bu güçlü kuþ epey þamata yapýyordu. Adlarýný kesinlikle hak ediyordular.

Cihan ve takýmý zaten diðer hazýrkýta takýmlarý gibi Kasýrgalarýn yaný baþýnda nisan güneþinin tadýný çýkarýyordular. Her þey yüklüydü ve bir anda içeriye doluþup baðlanmalarý ile kapýlar kapandý. Kasýrga havalandý.
Cihan’ýn ve takýmýnýn içinde oturduðu iki ZPT’yi taþýyan V100’ün pilotu çýlgýn bir pilot olan Aslý Yüzbaþý’ydý. Kendisi ayný zamanda taþýmakta olduðu ZPT’lerden birinin; Çapkýn 1’in komutaný Haydar Baþçavuþ’un eþiydi.
Kasýrga süratle havalanmýþ ve sert bir dönüþle, süratle hedef bölgeye yola çýkmýþtý. Hakim ve yüksek mevkideki Yeniþehir tepesinden aþaðýya dalýþý insanýn yüreðini ve midesini aðzýna getirecek cinstendi. Birkaç saniye içinde boðazdan sadece birkaç metre yukarýda saatte üç yüz kilometre ile yol alýyordular.
“Haydar, aþkým senin için fazla hýzlý deðilim, di mi?” diye gülümseyerek masumca sordu Yüzbaþý. Sadece araç içindeki alýcýlarý kapsayan AVÝ gurubuna konuþuyordu. Ýkinci pilot olan Mesut Teðmen sessizce gülüyordu.
“Acýma bana Biriciðim!” diye her defasýnda olduðu gibi kükredi Haydar. Haydar’ýn midesi hassastý, Aslý Yüzbaþý bunu biliyordu, ve daha yeni kavga etmiþtiler. Haydar, Aslý’nýn yeni saç rengini fark etmemiþti!!
“Bana Komutaným diceksin Haydar! Görevdeyiz!” diye kükredi Aslý.
“Emredersin Komutaným!” diye öfkeyle diþlerinin arasýndan kükredi Haydar.
“Hadi Baþçavuþum bir dangal.. ehhh… hata etti! Bizim ne suçumuz var Yüzbaþým?!” diye acýyla sordu Çapkýn 1’in niþancýsý. Haydar, arkadaþýnýn midesine yumruðunu geçiriyordu bunu söylemesinden hemen sonra.
“Kurunun yanýnda yaþ da yanar Mehmet.” oldu Aslý’nýn cevabý.
Cihan gülüyordu. Bu V100’ün kod adý Melek idi. Düþündü; þeytan da bir melek idi. Sessizce gülmeye devam etti..

Kasýrgalar iki kýta arasýnda açýkta bekleyen vapur ve römorkörlerin, deniz otobüslerinin üzerinden geçip süratle karþý kýyýya ulaþtýlar. Konmalarý ile birlikte kapýlar açýldý ve araçlar ile birlikler dýþarýya çýkýp alana yayýldý. Subaylar megafonlarla hemen kýyýya akýn eden bu büyük topluluðu yönlendirmeye baþladýlar. Savaþ ve karmaþa bölgelerinde görev yapmýþ asker ve subaylarýn tecrübesi kýsa sürede her þeyi düzene sokmuþtu. Ýskelelere yanaþan vapurlar sorunsuzca dolmaya baþlamýþtý.
Kurtlar ve diðer takýmlar hemen önceki keþifler esnasýnda saptanan kritik mevkilere yerleþmiþ ve aðýr silahlarýný kurup savunma durumu almýþtý. Gatling topu taþýyan ve paletli bir telefon kulübesini andýran tek kiþilik hafif zýrhlý Tart’lar da buradaydý. Beþ zýrhlý araç kilit noktalara yerleþmiþti ve beþ tanesi de kasýrgalar ile az sonra inecekti. Paþa demiþti; sürpriz olmayacaktý. Hava da iki Omega ve altý Cobra uçuyordu. Cihan hemen muhafýzlardan birine yanaþmýþ ve askeri disiplinle hareket eden; gri kamuflaj, zýrh, AVÝ ve askeri silahlarla donanmýþ adamdan komutanýn kimde olduðunu öðrenmiþti. Muhafýz bu arada ona telaþla gaz maskesi takmalarýný söylemiþti. Cihan yatýþtýrmak istemiþti ama muhafýzýn ýsrarý onu tedirgin etmiþti. Muhafýzlarýn hepsinde gaz maskesi vardý ve takýyordular!
“Bütün birlikler. Derhal gaz maskelerini takýn. Doðrudan bir tehdit yok. Bu sadece önlem amaçlý.”
AVÝ’den iletilen bu bilgi ile herkes süratle maskeleri takýyordu.
“Neler oluyor?” diye muhafýza sordu Cihan.
Bu sýrada Muhafýz da lideri ile konuþmuþ ve komutanýn onunla konuþmak istediðini söylemiþti. Lider arkadan yanýnda beþ iyi silahlý adamla geliyordu.
“Adým Cenk.”
“Ben de Yüzbaþý Cihan..” daha fazlasýný söyleyemeden Cenk anlatmaya baþlamýþtý bile..
“Sonunda haberlerinizi alýnca çok sevindik. Ýnanýn yalnýz kaldýk sanýyorduk. Size ulaþmayý istedik ama geniþ çaplý iletiþim yoktu ve çevrede hep o çalýnan insanlardan dolanýp duruyordu. Kerim’in adamlarý da bir baþka belaydý.. Sonra da köpekler ve canavarlar geldi. Son bir haftadýr doðu bölgesinde kan gövdeyi götürüyordu” diye, kara bir sesle hýzlý hýzlý konuþuyordu Cenk..
“Yavaþ ol Cenk. Adým adým anlat. Çalýnan insanlar; þu turuncu bitki bombalar ile çalýnanlar mý?”
“Evet ama bombalar; onlar savaþta kullanýlýyor. Asýl bela olanlar þu sinsi pislikler.. Uçan balýklar. Onlarýn ne olduðunu anlayana kadar biz de, Kerim de çok kayýp verdik.”
“Uçan balýk da neyin ..?” dedi ama sonra Rapor’u hatýrladý Cihan. Bu arada Cenk ona kolundaki AVÝ aracýlýðý ile eski bir görüntüyü gösteriyordu. Yaklaþýk bir buçuk metre uzunluðunda ve þiþman, büyük bir balýktý bu. Þeffaf gibi görünüyordu. Yerden bir metre kadar yukarýda havada süzülüyordu. Antenleri ve uzun bir kamýþ dili vardý. Ama en önemli bilgi sýrtýnýn iki yanýndan kuyruðuna doðru uzanan tohum keseleriydi. Keseler yumruk büyüklüðündeki el bombasý tohumlarý belki iki yüz metreye kadar fýrlatabiliyordu.
“Ýsabetli bir topçu gibi çalýþýyor ve de sinsi. Ýþini bitirip kayboluyor. Ýnsandan daha hýzlý deðil ama uyanýk ve zeki. Þimdilik atýcýlýðýndan baþka bir silahýný görmedik. Dayanýklý deðil ama yakýndan vurmayýn. Küçük bir patlama ile patlýyor.” diye anlattý Cenk. Cihan bunu aklýna not aldý.
“Köpekler ve canavarlar dedin.?” Diye sordu Cihan.
Cenk akýllý birisiydi ve durumu anladý.
“Bildirilerde ve megafondaki metinde sadece çalýnan insanlar ve canavarlar var. Ama hayvanlarý da çalabiliyorlar. Sokak köpeklerini de etkilemiþ bu þey. Beþ yüz köpeklik bir sürü açýk alanda az kalsýn sonumuz olacaktý. Bereket tankýmýz yetiþti.”
“Tankýnýz mý var?” diye þaþýrdý Cihan.
Cenk güldü. “Ordunun hurdaya verdiklerinden üç tane. Zengin bir koleksiyoncu dostumuz var. Meteor ortaya çýkýnca bize çok yardýmlarý oldu.” diyerek üstünü baþtan aþaðý iþaret etti. “Ama bu uzun bir hikaye. Asýl size Kerim konusunda bilgi vermek istiyorum. Þu aralar baþýnda bela varken bizimle pek uðraþamaz ama o da baþka bir bela. Ayaklanma guruplarýnýn çoðunu öyle ya da böyle etrafýna toplayan bir psikopat. Tam bir deli ama gücü ve karizmasý ile korku saçarak herkese sözünü geçiriyor. Çok insan öldürdü. Pek çok esiri var. Ýþkence ve türlü eziyetler çekiyorlar..” derken sesi kinle keskinleþmiþti.. “..Meteordan önce ve sonrasýnda çok çarpýþtýk. Ama çok fazla yandaþ topladý. Gizli olan asýl sýðýnaðýmýzý da keþfetti. Eðer bu canavarlar ortaya çýkmasaydý bizi de diðerleri gibi mahvedecekti. Bizi her þeye raðmen onlar kurtardý. Kerim kuzeyden gelen bu bela ile aramýzda bir duvar gibi. Ama git gide zayýflýyor. Çok kayýp verdi. Kerim hafife alýnacak biri deðil. Bir zamanlar asker, polis ya da öyle bir þey olduðu belli. Ayaklanma ganimeti malzemeleri, yaðmalanan polis ve asker silahlarýný kullanmayý iyi kötü öðretti adamlarýna. Kendi komuta ettiði yüz kiþilik bir gurup ise açýkça seçkin bir gurup.”
“Sizde fena deðilsiniz.” dedi Cihan. Emir komuta aðý ve silah tutuþlarý bile çok þeyi söylüyordu. Ýyi bir askerin en temel iþaretleri silahý tutuþu ve disipliniydi.
“Aramýzda savaþta çarpýþmýþ küçük bir gurup var. Bizi onlar eðitti. Ve baþka þeyler de var.”
“Ne gibi?” diye sordu Cihan.
Vapurlar ve deniz otobüslerinden ilk parti dolmuþ ve karþý kýyýya yola çýkmýþtý. Bu yakanýn tehlikelerinden kurtulana kadar Gökdelen ve Tepeyurt’un korumalý geniþ dýþ sýnýrlarýnda oluþturulan yerleþimlere taþýnýyordular.
“Bizim ana sýðýnaðýmýz Kale 1’dir komutaným. Ýstanbul’daki sýðýnaðýmýz ise Kale 15’dir. Biz Fortress ittifaký üyeleriydik.” Derken sesi gülümsüyordu Cenk’in.
Fortress Ýttifaký meteor haberine kadarki on yýl boyunca bütün dünyada otuz milyon kiþinin oynadýðý bir bilgisayar oyunundaki en büyük ittifaktý.. Ýnternet üzerinden oynanan oyun baþlarda bir tarikat olmakla suçlanmýþ ama oyunun yaygýnlaþmasý ve her yýl daha çok insanýn oynamasý ile zengin olan yaratýcýlarý ise buna sadece gülmüþtü. Zaten bir iki yýl sonra tarikat diyenler de bir ittifaka üye olmuþ ve Peacemakers; Barýþçýlar, oynuyordu.
Oyununu yaratan þirketin çýlgýn sahipleri su gibi para harcayan iki gençti. Bu meteor olayý ve sonra da kaosun ilk iþaretleri patlayýnca, sadece kendilerini deðil oyunun senaryosundaki gibi; insanlýðý da, sevdiklerini de kurtarmayý istemiþtiler. Ve böylece bütün dünyada Fort’lar; Kale’ler doðmuþtu. Ýttifakýn bölgesel sýðýnak karakollarý! Meteora ve kaosa karþý sýðýnýlan saðlam sýðýnaklar ittifak üyelerinin güç birliði ile inþa edilip gizlenmiþti. Çýlgýncaydý. Ama tam da Peacemakers’ý yapanlara göreydi! Oyundaki dostluklar gerçek hayata taþmýþtý!
Cihan, Cenk’in anlattýklarýný dinlerken aslýnda çok az þaþýrmýþtý. Yüzü maske ile kapalýydý ama sesi açýkça gülümsüyordu.
“Hangi bölgede oynuyordun Cenk?”
“Orta Doðu.”
“Kod adýn neydi?”
Cenk sorulara þaþýrmýþtý. Ama cevaplýyordu.
“Çingiz.”
“Memnun oldum Çingiz. Ben de Omar Sharr.”
Cenk bir an için sadece öylece þaþýp kaldý. Sonra;
“Dalga geçme benimle!” diye açýkça neþe ve þaþkýnlýkla konuþtu.
“Bir asker boþ zamanlarýnda askercilik oynarsa þaþmamalý,” dedi gülümseyen sesi ile Cihan. Oyuna bir bakmak için girmiþ ama sonra çok eðlenip oynamaya devam etmiþ hatta karargahtaki diðer özel kuvvetçileri de oyuna sokmuþtu. Kingdom Ýttifaký’nda, Fortress’e karþý oynamýþtýlar. Omar da Krallýk’ýn en tehlikeli oyuncusuydu.
“Seni yakalamak için kaç kez operasyon yaptýk. Çöl Ateþi senaryosunun ikinci haftasýnda geniþ çaplý bir operasyon yapmýþtýk. Çok iyi ayarlamýþtýk her þeyi. Nasýl haber aldýn?”
Cihan gülüyordu. Baskýna gelen düþman takýmlarýný bina bloklarý ile beraber havaya uçurmuþtu.
“Karargahýnýzdaki ana santralde bir cihazýmýz vardý. Silah kaçakçýlarýna çok para verdik ama taramada yakalanmayan en yeni teknolojiyi aldýk. Organik verici. Karargahýnýz patlatýlana kadar her konuþmanýzý dinliyorduk.”
Cenk de kahkahalarla gülüyordu. “Rezillik! Oyunun tasarýmcýlarýndan biri de bizimleydi biliyor musun. Bunlarda onu alacak para olamaz. Boþuna detektöre o kadar para gömmeyelim. Belli ki bi yaralýyý konuþturdular demiþti.”
Onlar böyle muhabbet ile vakit geçirirken seferler birbirini izledi ve akþama kadar on bin kiþi karþý kýyýya sorun çýkmadan güvenle taþýndý. Cenk iki sýðýnakta on bin kiþi daha olduðunu ve bu yakadaki tahmini bir milyon kiþiden beþ yüz bininin ayaklanmalar esnasýnda þehirlerden daha sakin ve emniyetli olan küçük kýr ve dað yerleþimlerinin gizliliðine kaçtýklarýný anlatmýþtý. Ordu Ýstihbaratý da bunu destekliyordu. Galiba halk meteordan çok kendi içinden çýkan bu zalimlerden korkmuþtu. Gerçekten de Meteor’un son hýzlanma haberini çoðu kiþi duymamýþtý, önlem alamamýþtý bile. Dünya o denli kaosa batmýþtý!
Gün kararýp güneþ batarken;
“Kerim’in yerini biliyor musunuz?” diye sordu Cihan.
“Gazilerimiz; bize gerçek eðitimi verenler, biz buraya gelirken o yana gittiler. Bu gece geç saatlerde, onlar uyurken Kerim’i almayý planlýyorlar. Bu guruplarýn çözülmesini hýzlandýracak diye düþünüyoruz. Ellerinde çok fazla esir var ve köle gibi kullanýp eziyet ediyorlar. O insanlarý ona daha fazla býrakamayýz.”
Cihan bu operasyon meselesini duyunca rahatsýz olmuþtu. Savaþ gazisi bile olsalar bu türden bir operasyon sivil iþi deðildi.
“Onlara ulaþmalýyýz. AVÝ kullanýyorlar mý?”
“Evet ama gurup içinde bile iletiþimleri olmayacaktý. Son bir haftadýr AVÝ’leri dinleyebildiklerini fark ettik. Karýþýk modda bile mesajlarýmýzý çözüyorlar.”
“Sanýrým ellerinde bir Karakulak var. Yeni bir cihaz. Tam bir baþ belasý. Alman buluþu. Ayaklanma esnasýnda ordu depolarýndan yaðmalanmýþ olmalý. Nasýl haberleþecektiniz.”
“Ýþi bitirip dönecektiler. Kendi aralarýnda da bir iþaret dilleri var. Dürbünleri olduðu sürece kuþ dili onlara kilometrelerce mesafede bile yeter.”
Cihan’ýn aklýnda bir þimþek çaktý.
“Onlar mý kuþ dili diyor buna. El iþareti diline?”
“Dili diðerlerine öðreten Önder. Ondan duyduk. O sanýrým yüksek rütbeli bir operasyoncu. Ya da eskiden öyleymiþ. Saç sakal çok hýrpani bir hali vardýr. Pek fazla konuþmaz ve hakkýnda Savaþ’a katýldýðýndan baþka pek bir þey bilmeyiz. Ama bize çok yardýmý oldu. Diðer gaziler ve hepimiz ona çok saygý duyarýz. Lider bile önemli þeylerde ona danýþmadan harekete geçmez. Neden böyle ilgilendin? Bir þey mi var?”
Cihan bir an sessiz kaldý. “Olabilir. Kuþ dili lafý bir þeyler hatýrlattý ama hepsi o. Kesin bir þey yok. Savaþ’ta özel kuvvetlere baðlý operasyon birlikleri çok iþler baþardý. Çoðumuz ortak operasyon ve eðitimlerden tanýþýrýz. Kara Kuþlar’ý hatýrladým bir an. Onlar Kuþ dili derdi bu el lisanýna. Bir operasyondan geriye hiçbiri dönemedi. Ýlgisi olmayabilir. Sadece hatýrladým.”


Küresel Güvenlik Teþkilatý’nýn çokuluslu vurucu askeri gücü takýmlar halinde örgütlüydü ve dünyaya yayýlmýþ durumdaydý. Yerleþik olan bu timlerin belirli operasyon bölgeleri vardý. Ama en seçkin birkaç timin çok yüksek hareket kabiliyeti ve sýnýrsýz yetkileri vardý. Renk Takýmý kod adý ile bilinen tim de onlardan biriydi.
Yarbay Siyah, meteorlarýn yaðmaya baþladýðý 16 Mart’tan bu yana sürekli çarpýþýyordu. O ve takýmý dünyanýn herhangi bir noktasýna bir buçuk saat içinde ulaþma kabiliyetine sahip yeni nesil bir uçucuyu; bir savaþ mekiðini kullanýyordular. Önceleri ayaklanmalarýn zor durumda býraktýðý üslere yardým için çabalýyor ve meteor sonrasýndaki savaþ için bu üslerin saðlam kalmasýný saðlýyordular. Sonra çabalarý meteor yaðmurlarý nedeniyle çok yavaþlamýþtý. Üstelik hasar da almýþtýlar.
Yarbay Siyah çok keyifsizdi. Aydaki Amerikan üssü Küresel Güvenlik Teþkilatý; KGT’nin de ana karargahýna ev sahipliði yapýyordu. Ve bu üs ile doðrudan baðlantýlarý yirmi iki gündür yoktu. Ayýn arka yüzündeki üs ile çarpma öncesi ve sonrasý protokoller görüþülürken hep dünyadan yana sorunlar üzerinde durulmuþtu. Ay üssü ay yüzeyinin çok derinlerindeydi ve çok saðlamdý. Üstelik ayýn arka yüzünde olmasý ona çok koruma saðlayacaktý. Ama þimdi ayda sorun vardý. Haberleþme þamandýrasý bu gün daha yeni atýlmýþtý ve kötü haberler vardý. Ay saldýrý altýndaydý.
Çoðunlukla saldýrý yok edilmiþti. Aðýr hasar ve kayýplara raðmen, planlanan bir operasyon ile kýsa sürede düþmaný yenecektiler. Bununla beraber dünyaya destek olmak için hazýrlanmýþ ay üssü; Nuh, bunu bir süre ertelemek zorundaydý. Düþman yüz milyon çok seçkin dünyalýnýn dondurulduðu Soðuk Uyku Komplesi’nin depolarýnýn önündeydi ve sert bir savaþ veriliyordu. Savaþ kazanýldýðýnda ise tamiratý gereken çok fazla þey vardý. Araç ve silah kaybý çok fazlaydý. Sadece tohumlanmýþ bir meteor ve onu güden bir Çoban bekliyorken devasa meteorun kanyonlarýnda gizlenmiþ bir Kovan kolonisi ve uzay savaþçýlarý ile karþýlaþmýþtýlar. Bu uzaylý dostlar olan Grekullarý bile þaþýrtmýþtý.
Normalde Kovan, meteorlarý sadece tohumlayýp býrakýrdý. Belli bir hedefi vurmak istediðinde çok eþsiz bir tasarýmý olan ve sadece bu iþe yarayan Çobanlarý kullanýrdý. Çobanýn meteora kýsýtlý ama uzun mesafede kusursuz bir hedefleme saðlayan kabiliyeti yakýn mesafede de kýsmen etkiliydi. Bu etki ile küçük meteorlarý korunma, gizlenme ve yakýna saldýrý için kullanýyordu. Ama bütün bunlarýn ötesinde þu anki durum sýradýþýydý. Burada meteorun kaynaklarý ile geliþmiþ bir koloni vardý! Grekullarýn yardýmý ile uzay savaþçýlarý yok edilerek kara saldýrýsýna karþý savunma baþarýlabilmiþti.
Ay üssü Mars kolonisinin de saldýrýya uðradýðýný ve benzer þekilde çok aðýr hasar aldýðýný bildirmiþti. Mars ile baðlantý kopuktu ve ve açýkça hayatlarýndan umut kesilmiþti.
Þu anda dünya yüzeyinde bulunan bütün KGT güçlerine ikinci bir emre kadar yüzey komutanlýklarýna baðlandýklarý bildirilmiþti. Eðer karþý baðlantýlarý olsaydý Siyah bunun yeterli olmadýðýný ve gördüklerini Nuh’a anlatabilirdi.
Afrika’da üç noktada gizli fýrlatma üsleri sadece bu savaþ için hazýrlanmýþtý ve yörüngeye yeniden çok rollü uydular fýrlatmak için hazýrdýlar. Birkaç saat içinde KGT bu süreci baþlatýp otomatik fýrlatma emrini verecekti. Bununla beraber vurucu güç zafiyeti yüksekti. Siyah þu anda yörüngede idi. On beþ bin kilometre yukarýdan dünyayý izliyordu. Geliþmiþ casus gözleri taramayý bitirmiþti. Sonuç hiç iyi deðildi. Bütün tim kokpitteki görev yerlerindeydi. On beþi birden kara kara düþünüyordu. Yayýlma çok tehlikeli bir boyuttaydý. Afrika, Sibirya, Güney Kutbu ve Avustralya ile Güney Amerika’nýn iç kesimlerinde geliþmiþ koloniler vardý. Bu bölgeler 1 Nisan tarihinde büyük meteor vurulmadan iki hafta önce yaðmaya baþlayan kaya yaðmurunun indiði yerlerdi. Böcek akýllýydý. Son yaðmurlar ile dünyayý bombalayýp etrafta sadece karýþýklýk yaratacak oyalayýcý koloniler kurmuþ ve asýl kolonilere karþý bir kalkan oluþturmuþtu. Renk Takýmý bile önceliði bu küçüklere vermiþti çünkü bunlarýn geliþmesi daha süratli kötülüklere yol açacaktý.
“Bu yetmez” dedi Yeþil.
“Ona katýlýyorum” diyerek destekledi Mavi.
“Ne öneriyorsunuz?” diye sordu Siyah.
Ýkisi de sessizdi.
“Patron sensin, onu sen bul” diye konuþarak onlara destek oldu purosunu tüttüren Gümüþ.
“Mekikler ve Zýrhlý Savaþçýlar olmadan þu durumda çok kayýp vereceðiz.” Dedi Turuncu. Kara derili dazlak kafasýný tatsýzca iki yana sallýyordu.
“Sence ne zaman bize dönebilirler?” diye soran Mor’du.
Siyah ona döndü. Ýkisinin arasýndaki iliþkiyi bütün takým biliyordu. Siyah’ýn iyi bir yalancý olduðunu ama Mor’a yalan söyleyemediðini de. Badem gözlü genç kadýna baktý Siyah.
“Henry McAndrew’u iyi tanýrým. Onun yüzündeki o ifadeyi biliyorum. Gerçekten durum berbat olduðunda karþýsýndakine moral verebilmek için takýnýr. Bence ay üssü bunu atlatacak. Ama bize yardým edebilmeleri çok zor.”
Mesaj kaydýný tekrar açtý ve bir yerinde dondurup görüntüyü büyüterek netleþtirdi. “Þuna bakýn.” Görüntü dikkatsizce ana komuta merkezinde ve ana ekrana karþý kaydedilmiþti ki bu dikkatsizlik bile iþlerin ne derece karýþýk olduðunu gösteriyordu. Ekranda Siyah’ýn iþaret ettiði noktada üssün savaþ gücü rezervi ve yenileme kabiliyeti ayrýntýlý bir biçimde raporlanýyordu. Henry’nin vücudunun gösterdiði kýsým küçük ama en önemli kýsýmdý. Üssün dünyaya indirme yapma kabiliyeti yoktu! Mekiklerini kaybetmiþti! Bu üs içindeki fabrika ile belki birkaç ayda kýsmen telafi edilebilirdi. Ama daha önemlisi fabrika da hasarlýydý! Silah ve malzeme depolarýnýn büyük kýsmý da saldýrýlarda hedef alýnmýþtý. Durum berbattý.
“Durum berbat..” dedi Gümüþ. Yüzü ekþi ve öfkeliydi.
“Biz oraya ulaþabiliriz. Dünya’da en azýndan beþ mekik var. Kapasitelerimiz yüksek. Ama þu durumda kendi hayat destek üniteleri ve yüz milyon insanýn hayatta tutulmasý daha önemli olabilir. Biz burada bir þeyler yapabiliriz. Amerika, Çin, Avrupa ve Rusya en yoðun hasarý alan bölgeler. Askeri üslerin Çoban tarafýndan özellikle hedeflendiði belli. Meteor yönlendirme kabiliyeti korkunç etkili bir bombardýmana neden oldu. Þu durumda toparlanmak için zaman gerekli. Elimizdekilerin önemini çok büyük ölçüde arttýrýyor bu,” dedi Siyah.
“Aklýnda bir þey var” diye sordu Mavi.
Siyah bir iki tuþa bastý ve ekrandan slaytlar geçmeye baþladý.
“Bunlar dünyanýn þu anda saðlamlýðý raporlanmýþ ve Kovan ile savaþan ya da savaþabilecek direnç noktalarý. Bunlar da savaþ, üretim ve teknoloji deðerlerinin analizleri. Ve bu da benim aklýmdaki þey” dedi ve asýl slaytlara geçti Siyah. Amerikan ordusu ve KGT tarafýndan kullanýlan özel silah ve ekipmanlardan bazýlarýydý bunlar. Planlar ve teknoloji sýrlarýyla beraber..
“Baþka zaman olsa çýldýrmýþsýn derdim!” diye yüksek sesle gülerek purosundan derin bir nefes çekti Gümüþ. Dumaný halka yaparak üfledi.
Ekibin doktoru Pembe, Siyah’a sordu, “Onlara mý vereceksin?”
“Fikirlerinizi duymak istiyorum. Uzaydan gelen bir düþman bütün insanlýðý tehdit ediyor ve bizim en çok güvendiðimiz silahlarýmýz, en güvendiðimiz kalemiz aðýr yaralandý. O olmadan diðerlerinin en iyi þansý onun güçlerinden bazýlarýný kullanmayý öðrenmeleri. Aðýr üretim deðil söz konusu olan; buna alt yapý hazýrlanmasý bile çok zaman alýr, üretimi saymýyorum. Alt yapýlarý var olan ama geliþmeleri zaman alacak þeyleri hemen vereceðiz. Burada adý geçen destek donanýmýn bazýlarý birkaç gün içinde pek çok yerde rahatlýkla üretilebilir. Stabilizör serumu ve genomedikal serumlarý, suni organ nakli desteði bile askerlere büyük güç verecektir. Sente-Muscular zýrh ve birinci seviye kalkan teknolojisini söylemiyorum bile.”
“Bu kararý Uzun John’da Albay Woo ile konuþmayacak mýsýn?” diyerek Antartika ve tropik Güney denizleri arasýnda dolaþmakta olan koca üs gemiyi iþaret etti Mavi. Uzun John bir süper tanker gibi görünen seyyar bir KGT üssüydü ve þu anda oraya baðlýydýlar. Aslýnda bütün yeryüzü KGT’si oraya baðlýydý.
“Elbette konuþacaðým ama eminim Albay Woo bunu onaylayacaktýr.”
Bir süre sessizlik oldu. Sonra Yeþil öfkeyle konuþtu.
“Bunun önceden yapýlmasý gerekirdi.” dedi. Ses tonu gayet iyi açýklýyordu ne demek istediðini ve çok haklýydý. Bu düþmanýn geliþi biliniyordu ve çok önceden bazý bilgilerin paylaþýmý çok büyük bir fayda saðlayabilirdi. Dünyanýn bölünmüþlüðü çok kötü bir þeydi. Siyah sadece baþýný onayla salladý. Ýletiþim kanalýný ayarladý ve Albay Woo ile görüþmesine baþladý.

Önder gecenin karanlýðýna bürünmüþ ve hareketsizce molozlarýn arasýna uzanmýþtý. O kadar iyi saklanmýþtý ki yanýndaki arkadaþý bile az sonra orada olup olmadýðýný sormak zorunda kalmýþtý.
“Sessiz olsana be Alper” diye fýsýldadý Önder. Alper susup iyice sindi.
Üç saattir ayný noktada hareketsiz bekliyordular. Alper Savaþ’ta çarpýþmýþtý ama özel operasyoncu deðildi. Yine de çok çarpýþma gördüðü ve iyi niþancý olduðu için Önder onu yanýndan ayýrmazdý. Alper ilk baþlarda bu özel tim iþlerinde olmaktan gurur duymuþtu. Ama zamanla; ve özellikle bazý zamanlarda daha çokça, bu iþlerin dýþarýdan göründüðü gibi olmadýðýný anlýyordu. Sabýr, sükunet ve soðukkanlýlýk çok önemliydi. Otuz saniyelik ve tek el ateþ edilen bir operasyon için sahada sekiz saat gizlenip uygun aný bekledikleri günden bu yana buna inancý artmýþtý.
Vakit gece yarýsýný üç saat geçmiþti ve ortalýk son bir saattir iyice sessizleþmiþti.
Önder harekete geçme vaktinin geldiðine karar verdi. Timinde on kiþi vardý. Ýki niþancýsý ve onlarýn hedefçileri iki yüksek binaya yerleþip termal ve gecegörüþlü izlemelerine baþlamýþtý. Bu dördü savaþ gazisiydi. Altý kiþi içinde en tecrübesizi Alper’di. Diðerlerinden ikisi ayaklanma zamanýnda güruhun yakalayýp öldürmek üzere olduðu polis özel kuvveti üyeleriydi. Ýki gazi ise savaþtaki gece operasyonlarýndan tecrübeli eski askerlerdi. Donanýmlarý saðlam ve silah güçleri eksiksizdi. Hazýrdýlar. Sessizce girecek, depolara gerekli müdahaleyi yapacak, Kerim’i bulup iþini þiddetle bitirecektiler. Sonra da þenlikli bir kaçýþ ile uzaklaþacaktýlar. Plan buydu. Operasyonun baþlamasý an meselesi idi.
Tim üyeleri birbirinin konumlarýný biliyordu ve sessiz haberleþme için bu önemliydi. Önder elinin üstünde iki kez yanýp sönen lazer noktasýný fark etti. Ýstikametini kontrol etti. Gecegörüþ gözlüðü mesafe ayarýný yaptý. Selami’ydi bu. El iþaretleri ile bir þeyler anlatýyordu. Fýsýldayarak iþaretleri Alper’e de okudu. “Niþancý Osman, Cenk’in yanýnda olduðunu söylüyormuþ. Beraberlerinde ordu özel kuvveti de varmýþ. Helikopterleri üç blok ötede destek için hazýrlar. Beklememizi istiyorlar. On dakika içinde tim yanýmýzda olacakmýþ.”
“Vay be. Ne heyecanlý bir hal aldý bu iþ,” diye fýsýldadý Alper.
Önder iþaret ile cevap yolladý Selami’ye. “Köþedeki hamburgercide buluþalým onlarla.”
Cevap neredeyse anýnda gelmiþti. “Yola çýkýyorlar, tamam.”
“Gidelim Alper.”
Sessizce sürünerek uzaklaþtýlar ve kapkara karanlýk þehir sokaklarýnda sinsice sýçrayarak süratle buluþma noktasýna aktýlar.

“Ben Cihan Yüzbaþý. Yalnýz Kurtlar Timi’nin komutanýyým.”
“Ben de Önder. Destek görmek güzel Yüzbaþým. Hoþgeldiniz.” diyerek sessizce, fýsýltýyla, aynen Cihan gibi konuþtu Önder.
Cihan daha ilk anda onun asker ve operasyoncu olduðunu biliyordu. Silahý tutuþundan duruþuna, kuþamýna ve konuþmasýna kadar her þeyi ile emindi. Rütbesini bile söyleyebilirdi. Kesinlikle yüzbaþýydý. Bir nedenden bunu þimdi söylemiyor ve saçý sakalý ile askere benzemiyorsa bunun nedeni þu anda önemli deðildi.
“Susturuculu MP 7’leriniz var. Patlayýcýlar ile kuþanmýþsýnýz. Plan nedir?”
“Ýki koldan sessizce giriyoruz. Ýçiyorlar ve sýzýyorlar. Canavarlar ile savaþanlar diðer karakol binasýnda ve kuzey ile aramýzda mayýnlar ile duvar ördüler. Bunlar iþin ciddiyetini anlamamýþ ya da savaþ stresi yüzünden önemsemiyorlar. Ýçki ve uyuþturucu ile yarý uyanýklar. Günlerini tecavüz, iþkence ve içki ile geçiriyorlar. Kerim onlarý böyle kontrol ediyor. Sýzacaðýz. Üç kiþi cephanelik ve depolara üç kiþi de binanýn on ikinci katýndaki Kerim’in bölümüne girecek. Ýki niþancým ve hedefçileri uzak destek için mevzilerinde. Burada yaklaþýk beþ yüz adamý var ama yüzü bile ayýk deðil. Asýl kuvveti kuzeye çekmiþ.”
“Burada olduðundan emin misiniz?”
“On ikinci kat onun yeri ve her gece bir kýz alýr yanýna. Bu gece de on ikinci kata bir kýz çýkardýlar” diye diþlerini sýkarak konuþtu Önder. Alper araya girdi, onun da sesi ve yüzü biranda deðiþmiþti; “Daha on beþinde bile deðildi o zavallý. Aðlamalarý, yalvarmalarý onlarý sadece güldürüyordu.”
Cihan ve Kurtlar da kararmýþtý þimdi.
“Bombacýlarý ve infaz timini birer kiþi arttýralým. Seninkilere biz de katýlalým. Geriye kalanlar kaçýþ için çevre emniyeti alýr. Duruma göre helikopterler ile burayý toptan temizleyebiliriz. Ama önce þu Kerim Efendiyi aldýðýmýzdan emin olalým,” diye önerdi Cihan.
“Bundan iyisi can saðlýðý,” diye onayladý Önder.
“Þahin, Rafael. Ýkiniz benimle gelin. Kerim’e gidiyoruz. Dilaver, Okan ve Süleyman, patlayýcýlarýn yerleþmesine refakat edin. Þirin, kalanlar senin komutanda. Destek ve karýþýklýk sizin göreviniz. Patlamalar baþlayýnca baþlayýn. AVÝ’leri de açýyoruz o zaman. Duysalar da bir þey fark etmez ondan sonra. Haydi,” dedi ve operasyonu baþlattý Cihan.
Þehrin bu tarafýnda yýkýntýlar ve moloz tepeleri ile yaralý, delik deþik binalar ana fonu oluþturuyordu. Binalar hasarlarýna raðmen genelde yýkýlmayacak kadar saðlam ve yüksekti. Hedef bina ise en yüksekleri idi. Niþancýlar çevredeki uygun çatýlardan bu binayý göz hapsinde tutuyordu.
Çevre emniyeti kalabalýk olsa da daðýnýk ve düzensizdi. Üstelik sarhoþ ve uyuþmuþ haldeydi. Ýlerleyen sinsi tim için bu daðýnýk ve düzensiz yapý bulunmaz nimetti. Sinsice bir gölgeden diðerine ilerlediler. Þehir karanlýktý ve bu çevre binalarýn bazýlarýna sadece kýsmen; jeneratör ile elektrik veriliyordu. Yanan variller ve tutuþturulmuþ otomobil lastikleri ile sokaklar gölgeli bir karanlýkla dalgalanýyordu. Tim, gýrtlak kesip boyun kýrarak ama sessizce ve görülmeden ilerliyordu. Her þey zaman ile ayarlanmýþtý. Saatler çalýþýyor ve iþler yolunda gidiyordu.
On dakika sonra sessizce iþini gören patlayýcý timi geri dönüþ yolundaydý. Patlamalardan sonra ateþ açacaðý ve bomba yaðdýracaðý ateþ mevzilerine dönüyordu. Bu esnada binanýn karanlýk yüzüne týrmanmakta olan infazcý tim de duvarlarýn gölgelerine sinmiþ ve zamaný bekliyordu.
Zaman gelmiþti. Ýçeriye dalmaya hazýrlananlarýn hepsi de operasyoncuydu. Sessiz silahlarý ve üstün niþancýlýk becerileri vardý. Hepsi de sinsi ve soðukkanlý katillerdi. Önce sinsilik üstatlarý Þahin ve Rafael yavaþça pencerelerden karanlýk odalara süzüldüler. Sonra Önder ve Alper ile Cihan ve Abdullah içeriye diðer pencereden girdiler ve ilerlemeye baþladýlar. Ýlk mermilerin ateþlenmesi de ayný anlara denk geldi. Sürat ve acýmasýzlýk konusunda anlaþmýþ olan infazcýlar ateþe baþlamýþtý.
Þahin ve Rafael önlerine çýkaný o daha ne olduðunu anlamadan susturuculu silahlarý ile yere yýkýyor; delik deþik ediyordu. Süratle ilerleyen ikili az sonra fark edilmiþti ve kat baðýrýþlara boðulmuþtu. Koþuþturmaca ve silah sesleri baþladýðý anda mükemmel bir zamanlama ile patlamalar da baþladý ve alt katlardaki depolar ile yan binalardaki cephanelikler patlamaya baþladý.
Bir anda ortalýk karýþmýþtý. Gece aydýnlanýyordu. Alevler göðe yükselmeye baþlamýþtý. On ikinci katta çatýþma sürüyordu. Aslýnda infaz sürüyordu. Ayaklanmacý güruh sürüler halinde mermilere yem oluyor ve yere yýkýlýyordu. Ýnfazcýlar çapraz atýþ için katýn ana salonun iki kenarýna masalar ve koltuklar arkasýna siper almýþtý. Asansör ya da merdivenden gelen takviyeyi buðday baþaðýný biçen orak gibi biçiyordular.
Bu esnada Önder ve Cihan da Kerim’in odasýna doðru ilerliyordu. Önlerine çýkan muhafýzlar zýrhlý ve nispeten iyi silahlý, iyi atýcýlardý. Ama bu iki infazcý ile mukayese kabul etmezdiler. Önder bir flaþ bombasý attý ve kenara çekildi. Iþýk patladý. Adamlar kör oldu. Ýki infazcý üç muhafýzýn yanýndan yürüyerek geçerken mermi harcamadý. Býçaklar bunun için yapýlmýþtý ve ikisi de iþlerini biraz uzatarak beþer altýþar hamle ile saðlam iþler çýkardýlar. Ölenlerin çýðlýklarý onlarýn iþi doðru yaptýklarýna emin olmalarýný saðladý.
Kapýya geldiklerinde iki infazcý da durdu. Kapý kapalýydý. Ýçerde ýþýk yoktu ama hareketi iþitme güçlendiricileri sayesinde rahatça duyuyordular. Önder ve Cihan’ýn silahlarý küçük birer ýsý tarayýcý dürbüne sahipti. Birbirlerine iþaret ettiler. Gülümsediler. Gecegörüþ gözlüklerinin ekranýna AVÝ’ye baðlý termal dürbünün görüþü bir pencere ile açýldý. Cihan silahýnýn þarjörünü deðiþtirdi ve aynýsýndan bir þarjör de Önder’e verdi. Ýþaret dili ile “..duvar delen,” dedi. Önder gülümsedi. Mermiler zýrhý ve duvarý delip arkasýný vurmak için özel yapýlmýþtý. Þarjörler deðiþti. Duvarýn arkasýnda dört silüet vardý. Biri yerde yatýyordu ve küçüktü. Bu küçük kýz olmalýydý. Diðer üçü silahlýydý ve kapýnýn açýlmasýný bekliyordu. Gecegörüþ gözlükleri ve zýrhlarý vardý. Ýnfazcýlar birbirlerini baþlarý ile onayladýlar ve bel seviyesinden yukarýya yaylým ateþi ile iki saniyede iþi bitirdiler. Hepsinin yere cansýz düþüþünü izlerken bir yandan da kapýyý açýyor ve içeri giriyordular.
Cihan zýrhýnýn ve miðferinin üzerindeki ýþýklarý açarken aþaðýda ve bu katta hala silah sesleri gümbürdüyordu. Zavallý kýzcaðýz periþan bir haldeydi. Çok iþkence görmüþ, çok dövülmüþtü. Önder’in aðzýndan saðlam bir küfür çýkarken yerde birisi inledi. Cihan kasaturasýný çekti ve yere eðilip adamý inlediðine binlerce kez piþman olacak bir biçimde öldürdü. Hiç acýmamýþ ve yaptýðýndan utanmamýþtý. Yaptýðý ona çok insanca gelmiþti.
“Hiçbiri Kerim deðil” dedi kýzý battaniyeye sarmalayýp korumacý bir þefkatle kucaðýna alan Önder.
“Önemli deðil” dedi soðuk bir sesle Cihan. “Onu da buluruz.” AVÝ’ler artýk açýktý ve silah sesleri ile patlamalar sürerken Þirin’e seslendi Cihan. “Burada iþimiz bitti. Yaralý bir rehine ile beraber çatýdan çýkacaðýz. Tam bir temizlik istiyorum Þirin. Sorgulanacak birkaç kiþi yeterli. Bu insanlýk ayýplarýný yanýmda taþýmak istemiyorum.”
AVÝ’ler artýk açýk olduðu için Gökdelen ve bütün tim bu konuþulanlarý duyabiliyordu. Þirin Yüzbaþý sadece bir iki saniye Gökdelen’den herhangi bir karþý emir gelecek mi diye bekledi. Sonra sessizliðin üzerine “Emredersiniz Komutaným” diyerek emri herkese tekrarladý.
Cobra helikopterlerinin bir dakika içinde desteðe gelmesi ve Omega ile Karaþahinlerin de konumlanmasý ile operasyon artýk kýsa sürede tamamlanýyordu. Yer timlerinin yönlendirdiði helikopter sortileri kýsa zamanda çevreyi temizlemiþ ve ayaklanmacýlarýn bölgesi ezilerek ele geçirilmiþti. Kerim artýk tam anlamý ile iki keskin býçaðýn arasýnda sýkýþýp kalmýþtý.


23 Nisan Sabahý.

Ayaklanmacýlara yapýlan saldýrýnýn birkaç saat sonrasýnda timler çevreyi tamamen emniyete almýþ ve temizliðini yapýp ayrýlma hazýrlýklarýný da yarýlamýþtý. Güneþ ilk ýþýklarýný saçmaya baþladýðýnda son Karaþahin de havalanmýþ Gökdelen’e dönüyordu.
Cihan çarpýþma sahasýnda etrafa bakýnýyordu. Cesetler toplanmýþ ve canlý olanlar sorgu için yola çýkarýlmýþtý. Köle olarak tutulanlar da süratle nakledilmiþti. Sadece üç tim ve üç zýrhlý araç ile iki insansýz hava keþif aracý; ÝHA-K kalmýþtý operasyon bölgesinde. Muhafýzlardan da operasyoncular ve bir tank çevredeydi.
“Bugün 23 Nisan,” dedi Cihan. Önder yanýndaydý.
“23 Nisanlar hep yaðmurlu olurdu. Bu hava güneþli” dedi Önder.
Cihan güldü. Dünya artýk bildikleri dünya deðildi.
“Zaman deðiþiyor, Yüzbaþým” dedi Önder’e.
Önder, Cihan’a bir bakýþ attý. Yavaþça gülümsedi. Hala konuþmaya hazýr olmadýðý belliydi. Cihan hiç üstüne gitmedi. Kovan konusunda bilgileri paylaþmýþtýlar. Sahada daha uzun zamandýr gezmekte olan muhafýzlar canavarlarýn uçan böceklerle kuzeyden geldiðini söylemiþti. Ve Cihan da onlara Ankara Raporu’nu vermiþti.
“O halde tamam. Bu yakadaki ana direnç noktamýz sizin karargah olacak. Birlikte bir gözden geçirelim ve ayarlamalarýn ardýndan süratle harekete geçelim. Kerim iþini bir an evvel sonlandýrýp bütün dikkatimizi bu Kovan illetine vermek istiyoruz. Þehri ikisinden de kurtarýp bir an önce düzeni tesis etmeliyiz” diye konuþtu Cihan.

Ayaklanmacýlardan bazýlarý Gökdelen’deki sorgularý esnasýnda son derece iþbirlikçi bir yaklaþým sergilemiþ ve çok kýymetli bilgiler vermiþti. Þehir içinde pek çok yerde metrodan bozma ya da kazýlýp inþa edilen yeraltý sýðýnaklarý vardý. Bunlarýn çoðu halkýn kendi çabalarý ile yaptýðý derin beton maðaralar olarak tanýmlanabilirdi. Pek meteor sýðýnaðý sayýlmazdýlar. Ama içlerinde çok insan ve onlarý bir müddet hayatta tutmaya yetecek erzak ile su vardý. Ayaklanmacýlar neredeyse bunlarýn tamamýný bulup ele geçirmiþ ve zulümlü hükümlerini sürmeye baþlamýþtý. Þu anda gerçekten de büyük bir kitleyi silahla kilit altýnda tutuyor ve köle efendileri gibi hüküm sürüyordular.
Paþa sabahýn ilk saatlerindeki ilk raporla beraber Güneþinoðlu’nu kullanarak Ýstanbul’un tam ve çok yönlü bir yeraltý haritasýný çýkarttýrmýþtý. Harita öyle ayrýntýlýydý ki bazý yerlerde odaklanýnca gömülü sikkeler bile seçilebiliyordu. Askeri uzmanlar sýðýnaklarýn hangilerinin ayaklanmacýlarda olduðunu ve hangilerinin hala saklandýðýný termal ve x-ýþýný haritalarda kolayca seçebiliyordu. Þeref Paþa þehri geri almaya kararlýydý. Ne kadar çabuk o kadar iyiydi. Geniþ çaplý bir Kovan operasyonu için Ankara ile beraber planlar yapýlýyordu ve þehir defterini kapatmayý istiyordu.
“Kemal, bu ayaklanmacýlar çok zulüm yapmýþlar. Bu Kerim çok can yakmýþ. Lakin her musibetten bir hayýr doðar diyesim geliyor..”
Kemal Yarbay tam anlayamamýþtý. Yüzünden belliydi.
“Kemalim, bu Kerim denen deli bu ayaklanma guruplarýný birleþtirip þehrin yarýsýný demir yumruðuyla yönetiyor olmasa iþler þu anda olduðundan beter olabilirdi. Adamlarý duydun. Son bir haftadýr Kovan ile kuzey hattý boyunca çarpýþýyorlarmýþ. Onlara inanýyorum. Yalan söylemedikleri belli. Çok fazla ayrýntýya sahipler. Çetin savaþtýklarý belli. Çok kayýp vermiþler ve kýsmen de olsa baþarýlý olmuþlar. Ýstanbul’u Kovan’a tamamen kaybetmediysek bunun nedeni onu daha önce Kerim’e kaybetmemiz.” diye konuþtu Paþa.
Kemal, Paþa’yý anlamýþtý. “Ve Kerim de onun olaný canla baþla koruyor” dedi Yarbay.
“Kerim aradan çýkýyor ve artýk iþ bizde. Görünen o ki kuzeyde bir yerde askeri bir koloni var. Büyük ihtimalle Ruslar’ýn uðraþtýðý koloni bu. Denizi aþýp geliyor olmalý. Ama neden taa buraya geliyor. Belki de Kerim koloni kurmasýna izin vermedi. Belki stratejisi bu. Bilmiyorum. Ama Ruslarýn saldýracaðýný biliyorum. Biz de Karadeniz’deki madenlerini vurduk. Þimdi de Ýstanbul’u temizlersek kurtarýlmýþ geniþ bir bölgemiz olacak.”
“Operasyon hazýrlýklarý süratle devam ediyor Paþam. Bu gece harekete geçebiliriz. Timlerin hepsi haritalarý inceliyor. Tek vuruþta, eþ zamanlý olarak iþi bitireceðiz. Gece bir haritalama daha yapacaðýz ve bu arada Sýcakkanatlar da yukarý çýkmýþ olacak. Ayrýca ÝHA-K desteðinde harekete geçeceðiz. Sessiz ve hýzlý olacaðýz.”
“Çok güzel Kemal. Bu iþi bitirelim.”


Muhafýz üssü; Kale 15 özellikle bu rol için son üç yýlda yapýlmýþ bir binaydý. Beþ katlý ve büyük bir binaydý. Çevresine hakimdi. Dýþardan þehirdeki pek çok bina gibi pencereleri kalaslarla örülü, kapýlarý mühürlü ve terk edilmiþ bir hali vardý. Çok derin ve çok büyük bir sýðýnaðý vardý. Farklý noktalardaki baþka sýðýnaklar ile tünel baðlantýsý mevcuttu. Yarým düzine farklý yöne uzayýp her biri birçok kola ayrýlan küçük ve bazýlarý da büyük çýkýþ tünellerine sahipti. Askeri araç ve hatta makine parký vardý. Cihan gördüðünde etkilenmiþti. Operasyon ile karþý kýyýya geçen ilk on bin kiþi iþte bu sýðýnaktan faydalanarak sessizce kýyýya akabilmiþti. Ýçeride hala binlerce kiþi vardý ve baðlantýlý baþka sýðýnaklarda da daha fazlasý vardý. Ana bina saðlamdý, silahlý ve donanýmlýydý. Üstelik çevresindeki binalara pek çok gizli yol ile baðlýydý. Bir saldýrýda burasý çok iyi savunulabilir ve karþý tarafa çok kayýp verdirirdi. Cihan’ýn düþüncelerini okur gibi konuþtu ona etrafý gezdiren Önder.
“Çok saðlam. Betonu zýrh gibi ve bazý noktalar gerçekten zýrhlý. Bir kale gibi. Ama düþmeyecek kale yoktur. Kerim’in insan gücü çok fazla. Bizde ise silah tutmayý bilen kiþi sayýsý az ve yenilerin eðitilmeleri de zaman alýyor. Ama Kerim durmuyor ve fýrsat vermiyor. Daðýnýk guruplarla sorunsuzca mücadele ediyorduk. Her þey yolundaydý. Ama Kerim geldi ve kýsa sürede topçu bile bulmuþtu. Tanklarýný ise mayýn ve tuzaklarla güç bela uzak tutabildik. Yine de burasý çok çetin bir savunmaya sahiptir. Gatling ve minigun yuvalarýna sahibiz. Roket ve bomba atarlarýmýz var. Kutu gibi kapalýyýz ve biz dýþarýya rahatça atýþ yaparken onlar içeriye neredeyse hiç ulaþamýyor. Mermi yapabilecek bilgi ve malzememiz var. Güneþ enerjisi ile þarj olan güçlü piller ve jeneratörlerimiz ile elektrik sorunumuz yok. Muhafýzlarýn silah ve donanýmý en iyisinden. Suyumuzu arýtarak yeniden kullanabiliyoruz ve yaðmuru depolayabiliyoruz. Yiyecek stoklarýmýz yýllarca yeter.”
“Etkileyici. Fazla bir takviye gerekeceðini sanmýyorum. Belki iletiþim ve çevre gözetimi için bir iki istasyon ve bir bölük asker,” diye konuþtu Cihan. Önder baþýný onaylar bir eda ile salladý.

O gece saat on ikiyi gösterdiðinde geniþ çaplý bir operasyon olan Ýkinci Fetih Operasyonu baþlamýþtý. Sinsi gece timleri korunaklý bölgelerdeki köle efendilerine sinsice ulaþmýþtý. Gecegörüþü gözlüðü ile bile görülemezdi bu timler. Molozlar arsýnda bir metreyi on dakikada, yavaþça sürünüyordular. Göz göre göre ve alýþtýrarak, hissettirmeden burunlarýnýn dibine giren bu ölüm getirenleri fark ettiklerinde artýk köleciler için çok geçti.
Çatýþmalar çok kýsa sürmüþtü ve buna hiçbir hazýrlýðý olmayan köleciler bir bir dökülmüþtü. Zaten ya korku ya da uyuþukluk ve aldýrmazlýk içindeki bu düþman kýsa sürede bertaraf edilmiþti. Sýðýnaklar tamamen güvene alýnmýþtý. Harita da tek bir nokta kalmýþtý ve o da þu anda Kovan ile çatýþmakta olan Kerim’in kuzey kalesiydi. Paþa, Güneþinkýzý ve diðer ÝHA-S’larý tamamen silahlandýrmýþtý. Ýnsansýz saldýrý kuþlarý keþif ve izlemedeyken Kasýrgalar da hazýrda bekliyordu.

Sýcakkanatlar da artýk gökteki yerlerini almýþtý ve ülke sýnýrlarýnýn da dýþýna taþan bir görüþ alaný ile tam bir gözleme imkan saðlýyordu bu durum.
Yörüngede dönmekte olan iki Sýcakkanat’tan biri olan Ateþli 1’in komutaný Promete kod adý ile çaðrýlýyordu. Sýcakkkanatlar’ýn varlýðý gizliydi ve olasý aksiliklere karþý iletiþimde bu önlem alýnmýþtý. Artýk bu gizlilik önemsiz olmasýna raðmen alýþkanlýk devam ediyordu.
Mürettebat üç pilot ve on beþ istasyon operatöründen oluþuyordu.
Promete, Pilot 2’ye döndü.
“Bu pislikler de nereden çýktý? Bunlar bir dakika önce yoktu.”
Pilot 2 de anlayamamýþtý. Uzayýn karanlýðýndan dünyanýn mavisini izliyordular ve bir dakika önce temiz olan tarama ekranlarýnda þimdi Karadeniz sahilinde bir sürü kýrmýzý vardý. Bunlar nakliye böcekleri idi.
“Operatör 1. Bu nedir böyle?”
“Bizim buraya çýkýþýmýzdan önce gelenler olmalý. Kuzeye ilerliyorlar. Rusya yönüne gidiyorlar.”
Bu esnada araya Operatör 9 girdi.
“Ruslar operasyona baþlamýþtý. Tam olarak cephe arkasýna ilerliyor bunlar. Orada larva havuzlarý ve kümelenmiþ düþman görüyorum. Binlercesi var. Düzeltiyorum; on binlercesi! ”
Operatör 5 daha ayrýntýlý bilgi verebiliyordu hedefle ilgili.
“X ve Termal görüþ boþ olduklarýný gösteriyor. Ayrýca hýzlarý artmýþ. Son temastan bu yana hýzlarý altý yüz kilometreye çýkmýþ. Þu durumda Rus cephesine taze takviye nakletmek için yeniden konumlandýðýný söyleyebiliriz.”
Promete hala merak içindeydi.
“Beyler, iyi de bunlar nereden çýktý? Daðlardaki toplantý noktalarýný biliyoruz. Ama orada yoktular.”
O anda Operatör 12 atýldý.
“Deprem yarýðý!”
Promete ilgilenmiþti. Ýstanbul depremi sýrasýnda Karadeniz daðlýðýnýn batý ucunda derin ve geniþ yarýlmalar da oluþmuþtu. Bunlar tarayýcýlardan saklanmayý kolaylaþtýrýyor olabilirdi.
“Bölgenin ayrýntýlý bir taramasýný yapalým beyler. Baþka sürprizler de olabilir. Ayrýca Ankara ve Moskova’ya bildirelim.” Diye konuþtu Promete. Daha bir günlük bir durumdu bu; Rusya ile Kovan’a karþý ittifak oluþturulmuþtu ve bilgi paylaþýmý en üst düzeydeydi. Bir iki gün içinde bu ittifakýn büyümesine kesin gözü ile bakýlýyordu. Þimdiden Ermenistan, Azerbaycan, Ukrayna, Ýsrail, Ýran ve Norveç ile temas saðlanmýþ ve askeri iþbirliði için platformlar kuruluyordu. KGT de bütün kaynaklarý ile ittifaka destek vereceðini bildiriyordu ve bilgi desteði þimdiden baþlamýþtý. Ýþler süratle düzene giriyor gibiydi. Yine de sevinmek için daha pek çok erkendi.

Son haberler Paþa’nýn aðzýnýn tadýný bozmuþtu. Zaten tatsýz ve tedirgin olan Þeref Paþa iyice keyifsizleþmiþti. Doðu Anadolu’daki Kovan kolonilerine dair haberin üstüne, Ankara’dan durmadan akan bilgiler içinde en tatsýzý buydu.
“Rasputinler ile süratle iþlerini bitiririz Paþam” diyerek önerdi Cenk Binbaþý.
“Yapalým,” dedi Paþa. Sonra baþka düþüncelere daldý. Aklýnda bin tilki dolanýyordu. Ama bu gün rahat yoktu. Ateþli 1 doðrudan Gökdelen ile konuþuyordu.
“Baðla Oktay.”
Görüntüde uzay giysilerine bürünmüþ bir uzay pilotu vardý. Bu Promete idi.
“Paþam çok büyük bir hareketlenme tespit ettik! Telaþýmý mazur görün. Saldýrýya hazýrlanýyor olabilir. Þimdilik sadece daðlardaki toplantý noktasýna akýyorlar. Ama nakliyeci yok. Denizin karþýsýna gitmek için toplandýklarýný sanmýyoruz. Deprem yarýklarýnýn derinlerinden çýkýyor. Orada bir koloni bile olabilir. Taramamýzda çok büyük bir ýsý izi bulduk. On binlerce köpekcek olabilir! Sanýrým geniþ bir yeraltý havzasý söz konusu ve orada gizleniyor. Sadece Rusya’daki koloniden buraya aktýklarýný sanmýyorum.”
Bu, Paþa için son olmuþtu. Bir küfür savurdu yaþlý asker.
“Saðolun çocuklar. Ýyi iþ yaptýnýz.” diye konuþtu Promete’ye ve Kemal’e döndü.
“Saldýrýrsa kötü olur. Bu yakayý savunabiliriz ama Anadolu yakasý geniþ bir cephe olur. Oradaki nüfus ise ayrý bir sorun.”
“Paþam þu anki durumda þehrin büyük bölümüne hakimiz ve sivil nüfusun çoðu da bu son operasyonla az çok korumamýzda. Yakanýn büyük bölümünü tahliye edebiliriz. Toplu halde bulunmalarý da þansýmýz oldu. Düzenli ve süratle tahliye çalýþmasý esnasýnda en azýndan daha korunaklý noktalarda toplanýp cepheyi küçültebiliriz. Sanýrým haklýsýnýz, bir musibetten hayýr doðmuþ olabilir.”
Paþa ikinci komutaný ve dostu olan Kemal’e gülümsedi. Yaþlanmýþtý. Gençlerin yanýnda olmasý güzeldi. Bazen tecrübe karamsarlýða neden oluyordu ve gençlik iyimserliðe her zaman daha aþina olagelmiþti.
“Ýyi dedin Kemal. Baþlat çalýþmalarý. Tahliye noktalarýný belirleyip güçlendirin. Ve bütün nakliye gücümüzü kullanalým. Kara, hava ve denizden. Hemen baþlayalým. Ayrýca Yarýk üzerine saldýrý için plan hazýrlat. Þimdilik saldýrý gelirse ona savunacaðýz ama tahliye biter bitmez saldýrýyoruz. Bu iþ bitecek Kemal!”
“Emredersiniz Komutaným!”


24 Nisan, Akþamüzeri, Saat 17:30

Köprülerin yarattýðý engele raðmen tüp geçit ve vapurlarýn kapasitesi sayesinde kýsa sürede nakil tamamlanmýþ ve yaklaþýk yedi yüz bin kiþi yýldýrýmlý bir operasyon ile Avrupa yakasýna geçirilmiþti. Ulaþýlabilen nüfus buydu. Avrupa yakasýnda da Tepeyurt ve Gökdelen'deki nüfus haricinde bir milyon kiþi son bir haftadýr çatýþmalardan neredeyse tamamen arýnmýþ ve güven içindeydi. Çoðu hala sýðýnaklarda kalmakla beraber askeri savunma noktalarý ile çevrili geniþ bir çemberin içindeki evlerine dönenler de vardý. Avrupa yakasýndaki ayaklanma guruplarý 3 Nisan’dan bu yana süren operasyonlarla neredeyse tamamen temizlenmiþti. Anadolu yakasý ise daha köprülerin çýkýþýndan itibaren sorun olagelmiþti.
“Siviller güvenli sýnýrlardan içeride ve operasyon sonuçlandý Komutaným,” diyerek rapor verdi Kemal Yarbay. Yüzü gülüyordu.
Paþa’nýn da yüzü aydýnlanmýþtý. Köprüler iyi tahkim edilmiþti. Tüp geçit zaten bir kaleden farksýzdý. Avrupa yakasý güvenlik çemberi de çok saðlamdý. Bununla beraber on binler rakamý Paþa’yý rahatsýz etmiþti ve yanýnda bir askeri koloni olma ihtimali ise gece onu epey bir süre uyutmamýþtý.
“Çok iyi. Artýk bu iþin köküne inebiliriz Kemal. Bu iþi bitirmenin vakti geldi.”
Baþka bir yerde baþka bir zihin de bunu söylüyor muydu acaba? AVÝ’den gelen çaðrý Oktay Binbaþý’ya aitti.
“Ne oldu Oktay?” diye sordu Paþa.
“Geliyor Komutaným!” dediði anda zaten Paþa ve Yarbay, Komutan odasýndan çýkmýþ ve ana salona girmiþtiler. “Komutaným ÇES casuslarýn varlýðýný tespit etti. Þimdilik uzak duruyorlar. Ama ana kuvvet harekete geçti. Toplanma noktasýndan üç farklý kol þehre farklý istikametlerden yaklaþýyor. En küçük kol bilgisayar sayýmýna göre kýrk bin köpekcekten oluþuyor. Havada yarýklardan çýkan on kadar nakliyeci de var. Ateþli 1’den alýnan tarama sonuçlarýna göre topçu böcekleri taþýyorlar…”
“Sana engel olmayayým Oktay kara haberleri sýralamaya devam et.” Diyen paþa idi. Oktay bir an ne diyeceðini bilemedi.
“Devam et yahu, devam et.”
“Emredersiniz. Havada yeni temaslarýmýz da var. Bunlar..” diyerek ekrana x-ýþýný ve termal görüþ ile çýkarýlmýþ üç boyutlu modellerini gönderdi.
“Vatoza benziyorlar,” dedi Paþa. “Uçuyor mu bu?”
“Evet Paþam. Ve bunlar da var. Dev yarasa benzeri yaratýklar. Gövdeleri neredeyse bir insan kadar.”
“Tanýmlayýn þunlarý yahu, Rapor ne diyor?”
“Amerikalýlar; ya da raporu uzaylýlardan bize aktaran kimse o da bizim gibi düþünüyormuþ Paþam. Bunlara elektrovatoz ve kara yarasalar demiþ. Bu yarasalarýn bir cinsi daha mevcut rapora göre. Kýrmýzýlar. Siyahlarýn hafif ve kýsa menzilli saldýrýsý var deniyor, ama kýrmýzýlar için bir atar pir atar demeye getirmiþ. Kýrmýzýlarýn açýkça büyük olduðu yazýyor. Buradakiler siyahlar olmalý.”
Bir kez kullandýktan sonra yeniden canlý ve de güdümlü olan füzesini alana kadar zararsýzdý bu kýrmýzýlar. Ama canlý füzeleri çok güçlü olarak tanýmlanýyordu.
Rapor kýsýtlý bilgisine raðmen bilgilendirme iþini oldukça faydalý bir biçimde beceriyordu. En azýndan neyin ne olduðunu tahmin etmek ya da bekleyip görmek zorunda deðildiler. Kaba bir biçimde bile olsa düþmanýn kabiliyetlerini biliyordular. Mesela bu elektrovatoz ilk savaþ uçaðý olarak hava savaþçýlarý için bir rakipti. Yere çok etkili sayýlmazdý ama etkisiz de deðildi. Yine de savaþmadan hakkýnda hüküm vermek doðru deðildi.
“Savunmamýzý yeniden þekillendirelim. Havada hakimiyetimizi süratle mutlak kýlmalýyýz. Kara savaþýnda bize tartýþýlmaz üstünlük verecektir bu. Saldýrýnýn rotalarýný izleyin” diyerek Oktay’ a konuþtu Paþa. Sonra video konferans hattýndaki diðer subayýna seslendi, “Cenk Binbaþým.”
Tepeyurt komutasýndaki Cenk Binbaþý hemen yanýndaki teðmene verdiði emirleri býrakýp Paþaya döndü.
“Emredin Komutaným.”
“Uçaklarýn hazýr mý Cenk?”
“Düþmaný gördük ve kalkýyoruz Komutaným. Bir dakika içinde tamamen havadayýz. Üç uçaðýmýz zaten yüklü ve havadaydý Komutaným.”
“Cenk nasýl yapacaðýný sen daha iyi biliyorsun. O topçularýn yere inmemesi; olur da inerlerse çar çabuk hal edilmeleri þart. Menzil ve güçlerini tam bilmiyoruz ama baþka bir gün öðrensek de olur.”
“Emredersiniz Komutaným.”
“Cenk pilotlarýna söyle dikkatli olsunlar. Hava eskortlarý olacak. Tam sayý bilmiyoruz.”
“Kendi topraðýmýz üzerinde savaþmanýn avantajýna sahibiz Komutaným. Avcýlarý üzerimize çekip yer silahlarýna yem edeceðiz. Hem Rasputinler’in atýþ menzili de çok uzundur. Ne geldiðini göremeden nakliyecileri indireceðiz.”
“Ýyi Cenk. Çok iyi. Haydi göreyim sizi.” dedi ve Kemal’e döndü Þeref Paþa. “Balyozlarý köprüler ve geçit için Kasýrga’larýn içinde hazýrda tutuyoruz deðil mi Kemal?”
“Aynen emrettiðiniz gibi Paþam. Yeniden konumlanmaya hazýrlar. Zýrhlý araçlar zaten mevzilerindeler. Emrettiðiniz gibi anti personel silahlara aðýrlýk verdik. Tartlardan da yirmi dört tanesi Atlas helikopterlerine yüklendi ve Kasýrgalarla beraber hareket emri aldýlar.”
“Çok iyi, yalnýz Cihan’ýn Kale 15’de adamlarý ile kalmasý aklýmý meþgul ediyor. Orayý boþaltmalýyýz belki de.”
“Cihan ne yaptýðýný biliyordur Komutaným. Orayý gördü ve gelen düþmaný da yakýndan gördü. Gelirlerse baþa çýkarým diyorsa yapar.”
Þeref Paþa Cihan’ýn çýkardýðý iþi ve takýmýnýn becerisini görmüþtü. Yalnýz olmayacaklarýný biliyordu ve Kale 15 hakkýnda bilgilendirilmiþti. Gençlere güvenmek gerekliydi. Maceracý deðildi Cihan. O halde bu konu tamamdý.

Kale 15’in olasý ziyaretçilere sürprizleri vardý. Cihan’ýn söylediði gibi iletiþim ve gözlem istasyonlarý kurulmuþ ve bir bölük asker hemen karakola yerleþmiþti. Þimdi herkes silah baþýndaydý. Gatling ve minigun taretlerinin yanýna cephane sandýklarý dizilmiþ ve doldurmak için cephaneciler de niþancýlarýn yanýnda hazýrdý. Bütün acemi ve usta muhafýzlar silahlý ve hazýrdý. Askerler de yerlerini almýþ ve ateþ mevzilerinin yanýna cephane kutularý yýðýlmýþtý. Düþmanýn doðasý ve kalabalýk olduðu biliniyordu. Ama hazýrdýlar.

Gökdelen bütün hava gücünü son dakika istihbaratýna göre yeniden konumlanabilecek þekilde hazýr tutuyordu. Omega ve Cobralar hazýrdý. Düþman Kerim’e vuracaktý. Bu kesindi. Açýkçasý Kerim buna karþý duramazdý. Raporlar Kerim’in þu anda hala çalýnmýþ insanlarla çarpýþtýðýný söylüyordu. Bu savaþ Kerim’i yiyordu çünkü gaz maskesi sayýsý yetersizdi ve Kerim her saat baþý bir saat önce düþmana beraber mermi sýktýðý adamlara mermi sýkmak zorunda kalýyordu!
“Kerim’i ezecekler Komutaným,” dedi Kemal Yarbay.
Paþa bunu düþündü. Diþleri kenetlendi. Çene kaslarý sýkýldý.
“Taraflar önceden seçildi Kemal. Kerim bizden deðil.”
“Onlardan da deðil Paþam” dedi Kemal Yarbay. Bu konuda kararsýzdý. Bu canavarlara suçlu da olsa bir insaný býrakmak Yarbay’ýn hoþuna gitmiyordu.
Paþa, Kemal’e döndü. “Biz var, onlar var. Bizden olmayan biz deðildir. Onlarýn kendi aralarýnda yaptýklarýna da karýþmam. Bu kararýn sorumluluðu bana aittir,” diye konuþtu Paþa. Bunun onun da hoþuna gitmediði belliydi. Öte yandan baþka çýkar yol yoktu ki. Ýsteseler de bu iþi çözemezdiler.
“Hayýr Paþam,” dedi Kemal Yarbay. O da þimdi görebiliyordu. “Sorumluluk bize aittir. Bu sorumluluðu tek baþýnýza size býrakamam.”
Paþa gülümsedi. Kemal iyi bir subay, iyi bir askerdi. Onun bu mevkilere geliþinde bir küçük payý olmasýndan memnun oldu Paþa. Ne büyük payý olduðunu tevazu ile asla kabul etmezdi.

Kovan saldýrýsý gerçekten büyük ve organizeydi. Sürprizleri de vardý. Anlaþýlan keþif ve hava gözlem aðý oturmadan önce bir kol çoktan gelip þehrin burnunun dibinde gizlenmiþti.
“Isý izi süratle büyüyor Komutaným. Bunun ne olduðunu uzmanlarý takdir edecektir ama sanýrým bunlar toprak altýna gömülüp uykuya yatmýþlar. Isýlarý yoktu. Yoksa yüz metre aþaðýda bile olsalar görürdük onlarý” diye rapor verdi Promete.
“Tamam Promete. Takibe devam et,” diye konuþtu Paþa.
“Emredersiniz Komutaným.”

“Buna ne buyurulur. Oyunbaz bir düþman. Saklanýyor, pusu kuruyor. Aldatmaca kullanýyor. Sinsi bi þey bu,” diye burnundan soluyarak konuþtu Paþa.
Kovan gerçekten de sinsi bir düþmandý. Evrenin çok eski bir sakiniydi ve bu varoluþ süreci boyunca doðasý gereði hep savaþmýþtý. Savaþlardan öðrendiklerini Kovan Kraliçeleri’nin genetik yapýsýna kazýmýþ ve tohumlar ile bu bilgilerini de uzaya yeni koloniler kurmaya göndermiþti. Sayýsýz yüz bin yýllýk Kovan tecrübe ve evriminin hangi aþamasýnýn kodlarý ile yüklü bir kraliçe ile karþýlaþtýklarý yavaþ yavaþ ortaya çýkacaktý. Þu an görülen Kovan izleri en temel hatlardý. Eðer ki bir maran ile karþýlaþýrsalar ilkel olmadýðýný bilecektiler. Ama eðer ki tamamen mutasyona uðramýþ insanlarla karþýlaþýrlarsa bu geliþmiþ bir Kovan tohumu demekti. Ve eðer ki bir devmüren ya da kovansýrt görürlerse bu cidden bela demekti.

Düþmanýn sadece kara gücü bile sayý olarak korkutucuydu. Ýki yüz bin diyordu ÇES. O da en azýndan. Kara bir sel gibi akýyordu düþman. Üzerinde onunla akan elektrovatozlar ve peþlerinde nakliyeciler olan asýl kalabalýk kuvvet iki parça halinde Kerim’e gidiyordu. Üçüncü kol daha aþaðýya kayýp doðudan yaklaþma çabasý ile Yine Kerim’e yönelmiþti.
Çarpýþma ateþliydi. Kerim’in mayýn hattý cidden kalýndý ve elinde toplarý ile tanklarý vardý. Herþeye raðmen güçlü bir savunma oturtmuþtu. Amma velakin sayý çok fazla ve düþman çok hýzlýydý. Aptal da sayýlmazdý. Mayýnlarý öðrenmiþti ve kendine intiharcýlar ile yol açýp ilerliyordu. Arkadan gelenler kýsa sürede mayýnlara vurmadan doðrudan Kerim’in kalesine ulaþabiliyordu.
Çarpýþma açýkça çok kanlýydý. Çalýnmýþ insanlar da silahlarý ve spor bombalarý ile Kerim’i baþka bir yandan sýkýþtýrýyordu. Kalenin çevresi kan gölüydü ve ateþler yanýyordu.
Kerim benzinden bir alev duvarýný tutuþturmuþtu. Molotof kokteylleri ve el bombalarý ile de düþmaný epey yýpratmýþtý doðrusu. Ama bir bu kadar daha düþman açýlan gedikten giriyordu.
Ýkinci dalganýn geliþi ve yarasalarýn da katýlýmý ile iþler deðiþti.
Yarasaya benzeyenler neredeyse insan kadar büyük gövdelerinde iki büyük sývý kesesine sahipti. Ve püskürtücü iki aðýzlarý ile bu sývýyý neredeyse bir mermi hýzýnda atabiliyordular. Damlalar halinde çok seri biçimde atýlan bu sývý daha atýlýrken katýlaþmaya baþlýyor ve aðýzdan çýktýðýnda artýk gerçekten bir mermi oluyordu. Küçük ama etkili mermiler Kerim ve adamlarýný daha ilk anda kalenin pencerelerinden sürmüþtü. Kerim’in topçularýnýn üzerine dalan bir baþka yarasa kolu onlarý bitirmiþti.
Elektrovatozlar biyoelektrik kaynaklý enerji saldýrýlarý ile duvarlarda delikler açýp parça parça kaleyi parçalýyordu. Nakliyeciler de yüklerini çok daha geride yere býrakmaya baþlamýþtý. Koca topçular yavaþça nakliyeci böceklerin koca kargo keselerinden çýkýyordu.
Uçaklarýn sahneye giriþi tam da bu ana rastlamýþtý. Ýlk uçaklar ilk elektrovatozlarý vurduðunda Rasputinler’in füzeleri de süratle nakliyecilere ve inmiþ olan topçulara gidiyordu.

Düþman hava gücü süratle uçaklara dönmüþtü. Tuzak da çalýþýyordu. Az sonra elektrovatozlar ve yarasalar içinde biçilecekleri Gökdelen hava güvenlik çemberine girecekti.

Topçu böcekler yaklaþýk on kilometre uzakta yere inmiþti ve Rasputin saldýrýsýna raðmen üç tanesi saniyeler farký ile sað kalmýþtý. Biri yaralýydý ama hala hareket edebiliyordu. Tam dokuz kilometre mesafede durdular ve saldýrdýlar. Kerim’in kalesine doðru üç atýþ oldu. Baþka olmadý çünkü Rasputin füzeleri ikinci tur saldýrýsýný yapmýþtý. Ýki taraf da atýþlarýnda isabet kaydetmiþti. Tam isabet. Böcek topçusu ve Kerim artýk yoktu.

Köpekcekler gerçekten hýzlýydý. Saatte yetmiþ kilometre hýza ulaþýyordular. Hýzlarýný kaybetmeden uzun süre koþabilecek dayanýklýlýða sahiptiler. Yüz bin köpekcek Kerim gidince yeni yönünü buldu ve uyanmýþ ama hala toprak altýnda olan diðerlerinin yanýna koþmaya baþladý. Bu Birinci Köprü’nün hemen önü demekti.

Ýki kol ilerliyordu o noktaya. Birisinin yolu Kale 15’in yanýndan geçiyordu. Bu onun için büyük bir þanssýzlýktý. Cihan eðer gelirlerse diye yan binalara hýzlý adamlarýný yerleþtirmiþti.

Taciz ateþi ile Kale’ye çektikleri düþman, çevredeki uzaktan kumandalý patlayýcýlar ve mayýnlarla zayýfladýktan sonra yan binalardan ateþ ile bu binalarýn üzerine çekilmiþti. Tacizciler gizli tünellere dalýp Kale’ye dönerken, arýlarýn kapanmasý gibi binalara kapanan köpekceklere kutu gibi kapalý Kale’den asýl saldýrý iþte o zaman baþlamýþtý. Yangýn bombalarý atýlmýþ ve gatlingler ile minigunlar ateþe baþlamýþtý. Böyle bir senaryo için çaðrýlmaya hazýr bekleyen ve gatlingler ile yüklenmiþ beþ Karaþahin de süratle yerini aldýðýnda tuzak kapanmýþtý.
Ayný anda bir diðer tuzak da son canýný almýþ ve Kovan hava gücü tamamen yok edilmiþti.

Düþmanýn çoðu gitmiþti ama Köprü önünde buluþan kuvvet de az deðildi. Yüz bin köpekcek þimdi saldýrýya geçiyordu. Görüntü korkunçtu. Öldürmek ve parçalamak arzusunda, acýmasýz yüz bin düþman kimin üzerine gelse insan korkardý. Kesinlikle hazýr olduklarýný bilmelerine raðmen köprünün Avrupa yakasýndakiler de korkuyordu. Tanklarý, gatlingci Tartlarý, helikopterleri ve ZTT ile ZPT’leri vardý. Ateþ sýðýnaklarý gatling ve minigundan alev makinesine kadar silahla doluydu ve bazuka bile buralarý bir iki atýþla delemezdi. Köprü çýkýþýnýn yakýnýndaki binalarda uzun menzilli otomatik toplar kurulmuþtu. Omega ve Cobralar ile Karaþahinler yanlarýndaydý. Yine de korkuyordular. Aklý baþýnda her insan gibi..
Güneþ artýk tamamen elini eteðini çekmiþti günden ve her yer kararmýþtý. Araçlarýn ýþýklarý yanýyor, askerler silahlarýndaki, zýrh ve miðferlerindeki ýþýklarý açýyordu. Gecegörüþ gözlükleri çalýþmaya baþlýyordu.
Köpekcekler kesinlikle korkmuyordu ve itaatkardýlar. Onlara saldýrmalarý emredilmiþti ve saldýrýyordular. Köprünün Anadolu yakasýndaki insansýz taretin ateþi beþ on tanesini indirse de diðerleri onu parçalayýp atmýþ ve yollarýna devam etmiþti. Þimdi Köprü üzerindeydiler ve son sürat, kara bir güruh olarak ilerliyordular. Korkunç bir manzaraydý.

Çýkýþa artýk az kaldýðý anda helikopterler öne çýktýlar ve ateþe baþladýlar! Cobra ve Omega helikopterleri de diðer birlikler gibi köprü üzerine patlayýcý cephane atmamakla ilgili emirler almýþtý. Ýlk saldýrýnýn ardýndan; ancak köprü üzerinden inildiðinde patlayýcý kullanýlacaktý. Zaten sakat olan ve patlayýcý ile kuþanmýþ köprüyü yýkmayý istemiyordular.
Ateþin güçlü ve yoðun olmasýna karþýlýk her ölen köpekcek diðerlerinden birini kurtarýyor ve bir adým daha yaklaþmalarýný saðlýyordu. Bununla beraber helikopterlerin ateþi de yalnýz deðildi. Karadan verilen destek inanýlmazdý. Bölge otomatik toplarýn, minigunlarýn ve aðýr makinelilerin sesleri ile kýyamet gibi gürlüyordu. Yeni inen gece karanlýðý silahlarýn þimþekleri ve aydýnlatma fiþekleriyle yýrtýlýyordu. Köpekceklerin patlayan sýrt keselerinden saçýlan turuncu spor bulutlarý rüzgar ve pervane girdaplarý ile savruluyordu. Silahlarýn lazer iþaretleyicileri uzay savaþý sahnesini hatýrlatýr görüntüdeydi. Piyadeler þarjör ardýna þarjör deðiþtiriyordu. Gaz maskeleri ve gecegörüþü gözlükleri ile onlar da uzaylý gibi görünüyordu.
Sonunda kara üzerine ulaþtýklarýnda köpekcekler asýl darbeyi de yediler. Topçular mükemmel bir hýz ve zaman hesabý ile bombardýmana baþlamýþtý. Gökdelen’den esen ÇAKIR toplarýnýn rüzgarý sert ve acýmasýzdý. Köpekcek güruhu patlamalarýn þiddeti ile parçalanýp daðýlýyor ve havalara uçuyordu. Bunu müteakip helikopterler ve tanklar da aðýr silahlarý kullanmaya baþlamýþtý. Ortalýk bir kýzýlca kýyametti!
Son yüz metrelik mesafe artýk temas noktasý olarak görülüyordu ve daha yakýna aðýr silah atýþý birliklere de zarar vereceði için yapýlmýyordu. Ýþte nihai çarpýþma burada yaþandý ve bu son çarpýþmada ortalýkta asker yoktu. Düþman hala bitmemiþti. ZPT’ler askerlerin içine doluþmasý ile kapýlarýný kapatmýþtý ve taretlerinden mermi kusarak daha gerideki mevzilere çekiliyordu.
Tanklar yerindeydi ve helikopterler de atýþa devam ediyordu. Köpekceklerin büyük bölümü ateþ sýðýnaklarýnýn üzerine kapanmýþtý. Çýlgýnlar gibi beton ve çelik sýðýnaklarý parçalamaya çalýþýyordular. Alev makineleri saldýrýya baþlayana kadar beyhude çabaladýlar ve bu arada kümelenmiþ güruh arkadan sürekli minigun ve gatlingler ile biçildi.
ZPT’ler yerleþmiþti ve isabetli atýþlarýnýn sayýsý artmýþtý. Aslýnda bu ortamda boþa giden mermi yok sayýlýrdý. Ýlle ki bir düþmanýn bir yerine bir mermi geliyordu. Öldürmese de yavaþlatýyor ya da sakatlýyordu. Köpekcekler yanýyor, delik deþik ediliyor, parçalanýyor ve ölüyordu.

Önce top atýþý kesildi, sonra roketler ve gatlingler ile minigunlar durdu. Silah sesleri git gide yavaþladý ve alev makineleri söndü. Askerler araçlardan çýkýp temkinle ilerlediler.
Her yer yeþil kana bulanmýþtý. Canavarlarýn ölü vücutlarý ve kopmuþ vücut parçalarý yer yer tepeler oluþturuyordu. Bazý köþelerde küçük hareketlenmeler ve debelenmeler oluyordu ve bunlar da hemen o yana dönen en az bir düzine asker tarafýndan bitiriliyordu. Askerler savaþ alanýnda dolaþýyor ve yarým kalmýþ iþleri süratle bitiriyordu. Bilimsel araþtýrmalar için ayrýlan birkaç yaralý dýþýnda canlý býrakýlmayana kadar temizlik sürdü.
Tarama zaman almýþtý ve bütün dikkate raðmen taramanýn ilerlemiþ bir noktasýnda; köprü üzerinde, birkaç yaralý köpekcek sinsice askerlerin arasýna dalýp beþ tanesini öldürmüþtü. Çelik yeleklerine raðmen aldýklarý yaralar korkunçtu ve iki asker ise açýkça parçalanmýþtý. Bu saldýrýlan guruptan sadece iki asker aðýr yara ile kurtulmuþtu. Diðer askerler yetiþmese onlarýn da ölmesi iþten bile deðildi. Yakýn dövüþte bu düþmanýn hiç þakasý yoktu.

Ýþte böyle cereyan eden mücadele dolu bir günün ardýndan Paþa yastýðýna baþýný koyduðu vakit derin endiþeler içindeydi. Düþmaný daha iyi tanýdýkça daha fazla tedirgin oluyordu. Bu þimdiye kadar savaþtýðý bütün savaþlardan farklýydý. Bir yandan en iyisiydi ama diðer yandan en korkuncuydu. Kaybederseler insanlýk kaybedecekti. Paþa elinde olmadan ruhsal bir acý ile inleyip sarsýldý. Bu savaþý kaybetmemeliydiler! Buna izin verilemezdi. Buna ne pahasýna olursa olsun izin verilemezdi. Þeref Paþa kararýný vermiþti ve bu karar sonraki günlerde en büyük dayanaðý olacaktý. Önlerinde kanlý bir savaþ vardý. Çok kan akacaktý. "Hem bizden, hem onlardan," diye düþündü Paþa. Rahatsýz ve huzursuz bir uykuya dalarken bir yaný uyandýðýnda bütün bunlarýn bir kabus olarak geride kalmýþ olmasýný diledi.

3. Bölüm (Kraliçe’ye Ölüm)

25 Nisan.

Sabahýn erken saatleriydi. Gökdelen’de bir planlama toplantýsý yapýlýyordu. Yarýk operasyonu için vurucu tim komutanlarý ve Kemal Yarbay fikirlerini ortaya koyuyordular.. Uzaydan saðlanan ilk istihbarat çalýþmasý üzerine robot keþif araçlarý ile yarýktan içeriye iki istihbarat sortisi yapýlmýþtý. Ele geçen bilgiler ilginçti. Yarýðýn dip kýsmý ya deprem nedeniyle ya da bu Kovan yaratýklarýnca þekillenmiþ geniþ bir alandý. Geniþten kasýt aslýnda çok geniþ idi. Yarýk, koca bir kubbe oluþumun tepesindeki bir aralýktý sadece. Derinlere giden dar ve küçük geçitleri sayýlmazsa burasýnýn kaba ölçüleri bile ende ve boyda binlerce metreydi. Yüksekliði iki yüz ile yüz metre arasýnda deðiþiyordu. Ýlk tespitler maðaranýn yapýsýnýn saðlam ve oturmuþ olduðu yönündeydi. Bu içeride patlayýcý cephane kullanýmý için önemli bir bilgiydi.

Bir askeri koloniydi burasý. Ýkmal ve üretim kapasitesi vardý. Bir Kovan Kraliçesi’nin varlýðýný iþaret eden psiþik kontrol dikitleri açýkça seçiliyordu. Larva havuzlarý ve buralarda üretilen larvalarýn aþýlanýp asker ünitelere dönüþtüðü kuluçkalýklar vardý. Besin depolanan ve küçük kürelerden oluþan piramidimsi yýðýnlar ile spor püskürten kule gibi çiçekler tespit edilmiþti. Savunmada asit çiçekleri ve sarmaþýk muhafýzlar yanýnda zýpkýncý solucanlar da vardý. Sarmaþýk muhafýzlarýn büyük bölümü henüz sadece piyadeye etkili olabilecek büyüklükteydi. Ama az miktarda ve koloninin merkezine yakýn olan üç tanesi tehlikeliydi. Bunlar büyüktü.
Sarmaþýk muhafýz, kovan yosununun içine saldýðý kollarý ile bir savunma aðý örerdi. Ýçeriye giren izinsiz yaratýklara bu aðýn dal kollarý sarýlýr ve dikenleri ile yaralar, parçalardý. Zamanla asit ve zehir evrimleri geçirdiði gibi sarmaþýk muhafýz büyüdükçe dikenleri artýk yüksek bir sürat ve asit desteði ile vuran mayýnlara dönüþürdü. Kazýk mayýnlardý bunlar. Bir tanký delebilecekleri Rapor’da ifade edilmiþti. Zýpkýncý solucanlar ise toprak ya da yosun altýnda süratle hareket eden ve sýçrayýp ölümcül mahmuz vuruþunu yapan belalardý. Ýki metre uzunluðunda ve bu uzunlukta bir yýlandan biraz daha kalýncaydý. Vuruþlarý dýþýnda, mahmuzlayan aðýzlarýný açýp küçük ama belalý saldýrý dilleriyle ýsýrýr, parçalar, kopartýr ya da geldikleri tünelin içine çekmeye çalýþýrdýlar; diðerleri için sabit ve dikkati daðýnýk bir ava dönüþtürürdüler düþmaný!
“Ýlk çatýþmada spor bombasýndan etkilenen Murat Üsteðmenin durumu iyiye gidiyor. Vücudunda oluþmuþ beyin yýkayýcý yapýlanmalar, sporlar ile tazelenemediði için azalmaya baþlamýþ. Daha az uyutularak kontrol altýnda tutulabiliyor. Cemil Hocamýz ve Ankara’dan gelen ekibin baþýndaki doktor yarbayýmýz Selami Keleþ, bir tür katalizör üzerinde çalýþýyorlar. Spor etkisinin kaybolma sürecini hýzlandýrmaktan umutlular. Elimizdeki spora maruz kalmýþ kiþilerden bazýlarýnda testler baþladý. Bununla beraber þu psiþik kontrol dikitlerine karþý hala savunmamýz yok. Rapor, spor etkisine maruz kalmayanlarý bile yakýn mesafede etkileyebildiðini yazýyor” diye konuþtu Oktay Binbaþý.
“Bu durumda önce kuleleri uzaktan indirmeliyiz,” dedi Kara Yýlanlar’ýn komutaný Tarýk Binbaþý.
“Menzili nedir bilmiyoruz ki. Uzak ve yakýn, neye göre uzak ve yakýn?” diye tatsýzca sordu Þiþmanlar’ýn komutaný Cemil Yüzbaþý.
“Dronelarý kullanalým. Ýnsansýz hava saldýrýsý ile kuleleri alalým ve dalalým. Avcýrüzgarlar bu iþi yapabilir” diye konuþan Gri Kartallar’ýn komutaný Fuat Binbaþý idi.
Kaplan Pençesi’nin Komutaný Ali Yüzbaþý onayladý. “Öyle yapalým. Katýlýyorum.”
Avcýrüzgar uçucularý, helikopter gibi dikey iniþ kalkýþ yapabiliyordu ve standart silah gücü hiç fena sayýlmazdý. Bir aðýr makineli dengi olan seri ve nokta atýþ silahý yanýnda beþ roket ve bir anti tank füzesi taþýma kabiliyeti vardý. Cüssesi düþünülürse bu çok iyi bir donanýmdý.
“Senin fikrin ne Cihan?” diye sordu Kemal Yarbay.
“Sadece zýpkýncý ve köpekcek karþý koymasý tespit ettik. Çevre abluka altýnda ve yeni destek alamaz. Giriþte saðlam bir noktaya tutunup orayý kuvvetlendirmeyi ve kalabalýk bir saldýrýyý öneriyorum. Uzun menzilli bir saldýrýyý tercih ederim. Roket ve top için uygun büyüklükte bir alan.”
“Aþaðýya bir cephe kurup oradan mý saldýralým?” diye sordu Fuat Binbaþý.
Lafa Tarýk Binbaþý da katýldý;
“Ben de ayný fikirdeyim. Köprüdeki savaþý hepimiz gördük. O köpekcek belasýnýn içine askerlerimle dalmaya hiç meraklý deðilim. Alan incelemesi saðlam ve geniþ olduðunu doðruluyor. Giriþteki nokta benim de dikkatimi çekti..” diyerek, masa üzerindeki üç boyutlu hologram haritada iþaret etti; helikopterlerin rahatlýkla inebileceði bir yerdi burasý, “..buraya Atlaslar ile süratli bir indirme yapmalýyýz. Yüksek konum uygun. ZTT indirip Tart da konuþlandýrýrsak bir ateþ mevzisi sahibi oluruz. Modüler cephe kalkanlarýný da oturtursak bu iþ tamam olur. Sonra tank bile gezdiririz!”
“Hazýrlýklarý bu yönde baþlatmamýzýn üzerine diyeceði olan var mý?” diye sordu Oktay. Herkes konuda hemfikirdi. “O halde baþlayalým beyler. Öðlenki toplantý ile son þekli açýklarýz.”

Herkes iþ baþýna giderken Cihan günlük ziyareti için Murat Üsteðmenin bulunduðu Gökdelen hastanesine yöneldi.
Murat, ciddi fiziksel deðiþime maruz kalmadan bunu atlatacak gibiydi. Saldýrýdan etkilendiði ilk gün sonunda gözleri karamýþtý. Ve bu durum hala aynýydý. Ama bunun yanýnda baþka bir geliþme yoktu. Oysa diðer bazý kiþilerde ileri deðiþimler vardý. Kalýcý biçimde iç organ deðiþimleri ve harici baþkalaþýmlar vardý. Ýskelet sistemi ve hormonal yapý yanýnda genetik olarak da çok köklü bir deðiþimdi bu.. Bu kiþilerin sayýsý azdý ve durumu daha hafif olanlar da vardý. Ama özellikle iki kiþi; ki bunlar Kale’den getirilmiþ esirlerdendi, çok ileri safhada ve aðýr durumdaydýlar.. Bu durum öðleden sonraki toplantýda da iþlenecekti.

Gökdelen’in bugünkü toplantýsý açýkça farklý bir yapýdaydý. Genel Kurmay Karargahý da video hattýnýn ucunda kalabalýk bir heyet ve hükümet üyeleri ile yerini almýþtý. Hoþ beþ faslý herkesin hakkýný vereceði üzere uzun ama gerekliydi. Her þeyden evvel Þeref Paþa sadece emrindeki askerleri için deðil, subay tayfasý için de bir kahramandý ve çok sevilirdi. Samimi ve iyi yürekli halleri kadar iþindeki tartýþmasýz baþarýsý da buna nedendi. Hatta Baþbakan Turgut Akyýldýz bile hayranlarýndan biriydi.
Rahmetli Cihan Bayraktar’ýn yakýn çalýþma arkadaþlarýndan olan Baþbakan, Cihan’a iktidar yolunu açan büyük politik skandalda Paþa’nýn gergin ortamý yumuþatan gücünü iyi biliyordu. Bütün meclisi ve güncel siyasileri silip atan skandal internette patlamýþtý. Ses ve görüntü kayýtlarý yanýnda resmi belgelerden de destek alan kayýtlar ülkeyi karýþtýrmýþtý. Kaynaklarý bilinmese de doðruluklarý inkar edilememiþti. Hiç umulmayan isimlerin bile ihanet ve gafletin içinde yüzdüklerinin delili artýk inkar edilemez bir biçimde ortaya dökülmüþtü. Kral çýplaktý! Halk bu kez öyle bir galeyana gelmiþti ki askerden baþkasý durumu kurtaramamýþtý. Fiili bir asker müdahalesi olmadan, o karmaþanýn aþýlýp, yýldýrýmlý biçimde seçimlere gidilmesinde pek çok komutanýn payý vardý. Bunlarýn baþýnda ise Þeref Paþa geliyordu.

Þimdi bu hoþ beþler bitmiþ ve herkes yerini almýþtý. Ýlk söz Oktay Binbaþýdaydý.
“Önemli olduðu için yeni istihbarat bilgileri ile baþlamak istiyorum,” diyerek, söze baþladý Binbaþý. “KGT’nin yörüngeye oturttuðu yeni uydular küresel anlamda tam bir gözetleme aðý oluþturdu. Artýk her yeri görebiliyoruz ve her yer ile konuþabiliyoruz. Ulaþýlan her ülke ve hatta ayaklanmacý guruplarýn büyük bölümü dahi Küresel Ýttifak’a dahil olmaktadýr. Þu an itibarý ile en hayati bilgi olduðuna inandýðým þey ise Kovan ile ilgilidir. Avrupa içlerindeki Kovan hareketinin pek çok koloni ile yayýldýðýný artýk biliyoruz. Ve bu bölgelerde çatýþma yoðunluðu yüksektir. Cepheleþmeden ziyade yayýlmýþ bir çeteleþme savaþý diyebiliriz buna. Bu savaþlardan elde edilen veriler ise çok ve çeþitlidir. Gerek Avrupa KGT’si gerek Avrupa’daki müttefik kuvvet raporlarýna dayanarak düþmanýmýz ile ilgili önemli bir bilgiye ulaþtýk..” diyerek büyük ekrana görüntüyü gönderdi Oktay.
“Bunlar çalýnan insan tabir ettiðimiz, geçici etkiye maruz kalmýþ kiþiler. Bunlar ise..” diyerek yanýna diðer görüntüyü yerleþtirip durdurdu Oktay.. Kovan insaný, insan hatlarýna sahip olsa da, böceðimsi kabuklu-pullu zýrh derisi, kýlýç misali sol el pençesi ve sað elini sarmalayan; canlý bir silah olan asit tüfeði ile insan deðildi! “..Kovan insaný tabir ettiðimiz yeni bir tür. Ýnsandan baþkalaþmýþ ve otopsi sonuçlarýna göre açýkça baþka bir tür. Balkanlardaki bir keþif gurubu ise bunu onaylamanýn yanýnda baþka bilgileri de saðlamýþ durumda. Bunlar maran tabir edilen yýlansý ve böceksi korkunç yaratýklar. Grekul raporlarýnda adlarý katiller diye geçiyor. Bu nitelemeyi hak ettiklerine inanýyorum. Savaþ görüntüsünü lütfen izleyin. Korkunç ama lütfen izleyin.”
Maran, Kovanýn melez bir yaratýðýydý. Birkaç canlýnýn DNA’sý ile oynamýþ ve maraný doðurmuþtu. Üst gövdesi dört kazýcý ve parçalayýcý kola sahipti. Kollar kazmak yanýnda düþmanýný parçalamaya yarýyordu. Gövdesi bir buçuk metreydi. Belden aþaðýsý olarak sayýlabilecek kýsmý ise kertenkelemsiydi ama kazýcý tutunucu pençecikler ve pullar ile kaplýydý. Boyu dört metreydi. Kuyruðunun yan vuruþu yanýnda koca bir mýzrak olan sivri ucu da silahtý. Yaratýðýn sýrtýndaki dört kanat kol ise hem kazmaya destek oluyor hem de evrimleþip menzilli birer silahla donanabiliyordu. Hatta bu kollar farklý evrimlerle kanat ya da yüzgece dönüþebiliyordu. Maran, karadaki sürati, çevikliði ve toprak altýnda sinsice ilerlemesi ile tam bir belaydý. Görüntüdeki üç maran Balkanlardaki bir kasabada askerlerle dövüþüyordu. Üç maran ölene kadar neredeyse yetmiþ kayýp verilmiþti. Panik elbette etkiliydi bu sonuçta, ama maran da çok dayanýklý ve belalýydý.
“Düþmanýn doðasý geliþmiþ bir Kovan’ýn tohumu olduðunu gösteriyor. Sanýyorum araþtýrma ekibimiz de benzer þeylere dikkat çekecektir,” diyerek sözü býraktý Oktay.
Araþtýrma ekibinin resmi lideri Selami Yarbay, sözü hocam dediði Profesör Cemil Akça’ya býrakmýþtý. Yaþlý bilimadamý sözü öz bir kiþiydi. Uzatmadan konuya girdi.
“Elimizdeki bütün köpekcekleri kaçma giriþimleri sýrasýnda öldürmek zorunda kaldýk. Sabah itibarý ile Köprü mevkiindeki ateþ sýðýnaklarýnda oluþan esrarengiz hasarý inceliyordum. Köpekcek saldýrýsý kýsmi asit hasarlarýna dair izler býrakmýþtý. Bunu onayladým. Asit hasarlarýydý ve organikti. Köprüde ölenlerin incelenmesi sýrasýnda bulgularýmýz spor kesesi yerine asit keseleri taþýyan köpekcekleri doðruladý. Derhal yaþayan numuneleri inceledik ve birkaç tanesinde asit keseleri olduðunu gördük. Ama asýl beni þaþýrtan birkaç saat önceki olaydýr. Elimizdeki bütün canlý numuneler yarým saatlik kýsa bir baþkalaþým süreci sonunda fiziksel olarak deðiþti ve asitçilere dönüþtü. Buna elimize ilk temas esnasýnda geçen ilk numuneler de dahil. Bu durum DNA’larýna kazýlý evrim sürecinin kraliçenin emri ile uzaktan bile tetiklenebildiðini gösteriyor. Bunlar düþmanýmýz olmasa neredeyse hayranlýk duyacaðým. Ýnanýlmaz bir þey bu. Bizim ortama göre elbise kuþanmamýz gibi süratle duruma göre evrimleþebiliyorlar.”
Bu haberler hiç de hoþ deðildi.
Hikmet Paþa burada sözü aldý.
“Bu noktada bir iki iyi haber vermek istiyorum. Þu anda bu toplantýda mevcut bulunan herkes 12. seviye güvenlik onayýna sahip olduðu için açýk konuþacaðým. KGT, ABD ile bu tür bir uzaylý savaþýna dair ciddi hazýrlýklara sahip olduklarýný ama düþmanýn bir sürprizi nedeniyle bu avantajý epey kaybettiklerini uygun bir dille anlattý. Son durumda KGT insiyatif kullanarak bize bazý bilgi ve donaným desteðinde bulundu. Bu durum geçen birkaç saat içinde ABD tarafýndan da destek gördü. Daha fazla uzatmadan sözü KGT Türkiye Bürosu Komutanýna býrakýyorum. Göster onlara Hamza Albayým.”
“Emredersiniz Komutaným,” diye selam vererek anlatmaya baþladý Hamza Albay. Bir yandan da slaytlar ve videolar o anlatýrken ekrandan akýyordu. “KGT, genelde ABD kaynaklý silah ve teknoloji kullanýr. Bununla beraber Avrupa ve bütün dünyadan en yeni geliþmeler ve donanýmlar örgüt bünyesinde yerini bulur. Þu durumda uzaylý desteði gördüðünü de söylemenin mahsuru artýk kalmamýþtýr. Uzaylý desteði çeþitli nedenlerden ötürü sýnýrlýdýr. En önemli neden Grekullarýn, ne kadar dostane olsalar da bazý þeyleri yapamayacak olmalarý. Komutanlarým, arkadaþlarým, bizim dünyamýz uzayýn çölü sayýlabilecek bir galaksi kümesinde, o çölün de çölü sayýlabilecek bir güneþ sisteminde olduðu için pek çok Grekul teknolojisi burada inþa edilemez. Bunun için gerekli kilit önemde kaynak türlerine sahip deðiliz. Bu nedenle, bize sadece bilgi-tecrübe desteði ve geliþtirme çalýþmalarýnda ekipman yardýmý yapabiliyorlar. Bu çöl durumu, uzay keþifleri esnasýnda insanlýðýn önemsiz bulunmasýna yol açmýþ ve ilkel bir canlý türü olarak kataloglanmamýza yol açmýþtýr. Hayatta kalmamýza izin verilmiþtir. Lakin bu gün bu noktadayýz.” Dedi ve iþaret etti,
“..Cryo stabilizör serum; saðlýk durumu kritik ya da ölü bir kiþiyi, bir doz uygulama ile altý ile on iki saat süreyle, muharebe ortamýnda, donmuþ halde tutar. Gerekli týbbi müdahaleye kadar zaman kazanma amaçlýdýr. Nano medikal serum; tedavi edilebilir hasar çizgisini çok daha ötelere taþýyan bu serum, tedavi sürecini de gözle görülebilir derecede hýzlandýrýyor. Bir kurþun yarasýnýn basit bir çiziðe gerileme süresi bir saatten biraz fazla…”
Þeref Paþa ister istemez bir görüntülere bir de Hikmet Paþa’ya baktý. Hikmet Paþa “..inan Paþam, doðru,” dercesine gülümsüyordu ona.
“..bu noktada kýsaca silahlara deðineceðim, bunlar MR3 manyetik tüfekler. FAMAC en iyi piyade katili olarak bilinir. MR3 ondan çok daha iyidir. Ayný aðýrlýkta ama altý katý güçtedir. Daha hýzlý, daha güçlü, daha çok mermi taþýyabilir. Ayný anda üç namlu ile ateþ edebilir ve her bir namluda ayný anda dört mermi yol alabilir.” Bunun önemi büyüktü. Ýtici güç olarak patlama gazý yerine elektromanyetik itiþi kullanmak silahýn anatomisini çok deðiþtirmiþti. Ateþleme hýzý ve iç mekanik tamamen yeni bir hal alýnca burada silah kavramý çok farklýlaþmýþtý. “Ve asýl silahlarýmýz ise bu ikisi. Sentetik kas zýrhý; Sente-Muscular Armour; SEMA ve mekanize piyade zýrhý; ARES 6.. Görüntülerde görünce bile inanamayacaksýnýz ama bunlar var ve kullanýyoruz. Hatta yakýnda onlarý sýkça göreceksiniz. Üretim sýrlarý açýklandý ve þu anda laboratuarlarýmýz, fabrikalarýmýz ilk parçalarý üretiyorlar..”
Sentetik kas zýrhý aslýnda bir Grekul teknoloji ve tasarýmýnýn dünyaya uyarlanmasýydý. Grekullarýn tymiril adýný verdiði kilit bir malzeme yerine dünyada var olan bazý malzemeler kullanýlmýþtý. Çýplak vücut üzerine giyilen bir ara giysi ve onun üzerine vücuda giydirilen yarý canlý, lifli plakalar on beþ dakika içinde tamamen birleþip vücudu sarmalýyordu. Bu ikinci bir kas ve deri dokusu olarak insana güç, zýrh, sürat ve bazý baþka kabiliyetler veriyordu. Bu çok çýlgýnca bir þeydi.
Ýkinci oyuncak ise, Grekullarýn deyiþi ile; daha insancaydý. Mekanize zýrh üç yüz elli kilo aðýrlýðýnda, dýþý zýrhla kaplanmýþ bir harici iskelet olmanýn yanýnda aslýnda giyilebilen bir zýrhlý saldýrý aracýydý! Giyene bir tonu kaldýrma kuvveti yanýnda çok ciddi bir ateþ gücü kullanma yetisi veriyordu. Tek bir askerin deðil, bir gurup askerin bile güçlükle komuta edebileceði bir ateþ gücüne sahipti. Maratoncu deðildi ama kýsa süre için saatte elli kilometre hýzla hareket edebilir ve beþ metreye sýçrayabilirdi. Omuzdan atýlan bir roket ile vurulsa bile içindeki kiþiyi hayatta tutma þansý çok yüksekti. Nükleer sayýlabilecek bir güç hücresi ile çalýþan zýrh kesinlikle kocamandý. Radarý, x-ýþýný, optik ve termal tarayýcýlarý ve hatta hemþire iþlevinde bir bilgisayarý olan zýrhýn kabiliyetleri saymakla bitmiyordu. Paþa üç yüz elli kiloyu ancak böyle doldurdular diye düþünmeden edemedi. Tatbikat videolarýný görüyordu, inanýyordu söylenenlere.. Ama inanamýyordu.
Amerikalýlar 1960’dan bu yana bu tür bir giysi için çalýþýyordu. Bu sýr deðildi. Japonlarýn ünlü ASÝMO’su teknolojide bir kilometre taþýydý ve diðer bir sürü robot ve sibernetik geliþimi vardý. Ama bu derece somut bir þeyi görmek insaný etkiliyordu. Açýkça tanklarýn yanýnda koþan ve silah olarak her bir mermisi yüz kilo geri tepme yapan, gatling topunu kullanan bu zýrh, çýlgýn bir þeydi.
“Paþam, KGT depo ve ikmal noktalarýnda tuttuðu silahlardan bazýlarýný saldýrý sürecini hýzlandýrmak için çeþitli bölgelere desteðe gönderdi. Zýrhlar da var bunlarýn arasýnda. Bizim ve diðer üretim bölgelerinin üretimi rayýna oturana kadar ilk tecrübelere fýrsat verecek bu. Size doðru gelen iki Kasýrga dolusu zýrh ve silahýn yanýnda KGT’den beþ eðitmen ve tekniker arkadaþ var. Ben bizzat burada bir mekanik zýrhý tecrübe ettim,” derken gülümsemesini engelleyemedi Hikmet Paþa,“..Paþam, bisiklete binmek gibi, düþe kalka öðreniyorsun diyemem çünkü düþmene izin vermiyor bilgisayarý. Ama bisiklete binmek gibi, birkaç saatte öðreniyorsun lakin ustalaþmak zaman alýyor. Bir de alýþýnca býrakmak garip geliyor. Yürümek acayip geliyor. Adama bir yenilmezlik hissi veriyor doðrusu; bu yönü de tehlikeli..” diye güldü Paþa. Diðerleri de ölçülüce onunla beraber güldü.
Toplantýnýn bundan sonrasýnda Yarýk üzerine yapýlacak saldýrýnýn planýna söz geldi. Oktay Binbaþý planýn ayrýntýlarýný açýkladý. Genel hatlar ile durum onaylandý ama saldýrý zamaný ertelendi. Aslýnda Þeref Paþa beklemek istemiyordu ama bu yeni silahlarýn bu savaþtaki etkisine dair içine bir his doðmuþtu. Paþa bir operasyoncuydu ve hisleri sayamayacaðý kadar çok zamanda onun yanýnda olmuþtu. Anlamsýz pek çok þey onun hayatýnýn yanýnda pek çok askerinin de hayatýný kurtarmýþtý. Saldýrýyý bir gün erteledi. Hikmet Paþa’ya kesinlikle inanýyordu; bunlarýn alýþmasý kolay silahlar olmasý bir yana bu mümkün olan en iyi muharebe testi imkanýydý. Benim; diyemediði bir silahla savaþa gitmeyi asla tercih etmezdi. Buradaki koloni tecrit edilmiþti ve sürekli en ufak adýmý izleniyordu. Olasý bir terslikte on iki Omega ve on beþ Karaþahin vardý. Hem zýrhlý bir hazýrkýta da Kasýrgalarýn içinde yirmi dört saat nöbet tutuyordu.. Paþa biraz rahatlamýþ halde kararýnýn arkasýndaydý.


“Emin misin?” diye sordu Ural. “Ben de o mekaniklerden giysem olmaz mý?” açýkça çekiniyordu. Biozýrhýn neredeyse tamamý monte edilmiþti üzerine. Sadece baþ ve yüz kýsmý kalmýþtý. Ondan sonra zýrh bütünleþme süreci devreye girip tamamen vücuda uyum saðlayacaktý.
“Endiþeni anlýyorum. Ýlk giydiðimde ben de çekinmiþtim” diye cesaret veriyordu KGT uzman teknikeri. “Ama endiþeye gerek yok. Sana garanti veriyorum; çýkarmak istemeyeceksin.”
“Atýyosun. Hem ya tuvalete çýkmam gerekirse nolcak?”
“Ýç giysi on beþ dakikanýn sonunda eriyip, derinle zýrhý kaynaþtýracak. Ondan sonra derin zýrh olacak. Duyularýnýn çoðu hassaslaþacak. Sadece acý duymayacaksýn ve.., senin sorunun cevabý; sadece býrak gitsin. Vücudun dýþarýya bi þeyler atabilir ama dýþarýdan bi þeylerin girmesi çok zor,” diyerek, eðlenerek konuþtu tekniker. Nedense Ural bu konuda hiç iyi hissetmiyordu.

ARES 6’larýn içine girmiþ olanlar sadece biraz daha rahattý. Zýrh rahattý, ama deneme gurubunun içi huzursuzdu.
“Komutaným, bu þeyin içinde yere düþersek ezilmeyiz di mi?” diye neredeyse aðlamaklý sormuþtu Savaþ. Cihan da bunu merak ediyordu doðrusu. Güldü sadece ve ilk adýmýný attý. Bir komutan askerlerine örnek olmalýydý. Þaþýlacak derecede kolay olmuþtu. Ýkinci ve üçüncü adýmlar da öyleydi. Destek platformundan çýkmýþ ve Yeniþehir Futbol Sahasýnda yürümeye baþlamýþtý. Adýmlarý altýndaki çimler eziliyor ve öyle kalýyordu. Biraz gürültülüydü bununla hareket etmek, ama bu zýrh sinsilik deðil ateþ gücü için yapýlmýþtý. Az sonra diðerleri de onunla beraberdi ve birazdan da koþuyordular. Hatta Savaþ, çimlerde yuvarlanýyor ve birkaç metre yukarýya çocuklar gibi neþeyle zýplýyordu. Ural ve Levent ise açýkça biozýrhlara bayýlmýþtý. Belki ARES kadar güçlü deðildiler ama daha hýzlý ve daha çeviktiler. Sessiz ve sinsi kabiliyetlerle yüklüydüler. Saatler su gibi akarken herkes yeni derilerine daha bir alýþýyordu..

Silahlý idmanlar ise daha bir keyifliydi. Silahlar üstün teknoloji ve kabiliyetlerine raðmen son derece sade ve basitti. Þu anki standart silahlardan daha kolaydýlar. Ve kesinlikle daha; ama çok daha güçlüydüler ki bu sorumluluðu arttýrýyordu. Ama iþler yolundaydý.. Þeref Paþa bu manzarayý izlerken memnuniyetle gülümsedi. Bu çok iyiydi.

Ýyi bir askerin en tehlikeli silahý ne elinde tuttuðu silahý ne de çýplak fiziksel kabiliyetidir. Ýyi bir askerin en güçlü ve en tehlikeli silahý aklýdýr. Öldürmek için; düþmaný yok etmek için bilenmiþ bir zihin kadar tehlikeli bir silahý evren yaratamamýþtýr ve yaratamaz. Þu anda bu yeni silahlarýný kuþanmýþ askerler de açýkçasý ilk önce bunun eðitimini almýþtý. Zihinleri, düþmaný yok etmeye yönelik her aracý kullanmak üzere eðitim almýþtý. Ve bu eðitimleri zaman içinde bir uzuvlarý gibi doðal parçalarý olmuþtu. Þu anda kuþandýklarý donanýmý artýk tanýyordular. Ustalaþmalarý zaman alacaktý; belki tüm kabiliyetlerini henüz tam kapasite kullanamýyordular, ama öðrenecektiler. Þimdilik onlara yeteni biliyordular.
Ýþte, Atlaslarýn içinde, operasyon sahasýna ilerlerken, bunu düþünüyordu Cihan.
Zýrhýn baþ kýsmý hareket etmiyordu. 180 derece görüþ saðlayan baþlýk içinde saða sola rahatça bakýlabiliyordu. Baþlýk bu hali ile derin su dalýþ giysilerinin baþlýðýna benziyordu. Aslýnda zýrh, asýl hatlarý ile, zýrhlanmýþ bir astronot giysisini andýrýyordu. Tam anlamý ile üstün teknoloji ürünü bir þövalye zýrhýydý bu.
Cihan önündeki cama yansýtýlan menüleri düþünceleri, sesi ve gözleri ile yönetme konusunda pratik yapýyordu. Ýki eli meþgul iken bile bu zýrhýn pek çok özelliðini düzenleyebilmek ve kullanmak mümkündü.
Biozýrh içindeki Levent, Ural’a döndü. Yüzlerinde zýrhýn tek klasik metal parçasý olan maskeleri takýlýydý. Oval koca gözlük ve gaz maskeli aðýz kýsmý ile dalgýç gibi görünüyordular. Hatta Savaþ, Levent’e yeni bir isim vermiþti. Kurbaða adam Kermit diyordu ona gülerek..
“Ülen Ural, Ben bunu hayatta çýkarmam. Bu çok iyi yahu.”
“Salak, nasýl çýkartacaksýn ki zaten? Özel aletler olmadan cart diye çýkmýyo bunlar.”
“Olm, manyak mýyým? Niye çýkarmak istiyim? Hýzlýyým, güçlüyüm, zýrhlýyým ve uzaylýlarla savaþýyorum.”
“Zýrh demiþken, Biozýrhýn üzerine çektiðimiz bu ilave alaþým zýrhý test ettim aga. Deli bi þey bu. Bizim Kurt zýrhlarýndan bile daha güçlü. Hem de yarý aðýrlýkta. Olm yarý aðýrlýkta! Olm, bu da kesin uzaylý yapýmýdýr. Kendimi bi filimde gibi hissediyorum.”
Levent bi küfür savurdu. Tatsýzca konuþtu.
“Öyleyiz zaten. Sadece baþrolde kim oynuyo o daha belli diil. Biz mi, yoksa böcükler mi?”
“Olm, Levo. Cihan Yüzbaþý seni duyarsa ölürsün len. Paþa da yanýmýzdayken, baþrol kimde diye sorulur mu? Uzaylýnýn hiç þansý yok.”
“Amin,” dedi Levent.
“Amin,” diye sessizce fýsýldadý Cihan. Adamlarý bu yeni zýrhlarýn iletiþim özelliklerini biraz daha öðrenmeliydi.

Aslý Yüzbaþýnýn Kasýrgasý toplantý noktasýna ilk ulaþan kuþ idi. Aslý birçok defa Haydar’ý çatýþmaya indirmiþti. Ama bu savaþ onu rahatsýz ediyordu. Her ne kadar uzaylýyla savaþ fikrine alýþmaya baþlasalar da bu fikir hala çýlgýncaydý. Üstelik bu düþmanýn korkutucu bir havasý vardý.
“Haydar, nolursun dikkatli ol.”
“Merak etmeyin, Komutaným. Bu iþin de üstesinden kolayca geleceðiz.”
“Baþlatma Komutanýndan Haydar. Sadece dikkatli ol, olur mu?” diye kýrýlganca konuþtu Aslý.
Haydar’ýn sesi eþine sevgiyle gülümsedi.
“Kýzlarý büyütme yükünü sana yýkacak deðilim Biriciðim. Seni ve kýzlarý çok seviyorum.”
“Ben de seni seviyorum. Kýzlar da seni seviyor Haydar. Biz kýzlar üzerinde böyle garip bir etkin var,” diye konuþtu Aslý. Gülümsüyordu.
“Ona çekicilik derler güzelim” diye gevrekçe konuþtu Haydar.
“Kes, Haydar, tamam! Bir üstünle konuþtuðunu unutma!”
Haydar kýz tayfasýnýn yeterince anlaþýlmasý zor olduðunu düþünmüþtü hep. Ama bir de eþin, kýzlarýnýn annesi ve komutanýn olunca iþler daha da anlaþýlmaz bir hal alýyordu. Kendini kahkahalarla gülmekten alamadý.

Operasyon planlandýðý gibi geliþiyordu. ÝHA bombacýlarý yoldaydý ve onlarýn peþinden de Atlaslar ile Kasýrgalar ilerliyordu.
Tepeyurt sýðýnaklarýnýn derinlerindeki operasyon merkezinden yönetilen ÝHA-S’lar artýk sortilerine baþlýyordu.
Avcýrüzgarlar, ordu bünyesindeki ucuz ama kabiliyetli ÝHA’lar olmanýn yanýnda kahramanlar olarak da anýlýrdý. Askerler için yoðun riskli, bilinmeyen ortamlarda üstün baþarýlý operasyonlarý onlara bu ünü vermiþti. Þimdi de benzer bir durum vardý.
Ýlk üç Avcý yarýðýn dibini temizlemek için yüklenmiþti. Güçlü alev bombalarý taþýyordular. Bombalar atýldý.. Bombalar patladý.. Etki tam beklendiði gibi olmuþtu. Ýstihbaratýn uydudan akan anlýk raporlarý, yarýk dibindeki kümelenmenin büyük ölçüde daðýldýðýný gösteriyordu.

Ýkinci gurup ilk gurubun çýkýþýndan az sonra sortiye baþladý. Yüz elli metre derinlikteki, vadi misali yarýða daldý Avcýlar. Dikey iniþ kalkýþ kabiliyetleri ile bir helikopter gibi süratle alçaldýlar. Maðara giriþinde konumlandýlar. Giriþ saðlamdý ve alevler yer yer hala tazeydi. Silahlý Avcýlarýn yanýndaki güçlü keþif donanýmlý Avcý, Kovanýn askerlerinin savunma için gerilere çekildiðini gösteriyordu.
Buradaki Kovan sadece askeri bir koloniydi ve son birkaç gündür lojistik destekten mahrumdu. Yeni asker takviyesi alamamýþtý. Elindekiler de büyük ölçüde biliniyordu. Kapana kýsýlmýþ düþmanýn son direniþi olacaktý bu.
Avcýlar beklemeden saldýrdý. Uzun menzilli kara saldýrý füzeleri, maðaranýn elli metre yükseklikteki koca aðzýndan içeriye ateþlendi. Hedefler, insan çelen sütunlar olarak da anýlan, beyin yýkayýcý savunma yapýlarýydý. Tespit edilen altý beyin yýkayýcý kule, saldýrý sonucu parçalara ayrýlmýþtý. Avcýlarda hala silah yüklüydü. Asit çiçekleri ikinci hedeflerdi. On asit çiçeðinden yedisi vurulmuþtu. Kalan üç tanesi uzakta ve arka taraftaydý. Bunlar üzerlerine gelen füzelere karþý ateþ açýp onlarý vurmuþtu. Bu o kadar da önemli deðildi. Havaya saldýrý menzilleri Avcýrüzgara tehdit deðildi ve kara saldýrýsý esnasýnda da kovanýn kendi yapýlarý bunlarýn ateþ istikametini kapatacaktý. Yol açýlmýþtý.

“Baþlayýn Cihan!” diyerek, hareket emrini verdi Kemal Yarbay.
“Gidelim Özgür!” diyerek Atlasýn pilotuna seslendi Cihan.
“Gidiyoruz Yüzbaþým!” dedi ve helikopterini sýký bir sorti ile yarýðýn içine soktu Özgür Üsteðmen.

Atlas, içindeki Yalnýz Kurtlar ile süratle yarýðýn dibine indi. Ve süratine tezat bir yumuþaklýkla yere kondu. Kapýlar açýldý. Kurtlar derhal pozisyon alýp diðer Atlasýn iniþi için bir güvenlik kordonu oluþturdu. Böylece hala silahý olan beþ Avcýnýn korumasýna bir de Kurt takýmýnýn koruma çemberi eklenmiþti.

Cihan çevreye göz attý. Maðara cidden büyüktü. Rakamlarýný bilmek baþkaydý, içinde olmak baþka bir þeydi. Yarýðýn dibindeki koca bir aralýktan geçiþ yapýlan bu kocaman, kubbeyi andýran mekan etkileyici ve ürkütücüydü. Kovanýn bazý binalarýndan yayýlan yeþil ýþýmalar ve yerdeki yeþil yosunumsu katman kadar tarayýcýlarýn okuduðu düþman varlýðý da bunda etkiliydi.
“Rapor verin” diyerek seslendi Cihan. Farklý roller için farklý silah ve donanýmlarla yüklenmiþ zýrhlar giyiyordular. Zýrhlardan bir tanesi doðrudan Tepeyurt Avcý Komuta Merkezine baðlýydý ve ÝHA-S’a anýnda yeni hedef bildirebiliyordu. Bir diðeri keþif donanýmý taþýyordu. Bir baþkasý, Kovan Kraliçesinin beyin yýkama gücüne karþý koruyucu bir alan yaratan cihazla donanmýþtý. En azýndan Grekullar bunu yapabildiðini söylüyordu. Diðerleri de farklý silah ve donanýmlara sahipti.

Niþancýlar çoktan geliþmiþ keþif güçleri ile ilerilere doðru öncü çýkmýþtý. Ýki niþancý da saðlam ve yüksek birer mevzideydi. Yarýðýn çýkýþýna gelecek bir hareketi çapraz ateþe alacak konumdaydýlar. Yeni silahlarý kurulmuþ ve yerleþmiþti.
“Levent, tamam.”
“Ural, tamam.”
“Aðýr silahlar yerleþti” diye bildirdi Þahin. Yanlarýnda getirdikleri gatling taretlerini kurmuþtular.
“Mevziler oturdu.” diye bildirdi Rafael.
“Hazýrýz” diye konuþtu Þirin.
Cihan Atlaslara ve Kasýrgalara seslendi.
“Biz hazýrýz.”
“Yoldayýz. Ýlk parti bir dakika içinde orada.”
“Anlaþýldý. Bizi bekletmeyin.”
“Komutaným, hareket var,” diye bildirdi Rafael. Gurup bu koca maðaranýn yukarýya çýkýþ yolunu tutuyordu. Bulunduðu hakim bayýrýn dibinden itibaren yosunlu alan baþlýyordu. “Yosunlarýn altýndan geliyorlar..” diyerek tarama donanýmýnýn saðladýðý bilgiyi diðerlerinin ekranlarýna da aktardý. Diðer zýrhlardan daha güçlü görüþe sahip olan Rafael’in zýrhý, diðerlerinin görüþüne girmeden evvel zýpkýncýlarý yakalamýþtý.
“Yosundan çýkabileceklerini sanmýyorum. Zemin kayalýk. Yüzeyden gelirlerse o ayrý konu” dedi Cihan.
“Arkadan daha baþka hareket de var komutaným. Bunlar köpekcekler. Ve bir de… Bunlar insana benziyor, Komutaným. Düzeltiyorum; Kovan insaný! Burada kovan insaný var! Fiziksel farklýlýklarý açýkça görülüyor!”
Görüntüyü hepsi kendi görüþ cihazlarý ile de alabiliyordular. Yaklaþýk iki bin metre mesafedeydi. Ama görüþ netti. Teleskobik gecegörüþü, bu zayýf ýþýkta gün gibi aydýnlýk bir görüþ saðlýyordu.

“Ellerindeki þeyin silah olduðuna eminim. Bu yana geliyorlar. Hazýr olun!” diye emretti Cihan. Kurtlar çatýþma için duruþlarýný saðlamlaþtýrýrken Atlaslardan ikisi de bir timi ve Haydar Baþçavuþun ZPT’sini indiriyordu. Kasýrgalar buraya inemiyordu. Bu yüzden yarýðýn aðzýna indirdikleri araç ve birlikleri Atlas helikopterleri aþaðýya naklediyordu.
Ýnen birlikler de zýrhlýydý ve onlar da modüler cephe kalkanlarýnýn ilk parçalarýný taþýyordu. Gatling taretleri süratle zýrh kalkanlarla güçlendirilirken, vurucular da yerini alýyordu.
Bu koca zýrhlarýn pek çok avantajý yanýnda bazý basit kabiliyetsizlikleri de vardý. Mesela, yuvarlansalar da ayaða kalkabiliyordular, ama bunlarýn içindeyken yatarak ateþ etmek mümkün deðildi. En fazla diz çökerek ateþ edilebilirdi. Þu anda da durum buydu. Ýki saldýrý takýmý dört niþancýsý ve elli vurucusu ile tam saldýrý pozisyonundaydý. Yanlarýnda beþ Avcýrüzgar ve dört gatling tareti vardý. Düþman geliyordu.

Cihan ilk saldýrý iznini niþancýlara verdi.
Niþancýlarýn manyetik tüfekleri farklýydý. Hýzdan ziyade menzil ve hassasiyet konularýnda öne çýkýyordu. Burada da iþini çok iyi yapýyordu. Önden gelen süratli köpekcek dalgasýna vuran mermiler genelde iki üç canavarý birden öldürüyordu. Silahlarýn menzili ve hasar gücü çok korkunçtu. Bir insana isabet etse bu bir atýþ onu rahatlýkla ikiye bölerdi. Nitekim köpekcek tayfasý için de durum pek farklý deðildi. Mermiyi yiyen yeþil kandan bir patlama ile parçalanýp daðýlýyordu. Çok kirli bir ölümdü bu. Yine de yakýn savaþta yaþanacaklar ile kýyas kabul etmezdi bu sahne.

Atlaslar ilk ZPT’leri indirdikleri anlarda artýk aradaki mesafe bin metrenin altýna inmiþti. Bu, zýrhlarýn aðýr manyetik tüfeklerinin ve gatling topunun etkili menzili demekti. Ateþ baþladý.

Cihan bir yandan yosundan çýkýp bayýr hattýna ulaþmak üzere olan güruha durmadan mermi yaðdýrýyor bir yandan da ateþi kesmeden sürekli mermi dolduruyordu. Beþ þarjör giriþi ve dolu iç haznesi olan bu silah, ateþ ederken bile doldurulabiliyordu. Geri tepmesi ya da aðýrlýðý ile ilgili bir sorun olmadýðý için bu kolaylýkla yapýlabiliyordu ve de çatýþmanýn rengini çok deðiþtiriyordu. Cihan bundan ürktü. Savaþlar nereye gidiyordu böyle! Sonra toparlandý ve çatýþmaya dikkatini verdi. Gatling topu taþýyan Savaþ ve Zülküf yeni aðýr destek silahlarýný talimlerdeki gibi, sorunsuzca kullanýyordu. Modüler gatling taretlerinin baþýndakiler de iyi iþ çýkartýyordu. Yaklaþan öncü düþmanýn ön safý neredeyse yarýya yakýn biçilmiþti. Ve daha topçu tüfekleri ile roketler ateþe baþlamamýþtý. Bayýrdan aþaðýya yeþil kan dereleri akýyordu.

Topçu tüfekleri ve roketlerin ateþi hedeflerine inmeye baþladýðýnda aradaki mesafe sadece iki yüz metreydi. Yaklaþan güruh artýk daðýlmýþ ve yavaþlamýþtý. Havalara uçup savrulmak bu canavarlarý öldürmediði anlarda bile sarsýyordu. Patlama þokunun evrenselliði ne güzel bir þeydi. Cihan gülümsedi. Gülümsemesi bir saniye sonra yok oldu. Köpekcek saflarýnýn arkasýndan gelen yeþil ýþýltýdan kuyruklu bir koca mermi, gerideki Avcýrüzgarý vurup havaya uçurdu. Onu diðer baþkalarý izledi ve birkaç saniye içinde beþ yeþil roket daha üzerlerinden geçti. Ýki avcý rüzgar daha vurulmuþtu.

Tepeyurt, Avcýrüzgarlarý süratle görüþ alanýndan çekip yarýðýn gerilerine konumlandýrýyordu. Atlaslar da görüþ dýþýndaki uzak noktaya indirme yapmak için yön deðiþtiriyordu.

Kovan insanlarýnýn sað ellerinde, bir sülük gibi yapýþýk olan canlý silahlarý sýrtlarýndaki kambur misali keseden gelen sývýyý süratle mermiye çevirip birkaç farklý þekilde püskürtebiliyordu. Etkileri yeþil ýþýltýlý bir aðýr makineli, roketatar ya da havan saldýrýsý olabiliyordu. Kesin olan, Kovan ile ilk temastan bu yana, Cihan ve Ýstanbul garnizonun ilk kez aðýr kayýp verme riski yüksek bir durumla yüz yüze oluþuydu. Ýþte Cihan’ýn gerideki yaklaþýk dört yüz kovan insanýný haber aldýðýnda fark ettiði buydu.

“Rafael, emin misin?” diye sadece düþünürken bir þey söylemiþ olmak için sordu Cihan.
“Ön saftaki yakýn tehdit yüz kadar. Arka tünelden koþturanlar ile beþ yüzü buluyor. Sadece beþ yüz. Diðer tüneller en azýndan þimdilik saðlam. Hareket hýzý ve mesafeye bakarak yarým saat içinde sadece bunlarla karþýlaþacaðýmýzý söyleyebilirim. Tarama menziline yeni bir þeyler girse bile, þu durumda bize vurabilmelerine, en iyi ihtimalle bir saatleri olur.”
“Öyle ya da böyle. Beþ yüzünü birden karþýlamayý tercih etmem.”

Gatling sesi ve ýþýklarý maðaranýn içinde kýyamet gibi bir hava yaratýyordu. Manyetik silahlarýn namlusundan fýþkýran elektrik ýþýmalarý ve ürkütücü uðultu sesi de gatlingden aþaðý deðildi. Canavarlarýn koþusu son elli metreye varmadan tükenmiþti ve þimdi sadece Kovan insanlarý geriye kalmýþtý. Asýl kavganýn onlarla olacaðý açýktý. Koþarak ve saklanarak yaklaþýyordular. Bu tepe noktaya kovan yapýlarýný ve yosunlu zemindeki tümsekleri, çukurlarý siper alarak yaklaþýyordular. Týpký askerler gibi ilerliyordular. Kovan, gezegen halkýný özümseyip ordusuna kattýðýnda onun bilgi ve taktikleri de belli ölçüde özümsenirdi. Burada durum da buydu.

“Cihan, iki ZPT’nin taret silahlarý manyetik gatlinglerle deðiþtirildi. Elimizdeki silahlarýn her biri neredeyse birer gatling topu. Zýrhlýyýz. Uzun menzilliler arkadan döverken bayýrdan aþaðý dalalým. Bayýrda ve yosunun ön kýsmýnda sýçrayabileceðimiz siper yükseltiler var. Çarpýþarak bitirelim bunlarý,” diye konuþtu diðer timin komutaný Ali Yüzbaþý.

Aslýnda Cihan, bu noktada, saldýrma fikrinden emin deðildi ama kararsýzlýk savaþta iyiye iþaret olmadýðýndan, silah arkadaþýna uymayý uygun buldu. Ýlk yüz kiþilik partinin dört yüzden kopuk geliþini görebiliyordu ve onu harcamak düþüncesi fena fikir deðildi. Destek de yoldaydý.
“Yapalým, ama çok dikkatli olalým. Sayý üstünlüðü çok fazla. Ateþ güçleri nedir tam bilmiyoruz” dedi ve herkese seslendi. “Roketçi ve topçular arkadan kademeli baraj ateþi ile bizi destekleyecek. Taretler ileri cepheyi baskýda tutsun. Kalanlar, örtü kullanarak cephe saldýrýsý yapacaðýz. Emrimle ileri harekete geçiyoruz.”
Haydar burada lafa girdi. “Çapkýnlar ne yapacak komutaným?”
“Haydar, siz arkamýzdan destekle gelin ama dikkatli ilerleyin. Avcýlarý vuran þeyin ZPT zýrhýna etkisi nedir bilmiyoruz.”
“Durarak öðrenemeyiz komutaným. Sizi destekliyoruz. Anlaþýldý.”
Cihan saldýrýya baþlamadan Gökdelen’e seslendi. “Gökdelen, Saldýrýya geçiyoruz. Þu anda en iyi seçenek bu. Mümkün olduðunca süratle güçlerini kýrýp önlerde tutacaðýz onlarý. Arkadan daha süratli destek alýp sayý dengesini deðiþtirmenin tek yolu bu. Bize kapanýrlarsa bu menzilli saldýrýlarýn yarattýðý baskýya dayanamayýz. Bu sürpriz kuvvet beklediðimiz kolay zaferi bizden çalabilir.”
“Anlaþýldý, Cihan Yüzbaþým. Devam edin. Sizi süratle destekleyeceðiz” diye konuþtu Þeref Paþa. Sonra Atlaslara döndü Paþa. “Aþaðýda süratle desteðe ihtiyaç olacak. Göreyim sizi çocuklar. Elinizi tez tutun.”
“Emredersiniz Komutaným!”
“Yoldayýz Komutaným!” diye içten bir coþkuyla konuþtu pilotlar. Paþanýn etrafýna yaydýðý böyle bir cesaret ve kahramanlýk havasý vardý. Yakýnlarýndaki bütün askerler ister istemez onun etkisine giriyordu. Bu tavýrlar, sözcükler ya da ses tonu ile ilgili deðildi. Bu doðrudan kiþiliði ve yaradýlýþý ile ilgili bir þeydi. Teðmenliðinden bu yana onda var olan bu havanýn etkisi, yýllar ve görevler sonunda, katlanarak atmýþtý. Bir komutaný, zamanýnda; o daha gençken, bunu fark etmiþ ve “..bazen omzumdaki rütbeleri unutup benim bile emirlerine uyasým geliyor..” diye samimice itiraf etmiþti.
Atlaslar bir anda hýzlanmýþtý. Sanki motorlarý bile coþkuyla çalýþýyordu. Ýki atlasýn içindeki iki ZTT’nin personeli de coþkulu bir sabýrsýzlýkla bekliyordu. Zýrhlý araçlarýn silah kulesindeki niþancýlar “Haydi, haydi!” diye mýrýldanýp duruyordu.
Yalnýz Kurtlar ve Kaplan Pençesi bayýrdan aþaðýya doðru daðýnýk halde açýlýyordu. Hafif bir koþu ile ilk ön mevzilerine doðru konumlanýrken bir yandan da ateþ ediyordular. Normalde bu zor bir iþti ama zýrh ve silahlarýn teknolojik özellikleri sayesinde çok kolaylaþmýþtý. Pek çok askerin, yakýn mesafeye, sabit bir destekten faydalanarak yaptýðýndan çok daha etkiliydi hareketli atýþlarý. Bununla beraber bu düþman pek fazla açýk vermiyordu. Köpekcek gibi ölümüne saldýran, kalabalýktan güç alan bir düþman deðildi bu. Karþýlýk da veriyordu.

Kovan insanlarý, yani ileriki günlerde alacaklarý isimleriyle; öcüler, silahlarýný çalýnan insandan daha etkili biçimde kullanýyordu. Aradaki mesafe bin metreye yakýn olmasýna raðmen seri atýþ saldýrýlarý yakýnlara geliyordu ve çok daha az sayýdaki roket ile havan atýþlarý da yaklaþtýkça yakýnlara düþüyordu. Ýþte ilk mevzilere bu mesafede ulaþýp karþýlýklý atýþmaya baþladýlar.

Askerler bayýrýn yükseklik avantajýna sahipti. Öcüler de arkadan gelen desteðe güveniyordu. Ama arkadan gelen destek sürekli dövülüyordu ve yavaþ ilerliyordu. Üstelik topçu tüfekleri öcüler hareketli olsa bile onlarý bulup parçalamakta epey baþarýlýydý. Sahneye yeni giren iki ZTT ve zaten ateþi hiç durmamýþ olan iki ZPT de varken bu yüz kiþi pek sorun olmadan çabucak bitirildi. Bu esnada öcülerin, kara yarasalarýn saldýrýsýna benzeyen seri atýþlarýnýn çok dik bir açý ile vurmadýkça bu mesafede etkisiz kaldýðý, etkili olduðunda ise sadece zýrha hasar verdiði gözlenmiþti. Bununla beraber, yakýnlarýna roket ve havan atýþý yiyen bir kaç askerin zýrhýnda ciddi hasar ve askerlerde de hafif yaralanmalar vardý.

Dört yüz öcü ile çatýþma baþlamadan evvel zýrhlý komando takýmlarýndan üçü daha inmiþ ve süratle arkadaþlarýnýn yanýnda yerlerini alýyordu. Takviyeler daha geride ikinci bir hat oluþturmak suretiyle ön çizginin hareket alanýný daraltmaktan kaçýnmýþtý. Yeni inen bir Balyoz tanký da destek için zýrhlý araç gurubuna katýlmýþtý. Son saldýrýnýn oyuncularý bunlar olacaktý. Zaman dolmuþtu. Baþlýyordu.

AVÝ’ler arasýnda süratle savaþ taktiði konuþmalarý yapýlýyordu.
“..O halde tamam. Cepheyi yosunun baþlangýcýna kadar saf halinde yayýp arkadan ayný þekilde uzun menzilliler ve zýrhlý araçlarla destekliyoruz. Yosunun içi zýpkýncý dolu. Tedbir için güvenlik þeridine on metre diyoruz. Daha fazla yaklaþýlmayacak” diyerek kararlaþtýrýlaný bütün takýmlara duyurdu Cihan. Operasyon için görevlendirilen dört komando takýmýnýn komutanlarý birbirini çok iyi tanýyan silah arkadaþlarýydý ve aralarýnda sözü en aðýrlýk taþýyaný Cihan’dý. Savaþ meydanýndaki sýcak çatýþma ortamýnda rütbeler pek önemsenmiyor, saðlam tespitlere daha fazla söz düþüyordu. Kimse bundan þikayetçi deðildi. Günün sonunda bu iþe yaradýðýnda hepsi mutlu ve sað oluyordu. Bir asker daha ne isteyebilirdi ki.

Çatýþmanýn daha ilk saniyeleri ile birlikte bu kavganýn sert ve çok hýzlý geçeceði anlaþýlmýþtý. Bin metre menzilde baþlayan kavga kýsa fakat uzun süren bir on saniyenin sonunda sekiz yüz elli metreye inmiþti. Öcüler koþarken atýþ yapabiliyor ve sayý üstünlüðü nedeniyle bu durum tehlike de oluþturuyordu. Askerler düþmanýn ateþ çatýþmasý yapmaktan ziyade saf halinde hücuma kalktýðýný savaþ tecrübelerinden biliyordu. Bu can sýkýcý bir bilgiydi. Bu kabiliyet ve sayýda bir düþmanýn cephe hücumu son derece tehlikeliydi. Süratle karþý hamle ile durdurulmazsa sonlarýnýn ne olacaðýný hepsi biliyordu. Derhal bir þeyler yapýlmalýydý.
“Komutaným!” diyerek sadece Cihan’ýn da fark ettiðinden emin olmak için seslendi Rafael.
Cihan elbette fark etmiþti. Düþman yaya olmasýna karþýlýk çok süratle hareket ediyordu ve hareket halinde olmasýna raðmen, ciddiye alýnmasý gereken yoðunlukta, ateþ baskýsý oluþturabiliyordu. Bu düþmanýn piyadesinin bile çok kabiliyetli olduðu gerçeði ile karþý karþýyaydýlar. Cihan’ýn zihninde bu düþünceler ve daha fazlasý ayný anda yarýþýyordu. Yeþil mermi izleri ve yeþil patlama alevleri cephenin insan tarafýnda henüz kayba yol açmamýþsa da burayý baský altýnda tutup karþý ateþ açmayý zorlaþtýrýyordu.
“Gökdelen! Avcý kuþlarý geri istiyorum! Hedef bildiriyorum! Derhal bütün cephanelerini hedefe boþaltmalarýný istiyorum!” diye konuþan Cihan, savaþ alanýn iki noktasýný gözleri ile iþaretleyerek zýrhýnýn AVÝ’si aracýlýðý ile bu bilgiyi anýnda Karargah’a gönderdi.
Karargah’daki ÝHA operatörleri hedef bilgisi doðrultusunda Avcýrüzgarlarý süratle görüþ alanýna konumlandýrdýlar. Kalan iki Avcý yarým yüklü olmasýna karþýlýk hala etkili destek verebilirdi.
Cihan ayný anda Zýrhlý araçlara da hedef bildiriyordu. Savaþ alanýnýn Rafael’in keþif ekipmanlarý ile çizilmiþ bilgisayar haritasý, Cihan’ýn baþlýk ekranýna küçük bir pencere ile yansýtýlýyordu. Cihan hareketi þekillendiriyordu.
“Tanký ortaya alýyoruz! Zýrhlýlar kama düzeni ile aþaðýya harekete geçin! Baský ateþini merkezden kanatlara yaymanýzý istiyorum! Bütün piyadeler zýrhlýlarýn örtüsünde ilerleyeceðiz.! Kanatlar piyadenin öncelikli hedefidir! Sabit taretlerin atýþý kanatlara! Zýrhlýlar ileri! Ýleri! Ýleri! Hücuuuum!!”

Böylece tank ve zýrhlý araçlar süratle yerlerini terk edip ileriye hamle ettiler. Tam bir kama þekli ile bayýr aþaðý ilerlemeye baþladýklarýnda Avcýlarýn roketleri de düþman hattýna vurmaya baþlamýþtý. Bir saniye sonra düþman cephe hareketinin tam ortasýnda alev kýyametleri gürlüyordu.
Avcýlarýn saldýrý sortileri düþman cephesinin ateþini etkilemiþ ve onlarýn düzenin bozmuþtu. Buna zýrhlý araçlarýn ateþe baþlamasý da eklendiðinde artýk her iki cephede patlamalar ve ýþýldayan mermi izlerinden bir ýþýk kýyameti vardý. Zýrhlý araçlar mermi ve patlamalarýn büyük bölümünü durduruyordu. Buna karþýlýk böcek cephesinde gözle görülür bir yavaþlama ve daðýlma vardý. Böcek piyadesi ateþ ve hareket kabiliyeti yönünden iyi olsa da zýrhlý araçlar ve aðýr ateþ gücü ile karþýlaþmaya tam hazýrlýklý deðildi. Nitekim aradaki mesafe iki yüz metreye indiðinde öcülerin saflarýndaki sayý artýk ilk rakamýn dörtte biri idi. Kalanlarýn yarýsý da yaralý ve sakattý.
Bununla beraber insan saflarýnda da ölüler vardý. Yaralýlarýn sayýsý da fazlaydý. Tank aðýr saldýrýnýn hedefi olmuþtu ve þimdi imha olmuþ durumda alevler içindeydi. Ýki Zýrhlý araç hareket ve savaþ gücünü tamamen yitirmiþti. Bunlardan bir tanesi de Haydar Baþçavuþun ZPT’si idi. Havada tek bir Avcý vardý ve o da yaralý halde uçuyor, son mermilerini atýyordu düþmana.
Son iki yüz metrede artýk yapýlacak fazla bir þey yoktu. Düþman ilerleyiþini her þeye raðmen sürdürüyordu. Çarpýþma kaçýnýlmazdý ve çok yakýndý. Muharebenin son anlarýydý bunlar. Cihan hareket halindeki bütün birimlere durma emrini verdi. Ardýndan da yüz yüze olduklarý düþmana karþý son emrini haykýrdý.
“Ateþ serbest!!!”
Düþman sayýca hala ikiye bir oranda üstün olsa da kanatlarý ve merkezi sürekli ateþ altýnda tutulduðundan kalanlar daðýnýktý. Normal bir çatýþmada daðýnýk bir düþmandan ziyade toplu düþmana ateþ açmak tercih edilirdi. Lakin bu çatýþmanýn normal bir yaný yoktu. Cihan, Rapor’dan ve istihbarat görüntülerinden bu düþmanýn yumruk yumruða çarpýþmayý da sevdiðini biliyordu. Daha cephe hücumunu ve hýzýný ilk gördüðü anda bu iþin yumruk temasý menzilinde biteceðinden korkmuþtu. Korkusu onu düþmaný daðýnýk tutmaya yönelik bir ateþ planýna yöneltmiþti.
Gerçekten de öcülerden son kalanlar yakýn temasta bir kýlýç kadar uzun olan tek pençelerini kullanmayý tercih etmiþti. Bu saldýrýlarýnýn etkisi dehþetliydi. Son saniyelerdeki ateþ yaðmuru düþmaný neredeyse tamamen bitirmiþ olsa da sað kalmýþ son altý öcünün öldürülmesi, üç komandonun bilgisayar ekranýndaki hayat çizgilerinin düz çizgiye inmesine ve birinin de gerçek anlamda parçalanmasýna mal olmuþtu.
“Sýhhiye!! Sýhhiye!! Týbbi destek istiyorum buraya!” diye sesleniyordu Cihan.
Sýhhiye zýrhýný giyen Melisa Üsteðmen’in donanýmý yakýndaki bütün AVÝ’lerden kullanýcýnýn saðlýk bilgilerini alabiliyordu. Hayat çizgisi düz çizgiye dönüþen Komandolarýn zýrhýndaki bilgisayarlarýn otomatik olarak stabilizör serumu enjekte ettiðinin bilgisi ona raporlanýyordu. Ayný þekilde arkadaþlarýnýn serum enjekte ettiði zýrhlý araç personellerinin durumunu da takip edebiliyordu. Melisa herkesi kurtaramayacaðýný öðrenmiþ olmasýna raðmen tankýn yeþil ve kýzýl alaz alevler içindeki manzarasý hala içini acýtýyordu.

Son silah sesi ve patlama da iþitileli daha ancak bir dakika olmuþtu. Komutanlar kýsaca raporlarýný alýyor, askerler kendilerini ve arkadaþlarýný kontrol ediyordu. Ýlk süratli raporlamalar sürerken Cihan arkadaþýna döndü. Vakit kaybetmek istemiyordu.
“Hareket var mý Rafael?”
“Yosun kaynýyor adeta.. Ama dýþarýya çýkamýyorlar. Ayrýca termal alýcýlar sarmaþýk muhafýzlarýn hala aktif olduðunu gösteriyor. En arkadaki asit çiçeklerini de hatýrlatmalýyým.”
“Anlaþýldý,” diyerek inmekte olan Atlas helikopterlerine doðru döndü Cihan. Takviye komandolar ve aðýr silahlar süratle cephe olarak kararlaþtýrýlmýþ hatta konumlanýyordu. Yaralýlar ve kayýplar süratle helikopterlere doðru taþýnýyordu.“Bu iþi fazla uzatmayalým. Takviyelerin hepsi iner inmez planlandýðý gibi baþlýyoruz. Hafif topçu barajý eþliðinde aðýr topçu saldýrýsýný saf saf ileri taþýyýp merkeze kadar domino hattý açacaðýz. Merkezi yoðun ateþle boðup bu iþi uzaktan bitireceðiz.”
Bu konuþmalara kulak misafiri olan yakýnlardaki Savaþ, “Amin ya rabbi..” diye mýrýldanýrken sesi biraz fazla çýkmýþtý.
Cihan, Savaþ’a doðru döndü. “Savaþ, senin yapacak iþin yok mu? Git topçularýn konumlarýný kontrol et. Tüm sahaya hakim olmalarýný istiyorum” diye terslendi.
“Emredersiniz komutaným. Ben de tam onu þey edicektim.”
“Baþlýcam senin..” diye sonunu getirmeden býraktý Cihan.
Rafael sessizce gülüyordu bu ikisinin durumlarýna. Savaþ, her zaman bir yolunun bulup komutanýnýn cinlerini tepesine çýkartýrdý. Cihan da ona bir sürü angarya yüklerdi bunun sonunda. Ýkisinin ast-üst iliþkisini aþan dostluklarýnýn tuzu biberiydi bunlar. Rafael onlarý seyretmeye bayýlýr, hatta gizliden onlarý karþý karþýya getirmek için ortamlar bile hazýrlardý. Tebessüm, ölümün etrafta kol gezdiði anlarda bile hayata tutunma yöntemiydi onlarýn.

Karargahta, KGT teknikeri Sinan, Zýrhlý Piyadelerin ve diðer operasyon personelinin hayat destek bilgisayarlarýndan gelen bilgileri okuma iþini raporluyordu. Askerden ziyade bir mühendis olan Sinan’ýn sesi ölüm haberlerini verirken samimi bir keder taþýyordu.
“Tank personelinin bedenleri ateþ yüzünden tamamen tahrip olmuþ durumda. Dört komandonun bedenlerinde de benzer onarýlamaz tahribat söz konusu. Bununla beraber teselli edici haber þu ki diðer on iki ölünün bedenleri stabilizör serumla baþarýyla muhafaza altýna alýndý. Þu anda buraya naklediliyorlar. Ýlk inceleme bedenlerindeki hasarlarýn ikinci derece ölümcül hasarlar olduðunu gösteriyor. Onlarý geri getirebiliriz. Beyinsel fonksiyonlarý baþarý ile dondurulmuþ durumda.”

Þeref Paþa sýkýntýlý derin bir nefes çekti. Düþünceliydi. Bu düþman cidden bir belaydý. Kolay gibi görünen bir çatýþmanýn içine bile aðýr sürprizler saklayabiliyordu. Onu tanýyana kadar zaman ve can harcayacaktýlar. Bu tatsýz bir durumdu. Bu düþüncelere raðmen kendini hemen þu anki duruma geri çekti.
“KGT’nin týbbi teknoloji desteðini, silah desteðinden daha çok seveceðimiz gibi rahatsýz edici bir his var içimde. Gerçekten Rapordaki gibi geliþmiþ bir Kovan nesli ile çarpýþýyorsak onun evrim seviyesi bizim teknoloji seviyemizin üzerinde demektir. Bu durumda yegane tesellimiz gezegenimizin uzay mineralleri açýsýndan çöl olmasýdýr. Bu onun hareketlerini ve uyum saðlama süratini bizim lehimize çevirecektir kanaatindeyim,” diyerek sesli düþünüyordu Paþa.
Oktay baþýný onayla sallarken hak verdi. Durum gerçekten de böyleydi.

Ýnsan cephesinde bunlar olurken böcek cephesinde de hareket vardý. Bu koloni öyle hemen de teslim olmayacaktý. Ýlk önce Rafael’in fark ettiði bu hareketi az sonra hepsi biliyordu. Her þey uyarýya fýrsat býrakmadan süratle oluyordu.
Böcek kolonisinin merkezindeki kraliçenin yuvasýndan kapsüller fýrlatýlýyordu. Kapsüllerin boyutlarý bir motosiklet kadardý ve yere düþtüklerinde yeþil, sývýmsý bir patlama anýndan sonra çevreye yosun tabakasý saçýyordular. Bir kapsül biranda yirmi metre çapýnda bir alaný yosunla kaplýyordu. Bu kapsüllerden yere inenlerden daha fazlasý havadaydý ve yosun þimdiden topçu hattýna dayanýyordu. Hareket bununla da sýnýrlý deðildi, yok edilen beyin kontrol dikitlerinin bulunduðu noktalardan yukarýya spor bulutlarý süratle püskürüyordu. Spor bulutlarý Kraliçenin telekinetik kabiliyeti ile süratle insan saflarýna çöküyordu.

Zýrhlý komandolar için spor bulutlarý sorun deðildi fakat destek kuvvetleri maske olmadan bu saldýrýyý atlatamazdý. Neyse ki bu düþmanýn buna benzer saldýrýlarýna karþý tedbirliydiler. Maske giyme emri sayýsýz aðýzdan süratle haykýrýlýrken birkaç kiþi dýþýnda herkes iyi durumdaydý.
“Etkiye maruz kalanlarý süratle arka saflara transfer edin. Güvenlik için baðlanacaklarýný hatýrlatmama gerek yok” diyerek sýhhiye subayýna emrini iletti Cihan.
“Emredersiniz komutaným. Derhal gerekeni yapýyoruz.”
Rafael bu esnada sürekli alaný tarýyor ve bu yeni hamleyi analiz ediyordu. Yosun geliþimi ve kapsül bombardýmaný sürüyordu. Spor bulutlarý halen üzerlerindeydi. Rafael çýplak gözün göremediði diðer hareketin de farkýndaydý þimdi. Yosun hattý yayýlýrken zýpkýncýlar da hareket ediyordu ve Kraliçenin ininde de yeni bir ýsý hareketi büyüyordu.
“Cihan geliyorlar. Geliyorlar. Zýpkýncýlar geliyor. Henüz çok yavaþ ama bu yana hareketlenme baþladý. Kraliçe de yeni bir þey daha hazýrlýyor. Ýnde ýsý artýþý var.”

Cihan zýpkýncýlarýn harekete geçmesi bilgisini sevmemiþti. Zýrhlarýn dayanýklýlýðýný test etmeyi istemiyordu bu bir, ikincisi destek kuvvetlerindeki askerler zýrh giymiyordu. Yosun kapsülleri þimdiden yanlarýna ve üzerlerine düþmeye baþlamýþtý.
“Zýpkýncýlar ile destek kuvvetlerimizin arasýna tampon olacaðýz. Komandolar ileri. Konumlanýn,”diyerek takýmlarýn mevkilerini belirledi ve hareket emrini verdi Cihan. Bütün komandolar aðýr zýrhlý, güçlü yürüyüþlerine baþladýlar. Zýpkýncýlar da tam bu anda süratle ileri akmaya baþlamýþtý.
Zýpkýncýlarýn yosun içindeki sürati inanýlmazdý. Saatte yüz yirmi kilometreyi aþan hýzlarý ile yosunda bir torpido gibi yol alýyordular.
“Zýpkýncýlar! Zýpkýncýlar! Geliyorlar!” diyerek uyardý Rafael.
“Komandolar, ateþ serbest! Geçit vermeyin! Topçular ateþ! Dominoyu baþlatýn! Dominoyu baþlatýn!” diyerek ilk kendisi tetiðe asýldý Cihan. Onu vakit kaybetmeden diðerleri izledi.
Namlulardan mavi elektrik ýþýklarý çakarken bir mermi fýrtýnasý esmeye baþladý böcek torpidolarýna.. Topçu ateþi de baþlamýþtý ve ilk süratli mermiler barajý inþa etmeye baþlýyordu. Baraj tamamen faydasýz olmasa da zýpkýncýlarýn büyük bölümü baraj ateþini geçebilmiþti.
Komandolarýn ateþi yosunu delik deþik ediyordu. Havada uçuþan turuncu sarý spor buðusuna yeþil yosun parçalarý da karýþmaya baþlýyordu. Ortalýk da göz gözü görmez bir hal vardý, lakin zýrhlarýn termal görüntüyü ikinci bir katmanla normal görüþe bindiren görüþ sistemi durumu kurtarýyor, atýþlarýn isabetli, hedeflerin görülür kalmasýný saðlýyordu. Rafael’in zýrhýndan bütün zýrhlarýn bilgisayarýna sürekli bilgi akýyor ve gördüklerini onlarla paylaþýyordu.
Topçu barajý tam anlamý ile oturmuþtu ve domino atýþlarý da adým adým, yosununu ve içindekileri parçalayarak Kraliçenin inine ilerliyordu. Sarmaþýk muhafýzlar ve spor püskürten kraterler az sonra tamamen ufalanmýþtý.
Zýpkýncýlar ile Komandolarýn çarpýþmasý kaçýnýlmazdý. Çapýþtýlar da.
Süratle yosundan fýrlayan bir zýpkýncý komandolardan birinin göðsüne beþ metrelik bir uçuþtan sonra bindirdiðinde bu olay Cihan’ýn hemen yanýnda olmuþtu. Komando yere devrilirken zýpkýncý kýrkayak benzeri sayýsýz küçük pençesi ile zýrha kenetlenmeye çalýþýyordu. Zýrhta küçük bir delik açmayý baþaran sert ve güçlü gagasý ile deliði büyütmeye, aðzýndaki parçalayýcý dillerini içeri salmaya çabalýyordu. Cihan bu manzara karþýsýnda insanca biçimde þoktaydý. Ama sýký eðitimin kendini gösterdiði anlar bu anlardý ve sakince yana birkaç adým atýp uygun pozisyon aldý. Yaratýðýn kafasýna tek bir atýþ yapýp iþini bitirdi.
Askerin yarasýna bir bakýþ atan Cihan onun üzerinden yaratýðý silkeleyip yavaþça doðrulmakta olduðunu görünce arkasýný döndü. Tam bu anda üzerine doðru uçan mýzraðý fark etti ve bir elini savunma için kalkan gibi kaldýrmaya çalýþýrken diðer elindeki silahýn tetiðini asýldý. Yýldýrýmlý silah yaratýðý havada ikiye bölerken bir parçasý kopup yana savrulmuþ, diðeri Cihan’a isabet etmiþti. Cihan darbeyi hissetti. Dengesi bozulur gibi olsa da zýrh bilgisayarýnýn da desteði ile toparlandý. Kendini kontrol etti. Üzeri sarý kana bulanmýþtý. Zýrhýnýn cam silicisini çalýþtýrýp görüþünü temizlerken sarsýntýya raðmen iyi olduðunu biliyordu. Adeta yanýnda bomba patlamýþ gibi sert bir sarsýntý yaþamýþtý. Bu zýpkýncýlarýn zýrh giymeyen asker ya da sivillere neler yapacaðýný düþündüðü anda arakasýnda kopmaya baþlayan feryatlar ona cevap oldu. Sayýca çok kalabalýk olan bu küçük lanet yaratýklar komando hattýna bindirdiði gibi onu geçmiþti de. Çatýþmanýn bundan sonrasý yaklaþýk bir dakika sürdü.
Komandolarýn son kalan zýpkýncýlarý indirmesine kadar geçen zamanda zýrhsýz askerlerden yedi dönüþsüz ölüleri ve otuz bir durumu stabilize edilmiþ ölüleri vardý.

Bu son iki dakikadýr topçu atýþý Kraliçenin inini dövüyordu. Lakin Ýn çok saðlamdý ve çevredeki bütün kovan bina ve üniteleri yok edilmiþ olmasýna raðmen ateþe direniyordu. Burada kullanýlan cephaneler alanýn kapalý olmasý nedeniyle nispeten daha az güçlü cephane olmasýna karþýlýk inin direnci hala düþündürücüydü.
Tam artýk Gökdelen ve Cihan sabýrsýzlanmaya baþlýyordu ki Rafael’in sesi duyuldu. Bir süredir sabitlenmiþ olan ýsý artýþý büyük bir ivme ile harekete geçmiþti.
“Bir þeyler oluyor! Isý artýþý çok büyük ivme kaa…..” derken bir þok dalgasý ile maðara sarsýldý. Yere yýkýlanlar ve ayakta beþik gibi sallananlar büyük bir þaþkýnlýk içindeydi.
“Ateþ kes!! Ateþ kes! Ateþ kes!” diye haykýrýyordu Cihan. Zaten ateþi bir süre için kesmiþti bu darbe.
Top ateþi kesilirken herkes toparlanamaya çalýþýyor bir yandan da ini merakla izliyordu.
Kraliçenin ininin yaralý çatýsý içten bir güçle dýþarýya patladý.
Kraliçe havalanýyordu.
Þaþkýnlýk ve dehþet herkesin üzerine çökmüþtü. Bu koca bir yaratýktý. Açýkça hem bir böceði hem de bir denizyýldýzýný andýrýyordu. Garip bir melezdi. Kocamandý. Uçuyordu.
“Allahým..” diye birçok aðýzdan hayretler dile gelirken sayýsýz küfür ve lanet de okunuyordu..

Zamanýn havada donup asýlý kaldýðý o birkaç saniyeden sonra daha bir tepki vermeye fýrsat olmadan Kraliçe maðaranýn giriþine uçtu.
Daha askerler savunma ateþi açamadan üzerlerinden akýp geçti ve inanýlmaz bir kývraklýk, dehþetli bir süratle yarýktan dýþarýya uçup gökyüzüne fýrladý.
“Kraliçe kaçtý! Tekrar ediyorum! Kraliçe kaçtý!” diye þaþkýnlýkla daha çok kendine konuþtu Cihan.

Havada operasyon bölgesinin çevresinde tedbir amaçlý daire çizen dört uçak vardý. Bu uçaklar olasý bir hava hareketi için acil müdahale gurubu olarak düþünülmüþtü ve bu karar isabet olmuþtu.
Yýldýz, F35’lerin göz hapsindeydi. Þimdi açýk gökyüzünde bulunan Kraliçe oldukça hýzlanmýþtý ve yönünü güneydoðuya çevirmiþti. Uçaklar hedefi yakalamýþtý ama uzun süre elde tutamayacak gibiydiler.
“Gökdelen, Akbaba Lider bildiriyor. Ben Yýldýzýn ardýndayým. Çok süratli. Akbaba 2 ve 3’e doðru yaklaþýyor. Onlarýn da uzun süre takipte kalabileceðini sanmýyorum. Lanet yaratýk çok hýzlý. Ne yapmamýzý istiyorsunuz? Tamam.”
Oktay ve Kemal beraberce Paþa’ya döndüler.
Þeref Paþa düþünmeden cevap verdi. Cevabý baþtan hazýrdý.
“Vurun çocuklar. Vurun. Güneydoðuda bir koloni varlýðýný zaten biliyoruz. Oraya kaçýyor olmalý. Ýndirin.”
“Anlaþýldý. Tamam” diyerek emri aldý gurup lideri ve diðer uçaklara seslendi, “Ateþ serbest. Ateþ serbest. Füzeleri yollayýn.”

Dört uçaðýn pilotu da savaþta uçmuþ deneyimli pilotlardý ve hedefin önemini biliyordular. Bu yüzden her bir uçak hedefe ikiþer füze sallayarak iþi garantilemeyi seçti.
Yýldýz ilk iki füzeden manevra ile sýyrýlmayý baþardýysa da sonraki iki füze tam üzerine patladý. Ama Yýldýz hala uçuyordu.
Patlama görüntüleri merkezde anýnda analiz edilirken daha analiz edilmeden evvel herkes ne gördüðünü biliyordu.
“Lanet yýldýzýn kalkaný var!” diyerek bir küfür de savurdu Akbaba Lider.
Yinede hala uçan dört füze vardý. Bunlardan biri daha hedefi kaçýrýrken bir diðeri hedefi vurdu. Yine kalkan engellemiþti füzeyi.
Kalan iki füze ise kalkan gücünü yitirmiþ bir Yýldýza çarpmýþtý.
Ýlk füze onu yaralayýp kýsmen parçalamasýna raðmen hala uçuyor ve çok daha yavaþça da olsa uzaklaþýyordu. Ama son füze ile iþi bitmiþ ve havada kocaman, sapsarý bir ýþýk patlamasý ile yok olmuþtu.
AVÝ’ler bu aný bütün operasyon personeline taþýrken muzaffer bir muharebenin rahatlýðý ve yorgunluðu üzerlerine çöküyordu. Ciddi anlamda Kovanla ilk savaþlarýný baþarý ile vermiþtiler. Kazanmýþtýlar bu raundu.
Yine de bu sadece bir muharebeydi ve savaþ daha devam ediyordu.

4. Bölüm (Diyarbakýr Operasyonu)

Yarýk Operasyonu esnasýnda Diyarbakýr’daki üs ile sonunda saðlýklý bir baðlantý kurabilmiþti, Ankara.
Diyarbakýr büyük bir askeri koloni ile uðraþýyordu ve asýl gücü olan hava kuvvetinden yalnýzca helikopterleri kullanabiliyordu. Hangar sýðýnaklarýndan birisi meteor yaðmurunda imha edilmiþ, diðerinin çýkýþlarý yýkýlmýþtý. Uçaklarýný kullanamýyor ve helikopterleri ise yetersiz kalýyordu. Düþmanýn direnç noktalarý saðlamdý ve süratle yayýlýyordu. Þehir platosu tamamen kaybedilmiþti ve pek az Diyarbakýrlý bu dünya dýþý düþmandan kaçabilmiþti. Sivil ve asker ölü sayýsý en iyimser tahminle yüz binlerdi..

Diyarbakýr 8. Ana Sýðýnak Bölgesi Muhafýz Kolordusu kontrollü biçimde geri çekilerek tutunabiliyordu. Süratle destek istiyordular. Ankara da bu desteði onlara süratle saðlýyordu.

Ýlk dalga hava saldýrýsý Kovanýn öncü kollarýndan ikisini daðýtmýþtý ama daha sonra toparlanýp takviye alan bu kuvvetin önceki Kovanlardan daha diþli olduðu görülmüþtü. Ýkinci dalga hava saldýrýsýna karþý süratle çok sayýda elektrovatos ve kýzýl yarasa karþýlama yapmýþtý. Ankara bu dalgada düþmanýn hava gücüne çok hasar verse de asýl hedeflere etkisiz kalýp geri çekilmek zorunda kalmýþtý. Saðlam bir kara desteði olmadan koloniye bu kadar yakýn bir bölgede baþarýlý operasyon þansý düþüktü.
Saðlam kara desteðini tam Diyarbakýr sýðýnak üssünün üzerine oturtma kararý sürpriz deðildi. Üs kurtarýlacak ve Kovan buradan sýçrayan birlikler ile vurulacaktý. Plan buydu ama Diyarbakýr üssünün kurtarýlmasý da hava desteði istiyordu. Yani sorunlu bir durumdu.
Bu zorlu sorunun cevabý olabilecek þey bir yýldýrým harekatýydý. Süratle bir indirme yapýlmalý ve bir cephe kurulmalýydý. KGT ekipmanlarýnýn desteði ile bunu yapmak öncesine nazaran kolay olacaktý ama hala zorluydu.

Modüler teknoloji kullanýmý nedeniyle, Türk Mekikleri olan Sýcakkkanatlar’ýn savaþ mekiklerine dönüþümü birkaç saatlik söküm ve takým meselesi idi. Keþif ve casusluk modülleri çýkartýlýp silah taretleri ve füze silolarý monte edilmiþti. Bu hali ile Sýcakkanat süratle bir füze yaðmuru yaðdýrýp süratle uzaklaþabilecek kapasitede bir vur kaç mekiði idi.
Üç Sýcakkanat’tan bir diðeri tamamen nakliye için hazýrlamýþtý ve çok özel bir yükü süratle indirecekti. Sonra da onu besleyecek ikinci tur malzemeyi getirmek üzere Ankara’ya geri dönecekti. Her þey yolunda giderse bu Türk ordusun ilk atmosfer dýþý sýcak-savaþ uçuþu olacaktý.

ABD istihbaratý çok faydalý bilgiler saðlamýþtý. Operasyon baþlamadan hemen önceki altý saat boyunca Ateþli-1 alýcýlarýnda gerekli ayarlamalar yapýlmýþtý ve operatörler casusana ararken nelere dikkat edileceðini artýk biliyordu.. Aramalar ilk yarým saat içinde ülke çapýnda yayýlmýþ 17 casusana keþfettiðinde iþi doðru yaptýklarýný biliyordular. Bilgi üzerine en yakýn operasyon üslerinden kalkan uçaklar düþmaný köreltmeye baþlarken Diyarbakýr Operasyonu da baþladý. Artýk vakit azdý çünkü Diyarbakýr üssünün çekilecek mevzisi bitmiþ ve iletiþimi de karýþtýrmalarla kesilir olmuþtu.

Operasyon kuvveti açýkça büyüktü. Ankara için Diyarbakýr üssü önemliydi ve elindeki gücün önemli bir kýsmýný bu harekata ayýrmýþtý. Bunun sonuçlarýný ilk saatte fazlasýyla aldý.

Kovan üssü Anadolu’daki tek büyük üs olarak kalmýþtý ve þimdi gözleri kör edilince koloninin kraliçesi askerlerini çevreye konumlandýrmaya baþlýyordu. Güçlerini daðýtma kararýnýn hata olup olmadýðýný zaman gösterecekti.

Ýlk çarpýþmadan önce Promete’nin gözleri gelenleri görmüþ ve Filoya bilgi vermiþti. Rasputinler’den; Büyücülerden, atýlan uzun menzilli avcý füzeler Kovan vatozlarýný süratle indiriyordu. Büyücülerin bir diðer sürprizi Ruslardan gelen istihbarat sonunda yapýlan ayarlarýn etkisiydi. Artýk Büyücülerin yaydýðý dalgalar yarasalarýn uçuþunu ve saldýrý kabiliyetini savaþamayacak düzeyde sakatlýyordu. Kýsa süre sonra yarasalar ya ölüme düþüyor ya da kaçýyordu.. Yol açýktý.

Ateþli-2 füze yükü ile atmosfere girip ölüm yaðdýrmaya hazýrdý. Dost ve düþman iki hava gücünü de Ateþli-1’den gelen bilgi akýþýnda izliyordu. Son ana kadar bekleyip olaya karýþmasý ve düþmana yeni hamlelerini oynayacak daha az zaman vermesi konuþulmuþtu.
Sonunda o an geldiðinde Rýdvan Yarbay Komutasýndaki mekik atmosferi yýrtarcasýna bir süratle dünyaya dalýþa geçti ve kayan bir yýldýz gibi savaþa daldý. Düþman elektrovatos filosunun tam üzerindeydi ve atýþ pozisyonundaydý.
“Silah kapaklarý açýk ve silahlar yüklü.”
“Hedef seçimi onaylandý. Hedeflerin hepsi kilitlendi!”
“Ateþ serbest!”
TAZI füzeleri çok süratli ve çok isabetli olmalarýnýn yanýnda çok da güçlü füzelerdi. Avcýlarýn taþýyabildiði en büyük ve en güçlü füzeler olan bu katillerden yirmi beþ tanesi bir anda silolardan ateþlenmiþti. Uçuþlarý ýþýk böceklerinden bir yelin dalga dalga savrulmasý gibiydi. Dalga ilerledikçe kollara açýlýp kýrýlarak hedefleri ile bir bir buluþuyordu.
Ýlk dalga füzelerin ardýndan ikinci dalga ve sonra da üçüncü dalga havalandý. Dördüncü dalgaya gerek kalmamýþtý. Saldýrý baþarýlýydý. F16’lar da kendi paylarýna düþeni süratle temizlemiþti.

Ateþli-2 ve saldýrý filosundaki F16’lar bu noktada süratleriyle gurubun önüne geçip, Diyarbakýr üssüne saldýrmakta olan Kovan kuvvetlerine ilk darbeyi vurmaya gittiler.
F16’larýn hedefi yakýndaki tepenin üzerinden karaya ve havaya yeþil ýþýltýlý plazma roketlerini yaðdýran topçu böcekleri idi. Bu on bir koca topçu böcek yeþil plazma roketleri olan kuyruklu saldýrýlarýný uðursuz bir ýþýk þöleni gibi göðe saçýyordu. Yerdeki kilometrelerce karelik savaþ meydanýna bakýlacak olursa Kovanla Diyarbakýr Kolordusu arasýnda süregelen savaþta bunlarýn pek çoðu kullanýlmýþ ve pek çok askere, tanka mal olmuþtu yavaþlatýlmalarý..

Ateþli’nin hedefi ise önceden Diyarbakýr ile konuþulan plandaki ateþ çemberi manevrasýydý. Özel yangýn bombalarý, üssün giriþindeki tabyalarý alevden bir surla böcek güruhundan ayýrýp, güvenli bir iniþ noktasý yaratmak için kullanýlacaktý.

F16’larýn ÞAHÝ füzeleri tehdit oluþturan kritik tepeyi ateþ ve yýkýma buladýðýnda topçu böcekleri yok edilmiþti. Rahatça atýþ için pozisyon alan Ateþli’nin bombalarý da yerine tam oturmuþtu.

Ýkinci gurup F16’lar yaklaþma çabasýndaki elektrovatos güruhuna sýký bir yaylým ateþi ile dalýp onlarý daðýtýrken Ateþli-2 de çemberin içindeki köpekcek ve öcülere yer destek taretlerinden demir fýrtýnasý estiriyordu. Öcüler olarak anýlan kovan insanlarýn çoðu üssün yýkýk ana kapýsýndan içeriye süratle kaçarken çok az köpekcek bu saldýrýyý sað atlatýp içeriye kaçabilmiþti.

“Ateþli-2’den Filo’ya ve Demirdað’a. Çember çizildi. Tekrar ediyorum, Çember çizildi. Diyarbakýr Üssü ile kýsa telsiz temasýmýz oldu. Kapýyý kaybetmek üzere olduklarýný söylediler. Sýðýnaðýn dýþ çemberindeki savunma noktalarýna geri çekildiklerini bildirdiler. Kapý þu anda yarýlmýþ durumda. Tekrar ediyorum, Üs kapýsý yýkýlmýþ durumda. Yaklaþýk bir bölük öcü ve bir o kadar köpekceðin içeriye giriþini onaylýyorum. Daha fazlasý olabilir ama gördüðümüz bunlar. Ateþli-2, tamam.”

“Promete’den indirme gurubuna, Çember çevresinde zayýf direniþ görüyorum. Yüz kadar öcü ve beþ yüz kadar köpekcek. Çember savunmasý etkili. Çember içi ve Kapý birinci seviyesi temiz.”

Cihan ve Kurtlar Savaþ’tan bu yana haklý þöhretleri nedeniyle bu tür zor görevlerin aranan takýmlarýndandý. Burada da ilk indirme ve çevre emniyet takýmlarýnýn komutasý Cihan’ýn göreviydi.
“Anlaþýldý. Kasýrgalar hedef üzerine savaþ iniþi için son otuz saniyeyi sayýyor. Tanklar ve zýrhlýlar iþaretlediðim noktalara süratle konumlansýn,” diyerek gerçek zamanlý istihbarat görüntüsü üzerinde mevkileri iþaretledi Cihan. Komutan zýrhýnýn ekranýnda gözleri ile iþaretlediði noktalarýn bilgisi bütün AVÝ’lerin ekranýna akýyordu.

Yere ilk inen Kasýrga içinde Yalnýz Kurtlarý ve bir Balyoz tankýný taþýyordu. Ýkinci Kasýrga Aslý Yüzbaþýnýn uçaðýydý ve Haydar’ý yine bir kavgaya indiriyordu. Haydar Baþçavuþ son operasyonda ölmüþ ama dondurulmuþ bedeni merkezdeki yeni nano-medikal teknolojiler sayesinde baþarý ile tedavi edilmiþti.
“Haydar bu defa sað kalmaya çalýþ. Yine ölecek olursan seni buzluða atýp yeni ve genç modellerinden birini almayý düþünebilirim.”
“Kýzlar bundan peþ hoþnut kalmayacaktýr biriciðim.”
“Onlar benim kýzlarým unuttun mu?. Baþta biraz zorlansalar da cici babalarýna alýþacaklardýr.”
Haydar tatsýzca, sinirlice söylendi. Uzun ve can sýkýcý bir “ne diye öldün” kavgasýnda eþine hesap vermiþti ve hala tadý yoktu.
“Emredersin Komutaným.”
“Haydar,” dedi Aslý. Sesi þimdi daha yumuþak ve duygusaldý. “..Sana hala kýzgýným ama yerini kimse dolduramaz. Seni çok seviyorum. Git iþini gerektiði gibi yap.”
Bu sözler Haydar’ýn içini rahatlatmýþtý. Bir seni seviyorum denmesinin insan üzerindeki etkisi inanýlmazdý. Güneþler doðduran, insaný yýldýzlara dokunduran bir þeydi bu.. Yüzü ve sesi gülüyordu.
“Seni seviyorum Aslý Yüzbaþý,” dedi Haydar, sonra afacanca ekledi. “Sana bir köpekcek kafasý getirecem bu akþam.”
“Çok romantiksin hayatým ama onun yerine kendi kafaný, vücudunun gerisiyle beraber, getirsen yeter.”
“Anlaþtýk,” kadýnlarýn ne kadar basit þeylerle mutlu olduðuna hala inanamýyordu Haydar.

Cihan Yüzbaþý derin bir nefes çekti ve pilotun son sayýyý söylemesini beklerken silahýný ve savaþ alanýnýn görüntüsünü tekrar kontrol etti
“..8, 7, 6, 5, 4, 3,..”

Ýlk kasýrga yere konduðu anda kapýlarý süratle açýldý ve yere ilk ayaðýný basan Cihan’dý. Onu hemen yanýnda Þirin Yüzbaþý ve Þahin Baþçavuþ izledi.
Cihan süratle etrafýna göz gezdirirken, miðfer ekranýnýn sol alt köþesindeki gerçek zamanlý kuþbakýþý savaþ alaný görüntüsünü de kontrol ediyordu.

Promete’nin bildirdiði küçük direniþ zayýf ateþle beraber Çember’in daha zayýf olduðu batý yanýna kaymaya baþlamýþtý. Bu sýrada diðer Kasýrgalar da süratle iniyor ve beraberlerindeki Atlas helikopterleri de süratle yüklerini indiriyordu.
TART’lar bir kez yere inip yerlerini aldýðýnda ve ateþe baþladýðýnda Cihan’ýn yüzü nadir aldýðý bir þekli almýþtý. Savaþ alanýnda gülümsüyordu. Bu küçük araçlarýn cephedeki etkisi hep küçümsense de Cihan aksinin doðru olduðun bilenlerden biriydi. Bu minik cengaverlerin diþleri keskindi..
Ateþ çemberinin içinden köpekcekleri biçmeye baþlayan tartlar kafasýný kaldýran öcüleri de hemen bastýrýyor ve kaçýrýyordu.

Az sonra tanklar ve ZPT’ler yanýnda zýrhlý komandolar da yere inmiþti.
Cihan ileriye çýkmýþ ve Kovanýn yakýnlardaki ikmal korularýna bomba yaðdýran F4’lerden akan bilgiyi izliyordu. Misafirleri geliyordu. Kovan harekete geçiyordu. C-130’lardan paraþütle atlamýþ Mavi ve Bordo Bereliler yere inerken Büyücüler bu ilk dalga elektrovatosu karþýlamak için atýþlarýný yapýyordu.

F4’ler yakýnlarda ne kadar ikmal korusu ve taze inþaatkozasý varsa hepsini bombalamýþ ve þimdi artýk en yakýn üsse dönüþ yolundaydý.

Büyücü uçaklarý yaklaþmakta olan yarasa dalgasýna bir kalkan örerken assolist de sahneye çýkýyordu. Nakliyeci Ateþli, süratle kayarak üssün üzerinde bir yarým daire çiziyordu..
Koca mekiði ilk kez bu kadar yakýndan görenlerden bazýlarý ayný zamanda ilk kez bir komutan zýrhlýsýný da görüyordu. Koca mekiðin hangar kapýlarýndan dýþarýya yürüyen bu otobüs büyüklüðündeki uzun, kocaman zýrhlý, seyyar bir sýðýnak ve savaþ alanýnda güçlü bir tabya idi.
Operasyonun sahadaki komutaný olan Kurmay Albay Ýsmet Cengaver bu aracýn içindeydi ama içeride çok durmadý. Araç uygun mevkiye yerleþip yeni KGT donanýmý için güç istasyonlarýyla baðlanýrken Albay, üstünde kamuflajý ve ayaðýnda postalý ile dýþarýda etrafý inceliyordu. Kolundaki AVÝ’si ile sürekli emirler veriyordu.
Ýsmet Yarbay bu yeni araca eklenen saha kalkanýnýn çalýþtýðýný görmüþtü ama bu yeni teknolojiler onu hala huzursuz ediyordu.. Modalarý geçiyor ve yaþlanýyordular.. Bu, þamar gibi suratlarýna vuruluyordu bu savaþta. Bu hiç hoþ deðildi.

“Kalkan güç baðlantýlarý hazýr ve Liquin jeneratörleri aktif! Güç kararlý ve kapasitörler çalýþýyor Komutaným!”
Ýsmet Paþa bu yeni tekniker subayýn sadece iþini yaptýðýný ve iyi birisi olduðun biliyordu. Ama baðýrmaktan kendini alamadý.
“Þunu anlayacaðým dilde söyle be Yiðit!”
Subay biraz geriledi ister istemez ve sesi daha alçak çýkarak konuþtu.
“Kalkan hazýr Komutaným.”
“Öyle desene yahu,”diyerek hafiften gönül alan bir tonla konuþtu Albay. Bu onun aðzýnda çýkacak bir özre en yakýn þeydi. “Kalkaný çalýþtýrýn.”
“Emredersiniz, “ diyerek elindeki geliþmiþ AVÝ üzerinden kalkaný çalýþtýrdý genç subay.

Kalkan teknolojisi açýkça dünyanýn önündeydi. Grekullarýn ABD’ye transfer ettiði bu teknolojiyi bazý KGT araç ve üsleri de kullanýyordu ve þimdi de teknoloji tüm dünyaya mal olmuþtu. Gerekli güç ve kalkan jeneratörü için gerekli ileri teknoloji ekipmanlarýn saðlanmasý yanýnda kalkanýn uygulanabilir olduðu platformlar nedeniyle þu anda pek yaygýn deðildi. Ama bu teknolojinin yakýn zamanda yayýlmasý muhtemeldi.
Burada kalkan önceki testlerde olduðu gibi gayet iyi çalýþýyordu. Karakol tankýna entegre edilen sistem gücü hem tanka yerleþtirilen bir güç kaynaðýndan hem de destek için taþýnan ekstra jeneratörlerden alýyordu.
“Umarým buna pek iþimiz düþmez,” diye konuþtu Albay.
“Güç düzeyi ek jeneratörlerle beraber çok iyi durumda Komutaným. Reaktör ulaþtýðýnda güç sorunumuz hiç kalmaz,” diye temin etti genç subay.
Ateþli nakliyeci reaktörü almaya Bolu’daki gizli üsse doðru son süratle uçuyordu.
“Öyle umalým, Yiðit.”
Albay savaþ alanýna çevirdi bakýþlarýný. Atlas helikopterlerinin sonuncusu da yükünü boþaltmýþ ve önceden güvenli olduðu tespit edilen bekleme noktasýna çekiliyordu. Kalkanýn içinde kalan alan üs giriþinin tabya yapýlarýndan kalanlar ve yeni kurulan ateþ mevzileriyle doluydu. Tanklara ve zýrhlýlara siperler süratle kurulmuþ, orta menzilli destek toplarý ve gatling istasyonlarý yerleþmiþti.
Hava savunmasý için iki Hummex gövdeli savunma lazeri sistemi yerleþmiþti ve þimdiden geniþ menzillerinin ucundaki kavgaya destek veriyordular. Vatozlarýn üzerine lazer mýzraklarý F16 ve Büyücü füzeleri ile beraber yaðýyordu.
Albay, F35’lerin toplanma noktasýnda olduðunu bilmekle biraz olsun rahattý. Bu rahat kavganýn hep böyle sürmeyeceðini biliyordu. Büyücüler þimdilik yarasalarýn canýna okuyordu ve vatozlarý da açýkça gerilere sürmüþtüler ama yarým saat içinde yakýtlarý geri dönüþ sýnýrýna vuracaktý.
“Cihan sen ve diðer zýrhlýlar içeriye girin ve temizleyin. Biz plandaki gibi burayý güçlendirip savunacaðýz.”
“Emredersin Komutaným.”
Cihan emrindeki diðer üç komando takýmýna seslendi.
“Kurtlar ve ben önden gidiyoruz. 2 arkamýzdan gel ve ikinci kata direnç kur. 3, birinci kata muhafýzlýk et. Olasý bir çekilmede kapýyý savunacaðýz. Destek çaðrýsý için kulaklarýnýz bende olsun.”
Kurtlar en önde öncüler ile içeriye girdiler.
Ural en öndeydi ve Levent de yanýnda. Ýkisinin ellerinde de en yeni oyuncaklarý olan plazma tabancalarý vardý. Bu tabancalar keskin niþancý silahý gibi uzun menzili deðildi belki ama dar alanda ve yakýn muharebede çok daha fazla atýþ ve hareket imkaný veriyordular. Keskin niþancýlarýn elinde bu silahlar hasta katillerdi.
Bio zýrhýn keskinleþtirdiði hisler ve teknolojik görüþ kabiliyetleri birleþince öncüler duvarlarýn arkasýnda guruplaþmýþ ve pusuya yatmýþ öcüleri ya da köpekcekleri rahatça buluyordu.
“Burada iki tane öcü var,” diyerek iþaret etti Ural.
Bir el bombasý köþeye atýlýrken silahlar köþeye niþanlandý. Bomba patladý ve birkaç saniye sonra yaralý bir öcü topal ayaðý ve kopuk kolu ile üzerlerine koþuyordu.
Levent plazma tabancasý ile öcünün kafasýný patlatýrken badisi Kazým ve Faruk Onbaþýnýn atýþlarý öcünün vücudunu delik deþik etmiþti.

Cihan bu zýrhlarýn gürültülü ve hantal yapýsýna küfretti. Bu düþman affetmiyordu ve zýrhlar büyük destekti belki ama o da böyle ona atýlan þeylere dik durup karþý ateþ açarak savaþmaya alýþýk deðildi. Bütün savaþ tecrübesi vurulmadan vurmak üzerineydi. Vücudu bunu tam olarak baþaramadýðý anlarýn anýlarýyla desenlenmiþti evet ama bu yeni durumdan hala hoþnut deðildi. Ýþte önlerindeki uzun koridor boyunca üzerlerine akan kýrka yakýn köpekceðe Zülküf’ün manyetik gatlinginden mermi yaðarken, diðerleri de ona kendi ateþleri ile destek verirken bunlarý düþünüyordu.
Okan Teðmen silahýnýn bomba atarý ile bir bomba attý ve köpekcek güruhunu yarýsý daðýldý. Bir el bombasýný bir topçu tüfeði atýþý izledi ve daha çok mavi ýþýk çakýp daha çok mermi yaðdý.. Çok uzun ve çok kýsa süren çatýþmanýn sonunda Eyüp Onbaþý yerde bacaðýndan hafif yaralý yatýyordu ve Okan da devrildiði yerden doðrulmaya çalýþýyordu.
“Çiil, hele uyuma.. Doldursana þunu.. Mermi bittiii..” diye her zaman ki aðzýyla konuþtu Zülküf.
Çil hiç memnun deðildi. Ýki köpekcek ile yüz yüze gelmiþti ve Zülküf onlarý indirirken az daha Çil’i de biçiyordu!
“Ya devrem! Napyon sen ya gözünü seviyim. Az daha doðmamýþ çoluðumda çocuðumda ediyodun beni! Ebeni s.. Zülküf. Ne biçim badisin sen,” diye her zaman ki yakýnmalarý ile dolduruyordu gatlingi.
“Hele bi sus da doldur, doldur, doldur.. Heeehh þölee. Pis Çorumlu.. Sus, sus..”
“Sen Çorumlunun gözünün çapaðýna kurban ol devre. Hele dur da. Kýpýrdanmasana ebene k..”

Þirin Yüzbaþý kendisini ve Melisa’yý üzerlerine gelen yeþil ýþýktan koca topun-roket modunda plasma atýþý- yolundan atmak için öyle güçlü itmiþti ki ikisi birden yan duvarý yýkýp yan salona düþmüþtü. Burada daha çok öcü vardý! Daha ne olduðunu anlamadan yeþil plazma oklarýndan-tüfek modunda- aðýr bir saldýrý zýrhlarýný dövmeye baþlamýþtý!

Ural’ýn silahýndan çýkan beyaz ýþýk toplarý þimþek gibi çakýp vurduðu yeri yakýp patlatýyordu. Odadaki öcüler bu ilk atýþlarla beþ kayýp verince süratle geriye kayýp köpekcekleri salmýþtý. Bu arada takýmýn gerisi en önde gatlingci Savaþ ve roketçi Yaþar ile beraber içeriye dalýyordu. Gatling mavi elektrik ýþýmasý ile gürlüyor ve köþeden akýn etmekte olan köpekcekleri roketlerle beraber daðýtýyordu. Az sonra bu büyük ve garajýn ara tüneline açýlan koridordaki savaþ o denli sertti ki diðer ekip de bu yana çaðrýlýyordu..
Þimþekler çakýyor ve bu koca ara salonda kýyamet kopuyordu. Açýkça çok fazla düþman önceden içeriye akýn etmiþti.
Cihan süratle destek istediðinde öcüler de daha kalabalýk olarak geri dönmüþtü. Yeþil plazma saldýrýlarý çoklukla tüfek modundaydý ama arada roket modunda plazma atýþlarý uçup ortalýðý havaya kaldýrýyordu. Hüseyin Çavuþ ve Kürkçü bu ateþ topu saldýrýndan dolaylý darbe almýþ ve yerde hareketsiz yatýyordu.
Öncüler burada sinsice yanlardan akýp öcüleri arkadan vurduklarýnda kavganýn seyri süratle deðiþti.
Köpekcekler çekilmeye ya da son intihar sýçrayýþlarýný yapmaya baþladýlar. Ýþte bu anda destek de içeriye girdi ve salon süratle son kalanlardan temizlendi.

“Ýkisi de ölü,” diye neredeyse aðlayarak söylemiþti Melisa Üsteðmen. Serumlar ikisini de dondurmuþtu ama þu anda ölüydüler. Yeþil plazma vuruþunun alev topu þeklindeki güçlü saldýrýsý cidden güçlüydü. Þu durumda bu zýrhlar köpekcek saldýrýsýný savuþturuyor ve plazma oklarýný da tutuyordu ama açýkça ateþ toplarý vurduðunda -dolaylý bir patlama bile genelde- öldürüyordu.
“Geri döndürülebilirler deðil mi?” diye Melisa’ya sordu Yaþar. Badisi Kürkçü’ydü orada ölü yatan.. Yaþadýðý duygularý anlatabilmenin yolu yoktu. Vücudunun yarýsý kopup gitmek üzereymiþ gibi acýlý bir aný dönüp dönüp yaþýyordu..
“Kürkçü’nün yaralarý aðýr ve zaman alabilir ama geri gelecek. Öte yandan Hüseyin’in yarasý sol kol altýndaki bölgeyi kemikler ve ciðerinin büyük bölümü ile beraber parçalayýp kül etmiþ. Eli de parçalanmýþ. Bu derece bir hasarýn nasýl onarýlacaðýný þu birkaç günde öðrendiklerime bakarak tam söyleyemem.”
Cihan bir köþeye çekilip Komutanla baðlantý kurdu. Ýki adamýný kaybetmek onu herkesten çok etkilemiþti ama bunu görev sorumluluklarý ile örtüp buzdan bir zýrha bürünmüþtü þu anda.
“Komutaným umduðumuzdan daha sert bir direniþle karþýlaþtýk ama sanýrým dikkatlerini üzerimize çekerek Diyarbakýrlýlara biraz nefes aldýrdýk. Peþlerinden devam edeceðiz. Ýki adamým düz çizgi durumunda.”
“Onlarý almak için bir gurup gönderiyorum. Burada saðlam tutunduk Cihan. Büyücüler çekilince yarasalar akýn etti ama hepsini ya kalkan durdurdu ya da lazerli savunma biçti. Reaktör yirmi dakikalýk mesafede. Uçaklar ikinci dalga için Ankara’da destek çaðrýmýzý bekliyor.”
“Ýyi haberler Komutaným. 2.Takým yanýmda. Beraber garaj hattýndan ana asansör çemberine giden yolu açacaðýz. Umarým Diyarbakýrlýlarý orada buluruz. Yoksa aþaðýdaki son güçlü noktaya kadar püskürtüldüler demektir.

Diyarbakýr savunucularý o kadar geriye püskürtülmemiþti. Savaþarak çekilen bu cesur askerler kayýplarýna raðmen direniþi dik tutmuþ ve ana asansörün savunma çemberini son kapýda savunmuþtu..
Ýki arada sýkýþan son kalan öcülerin varlýðýný fark eden öncüler sinsice yemledikleri öcüleri tuzaðýn içine atmýþtý.
Öncülerin içeriye girip süratle kanatlardaki yerlerine koþmalarý ile garaj alanýna yaklaþýk on beþ öcü dalmýþtý.
“Ateþ serbest!” emri ile beraber mavi þimþekler çakmaya ve çelik yaðmaya baþlamýþtý.
En öndeki beþ öcü hemen parçalanýp daðýlýrken arkadakiler sadece birkaç saniye ayakta kalabildi. Daha ilk ateþ toplarýný savurmalarý ile onlar da bu çelik rüzgarýnda daðýldýlar.
Bu arada 2.Takýmdan bir komando bacaðýndan vurulmuþ ve þoka girmiþti. Yerde bilinçsiz yatýyordu. Komandonun bacaðý-dizinden aþaðýya-plazmanýn doðrudan vuruþu ile eriyip kül olmuþtu. Baþka bir köþede iki komando daha hafif yaralarý ile yerdeydi.
Cihan bu zýrhlarý daha çok test ettikçe daha az seviyordu. Ýyi yanlarý vardý ama bedeli aðýrdý. Eski kýlýklarý ile buraya girseler ateþ güçleri zayýf kalacaktý o kesin, ama bu kadar darbe almayacaklarýný iyi biliyordu. Bu komando timleri öyle eðitilirdi ki merminin ýþýk ve sesini fark ettikleri anda çoktan ilk yerlerinden bir metre öteye sýçramýþ olurdular. Hedef küçültüp hareket halinde isabetli atýþlar yapmak baþarýlarýnýn en büyük anahtarýydý. Onlarý silahla vurmak çok zordu. Bu metal yýðýnlarý ile bunu yapmak mümkün deðildi.

Korgeneral Altan Mahir, Diyarbakýr Bölgesi Komutanýydý ve þu anda kalkan aracýnýn yanýnda Ýsmet Albay ile durum deðerlendirmesi yapýyordular. Cihan ve diðer subaylarýn da yanlarýnda bulunmalarýný istemiþtiler.
Altan Paþa saniyenin onda biri kadar küçük bir sürede yayýnlanan sýkýþtýrýlmýþ ve þifreli bilgilendirme bültenlerini son saatlere kadar takip edebilmiþti. Meteor öncesinde uzaylý tehdidi konusunda bilgi sahibi olduðundan bu son olanlar o kadar da þaþkýnlýk yaratmamýþtý üzerinde ama hala þaþkýnlýðý vardý.
Paþa kafasýný kaldýrýp bir kez daha kalkana ve çevredeki zýrhlý askerlere baktý..
“Sizi anlýyorum Komutaným,” diyerek gülümsedi Ýsmet Albay. O da ayný þeyi hissediyordu. Paþa gülümsedi.
“Albayým galiba cidden yaþlandýk. Zamaný yakalamakta çok zorlanýyoruz sanki.”
Ýkisi de buna gülüþürken bir yýl sonra nerede olacaklarýndan haberleri yoktu. Bir bilselerdi..
Az sonra iþe dönmüþler ve saldýrý planýný yapýyordular. Ýki komutan da durup bu canavarlara toparlanma vakti vermek istemiyordu.
“Ne yapabilirim Ýsmet? Nasýl yardýmým dokunur?” diyerek Ýsmet Albay’a halihazýrdaki saldýrý planýný sordu Altan Paþa.
“Komutaným pistlerinizin durumu ortada.”
“Yani hiç pistim yok,” diye acý acý güldü Paþa.
“Bunu hesaba katarak F35leri getirdik Komutaným. Yakýndaki bir toplantý noktasýnda beklemedeler. Bize sortiler için yakýt ve mühimmat takviyesi yapabilirseniz Kalkan içindeki noktayý ikmal hangarýna çevirebiliriz.”
“Anladým Ýsmet. Bu olur,” derken yanýndaki ikinci komutanýna dönmüþ ve hemen baþlayýn iþareti vermiþti Paþa.
“Yiðit, ihtiyaçlarý biliyorsun. Hasan Albayým ile kal ve Kalkan içindeki düzenlemelerin en uygun yerlere oturtulmasýný saðla,” diyerek kendi subayýna yardým etmesini emretti Ýsmet Albay.
“Emredersin komutaným.”

“Bu kovan üssü askeri bir üs. Savunmasý da fena deðil. Bir dolu asit çiçeði var. Roket dikitleri az sayýda henüz ama yeni inþaatlarý var. Adi böcek çok hýzlý üretiyor. Yirmi dört saat içinde bir dikiti dikip dolu ve savaþa hazýr hale getiriyor.”
“Cidden belalý Komutaným,” diye onayladý Ýsmet.
“Kalkanýn desteði içine topçu çýkartabilirim Ýsmet. Uzun menzilli ÇAKIR toplarýndan on tanesini doðu kýyýsýndaki tümseðe oturtabiliriz. Tanklarýmý geri çekmek zorunda kalmýþtým ama kara asansörlerinin destek çýkýþlarýný kullanýp süratle otuz kadar tank çýkartabilirim.”
“Bu çok iyi olur komutaným. Yiðit Üsteðmen bu kalkaný þemsiye pozisyonuna getirip daha az güçle sadece havaya etkili kýlabildiðini anlatýyordu. Karada böyle bir savunmamýz olursa kalkanýn gücünü daha iyi saklamýþ oluruz.”
“Tamam o zaman Ýsmet. Yapalým.”

O gün, güneþ batarken hazýrlýklar tamamlanmýþtý ve tanklar yerleþip uçaklar ikmallerini bitirmiþti. Reaktör gelmiþ ve kalkana baðlamýþtý. Ankara’daki F16’lar, Rasputinler ve Ateþli-2 de belirlenen saldýrý saati için hazýr durumdaydý.
Ýstihbarat bilgisi Ateþli-1’in canlý yayýnladýðý tarama raporlarýndan geldiði için Kovanýn hareketi an an izlenebiliyordu. Ankara’dan uçaklar kalktýðýnda operasyon baþlamýþtý. Saatler iþliyordu artýk.. Kovan harekete geçiyordu. Geniþ çaplý bir kara saldýrýsý üssün derinlerinden pek çok tünelle yüzeye çýkýyordu. Tepeden ýsý taramasý ile alýnan görüntü dehþet vericiydi.

Belirlenen hedeflerin sayýsý çok fazlaydý. Roket dikitleri, beyin kontrol dikitleri, ikmal korularý, larva havuzlarý, kuluçka çukurlarý ve spor kuleleri.. Kovan ana üssünün haricinde neredeyse bütün Diyarbakýr yeþil yosun örtüsü ve güneþ aðaçlarýyla, sarmaþýk muhafýzlarý, ikmal korularý ile sarýlmýþtý. Yerde çok sayýda öcü ve topçu böceði yanýnda sayýsýz zýpkýncý vardý..
Ateþli-1’den akan istihbarat verileri süratle komutan zýrhlýsýndaki savaþ bilgisayarýnda iþlenip operasyona atanmýþ saldýrý dalgalarýna hedef paylaþtýrýyordu. Uçaklar, topçular ve roketatar bataryalarý kendilerine verilen hedefe kilitlenmeye hazýrdý.

Öncelikli hedefler roket dikitleri ve beyin kontrol dikitleri olarak belirlenmiþti ve sonrasýnda hedef larva havuzlarý ile asit çiçekleriydi. Derken sýrada kuluçka çukurlarý ve merkezdeki sarmaþýk muhafýzlarý vardý. Bu hedeflerin sonrasýnda yerdeki tanklar ve öcü guruplarý sýradaydý. Büyücülerin yarasalarý uzak tutacaðý hesaplanýyordu. Eðer elektrovatozlar çýkacak olursa bu F35’lerin önceliði haline gelecekti. Kara saldýrýsýnýn Kalkana vurma menzili dokuz kilometre olarak tahmin ediliyordu ve o noktaya gelene kadar uçaklarýn Kovan üssü ile iþlerini bitirmiþ olmalarý gerekiyordu. Kovan çok kalabalýk geliyordu!

Açýlýþý yapan uzaydan süratle atmosfere dalan ve uzayda kilitlendiði hedeflerine süratli bir füze yaðmuru baþlatan Ateþli-2’ydi. Rýdvan Yarbay’ýn kuþu dalgalar halinde yaðdýrdýðý füzelerle gökyüzünü ýþýða buluyordu.. Yerdeki yeþil ýþýltýlý uðursuz kovan üssünden saçýlan sarý plazma saldýrýsý ve roket dikitlerinden fýrlatýlan canlý roketlerin turuncu ýþýltýlý uçuþu.. Topçu böceklerin yeni baþlayan yeþil ýþýltýlý plazma roketi salvolarý.. Bu gece hiç de karanlýk deðildi. Yýldýzlarýn güzel aydýnlýðýný boðan ölüm dolu ýþýklar hakimdi bu geceye.

Kovan, Diyarbakýr bölgesinde verdiði savaþta havada tamamen hakim olageldiði için hava gücünden ziyade karaya yoðunlaþmýþtý. Öcüler ve köpekcekler yanýnda topçu böceklerini kullanarak bu bölgeyi ele geçirmiþti. Þimdi kalabalýk ve üstün bir hava gücüne karþý Kovan hava gücü yetersiz kalýyordu. Tamamen etkisiz deðildiler ama yetersizlikleri açýktý. Süratle tükeniyordular.

Rýdvan Yarbay’ýn Ateþli’si sortiler halinde vurup kaçýyor ve tekrar vuruyor, tekrar kaçýyordu. Ekibi oldukça genç ve ateþliydi. Açýkça yetenekli olsalar da çatýþmanýn içine dalmaya da tehlikeli derecede hevesliydiler. Yarbay bunu görebiliyordu. Ýkinci sortinin ardýndan miðferine baðlý sancak ve iskele toplarý ile önüne geçmeye çalýþan üçlü vatoz gurubunu tarayýp biçiyordu. Tepedeki topu kendi miðferi ile kullanan genç yardýmcý pilotuna doðru konuþurken bütün mürettebatýna konuþuyordu aslýnda.
“Bu uzay mekiði bir savaþçý ya da bir Robotech deðil Sinan. Tek ciddi silahýmýz füzelerimiz. Hýzýmýza raðmen hiç çevik sayýlmayýz. Menzile girip füzelerimizi sallarýz ve süratle menzil dýþýna kaçýp yeni hedeflerimizi seçeriz. Tek bir isabet yesek bu koca kuþu sakatlarýz ya da kaybederiz.”
Yarbayýn radar subayý, devre arkadaþýydý. Rütbeyi hiç týnlamayan serseri mizaçlý bir pilot olan Gökhan Yüzbaþý idi.
“Nutuk okumayý kes de uçur þu kýzý. Kýçýmýzda vatozlar var. Ýki üçlü süratle yaklaþýyor. Yarasalardan bir gurup da bu yana akýyor!”
“Anlaþýldý. Sýký durun!” diyerek jetlerin yanýnda nüksol iticilerini de ateþledi Rýdvan. Bir saniye içinde Ateþli-2 bir füzeden daha hýzlý uçuyor ve atmosferin üst katlarýna doðru göðü yýrtarak yükseliyordu.

F35’ler Kovan üssüne Ateþli-2’den sonra vuran ikinci dalga olmuþtu ve yerdeki birincil hedeflerin tamamýný iki sortide temizlemiþtiler. Yerden gelen ateþ zayýftý her bir uçaðýn sortisinden sonra daha da zayýflýyordu. Bununla beraber elektovatozlarýn karþýlama saldýrýlarý sonuçsuz deðildi. Beþ F35 vurulmuþtu. Vatozlar kalabalýk gruplar halinde tek bir hedefi çatala alýp boðma taktiðini uyguluyordu. Gurup çalýþmalarý kýsa sürede filonun da dikkatini çekmiþti ve F16’lar üzerlerindeki roket yükünü bu guruplara yaylým ateþiyle boþaltmaya baþlamýþtý.
Vatozlar bir F16’nýn neredeyse yarý cüssesindeydi. Ama çevik ve hýzlý pislikler olmalarýna karþýn bu roket yaðmuru karþýsýnda çok dayanamamýþ ve büyük ölçüde tükenmiþtiler. Lakin F16’lar da bu sert salvonun sonunda cephanesiz kalmýþtý.

Havadaki savaþ ve yer hedeflerinin havadan bombalanmasý ilk saatini doldururken kara saldýrýsý da artýk Kalkaný menzili içine almýþtý. Böcek topçusunun menzili son defakinden daha uzundu. Lanet olasý evrim budalasý topçularýný geliþtirmiþti! On sekiz kilometrede yaklaþýk 50 topçu böcek roketlerini püskürtmeye baþlamýþtý.
Yeþil plazmaydý attýklarý. Kuyruklarýndan bir top atýþý gibi attýklarý bu plazma roketleri yüksek ve uzun bir yay çizerek, arkasýnda yavaþ yok olan yeþil ýþýltýdan bir iz býrakarak gece göðünde kayýyordu.. Her bir topçu böcek yaklaþýk her altý saniyede bir atýþ yapýyordu.
Ýlk atýþlar kalkana düþmeye baþladýðýnda lazer savunmasýnýn burada etkisiz kaldýðý açýkça görülüyordu. Ama kalkan da tamamen etkiliydi. Bu da bir teselliydi.

“Komutaným bu þekilde devam ederse buna en çok on beþ dakika dayanabiliriz. Reaktör ve jeneratörler yeterince güç üretebiliyor ama Kalkan bu gücü doðrudan kullanamaz. Kalkan þarj olabildiðinden çok daha hýzlý güç kaybediyor.”
“Galiba söylediklerini anlamadýðým zamanlarda seni daha çok seviyordum Yiðit,” diye soðuk bir þaka yaptý Paþa.. Bu iyi bir bilgi deðildi.
“Hava Gurubu, Ben Demir Fil. Kalkaným bu topçu atýþýna en çok on beþ dakika dayanýr. Durumunuz nedir Liderler?”
“Þahin Lider konuþuyor. Son kalan vatoz guruplarýný kovalýyoruz Demir Fil. Sadece otomatik silahlarýmýz kaldý. Tamam.”
“Yýldýrým Lider konuþuyor. F35’lerin yarýsý dolum için yerde ve diðer yarýsý da boþalmak üzere. Ýkincil hedeflerin üzerindeyiz. Tamam”
“Ateþli-2 son çeyrek dolulukta. Atmosfere giriyoruz. Topçularý görüyorum. Çok güzel bir hat halinde duruyorlar. Son kalan cephanemi üzerlerine boþaltmaya hazýrým.”
“Anlaþýldý Ateþli. Ýþi sen kaptýn. Bitir onlarý,” diye konuþtu Albay.

Ateþli-2 baþ aþaðý süratle dalýþýný yumuþak bir yaya çevirirken hedef seçimleri yapýlmýþ ve elli topçunun yanýnda çok yakýn ilerleyen üç noktadaki köpekcek güruhuna da füze ve bombalar kilitlenmiþti.
Rýdvan Yarbay ona doðru dönen atýþlarý daha Gökhan Yüzbaþý söylemeden hissetmiþti. Topçularýn bir kýsmý ritmik ateþ düzenini aksattýðý anda hiçbir açýklamaya ihtiyaç duymadan bunu erken uyarý kabul etmiþti.
“Ateþ serbest! Ateþ Serbest! Sýký tutunun bu çok sert olacak!”
Füzeler ve bombalar emirle ayný anda süratle ateþlendiðinde Rýdvan da nüksol iticilerine tam güç verip ona atýlan plazmalarýn önüne geçmeyi deniyordu!
Her þey düþünemeyecek ve hissedemeyecek kadar çabuk olmuþtu.
Böyle yoðun bir karþý saldýrýyý karþýlayacak manevra gücü olmayan mekik, süratini denemiþti. Sürati saldýrýyý bu defa da yenmiþti!
Mekiðin çizdiði yay yere çok yakýn bir noktadan kývrýlýp tekrar yukarýya döndüðünde plazma roketleri hala arkasýnda boþluða doðru uzaklaþýyordu. Mürettebat bu manevra ile cidden zorlanmýþtý ve sersemleyen Gökhan Yüzbaþý da küfürleri sayýyordu..
“Aðzýna s.. Rýdvan. Bir daha bunu yapmaya kalktýðýnda önceden söyle de ben atlayýp kaçýyým. Ebene k.. ne biçim uçuyosun ya? Bi de bana manyak derler. S.. mallarý manyak görmemiþ..Haso manyak pilot koltuðunda oturuyo.”
“G.. kurtardýk dimi? Ne y.. var gibi konuþuyon daha! Ýstersen atla da gör aþaðýda ebenin a.. Hadi, atlasana..” diye sinirli sinirli karþýlýk verdi Rýdvan.
Cidden atýþmýyordular aslýnda. Ýkisi de ölümü kýl payý atlattýklarýnýn farkýndaydý ve kalpleri deli gibi atýyordu. Vücutlarý adrenalinden patlayacak gibiydi. Nefesleri derin ve çok hýzlýydý.. Onlar bunu daha önce de defalarca yaþamýþtý. Buna karþýlýk mürettebatýn daha gençleri için bu ilk ciddi ölüm tehlikesiydi ve ya sersemleyip suspus olmuþ ya da G darbesi yüzünden baygýndýlar.

Yere atýlan füzeler ve býrakýlan yüksek tahrip güçlü büyük bombalar çok iyi iþ çýkarmýþtý. Topçularýn tamamý füze ve bomba kýyametinde boðulmuþtu. Durduklarý yerde cehennem yelleri esiyordu.

Topçular aradan çýktýktan sonra Kalkan rahatlamýþ ve Kovanýn kara saldýrýsý aðýr destek ateþini kaybetmiþti. Kovan üssünün derinlerinden çýkmýþ süratle akan köpekcek ve öcü kuvveti kara bir sel gibiydi lakin setlere çarparak güç kaybediyordu bu sel.
Köpekcekler kalkan hattýna yaklaþmadan evvel saðlam bir hava bombardýmaný ve topçu ateþiyle iyice daðýtýlýp seyreltilmiþ ve sayýlarý kýrýlmýþtý.

Öcülerin üzerine atýlan bomba ve roketler daha az etkiliydi çünkü gerilla tarzýnda süratle ve araziden örtü alarak ilerleyen küçük guruplardý bunlar. Lakin bu hava saldýrýsý onlarýn hýzýný çok kesmiþ ve yarýya yakýný köpekcek gövdesinden geride kalmýþtý. Bu guruplarýn üzerine durmadan bomba ve roket yaðýyordu.

Köpekcek güruhunun kanatlarý üzerinde helikopter sortileri gatling toplarý ve roketlerle, füzelerle ortalýðý sýkýþtýrýyor ve topçulara daha çok kurban saðlýyordu.. Burada bir köpekcek katliamý yapýlýyordu..

Sabahýn ilk ýþýklarýna doðru tanklar ve zýrhlý piyadelerle beraber Diyarbakýr üssünün bütün kara gücü geniþ bir kara saldýrýsý için cepheye yayýlmýþ ilerliyordu. Öcü guruplarý süratle havadan tespit ediliyor ve son kalanlar da bir bir indiriliyordu. Cephe süratle ileriye çýkýyor ve Kovan üssüne doðru kapanýyordu. Tanklar, toplar, zýrhlýlar ve helikopterler uçaklarýn eþliðinde karþý yürüyüþteydi. Askerler dalgalar halinde zýrhlý birimlerin çevresinde ilerliyordu.

Son saldýrýnýn hedefi doðrudan koloninin beþ bin metre çaplý dairesinin merkeziydi. Burasý kraliçenin iniydi. Uçaklarýn saldýrýlarý yüzeyi parçalamýþtý ama derinde hala ýsý izi çok güçlüydü. Kraliçe saðlamdý.

Beþ kilometre çapýnda bir yosun varsa bunun anlamý kalýn bir yosun ve çok ama çok fazla zýpkýncý demekti.. Zaten aðýr hava saldýrýsýnýn açtýðý koca çukurlara bakýldýðýnda yosunun yer yer neredeyse otuz metre kalýnlýða ulaþtýðý görülüyor ve gözler hayretle açýlýyordu.
Komutanlar ne yapacaklarýný tartýþýrlarken Promete’nin sesi harekat gurubunun AVÝ’lerinde yükseldi.
“Kraliçe! Kraliçe! Ýnde hareket var! Isý artýyor! Bir þey yükseliyor! Kraliçe hareket halinde olabilir!”

Gerçekten de Kraliçenin ininde hareket vardý ve bu Kraliçeydi.
“Yýldýrým gurubundan beþ F35 ve üç Büyücü havada. Havalanýrsa karþýlýyoruz, bizimle konuþmaya devam et Promete. Bu þeytan çok hýzlý,” diye konuþtu Kovanýn üzerinde daire çizmekte olan Lider. Lider, Yarýk Operasyonu’nda Kraliçeyi vuran uçaklardan biriydi.
“Anlaþýldý, ýsý artýþý büyük ivme kazandý!..” diyen Promete hýzlý hýzlý anlatmaya baþladýðýnda Lider neyin geldiðini biliyordu.
“Bu filmi gördük çocuklar! Kilitlenmeye hazýr olun! Elinizdeki her þeyi atýn! Elinizdeki her þeyi atýn!” diye konuþurken yerde bir ýsý ve ýþýk patlamasýný þok dalgasý izlemiþti.

Kraliçe þimdiden bin metre yukarýdaydý ama otomatik hedefleme sistemi kilitlenmiþti. Silahlar ateþe hazýr konumunu bildiren sesli ikazý verdiði anda bütün uçaklar ardý ardýna füzelerini ateþlemiþ ve yýldýzýn uçuþ yönüne sürat arttýrmaya baþlamýþtý.

Yýldýz þeklindeydi yine ve yine çok hýzlýydý. Gitgide de hýzlanýyordu. Bununla beraber hýzý süratle kesildi. Üç Büyücü’nün çeyrek dolu haldeyken kalan bütün füzelerini ateþlemesi sert bir darbe olmuþtu açýkçasý. Yýldýz kalkanýný kaybetmiþ ve alevlerle yanýyordu.
Yükselmiyordu ve artýk hýzlanmýyordu belki ama hala uçuyordu.
Yaklaþan ikinci dalganýn iþini bitireceðine kesin gözüyle bakýlýyordu yine de. Yýldýrým gurubunun uzak köþeden salladýðý füzeler dalga dalga bindirene kadar buna inanýyordular..
“Has s..!”diye þaþkýnlýkla baðýrdý Yýldýrým Lider.
“Yok artýk ebesinin a..!” diye küfretti bir baþka Yýldýrým.
“Bu þey hala uçuyor yahu,” diye sitem ederek tepki gösterdi bir Büyücü pilotu..
“En azýndan yavaþladý deðil mi.. Haydi gidip bitirelim þu iþi,” diyen diðer Büyücünün pilotuydu.
Uçaklar bir dakika sonra hem uçan daireyi hem böceði hem de yýldýzý andýran bu garip ve belalý Kraliçenin tepesindeydi. Bu açýkça ilk gördükleri yýldýzdan daha büyüktü; neredeyse yetmiþ metre çapýndaydý ve daha bir farklý duruyordu. Yine de uçaklar fazla incelemediler ve açýkça görülen koca yarýklara yoðunlaþarak otomatik toplarýný gürletmeye baþladýlar..
Uçaklarýn otomatik toplarýndan esen metal fýrtýnasý yýldýzýn zýrhýndan ya sekiyor ya da çok az hasara neden oluyordu ama yarýklarýn içine isabet eden atýþlar oldukça etkiliydi. Etki gözle görülüyor ve duyuluyordu.. Kulaklarý saðýr eden çýðlýklar pilotlarýn uçuþunu bile etkiler bir perdeye kadar yükseliyordu.. Yine de buna dayandýlar ve Büyücülerin süratle denediði karþý dalga önlemlerinin bunda faydasý büyüktü.
Atýþlar bir dakika boyunca yaralarýn içini derinlemesine; saðdan soldan deþerken sonunda Kraliçenin hayat gücüne, özüne vurmayý baþardýlar. Bir dakika sürmüþtü ama bu Kraliçenin sonu olmuþtu. Sonunda.. Kraliçe içten parlak bir alevle bir anda yutulmuþ ve süratle daðýlýp parçalar halinde patlamýþtý. Parçalarý yere doðru düþerken hala için için yanýyor ve daha küçük parçalara patlayýp daðýlýyordu. Ateþten bir yaðmur olmuþ yaðýyordu kraliçenin cesedi..

Hareketli bir günün sonunda Operasyonun ikinci gününe hazýrlýklar hemen baþlamýþtý. Çok az uyku ve daha çok çalýþma vardý. Yosun ve zýpkýncýlar için gözlem noktalarý kurulmuþtu. Sürekli drone devriye uçuþlarý ile alan yakýndan izleniyordu bölge.
Zýpkýncýlarýn yumuþak toprakta bile ilerleyemediði Rapor’un haricinde burada tecrübe ile onaylanmýþtý. Yüzebiliyor, kumda, karda, çamurda, yosunda hareket edebiliyordu ama topraktan hoþlanmýyordu. Bu bilgi þu durumda rahatlatýcýydý. Zýrhlýlar ve TARTlar deneme amaçlý birkaç operasyon planlýyordu. Ýþler iyi giderse kalan yosunun temizliðini zýrhlýlar yapacaktý. Sorunsuzca..

Sabahýn ilk saatlerinde üs çevresindeki kovan ölüleri bir bölgeye toparlamýþ ve süratle yeni pistlerin inþasýna, mevzilerin düzenlenmesine baþlanmýþtý.

Askeri koloni gitmiþti ama onu besleyen kaynak kolonisi hala Van Gölü’nün üzerinde yüzüyordu.. Koca üs yüz kilometrekare alana yayýlmýþtý ve üç ana söküm kulesinin çevresinde nakliyeciler arý sürüsü gibi çalýþýyordu. Ýlk istihbarat uçuþlarýndan bu yana üste deðiþiklik yoktu. Yeni savunma ünitesi çýkartmýyordu ve çok önemsiz sayýda öcü-köpekcek-elektrovatoz korumasý vardý.

Ateþli-2 doldurulmuþ silolarý ve ayýlmýþ adamlarý ile yeni hedefine dalýþa hazýrdý.
“Hedefler karada ve havada seçildi.. Kilitlendik. Silo kapaklarý açýk. Ateþe hazýrýz,” diye bildirdi Gökhan Yüzbaþý.
Ateþli yumuþak bir yay çizerek çembere alma pozisyonuna geçerken Rýdvan Yarbay ateþ emrini verdi.
“Ateþ serbest. Yeni hedef seçimi ve ateþ serbest. Temizleyin.”

Mekiðin silah yükü iki aðýr bombardýman uçaðýnýn taþýyabileceðinden daha fazlaydý. Koca mekik hiçbir nakliye uçaðýna benzemiyordu. Geniþ ve üçgenimsi mekik þekli önlü arkalý ve yan yana toplam dört Balyoz tankýný taþýyabilecek büyüklükteydi. En güçlü nakliye uçaðýndan daha büyük ve güçlüydü. Bütün bu güç ve alan þu anda füze yükü için kullanýlýyordu.

Ateþli-2’nin Van gölü üzerindeki yüksek çemberi ikinci tam turunu baðladýðýnda elindeki füze ve bomba cephanesi de tükenmiþti. Bu sorun deðildi çünkü geriye pek fazla bir þey kalmamýþtý. Birincil hedeflerin tamamýyla ikincil hedeflerin çoðu vurulmuþtu ve F35’ler kalanlarý rahatça temizleyecekti. Doðu Anadolu’daki Kovan saltanatýnýn sonuydu bu..
Kovanýn Doðu Anadolu’daki ikmal hatlarý Irak ve Ýran’a ve Azerbaycan’a kadar yayýlan bir aðdý ve bu bölgenin temizlenmesi diðer bölgelerin yükünü de kesinlikle hafifletecekti. Bu bölgelerdeki sýký çarpýþmalara destek gönderilmesi için güvenli bir koridor açýlmýþtý þu durumda. Bu ciddi bir baþarýydý Kovan Savaþlarýnda.



Hikmet ve Þeref Paþa kucaklaþtýlar.
“Seni görmek güzel Paþam,” diye konuþtu Hikmet Paþa
“Ben de seni gördüðüme sevindim Hikmet. Ýyi görünüyorsun,” diye konuþtu Paþa.
“Sütümü içmeyi unutmuyorum artýk,” diye takýldý Hikmet.
Ýkisi birlikte güldüler bu þakaya.
“Bolu gizli üssünü; Kaf Daðý’ný nasýl buldunuz Paþam?” diyerek çevreyi iþaret etti Hikmet Paþa. Koca bir fabrika sahasýnýn üzerindeki kapalý bir balkonda, bir toplantý salonundaydýlar. Üç yaný camlarla kaplý bu salondan geniþ bir fabrika ve atölyeler bölgesi izlenebiliyordu.
“Etkileyici,” diyebildi Þeref Paþa. Yerin epey altýndaydýlar ve böyle derinde bu büyüklükte bir inþaat çok þaþýrtýcýydý onun için. Açýkça etkilenmiþti.
“Bu fabrika galerilerinden üç tane daha var Paþam. Beþinciyi de planlýyoruz. Burasý rahmetli Cihan Bayraktar’ýn eseridir. Buraya Bilim Þehri derdi. Yeraltýnda olmasýna raðmen burayý bir güneþe benzetirdi çünkü ülkenin en genç ve aydýnlýk beyinlerinden çoðu bu projede çalýþýyordu. Bu yeraltý þehri ve fabrikalar bölgesinin gizlice ve süratle inþasýna o emir vermiþti. Burada çalýþacak bilim adamý, mühendis ve sivil-askeri bütün personelin seçiminde bizzat bulunmuþtu. Çok çalýþkan çok vatan aþýðý bir adamdý. Öylesi az bulunur doðrusu,” diye konuþarak andý eski Baþbakaný, Paþa.
“Buraya dair bir iki söylenti duymuþtum ama açýkçasý inanasým gelmemiþti. Söylenenler çok uçuk þeylerdi. Þimdi buradayým, Kovan denen bir uzaylýyla çarpýþýyorum ve ölüleri diriltip kopan kollarý çýkartan ilaçlarý görüyorum. Açýkçasý þu anda inanamayacaðým pek az þey kaldý,” diye konuþtu Þeref Paþa.
Hikmet Paþa güldü. Ýleride bir koca atölye bölgesini iþaret etti. Orada ilginç koca bir omurga inþa ediliyordu. En azýndan Paþa buna benzetti.
“Bu seyyar bir mini fabrika Paþam. Bittiðinde yerde ya da uzayda bir tersane gibi çalýþacak. Þu anda bir deneme. Çok uçuk bir deney olarak baþlamýþtý. Önceden bu robot fabrikalar konusunda araþtýrma ve çalýþmalarýmýz olmuþtu ama sorunlarýmýz vardý. KGT ve Amerika’dan gelen bilgiler önümüzdeki bazý sorunlarý aþmamýzý saðladý. Artýk prototipi inþa ediyoruz. Bu çalýþýr hale geldiðinde seri biçimde þimdikinin beþ katý hýzla mekik üretebileceðiz.”
“Bu çok iyi,” diyebildi Paþa.
“Bir diðer fabrika þu anda seri halde KGT silahlarýndan ve zýrh plakalarýnda üretiyor. Baþka bir tanesi diðer KGT teknolojilerinin inþasý için gerekli yan ürünleri hazýrlýyor. Bir diðer fabrikamýzý süratle modernize edip yeni teknolojilerin geliþtirilmesine ayýrmak için çalýþýyoruz. Laboratuarlarýmýzda yeni bilgiler elimizdeki mevcut tasarým ve araþtýrmalara uyarlanýyor. Bu bilgiler bizim için ciddi bir sýçrama saðladý Paþam. Bir kýrýlma noktasýný aþtýðýmýzý söylüyor buradaki seçkin beyinlerimiz. Onlara inanýyorum. Daha bu ilk birkaç gün içinde Beyin Takýmýmýz kendi keþif ve buluþlarýný yapýp kullanýma sunmaya baþladýlar.”
“Durum fazlasýyla gelecek vaat ediyor o halde.”
“O noktada ilginç bir þey var. Profesör Cem Can ve Profesör Sadi Þimþek dünyanýn en parlak on beyni arasýndadýr. Ýkisi de þu anda bizim bulduðumuz þeylerin bize henüz verilmeyen ama kesinlikle Amerika’nýn elinde olan þeyler olduðunu söylüyor. Bunlar olmadan diðerlerine ulaþamazdýlar deniyor.”
“Amerika bilgi saklýyorsa buna þaþýrmam ki. Adamlar çok zorda kalmasalar bunlarý da vermezdi. Vermeyecektiler zaten. Ama elleri mahkum olduðundan verdiler. Bu paylaþýmý Meteor geliyor dendiðinde yapsaydýlar iþler þimdi baþka boyutta olurdu. Yine de bugün yaþadýðýmýz açgözlü ve kibirli dünyada hangi ülke olsa ayný þeyi yapardý diyesim geliyor. Kimse elindeki böyle bir gücü paylaþmayý istemez. Uzaylýlarýn teknolojisinden bahsediyoruz burada.”
“Evet, Paþam, haklýsýn,” diye düþünceli biçimde baþýný salladý Paþa.
“Aklýnda ne var Hikmet?”
“Baþbakan sizin bu konudaki fikrinizi bilmek istedi. Sizinle yalnýz konuþup fikrinizi ve deðerlendirmenizi öðrenmemi rica etti benden. Bir kararýn eþiðinde ve daha çok görüþ dinleyerek son hamlesini þekillendirmeye çalýþýyor. Yarýn Birleþmiþ Milletler’e üye bütün ülkelerin liderleri tarihi bir toplantý yapacaklar. Konu, Kovan ve ona karþý alýnacak tedbirler olacak.”
“Anlýyorum,” dedi Þeref Paþa. Koca galeride karýnca ordusu gibi çalýþan yüzlerce insaný düþünceli bakýþlarla izledi.

Birleþmiþ Milletler Toplantýsý video konferans þeklinde yapýlýyordu çünkü bu savaþ þartlarýnda bütün liderlerin fiziki olarak buluþmasý çok zordu-tehlikeliydi.
Toplantýnýn kulis bölümü de telekonferans þeklinde cereyan etmiþ ve üyeler ön görüþmelerle son bilgileri tartýþýp görüþ alýþveriþi fýrsatý bulmuþtu.
Resmi açýlýþýn ardýndan ilk sözü alan Turgut Akyýldýz idi. Baþbakan çok önemli bir konuyu acilen konuþmak istediðin önceden bildirip ilk söz hakkýný almýþtý.
Türkiye Baþbakaný sözü aldýðýnda üyelerin yarýsýndan çoðu önemli bir þeyin geldiðini biliyordu. Turgut da öncüsü gibi; Cihan gibi boþ konuþmazdý ve hareket adamýydý. Dostluða, dürüstlüðe, barýþa ve icraata inanan mizacý takdir görürdü. Onun baþbakanlýðý sadece Türkiye’nin yararýna olmakla kalmamýþtý, dünya barýþý için iyimser beklentileri yükseltmiþti. Dünya barýþýna yönelik uluslararasý olaylarýn dayanaðý olmuþtu.
Turgut Akyýldýz’ýn sözleri basit, olduðunca sade ve doðrudandý. Az Laf Çok Ýþ, onun en çok kullandýðý deyiþti.
“Zor bir zamanda buluþtuk. Büyük bir tehlike ile karþý karþýyayýz. Bu birbirimizle savaþmaya benzemiyor. Fark ettiðiniz üzere bu düþman esir almýyor, müzakere etmiyor. Ve kökümüzü dünyadan kazýmadan durmayacak. Savaþýyoruz ama çok ciddi kayýplar verdik þimdiden. Bu noktada Amerika Birleþik Devletleri’ne..”
Amerikan Baþkaný rahatsýzlýkla kýpýrdanmýþtý ülkesinin adý geçince. Baþkan yardýmcýsýnýn suratý alýþýlmadýk biçimde asýk ve sinirliydi gün boyu. Baþkan ise son derece sessiz..
“..ve KGT’ye ülkem ve bütün Dünya ülkeleri adýna þahsen teþekkürü bir borç biliyorum. Eðer onlarýn kritik bir dönemde yetiþen yardým eli olmasaydý bugün çok daha sýkýntýlý bir durumda olurduk. Kýsa zamanda verdikleri bilgi ve teknoloji desteðinin bu mücadelede saðladýðý faydayý anlatmakta inaným acizim. Sadece tedavi serumlarý ve piyade silahlarý konusunda saðlanan destek bile minnetimizi sonsuza dek kazanmýþtýr.”
Usta siyasetçileri býrakýn aptal olanlar bile siyasi bir manevranýn gerçekleþtiðini hissedebiliyordu. Bazý dost ülkeler Turgut’un manevrasýný gülümseyerek, merakla izliyordu..
“Bütün minnetime raðmen eðer bu büyük yardýmýn bile bu düþman karþýsýnda kýsa sürede eridiðini söylersem bana anlayýþ göstereceðinizi umuyorum. Beni açgözlü ve aþýrý talepkar-utanmaz bir dilenci olarak görmeyin lütfen ama sormak zorundayým. Sayýn Baþkan, bize yapabileceðiniz bütün yardým bu mu? Birleþik Devletler daha baþka ne yardýmda bulunabilir? Daha fazlasýna muktedir misiniz?”
Bu arada süratle Rusya Baþbakaný araya girmiþti.
“Sayýn Baþbakan’ýn sözlerinin büyük bölümüne katýlýyorum. Sayýn Birleþik Devletler Baþkaný da öyle sanýyorum ki burada dile getirilen endiþelere ve duygulara kayýtsýz deðildir. Ben, büyük Amerikan halkýnýn ve Baþkanýnýn ellerinden gelen bütün desteði dünya insanlarýna sunarak güçlerimizi süratle birleþtireceðimize yürekten inanýyorum.”
Amerikan Baþkaný sessizce söz istediðinde herkes gelecek cevabý bekliyordu. Baþkan yardýmcýsý olan Howard Hamilton tam bir þahin olarak ün sahibiydi ve genelde kibirli bir gülümseme ile dolaþýrdý. Ama onun þimdiki asýk suratlý ve sinirli hali zincirlenip kanatlarý yolunmuþ bir þahinin hatýrlatýyordu.
Amerikan baþkaný Robert Wayne zor dönemlerde, kendinden öncekilerin baþlattýðý savaþlarda ülkeyi yönetmiþti. Ülkesinin iç huzuru ve iyiliði için çok çalýþmýþ ve çok iyi þeyler yapmýþtý. Savaþlarda ölen askerlerin kaybettirdiði puanlara raðmen ikinci dönemde yine seçilmesini buna baðlýyordu, siyasi uzmanlar. Bir þahin gibi dursa da küçük bir gurup tarafsýz gözlemci onun aslýnda barýþçý ve vatansever, yumuþak huylu bir kiþi olduðunu savunuyordu yorulmadan.
Amerikan Baþkaný sözlerine kararlý bir biçimde baþladý. Yüzünde gölgeli bir tebessümle; ekranda Turgut’a ve Dimitri’ye bakarak söyledi ilk sözlerini.
“Siyaset ilginç bir oyun. Çoðu zaman zevkle bazen utançla oynadým bu oyunu. Ama bugün oyun oynayacak pek vaktimiz olmadýðýný hepinizden daha iyi biliyorum. Bu düþman sandýðýnýzýn ve gördüðünüzün ötesinde tehlikeli.”
Bu sözler þimdiden herkesi etkilemiþti.
“Süratle konuya geliyorum. Uzaylý dostlardan teknoloji desteði ve bilgi desteði alýyoruz yýllardýr. Dünya üzerinde bilim, siyaset ve askeri açýdan dominant olarak gördükleri için bizimle temas kurmayý seçtiklerinde onlara diðerleriyle de temas kurmalarý durumunda bunun insanlýk üzerinde buhranlara neden olabileceðini söylemiþtik. Onlar da zaten pek öyle konuþkan bir halk olmadýklarýndan bizim türümüzden sadece bizimle temas kurmayý sorun etmediler. Uzun lafýn kýsasý uzaylýlar var. Dostlar var, Düþmanlar var. Dostlar bize bilgi ve teknoloji yardýmý yapýyor.”
Bir derin nefes çekip bir bardak su içti Baþkan. Konuþmaya devam etti.
“Meteorun çok uzaktan geçmesi gerekiyordu. Yönünün deðiþmesi adlarý Grekul olan dostlarýmýzýn dikkatini çok önceden çekmiþti. Çok geliþmiþ bir teknolojileri vardý ve biz de onlardan yardýmla epey yol almýþtýk. Ortak bir harekat ile bu meteor sorunun en az kayýpla kapatabileceðimize inanýyorduk.”
“Evren çok büyük beyler. Çok. Gelen meteorda Kovan adý verilen, kendinden baþka bütün yaþamý yok eden bir türün tohumlarýný tespit ettiðimizde, Grekullar ve biz yardým istemek için vakit olmadýðýný biliyorduk. Grekul ana sistemi galaksimizden çok uzakta bir baþka galakside.”
“Dediðim gibi buna raðmen hala bunu beraberce halledeceðimize güveniyorduk. Açýkçasý büyük bir üstünlük olan uzaylý teknolojilerini böyle bir durumda dahi paylaþmaya istekli deðildik. Bencildik. Açgözlüydük. Kendini beðenmiþtik.”
“Ýþler plana uymadý. Sadece tohumlu bir meteor beklerken Meteorun üzerinde geliþmiþ gizli bir koloni ile karþýlaþtýk. Bunu fark ettiðimizde artýk çok geçti. Sadece küresel bir meteor yaðmuru felaketi ve birkaç yýl içinde düzelecek bir atmosferi hesaplarken, düþman iþgali bütün planlarý bozdu.”
“Zor bir savaþ verdik. Grekullarýn bu galaksideki gemilerinin de desteði ile bu uzay kolonisini yok etmeyi baþardýk. Ama dünya iþgaline karþý bir plan olan ay üssümüze de saldýrý vurdu. Burada çok zaman ve insan kaybettik. Kabiliyetlerimiz çok sakatlandý ve hala tam toparlanmýþ deðiliz.”
“Kýsacasý arkadaþlar, hata ettik ve ben bu hatayý bir kez daha yapmamaya kararlýyým. Bu düþmaný gördüm ve kendi gücümü de biliyorum. Yardýmlarýnýz olmadan onu tek baþýma yenemem. Yardýmýnýzý diliyorum. Ve yardým gücünüzü arttýrmak için elimdeki bütün bilgi ve teknolojiyi þu anda sizinle paylaþýyorum.”
Bu bir anda fýsýldaþmalara ve hayret-sevinç nidalarýna neden olan bir açýklama olmuþtu.
Baþkan elindeki minik bir cep bilgisayarýný Baþkan Yardýmcýsýna uzatýrken ona duyulabilecek bir sesle emretti.
“Enter tuþuna senin basmaný istiyorum Howard. Bu büyük bir an. Tarihe geçeceksin. Bunu hepimizden çok hak ettin.”
Baþkan yardýmcýsý güçlükle elini uzatýp isteksizce ve sinirli biçimde Enterlerken bu durumdaki ve Baþkanýn sözlerindeki alay da tarihe geçmiþti.
Rusya Baþbakaný, yardýmcý ve danýþmanlarýndan daha bilgi akýþýnýn onayýný almadan kahkahalarla gülüyor ve Amerikan Baþkanýna içtenlikle teþekkür ediyordu..
“Hanýmlar ve Beyler, güç birliði talebimde çok ciddiyim. Süratle güçlerimizi birleþtirip büyük bir karþý saldýrý baþlatmak zorundayýz. Eðer daha fazla zaman verirsek elimizdeki sorun baþ edemeyeceðimiz kadar büyüyecektir. Kovan süratli ve affý olmayan yorulmaz bir düþmandýr,” derken Robert Wayne’in sesinde þimdiye kadar hiç duyulmayan bir ton vardý. Çaresizce yardým istiyordu. Korkuyordu Robert..

Ýþte Meteor sonrasý ilk BM toplantýsýnda yaþananlar bunlardý. Tarih bu toplantýyý yazacaktý.



5. Bölüm (Birlik)

Strazburg’u oldum olasý severdi Michael. Saat sabahýn beþini geçiyorken sakin þehrin boþ caddelerini izliyordu. Bu motelin manzarasýný huzur verici buluyordu ve hep ayný odada kalýyordu. Boþ sokaklarýn tarihi dokusunu ve bahçelerden, parklardan akan güzel kokularý seviyordu. Havadaki tatlý bahar kokusu sarhoþ ediciydi. Elbette gece epey þarap da içmiþti. Gülümsedi boþ sokaklara.
Merakla düþünürken, sönmek üzere olan zayýf þömine ateþinde ýþýldayan uyuyan güzele döndü. Belki de hepsinden çok bu genç haným sarhoþ etmiþti Michael’ý. Ölümden sonra bir nefes taze can koklamak gibi hayat vermiþti onun dokunuþu, öpüþü..
Michael gecenin serinliðini aralýk pencereden duyuyordu. Pencereyi yavaþça kapatýp yataða doðru yürüdü.
Uyuyan güzel çok güzeldi. Bir üniversite öðrencisiydi. Michael’ýn diðer pek çok sevgilisi gibi.. Güzelliðe büyük zaafý olan diplomat, tam bir Kazanova olarak bilinirdi. Ama her þeyden önce o bir centilmen olarak eðitilmiþti. Hanýmlar belki de en çok bu yönüne bayýlýyordu. Annesi onu hanýmlara nazik davranmasý konusunda çok iyi yetiþtirmiþti doðrusu. Ne zaman hatýrlasa; beþ yaþýnda, yaþýtý bir komþu kýzla kavgasýndan sonra, evde poposuna yediði þaplaklar ve aldýðý cezanýn anýlarý onu güldürürdü. Ama etkili olmuþtu bu ceza hani.
Þilteye uzandý ve ateþin gölgelerinde teri ýþýldayan güzel kadýnýn üzerini yavaþça örttü. Gece serindi.
Ateþe bir küçük odun attý ve koca koltuðuna gömülmeden evvel kendine bir bardak þarap daha doldurdu.
Yataktan gelen mýrýldanmaya baktý, gülümsedi. Güzel gerçekten de çok güzeldi ve çok hareketliydi. Saatler boyunca çok etkileyici bir performans sergilemiþti. Vücudu da mükemmeldi doðrusu. Vika sporu seviyordu ve çok atletik bir kumraldý. Minyon yapýsý ve mükemmel yüz hatlarýna atletik vücudu eklendiðinde bu bebek tam bir doðal afetti.
Þilteyi yana savuran bir dönüþle yüz üstü yatýyordu þimdi. Michael derin bir nefes çekti. Ne kadar da baþtan çýkarýcýydý.. Ne kadar da baþ döndürücüydü.. Ne geceydi ama.. Bir koca yudum þarap aldý. Aðzýnda bu tadý hissetti.
Babasý ona yaþarken adam gibi yaþamayý öðretmiþti. Güzeli sevmeyi ve korumayý da.. Babasý Almanya’ya çalýþmaya gelip Alman vatandaþlýðýna geçmiþ göçmen bir aileden geliyordu. Selim Öz. Annesi ise bir Alman olan güzel ve zarif Katherina Gross. Michael Oz ise bir Alman vatandaþý ve Almanya’nýn en genç, en etkili politikacýlarýndan biriydi.
Michael, Alman hükümetinin Birleþmiþ Milletler ve Avrupa Birliði’nde en etkili adamlarýndan biriydi ve henüz otuz iki yaþýndaydý. Fýrtýnalý özel hayatýna ve genç yaþýna raðmen siyasette öyle iyi bir oyuncuydu ki aklý olan herkes bir dost olarak ona paha biçemiyor ve düþman olarak da ondan çekiniyordu. Michael, siyasetin anýt çýnarý olan yaþlý kurt Sör Arthur’un ve dünya politika sahnesinin en etkili isimlerinden biri olan Ýtalya Baþbakaný Elmo Maurizio Romano’nun çok yakýn dostuydu. Bu üçü dünyada eþi çok nadir görülmüþ bir dostluk ve iþbirliði sergileyerek dünya siyasetine yön veriyordu. Siyasetin ötesinde; yaþ farklýlýklarýna, kuþak farklýlýklarýna raðmen bu üçü özel hayatlarýnda da çok iyi anlaþýyordu.
Ama bugün Michael bunlarýn bir önemi kalýp kalmadýðýný tekrar tekrar düþünüyordu. Ateþe dalmýþ düþünüyordu.

Güzel Strazburg sokaklarýna ne tek bir meteor düþmüþtü ne de þehrin beþ yüz kilometre yakýnýna tek bir Kovan askeri yaklaþmýþtý. Þehir dünyada yaþanan bu savaþýn izlerinden tamamen korunmuþ gibiydi. Ýnsanlar var olan savaþa raðmen sokaklarda ve okullarýndaydý. Yaþam sanki dünya topyekün bir savaþýn içinde deðilmiþçesine devam ediyordu. Ama hepsi savaþýn farkýndaydý ve bu gözleri aldatan barýþ maskesinin ardýnda þehrin boðazýna kadar savaþa gömüldüðünü biliyordu.
Strazburg þimdilik Birleþmiþ Milletlerin yeni merkeziydi. New York’un yarýsý tamamen yerle bir olmuþtu ve Birleþmiþ Milletler binasý da o yerle bir olmuþ yarýnýn içindeydi. Dahasý Amerika genelinde Kovan’ýn hücre üslerinden pompalanan sinsi vur kaç saldýrýlar çok yýkým doluydu. Amerika güvenli deðildi þu anda.
Strazburg sakin ve güvenli bir nokta olmanýn ötesinde teknik imkanlarý ile de ana karargah olmaya uygundu. Yeni BM binasý olan Socrates’in Bahçesi, kalkan jeneratörü ve derin sýðýnaklarý ile zaten Avrupa’nýn en güvenli sýðýnak merkezlerinden biriydi. Bu yeni bina 2 Mayýs’tan bu yana Dünya Birleþik Hükümeti olan Birleþmiþ Milletler Küresel Savunma Konseyi’nin eviydi.

Michael, Sör Arthur’la beraber, Konsey Baþkaný Elmo Maurizio Romano’nun iki yardýmcýsýndan biriydi. Yaþlý kurt; Sör Arthur, Amerikan Baþkaný’nýn elindeki bütün bilgi ve teknolojiyi çok tarihi bir biçimde paylaþtýðý gün; daha o anda bunun önemini anlamýþtý. Tam zamanýydý. Süratle dostlarý olan farklý ülkelerin temsilcileri ile küçük konuþmalar yapmýþ ve güç birliðine hemen resmi bir kýlýf uydurmuþtu. Küresel Savunma Konseyini on dakika içinde kurmuþtu ve sonraki on dakika sadece onun seçtiði Baþkanýn oylama ile resmileþmesine harcanmýþtý.
Ýtalya Baþbakaný hiç þaþýlmayacak biçimde yardýmcýlarý olarak Michael ve Sör Arthur’u seçtiðinde üyeler için her þey çok hýzlý oluyordu ve üçkaðýda geldiklerini anladýklarýnda çok geçti. Zaten anlasalar bile kimse bu üçünün yerinde olmak istemezdi. Hem bu üçlü bu zamanda en ihtiyaç duyduklarý þeyi dünyaya verebilecek güce sahipti.. Birliði..


Amerikan Hava Kuvvetlerinden Orgeneral Edwin Collins, KGT’nin askeri kanat baþkaný olmasýnýn ötesinde artýk baþka bir ünvana sahipti. Bütün ülkelerin onaylarý ile Geçici Dünya Baþkanlýðý gibi bir mevkide oturmakta olan Elmo Romano, onu Baþkomutan olarak atamýþtý.

Açýkçasý bilgi, tecrübe ve konuya tüm yönleri ile hakim olmak konusunda rakibi yoktu Generalin. General Collins UFOR’(United Forces-Birleþmiþ Kuvvetler)un Baþkanýydý artýk ve UFOR da sivil otorite olarak önce Baþkan Romano’ya sonra da Konsey’e baðlýydý.
Süratle oluþturulan bu yapýlanma çok belirgin hatlara sahip olmasa da, ortak bir düþmana karþý güçlerin birleþtirildiði bir platform olarak ilk bir haftada çok iyi iþ görmüþtü.

Albay Woo savaþ masasýnýn baþýnda, koca dünya haritasý ekranýnda son bir hafta içinde olan biteni özetliyordu. Albay, UFOR koordinasyon subayý olarak General adýna emretmeye yetkiliydi.
“Güçlerimizin ortaklaþa hareketleri Kovan’ýn ritmini bozmuþ görünüyor. Sanýrým þu anda yeni taktikler geliþtirmekte olduðunu düþünebiliriz. Bu boþluk anýný süratle deðerlendirmeliyiz kanaatindeyim,” diye konuþuyordu Albay Woo
“Ne öneriyorsun Albay?” diye soran Collins’di
“Efendim, beþ ana üs tespit ettik. Küçüklerin izole edilmesi ve temizlenmesi için küçük kuvvetler ayýrýp elimizdeki kuvvetlerle süratle bu ana üsleri vurmayý öneriyorum. Bu üsler þimdilik sadece kendi bölgelerinde güçlenmek ve savunma yýðmakla uðraþýyor ama bu sinsi bir düþman. Görüntüye aldanmayalým diyorum.”
“Albaya katýlýyorum,” diyen Sör Arthur’du. “Amerikan Baþkanýnýn yüzünü gördüm. Sesini duydum. Sesindeki korku tüylerimi ürpertti. Ve beyler, ben kolay ürpermem.”
Romano baþýný onayla salladý. Sör Arthur’a düþman gibi bakýyordu.
“Ve hemen ilk aklýna gelen þey beni ortaya sürüp bütün sorumluluðu üzerime yýkmak oldu.”
“Sen gençsin Elmo. Güçlü ve geniþ Ýtalyan omuzlarýn bu yükü kaldýrabilir.”
Romano Ýtalyanca bir küfür savurdu Sör Arthur’a..
Michael güldü.
“Küfredeceksen Almancayý kullanmalýsýn Sayýn Baþkan. Biliyorsun güzel dilimiz bu iþ için biçilmiþ kaftan” diye konuþtu.
“Almanlar þanslý bir millet,” diye güldü Romano. Sonra toparlandý ve General Collins’e döndü.
“General, siz ne diyorsunuz?”
Generalin bakýþlarý haritayý dikkatlice bir kez daha taradý.
“Ben de son birkaç gündür bunu düþünüyorum. Ýletiþim ve yeniden organize olma sorunlarýnýn biraz daha hafiflemesini bekliyordum. Þimdi olduðu kadarýyla yetinmeli ve artýk baþlamalýyýz. Elimizdeki Kovan üslerini süratle azaltmalýyýz,” diye konuþtu Collins.
“Bir plan düþünmeye fýrsatýnýz oldu mu?” diye sordu Romano.
“Sayýn Baþkan, açýkçasý aklýmda bir plan var ama bazý noktalarý biraz aþýrý görülebilir.”
Sör Arthur elinde viskisi ve koca purosuyla, koca göbeðiyle koca bir koltuða gömülmüþ gülüyordu.
“General, þu anda zaten çok aþýrý bir durum içindeyiz. Aþýrý olmayan bir çözüm bu durumda büyük ihtimalle yetersiz kalacaktýr.”
General bu sözlerden biraz cesaret aldý ve büyük ekranýn üzerinde planýný göstermeye baþladý.
Önce beþ üssün yerlerini ve boyutlarýný gösterip özelliklerini ve önemlerini kýsaca ifade etti. Tahminlerde bulundu ve fikir yürüttü.
“Atlantik tabanýnda, derinlerde bir üs. Bir kaynak üssü. Çok büyük. Açýkça en büyük kaynak söküm üssü. Ýstihbarat daha da geniþlemekte olduðu bilgisi verdi.”
“Güney Amerika üssü askeri bir üs ve çok tehlikeli. Çok büyük bir kara ordusu var. Geniþliyor ve sýçramalarý hiç durmuyor. Hava gücü de güçleniyor. Birleþik Devletler Hava Kuvvetleri ilk öncelikli olarak bu cepheye yoðunlaþmýþ durumda. Pek iyi gitmiyor burada iþler..”
“Antartika üssü bir diðer kaynak üssü. Buzda delik açan yosun tabakasý hem yüzeyde geniþliyor hem de deniz tabanýnda.. Bu üssün temel iþlevinin kaynak çýkartýlmasý ve evrimsel kodlarýn çözümlenmesine yönelik olduðunu tahmin ediyoruz. Bilimsel bir üs diyebiliriz.”
“Avustralya üssü hem askeri bir koloni hem de kaynak ve bilimsel koloni olma özelliklerine sahip. Bütün gücünü seçkin askerler ve kuvvetli bir bölge yaratmaya harcýyor ve sürekli büyüyüp geniþliyor. Lojistik olarak vurulmasý en zor hedef Avustralya’daki Kovan kolonisi.”
“Afrika kolonisi Sahra çölüne yayýlmýþ koca bir üsler bölgesi. Beyler, bu saldýrgan bir üs. Bütün dünyaya tohum saçan üs bu. Þimdilik mekiklerimiz ve yeni savunma uydumuz bu tohumlarý durdurabiliyor ama Grekul dostlarýmýz bu koloninin çok tehlikeli bir eþiðe yaklaþtýðýný söylüyor. Yakýnda uzaya kadar eriþebilecek silah gücü ile tüm dünyayý vurabilecek güçlü misil kabiliyeti geliþtirecek. Yeni tip kovan düþmanlarýnýn da ilk istihbaratlarýný almaya baþladýk. Topçu böceðinin yanýna bir de tank böcekler eklendi. Nakliye böceklerinin misil atýcý tiplerine dair görüntüler aldýk. Çölde katil kum balinalarý görüldü. Komet tabir edilen uzaya çýkma kabiliyetli avcý uçucular çok yakýnda..”
“Ýþler iyiden iyiye kýzýþýyor..” diyerek araya girdi Arthur.
“Kesinlikle öyle görünüyor deðil mi?” diye tatsýzca mýrýldandý Romano.
“Öneriniz nedir General?” diye soran Michael’dý.
General baklayý aðzýndan çýkarýyordu.
“Güney Amerika’yý iki safhalý bir planla temizleyebiliriz. Birinci safhada iþi çözmeyi umut ediyorum ama olmazsa ikinci safha bunu bitirecektir. Bütün mekiklerimizle koca bir dalga halinde Koloninin merkezine dalacaðýz. Ve merkezden dýþarýya doðru temizlik yapacaðýz. Ýkinci safhada nükleer silah kullanmak gerekirse kullanacaðýz..”
“Ahh..,” diyerek araya girdi Arthur. “..Amerikalýlar ve meþhur nükleer silahlarý.. Her kýyamet ve felaket filminde Amerikalýlar ortaya bir düzine nükleer silah ile çýkar ve dünyayý patlatarak kurtarýr..”
Michael, Sör Arthur’la dalga geçti. Yapmacýk bir þaþkýnlýk ve sitem vardý sözlerinde.
“Sör Arthur, sizin gibi bir hümanistin aðzýna yakýþmayan ýrkçý sözler bunlar..”
Sör Arthur elini sarsakça sallarken Almanca küfretti. Michael ve Romano gülümsüyordu.
General devam etmeden evvel Arthur generali temin etti;
“Kötü bir zamaný yaþýyoruz Collins, sadece kaba bir þakaydý. Ciddi deðildim.. Þey, yani tamamen ciddi deðildim,” diyerek gülümsedi Arthur.
Collins dert etmedi. Gülümsedi. Hem zaten kýsmen haklýydý Sör Arthur.
“Avustralya için uygun gördüðüm çözümü duymayý bekleyin hele..” diye acý acý gülümsedi Collins.
“Bütün kýtayý nükleerle havaya uçurmayý düþünmüyorsun herhalde,” diye ciddice ve endiþeyle sordu Romano.
“Elbette hayýr,” dedi Collins.
“Tanrýya þükür,” diye cidden þükretti Romano.
“Sadece kýtanýn kovanla kaplý kýsýmlarýný nükleerlemeyi düþünüyorum. Ýnanýn bana o koca koloniye baþka türlü bir müdahale þansýmýz çok zayýf. Tek baþýna hava dalgalarý çok yetersiz kalacak ve çok kayýp vereceðiz. Kayýp vermeye katlanamayýz þu aþamada. Ve kara harekatý için beklemeyi de unutun. Orasý günden güne büyüyor ve büyüme hýzý da artýyor.”
Michael süratle araya girdi.
“Ya diðer koloniler ?” diye sordu.
“Antartika kolonisini Atlantik’ten önce aradan çýkarma taraftarýyým. Tercihen Avustralya, Güney Amerika ve Antartika üslerini ayný anda vurmalýyýz. Elimizdeki denizaltý ve mekik kuvvetleri ile bu üçünü temizleyebilmemiz çok mümkün. Süratle bir iki ayarlama yaparsak bunu baþarýrýz. Sahra, büyük bir savaþ olacak ve ondan önce Atlantik tabanýndaki üssü yok etmeliyiz. Þu durumda amacým daðýlmýþ en büyük askeri güçleri vurduktan sonra kaynak ve teknoloji musluklarýný kapatmak. Sonra da Kraliçe ile son dans..” diyerek bitirdi General Collins.

Kýsa bir sessizlik oldu. Herkes generalin anlattýklarýný tartarken Sör Arthur ilk konuþandý. Yaþlý kurt hayatýnda pek çok cendereden çýkmýþtý ama bu en yamanlarýndan biri olmaya adaydý. Yine de nükteyi elden býrakamýyordu.
“Wilbur’a ülkesinin yarýsýný nükleer ile yaþanmaz hale getireceðinizi söylerken orada olmak istemiyorum. O çok cici bir çocuk ve bunu söylediðinizde büyük ihtimalle yüreðine inecektir,” diyerek Avustralya baþbakanýný andý Arthur.
Cidden de çok nazik ve beyefendi bir kiþi olan Wilbur McKenzi bunu duyunca ikna edilene kadar ortalýðý birbirine katacaktý.
“Zaten o koca ülkenin onda birini kullanýyorlar,” diye omuz silkti Michael. Þaka ediyordu.
“Ona Mars’dan ya da aydan toprak vaat ederiz,” diye güldü Romano.
Bir anlýk sessizlikten sonra Sör Arthur ve Michael birbirlerine baktýlar.. Ay, Mars ve ötesini gördüler.
Þimdi onlara bakýnca Romano da gördü. Ýtalyanca küfretti.
“Yapmayýn, cidden bunu düþünmüyosunuz dimi?” diye sordu. Yeni bir çað açýlmak üzereydi. Yýldýzlara yerleþmenin eþiðine gelmiþtiler ve yýldýzlarý nasýl paylaþacaktýlar? Bu çok kafa patlatýcý bir soruydu..
“Neden olmasýn, Generalin dünkü söylediklerini sen de duydun. Grekullarýn yeni verdiði silah ve motor teknolojileri ile yeni nesil mekikler yapýlýyor. Bunlarý inþasý birkaç ay içinde bittiðinde Mars yirmi dört saat mesafede olacak,” diyen Michael’dý.
Bunu düþünüyordu ama bunu sesli duymak Sör Arthur gibi yaþlý bir kurdu bile etkilemiþti.
“Ulu Tanrým..” diye olasýlýklarýn üzerine derince soludu Arthur. Heyecan ve dehþeti ayný anda yaþýyordu.
“Bunu daha sonra düþünsek? Önce dünyayý kurtaralým olur mu?” diye sinirli sinirli söylendi Maurizio Romano. Çok berbat bir konumdaydý. Lanet koltukta o oturuyordu. Eðer bu savaþý galibiyetle kapatabilirlerse bu defa da büyük ihtimalle yýldýzlarý paylaþmak için dünya birbirine girecekti ve tarihe insanlýðýn sonunu getiren ilk ve son Dünya Baþkaný olarak geçecekti. Tabii bunu yazacak bir tarih kalýrsa. Arthur’a kötü kötü baktý ve Ýtalyanca koca bir küfür etti.
“Ne!? Ben ne yaptým þimdi!?”
Sör Arthur öfkeyle ve þaþkýnlýkla gürlemiþti Romano’ya ve az sonra o da Romano’ya küfrediyordu.
Michael kahkahalarla gülüyordu.

11 Mayýs’tan 23 Mayýs’a kadar geçen süre boyunca, 25 Mayýs Saldýrýsý için bu operasyona atanan kuvvetler yeniden konumlanýrken, dünyanýn her yerinde geniþ çaplý ve hýzlý bir saldýrý-temizlik harekatý baþlamýþtý.
Bütün ikmal kolonileri, spor kolonileri, yosun kolonileri, taze sýçramýþ koloni tohumlarý izleniyor ve yorulmak bilmeyen bir çabayla vuruluyordu. Dünya tarihinde eþi benzeri görülmemiþ bir harekattý bu. Uçaklar bakým için çok kýsa aralýklarla yere iniyor, cephane ve yakýt alýyordu. Pilotlar minimum uyku ile uçuyordu. Kara birlikleri hep hareket halindeydi ve askerler yatak yüzü görmüyordu.
Ülke sýnýrlarý ortadan kalkmýþtý ve askeri birlikler kendi ülkeleri ya da deðil nerde Kovan görse orayý caný pahasýna temizlemeye gidiyordu. Bu düþmana kaybedecek olurlarsa, tüm dünyanýn yiteceðini bütün askerler subaylarýnýn gözünde görüyordu. Eski düþmanlýklar ve öfkeler geride kalmýþtý. Þu son birkaç hafta içinde önceden düþman olan ülkeler diðerini korumak uðruna canlarýný ortaya koyuyordu. Ýnsanlýk meteor ile karþýlaþtýðýnda içindeki en kötüyle tanýþmýþtý, þimdi Kovan ile çarpýþýrken içindeki en iyiyi bulmuþtu.


Yarbay Siyah’ýn mekiði, Meteor sonrasý dönemde tedbirli olmak adýna bir düzine nükleer baþlýk taþýyordu zaten. Ama bu özel görev için bunlardan çok daha güçlü ve çok daha fazla silaha ihtiyacý olduðu konuþulmuþtu.
Siyah, mekiðine yeni nükleer füzeler yüklenirken çok tatsýzdý. Ýkinci dünya savaþýndan bu yana ilk kez savaþ silahý olarak nükleer kullanýlacaktý. Ve onu Siyah atacaktý.
Gümüþ, aðzýnda yarýsý tükenmiþ koca bir puroyla gevrek gevrek gülerek alay etti.
“Tarihe geçeceksin Yarbay. Bugün bir düzine nükleer silah ateþliceksin. Parmaklarýnla ne koca bir yýkým gücüne hükmedeceðini düþünüyor musun? Korkunç deðil mi? Bu seni heyecanlandýrýyor mu?”
Yarbay cevap vermedi. Bir düzine nükleer füzeyi Avustralya üzerinden sýký bir dalýþla sekiz ana kovan üssüne boca edecekti. Her Ateþfýrtýnasý füzesinde beþ baðýmsýz vurucu baþlýk ve üç yanýltma baþlýðý vardý. Baþlýklar Grekul teknolojisi ile güçlendirilmiþti ve her biri cidden çok güçlüydü. Bu patlamalarýn bütün kýtada 6-7 þiddetinde deprem olarak hissedilebileceði ve vurulan bölgenin coðrafyasýnýn deðiþeceði öngörülüyordu. Kovan yayýlýmý o denli geniþti ki böyle korkunç bir saldýrý onay almýþtý.
Yarbay bunlarý düþündükçe midesi alt üst oluyordu. Eski savaþlarda bir kýlýç, bir kalkan ve bir meydan vardý. Þimdi tek bir tuþa basýp koca gezegeni yok etmek mümkündü. Yarbay heyecanlý mýydý? Yarbay iliklerine kadar titriyordu.. Sessizce yaklaþan Mor’un eli Siyah’ýn eline dokundu ve genç kadýnýn temasýyla adamýn yüreði biraz olsun hafifler gibi oldu.
“Sarýl bana Lin,” diye güçlükle sesini çýkartabildi Siyah.

Antartika buzlarýnýn altýnda, beþ kol halinde sessizce ilerleyen yaklaþýk elli denizaltý vardý. Bunlarýn hepsi nükleer güçle çalýþan saldýrý ve füze denizaltýlarýydý. Bu görev için seçilmiþ ve süratle modifiye edilip silahlandýrýlmýþtýlar. Hepsi Dipdeþen torpidolarý, kalkan jeneratörü ve en yeni gemi silahý olan Triton plazma atýcýsý ile donatýlmýþtý. Rus, Amerikan, Çin, Ýngiliz ve Fransýz denizaltýlarý ortak düþmaný vurmak için ayný takýmdaydý!
Kaptan Wong hep düþman olarak gördüðü þeytan batýnýn güçleri ile ayný takýmda olmaktan hiç rahatsýz deðildi açýkçasý. Ýþini iyi yapan, ülkesine sadýk bir subay olmasýna raðmen ülkesini yönetenlerle her alanda ayný fikirde deðildi. Yine de bunu yüksek sesle dile getirmemesinin sonucu olarak hala hayatta ve iþinin baþýndaydý.
Wong, bir þeylerin deðiþmekte olduðunu hissedebiliyordu. Bir dalganýn yükseliþini görebiliyordu. Zamanýn dalgalarý yeniden yükseliyordu ve halklar ne zaman bu dalgayý ardýna alsa büyük iþler baþarýr, büyük engelleri yýkýp parçalardý..
“Kaptan, Efendim, Fransýz denizaltýlarý Gurup komutaný olarak emirlerinizi bekliyor,” diyerek düþüncelerini bölen ikinci kaptanýna döndü Wong.
“Albay Woo’nun orijinal planýna sadýk kalýnacak. Birincil denizaltýlar yaklaþma rotalarýna girebilir. Ýkincil denizaltýlar bekleme durumunda çevre emniyeti alacak. Diðer gurup komutanlarýna rapor verin.”
“Evet, Efendim.”


Güney Amerika üzerine inecek hava saldýrýsýnýn tamamý mekiklerden oluþuyordu. Ay’dan, meteordan bu yana ilk kez bir mekik kalkýþý olmuþtu ve yeni savaþ mekiði de bu saldýrýya katýlýyordu. Ruslarýn savaþ için donanmýþ on beþ mekiðine üç Türk, sekiz Ýngiliz, on Fransýz, beþ Japon, altý Çin, iki Ýsrail mekiði eþlik ediyordu.
Amerika aydan gelen yeni mekikle beraber burada beþ mekiðe sahipti ve en güçlü, en vurucu mekikler de bunlardý. Diðerlerinin de desteðiyle bu operasyonun baþarýlacaðýný umut ediyordu General Collins.
Promete mekik filosunun son üyesinin de uzaya çýktýðýna dair onay mesajý vermesiyle artýk hazýr olduklarýný biliyordu. Yörüngeye daðýlmýþ elli dört mekik dört koldan ve dalgalar halinde atmosfere girecekti. Bomba ve füzeler önceden belirlenmiþ ve bilgisayarda mekiklere paylaþtýrýlmýþ hedef listesine göre sallanacaktý. Birincil hedeflerin tamamýnýn ilk iki dalgada vurulmasý onaylandýktan sonra uçak gemileri ve füze gemileri saldýrýlarýný fýrlatacaktý. Bu esnada üçüncü dalga da vurmuþ ve ikincil hedeflerin çoðu tarih olmuþ olacaktý. Plan buydu. Ýþler yolunda giderse yirmi dört saat sürecek bir sorti-üzerine-sorti operasyonu ile aðýr hava saldýrýsý yerini kara temizliðine býrakacaktý.
Ateistler bile dua etmeye baþlamýþtý. Bir zararý olmazdý ne de olsa..
Mete Yüzbaþý güzel mavi küreye bakýyor ve ýslýkla bir þarký söylüyordu. Promete’nin mekiðine de yeni silah donanýmlarý yüklenmiþti. Diðer mekikler gibi kalkan jeneratörü ve Triton plazma atýcýlarý ile silahlanmýþtý. Amerika cephaneliklerinden bu operasyon için özel cephaneler ile yüklenmiþtiler. Bela füzeleriydi bu katiller. Havadan havaya, karaya, uzaya, sualtýna atýlabilen yüksek vuruþ güçlü bu füzelerin vurduðu yer belasýný buluyordu.
Profesör Mete; Promete, ekibini iyi tanýyor ve kuþunu da seviyordu. Bu mücadelede elerinden gelenin en iyisini bu Kovan’ýn üzerine boþaltacaktýlar o kesindi. Ama olur da iþler ters giderse bu ekip ve bu kuþ hiç unutulmayacaktý, bundan da emindi. Beraber çok iyi iþler yapmýþtýlar.
Ekibi de Mete’yi çok iyi tanýrdý ve onun için her þeyi yapardý. Zaten aksi olamazdý. Mete ekibinde onunla beraber ölmeye hazýr olmayan tek bir adam istemezdi. Profesör lakabýný uçan her þeyi deli gibi uçurabildiði için almýþtý ve her uçuþu onun için son uçuþu gibi kutsaldý. Her uçuþu yaþama adanmýþ bir baþkaldýrý, daha ileriye doðru bir adýmdý onun için. Bu yolda onun gibi düþünmeyen birisiyle ayný uçaðý paylaþmayý istemezdi.
Mete kendi felsefesi ve inançlarý olan sýradýþý bir kiþiydi. Yaþama tapardý ama ülkesi ve görevi için ölüm onun için en büyük onur mevkisiydi. Her uçuþu destansý bir mücadele, her saniyesi dolu dolu bir ömürdü. Mete’nin ekibinde uçmak sicil dosyasý için bile bir artýydý hava kuvvetlerinde.
“Leyla, kalkan güç hücrelerini bir kez daha kontrol et. Bir de þu plazma taretlerini yeniden bir test simülasyonuna sokuver.”
Leyla ikinci pilottu. Mete’yi olmayan abisi gibi çok severdi ama onun yeni oyuncaklara karþý ilk baþlardaki katý güvensizliðine-aþýrý tedbirliliðine sinir olurdu.
Bir yandan kontrollere baþlarken bir yandan da;
“Derhal Promete,” diye cevap veriyordu ama içinden bir sürü homurtu ve kötü haykýrýþ sessizce yükseliyordu.
Promete bu sessiz sesleri duyabiliyordu. Gülümserken ýslýðýna geri döndü. Görevdeyken, çatýþmanýn ortasýnda ekip içinde baðýrýþ olurdu ama çarpýþma dýþýnda kesin bir emir komuta zinciri hakimdi mekikte. Yine de Promete biliyordu ki bu uçuþ bittiðinde Leyla’dan uzun bir nutuk dinleyecekti. Leyla, Mete’nin olmayan kýzkardeþinin boþluðunu dýrdýrýyla da dolduruyordu ve Mete bunu seviyordu.


Operasyon Merkezi Socrates’te, Albay Woo subaylarýndan son raporlarýný alýyor ve son kontrollerin bitirilmesini bekliyordu. Az sonra zamanlanmýþ saldýrý noktalarýnda bulunan kuvvetlere baþlama emri verilecekti. Tarih 25 Mayýs’ý gösteriyordu, hava gergindi..

Siyah’ýn mekiði atmosfere daldýðýnda hýzý bu geliþmiþ mekik için bile çok fazlaydý. Mekik çok süratle alçalýyordu. Siyah, mekiði sýnýrlarýna kadar zorluyordu. Bu koloninin savunma önlemleri arasýnda plazma kulesi adý verilen yüksek irtifaya etkili savunma yapýlarý da vardý. Siyah onlara mümkün olduðunca az temas etmeyi istiyordu. Mümkün olursa hiç tanýþmamayý istiyordu.
Mekik kalkanlarý atmosfere giriþ sonrasýnda açýlmaya hazýrdý. Atmosfer giriþi tamamlanýr tamamlanmaz Siyah atýþ pozisyonu alýrken kalkanlar da devreye giriyordu.
“Hedefleri onaylýyorum. Önceden seçilmiþ hedefler kilitlendi. Kapaklar açýk. Güvenlik kodlarý girildi,” diyerek her þeyin hazýr olduðunu onayladý, silah subayý Gri.
Siyah salvo halinde füzeleri gönderirken çoktan mekiðin burnunu yukarýya çevirmiþ ve acil durum iticilerini ateþlemek üzere düðmeye basýyordu.
“Ateþ! Ateþ! Ateþ! Acil Durum Uzaklaþma Manevrasý için Nüksol ateþliyorum! Nüksol ateþliyorum! Sýký durun!”
“Kýsa süreli enerji parlamalarý okuyorum! Böcek savunmasý yüksek irtifa plazma saldýrýsý yapýyor!” diye uyardý savunma subayý Turuncu.
Ateþfýrtýnasý füzeleri çok süratli atmosfer-dalgýcý füzelerdi ama burada zamandan kazanmak için atmosfer içine kadar taþýnmýþtýlar. Bu hedefi vuruþ sürelerini çok önemli ölçüde azaltmýþtý ve burada etkinlikleri artmýþtý. Avustralya kolonisinin savunma önlemleri olan plazma kuleleri ve plazma çiçekleri yanýnda böcek roketler de çok etkili hava savunma önlemleri olarak Rapor’da ifade ediliyordu.
Mekik uzaya ulaþtýðýnda enerji izleyiciler artýk yeni plazma parlamalarý tespit etmiyordu. Ateþfýrtýnalarý hedeflerini vurmuþtu.

Patlamalar çok güçlüydü. Baþlýklarýn çok azý savunma önlemlerine yakalanmýþtý ve zaten baþlýk sayýsý da bu olasýlýða karþý yüksek tutulmuþtu. Darbe vurduðunda yer sarsýntýsýný neredeyse bütün güney yerküre sismograflarý duymuþtu. Darbe Çin ve Japonya’da bile açýkça hissedilmiþti. Avustralya’nýn nereyse bütün þehirlerinde eþzamanlý patlamalarýn sesi duyulmuþ ve neredeyse bütün binalarýn camlarý kýrýlmýþtý. Birleþik patlamanýn ýþýðý binlerce kilometreden görülmüþtü.
Patlamanýn vurduðu yerde Kovan ya da baþka bir þeyden uzun yýllar iz olmayacaktý. Radyasyon bir yana patlamanýn darbesi ve ýsýsý o denli yüksekti ki çoðu kovan binasý ve askeri daha ilk anlarda buharlaþmýþtý. Þok dalgasý ve yüksek radyasyon yaþamý ve yaþamayaný yok etmiþti.
Siyah, patlamayý ve ardýndan yükselen devasa mantar þeklindeki bulutlarý izliyordu. Bu ne kýyametti böyle..


Antartika’nýn dibindeki savaþ yüzeydeki soðuða inat ateþ gibi sýcaktý!
“Efendim kalkanlar süratle zayýflýyor! Uzaklaþmalýyýz!”
“Daha deðil Chu! Silah Subayý rapor ver!”
“Ýskele topu kullaným dýþý kaldý! Sancak topu yarým güçte! Pruva silahý hedef seçiyor ve saðlam! Dipdeþen misillerinin hepsi hedeflerini buldu Kaptan!”
“Ýletiþim, diðer denizaltýlar nasýl?”
“1, 2, ve 3. Guruplar hedeflerini imha ettiler ve kontrollü biçimde çekiliyorlar! 4. Guruptan en yakýn iki gemi destek için bize doðru konumlanýyor! D’Artagnan dýþýndaki beþ gurup denizaltýsý güvenli buluþma noktasýna varmak üzere!”
“Ýskelemizden yaklaþan gurubu tutmaya çalýþacaðýz! D’Artagnan’a uzaklaþmasý için biraz daha zaman verelim! Sancak gurubuna öncelik vermelerini bildirin takviye denizaltýlara!” diye konuþtu Wong.
“Emredersiniz Kaptan!”
Wong’un komuta ettiði 5. Saldýrý gurubu diðer guruplardan daha þanssýzdý. Boyu atmýþ metreyi bulan Devmürenlerden; Kovan dip avcýlarýndan çok kalabalýk bir gurupla karþýlaþmýþtýlar.
Ýlk kavgaya girenler 5. Guruptu ve onlara akan müren sürüleri diðer bölgelerdeki müren sayýsýný azalttýðý için 1, 2, 3, ve 4 çok sonra ve daha az mürenle kavgaya girmiþti. Hedeflerine daha çok yaklaþýp daha etkili vuruþlar yapmýþtý bu guruplar.
5. Gurup, aðzýndan plazma atarak yakýn mesafeden saldýran bu düþmana karþý sert bir kavga vermiþti. Ama düþmanýn sayý üstünlüðü etkiliydi. Her þeye raðmen bütün gemiler atýþ menzillerine girebilmiþ ve misillerini baþarý ile atmýþtý. Bir Fransýz, bir Çin ve bir Ýngiliz denizaltýsý savaþýn ilk on dakikasýnda yok edilmiþti.
Kalkanlar olmasa bütün gurubun imhasý iþten bile deðildi. Ne var ki kalkanlar savaþma fýrsatý vermiþti ve 5. Gurup, Triton silahlarýnýn etkinliði sayesinde düþmanlarýnýn sayý üstünlüðünü kýrabilmiþti. Bu noktadan sonra iþler biraz daha düzelmiþ ve diðer denizaltýlarýn kalkanlarýna binen yük azalmýþtý.
Wong’un gemisi aðýr yaralarýna raðmen en cengaver gemiydi ve lider gemi olmanýn onurunu koruyordu. Diðer gemilere birden çok defa kalkan olmuþ ve düþmaný üzerine çeken aðýr salvolarla ortalýðý karýþtýrmýþtý. Þimdi son kalan iki gurupla karþýlaþmak üzereydiler. Biriyle baþa çýkabilirdiler ama ikinci gurup fazlaydý. Diðer gemiler Wong’dan aldýklarý emirle uzaklaþan yaralý ya da kalkaný tükenmiþ gemilerdi. Sadece Wong’un gemisi Ejderpençe ve yaralý Fransýz gemisi D’Artagnan kalmýþtý burada..
Wong yaklaþan mürenleri görüyordu. Dönmezse ikisi birden yardýmdan önce Mürenlere yakalanacaktý. Fransýz gemisi onun liderliðindeydi ve onu koruyacaktý.
“Sancaða çabuk manevra! Baþlýlýk Birinci Müren gurubu! Pruva silahý birinci guruba salvo! Sancak silahý ikinci müren gurubuna salvo! Emir beklemeden menzile girince yaylým ateþi açýn!”
“Emredersiniz Kaptan!”
“Emredersin Kaptan!”
“Emredersiniz Kaptan!”

Ejderpençe dönüþü tamamlayýp uygun baþlýlýk pozisyonu aldýðýnda silahlar salvoya baþlamýþtý çoktan.. Plazma misiller süratle müren saflarýna dalýyor ve vurduðunu yakýp yok ediyordu. Mürenler ilk birkaç vuruþtan sonra iki gurupta da daðýlmýþ ama hala yaklaþýyordu. Birinci Müren gurubunun saldýrýsý Wong’un gemisinin bir damla kadar kalmýþ kalkanlarýný artýk iyice tüketiyordu ama ikinci gurup bunlara yardým edemiyordu.
Amerikan denizaltýlarýnýn en yeni iki tanesi olan Mobydick ve Kumtuzakçýsý çok süratli gemilerdi. Ýnanýlmaz tasarým çizgilerinin verdiði inanýlmaz süratleri ile yetiþmiþtiler. Ýkinci gurubu ilk atýþlarý ile bitirmiþ ve ikinci atýþlarý ile de Wong’un üzerine binmiþ son dört müreni süratle kýzartmýþtýlar. Wong, bir Amerikalýyý gördüðüne bu kadar sevinebileceðini hiç düþünmemiþti ama hayat sürprizlerle doluydu.


Güney Amerika üzerindeki elli dört mekik son iþaret ile planlandýðý biçimde dalýþa hazýrdý.
Ýlk dalganýn ilk gurubu kuzeyden vurup güneye kaçacaktý. Savunma önlemleri güneye döndüðünde ikinci dalga batýdan gelip doðuya doðru vurup kaçacaktý. Ayný anda Güneyden gelip kuzeye kaçan bir diðer saldýrý ile ilk vuruþ bitirilecekti. Kovan savunmalarýnýn hareketlerini izleyen taktisyenler bu fikirle geldiðinde herkesin aklýna gelen ilk þey, “denemekten ne zarar gelir, zaten her þekilde orasý cehennem gibi olacak,” idi..

Taktisyenlerin planý iþe yaramýþtý. Ýlk gurup silahlarýn ateþini üzerine alýnca ikinci gurup çok rahat yaklaþýp çok rahat atýþlar yapmýþtý ve sadece süratli uzaklaþma anýnda ateþ almýþtý. Plazma kulelerinin mor renkle ýþýldayan roket mýzraklarý sürüler halinde havada uçuþuyordu. Savunmanýn sarý ve mor plazma atýþlarý akþam gökyüzünü renge bulamýþtý.
Bu esnada atýþlarýný yapmakta olan üçüncü gurup da ayný þekilde rahatça kaçabilmiþti. Bomba ve füzeler her dalgada yer savunmasýný bir çeyrek ölçüde yok etmiþti ve kalan ikincil hedefler içindeki plazma çiçekleri savunma için yeterli deðildi.
Mekikler plazma çiçekleri ve düþman vatozlarýyla uðraþmaya baþladýðýnda iþler yolundaydý. Hava hakimiyeti saðlanmýþtý.

Hava hakimiyeti saðlanmýþtý ve havaalanlarý ile uçak gemilerinden dalgalar halinde uçaklar buraya akýn ediyordu ama iþler hala çok da kolay deðildi. Her þeyden önce katý savunma yok edilmiþ olsa da yerden ve havadan hala hatýrý sayýlýr bir direniþ söz konusuydu. Kovan çok geniþ bir alana yayýlmýþ ikincil üsleri ile de buraya destek veriyordu. Topçu böcekler ve vatozlar sürüler halindeydi. Mekiklerin yarýsý ilk bir saatin sonunda kalkanlarýný yitirmiþti.
Uçaklar da tam bu anda saldýrýyý devralmýþtý. Mekikler cephane almak ve boþalmýþ kalkan güç hücrelerini dolularý ile deðiþtirmek üzere çekilirken Rus ve Amerikan uçaklarý çetin bir savaþta omuz omuza, sýrt sýrta çarpýþýyordu. Mekikleri vuran plazma roketleri ve yarasa roketleri bu uçaklara eriþemiyordu. Bunlar F22’ler ve SU51’lerdi.
Uçaklarýn yeni uyarý sistemleri bilgisayar destekli bir oto-manevra sistemi ile beraber çalýþýyordu. Sistem, yerden gelen enerji ýþýmalarýna duyarlý bir son saniye kurtarýcýsýydý. Yine de buna çok gerek kalmadan rahatça bu ateþle baþa çýkabiliyordu pilotlar. Her þeyden önce onlar çok usta pilotlardý ve uçaklarý da dünyanýn en iyi uçaklarýydý.
Kovan bölgesi tamamen ateþ altýna alýnmýþtý ve artýk durmadan daha çok füze ve bomba daha az sayýdaki böcek ve binaya karþý mücadele ediyordu. Ama hala yapýlacak çok iþ vardý bu bölgede. Saatler geçiyordu..

Atlantik tabanýndaki koloniye yapýlan saldýrý diðer saldýrýlardaki hareketin yüzde birine bile sahip deðildi. Bu üsse saldýrý için konumlanmýþ on iki saldýrý denizaltýsýnýn tamamý kalkanlar ve enerji silahlarýyla, Dipdeþen misilleri ile yüklü yeni nesil Amerikan gemileriydi. Denizaltý tarihinde bir devri kapatan omurga tasarýmlarý ve itiþ sistemleri ile su altýnda uçan jetler gibiydiler. Bir denizaltýdan çok çekiç kafalý bir köpekbalýðýný andýran bu gemilerin sürati ve çevikliði diðer hiçbir denizaltý ile mukayese kabul etmezdi. Denizaltýlarýn Liquin jeneratörleri ve yüksek kapasiteli güç hücreleri yanýnda sessiz su jeti iticileri de bu gemilerin hayalet özelliklerine büyük katký yapýyordu. Peçe adý verilen bir sistem ile elektromanyetik, termal, akýntý etkisi ve görsel olarak görünmezlikleri perçinleniyordu. Burada bunlara hiç gerek yoktu.
Þimdiye kadar bu sualtý üssü yakýnýnda hiç düþmanca hareket olmamasý, kavgalardan çok uzak olmasý Kovan’ý minimum savunma inþa etmeye yöneltmiþti! Yaklaþma anýnda görülen bir iki düzine devmüren ünitesinden baþka karþý koyma yoktu burada! Denizaltýlarýn kalkanlarýna tek bir isabet olmadan bu devasa kovan maden kolonisi parça parça edilmiþti. Ne bir nakliyeci ne de tek bir yosun kökü kalmýþtý geriye.


Birkaç saat sonra bir deðerlendirme toplantýsýnda Baþkan ve Komutanlar buluþmuþtu.
“Çok iyi gittiðini söyleyebilirim. Çok az kayýp verdik. Beklediðimin çok çok altýndaydý kayýplarýmýz ve bu çok iyi bir þey. Öte yandan Kovanýn kayýplarý da tam istediðimiz gibi çok yüksek seviyede. Bütün birincil hedeflerimizi %100 baþarý ile vurduk,” diye konuþtu General Collins. Sesinde umut vardý artýk.
“O halde ikinci aþamaya geçmeye hazýr mýyýz?” diyerek önceden konuþulan tasarýyý sordu Baþkan Romano.
Bu harekat baþarýlý olduðu takdirde süratle bir ikinci harekat için hazýrlýklar konuþulmuþtu. Zayýflatýlmýþ Kovan üzerine zaman kaybetmeden çullanmak istiyordu herkes. Bu düþmanýn tüyler ürperten doðasý ona karþý herkesi acýmasýz ve sert yapmýþtý. Korktuklarý þeyden süratle kurtulmak istiyordular.
“Temizlik harekatlarýna hýz verirken arka planda son darbe için büyük bir kuvveti hazýrlayacaðýz. Bu dalgada yer alacak birlikler en sert kavgayý verecekler. En iyi þekilde donatýlmalarý ve mümkün olduðunca hýzlý biçimde eðitilmeleri gerekiyor. Sonra planý uygulamaya koyacaðýz. O zamana kadar akýnlarýmýz ve casusluk faaliyetlerimiz sürecek.”
“Pekala, dedi Baþkan Romano, “Bu iþi bir an evvel bitirmek istiyorum. Böyle devam edelim Komutan. Adamlarýnýz ve siz çok iyi iþ çýkartýyorsunuz. Dünya halklarý askerlerinin kahramanlýðýný unutmayacak. Buna ben söz veriyorum.”
“Teþekkürler Sayýn Baþkan.”

10 Haziran günü artýk operasyon kuvvetleri için hareket emri verilmiþti. Görevli bütün kuvvetler görev bölgelerine doðru en yakýn üslere kaymaya baþlamýþtý. Bu arada, Sibirya buzlarýnýn çok altýndaki UFOR Ana Bilim Üssü olan, Prag14 yeraltý þehrinde; sonradan alacaðý adýyla, Soðuk Ocak’ta, dünyanýn en zeki insanlarý son Grekul teknolojileri üzerinde çalýþýyordu. Ellerinde dünya devletlerinin mümkün olan en geniþ imkanlarýyla ve tam özgürlükle, ayný anda onlarca yeni proje üzerinde durmadan kafa patlatýyordular.
Bu savaþ halinin bilim için iyi bir yaný vardý; Kimse bilim adamlarýna neyi niçin istediklerini sormuyor ve ne isterlerse anýnda onlara getiriliyordu. Onlar da bunu karþýlýðýný fazlasýyla veriyordu doðrusu.
Son hafta içinde Çinli, Rus, Türk, Amerikalý, Pakistanlý bir gurup bilimadamý uzaya yeni bir yaþam izi sensörü yerleþtirilmesini saðlamýþ ve onun testlerini yapýyordu. Bu testler esnasýnda dünyayý taramalarý çok can sýkýcý bir þeyi ortaya çýkarmýþtý. Antartika üssü yakýnlarýnda derin bir yarýklar zinciri vardý. Ve bu yarýklarýn dibinden güçlü biyolojik sinyaller geliyordu. Sinyaller her geçen saat katlanarak güçleniyordu.
Bölge havadan gözetim altýndaydý fakat buz tabakasý ve kalýn okyanus örtüsü ile yarýðýn dibini görmek bir sorundu.
Dünyanýn en geliþmiþ avcý denizaltýsý olan sinsi Kumtuzakçýsý süratle o bölgeye hareket halindeydi ve þimdiden neredeyse oraya ulaþmýþtý.

Kaptan “Uzun” Silver, denizaltýlarda ömrünü geçirmiþ bir denizciydi. Çok tecrübeli olduðu kadar çok da yetenekliydi. Onca genç aday varken hepsini sollayýp bu geminin kaptanlýðýný almasý da buna iþaretti. Kaptan sinsi operasyonlar ve sualtý harbi konusunda bir otoriteydi. Resmen yalanlansa da tarihin en çok denizaltý batýran kaptanýydý. Savaþlarda da yapmamýþtý bunu.. Gizli operasyonlar sýrasýnda görevi korumanýn bedeli bazen yüksek olabiliyordu.
“Dronlarý ve yunuslarý hazýrlayýn. Zincir metoduyla sessiz bir arama istiyorum. Sinyal bölgesinin yakýnýna gitmeden önce bir ön keþif yapalým. Gemiyi peçeleyin.”
“Peçe, aktif! Bütün istasyonlar, Peçe Prosedürü uygulamada.”
Kumtuzakçýsý görsel ve termal olarak, ve daha pek çok biçimde görünmez haldeydi þu anda.
“Dronlarý ve yunuslarý gönderin. Bakalým neler varmýþ burada?”
“Kaptan,” diyerek araya girdi Shalir. Shalir bir Greyterran idi.
Grekullar, insan ile ilgilenmelerinin nedenini açýklarken dostluktan baþka kendi ýrklarýný gelecekte bekleyen bir tehlikeden de söz açmýþtý. Greyterran adý verilen insan ve Grekul DNA’sýnýn melez ürünü olan bu suni ýrk, Grekul araþtýrmasýnda bir yan etki(!) olarak doðmuþtu. Çok fazla ayrýntý yoktu bu konuda ama Greyterranlar, Ýnsan ve Grekul iletiþiminde aracý görevi görüyordu çoðu zaman.
Ýnsanlar kendi DNA’larýnýn böyle bir ýrkýn yaratýmýnda kullanýmýndan pek memnun deðildi. Fakat Grekullarýn bu ýrký yaratýp ortaya salmasýnýn bütün ýrklarýný korumak adýna yapýlan bir araþtýrmanýn yan etkisi olmasý sesleri alçaltmýþtý. Üstelik Grekullar dosttu ve yardýmlarý paha biçilmezdi. Rahatsýzlýklarýna raðmen durumu kabul etmiþti Amerikalýlar.
Hem zaten düþünecek çok þeyleri vardý ve etrafta dolaþan bu Greyterranlar da hallerinden memnun görünüyordu.. Grekul’dan çok Greyterran vardý þu anda dünya güneþ sisteminde ve dünyada.
Greyterran ýrkýnýn Grekul’unkine benzeyen ama daha zayýf psiþik güçleri vardý. Derileri beyaza yakýn bir gri tondaydý. Kadýn ve erkeklerinin hepsi çok güzel, çok mükemmel fiziklere sahipti. Hepsinin saçlarý bembeyazdý ve gözbebekleri kristalimsi ýþýltýlý sarý renkteydi. Tavýrlarý genelde çok tekdüze ve sakin, çok tektip, mekanik; açýkçasý iþkolik inekler gibi renksiz olsa da aralarýnda istisnalar da vardý. Bazýlarý Grekul’dan çok insana benziyordu bu istisna halleriyle.
“Sorun mu var Shalir?” diye merakla sordu Kaptan. Kökeni ve görünüþü kaptanýn umurunda deðildi.. En azýnda artýk umurunda deðildi.. Shalir bir dosttu ve bu gemide bulunduðu anlarda hep fayda saðlamýþtý.
“Yarýðýn dibindeki yaþam güçlü, Kaptan. Gücü sayýsýndan ziyade niteliðinden geliyor. Grekul bilgi bankasýndaki psiþik izlerle karþýlaþtýrýldýðýnda burada bir filo olma ihtimali çok yüksek. En azýndan bir drednot ve destroyer sýnýfý çok sayýda ünite olasýlýðý yüksek.”
Kaptan Silver bu sözlere güveniyordu ama elle tutulur bir kanýtý da yanýnda götürmek istiyordu.
“Anlaþýldý. Çok dikkatli olalým. Yunuslarý geri çaðýrýn. Hayalet dronlar geniþ aralýklarla sinsi ve yavaþ keþif rotalarý alsýn.”
“Anlaþýldý Kaptan.”

Bir saat kadar geçmiþti ki ilk görüntüler yarýðýn dibinden Kumtuzakçýsý’na ulaþýyordu. Bu yarýðýn dibindeki karanlýðýn içine gizlenmiþ devasa kozalar vardý. Devasa Kozalar!
Bu kozalar büyük kovan üniteleri için kapalý tersaneler iþlevi gören koruyucu inþaat kýlýflarýydý ve burada bunlardan elli dört büyük ile beraber pek çok küçük vardý..
“2 Drednot, 14 Destroyer, 38 Korvet, ve yaklaþýk 1500 avcý,” diyerek gördüklerini raporladý, Keþif Subayý masasýndaki verileri izleyen Shalir.
Bu dibe yayýlmýþ kozalarýn karanlýk, ýþýksýz, sessiz hali çok ürkütücüydü.
Derken görüntü açýlarýndan biri karardý, Kumtuzakçýsý’nýn ekranýnda. Sonra diðer dronun yayýný kesildi. Derken üçüncü drone gitti. Dördüncü gözcünün pozisyonu hala gizliydi. Diðerlerini vuranlar Mürenlerdi..

Atmýþ metre boyundaki koca yýlanlarýn kafalarýna yakýn yerde iki yüzgeçleri ve kuyruk uçlarýna yakýn yerde de iki yüzgeçleri daha vardý ve yüzgeçler ýþýldýyordu. Aðýzlarýnda plazma alevi diþlerinde parlýyordu. Az sonra çevrede dolaþan otuza yakýn müren sakinleþmiþ ve durulmuþtu. Ama þimdi baþka bir hareket baþlýyordu. Kozalar yeþil yeþil ýþýldýyordu ve þimdi yavaþça hareket ederlerken yer yer koca kabarcýklar tiplerinden su yüzeyine doðru yükselmeye baþlamýþtý.
Kozalar dipteki baðlantýlarýný koparýyor ve yükseliyordu! Yüzeye çýkýyordular!

Prag14 olanlarý en baþýndan beri izliyordu ve bu gördükleri karþýsýnda herkes þaþkýndý. Uydulardan akan görüntüler ilk önce daha küçük olan kozalarýn yüzeye çýktýðýný ve parçalanýp içindekileri yüzeye yakýn bir derinlikte býraktýklarýný gösteriyordu.
Bunlar elektrovatozlardý. Buzu süratle parçalayýp yüzeyi aþaðýdan gelenler için hazýrlýyordular!
Koca bir filo yarým saat sonra Antartika buzlarýný kýrýp yükselmeye baþlamýþtý.
Yaklaþýk iki bin metrede uçan 2 Drednot sýnýfý koca kovan gemisinin çevresinde destroyerler ve korvetler ile uçuþan vatozlar vardý.
Drednotlarýn boyu yaklaþýk 1500 metre idi. Destroyerler 700 metre uzunluktaydý. Korvet ünitelerin boyu yaklaþýk 150 metreydi. Çevrelerinde 1500 vatoz geniþ bir að þeklinde yayýlmýþ onlarla uçuyordu.
Bunlar aslýnda kovanýn uzay üniteleri idi fakat görülen o ki þu anda kovan bunlarýn gücünü atmosfer içinde kullanacaktý. Yapýlarýndaki uyum ve çok yönlülük nedeniyle; Kovan üniteleri, her iklim ve atmosfer þartýnda, her tip gezegen yüzeyinde en yüksek verimle iþ görür yetenekteydi. Bu çok hayran olunasý ve çok dehþet verici bir düþmandý.

Albay Woo dalgýnca, sakince küfretti.
General Collins sakince Woo’ya döndü ve baþýný onayla salladý.

Kovan filosunun yönü Sahra’ya dönüktü ve yavaþça havada süzülerek ilerliyordu. Bu hýzlarý ile bir hafta içinde Drednotlar oraya ulaþacaktý. Grekul veri bankasýna göre, Antartika üssü yok edildiði için þu anda nispeten zayýf savaþ güçleri olan bu üniteler, ellerindeki gücü muhafaza için yavaþ hareket ediyordu. Bir kez Sahra’dan ikmal yaptýklarýnda asýl hareket yeteneklerine kavuþacaktýlar.
Bir tartýþma olmuþ ve bu filoyu vurup vurmama konusunda karar vermek güç olmuþtu. Ama sonunda saldýrmama kararý alýnmýþtý. General Collins sadece elindekileri deðil yakýnda eline ulaþacaklarý da hesaplýyordu. Mademki Kovan Sahra’ya ulaþmadan bunlarý kullanmayacaktý o da bekleyebilirdi. Collins’in de hazýrladýðý sürprizleri vardý.
Bir tek Kraliçe’nin yok edilmesi için gereken ateþ gücü ile koca bir drednotun yok edilmesi için gereken ateþ gücü mukayese edilmiþti. Rapor’dan referanslar alýnmýþtý. Sonuçta Sahra ile Atlantik arasýnda böyle bir kavganýn, iki taraf için de çok ucu açýk bir savaþ olacaðý hesaplanmýþtý. Bu aþamada yenilgi demek çok kritik bir darbe almak demek olacaktý. Zaferde bile alýnacak darbenin karþýsýnda koca bir Sahra Kolonisi bekliyor olacaktý. Açýkçasý bu cesaret verici deðildi. Öte yandan gelecek birkaç hafta, içinde vaatler gizliyordu.



Harekat günü 28 Haziran olarak planlanýyordu ve son birliklerin operasyon mevzilerine yerleþmesi henüz bitmemiþti. Düþmanýn beklemesi ise sona ermiþti. Tarih 25 Hazirandý..

Düþman vatozlarý dalgalar halinde Afrika’nýn kuzey sahillerinde konumlanmýþ büyük UFOR filosuna akýyordu! Kýrmýzý alarm ile beraber ilk jetler ve bütün mekikler önleme uçuþu için havalanmýþtý.
Daha ilk raporlar ile beraber Albay Woo da, General de bunu basit bir düþman saldýrý olmadýðýný biliyordu. Bu en büyük ve asýl Kovan saldýrýsýydý. Kovan baþlamýþtý.

Vatozlarýn hemen ardýndan Drednotlar Akdeniz’e süratle yol alýyordu. Ýlk karþýlaþýldýklarýndaki sürüngen süratlerinden eser yoktu. Gemilerin muharebe hýzý kabul edilebilir süratte olsa da seyir süratleri bir jeti yakalýyordu. Birkaç saat içinde bütün Kovan filosu Akdeniz üzerindeydi.

Akdeniz’de kopan kýyamet son on dakika içinde doruða ulaþmýþtý. Ýki taraf da her dakika daha çok kayýp veriyordu ama kayýp verme konusunda UFOR daha kötü durumdaydý.
Kalkansýz gemilerinin neredeyse tamamý ya savaþ dýþý kalmýþ ya da kaybedilmiþti.
Sualtýndan gelen saldýrýlar ilk dakikalarda çok etkili olmuþ ve kalkansýz gemiler sinsi mürenlerce gafil avlanmýþtý. Denizatýlar bunlara karþýlýk verebildiðinde hasarlarýný çoktan vermiþti bu pislikler.
Yüzey gemilerinden atýlan füzeler ve uçak gemilerinden kalkan uçaklar yanýnda Triton bataryalarý ciddi bir karþý koyma sergiliyordu fakat bu hala yetersiz kalýyordu. Kýsa süre içinde Kovan korvetleri uçak filosuna hatýrý sayýlýr zarar vermiþti. Korvetlerin avcý avlayan plazma silahlarý çok hýzlý ve tam bu amaca yönelikti. Bu korvetler kýsa süre sonra uçaklarýn ve mekiklerin asýl hedefi konumuna gelmiþ.
Zayýf kalkanlarý ve kýsýtlý muharebe iyileþme gücü olan korvetler vatozlarla beraber en kolay Kovan hedefleriydi. Yine de bunlar hala zorluydu ve indirilmeleri ciddi bir cephane ve uçak gücü istiyordu. Sürat ve manevra güçleri ile ustalýkla daha güçlü ünitelerin korumasýna kaçmalarý da iþin cabasýydý.

Mekikler, destroyerlere karþý etkili görünmelerine raðmen daha bir tek destroyer düþürülememiþti. Çok sakatlanmalarýna karþýn bu uçan gemileri indirmek hiç de kolay deðildi. Ve drednotlar ise neredeyse ölümsüzdü. Çok az silah göreceli zayýf kalkanýnýn altýna iþliyordu ve canlý zýrhý ise çok hýzlý iyileþiyordu. Drednotlarýn ikisi mekikleri ve kalkanlý gemileri yýpratýp tutuyordu. Savaþ hiç iyiye gitmiyordu..

Akdeniz üzerindeki UFOR filosuna yakýn hava üslerinden uçaklar desteðe yaðýyordu olanca hýzlarý ile.. Semada koca bir kavga cereyan ediyordu.
“Albay ne diyorsun?” diye sordu General. Aklýnda düþünceler birbirini kovalýyordu. Lanet olasýca bir risk almýþtýlar ve en kötü ihtimal üzerlerine patlamýþtý. Filonun yarýsýna yakýný ya yok olmuþ ya da bütün savaþ gücünü yitirmiþti. Kalan yarýsý da süratle zayýflýyordu. Buna karþýlýk düþman gücünde durum buna mukayese ile çok iyi seviyedeydi.
Albay tam bir saha adamýydý ve bu özelliði bazen taktik masasýnda komutanlarýnýn ufkunu geniþletiyordu.
Albay Woo lafýný esirgemeden alev alev konuþtu.
“Biz kanadýk, onu da kanatalým! Deniz birliklerine süratle geri çekilme emri verirken bütün kuvvetlerin mümkün olan en güçlü saldýrýlarý ile Korvetlere yoðunlaþmasýný öneriyorum. Bizi izleyecekse zaten kaçamayýz, her durumda bakalým ne kadar dayanacak hasar almaya.”

Albay’ýn düþüncesi General’in aklýnda bir ýþýk yakmýþtý gerçekten. Düþmanýn büyük ikmal hatlarý kesilmiþ ve kaynak üsleri yok edilmiþti. Bakalým bu saldýrýyý sonuna kadar götürmeye kararlý mýydý, yoksa belli bir derece kayýp verirse çekilmeyi düþünecek miydi? Yýpranmayý ne derece göze alabilecekti?

“Yüzer birliklerin tamamýna çekilme ateþi emri verin. Socrates’in Kýlýcý’na bütün çarpýþan birlikler için öncelikli hedef sýralamasý verin. Optimum saldýrý dizimi istiyorum. Yoðunlaþmýþ tek ateþ. Hedef düþman korvetleri.”

Socrates’in Kýlýcý, Merkezdeki Ana Hedef Seçim ve Saldýrý Koordinasyon Bilgisayarý’nýn adýydý. Sistem savaþ alanýndaki düþman hedefleri tanýmlayýp sýnýflandýrarak kendisine verilen öncelik kriterlerine göre sahadaki birliklere en uygun öncelikli hedefleri paylaþtýrýyordu. Hýzlý bir saldýrý planlanmasý aþamasýnda destek görevini baþarý ile yapan sistemin faydasý operasyonlarda çok hissediliyordu. Bir saniye bile önemliydi savaþ alanýnda.

Daha ilk birkaç dakika içinde bu tek hedefe yoðunlaþmýþ ateþ ile Kovan Korvetlerinden on tanesi süratle patlatýlmýþtý ve bir beþ tanesi daha aðýr yaralarý ile Akdeniz’in sularýna doðru düþmeye baþlamýþtý.
UFOR gemileri þu anda geri dönmüþ olanca hýzlarý ile daðýnýk guruplar biçimde uzaklaþýyordu. Kovan filosu izlemedeydi hala.
Korvetlerin destroyerlere ve drednotlara doðru gerilediðini görebiliyordu Socrates. Kendi mekiklerinin ve gemilerinin neredeyse bütün kalkanlarýný yitirdiðini de görüyordu.
“Kýlýç’a yeni hedef bildirin. Tek bir destroyere yoðunlaþmýþ ateþ. Kalan her þeyleri ile vurmalarýný ve destroyerlere vurmalarýný emrediyorum.”
General bu noktada aklýný ve taktisyenliðini deðil kalbini ve ruhunu ortaya koyuyordu. Açýkça bir kýrýlma noktasýndaydýlar ve bunu deðiþtirmek için ne gerekiyorsa yapmak zorundaydýlar.
Savaþ Harekat Merkezindeki herkes yeni emirlerin çýlgýnlýðýný ve iþe yarayýp yaramayacaðýný düþünüyordu. Çok zor ve cüretkar kararlardý bunlar. Hiç kimse o koltukta oturmayý istemezdi doðrusu.

Mekiklerin ve gemilerin plazma atýcýlarý ilk destroyerin derisini deþerken taze uçaklarýn cephaneleri de destroyerleri vuruyordu.
“Ýspanyol Dansçýsý konuþuyor! Bu destroyerlerin tabanýnýn daha yumuþak olduðuna yemin edebilirim! Altlarýnda, tam merkezdeki þu nokta..” diyerek AVÝ aracýlýðý ile bir bilgiyi karargaha geçiyordu Ýspanyol filo lideri.
Gerçekten de destroyerlerin en zayýf noktasý uçucu yuvalarý olan hangar güvertesiydi. Burada delinen zýrhýn içine giren atýþlar doðrudan destroyerin özüne vuruyordu.
“Kýlýç’a veri giriþi yapýn! Deneyeceðiz!”

Böceðin bu noktadaki zýrhý çok zayýftý. Yoðunlaþmýþ bir kýyamet saldýrýsýný en zayýf noktasýndan yemeye hiçbiri hazýr olmayan destroyerlerden ikisi süratle havada ikiye bölünmüþ-yarýlmýþtý! Patlamalarla yanarak ve daðýlarak Akdeniz’e düþmeye baþlamýþtýlar ve bir üçüncü süratle ayný yolu izliyordu.

Beþinci destroyerin vurulmasýný Kovanýn taktik deðiþimine taktik deðiþikliði ile cevap vermek izlemiþ ve üç korvet daha indirilmiþti. Kovan drednotlarýný öne çýkarmak isterken korvetler kýsa süre açýða çýkmýþ ve Kýlýç süratle bu açýðý görüp Filoya bildirmiþti. Bu noktada savaþýn yönü deðiþmiþti!

“Kovan çekiliyor! Tekrar ediyorum! Kovan süratle çekiliyor! Baþlýlýðýný Sahra’ya çevirdi ve Süratle uzaklaþýyor!”

Harekat merkezinde kýsa bir sevinç patlamasý yaþansa da General’in sesi bunu gerçekten çok büyümeden bitirmiþti. Kutlama için çok erkendi ve durumun kutlanacak yaný da yoktu hani. Sadece þimdilik paçayý sýyýrmýþtýlar ve Kraliçelerin de canýnýn yandýðýný öðrenmiþtiler.
“Operasyon birlikleri bölgede savunma formasyonu alýn! Ýzleme olmayacak! Formasyona girin ve ikinci emri bekleyin. Bütün birliklerden zayiat ve hasar raporlarýný süratle bekliyorum. Kýrmýzý alarm durumu sürecek. Kovan’ý gözlemleyin. Gittiðinden emin olun. %80 ve daha yüksek savaþ gücüne sahip bütün mekikleri en kýsa sürede þarj edip yeniden silahlandýrýn. Havada tutun. Diðerlerinin onarýmý her þeyden önceliklidir..” sonra emir subayýna döndü ve sadece onun duyacaðý sesle konuþtu, “..Bana Baþkanla acil toplantý ayarlayýn, Konsey’le süratle görüþmeliyim.”

Bu muharebenin bedeli iki taraf için de aðýr olmuþtu. Akdeniz filosu Sahra operasyonuna destek verecek çok güçlü bir silahtý ve savaþabilecek gücü %25’i zor bela yakalýyordu. Yarýsý yok edilmiþ ve bir çeyreði de savaþamayacak-kendi baþýna hareket bile edemeyecek kadar sakatlanmýþtý. Filonun her on uçaðýndan sekizi vurulmuþtu ve destek üslerinden akan uçaklar olmasa onlarýn da yok edilmesi iþten deðildi. Destek uçaklarýnýn bile neredeyse %40’ý düþürülmüþtü. Toplam pilot kaybý ölü ve kaybolmuþlarla beraber %80 idi.
Dünya filosundaki toplam 55 mekikten geriye 50 mekik kalmýþtý. Bir Rus ve iki Çin mekiði yanýnda bir Ýsrail ve bir Ýngiliz mekiði bu savaþta vurulmuþ ve düþmüþtü. Çin mekiklerinden birisi bir drednota çakýlarak onun savaþ gücünü oldukça azaltmayý baþarmýþtý. Sýký bir hamleyle elveda demiþti pilot.
Diðer mekiklerin nereyse tamamý kavganýn son dakikasýnda kalkanlarýný yitirmiþ ama ustaca geri çekilerek bunu çokça gizlemeyi ve kýsmen þarj olmayý baþarmýþtý. Düþman eðer mekiklerin tamamen tükendiðini fark etseydi bugün savaþýn sonu çok daha baþka olabilirdi..

Kovan’ýn hava harekatýný kara harekatý izliyordu. Birkaç saat sonra Kovan birlikleri çölde ve çöl kýyýsýnda yerleþmiþ UFOR harekat üslerine kara saldýrýsý ve zayýf hava akýnlarý düzenlemeye baþlamýþtý. Görülen o ki Kovan da hava gücünde sorunlar yaþýyordu ama üs savunmasý ve silahlarý hala çok iyiydi ve kara ordusu da cehennem gibi kalabalýk ve de korkutucuydu.

“..Buna, bu þartlarda bile onay alabileceðimizi sanmýyorum General,” diye konuþtu Romano. Sör Arthur ve Michael yanýnda Sör Arthur’un davet ettiði yakýnlardaki on beþ ülke temsilcisi de toplantýdaydý. Asýl Konsey toplantýsý öncesi gayri resmi bir ön görüþmeydi bu. Ama bütün siyasetçilerin bildiði bir gerçek varsa o da asýl kararlarýn böyle gayri resmi ve alakasýz alanlarda, ayaküstü konuþmalarda baðlanýp, sonra resmi toplantýlarda sadece resmiyete döküldüðüydü. Siyaset ince bir oyundu ve sadece sahada deðil her nefes alýþta oynanýrdý. Her hamlenin bir bedeli ve bir sonucu vardý.
“Katýlýyorum,” diyerek fikrini söyledi Avustralya Savunma Bakaný. “Ülkemiz topraklarýndaki düþmana atýlan nükleer silahlarýn gerekliliði konusunda gönülsüzce de olsa hemfikirdik. Þartlarý anlýyorduk. Fakat þimdi Sahra’da da bunlarý kullanmak konusunda bizim onayýmýzý alamazsýnýz,” derken Bakanýn yüzü cidden karalýydý ve Sör Arthur’un manevralarýnýn bile etki edemeyeceði zamanlar ve olaylar vardý.
“Bedeli pek çok insanýn kanýyla ödenecek olsa bile insan ýrkýnýn gelecek nesillerini uzun yýllar etkileyecek bu hareketi desteklemeyeceðim. Benim oðullarýmdan biri batan gemilerden birindeydi ve büyük ihtimalle onu kaybettim. Kýzým da bir pilot ve Akdeniz’deki Malta üssünde görev yapýyor. Sahra operasyonundaki indirme uçaklarýndan birini kullanýyor. Onlarý canýmdan çok sevsem de torunlarýmýn ve onlarýn torunlarýnýn geleceðini de düþünmek zorundayým,” diye konuþan adam yürekten konuþuyordu. Ýngiliz Hükümetinin temsilcisi Lord Sinclair idi.
General bunu tahmin ediyordu açýkçasý. Ýlk onayý alabilmesi bile onu þaþýrtmýþtý. Þimdi sadece elindeki kartlarý daha iyi netleþtirmek istemiþti. Görülen o ki ikinci bir nükleer saldýrý ihtimali yoktu. Tanrý biliyor ya bu onu da rahatlatmýþtý. Bir kez daha dünya üzerinde nükleer silah kullanmayý istemiyordu. Tarihe, dünyayý nükleere boðan manyak asker olarak geçmeyi istemiyordu. Yüksek mevkilere gelen insanlarýn büyük bölümü kendilerini kaçýnýlmaz biçimde bütün insanlýða ve tarihe karþý sorumlu hissediyordu. “..Sanki hapþýrmalarýný bile tarih yargýlayacaktý..” Bu Sör Arthur’un bir vecizesiydi bu arada..

29 Haziran günü boyunca Kovan saldýrýsý kuzeyde, güneyde, doðuda, batýda her yöne yayýlýyordu. UFOR Karakol noktalarý böcek ana üs topçusundan esen salvolarla daðýlýp gerilere çekiliyordu. En güçlü dört üssün dayanabilmesinin tek nedeni reaktörler ve çok sayýda destekleyici güç hücresi ile etkinliði arttýrýlmýþ kalkanlarý olmasýydý. Küçük karakol noktalarýnýn kuvvetleri ilk altý saatin sonunda akan köpekcek, maran ve zýpkýncý dalgalarý karþýsýnda gerilemek zorunda kalmýþtý.
Öcüler tank ve topçu üniteler desteðinde vatozlarla beraber ilerliyordu ve çölde UFOR zýrhlý birlikleri ile sýký savaþa giriyordu. Kovan, yeni oyuncaklarý ile de gövde gösterisi yapýyordu. Kum balinalarý toprakta bile gidebilen bir tür zýpkýncýydý. Balina gibi büyük ve zýpkýncýdan çok daha yavaþtý ama sinsice gezen karadaki bir köpekbalýðý düþüncesine beden oluyordu. Dehþet vericiydi. Ölümcül bir belaydý. Koþan bir insan hýzýndaki, spor balýklarýndan deðiþmiþ intihar bombacýsý; patlayan balýklar, daðýnýk formasyonlu sürüler halinde savaþ alanýnda cirit atýyordu. Çölde kýyamet kopuyordu.

Ýlk on saatin sonunda dört yanda da insan ordularý kontrollü biçimde çekiliyordu ama bu görüldüðü kadar kötü bir þey deðildi. Birlikler bu sýçramalý savaþta böcekten çok daha baþarýlýydý. Haftalardýr taktisyenlerin dikkatini çeken bu nokta gerçekti. Böcek karada, hareketli savaþ anlarýnda etkinlik kaybediyordu. Karada diþ ve pençeyi daha çok tercih eden böcek, hareket halinde bunlarý daha az kullanabiliyordu. Yine de hala çetin bir savaþtý ve iki tarafta da yüksek kayýplar vardý. UFOR hava kuvvetleri þimdilik bu kavgaya karýþmýyordu.

UFOR hava gücünün bu kavgaya karýþmamasý Konsey üyesi ülkelerin askeri saflarýnda kýsmen anlaþýlýyordu ama siviller anlamýyordu. Siviller askerin uçaklarla desteklenmesi için þimdiden Sör Arthur ve Michael aracýlýðý ile Romano’yu sýkýþtýrýyordu. Politikacýlar her ortamda muhalefet edecek bir þey buluyordu. Bununla beraber Romano ve yardýmcýlarý þimdilik bu sesleri güzellikle susturup yatýþtýrabiliyor ve General Collins’e zaman veriyordu.
Zaman General’in tek istediði þeydi. Sadece yirmi dört saat daha.. Bütün istediði buydu.

Kovan’ýn çöldeki ana üssü neredeyse on kilometre çapýndaydý ve bir insan metropolünü andýran sýký ve sistematik bir yapýlaþma gösteriyordu. Yüksek ve ince dikit kuleleriyle, geniþ ve çok katlý devasa blok yapýlanmalarýyla, kubbeler ve piramidimsi yapýlarýyla, yüzey ve yer altý üniteleri ile bu ana üs yaþayan bir canavar þehirdi. Yeþil yosundan yükselen canlý gökdelenler, kuleler, garip þekilli koca binalar ve silah platformlarý ile çok ürkütücüydü.
Bu üssü koruyan silah ve üniteler ilk kez görülenlerle birlikte en güçlü ve belalý savunmaydý. Plazma kuleleri topraktan fýþkýran uzun ve ince, konik lale baþlarýný anýmsatan þekilleri ile otuz metre uzunluktaydý. Bu silahlar yosun altýndaki organlarýndan gelen plazmayý yörüngeyi ve ayý bile vurabilecek güçte fýrlatabiliyor ya da uzun menzilli bir topçu gibi karaya saldýrabiliyordu. Yerde yayýlmýþ devasa bir papatyayý andýran büyük misil silolarý futbol stadyumu geniþliðindeydi. Radar gibi çalýþan yapraklarýnýn iþaretlediði hedefleri, petek yapýlý çiçek merkezinde gömülü, yüzlerce böcek füzesiyle vurabilirdi.

Ýstihbarat böcek ana üssünün çok derinlere kadar iþlediðini ve derinlerde devasa depolar aðýnýn bulunduðunu doðruluyordu. Ayrýca bazý bölgelerde yeni devasa kozalara dair yaþam izleri topraðýn çok altýndan bile kendini gösteriyordu. Böcek yüzeyde durmadan yeni öcü ve aðýr saldýrý üniteleri üretirken yeraltýnda gemi kozalarý ile gemi üretimine hýz veriyordu! Hareketin durmayacaðý belliydi.

Hareket durmuyordu! Hareket süratle ivme kazanýyordu.
Harekete geçiþinden yirmi dört saat sonra Kovan gemileri de sahneye tekrar çýkarken, saniye saniye üssü izleyen Socrates buna hazýr olabileceði kadar hazýrdý.

Uçaklar ve mekikler havalanmýþtý!

Kovan hava filosunun yönü batý üssüne dönüktü. Burada geri çekilen büyük bir kara gücü üssün içinde ya da civarýndaydý. En büyük guruplaþmayý burada gören Kovan buraya çok süratle yerden ve havadan akýyordu.
Üssün Kalkanýna aðýr silahlar þimdiden çok aðýr darbeler indiriyordu ve drednotlarýn ana silahlarýnýn vuruþu bir anda pek çok güç hücresini boþaltýyordu. Bu saldýrý çok sertti.
Mekiklerin olaya ilk dalýþý ile ilk dalga iki yüz uçaðýn kavgaya giriþi ayný anlara rastlamýþtý. Uçaklarýn ilk hedefi mekiklerinki ile aynýydý. Yerdeki üssün ana bataryalarý da Kýlýç tarafýndan bu uçucularýn hedeflerine yönlendirilmiþti. Korvetlere yaðan saldýrý çok aðýrdý. Bununla beraber Kovan’ýn da sürprizleri vardý. Ýlk dört Korvet süratle indirilirken drednotlarýn yeni uçucularý hangarlardan sürüler halinde fýrlýyordu.
Bunlar Kayanyýldýzlardý-Kometler. Kometler geliþmiþ avcý kuþlardý ve Grekul avcýlarýnýn disk dizayný ile çok benzeþen hem de vatozlarý andýran hatlarý vardý. Yeþilli ve grili yüzeyleri kraliçelerin dokusunu hatýrlatýr izler taþýyordu. Altlarýnda dalgalanan yeþil ýþýktan kýsa dokunaçlarý vardý.. Ve bu kometler uçan katillerdi.

Ýkinci ve üçüncü dalga uçaklar yakýn üslerden tam gaz gelmelerine karþýlýk havadaki ilk dalga uçaklarýn neredeyse tamamý onlar yetiþemeden bu kometlere yem olmuþtu. Komet teke tekte dünyanýn elindeki her avcý uçaðýndan açýkça iki üç kere üstündü.
“Bu pislikler havadayken korvetlere vurmaya devam edersek bütün kuþlarýmýzý kolayca ve süratle yiyecekler! Uçak guruplarýnýn hava savaþý için serbest býrakýlmasýný talep ediyorum! Bu destek gelene kadar kometleri tutmamýza yardým edecek Efendim! Yoksa hepimizi yicekler!”
General hava gurubu komutanlarýnýn hepsini tanýyordu ve bu önerinin tek yol olduðuna inanmýþtý. Uçaklarý bu kadar çabuk kaybetmeyi göze alamazdý!
“Uçaklar hedef seçiminde serbest! Mekikler, korvetler size kaldý. Yükünüz aðýr. Bastýrýn.”
“Anlaþýldý tamam!”
“Anlaþýldý Socrates.”

Savaþ karada bir cehennem halini almýþtý ve kara birliklerine kalkan içinden gelen ateþ desteði olmasa buradaki birliklerin silinip atýlmasý iþten deðildi. Dalgalar halinde gelen kovan saldýrýsý bitmek bilmiyordu.

Yerdeki kalkan artýk tükenme noktasýna gelmiþti ve son dakikalarýný yaþýyordu. Drednotlar ve destroyerler tüm güçleri ile üssün kalkanýna vuruyordu. Mekikler altý korveti daha indirmiþti ve tam bu anda kovan filosu yine süratle çekilmeye baþladý!
“Efendim Kovan filosu çekiliyor!”
“Efendim, Kovan ana üssünden çok sayýda kýsa süreli enerji parlamasý izi alýyoruz.. Efendim, bunlar plazma dikitleri ve hedefleri Batý Üssü W-47.”
“Lanet olsun. Üssün kalkaný ne durumda?”
“Bunu kaldýrabilirler mi bilmiyorum efendim..” diyen ses bilim subayýydý ve açýkçasý çok endiþeliydi. Hem de çok.
“Plazma roketlerinin tahmini varýþ süresi 35 saniye.. 30 saniye.. 20 saniye..”

W-47 üzerine geleni görüyordu ve yapacak fazla bir þeyi yoktu.
General Reid üssün sýðýnaðýndan civardaki yer birliklerine son emirlerini veriyordu.
“Kalkaný kaybettik! Aðýr topçu ateþi ile dövüleceðiz! Daðýlýn! Daðýlýn! Daðýlýn!”

Hava filosu üssün kalkanýný indirmek için buradaydý. Drednotlar üssün güç düzeyini çok dikkatli izlemiþ ve artýk tükenme noktasýnda olduðuna kanaat getirince geri çekilip iþi topçuya býrakmýþtý. Topçu ve kara saldýrýsý W-47’nin üzerine çöküyordu.

W-47’de iki bin personel ve kalkan içinde görevli batarya ve zýrhlýlarda da bir on bin kiþi vardý. Buna diðer karakollardan çekilmiþ-sýðýnmýþ askerler dahil deðildi. Çevrede pozisyon alan birlikler süratle yeni mevzilere konumlanmak üzere çekilirken kalkan içindeki mekanize piyadeler ve araçlar süratle yaklaþan topçu ateþinden kaçma çabasýndaydý.

Ufukta mýzraklarýn ýþýltýsý görüldü. Git gide büyüdü süratle yaklaþan mor mýzraklar. Öyle güzeldiler ki.. Gökyüzünde ýþýktan bir sel gibi, bir yaðmur gibi akýyordular.. Iþýktan kuyruklarý ile zarif ateþ böcekleri gibiydiler. Sadece ölümdüler burada.
Kalkan sadece ilk on atýþý tutabildi sonra durmaksýzýn devam eden bu ölüm yaðmuru ile üs ve elli kilometre çaptaki çemberin içindeki birlikler acýmasýzca dövüldüler. Hayatta kalanlarýn üzerine topçularý ile koordineli çalýþan Kovan yer birlikleri çöktü ve Batý cephesi tamamen kaybedildi. Bu cepheden sað kurtulanlar mevcut gücün %10’u bile deðildi. Ýki yüz elli bin ölü ve kayýp ilk raporlarda onaylanmýþtý.

On altý saat sonra Kovan bu defa güneye doðru dönmüþtü ve ayný planla hareket ediyordu. Burada bir sürprizi daha vardý böceðin.
Korvetler..
Batý cephesindeki son savaþtan sonra Kovan filosunda 2 drednot, 8 destroyer ve 6 korvet ünitesi kaldýðý hesaplanýrken son dört saat içinde 20 koza yarýlmýþ ve 20 korvet ünite bu filoya katýlmýþtý. Aþaðýda hala 5 destroyer kozasý ve 1 drednot kozasý vardý fakat bunlarýn yaþam izi henüz çok erken safhalarda olduklarýný onaylýyordu. Rapor’daki eski bilgiler ve buradaki veriler ýþýðýnda bunlarýn filoya katýlýmý en erken iki hafta içinde olacaktý.

Bu veriler ve son durumu deðerlendiren General ile Baþkan çok asýk suratlýydý. Albay Woo öfkeliydi. Michael ve Sir Arthur ise sadece dinlemedeydi.
“Nefret ederek söylemek zorundayým ki iþler sonunda iyiye gidiyor.”
Sör Arthur ve Romano þaþkýnlýkla. General’e baktýlar. Daha birkaç saat önce cephede çeyrek milyon asker ölmüþtü ve þimdi güney üssüne yönelen kara saldýrýsý yakýnda burada batýdaki sahneyi bir daha yaþayacaklarýný gösteriyordu. Birlikler þimdiden süratle çekiliyordu.
Geniþ bir alana yayýlarak ve öncekinden çok daha küçük guruplar halindeydi bu çekilme. Bu defa uçaklarýn desteði ile Kovan kara ordusu yavaþlatýlarak oluyordu bu. Belki de batý cephesi kadar kanlý olmayacaktý savaþ ama hala güneydeki üste de kanlý bir kavga bekleniyordu.
“Tam olarak ne kast ettiðini öðrenebilir miyim Collins? Benim buradan iþler öyle görünmüyor..”diye kederle, sitemle konuþtu Elmo Romano.
“Önceden söylemek erken bir ümit verecek ve bana çektirdiði gibi size de daha çok azap çektirecekti. Bu yüzden bir iki þeyi askeri kanat ve KGT sýnýrlarý içinde tutarak sakladým. Ama þimdi sahneye çýkmalarýna az kaldý ve Kovanýn bu manevrasý bize gereken zamaný saðladý..” diye anlatýyordu Collins. Sör Arthur araya çok nadir patlamalarýndan biriyle girdi.
“Hadi söyle þunu Tanrý Aþkýna!”
Collins gergince aðzýndan baklayý çýkardý;
“Nuh; Ay üssü, tersanelerinden 10 yeni nesil savaþ mekiði bir kaç saat içinde ilk görev uçuþlarýna hazýr olacak. Þu anda son testleri yapýlýyor ve silahlarý yükleniyor.”
“Bu iyi haber!” diye ruhu aydýnlanmýþça güldü Romano. Ýþte bu iyi haberdi. Ýçi içine sýðmýyordu ki hemen neþesini söndürdü Arthur..
“Sadece 10 tane mi? Beni yanlýþ anlama General ama elimizde elli mekik var ve onlarý atmýþa çýkarmak þu son durumda ne kadar fayda saðlar emin deðilim.”
Sör Arthur sözlerinde haksýz sayýlmazdý ama gözden kaçýrdýðý bir nokta vardý.. General de bunu iþaret etti.
“Þu anda elimizdeki mekiklerin hepsi modifiye edilmiþ, kalkanlý ve Tritonlar ile, güçlü füzelerle donatýlmýþ mekikler. En güçlü mekiklerimiz Amerikan mekikleri. Ve bunlarýn sonuncusu; en güçlüleri olan 2 Nisan günü kýzaða konmuþ bir mekik, öncekiler gibi Kafatutan sýnýfý. Bu sözünü ettim 10 yeni mekik ise 4 Mayýs günü kýzaða konan yeni nesil mekikler. Yeni nesil ifadesine dikkat çekmek istiyorum. Bunlar Çekirge sýnýfý gemiler ve iki sýnýfý karþýlaþtýrmak gerekirse bu ilk bisiklet ile günümüz motosikletini karþýlaþtýrmak gibi. Grekul dostlarýmýz Ay savaþlarý esnasýnda taleplerimizi kabul ederek teknoloji transferini hýzlandýrdýlar. Bunun etkilerini önümüzdeki haftalarda göreceðiz,” diye konuþtu Collins.
“Görsek iyi olur Collins.. Çok iyi olur,” diyerek koca bir yudum viski çekti Arthur.

Kovan filosu saldýrýya geçtiðinde 2 drednot, 8 destroyer ve 26 korvet vardý bu filoda. Güney üssünün üzerine çöken filo ve kara ordusu yeni bir katliama hazýrlanýyordu.
Sonra birden 60 mekik bu kýyametin içine dalýþa geçti ve iþler süratle tersine döndü!

Collins yeni nesil mekiklerin gücü konusunda çok haklýydý. Bu 10 mekik tek baþýna korvetleri çerez gibi yiyordu. Daha ilk birkaç dakika dolmadan 15 korvet yere dökülmüþ ya da dökülüyordu. Kovan için söylenebilecek pek çok þey vardý ve onlardan birisi de kritik anlarda çok hýzlý kararlar verebildiðiydi. Burada Kovan süratle geri çekiliyordu! Hiç vakit kaybetmeden, olanca hýzýyla dönüyor ve arkasýna bakmadan kendi üs bölgesinin güvenli hava sahasýna doðru kaçýyordu.

Mekiklerin takibi birkaç dakika daha sürerken iki korvet daha vurulmuþtu fakat sonrasýnda yerden çok sert bir savunma ateþiyle karþýlaþan mekikler takibi býrakmak zorunda kalmýþtý.

Mekikler Kovan kara ordusunun üzerine kapanmakta hiç vakit kaybetmemiþti. 60 mekik olanca güçleriyle bu canavar ordusuna ölüm yaðdýrýyordu. Füzeler ve roketleri bombalar ve plazma saldýrýlarý izliyordu. Bir gün önce yapýlan katliamýn intikamý alýnýyordu burada.
Kovan ordusu hýzla geri çekilmeyi denemiþti bir noktadan sonra fakat ne mekiklerin, ne uçaklarýn ne de kara kuvvetlerinin takibi býrakmaya niyeti yoktu! Kovan ordusunun bu kolundan geriye dönebilen olmadý.

Zafer sarhoþu deðildi General. Ýþlerin iyiye gitmekte olduðuna inanýyordu ama savaþ bitmemiþti. Öngörüsü kuvvetli bir kiþi olan Collins bu savaþýn bu kadar çabuk bitmeyeceðinin farkýndaydý.

Sonraki günler boyunca mekik guruplarý durmaksýzýn ana koloninin çevresinde kalýn bir koruma çemberi kurmuþ savunma kolonilerine akýnlarýný durdurmadý. Bu saldýrýlar yer savunmasýndan karþýlýk görse de çok zayýf komet direniþi ilk birkaç akýndan sonra tamamen ortadan kalkmýþtý. Koloninin merkezinde yeni savunma yapýlarý kozalarýn içinde geliþiyordu.
Böcek savunmasýný güçlendiriyordu. Kabuðuna çekilmiþ ve dikenlerini çýkarmýþtý.

Bir hafta süren bu akýnlarýn sonunda yeni kara birlikleri batý cephesini yeniden kurmuþ ve yeni bir seyyar üs bölgesi oturtulmuþtu buraya. Kalkan çalýþýyordu ve buradaki topçular diðer üç cephede olduðu gibi en yakýn Kovan üslerini durmadan top ateþinde tutuyordu.

Kovan bütün bu akýnlar ve top ateþi ile kýþkýrtýlmaya çalýþýlsa da ininden dýþarýya çýkmýyordu. General onun zaman kazanmaya çalýþtýðýný düþünüyordu. Elinde geniþ bir istihbarat aðýndan akan yüklü bilgi bulunan general için bu çöldeki kavga artýk bitmiþ sayýlýrdý. Kovan umutsuzca bazý giriþimlerde(!) bulunmayý bile denemiþti. Çok alýþýlmadýk biçimde bir Elçi ünitesi ile gizlice Birleþmiþ Milletlere ulaþmýþ ve Elçi, Baþkan ile konuþmuþtu.
O toplantýda hazýr bulunan Collins, Kovan’ýn öne sürdüðü iddialarýn sadece akýl bulandýrmaya yönelik olduðuna inananlarýn aksine bunlarda gerçeklik payý olabileceðini de düþünüyordu. Albay Woo da bu konuda çok rahatsýzdý doðrusu. Ve en çok da Albay’ýn bundan rahatsýz olmasý General’i rahatsýz ediyordu. Albay’ýn burnu çok iyi koku alýrdý ve onu tanýdýðý uzun yýllardan bu yana bir kez olsun yanýlmamýþtý.

Collins bu iddialarýn aslý olsun ya da olmasýn bazý þeylerin deðiþmeyeceðini iyi biliyordu. Kovan hala düþmandý ve onlarý yok etmek istiyordu. Kovan bunu zaten saklamamýþtý. Ýnsanlýðýn, Kovan gen arþivine dahil olmuþ diðer ýrklar gibi yok olmasýný istiyordu. Tek olmak istiyordu. Ve Collins buna izin vermeyecekti.
Kovan’ýn ikincil üslerinin büyük bölümü de üstün çabalar ile büyük ölçüde temizlenmiþti ve yeni sýçramaya çalýþan bütün tohumlar izlenip süratle imha ediliyordu. Gizlenmiþ ikmal ve spor kolonileri, küçük kaynak kolonileri hep býkmadan usanmadan taranýyor, bulunuyor ve yok ediliyordu. Kovan’ýn dünya üzerindeki tek büyük üssü Sahra kalmýþtý. Burasý bitince Kovan genel manada dünyadan silinmiþ olacaktý! Bu Kovan’ýn yeryüzünde sonu olacaktý.

UFOR kara saldýrýsý yürüyüþe geçmiþti artýk! Zýrhlý piyadeler ve zýrhlý araçlar daha geriden gelen, daha zayýf savunmalý destek ateþi birliklerinin önünde kalkan olmuþ savaþarak yolu açýyordu. Askerler önlerine gelen üsleri yok ederek sistematik biçimde ilerliyordu. Kara çemberi uçaklarýn, topçularýn ve helikopterlerin desteðinde daralýyordu.

Bu ilerleme esnasýnda bazen yerden tuzak biçiminde yükselen beyin kontrol dikitleri ile karþýlaþýlýyordu. Çevredeki spor bulutlarýnýn yükseltici etkisi ile daha tehlikeli olan bu dikitler yer yer ciddi sorunlar çýkarýyordu. Dikitlerin etkisini kýran jeneratörlere sahip tank ve zýrhlara raðmen bazen bir þeyler ters gidiyordu. Birileri çok uzaklaþýyor ya da dikite çok yakýn kalýyordu.. Ýnsanýn insana ateþ açtýðý kýsa süreli çatýþmalar bazen çok kanlý oluyordu. Dikit yok edilene kadar zihni kontrol edilen askerler silah arkadaþlarýna ölüm saçýyordu.
Bu sýrada kovan merkezinden devasa ölçülerde yoðun spor bulutlarý koca bir daireyi büyütmeye baþlamýþtý. Koca bir fýrtýna bulutu gibi, koca bir þeffaf sarý sis gibi; usulca dans eden sarý bir kar fýrtýnasý gibi yayýlan bu spor atmosferi normal solunumu imkansýz kýlýyor ve bayýlttýðý insaný birkaç dakika içinde çalýnan insana dönüþtürüyordu. Eðer yakýnda bir dikit varsa, bu, birkaç saniyede güçlü bir þokla gerçekleþen bir mutasyon oluyordu..
Yayýlan bu “bölge” yüzünden kara ilerleyiþi sürati birkaç saat sonra durma noktasýna gelmiþti ve korunmasýz birlikler süratle çekiliyordu!

Zýpkýncýlar ve kum balinalarý da burada sahneye çýkýyordu ve vur kaç saldýrýlarý ile ciddi kayba neden oluyordu.
Collins kazanacaðýný biliyordu ama kimseye kolay olacak diye söz vermemiþti.

6 Temmuzda spor bulutlarý ile duran ilerlemeye raðmen mekik ve uçak saldýrýlarý sürmüþtü ve dýþtaki savunma üslerine büyük zararlar verilmiþti. Artýk Kovandan gelen savunma ateþi fark edilir ölçüde zayýflamýþtý. Hala çok güçlüydü ama zayýfladýðý hissediliyordu. Yeni savunma yýðmasýna raðmen hýzý kayýplarýný örtemiyordu. Kovan yeniliyordu.

16 Temmuz günü Amerikan tasarýmý F3000’lerden ilk 30 tanesi testleri bitmiþ halde ilk muharebe uçuþlarýný yapýyordu. Bunlar tek kiþilik avcýlardý ve uzayda savaþabilen kometlere cevap olarak UFOR saflarýndaydý. Grekul avcýlarýnýn uçan daire dizayný ile delta kanat arasýnda sýkýþmýþ silueti yumuþak hatlara sahipti. Hem uçaða hem uçan daireye benziyordu. Uçmak için kanada ihtiyacý yoktu çünkü anti-yerçekimi motorlarý ve iticileri vardý. Üçgenimsi kanat-gövdesi silah yükünü ve motorlarýný barýndýran bir dizayndý sadece. Bir de þýk görünüyordu.

F3000’lerin ve mekiklerin sortileri hýzlanýrken, merkeze yaklaþtýkça spor bulutunun içinden dalgalar halinde kometler ve böcek füzeleri akmaya baþlamýþtý. Plazma atýþlarý da durmuyordu. Kara ordusunun desteði çok uzak kaldýðý için þu durumda Kovan avantajlý kalýyordu.. Bir iki gün içinde UFOR saldýrýsý yavaþlamak zorunda kaldý. Kara ordusunun atmosferik savaþ kabiliyetlerini geliþtirecek yeni bir üniforma-zýrh hazýrlanana kadar iþler yavaþlatýlýyordu.

Kovan’ýn filosuna katýlan yeni ünitelerin savaþý nasýl etkileyeceði görüþülürken Collins bunlara karþý hazýrlýksýz olmadýklarý konusunda Romano’ya teminat vermiþti. Sahra’yý kuþatmýþ dört ana üs bölgesi de sadece kalkan deðil, silah gücü olarak da bunlarla karþýlaþmaya hazýrdý. Bu defa Kovan baþýný çýkardýðýnda ezilecekti. Yeni silah, aðýr partikül topu; THOR-3 idi. Iþýk hýzýna yakýn süratte hýzlandýrýlan atomik partiküllerin bir ýþýn halinde vuruþu çok güçlüydü. Büyük boyutta bir silah olan aðýr partikül topu çok enerji emiyordu ve yavaþ þarj oluyordu belki ama genelde ikinci vuruþu yapmasý gerekmeyecek bir silahtý.

Kovan’ýn aklýndan geçeni bilmek mümkün deðildi elbette ama Woo’nun tahmini Kovan’ýn onlarý beklediði idi. Böcek dýþarýda sopa yiyeceðini biliyordu. Burada iþinin bittiðini de biliyordu ve son maçý kendi sahasýnda oynayarak saha avantajýyla hatýrlanacak bir çýkýþ yapmayý umuyordu. Kovan verebileceði en büyük hasarý vererek ölmeyi planlýyor gibiydi.

Yaklaþýk bir ay boyunca bu kuþatma sürerken sinirler geriliyor ve hem siviller hem de askerler sabýrsýzlanýyordu. Sör Arthur ve Romano’nun pozisyonu zayýflýyordu. Michael’ýn karizmasý bile kulislerde etkisini yitiriyordu ki bu en kötü haberdi. Buna raðmen General ve Albay baskýlara karþý dik duruyordu. Ýkisi de Batý cephesinde yaþanan bozgunu iyi hatýrlýyordu ve ölen askerleri unutmamýþtý. Collins son kozunun hazýr olmasýný bekliyordu. Ve o bir iki gün içinde hazýr olacaktý.

17 Aðustos’ta General Collins bizzat Sahra’ya gitmiþti. Kara kuvvetlerinin yeni atmosferik hafif piyade zýrhýyla; LIAM-2 ile son üç gündür yaptýðý eðitimleri yerinde denetliyordu. Bu yeni zýrh NBC korumasý ile tam bir atmosfer geçirmezliði ve yüksek balistik koruma saðlýyordu. Bio zýrh ya da Ares kadar koruyucu deðildi ama çok daha ucuz ve çok daha pratikti. Komando takýmlarý da bu zýrhýn modifiyeli modelini Ares’ten daha çok seviyordu. Hareketi kýsýtlamayan hafif ve dayanýklý yapýsý çok etkileyiciydi. Bu zýrh zamana ve kullanýma göre yapýlacak modifikasyonlar ile uzun yýllar dünya ordularýnýn en temel üniformasý olacaktý ve çok hayat kurtaracaktý.
General gördüklerinden tatmin olmuþtu ve ordulara nihai saldýrý için planlarý açýklýyordu. Sahra’da son tango baþlýyordu.

Amerikan Baþkanýnýn Birleþmiþ Milletler toplantýsýnda paylaþtýðý yaklaþýk 3000 gigabaytlýk veri bankasý içinde Uzay Teknolojileri ve Gemi Tasarýmlarý baþlýðý altýndaki bilgiler inanýlmazdý. Rusya Baþbakaný o günün akþamý önüne bu dosya konduðunda ilk kez Kovan Savaþlarýnýn ciddiyetini Amerikan Baþkanýnýn hissettiði þekilde hissetmiþti. Bu bilgileri paylaþma noktasýna gelmek demek ölümün nefesini ensende hissetmek demekti. Baþka þartlarda paylaþýlacak bir þey deðildi bu.
Amerika bir uzay gemisi tasarýmý üzerinde çalýþýyordu ve bu tasarýmýn yanýnda mekikler bebek gibi kalacaktý. Tasarým 10 Nisan günü Grekullar’dan gelen yeni bilgi akýþý ile güncellenmiþti ve Ay’ýn arka yüzündeki bir robot tersanede inþasý son sürat sürüyordu.
Bu, Mayýs ayýnýn baþýndaki durumdu. Aðustos’un 18’inde ilk Dünya uzaygemisi Unity(Birlik), tüm testleri tamamlanmýþ ve silahlanmýþ halde savaþa hazýrdý.
Amerikalýlar kim ne derse desin bir þeyi iyi biliyordu. Bir þeylere iyi isim bulmayý. Küresel Güvenlik Konseyi Uzay Komutanlýðý emrindeki, Yükselengüneþ sýnýfý ilk uzay gemisine, dünyanýn birleþmesi adýna Birlik adýný vermiþti Amerikan Baþkaný. Fiyakalý bir isim diye düþünmüþtü General Collins.
General, komutasýnda 650 metre boyunda dünyanýn ilk destroyeri bulunan her komutan gibi mutluydu, heyecanlýydý. Kovan’ýn kýçýna tekmeyi atmak için sabýrsýzlanýyordu.
Unity; R100 manyetik toplarý, Karabela füzeleri, Ateþfýrtýnasý ve Solex (solarexplotion) bombalarý, Zeus-2 plazma atýcýlarý, LC5 savunma lazer toplarý ve THOR-6 partikül toplarý ile donatýlmýþ ilk dünya destroyeriydi. 120 mürettebatý ve 500 kiþilik savaþ indirme kapasitesi vardý. Atmosfer içinde savaþabilecek kapasitesi olsa da uzaygemisi olmasý için tasarlanmýþtý. Zýrhý dünyaya vuran meteordan elde edilen yeni bir metal olan silfel ile kaplýydý. Kalkanlarýný, anti-yerçekimi motorlarýný ve enerji silahlarýný Grekul teknolojisi ürünü Nova çekirdeklerinden elde edilen güç besliyordu. Ýki koca hangarý þu anda yarým kapasite ile 30 adet F3000 Kaplan’a ev sahipliði yapýyordu.

Albay Maria Vasquez, kendisi gibi güzel bir haným olan gemisinin kaptan koltuðunda otururken heyecanlýydý. Daha önce de savaþ gemilerine baþarý ile komuta etmiþti ve gerek çatýþmalarda gerekse eðitimlerde adý hep bütün rakiplerinin üzerinde yazýlmýþtý. Sicilini ilk okuduðu anda General Collins de bu geminin komutasýný ona vermesi için Baþkan’a görüþ bildirmiþti. Maria, ona duyulan güvenden haberdardý ve bunu boþa çýkarmayacaktý. Lakin ilk uzaygemisinin kaptaný olarak bu koltukta oturmak hala baþ döndürücüydü!
Albay Vasquez önündeki mavi küreyi izlerken az sonra Unity ile gireceði ilk kavgayý düþünüyordu. Testler, simülasyonlar bir yere kadardý.. Sýcak çatýþma baþkaydý! Gelsindi bakalým.

Kovan filosundan geriye kalanlar 3 drednot, 13 destroyer ve 9 korvet üniteydi. Bunlar Ana üssün çevresinde eliptik bir rotada salýna salýna dönüyordu. Saldýrý emri geldiðinde Kýlýç’ýn gösterdiði hedefine vurmaya çoktan hazýrdý Unity!

Unity, düþmanýn yörüngeye vuruþ kabiliyeti olan silahlarýný biliyordu ve saldýrý izni verilene kadar bu silahlarýn vuruþ açýsý dýþýnda kalmaya özen göstermiþti. Ama þimdi izin verilmiþti ve saldýrý baþlýyordu.
Unity’nin motorlarý çok güçlüydü ve mürettebatý da çok becerikliydi. Gemiye çok kýsa süren test süreci içinde süratle hakim olmuþtular. Þimdi bunun meyveleri ortaya dökülüyordu. Süratli bir sýçrama ile bir iki saniye içinde önceden planlanan saldýrý noktasýna oturmuþ ve pozisyon alýyordu.
Kalkanlar açýktý ve bomba kapaklarý ile beraber füze silolarýnýn kapaklarý süratle açýlýyordu. Geminin ana silahlarý olan pruvadaki iki adet Thor-6 partikül topu hedeflerine kilitlenmiþti. Mahmuz misali tam önde yerleþtirilmiþ silahlarýn kapaklarý açýktý ve þarjlarý yüklüydü.
Kýlýç’ýn hedef seçimleri doðrultusunda, gemi pruva ateþi için uygun açýyý yakaladýðýnda ateþ açtý. Bembeyaz, parlak bir ýþýk Unity’nin pruvasýndan þimþek gibi dünyaya çaktý, atmosferi delip drednota ulaþtý..
Önce birinci top ilk drednotu vurdu ve onu yarýp geçti. Drednot ikiye bölünüp patladý!
Sonra birkaç saniye içinde ikinci top ikinci hedefe ateþ etti ve ikinci drednot deþildi-yarýlýp patladý!
Unity üçüncü drednot için ayný anda saldýrýya geçmiþti!
Thor-6 silahlarýnýn yeni atýþlar öncesinde yaklaþýk yirmi saniyelik bir þarj süresi vardý ve bu arada R100 manyetik toplarý ile Zeus-2 plazma atýcýlarý saldýrýyordu.
Bu silahlarýn menzili uzayda çok geniþti ve etkileri de daha fazlaydý fakat atmosfer içinde etkili menzilleri önemli oranda düþüyordu. Yine de aðýr salvonun vuruþu çok sýkýydý. Sancak ve iskele pruvalarda bulunan birer R100 bataryasýnda dörder atýþ yolu vardý ve bu fýrlatýcýlardan atýlan 1 metre çapýndaki güdümlü top mermileri kýyamet gibi vuruyordu.
Geminin sýrtýndaki 6 bataryadan oluþan Zeus silahlarý ise yok edici plazma enerjisini kaçýþa imkan vermeyen çok yüksek hýzlarda yýldýrým gibi yaðdýrýyordu. Drednot yaðan yýkým yaðmuru karþýsýnda sadece birkaç saniye daha debelendi ve kaçmaya çalýþtý ama sonunda sonuyla kucaklaþtý. Yaralarý onu parçalarken uçuþ kabiliyetini kaybetti ve düþmeye baþladý..

Unity bu ilk tur saldýrýlarý esnasýnda rahatça hedef almýþtý ama Kovan iþleri zorlaþtýrmaya çalýþýyordu. Çok yoðun bir plazma ve böcek füzesi seli uzaya; Unity’e ilerliyordu.
Plazma selinin ilk vuruþu kalkanlara bindirmeden çok önce LC5’ler Kovan füzelerine karþý saldýrýya geçmiþti. Savunma lazerleri bu böcek füzelerinin büyük bölümünü gemiye ulaþamadan imha edebiliyordu. Kalkan dayanýyordu ve silahlar destroyerlere vurmaya baþlamýþtý.
Destroyerler vuruþ gücü ve hareket kabiliyeti yüksek gemiler olsa da atmosfer içinde hala çok hantaldýlar ve çok daha kolay hedeftiler. Tepeden yaðan plazma mýzraklarý ve güdümlü top mermileri daðýlmýþ destroyerleri bir bir yakalayýp yere indiriyordu.. Kovan filosu döküyordu. Kometlerden sað kalanlar uzaya çýkmaya çalýþýyordu fakat mekikler de burada kavgaya dalmýþtý ve hem sayýca çok azalmýþ kometlere hem de yerdeki plazma dikitlerine amansýz bir yaylým ateþi baþlatmýþtý. Dünya intikam için vuruyordu!

Karabela füzeleri uzay savaþý için yapýlmýþ gemi katili füzelerdi. Atmosfer içine vuruþ yapma yetenekleri de dikkat çekiciydi ve Korvetler bunu fark etmiþti. Karabela füzeleri kaçacak yeri kalmayan korvetlerin üzerine üçer-beþer sürüler halinde dalýyor ve onlarý parça parça ediyordu!

Mekikler artýk sadece hava savunma yapýlarýný hedef alýyordu ve Unity’nin hedefi ise ana silahlarý ile dövdüðü kolonin merkezi idi; Kraliçenin Ýni.. Thor ve Zeus silahlarý Ana Koloniyi acýmasýzca dövüyor, deþiyor, deliyor, yakýyor, parçalýyordu.
Kovan ana üssü bir saatin sonunda artýk geriye vuramayacak hale gelmiþti. Solex bomba-füzelerini durduracak karþý önlemler ortadan kalktýðýnda bu güçlü silah sahneye çýkmaya hazýrdý.
Solex füzesi bir nükleer bomba kadar güçlü deðildi ve hedefe ulaþtýrýlmasý daha zordu ama nükleer olmayan bütün bombalarýn anasýydý. Vurduðu yerde; yaklaþýk 2 km çaplý çemberde büyük bir termik þok yaratýyordu ve parçalayýp kavurduðu bölgeye kýyamet salýyordu.. Emsallerinden kat kat güçlü olan bu bombadan 10 tanesi Kovan üssünün dört bir yanýna fýrlatýlýyordu!

Güneþ Patlamasý füzelerinin akkor parlamasý beyaz ve sarý alevlere bulanýp her yeri kavurmuþtu. Darbelerin þiddeti yeri sallamýþtý. Çölde cehennem rüzgarlarý esmiþti bir anda! 10 koca krater yanýyor ve tütüyordu, uzun saatler de yanacak ve günlerce tütecekti.. Ana üssün bulunduðu bölgede parçalanýp yýkýlmýþ-daðýlmýþ devasa enkazlar alev alev yanýyordu.. Kovan üssü darmadaðýn olmuþtu.. Kesin bir yýkýmdý bu..

Prag14’ün yaþam detektörleri bu patlama sonrasýnda, Ana Koloni’de sadece merkezde yaþam kaldýðýný onaylýyordu. Çevre üslerde ordu ve uçaklar, mekiklerin desteðinde hala Kovana karþý savaþýyordu ama bu sadece kalan küçük üslerin temizlenmesi idi artýk.. Geriye sadece derinlerde saklanan Kraliçe kalmýþtý..

Zafer sonunda kazanýlmýþ ve 19 Aðustos’ta Birleþmiþ Milletler bütün dünyaya resmen ilan etmiþti. Dünya yüzü bütün Kovan Üslerinden temizlenmiþti. Kalan guruplar amansýzca izleniyor ve yok ediliyordu! En kötüsü artýk bitmiþti!

“Buna inanmamý bekleme Collins,” diye tersledi Sör Arthur. “Onlarýn da inanmasýný bekleme.”
“Masal anlatmýyorum Sör Arthur. Sadece hak edilmiþ zaferin ardýndan insanlara kutlamalarý için fýrsat veriyorum. Biraz morale ihtiyacýmýz var.”
“Askerler politikayý politikacýlara býraksa iyi olur Collins. Ben de askerliðe soyunabilirim aksi takdirde ve bu yaþýmdan sonra çizmek giymek hiç hoþuma gitmez,” diye dayýlandý Sör Arthur. Yarý þaka yarý ciddi konuþuyordu. Yapýlan askeri açýklamayý heyecana baðlýyordu ama hala hoþuna gitmemiþti. Sürprizleri sevmezdi Arthur. Ýþlerin kontrolünün elinde olmasýný severdi.
“Anladým Efendim,” diyerek gülümsedi General.
“Þimdi Konsey toplantýsýnda ne diyeceðimizi konuþalým. Mars’taki koloniyi az çok biliyorlar ama onun ilk ve en büyük, en belalý koloni olduðunu pek azý biliyor. Bu zaferle kazandýk sanýyor çoðu. Bazýlarý saðlam bir þok yaþayacak,” dedi Arthur.
Michael araya girdi;
“Sanmýyorum Arthur. Üyelere sürekli bilgi akýþý saðlýyordum. Elbette her þeyi bilmiyorlar ama savaþýn henüz bitmediðini ve sadece Dünyayý temizlediðimiz için kutlama yaptýðýmýzý biliyorlar. Mars tehlikesinin hepsi farkýnda.”
“Ahh,” dedi Arthur. Michael onu geçen yýllara raðmen hala þaþýrtabiliyordu. Bu delikanlý cidden çok iyiydi..

Üyeler geçekten de dünyanýn temizlenmesinden memnundu ama Mars’taki en eski koloniden de haberleri vardý. Halka henüz bilgi sýzmýyordu ama liderler durumun farkýndaydý. Daha bitmemiþti.

Aslýnda, daha yeni baþlýyordu..

Grekullar.. Grekul soyu ile insanýn ilk temasý yüzyýllar öncesine gidiyordu. Grekullar ilk temaslarýn yirmi bin yýl önce çok kýsa süreli kültürel bir temas olduðunu ifade etmiþti. Ondan sonra çok ayrýntý verilmeyen sebeplerden dolayý bu temas kesilmiþti. Yeniden temaslarýn baþlamasý 1940’larýn sonuna rastlýyordu. O tarihlerden bu yana da iliþkiler gizliliðe önem verilerek sürüyordu.
Grekullar insan bilim kurgusuna ve mitlerine geçen eski þablona uyuyordu. Anlaþýlan cidden Roswell olayý olmuþtu. Gri tenli, bir metreden az daha uzun, sýska, kara koca gözlü, koca kafalý, koca beyinli, minik aðýzlýydýlar..
Çok zekiydiler ve ileri teknolojileri bizden çok ileriydi hani.. Ancak son birkaç ay içinde yapýlan yoðun transferler ile bir yere kadar- suni bir biçimde- arayý göreceli olarak kapatmýþtýk. Yine de hala bizden ileriydiler.
Grekullar, bizimle neredeyse ayný atmosferi solumalarýna karþýlýk dünya atmosferine karþý koruyucu önlemler alýyordu. Yerçekimi konusunda da çok önemsiz bir farklýlýk söz konusuydu. Dýþ etkenlerin uyumluluðuna karþýn Grekul bedenleri insan ile temaslarýnda genelde teknolojilerinden destek alýyordu. Bedenleri insanla ölçüldüðünde fazla hareket kabiliyetine sahip deðildi ama buna karþýlýk beyinlerindeki güç onlara zayýf psiþik yetenekler veriyordu.
Giydikleri mekanik Sentör kýlýflarý, dört ayaklý ARES zýrhlarýydý basitçe. Baþ kýsmý camdan koca bir fanusu hatýrlatýyordu. Zýrhýn bir yumurtayý hatýrlatan þiþman gövde kýsmýnda bir Grekul oturuyordu. Bu zýrh genelde omuzlarýndan dökülen kýrmýzý renkli cüppe ve pelerin ile sadece fanus kafa kýsmýný gösterirdi. Beden gizleniyordu ve minik kafasý fanus içinde duran, iri yarý bir insan gibi görünüyordu Grekul. Bunlarý genelde muhafýzlar ve bilim adamlarý giyiyordu. Bu cüppeler üzerinde Grekul sembolünü taþýyordu ve bunun onlar için açýklanmayan derin bir anlamý vardý, sadece insana hoþluk için bürünülen bir kýlýk deðildi bu..
Daha üst düzey-sivil Grekullar ise yine fanus baþlýklý ve cüppeli bir görüntüyle etrafta dolaþýrdý ama bunlar daha ince yapýlý görünürdü. Bunlarýn pelerin ve cüppe ile gizlenen zýrhlarý bedenlerini sýký bir elbise gibi saran esnek nano-metaldendi ve yerden yaklaþýk yarým metre havada süzülen bir metre çapýnda bir diskin üzerindeydiler. Pelerin-cüppe, bedeni ve diski örtüyordu. Dünyalýlarýn lisanýnda bunlar sentör ve disk tipi uzaylýlardý!

Elçi Zytka, dünya ile iliþkilerden sorumluydu ve 1940’lardan bu yana temaslarý saðlayan diðer Grekullar deðiþse de o deðiþmemiþti. Bazen yýllarca ortadan kaybolup ikincil diplomatlar ya da sadece Greyterran temsilciler ile temas saðlardý ama son dönemde Grekullarýn yüzü ve sesi oydu.

Dünya yaralarýný sarma çabasýndaydý. Ama bu hiç kolay olmayacaktý. Ýnsan yok oluþun eþiðinden dönmüþtü. Aslýnda o eþikteydi hala ama eskisi kadar sallantýda durmuyordu orada..
Meteordan önce 10 milyarý aþmýþ olan dünya nüfusunun þimdi yaþam sensörleri ve güçlü bilgisayarlar ile yapýlan ilk sayýmlarýnda rakam 2 milyar seviyesine bile çýkmýyordu. Meteor yaðmuru büyük þehirlerden bazýlarýný ve çevresindeki yerleþimleri tamamen yok etmiþti. Bazý yerler hiç meteor görmezken bazý bölgeler haritadan silinmiþti.
Yoðun nüfusa sahip ülkeler teknoloji iþareti olan enerji kullanýmý ile beraber hesaba katýldýðýnda en öncelikli hedefler olarak Kovan saldýrý listesinde öncelik almýþtý. Kovan zekiydi ve geliþmiþ, iyi durumda, enerji kullanan, kalabalýk nüfuslu bölgelerin tehdit potansiyelini genelde çok doðru analiz etmiþti.
Böcek uzaydaki savaþta istediði gibi baþarýlý olamadýðýndan listesindeki her yere ve istediði ölçüde vuramamýþtý ama hala insan nüfusunun beþte dördünü yok etmiþti. Meteorla ya da sonrasýndaki saldýrýlarla bunu yapmýþtý.. Bu, rakamlarý deðiþtirmiyordu. Dünya çok kayýp vermiþti.
Grekul elçisi Zytka yanýnda Shalir ve bir muhafýzý ile gelirken iþte Romano ve dostlarý bunlarý konuþuyordu. General Collins az önce yanýna gelmiþ üç zýrhlý subayý ile bir köþedeydi ona ulaþan mesajý süratle okuyordu. Subaylarýn zýrhlarýndan birisi Keþif Donanýmý, diðeri Beyin Kalkaný, sonuncusu ise Dron Komuta Modülü ile yüklüydü. Açýkça daha yeni ön cephelerden geldikleri belliydi. Zýrhlarýn bütün özellikleri burada bile aktifti ve cepheden sürekli bilgi alýyordular.

Michael kapýdan ziyaretçileri bildiren kýzýl saçlý afet sekreterin güzel kalçalarýna odaklanmýþtý ama sonra gelenler içinde Shalir’i görünce sekreter aklýndan uçup gitti. Genç diplomat Grekullarý da, Greyterranlarý da, psiþik güçleri olduðunu da biliyordu. Umursamýyordu doðrusu. Beyni Shalir’in görüntüsü ile dolmuþtu bir anda.

Michael gülümseyerek bu güzel diþiyi gözleri ile soyuyordu. Onun adýný ve hikayesini biliyordu, güzelliðini ve hakkýnda daha baþka pek çok efsaneyi(!) duymuþtu ama bu kadarýný beklemiyordu.
Shalir iki metreye varan boyu ile atletik yapýlý Michael ile ayný boyda gibiydi. Ýnce beli ve uzun-atletik-biçimli bacaklarý esnek nano-metal zýrhýnýn inceliðini kanýtlýyordu. Vücudu çok çarpýcýydý. Ölçülerinin uyumu ve kývrýmlarýnýn yumuþaklýðý baþtan çýkarýcýydý. Gözleri esir alýyordu. Yüzü ve güzel kývrýmlý gülümseyen dudaklarý çok güzeldi. Arkada toplanmýþ ve tepeden beline kadar örülmüþ beyaz saçlarý gümüþ gibi parlýyordu. Yüzünün iki yanýndan dökülen iki ince saç demeti bakýþlarýnýn gücünü daha da arttýrýyordu.
Michael bugünden önce ölmüþ olsa idi bu güzelliði görmeden öldüðü için kendini sonsuza dek baðýþlamazdý doðrusu.
Ýþte tam da bu son düþüncesi üzerine aklýna bir ses yumuþakça fýsýldadý.
“Teþekkürler, Michael.”
Michael hem þaþkýn hem de memnundu. Bu durum garip biçimde hoþuna gitmiþti. Baþkalarý duymadan onunla konuþabilmek çok güzel olabilirdi-öyleydi!
“Kabalýðýmý affet, Shalir. Sadece senin hakkýnda anlatýlanlar güzelliðin yanýnda çok yetersiz kalýyor.”
“Ýnsanlar çok garip bir kültüre sahip. Dýþ görünüþe zekadan, duygu ve düþüncelerden daha çok önem veriyorsunuz.”
Michael’ýn cevabý hemen beyninde gülüyordu.
“Bunu söylemesi sana kolay, ýrkýnýz fiziksel olarak zaten mükemmel.”
“Haklýsýn. Ama sen de hiç fena deðilsin.”
“Ah, teþekkürler. Sen duyduðum Greyterran þablonuna pek uymuyorsun. Sizin için renksiz ve soðuk, çok robotsu diyorlar oysa. Yanlýþ anlama. Saldýrganca söylemedim.”
“Bizim ýrkýmýz bir melez ve genç kültürümüz genelde Grekullar ile iliþkilerimiz sonucu oluþtu. Onlarýn yollarýndan çok etkilendik. Son elli yýldýr insan yanýmýzý yeni keþfediyoruz. Saldýrganca olmadýðýný biliyorum. Konuþmamýz sesli konuþmanýn telepatik hali deðil Michael. Düþünce okumak farklýdýr. Duyduklarýn-duyduklarým akýldan geçen duygularýn saf hali.”
“Ýkisi arasýnda ne fark var ki?”
“Birsinin düþünceleri konuþtuðu dilin sembolleri ile oluþur. Ama bu semboller her zaman her duyguyu karþýlamaz, farklý dillerde düþünmek farklý noktalara çýkar. Faklý dilleri konuþan zihinlerin güçlü duygularýný anlayabilirim ama düþüncelerini tam olarak anlamam için onlarýn dilini iyi bilmeliyim ya da görsel sembollere ulaþmalýyým. Bazen duygular karþýsýnda semboller yetersiz kalýr ya da semboller ile duygular farklý þeyleri söyler. Burada ise ikimizde ayný duygu düzeyindeyiz. Ayný dili konuþuyoruz.”
“Biz o dediðin uyumsuzluða yalan ve iki yüzlülük de diyoruz. Ýnsanlar arasýnda çok yaygýn ve sýradan bir hastalýktýr. Yine de ýrkýmýzý yiyip bitiriyo; bu ayrý bir konu.. Bu arada, Elçi Zytka bizi duyabiliyor mu?”
Shalir’in sesi Michael’a gülümsüyordu.
“Hayýr, þu anda aklý çok meþgul. Neler düþündüðünü dinlemiyorum ama biliyorum; bizi dinlemiyor. Bu güç sizin bir salonda konuþan kiþilerin yanýna gitmenize ya da belli bir guruba yoðunlaþýp onlarýn seslerini duymaya çabalamanýza benzer. Birisi beni dinlerse bunu hissediyorum. Ýçeri ilk girdiðimiz anda bir an için düþüncelerin çok güçlü parladý ve onu þaþýrttýn ama artýk aklý tamamen Kovan ve onu temizlemek üzerine yoðunlaþmýþ durumda. Düþünceleri zihninden taþýyor. Hem buradaki askerinizin zýrhý hala aktif. Bu kalkan onun gücünü çok etkiliyor.”
“Seni etkilemiyor mu?”
“Sýr tutabileceðini biliyorum Michael, benim gücümün sýnýrlarýný sevgili Grekul atalarým bile yeterince isabetli deðerlendiremiyor. Aramýzda kalsýn ama bu zýrhlar beni durduramaz, sadece yavaþlatýr.”
“Vay canýna, bu sendeki kabiliyet siyasette çok iþime yarardý.”
“Sen düþündüðünü söylüyorsun Michael. Bu çoðu zaman karþýndakinin de sana ayný þekilde cevap vermesini saðlar. Tecrübelerim bunun karþýndakinin düþüncelerini okumaktan çok daha etkili bir yöntem olduðunu gösterdi.”
“Bunu aklýmda tutacaðým. Vay be, bu, konuþmaktan çok daha hýzlý. Seslerin bu kadar büyük zaman kaybý olduðuna inanamýyorum.”
Shalir sadece gülümsedi. Bütün bu düþünce muhabbeti sadece bir iki saniye içinde yaþanmýþtý. Bu çok þaþýrtýcýydý.

Elçi Zytka’nýn aklý cidden de çok doluydu. Ýnsanlar bir Kovan elçisinin gizlice gelip yalan iddialarla onlarýn kafasýný karýþtýrmaya çalýþtýðýný ama bunun iþe yaramadýðýný, Beyin Kalkaný sayesinde etkilenmediklerini söylemiþti. Bugün Zytka’nýn aklýnda bu Kovan’ý süratle yok etme düþüncesi vardý ve bunun için yüksek bedeller ödemeye hazýrdý.
Kovan, Grekul tasarýlarýna karþý büyük bir tehdit olagelmiþti ve burada dünya ile iliþkilerin bozulmasýna þu aþamada tahammülleri yoktu. Grekullar zaten üç cephede savaþýyordu. Yeni bir sorun istemiyordu Grekul Konseyi. Ýnsan ile süregelen iþbirliði þu aþamada çok deðerliydi.

Görüþmeler baþlamadan evvel Collins’in yanýndaki askerler diðer kapýya yürüdüler ve General de Elçi’yle selamlaþtýktan sonra süratle izin istedi.
“Gündemimizle alakalý kritik bir sorun deðil. Korkarýn þahsi bir gündem ama benim için çok önemli. Bunu aradan çýkarmazsam aklým hep orada kalacak. Birkaç saat içinde dönmüþ olurum. Albay Woo kýsa sürede benim yerime toplantýya katýlacak. Lütfen baðýþlayýn.”

Romano, Collins’in cidden gitmesi gerektiðini anladýðýndan hiç soru sormadan ona izin vermiþti. Hem Albay Woo da çok yetili bir subaydý ve burada iþ görürdü.
Elçi Zytka açýkça Albay Woo adýndan hoþlanmamýþtý.
Albay’ýn uzaylýlardan hiç iyi elektrik almadýðý uzun yýllardýr herkesin bildiði bir þeydi ve çoðu kiþi Grekullarý dost olarak sevse de Albay onlara hep soðuk ve mesafeliydi. Zihni onlara karþý dikenler ve güvensizlikle, þüpheyle doluydu. Yaydýðý bu düþünceler Grekullarýn kýsýtlý psiþik yetenekleri yüzünden rahatsýzlýk yaratýyordu. Çoðu Grekul onun olduðu ortamlarda mümkün olduðunca az kalýrdý.
Bu durum insanlarýn da dikkatini çektiðinden Albay ile Grekullarýn zorunlu olmadýkça karþýlaþmamalarý saðlanýrdý. Grekullarýn yaptýðý hiçbir kötülük yoktu ve çok yardýmcýydýlar. Fakat Albay onlardan hoþlanmýyordu. Onlarý ikiyüzlü buluyor ve bunu da yükseklerdekilere söylüyordu. Ama delili olmadýðýndan onu dinleyen pek kimse yoktu. Dinleyenler ya da onun gibi düþünenler, iliþleri baltalamamalarý için süratle uyarýlýyor hatta daha alakasýz görevlere kaydýrýlýyordu. Albay çok deðerli olduðundan gözden çýkarýlamýyordu. Yýllardýr durum buydu.

Elçi yanýnda yeni bilgiler getirmiþti. Uzatmadan süratle konuya girdi.
Kovan’ýn Mars üssü, güneþ sistemine ve diðer Samanyolu sistemlerine hiperuzay yolculuk yetenekli tohumlar saçýyordu. Bunlar basit tohumlar deðildi. Bunlar Kraliçe larvasý taþýyan yarý geliþmiþ mekik-tohumlardý. Gittikleri yerde Mars kolonisinin evrim seviyesinde bir Koloni baþlatacak geliþmiþ kraliçeler idi kozalarýn içindekiler..

Bu haber Albay Woo ve diðerlerinin canýný çok sýkmýþtý. Dinlenmeye vakit yoktu. Süratle karþý hareket baþlatmak gerekiyordu. Sör Arthur ve Michael’ýn hemen iþbaþý yapýp ülkelerin temsilcilerini, daha çok kaynaðý yeni UFOR filosunun inþasýna kaydýrmalarý için ülkelerini ikna etmeye ikna etmeleri gerekiyordu. Bu o kadar da zor olmayacaktý ama temsilciler ne kadar iyi ikna edilirse alýnacak verim o kadar çok artacaktý.


6. Bölüm (Federasyon)
Maria sabah çok erken kalkmýþtý. Bunun ne kadar erken olduðunu gösteren yegane iþaret ise saatlerdi. Uzayda, dünya yörüngesinde dönerlerken Unity için günün herhangi bir saatinin fiziki olarak diðerinden bir farký yoktu. Güneþ ayný güneþ, mavi yerküre ayný mavi, dipsiz kara enginlik ayný karanlýktý..
Gemisinde güne baþlamadan önce her gün yaptýðý gibi yine sabah sporundaydý. Koca bir bardak protein karýþýmý ve meyve suyu kokteylinden sonra ýsýnma jimnastiði yapmýþ ve 3 kilometre koþmuþtu. Barfiks ve mekikten sonra þimdi ter içindeydi ve ikinci bardak kokteylini boðazýndan aþaðý yuvarlýyordu.
Maria ellisine merdiven dayamýþ bir hanýma hiç benzemiyordu. Onu görenler otuz beþinden daha yaþlý olmadýðýna yemin ederdi. Minyon yapýsýna, sporcu vücuduna, tatlý mizacýna ve bebeksi yüzüne bakýldýðýnda bu kadýnýn yaþýndan daha genç göstermesi sürpriz deðildi. Yine de çoðu kiþinin onun iki yetiþkin genç hanýmýn annesi olduðuna inanmasý çok zordu. Maria cidden çok hoþ bir hanýmdý ve Tarih profesörü olan kocasý da ne kadar þanslý bir adam olduðunun farkýndaydý.
Geminin komutasý Maria’ya verilirken, General iyi düþünmüþtü. Bu zor günlerde en iyi performansýný sergilemesi beklendiðinden ona daha önce çalýþtýðý ve çok iyi uyum yakaladýðý ekiplerden seçkin bir mürettebat verilmiþti. Ýkinci Kaptaný Reed Sanders ile Birinci Gemi Subayý Katya Kowalski çok iyi yetiþmiþ subaylar olmanýn ötesinde onun ailesi gibi yakýn olduðu kiþilerdi. Maria için aile çok önemliydi.
Duþtan çýktýðýnda yataðýnýn baþucundaki aile fotoðrafýný eline aldý ve farkýnda olmadan uzun uzun özlemle okþadý. Kocasý dünyadaki Prag14 üssünde görevliydi ve kýzlarý ise Ay Üssü Nuh’taki Soðuk Uyku Hücrelerindeydi. Maria her þeye raðmen kendini çok þanslý sayýyordu. En sevdiði insanlar hayattaydý. Bu kýyamet içinde her þeyini kaybeden yüz milyonlarca insaný düþününce Tanrýsýna daha bir derinden þükretti.

Unity, 700 metreye varan boyu ile uzun bir gemiydi. Bir tankerle koca bir savaþ gemisinin omurgasý arasýndaki hatlara sahip gövdesinin geniþliði 120, yüksekliði 110 metreydi. Kýç kýsmýnda ve kýçýn iki yanýndaki podlarda 150’ þer metrelik birer motor bloðu vardý. Gövdenin iki yanýnda 50 metre yükseklikte, 300 metre uzunlukta, 65 metre geniþlikte birer uçuþ güvertesi vardý. Gövdesi ve uçuþ güverteleri savunma ve saldýrý taretleri, füze silolarý ile doluydu.
Gemide þu anda 60 Kaplan ve 4 Çekirge kuþu vardý. Cephanesi ve personeli hazýrdý. Tam güç ile hazýrdý. Gemi gövdesinin derinlerinde gömülü saðlam bir sýðýnak olan komuta odasýnda son kontroller yapýlýyordu. Az sonra Mars görevi baþlýyordu.
“Son kontroller Binbaþý Sanders,” diyerek harekete geçmek için iþaretini verdi Kaptan Vasquez.
“Emredersiniz Kaptan. Bütün istasyonlar Sýçrama Prosedürünü baþlatýn.”
“Sýçrama Prosedürü baþlatýldý,” diyerek masasýndaki istasyon raporlarýný gözlemeye baþladý Yüzbaþý Kowalski.
Sýçrama, ýþýktan hýzlý; FTL(Faster Than Light), manevrasýna verilen isimdi. Sýçrama, hiperuzay tabir edilen ortama bir pencere açarak bu ortamda çok yüksek bir hýzla, çok daha kýsa bir mesafeyi kat etmek için kullanýlan bir terimdi. Normal uzayda yolculuk esnasýnda, iki nokta arasýndaki mesafe bir basketbol topunun üzerindeki bir noktadan diðerine yolculuk idi. Hiperuzay ise bu basketbol topunun içindeki bir tenis topuna inmek ve ayný hedef noktaya çok daha kýsa bir mesafeyi aþarak gitmek idi. Bu yolculuk Grekul teknoloji transferi olmadan birkaç yüz yýl boyunca insanýn ulaþamayacaðý bir geliþim noktasýydý. Bu yolculuk tarzý motor teknolojisinin de ötesinde diðer teknolojilere de ihtiyaç duyuyordu. Bunlardan biri de bu korkunç süratlerde mürettebatýn G darbesi ya da süratin savurma etkileriyle, gemi içinde savrularak ezilmesini engelleyen Durgunluk Düzenleyicileri idi. Yapay Yerçekimi yaratan güç alanlarý da gemi içinde hareket ve çalýþma ortamý yönünden son derece kýymetli unsurlardý.
“..Mühendislik, hazýr. Uzun mesafe tarayýcýlarý, hazýr. Ýletiþim, Hazýr. Kýlavuzluk, hazýr. Durgunluk düzenleyicileri, hazýr. Savunma ve Hasar Yönetim Ýstasyonlarý, hazýr. Piyade guruplarý hazýr. Silah istasyonlarý, hazýr. Kalkan, hazýr. FTL motorlarý, hazýr. Bütün istasyonlar, hazýr.”
“Hazýrýz kaptan.”
“Hiperuzay sýçramasý gerçekleþsin.”
“Hiperuzay sýçramasý gerçekleþiyor.”

Hiperuzayda gerçekleþen bu yolculuk, Mars ile Dünya arasýndaki mesafe ve Unity’nin motorlarýnýn hýzý birleþtiðinde sadece birkaç dakika sürmüþtü. Bu bile yavaþ bir yolculuk sayýlýrdý çünkü FTL motorlarýný zorlamaya gerek duyulmamýþtý.

Unity, Mars’ýn planlanan yüksek yörüngesinde hiperuzaydan çýktýðýnda hemen harekete geçti. Planlanan þekilde sinsi casus uydular ve sondalar hem yörüngeye hem de gezegen yüzeyine atýlýrken gemi tarayýcýlarý da mümkün olduðunca çok alaný geliþmiþ gözleri ile tarýyordu. Silahlar ve kalkanlar Grekul istihbaratýnda tespit edilmiþ misil ve uçucu karþýlamasýna hazýrdý.

Kovan, Birlik’i karþýlamakta gecikmemiþti.
Gelenler yeþil bir ýþýltý ile parýldayan Kovan’ýn canlý füzeleri idi. Bunlar çok yüksek süratleri ile kýsa sürede üst yörüngeye eriþmiþti. Birlik’in savunma lazerleri ve karþý önlemleri bu saldýrýnýn çok büyük bölümünü karþýlýyordu. Kalkana sadece tek tük misil vurabiliyordu. Bir dakika kadar süren bu yaðmur birden kesildiðinde bu defa yerden yoðun bir plazma ateþi baþladý ve Kometler tarayýcýlarda görüldü. Büyük bir komet filosuydu bu. Üç koldan ve üç farklý mesafeden yaklaþan 500 Komet görülüyordu tarayýcý ekranýnda.
“Kaptan ilk keþif raporlarýný alýyoruz. Þu ana kadar Avustralya sýnýfý 10 üs ve Sahra sýnýfý 5 üs tespit ettik.”
“Hedefleri seçin. Ateþfýrtýnasý saldýrýsý için emrimi bekleyin. Önce Kometlerle ilgilenelim. Bombalarýmýzý yere inmeden vurmalarýný istemiyorum. Kirpi mayýnlarýný Kometler için hazýrlayýn.”
“Mayýnlar hazýr, Kaptan.”
“Kaplanlar emrimle kalkýþa hazýr olsun.”
“Kaplanlar hazýr, Kaptan.”

Yerden ciddi bir plazma seli üst yörüngeye akýyordu ve Unity’nin Z çizerek yaptýðý sýyrýlma manevralarýna raðmen hala yoðun bir ateþ gücü kalkana vuruyordu. Yüksek yörüngede olmak bu saldýrýlarýn gücünü biraz kýrsa da saldýrý durmadan yaðýyordu.

Ýlk Kometler üzerine atýlan Kirpi mayýný nükleer bir silahtý. 200 Komet onlara gelen þeyi gördüyse bile baþlarýna ne geleceðini belli ki bilmiyordu.
Mayýn, komet gurubunu menziline alýr almaz patladý. Nükleer patlama çok güçlü sayýlmazdý ama yeterliydi.
Ýkinci gurup üzerine beklemeden ayný saldýrý yola çýktý. Ýkinci gurup sýyrýlmayý denedi ama bunda pek baþarýlý deðildi. Bu komet gurubu da neredeyse tamamen yok edilmiþti.
Üçüncü gurup artýk küçük guruplara daðýlmýþ halde geliyordu. Bu guruplar Unity’nin füzeleri ve lazer toplarý tarafýndan ateþle karþýlandýlar ve 10 dakika sürmeyen bir savaþýn sonunda hepsi imha edildi.
Unity’nin ana silahý hedefteki bir Kovan üssünü döverken, Ateþfýrtýnasý ve Solex füzeleri de ateþlenmiþti.
Kovan hazýrlýksýz deðildi. Karþý önlemleri vardý. Ama karþý önlemleri yeterli deðildi. Bu füzelerin çoðu durdurulamadý. Patlamalar Mars’ýn yüksek yörüngesinden çýplak gözle bile çok açýkça görülecek büyüklükteydi.
Buna karþýlýk çok ciddi bir karþý saldýrý Unity’e cevap olarak geldi. 1500 avcý küçük guruplar halinde havalanmýþtý ve yanlarýnda 20’ye yakýn Kovan korveti de vardý.
Kaptan Vasquez bugün görmesi gerekenleri görmüþtü. Gelen son raporlar ile görülenler iç açýcý deðildi. Kovan burada fazlasýyla semirmiþti..

Tespitler kovanýn ciddi bir filo ve gezegenlerarasý misil kapasitesi geliþtirdiðini göstermiþti. Kara savunmasý da Unity’nin tek baþýna altýndan kalkabileceðinden çok daha güçlüydü.
Kovan burada geliþimini yeni tamamlamýþ bir Sistem Kraliçesi’ne sahipti ve bu çok tehlikeli bir eþikti. Birden çok gezegende geliþmiþ kraliçeler ile koloni kurup onlara hükmedecek güçte bir kraliçeydi bu. Mars yüzeyinde korkunç bir hastalýk gibi, çok inanýlmaz boyutta yosun yayýlýmý ve spor kolonisi geliþimi vardý. Kaynak söküm üsleri ve askeri üretim üsleri de çeþitli boyutlarda ve sayýlarý yüzlerle ifade edilir haldeydi.. Dünya yeni bir plana ihtiyaç duyuyordu. Kovan gelecekti. Ve saðlam gelecekti..

General Collins’i hiç böyle görmemiþti, Woo. Onunla tanýþtýðý bu uzun yýllar boyunca bu adamý hiç böyle görmemiþti ve bunun ilk Mars haberleri gelmeden çok önce baþlamýþ olmasý da Woo’nun içini daha da endiþe ile dolduruyordu. General’in aðzý sýmsýký kapanmýþtý. Suspus olmuþ ve çok derin düþüncelerde gezer olmuþtu.. Woo þimdilik askeri tecrübesiyle; bekle gör taktiði ile bu duruma tavýr koyacaktý. Zaten Mars planý büyük ölçüde üzerine yýkýlmýþtý ve Kurmaylar Heyeti ile çeþitli planlarý tartýþýp iþe yarar taktikler ve stratejiler bulmaya çalýþmaktan baþýný kaldýramýyordu.
Sivil kanadýn da iþi baþýndan aþkýndý. Dünya, Mars’ý çok çabuk duymuþtu. Ama dünya ümitsiz deðildi ve savaþçýlarýnýn Mars’a baþarý ile gerçekleþen ilk seferini duymanýn ferahlýðý ile hala zafer havasýndaydý.
Elmo, bütün vaktini elindeki bütün kaynaklarý askeri sefere yönlendirmek için gece gündüz demeden çalýþmaya harcýyordu. Sör Arthur ve Michael de ona yardým için koþturuyor ve bir yandan da iþlerin gürültüsüzce yürümesi için bazý yasal düzenlemelerle oynuyordu. Bu yeni UFOR gücü diðer Birleþmiþ Milletler harekatlarýndan çok daha kapsamlýydý ve bürokratik olarak yeni düzenlemeler yapýlýrken Sör Arthur ve Michael ilginç bir noktaya kayýyordu. Yavaþ yavaþ kendilerini bir birleþik dünya hükümeti için anayasayý yazar durumda buluyordular adeta. Sör Arthur’un aklýnda þimdiden tilkiler dönmeye baþlamýþtý ve Michael o tehlikeli kurnaz gözlerdeki ýþýltýyý hayranlýkla izliyordu. Sör Arthur, Micheal’ýn örnek aldýðý kiþiydi.
Dünya devletleri yaþanan felaketin boyutlarýný ve neleri kurtardýklarýný yavaþ yavaþ daha net biçimde fark etmeye baþlýyordu. Üçlünün çabalarý meyve veriyordu. Devletlerin imkanlarý, kaynaklarý ve insan gücü, akýl gücü süratle bu yeni mücadeleye dönüyordu.

Meteor ilk haber alýndýðýnda ona Ruth adý verilmiþti. Ruth’u karþýlmak için yörüngeye güçlü ýþýn silahlarý ve füze uydularý yerleþtirilmiþti. Japonlarýn uzay asansörü ile yörüngeye inanýlmaz ölçekte bir ateþ gücü yýðýlmýþtý. Uluslararasý uzay istasyonu bile silahlandýrýlmýþtý. Mekikler silahlanmýþ ve meteoru karþýlamak için yörüngede yerini almýþtý. Yerden yönlendirilecek lazer silahlarý yanýnda güneþ ýþýðýný toplayýp meteoru sürekli ýsýtacak uydu sistemler ve mayýnlar ile rotasýný deðiþtirme çabalarý bile olmuþtu.
Ruth bütün bunlarýn hepsini ve Grekul gemilerinden açýlan yoðun ateþi yedikten sonra parçalara ayrýlmýþtý ve o parçalar da o kýyametin içinde ya iyice ufalanmýþ ya da rotasýndan sapýp savrulmuþtu.. Yörüngedeki Kovan savaþlarý meteor parçalandýktan sonra da birkaç gün sürmüþ ve Çoban yok edilene kadar bir hafta boyunca Kovan tarafýndan yönlendirilen meteor bombardýmaný etkili olmuþtu. Çoban yok edildikten sonra yörünge artýk serseri minik meteor parçalarýnýn kontrolsüz hakimiyetine kalmýþtý. Ne uzay asansörü, ne uzay istasyonu ve ne de tek bir uydu, tek bir silah platformu kalmýþtý yörüngede.. Grekul filosu bile ciddi kayýp vermiþti.

Þimdi Mars gündeme düþtüðünde akla ilk gelen þey yine yörüngeye saðlam bir savunma çizgisi çekmekti. Bu konu üzerinde çok süratle çalýþmalar baþlamýþtý. Hazýrdaki bazý donanýmlar, inþaat halindeki Yükselengüneþ gemileri için bekletildikleri stoklardan bu yörünge platformlarýna kaydýrýlmaya baþlanmýþtý. 1 Eylül’de ilk savunma uydularýndan üçü yörüngedeki yerlerine oturtuluyordu. Yeni, büyük ve üstün bir uzay istasyonunun planlarý modüler bir anlayýþla süratle tasarlanýyordu. Japonlar yeni bir asansör için hazýrlanýyordu. Dünya yüzeyinde yeni robot fabrikalarýnýn inþaatý sürerken bütün stoklar ve madenler savaþ için savaþ fabrikalarýna akýyordu.


General Collins, Socrates’teki son toplantýda bir süredir üzerinde çalýþtýðý ve projelerini hazýrlattýðý bir planý Baþkana sunmuþtu ve Baþkan ile yardýmcýlarý da onun askeri tecrübesine güvenerek bunu kabul etmiþti. Collins’in bu planla bir alakasý yoktu aslýnda. Varlýðýný bile iki hafta öncesine kadar bilmiyordu. Ay üssü Nuh’tan eski bir dostu; KGT örtülü operasyonlar þefi John Hawk, gizlice onunla görüþme ayarlamýþ ve ona inanýlmaz þeyler anlatmýþtý. Bunlarý duyduktan ve delilleri gördükten sonra Collins’in zaten aðýr bir yük altýndaki omuzlarýna on misli bir yük daha binmiþti. Collins basit bir er olmak için neler vermezdi!
Sibirya’da ve Japonya’da inþaatý için onay aldýðý sözüm ona tersaneler ve fabrikalar, sýðýnak üsler aslýnda söylenenden baþka bir amaca yönelikti. Bu tesisler Kovan’la Mars’ta ve uzayda savaþmak için nakliye gemileri ve silah üretmeyecekti. Bu tesislerin tek amacý Grekul’a karþý insanlýða bir savaþma þansý verecek olan silahlarý üretmekti. Nuh’un biraz þans ve biraz da gizemli bir yardým ile edindiði bazý bilgiler Grekul’un insanla olan iliþkisinin derinliðini ve amaçlarýný kýsmen ortaya çýkarmýþtý. Bu gizemli yardým sayesinde Grekul sýrlarýndan bazýlarý insana gelecek günlerde sarýlabileceði yegane umut kýrýntýlarýný vermiþti.
Yine de Collins’in aklýnda her þeyin bir sýrasý vardý. Önce bu ilk bela ile; Kovan ile ilgilenmeliydiler. Sonrasý ise sonraydý.. Plan buydu. Mümkün olduðunca uzun süre bu sýrrý saklamak. Ama bir sýr ne kadar çok kiþi tarafýndan paylaþýlýrsa ortaya çýkmasýna o kadar az kalmýþ demekti. Bunun farkýndaydý Collins. Bu sýr þimdiden çok ýsýnmýþtý..

Eylül ayýnýn ilk haftalarý boyunca Kovan’ýn güneþ sistemi içine attýðý tohumlar üzerine mekiklerin ve Unity’nin akýnlarý durmak bilmedi. Güneþ sisteminde þu son bir hafta içinde inanýlmaz bir trafik vardý. Güneþ sisteminin dýþýndaki takipler ise sonuçsuzdu. Kovan, sistem dýþýna hiperuzay yolculuk kabiliyetli tohumlar atýyordu ve bunlar hiperuzayda Grekul sensörleri ile bile izlenemiyordu.

Japonlarýn Ekim ayýnýn ortalarýnda yeni uzay asansörünün inþaatýna baþlamasý gelecek günler için çok önemli bir geliþmeydi. Bu yeni asansör Uzaylý teknolojileri ile yapýlýyordu ve bunun anlamý önceki asansörün kabiliyetlerini çok defa katlayacak kabiliyette, geliþmiþ bir asansör olacaðýydý.

Kovanýn ilk yoklama saldýrýsý tespit edildiðinde bu sadece bir yoklama saldýrýsý olmanýn ötesinde aslýnda ciddi bir vurucu saldýrý idi. Mars’dan havalanmýþ 2000 adet kocaman, kýlýf misil süratle dünyaya yaklaþýyordu. Her biri yaklaþýk 35 metre boydaki canlý füzeler, akýlsýz aðýr taþýyýcýlardý. Akýlsýzdýlar ama her birinde 500 e yakýn mini baþlýk vardý ve her bir minik katilin küçük bir nükleer bomba kadar etkili tahrip gücü vardý.

Bu saldýrýnýn bir felaketle sonuçlanmasýný engelleyen en önemli etken þüphesiz mayýnlardý. Unity’nin Mars keþiflerinden edinilen en büyük tecrübe mayýnlarýn uzaydaki kullanýmýnýn bu aþamada insana saðlayacaðý faydayý görmek olmuþtu.
Burada bu 2000 kýlýfýn içinden fýrlayan yüz binlerce daha küçük füzenin dünyayý ikinci bir bombardýman ile dümdüz etmesi iþten bile deðildi. Tehlike daha bu füzelerin ilk casus uydu raporlarýnda yoðun radyasyon yükü nedeniyle güneþ gibi parlamasý ile kendini göstermiþ ve savunmalar buna göre þekillenmiþti. Dalgalar halinde gelen bu kýlýflarý ve içindeki küçük baþlýklarý durduran mayýn hattý, bilginin en güçlü silah olduðunun kanýtýydý. Kalýn mayýn hattýnýn akýllýca yönetimi bu füze saldýrýsýna izin vermemiþti. Dünya yörüngesinin önlerinde yaþanan bu ýþýk kýyameti gündüz vaktinde bile dünya gökyüzünde rahatça gözlenmiþti.

Kovan basit bir böcek güruhu deðildi. Kovan devasa bir böcek kolonisi deðildi. Kovan, kim ne derse desin, bu evrenin çok eski bir ýrkýydý ve kültürünü, ilmini sayýsýz bin yýllarda damýtarak oluþturmuþtu. Savaþ makinasý olarak etkinliði tesadüften ya da kaba güçten gelmiyordu. Kovan akýllýydý ve öðrenmeye, geliþmeye bütün düþmanlarýndan daha yatkýn bir doðaya sahipti. Kovan, insaný öðreniyordu. Albay Woo bunun farkýndaydý. Kovan’a karþý ciddi bir düþmanlýk beslese de içinde onun becerilerini takdir de ediyordu. Kovan ciddi bir rakipti.

Tarih 14 Kasým’ý gösterirken Kraliçe’nin filosu dünyaya yola çýkmak için artýk iyice hazýrlanmýþ ve Mars yörüngesinde formasyona girmeye baþlamýþtý. Hala sinsi biçimde görevini yapmakta olan iki casus uydu vardý. Diðer dört uydu Kovan tarayýcýlarýna yakalanmýþtý ama bu ikisi hala gizliydi ya da Kovan bu ikisinin hala gizli olduðunun düþünülmesini istiyordu. Collins ve Woo’nun emin olduðu þey bu filonun harekete hazýr olduðu ve kendi küçük filolarýnýn daha bir ay kýzakta olacaðý idi.
1 Mayýs toplantýsýnda Amerika’nýn paylaþtýðý bilgilerden sonra süratle kurulan UFOR yapýlanmasýnda ilk önceliklerden biri robot fabrikalardý. Nano robotlarýn ve robot dronlarýn çalýþtýðý robot fabrikalarýn inþasý bir dönüm noktasýydý. Bu robotlarýn süratle kurduðu tersaneler, modüler teknoloji ile tasarlanmýþ Yükselengüneþ gemilerinden bir filoyu inþa ediyordu. Haziran ayý ortalarýndan itibaren dünya yüzeyinde yirmiye yakýn tersane, yedi gün-yirmi dört saat çalýþan robotlar ile bu gemileri ve parçalarýný inþa ediyordu. Kovan bunlarýn tamamlanmasýný beklemeyecekti.

Grekullar ile yapýlan son görüþmelerde Büyükelçi Zytka verdikleri söze sadýk olduklarýný tekrarlamýþtý. Grekullar kendilerinin de ana sistemlerinde baþka bir Kovan ile ciddi bir savaþ vermekte olmalarýna karþýn, dostlarýna bu zor günde yardým edeceklerini söylüyordu. Küçük bir Grekul vurucu gücü güneþ sistemi dýþýndaki bir noktada gerektiðinde duruma müdahale etmek için bekliyordu.

Kovan filosu 14 Kasým gece yarýsýnda; Londra saati ile 15 Kasým’a girildiði anlarda harekete geçti. 30 Drednot, 90 Destroyer, 300 Korvet ve kaba bir hesapla 30 000 komet ayný anda hiperuzaya sýçradý. Hedeflerini tahmin etmek zor deðildi. Dünya genelinde kýrmýzý alarm verilmiþti. Halk sýðýnaklarýna geri dönmüþtü ama zaten çoðu uzun süredir oradan hiç çýkmamýþtý ki..

Dünya yörüngesinde bu ana kadar 200 e yakýn savunma platformu mekikler ile taþýnmýþ ve savaþ için yüklenmiþti. Uzay istasyonunun ilk safhasýnýn inþaatý hala büyük ölçüde bitmemiþti ama savaþ sistemleri aktifti. Dünya mekiklerinden 60’ý ve Unity yanýnda Grekul’un bir armaðaný olan Bumerang’lardan 1500 tanesi de þu anda yörüngedeydi ve bekliyordu.
Bumerang’ýn V þekilli tasarýmý ve üretildiði fabrikanýn inþaatý tamamen Grekul ürünüydü. Sahra operasyonu esnasýnda dünyaya saðlanan son yardým paketinde yer alan Bumerang, uzayda muharebe için tasarlanmýþ küçük ama son derece sert vuran bir tek kiþilik avcýydý. F3000 kadar güçlü ya da etkili olmasa da, bumerang þeklindeki bu kuþ daha ucuz, daha basit ve çok daha süratle üretilebilir nitelikteydi. Uzun yýllar Yükselengüneþ filolarýnda baþarý ile hizmet edecekti bu tasarým.

Grekul filosu kovan sýçrama istihbaratý ile beraber harekete geçmiþti ve birkaç saniye içinde bir güneþ sistemi boyunda bir mesafeyi aþarak dünya yörüngesindeki pozisyonunu almýþtý.
Grekul’un küçük filosunda 3 korvet, 1 Destroyer ve 1 Robot Komuta Gemisi vardý. Bu yaklaþýk olarak 700 avcý taþýyan bir vuruþ gücüydü.

Kuvvetlerin sayýsal orantýlarý incelendiðinde Kovan açýkça çok üstün olmasýna raðmen Grekullarýn hesabýnda salt sayýsal üstünlük küçük bir yer tutuyordu. Grekullar bu Kovan tohumunun geliþim düzeyini ve elindeki malzeme ile yapabileceklerini çok isabetle tahmin etmeye muktedir idi. Grekul veri bankasýnda Kovan dosyalarý çok ama çok ayrýntýlýydý ve Unity’nin silahlarýnýn Mars’taki Kovan üniteleri üzerindeki etkisini hesaplayarak, düþmanlarýnýn buradaki gücünü ölçmüþtüler. Grekullar bilime tapan ve bilim ile yaþayan bir halk olarak ayaklarý çoðu zaman yere saðlam basan bir halktý.. Çoðu zaman.. Mümkün olduðunca..

Savaþ için kanlý demek çok hafif kalacak.. Tamamý canlý gemiler olan Kovan filosunun hiperuzaydan çýkmasý ile kýyamet baþlamýþtý!
O günü yaþayanlar o günü asla unutamayacaktý. Sonraki yýllarda çok daha büyük ve çok daha yýkým dolu savaþlar görecek olanlar bile o savaþý hatýrladýklarýnda o anlarda hissettikleri korku ve dehþetin eþsizliðinin hakkýný verecekti. Ýlk kez bu denli büyük güçlerin ölüm için serbest býrakýlmasýna þahit olan insanoðlu için bugün çok sarsýcýydý.

Kovan filosu uzay mayýnlarýna hedef olmamak için yörüngeye çok yakýn bir sýçrama gerçekleþtirmiþti ve hiperuzaydan çýkar çýkmaz da Drednotlar bombardýmana baþlamýþtý. Drednotlar gezegene bomba kapsüller yaðdýrýyordu. Bunlar spor bombalarý ve kirli kapsüllerdi. Yeni kovan tohumlarý ve hastalýk yayýcýlar!
DES1 Savunma uydularýnýn öncelik listesi süratle atmosfer þemsiyesi olarak düzenlenmiþti. Atmosfere yönelik saldýrýlarýn önlenmesi amacýyla lazer topu ve misil uydularý savunma pozisyonu alýrken, DES2 uydularýnýn bütün ýþýn gücü Drednotlarýn üzerine kilitlenmiþti.

Uzay istasyonunun ilk safhasý bile açýkça yarýsý inþa edilmiþ bir görüntüdeydi. Ama bu önemli deðildi. Dünyadaki derin yeraltý güç merkezinden enerjisini link yolu ile alan istasyonun kalkaný bu gücü doðrudan kullanabilen yeni bir teknolojiye sahipti. Silahlarýna akan kendi reaktör gücü ise durmadan silahlarýný beslemeye yeterliydi. Ateþ kusan THOR-7 silahlarý ve Kovan’ýn kristal tabanlý elektrik sistemini yaralayan Ionic-1 silahlarý istasyonunun en ciddi silahlarýydý. Plazma atýcýlarý ve lazer toplarý yanýnda manyetik toplar da ateþi hiç kesmiyordu. Dünyanýn muhafýzý ýþýk saçýyordu!

Kovan kometleri büyük sürüler halinde uçuyordu ama daha ilk anlarda bu sürülerin içine dalan Grekul robot avcýlarýnýn baþlattýðý hasat dehþet vericiydi. Robot avcýlar kometler için çok çevik ve çok hýzlýydý. Kalkanlarý bir düzine kometin atýþýný tutabiliyor ve bu esnada o düzineyi rahatça yarýya indiriyordu.
Robot Komuta gemisi bütün diðer Grekul gemileri gibi çok amaçlý ve çok iþlevliydi. Uzayda hareket halinde yaþayan ve gemileri evleri olan bir kültürdü Grekullar. Bir gemi hem ev, hem laboratuar, hem kale, hem bilimsel üs idi. Gemi tiplerine göre bu özelliklerden biri diðerlerine çok baskýn olsa da hepsinde az-çok her þey vardý. Robot Komuta Gemileri, ciddi elektronik savaþ ve keþif gücü yanýnda avcý gücü de barýndýran destek gemileri idi. Kaynak üsleri inþa edebilecek robot inþaatçýlarý ve teknoloji araþtýrabilecek geniþ laboratuarlarý vardý. Silahlarý düþmaný diðer gemiler için kolay hedefler haline getirmeye yönelik taktik silahlardý. Drednotlar iyon toplarý ve nötron toplarý ile tanýþtýklarýnda bunu çok iyi biliyordu.
Grekul Destroyerinin nötron toplarý Kovan zýrhýnýn zýrh özelliðini nerdeyse pelte kývamýna getirecek güçteydi. Ýyon toplarýnýn atýþlarý ise Kovan gemilerinin bütün güç akýþýný ve güç üretimini bombaya çeviriyordu. Destroyerin lazerleri ve plazma saldýrýlarý korvetleri parçalýyordu. Kovan saldýrýlarý Grekul kalkanlarýný zorlayamýyordu bile.. Atýþlarýný artýk hep beraberce Destroyer üzerine odaklamýþ olan Drednotlarýn birleþik saldýrýlarý Kovan gemisinin onlarý konik antimadde saldýrýsý ile vurmasýna yardýmcý oluyordu. Grekul antimadde saldýrýsý yakýnda kümelenmiþ bu kalabalýk Derdnot gurubunun kýsa sürede seyrelmesine yol açýyordu. Antimaddenin doðasý çok yüksek bir enerji ile önüne çýkan her þeyi yok etmek yönündeydi ve burada da çok etkiliydi.

Kovan destroyerlerini kendine hedef seçmiþ Uzay istasyonu; Mavimelek, dünyayý var gücü ile koruyordu. Melek’in ýþýktan mýzraklarý Destroyerleri süratle yakalayýp parçalýyordu. Ýlk birkaç kurbandan sonra Destroyerlerin ilgisini çeken Mavimelek, aðýr saldýrýya raðmen dünyadan gelen link sayesinde kalkanýný ayakta tutabiliyor ve düþmanýna durmadan vuruyor ve vuruyordu..

Korvetler, korvetlere karþý savaþýrken sayý üstünlüðüne raðmen Kovan süratle yeniliyordu. Grekul korvetleri çok çevik ve çok daha iyi korumalý olmanýn yanýnda çok daha sert vuruyordu. 3 Korvet bütün Kovan korvetlerini daðýtýyor ve parçalýyordu. Sayý üstünlüðü burada masaldý. Burada teknoloji konuþuyordu. Kovan 1940’lardaydý, Grekul 2000’lerin gemilerine sahipti. Bu savaþýn sonucu belliydi. Sadece zaman meselesi idi.

Unity özellikle atmosfere yakýn duran Drednotlarýn tarafýna yönelmiþti ve ilk Drednotunu iki THOR atýþýný izleyen plazma salvolarý ile parçalamýþtý. Kovan açýkça dünyada üretilmiþ filodan daha geliþmiþ bir filo üretmiþti Mars’ta. Tek atýþta biten Drednotlar yoktu burada. Plazma atýcýlarý sýradaki hedefe kilitlenmiþ ölüm yaðdýrýrken manyetik toplar için pruva yön deðiþtiriyor ve füze dalgalarý ikinci, üçüncü, dördüncü drednotlara saçýlýyordu.. Unity, sert dönüþ manevralarý ve süratle konum deðiþtiren vur-kaç saldýrýlarý ile savaþ meydanýnda kaptanýnýn ustalýðýný ve zekasýný konuþturuyordu.

Savunma uydularý arasýnda bulunan 200 metre boyundaki DES2’lerin üzerinde THOR-5 silahlarý vardý ve bunlar Unity’nin taþýdýðý ana silahlardan daha güçlüydü. Unity’nin silahlarý atýþ esnasýnda mürettebatýný radyasyondan korumak için kalkanlara sahipti ama insansýz uydu silahlar bu kalkanlara ihtiyaç duymadýðý için silahýn gücü rahatça arttýrýlmýþtý. Uydular Drednotlara kilitlenmiþti ve þarj olur olmaz bir saniye beklemeden hedeflerine durmadan vuruyordu.

Drednot bombardýmaný dünya üzerine düþmeye baþlamýþtý. Savunma bu saldýrýyý çok büyük ölçüde engellese de aradan hala büyük yýkýma yol açacak kadar kovan kapsülü kaçýyordu. Ýlk kapsüller atmosfer içinde patlamaya ve tohum-hastalýk saçmaya baþlamýþtý.

Kometlerin büyük bölümü artýk ortadan kalktýðýnda Robot avcýlarýn saflarýnda da yarýya yakýn kayýp vardý. Bumeranglar da plandaki gibi bu anda ortaya çýktý. 1500 Bumerang ve F3000’ler kometlerin ve destroyerlerin arasýna daldýðýnda kavga artýk sonlarýna geliyordu.. Kovan kýrýlýyordu.

Albay Woo, General’in itirazlarýna raðmen Mavimelek’teydi. Çatýþmayý gözleri ile görmek ve orada olmak istemiþti. Þimdi buradan izliyor ve gözleri ile görüyordu.. Bu manzarayý yaþadýðý müddetçe unutmayacaktý. Boylarý 1 kilometreyi aþan gemilerin bir vuruþta koca patlamalarla yok oluþunu görüyordu. Binlerce avcýnýn çatapat gibi patlamasý gözlerinin önündeydi. Bir düzine koca drednotun var gücü ile vurduðu tek bir geminin onlarý daðýtmasýný görüyordu.. Daha bir yýl önce hayal bile edemeyeceði bir dünya uzay gemisinin bu savaþta kahramanca dünyayý savunmasýný, pilotlarýnýn uzayda uçmasýný izliyordu.. Albay gördüðü halde buna inanamýyordu.. Albay bu yaþanan savaþtan mý yoksa dünyanýn geçirdiði deðiþimden mi daha çok dehþete kapýldýðýný bilmiyordu ama gözlerini sýmsýký kapadý. Ruhu ve aklý bütün bu olanlarý þiddetle inkar ediyordu..

Bir saatten az sürmüþtü ve sonuç netti. Kovan filosu dünya yörüngesinde yüzen enkaza dönüþmüþtü. Savaþ bitmiþti.

Grekullarýn tek kaybý robot avcýlarýydý. Dünya saflarýnda yegane kayýp Bumerang ve F3000 pilotlarýydý. 256 Bumerang ve 12 F3000 pilotlarý ile beraber yok edilmiþti. Dünya üzerine düþen kirli bombalarýn etkisi ise daha ilk saat dolmadan hissediliyordu.
Birçok bölgede çok süratli bir salgýn solunum yolu ile yayýlýyordu. Meraklý halkýn yakalandýðý ve bulaþtýrdýðý bu hastalýk birkaç saat içinde ortaya çýkýyor ve insanlarý çok þiddetli bir bitkinlik-ateþ haline sokuyordu. Acýlý nöbetler, halüsinasyonlar ve cinnetler tetikleyen bu salgýn ilk günde 6 milyon ölüme neden olmuþtu.

Hastalýk Grekul veri tabanýnda kayýtlýydý ve dünyaya uyarlanan bu haline karþý tedaviyi de yine Grekullar üretmiþti. Tedavinin yine solunum yolu ile alýnan bir karþý mikrop olmasý hastalarýn hava geçirmez sýðýnaklarda topluca ve süratle tedavisine imkan veriyordu. Buna karþýlýk hastalýðýn dünya atmosferinden temizlenmesi daha uzun süreli bir uðraþtý. Sadece insana etkili olmasý tesellilerden biriydi yoksa bu hastalýk dünya için tam bir kýyamet olabilecek kapasitedeydi. General ve Albay kadar Baþkan Romano da bu fikri taþýyordu.

Avrupa Topluluðu üyelerinin ortak katkýsý ile üretilen Kaplumbaða sýnýfý askeri nakliye gemisi Hercules ve 8 ülkenin robot tersanelerinde ürettiði 8 Yükselengüneþ sýnýfý geminin hazýr olduðu tarih 22 Aralýk idi. Ata(Türkiye), Schuman(Avrupa Topluluðu), Dragon(Çin), Excalibur(Ýngiltere), Redeagle(Rusya), Tiger(Asya Ýttifaký), Sahara(Afrika Birliði), Phoenix(Amerika) artýk atmosferi terk ederek kýzkardeþleri Unity’nin yanýnda yerlerini almýþtý. Bu çok kayda deðer bir olaydý.

Diðer yeni gemiler gibi Unity’nin bire bir kopyasýydý Ata. Ata’nýn kaptaný, Sahra operasyonunda gemisine üstün baþarý ile komuta etmiþ olan Temel Albay idi. Mürettebatý arasýnda güneþe akþam serinliðinde gitmek ile ilgili þakalarýn yapýlýyor olmasýna sesini çýkarmýyorsa bu onun da gizlice güldüðünden ve mürettebatýn moraline çok önem verdiðindendi. Yoksa Temel Albay çok sevildiði kadar deli gibi korkulan bir kaptandý; Karadenizli þakalarýnýn ucunu kaçýranlarý bir yakalarsa çok sýký haþlamasý ile ünlüydü ki adamý sopa yemiþten beter ederdi bakýþlarý ile.

Temel Albay koltuðundan ekranlarý ve komuta odasýndaki personelini izliyordu. Caný biraz sýkkýndý. Kadim dostu Dursun Yarbay, Rusya’daki yeni tersanelerde inþa edilecek gemiler için eðitime gitmiþti ve gitmeden helalleþme fýrsatlarý olmamýþtý. Kedi köpek gibi kavga etseler de iki dostun arasýndan su sýzmadýðýný yakýnlarýndakiler bilirdi. Dostunun gidiþi ve gizlilik protokolleri yüzünden görüþememeleri can sýkýcýydý.
“Yahu iþte bütün dünya birleþmiþ böcek avlýyoruz; kimden neyi gizliyoruz ,”diye söylendi.
Ýkinci kaptaný ona dönmüþ gülümsüyordu ki yakalanýnca hemen gülümsemeyi silip baþýný diðer tarafa çevirerek uzaklaþma rotasýna girdi. Temel Kaptan aðzýný açmaya fýrsat bulamadan ikinci kaptaný Osman Yüzbaþý hemen bir tatbikat için subaylara emirlerini vermeye baþlamýþtý.. Temel yüzünü ekþitti. Bu genç çabuk öðreniyordu. Nasýl da kaçmýþtý gazabýndan.. Gülümsedi. Ýyi bir kaptan daha yetiþtirecekti burada.

UFOR filosunun Amirali daha önce uçak gemileri ile büyük filolarýn komutasýnda sýcak operasyonlar yönetmiþ tecrübeli bir isimdi. Amiral Henry Darkwinter. Phoenix’in pruvasýndaki seyir salonunun penceresinden uzayý, yýldýzlarý, Ay’ý, mavi küreyi ve zýrh camdan yansýyan görüntüde kendini izliyordu. Bu dönemde yaþamýþ ve olaylarý ön saflarda gözleri ile görmüþ diðerleri gibi o da yaþananlardan çok derinden etkileniyor ve zaman zaman açýkça kendini derin bir boþlukta asýlý hissediyordu. Bazen yönünü kaybediyor ve aklýný kaybetmekten korkuyordu. Derin düþünceler içinde hem çok þeyi düþünüyor hem de hiçbir þeyi düþünmüyordu.
Amiral pek çok çatýþmaya ve Meteor öncesi dönemdeki son üç önemli savaþa katýlmýþ, Kovan savaþlarýnda ön saflarda filo yönetmiþ bir askerdi. Amiral þimdi uzayda daha önce oynamadýðý bir oyunu oynuyordu. Derin bir nefes aldý ve yavaþ yavaþ sýkýntý ile verdi. Rus meslektaþý ona strese karþý çok iyi bir ilaç tavsiye etmiþti. Þimdi votka zamanýydý.

Yüksek daðlarda büyük fýrtýnalar kopar.. Dünya için önem taþýyan bu dönemde pek çok hayat pek az insanýn kabiliyet ve karalarýna baðlýydý. Ýnsan soyunun geleceði bir avuç insanýn alacaðý kararlar ile belli olacaktý. Tarihte çok az dönemeçte bu kadar az kiþinin eline bu kadar büyük bir güç geçmiþti. Bu çok kýskanýlacak ve çok sakýnýlacak bir ayrýcalýktý.

UFOR filosu asker, araç-gereç ve silah yükü ile operasyona hazýrdý. 25 Aralýk Mars Operasyonu’nun baþlamasý planlanan gündü. Gün bugündü.

Ýstihbarat için hayalet özellikler ve güçlü keþif donanýmý ile yüklenmiþ 3 Çekirge önden gitmiþ ve Mars üzerinde tam bir tarama gerçekleþtirmiþti. Sonuçlar önceki keþiflerden elde edilen bilgileri destekliyordu. Kovan yeraltýnda yeni bir filo kurmak için çalýþýyordu ama þu anda elinde az sayýda komet ve birkaç destroyer ile korvetten baþka bir güç yoktu. Kovan ilk saldýrýda -Grekul desteði olmasa- insaný yenebilecek güçte bir filo ile gelmiþti ama hepsini kaybedince þimdi burada savunmasýz ve çaresizdi.

Buradaki savaþ hala kolay deðildi. Kýsa da sürmedi. Kovanýn son filo kalýntýlarý on dakika içinde temizlendikten sonra uzun bombardýman baþladý.
UFOR filosu yörüngeden ýþýk ve ateþ yaðdýrdý. Beþ gün ve beþ gece boyunca gemi mürettebatlarý bombardýmaný durdurmamak için dönüþümlü görev yaptýlar. Hercules ve robot mekikleri durmadan Mars menzili dýþýndaki bir noktaya cephane konteynýrlarý taþýdýlar. Uzayda süzülen koca bir cephanelik oluþturuldu. Beþ gün boyunca Hercules durmadan cephane taþýdý. Beþ gün boyunca robot mekikler, dolum için yanaþan Yükselengüneþleri doldurdular ve tekrar tekrar doldurdular.. Beþ gün boyunca Yükselengüneþler Mars yüzeyini ve gömülü Kovan inlerini dövdüler..

1 Ocak günü Mars yüzeyine ilk indirme mekikleri ile ilk askerler indi. Mars’a ayak basan ilk kiþi Albay Woo idi.
Piyade birlikleri, Ares zýrhlarý giyiyordu ve atmosferik savaþ yetenekli yeni komutan zýrhlýlarý; Hanibal takýmlarý, ile destekleniyordu. Mekiklerin ve F3000’lerin de katýldýðý bir operasyonla yüzeye inmiþtiler þimdi.. Bu birlikler tespit edilen beþ büyük Kraliçe inine ilerlemiþ ve inler ablukaya alýnmýþtý.
Ýnlerden gelen karþýlýk saatler ilerledikçe zayýflamýþ ve beþ Kraliçeden dördü kaçmaya çalýþýrken havada imha edilmiþti. Beþinci Kraliçe ininde kýstýrýlmýþ ve kaçýþ yolu çökertilerek yakalanmýþtý.

Albay Woo sorgulama taraftarý olmasýna karþýlýk General Collins’in Socrates’ten gelen emri tartýþma kabul etmeyen bir tondaydý.

“Yok edin. Kovan’ýn kökü kazýnacak.”

Albay itiraz edecek olmuþtu ama emir deðiþmeyecekti.

Grekullar bunu duyduklarýna memnundu.

Albay Woo gezegene yalnýz inmemiþti. John Hawk da Mars’taydý..

Mars tamamen temizlenmiþ deðildi. Hala irili ufaklý Kovan üsleri ve maden kolonileri vardý. Ama bunlar çok küçük ve daðýnýk, yeni sýçramýþ noktalardý. Kara birliklerinin hava desteði ile son koloni ve korularý temizleyip son Kovan artýklarýný Mars yüzeyinden tamamen temizlemesi birkaç hafta alacaktý. Ama iþin en büyük bölümü, iþin en kirli kýsmý bitmiþti.

Socrates’teki toplantýnýn konusu zafer kutlamalarý deðildi. Büyükelçi Zytka ve Shalir’in de katýldýðý bu toplantýda konuþulanlar hiperuzaydaki tohumlarýn barýndýrdýðý tehlike idi.. Kovan sadece güneþ sistemi içine deðil Galaksinin dört yanýna tohumlar fýrlatmýþtý. Grekul Robot Gemisi ve Samanyolu’ndaki gözlem uydularýnýn derin uzay tarayýcýlarý bu tohumlarý hiperuzaydan çýktýklarýnda yakalayacaktý ama Samanyolu büyüktü, Kovan sinsiydi, tohumlarýn sayýsý çok can sýkýcýydý. Durum çok tehlikeli idi.

Bir galakside Kovan varlýðý ölümcül salgýn bir hastalýða denk bir tehlike idi. Kovan’ýn olduðu yerde baþka ýrklara yaþam þansý verdiði görülmüþ þey deðildi. Kovan gittiði yerde tek tür kendisi kalana dek yok etmeye ve savaþmaya devam ederdi. Eðer izin verilirse..


Romano kýrklarýnýn sonunda etkileyici bir Ýtalyan erkeðiydi. Geniþ omuzlarý ve uzun boyu yakýþýklý yüzüyle ve aklarla gölgelenmiþ saçlarla taçlanýyordu. Güzel bir gülüþü, insaný ilk anda etkileyen candan bir gülüþü vardý. Konuþmasý yalansýzdý ve yalaný zaten beceremezdi. Bir Ýtalyan güzeli olan eþi onu en çok da bu yüzden seçmiþti. Romano bir erkek ne kadar olabilirse o kadar dürüsttü. Romano’nun ikiz kýzlarý çok hoþ genç hanýmlardý. Ve ressam olan oðlu ise ailenin gurur kaynaðýydý. Elmo ailesinden güç alýyordu bu zor günlerde. Önce büyük buhranla geçen yýllar ve ardýndan meteorun gündeme gelmesi ile iþlerin daha da karýþmasý iktidarýnýn son döneminde onu ruhsal olarak çok yýpratmýþtý.
Elmo ne bir ekonomi dahisiydi ne de askeri bir deha. Sosyal bir dahi de deðildi. Aslýnda Elmo hiçbir þeyi düzgün yapamazdý ve evde bir duvara tek bir çivi çakmasý bile genelde yangýn çýkmasý ya da bir borunun patlamasý, elektrik kesilmesi gibi olaylarla faciaya dönüþürdü.
Buna raðmen Elmo Ýtalya’yý iki dönem boyunca baþarý ile yönetmiþ ve en berbat zamanlarda bile halkýndan büyük destek görmüþtü. Aðzýný açtýðýnda insanlar yüreðiyle konuþan samimi bir adamý duyardý ve onun bütün kalbi ile onlara doðruyu ve iyiyi söylediðini bilirdi. Elmo’nun sözleri kadar gözleri de her zaman keskindi ve çoðu kiþinin bir hiç gördüðü yerde o hazineleri keþfederdi. Elmo’nun el attýðý yerde mutlaka gül biterdi. Ýþte bu yüzden o bir þey söylediðinde sadece ülkesi deðil diðer ülkelerin halklarý bile onu can kulaðýyla dinler ve ona inanýrdý, Elmo bir yere yürüdüðünde takipçisi çok olurdu. Elmo birisine gülümsediðinde o kiþi umut ile dolardý...

Elmo þu son bir haftadýr artan biçimde herkesin suspus olduðunu görebiliyordu. Sihri bile çalýþmýyordu.. Sör Arthur denen ihtiyar keçi sessizce ve Elmo sanki ortalarda yokmuþ gibi ortalarda fýldýr fýldýr dönüyordu.. Michael daha uzun sürelerle ortadan kayboluyor ve ya çok sýkýntýlý ve yoðun ya da ot çekmiþ gibi mutlu biçimde bir gelip bir gidiyordu.. General tamamen kapalý bir kutuya dönmüþ ve çok gerekmedikçe görünmez olmuþtu. Generali sýk görebilenler bile onunla konuþabilmekten çok uzaktý. General sanki baþka bir diyarda geziyordu.. Albay Woo bütün gücü ile etrafta koþturuyor ve bütün askeri harekatý, lojistiðinden cephe hareketine ve ülkelerin koordinasyonuna kadar tek baþýna çeviriyordu.. Albay olmasa Romano çýldýrýrdý..
Elmo bir þeylerin döndüðünü biliyordu. Arthur ve Michael’ý tanýyordu ve General Collins hakkýndaki dosyayý da çok iyi incelemiþti. Kýsacýk tanýþýklýklarýnda General’in büyük bir þeyleri planladýðýna emin olacak kadar iyi tanýmýþtý. Romano insanlar konusunda yanýlmazdý. Yönetmek insan sanatýydý ve Romano da bir insan sanatçýsýydý. Hem de en iyisinden..

Romano büyük ýsrarlar ile General’i de getirerek son günlerde düzeni aksamýþ o Elmo usulü yemekli toplantýlardan birini gerçekleþtiriyordu. Baþkan yemeye bayýlýrdý. Eþinin ona karþý konulmazca dayattýðý sýký spor programlarýnýn nedeni bu yemeklerdi. Romano tam bir lezzet üstadý idi.

Deðiþen bir þey yok gibiydi.. Herkes hala kendi dünyasýndaydý ve nezaket icabý yapýlan konuþmalar ise asgarinin de asgarisi seviyedeydi. Romano koca bir kahkaha patlattý!
Herkes þaþkýnlýkla ona dönmüþtü þimdi.
Onlar iþlerinde usta olabilirdi ama Romano da öyleydi.
Romano kahkahalarla gülüyordu bu duruma..
Ýlk önce çok garipti ama sonra diðerlerinin yüzü de bu adamýn temiz ve içten kahkahalarý ile adeta bulutlarý süratle daðýlan bir öðle gökyüzü gibi aydýnlanýyordu. Dudaklar gülümseme ile kývrýlýyordu. Az sonra hepsi beraberce gülüyordu..

“Manyak herif,” diyerek güldü ve küfretti Sör Arthur.
Elmo aynen bir küfürle cevap verdi. Gülüyordu.
General ve diðerleri gülümsüyordu.
“Son günlerde hepiniz ne kadar çekilmez oldunuz farkýnda mýsýnýz? Sizin yüzünüzden intiharý bile düþündüm,” diye özellikle abartarak konuþtu Elmo.
Sözlerinin haklýlýðýna kimse itiraz etmiyordu.
“Ülke temsilcileri ve Bakanlar ile Küresel Güvenlik Konseyi Baþkanlýðý arasýnda nasýl bir bürokrasi ve belge trafiði aktýðý hakkýnda bir fikrin yok Elmo. Bir ülkeyi yönetmek bir þey, ama ülkelerden oluþan bir Gezegeni yönetmek tam bir felaket. Olmayan kurallarý ve yöntemleri yoktan var ediyoruz ve bunu yaparken olaðanüstü hal emirleri yetkisini sonuna kadar esnetiyoruz. Ülke liderleri olabildiðince anlayýþlý ama bürokratlar ve siyasetçilerin büyük bölümü çýlgýn arý sürüleri gibi etrafýmýzda..” diye dert yandý Michael. Gerçekten de Birleþmiþ Milletler tecrübesine sahip bu genç adam ve ona yardýmcý olan diðer yýllanmýþ Birleþmiþ Milletler görevlileri bile bugün içinde bulunulan bu durumda aðýr bir yük altýnda idi. Bütün ülkelerin bütçeleri, kaynaklarý, ordularý tek bir kiþinin emrindeydi. Bu durum Kovan’a karþý baþarýlar elde edildikçe daha da çok sorun çýkmasýna ve geniþ bir endiþe dalgasýnýn suyu bulandýrmasýna yol açýyordu.
Arthur güçlü bir siyaset adamýydý ve tonton, aksi bir ihtiyardan daha fazlasýydý. Düþmanlarý onu ölesiye centilmen ama hala acýmasýzca ölümcül olarak bilirdi. Siyaset yaþamý boyunca hep insancýl ve ne pahasýna olursa olsun adaletten, doðrudan, haklýdan yana olmuþ bir kiþiydi. Bunun acý bedellerini baþýný dik tutarak ödemiþ ve haklý bir þöhret, aðýr bir isim sahibi olmuþtu. Bugünlerde o isim bütün siyasi manevralardan daha etkiliydi ama bu bile bugün dünyanýn içinde bulunduðu eþsiz karmaþa döneminde tek baþýna hafif kalýyordu.

“Michael’a müteþekkirim,” diyerek baþladý Arthur. Cidden açýkça ve samimice itiraf ediyordu. “Eðer o olmasaydý çýldýrýrdým. Ülke liderleri ile görüþmelerim yanýnda her ülkenin muhalefetinin sesleri ile de uðraþmak için geniþ bir yardýmcý aðýyla çalýþýyorum. Yine de çok yerde þahsen bulunmam gerekiyor. Ýnsanlar endiþeli.. Aslýnda hükümetler ve siyasetçiler endiþeli demek daha doðru. Bir rüzgar var. Bunu hissediyorlar. Ben de hissediyorum. Buhran ve sonra da meteor.. Sonra da bu Kovan savaþlarý.. Derken uzaylý dostlar.. Evrende yalnýz deðiliz ve hayatta kalmak için verilen dünya çapýnda bir savaþta daha önce hiç yaþamadýðýmýz duygularý yaþýyoruz.. Dünya çok süratli bir deðiþimin içinde.. Bu deðiþimin rengini göremiyoruz. Bilinmeyenin korkusu özellikle liderleri ve onlarýn yönetim kadrolarýný çok karýþtýrýyor. Çok kararsýz-dengesiz bir noktaya kayabilecek bir eþiðe yaklaþýyoruz..”
Elmo bu endiþeleri paylaþýyordu. Sadece Arthur ve Michael deðil bizzat kendisi de her gün bu durumla iç içeydi.
“Askeri operasyonlarýn büyük sorumluluðu þu an itibarýyla Albay Woo’da. Bunu biliyorsunuz. Bilmediðiniz arka planda çok daha büyük bir operasyon için benim de hazýrlýklarýmý yaptýðým. Þu aþamada bu olayýn detaylarýna giremem. Son derece ciddi bir operasyon olacak ve burnumuzun dibine kadar girmiþ bir Kovan Elçisi’ni gördükten sonra koruma önlemlerini nasýl arttýrdýðýmýzý fark etmiþsinizdir. Baþka bir sürprizde geçen defaki kadar þanslý olmayabiliriz. Bunu riske atmayacaðým. Bunu istemeyin.”
General, KGT kökenli bir subaydý ve bu olaya ihtiyatlý yaklaþýmý þuanda göze batmýyordu. Askerler öyle rahat edecekse öyle olsundu çünkü Collins’e hepsinin güveni tamdý. Zamaný gelince onlara anlatacaktý..

Ýçkiler içildi ve daha çok yemek geldi.. Tatlýlar, salatalar, kahveler, içkiler.. Arka planda hepsinin sevdiði ya da en azýndan sorunsuzca dinleyebildiði müzikler akarken konuþmalar daha bir rahatladý ve son günlerde yaþana komik olaylardan ve acayip gelen durumlardan bahsettiler.. Farkýnda olmadan kendilerini deðiþimden söz ederken buldular..
Halklar çok deðiþmiþti. Dünya tarihini sonralarý bu günlere bakarak inceleyecek olan tarihçiler halklarýn bu deðiþime denk bir deðiþimi dünya tarihinde hiçbir çaðda daha önce yaþamadýðýný söyleyecekti. Kovan Savaþlarý döneminde teknolojik olarak tam bir kýrýlma noktasýný aþan dünya aslýnda en büyük kýrýlma noktasýný ruhunda aþmýþtý.
Albay Woo normalde sýký bir asker ve yetenekli bir diplomat olsa da diplomasiden hoþlanmayan hareket yanlýsý bir lider olarak bilinirdi. Hareketler ile konuþur ve ne istediðini açýkça ifade ederdi. Onunla iletiþim çok doðrudan ve çok yanýlgýsýzdý. Cesaret isteyen bir þeydi Albay Woo ile anlaþmak ama bir kez onun dilini öðrenince son derece kolaydý. Albay en sinsi politikacýdan en doðrudan teröriste kadar herkes ile bir dakika içinde ayný dalga boyunu yakalayýp öyle ya da böyle anlaþabilen bir iletiþimciydi.. Þimdi içtikleri içkiler hoþ sohbet ve güzel yemek onu da rahatlatmýþ ve yumuþatmýþtý. Yorgunluðu üzerinden akarken rahatça konuþabiliyordu içtenlikle..
“..Bir hayal gibiydi,” diye gerçekten dalgýnca ve gerçekten sesinde tutkuyla konuþuyordu þimdi Woo.. Sesindeki duygularýn gücü ilk anlarda hissedilmiþti. Gecenin, içkinin ve ülkenin yönetimi sorumluluðu ile iyice kývamýna gelmiþ fýrtýnalý ruhlar bu dost sese kulak kesiliyordu.. “..Bir hayal gibiydi.. Ne hayaller kurmuþtular.. Askerlerim.. Bütün cephelerdeki komutanlar ayný dileði söylüyordu raporlarýnda.. Hepsi öncede düþman olduðu diðerleri ile omuz omuza savaþmaktan, onlar uðrunda ölmekten nasýl da mutluydu. Bir Arap ile Ýsraillinin birbirini korumak için canlarýný hiçe saymasý ne demektir?! Bir Müslüman, Hýristiyan topraklarýný savunmak için ölüme severek yürüyor, Beyazlar Afrika’lý sivillere caný pahasýna kalkan oluyor..” Sonra sesindeki ton birden acýya büründü ve karanlýkla kapkara karardý.. “..Þimdi.. Þimdi hepsi bitecek mi?.. Bir rüya mýydý? Birleþmiþtik. Kardeþtik.. Yýldýzlardan daha büyük pay almak için hepsine yalan mý diyeceðiz!?” Woo’nun sesi öfke ile parlamýþ sonra umutsuzca sönüp yine sakinleþmiþti.. Az önce içinden parlayan duygu selinin tek izi gözlerinde zor tuttuðu yaþlar olarak kalmýþtý..

“Eðer yitmesine izin vermezsek bu kardeþlik bitmeyecek..” diye içtenlikle savundu Elmo.. Bu uðurda ne gerekiyorsa yapmaya bir anda karar vermiþti. Þimdi bu sözleri duymak aylardýr içinde yaþadýðý dünya ve yüreðinden geçenlerle birleþince artýk açýkça önünde uzak bir ufuk görebiliyordu.. Orada yeni bir ufuk vardý. Öncekinden çok daha ötede yeni bir ufuk görüyordu artýk gözleri.. Ve onun kaybolmasýna izin vermeden kardeþlerini oraya taþýmaya kararlýydý..

“Yitmesine izin vermeyeceðiz..”diye destekleyen Michael’dý. Bunu açýkça öyle yaramaz bir tonda söylemiþti ki saðýrlar bile duymuþtu. Süratle bütün baþlar ona dönmüþtü..
Elmo bu ses tonunu biliyordu. Michael bazen çok acayip fikirler yumurtlardý ve bu fikirler hep iþe yarardý.. Ne kadar çýlgýnca ve alýþýlmadýk olursa olsunlar..
“Michael, yine vahiy mi geldi?” diye her zamanki alaycý üslubu ile sordu Elmo.
Michael gülümsedi. Yüzü çok ciddi ve çok karalýydý. Ne yaptýðýný bilen, çok kendinden emin bir duruþu vardý. Yaþlý Kurt’a döndü. Ýkisi de son haftalarda nereye doðru gittiklerini ve iþlerin karþý konulmazca hangi çözüme doðru göz kýrptýðýný biliyordu.. Bir iki kez birbirlerine bunu yüksek sesle söylemeye bile cesaret etmiþtiler..
“Sör Arthur, Ekselanslarý.. Size baþyapýtýnýzý yaratma emrini veriyorum. Adýný Dünya Federasyonu koyacaksýnýz. Çalýþmalarýnýza derhal gömülmeden evvel size ayrýntýlarý vereceðim..”
Elmo daha ilk anda çarpýlmýþ ve derinden sarsýlmýþ halde koca bir küfür etti..
“Adýný Gabriel koymalýymýþlar..”

(Michael: Ýngilizce Mikail meleðinin adý ile Gabriel: Ýngilizce Cebrail meleðinin adý kullanýlarak yapýlmýþ bir kelime oyunu diyebiliriz..)

Tek bir akþam yemeðinde içkinin etkisi ile baþlayan bir hareket deðildi bu koþuþturmaca.. Yarý farkýnda olarak, yarý bir Ütopya’yý kovalayarak ve yarý ihtiyaçlara cevap vermesi için gerekli düzenlemeleri yaparak zaten bu amaç doðrultusunda ciddi bir düþünce birliði saðlanmýþtý. Sör Arthur, Michael ve Elmo’nun geniþ nüfuzu yanýnda Rusya ve Amerika da bütün siyasal güçleri ile UFOR Konseyini destekliyordu. Çin de þimdilik hiç zorluk çýkarmýyordu ve dünyanýn kalaný da bu akýntýya kendini býrakmýþ dünyanýn diðer yarýsý ile ayný yönde gidiyordu.. Dünya aslýnda þu anda, bu savaþ koþullarýnda zaten Tek Baþkaný ve yönetici konseyi olan bir federasyondu. Resmi deðildi ve pek çok eksiði vardý ama o gözle bakýldýðýnda 1 Mayýs gününden bugüne kadar yapýlanlar ve düzenlemeler ile alýnan yol, gidilen istikamet belli oluyordu.. Yine de bu açýkça düþünüldüðünde hala akýllarý durduran bir düþünceydi ve Sör Arthur’un hýzlý mekik diplomasisinde karþýsýndakilerin ilk tepkileri de bu yöndeydi.. Bu inanýlmazdý.. Ama bu dönemde insanlar öyle þeyler görmüþtü ki inanmalarý daha kolay oluyordu.. Yine de bu hala çok inanýlmazdý..

Sör Arthur hiç bu kadar hýzlý mekik diplomasisi yapmamýþtý. Elmo ve Michael bu hareketi güçleri yettiðince destekleyecek ve kendi paylarýna düþeni yapacaktý. General olasý bir tersliðe karþý istihbarat birimlerinin kýrmýzý alarm durumlarýný derinleþtirmiþti ve acil önlemler paketi hazýrlamýþtý.. Ama iþin aslan payý Sör Arthur’un omuzlarýndaydý. Mekiklerin süper hýzlarý mekik diplomasisine büyük fayda saðlýyor ve Arthur hop orada hop burada yakýn iliþki içinde olduðu devlet adamlarý ile görüþüyordu.
Arthur’un özellikle Güney Amerika, Asya, Afrika ülkeleri gibi 3. Dünya ülkelerinde çok güvenilir dostlarý vardý. Bu dostlarýn büyük bölümünü bugün artýk dünya siyasetinde önceden olduklarýndan çok daha güçlüydü çünkü siyaset oyununun kurallarý 1 Nisan’da Meteor Yaðmuru’ndan ve 1 Mayýs’taki Bilgi Paylaþýmý’ndan bu yana çok deðiþmiþti. Özellikle bu 1 Mayýs etkisi çok eþsizdi.
Sör Arthur pek çok görüþmede yine pek çok söz vermiþ ve pek çok teminat saçmýþtý, bir dolu vaatte bulunmuþtu.. Bazý vaatlerine kendisi bile inanamýyordu ama geleceðin ucu öyle açýktý ki karþýsýndakini buna inandýrabilmesi onu dehþete düþürmüþtü.. Gerçekten her bir görüþmede kendi ufku da geniþleyerek aklýnda yeni rotalarýn çizilmesine, yeni tasarýlarýn doðmasýna yol açýyordu. Her görüþmede bir öncekinden daha güçlü ve daha hýzlý bir biçimde daha saðlam bir destek buluyordu.. Arthur’un yüzü gülüyordu.. Dostlarýný ortak amaçlarýna ikna ettikçe içinde güveni büyüyor ve sabýrsýzlanýyordu. En kýsa sürede bitirici vuruþu yapmalýydýlar. Bu öyle bir hareketti ki bir kez olgunlaþtýðýnda artýk onu elde tutmanýn imkaný yoktu, elde patlamadan hak ettiði yere konmalýydý..


Elmo Maurizio Romano, UFOR Meclisi’ni toplantýya çaðýrdýðýnda kulislerde kimi yerde bir suskunluk, kimi yerde gizli fýsýldaþmalar vardý.. Ortada kaynayan bir kazan vardý ve bu kazan içinde de yanlýþ duyumlar kadar gerçek duyumlarýn da kokularý da dönüyordu.. Heyetlerin gerginliði havada neredeyse fiziksel bir elektrik yükü yaratacak kadar somuttu..

Elmo ve Sör Arthur bombayý Michael’ýn patlatmasý konusunda anlaþmýþtý. Elmo halklara çok etkiliydi.. Sör Arthur ise kapalý kapýlar ardýnda oynanan oyunlarda ustaydý.. Michael ise tam bir kitle katliamcýsýydý. Bu genç adam kitleleri acýmasýzca esir alan ve onlarý mahfeden bir büyüye sahipti. Baþka birisi onunla ayný sözleri söylese etkisi sýfýr olurdu ama Michael konuþtuðunda akan sular duruyordu. Kiþileri tek tek etkilemesi o kadar güçlü deðildi belki ama bir kitleye konuþtuðunda fareli köyün kavalcýsý gibi o topluluðu büyüleyip peþinde dolan evcil bir köpek yavrusuna çeviri verirdi.
Michael kürsüye çýkarken bütün salon yine o bildik Michael nutuklarýndan birine hazýrlanýyordu ama aslýnda hiçbir hazýrlýklarý olmadýðýný çoðu biliyordu. Burada bugün kývrak bir oyun oynanýyordu. Metin çok önceden yazýlmýþtý ve aktörler rollerini biliyordu. Þimdi gösteri baþlýyordu.

Michael her zamanki gibi baþladý. Son derce kendinden emin ama ayný zamanda aðýr baþlý ve son derece nazik.. Bu insanlarýn hepsine, hoþlanmadýklarýna bile cidden saygý duyuyordu. Bu kiþiler þu ya da bu þekilde geldikleri mevkide halklarýnýn temsilcileri idi Michael’ýn gözünde.. Ve bu liderlikleri onlara karþý saygý göstermesi için tek baþýna bile yeterli bir sebepti.

“Hanýmlar ve Beyler. Bugün ilk sözü almamýn nedenini konuþmam ilerledikçe anlayacaksýnýz. Þimdi sözlerime geçmiþten baþlamama izin verin lütfen..” diyerek baþladý Michael.
Kulislerde dönen hava ve yapýlan spekülasyonlar, yalan-yanlýþ-gerçek kýrýnýtýsý bütün söylentilerin de fýsýldayan ezgisi ile havada gizemli bir ezgi dönüyordu.. Michael büyüleyici þarkýsýna baþladýðýnda Birleþmiþ Milletler salonundaki temsilciler bir kez daha bu genç adamýn sihrine kapýlýp sessizce onu dinlemekten kendini alamýyordu.
“Ýçimizdeki en kötü ile karþýlaþtýk. Onu en çirkin hali ile gördük. Ýçimizdeki canavarý hiç bu kadar çýplak ve hiç bu kadar korkunç görmemiþtik. Birbirimizle gýrtlak gýrtlaða geldik.. Hayatta kalmak için birbirimizi çiðneyerek ve öldürerek Meteor’dan; kýyametten kaçmayý denedik. Sadece ülkelerin birbirine diþ bilemesi olsa neyse ama ülkelerin kendi halklarýnýn komþularýný, akrabalarýný, arkadaþlarýný boðazlamasýný gördük..”
Sesi çok hipnotize ediciydi. Yükseliyor, alçalýyor ve zihinleri baðlýyordu.. Sözleri insanlarýn içindeki hatýralarý derinlerden yukarýlara çekiyordu. Unutulmak istenen pek çok acý hatýra þimdi üyelerin yüzlerinde ve bakýþlarýnda hissediliyordu..
“Kýyamet ile buluþtuðumuzda ise gördük ki kaçýþ mümkün deðil.. Hiçbirimiz bu kýyametin gazabýndan azat deðiliz. Ama gördük ki kýyamet aslýnda kýyamet olmayabilir.. Eðer birlik olur ve güçlerimizi birleþtirirsek.. El ele verirsek..” derken ellerini pençe gibi sýmsýký sýkarak bir boðma hareketi yaparken devam etti.. “..bu kýyameti boðabiliriz. Hayatta kalabiliriz. Beraberce savaþýrsak düþmaný yenebiliriz..Ýnsanlýðýn düþmanýný yenebiliriz. Ama sadece insanlýðýn bütün uzuvlarý ile savaþýrsak insanlýðýn düþmanýný yenebiliriz.”

Burada biraz durakladý ve yarattýðý büyüyü daha önce hiç yapmadýðý biçimde bilinçli olarak bozdu. Ritmini bozdu ve salonu kasýtlý olarak uyandýrdý.

“Hanýmlar ve Beyler.. Rüya gibiydi.. Ütopik bir dönemdi.. Birlik olduk ve düþmanýmýza karþý tek vücut halinde durduk..
“Ütopik, rüya gibi bir aný olarak kaybolacak bu birlik.., ..eðer ona sýký sýkýya sarýlmaz isek..”
“Þimdiden koridorlarda Ay’ýn hatta Güneþ sistemi ve yakýn sistemlerin ülkelerce paylaþýldýðýný, çok uluslu dev þirketlerin gözlerinin açgözlülük ile yandýðýný görüyorum..”
“Sakýn ola..” diyerek çok yavaþça ve yeniden o hipnotik ses tonuna döndü Michael. Yeniden büyüsünü örüyordu.. Gözleri adeta bütün üyeleri esir alýyordu. “..kýyameti yendiðimiz yanýlgýsýna düþmeyin. Düþmanýmýzla kucaklaþtýk ve onu yere çaldýk. Kýçýna bir tekme attýk ama daha bitmedi. Þimdilik birliðin gücü ile onu yendik. Açgözlülükten, kibirden, bencillikten, düþmanlýktan uzak bir ruh ile birbirimize sarýldýk. Omuz omuza, sýrt sýrta bir kavga verdik. Bunu sakýn unutmayýn. Birleþik gücümüzdü düþmaný yenen.. Ne Amerika, ne Çin, ne Rusya, ve ne de Avrupa Birliði ya da diðer ülkeler ama sadece ve sadece Birleþmiþ Milletler Küresel Savunma Konseyi idi bu düþmaný yenen. Yani Hepimizdik! Hep beraberce.”
Bu sözleri kendine azýmsanmayacak bir taraftar kitlesi bulmuþ gibiydi ve salonda bir dalga dolaþýyordu..
Sonra sopayý gösterdi Michael..
“1 Nisan’dan önceki Süper Güçlerin hiçbiri artýk Süper Güç deðil, Hanýmlar ve Beyler. Ve 3. Dünya ülkelerinin hiçbiri de artýk 3.Dünya ülkesi deðil..” Bu noktada doðrudan Robert Wayne’e dönerek cidden, samimice teþekkür etti Michael.. “..Teþekkürler Sayýn Baþkan. Çok Teþekkürler.”
Amerikan Baþkaný bugün bir þeyler olacaðý konusunda Sör Arthur tarafýndan uygun bir dille uyarýlmýþtý ama Arthur ona çok fazla þey söylememiþti. Amerika’nýn kararýný kendisi vermesi gerektiðine inanýyordu Sör Arthur. Bu merakla beklediði bir þeydi..
“Artýk hepimiz biriz, eþitiz… Denkiz.. Artýk her anlamda bir olmalýyýz..”
Bunu açýkça bir tehdit tonunda söylemiþti. Ciddi bir uyarý vardý bu sözlerde.
Salonda bir karýþýklýk ve rahatsýzlýk boy gösterirken bu sözleri onaylayan fýsýltýlarýn yoðunluðu kýsa sürede diðer tepkileri bastýrdý.. Fýsýltýlar bu sözlerdeki gerçeði doðrular nitelikteydi. Durumun ciddiyeti ilk defa bu kadar açýkça ortaya konuyordu. Bir süredir büyüyen huzursuzluk burada yeniden þekilleniyordu.. Dünya üzerindeki medeniyetler boks müsabakasý için þartlar hiç bu kadar adil olmamýþtý. Hatta bazýlarý için sinir bozucu, mide bulandýrýcý ölçüde adildi artýk bu müsabaka..
“Sakýn ola þu anda yaþattýðýmýz birliði önemsememek gibi bir hataya düþmeyin, sakýn.. Bazýlarýnýz bu birliðe güçlü bir inanç beslemese de buna inananlar var ve bu birliðe sahip çýkacaðýz..”
Salonda konuþmalar artmýþ ve ortalýk karýþmýþtý. Her kafadan bir ses çýkýyordu. Liderlerin büyük bölümü yerinde ve akýllý gözlerle olan biteni izler durumda olsa da delegeler arasýnda tartýþmalar ve laf dalaþlarý vardý. Salonda tansiyon artmýþtý ve Meclis Baþkaný oturumu yönetmekte zorlanýyordu..
Söz isteyenler, Michael’ý destekleyenler, onu zorbalýkla suçlayanlar vardý.. Ortalýk git gide karýþýyordu. Sör Arthur gülümsemesini ustaca gizliyordu..
Michael yavaþça durulan ortamda sözüne devam etti.
“Yeni uzaygemilerinin inþasý için saygýdeðer ülke temsilcileri ile öngörüþmelerim esnasýnda açýkça bazý ülkeler, bu savaþa yatýrdýklarý kaynak oranýnda, savaþ sonrasý dönemde oluþacak yeni geliþmelerden orantýlý fýrsatlar almayý dilediklerini ifade ettiler.”
Bu ifade ortalýðý yine bulandýrmýþtý..
“Size Meteor öncesi dönemi hatýrlatmama izin verin. Buhran yýllarýnda yaþadýklarýmýz da çok acý þeylerdi.. Ekonomik kriz ve nüfusun içinde yýllarýn biriktirdiði öfke patladýðýnda beþ yýl içinde ne çok ölüm ve yýkým yaþadýk.. Aç ve umutsuz koca kitleler ekonomik krizin güdümünde nasýl þiddete bulandýlar.. Paris’in göbeðinde bir hafta boyunca bombalar patladý. Þehir savaþ alnýna döndü. Eiffel Kulesi hedef alýndý ve yýkýldý..”
Fransa Baþbakaný Jaques Belmondo hýþýmla ayaða fýrlamýþtý.
“Terörist bir saldýrýydý!”
“Çok doðru, terörist bir saldýrýydý. Amerikan þehirlerinde baþlayan salgýn hastalýklar, 6. Filonun kendi uçak gemisinin reaktörü eritilerek -Amerikalý bir intihar komandosu tarafýndan- topyekün yok edilmesi terörist saldýrýlardý. Vatikan’ýn bombalanmasý ve Papa’nýn kaçýrýlýp iþkence ile öldürülmesi, kiliselere savaþ açýlmasý terörist saldýrýydý. Çin’deki fabrika sabotajlarý ve Ýngiltere’deki metrolara yapýlan þarbon saldýrýsý da terörist saldýrý idi.. Fakat Hanýmlar ve Beyler, yüz milyonlarýn aylar boyunca pasif direniþ ile iþ býrakmasý terörist saldýrý deðildi. Yüz milyonlarýn aylar süren imza kampanyalarý ve mitingleri, konserleri terörist deðildi.. Bunlarý duymadýk, sadece patlayan bombalar geldiðinde onlarý duyduk..”
Meteor öncesindeki Buhran dönemi de aslýnda neredeyse bir Meteor dönemi kadar aðýr bir tabloydu dünya için. Beþ yýllýk bir süre içinde git gide yükselen terör dalgasýný kesen þey sadece ve sadece Meteor’un geliþi haberi olmuþtu ve o andan sonra herkes en iyisini umut ederek kazma ve küreðe sarýlmýþtý. Terörist eylemler büyük ölçüde durmuþtu ilk dönemde ama ayaklanmalar ve isyanlar baþlamýþtý. Sýðýnaklarýn inþasý sonrasýnda buralara kimlerin gireceði konusuna sýra geldiðinde bütün dünyada ipler kopmuþ ve sýðýnaklarýn içindekiler ile dýþýndakiler arasýnda dünya çapýnda bir çatýþma baþlamýþtý.. Kabus gibi bir on yýl yaþamýþtý dünya.. Bütün iyileþme ve toparlanma hamleleri bu dönemde boþa çýkmýþ ve küresel umutsuzluk, küresel cinnet dünyayý içine çekip yutmuþtu..

Meclis Baþkaný’nýn Arthur’a bitmek bilmeyen bir borcu vardý ve þimdi konuþmanýn arasýnda Rusya Baþkanýna söz vererek borcunu bir kez daha ödüyordu.
“Ne öneriyorsunuz?” diye sormuþtu Rusya Baþkaný. Kýsa ve net soru salonun bütün dikkatini yeni bir yöne çeviriyordu.
“Ben yeni bir þey önermiyorum. Bilmediðiniz bir þey söylemiyorum. Bir düþünün. Ben zaten süregelen durumun daha da güçlendirilmesini savunuyorum. Gerçekten Birleþik Devletler Baþkaný bütün teþekkürleri hak ediyor. Gemilerin inþasýndan insan kaynaklarýnýn süratle düzenlenmesine ve savaþ için gerekli bilgi ve hammadde akýþýnýn düzenlenmesine kadar her alanda kendisi ülkesi adýna öncü rol oynadý. Bugün Kovan’a karþý elde ettiðimiz baþarýlarda en büyük pay 1 Mayýs’ýndýr.”
“Sayýn Baþkan, 1 Mayýs günü dünya çapýnda bir hareket baþlattý, kendisi bir çað açtý. Herkesin elindekilerle yapabileceðinin en iyisini yapmasýnýn öncüsü oldu. Rusya ve Kanada hammadde akýþýnda en büyük iki kanal oldu. Sahra savaþýnda Kara ordularýnýn büyük bölümünü oluþturan Zýrhlý piyadelerin çoðu Asya ve Afrikalý kardeþlerimizdi. Dünya çapýna yayýlan yeni bilgi ve teknolojinin gittikleri yeni ülkelerde süratle iþler hale gelmesinde Batýlý bilimadamý ve teknikerlerin tecrübe transferi çok vakit kazandýrdý..”
“Hanýmlar ve Beyler, bazýlarýnýz dile getirmekten kaçýnsa da zaten çoktan farkýnda, dünya þu anda kaçýnýlmaz biçimde bir Federasyon olma yolunda çok ilerlemiþ durumda..” derken fýsýltýlar, itirazlar ve itirazlara itirazlar yükselmeye baþlýyordu ama Michael devam etti.. “Ben bunun süratle resmileþmesi ve insanoðlunun týpký Kovan’la savaþýrken cephede olduðu gibi barýþta da tek bir bedenin organlarý gibi uyum içinde, beraberce yaþamasýný söylüyorum!!..”

Artýk konuþmalar ateþliydi ve bu fikri destekleyenler ile buna karþý çýkanlar arasýnda laf dalaþlarý mahalle kavgasý düzeyine süratle inmekteydi.. Baþkan oturum sükunetini saðlamak için sesini cidden yükseltiyor ve tokmaðýný kýrarcasýna masaya indiriyordu..
Ortalýk yavaþ yavaþ sakinleþirken hala kürsüde olan Michael’a bir soru daha geldi. Türkiye Baþbakaný Turgut’un sesi bu ufak tefek adamýn cüssesinden beklenmeyecek ölçüde kuvvetli ve etkileyiciydi.
“Bu nasýl olacak?”
Michael tartýþmalarýn yönünü salondan izleyebiliyordu ve sahnelenen oyunun onlarýn lehine iþlemesini memnuniyetle görüyordu. Gülümseyerek cevap verdi.
“Adilce ve eþitçe olacak..”

Michael’ýn bundan sonraki konuþmalarý içinde cidden 1 Mayýs’tan bu yana yapýlmayan ya da ülkelerin henüz onaylamadýðý pek az þey vardý ve onlarýn da kabulü sorun çýkarmayacaktý. En ciddi endiþe zaten haklý ve akýlcý bir karar olan Federasyonlaþmaya karþý bir cephenin ilk baþlarda oluþma olasýlýðý idi. Bütün bu tiyatro da bu cepheyi destekçi gurubun baskýn sesi ile daha olgunlaþýp kuvvet bulmadan ezmeye yönelikti. Sürat kilit unsurdu ve burada iþler çok süratle ama hala çok anlaþýlabilir biçimde yavaþça geliþmiþti..

Mekik diplomasisi sonraki iki saat boyunca meyvelerini cömertçe ortaya döktü ve araya serpilen bir iki karþýt görüþ süratle eritilip desteðe dönüþtürülürken Meteor öncesi dönemde asla gerçekleþemeyecek bu oluþum süratle gerçekleþiyordu..
Çin bile bu oluþumu destekliyordu Rusya ile Amerika’nýn da destekleyen tavýrlar takýnmasý rüzgarýn yönünü deðiþtirilemez biçimde kuvvetle tayin etmiþti..
Meteor öncesi dönemde, o zamanýn þartlarý ile bu liderlerin çoðu bu fikirlere katýla katýla güler ve ciddiye almazdý ama burada en uçuk fikirler bile süratle kabul ediliyordu.
Sonunda, Birlik olmak, yýldýzlara tek bir bayrak ile açýlmak, her yeni koloninin Federasyon konseyine baðlanmasý, ülkelerin sadece dünyada hüküm sürerken Konseyin Dünya dýþýndaki kolonileri yönetmesi gibi acayip fikirler bile kabul edilmiþti. Bugün alýnan karalardan bazýlarý bugün için gerekli ve iyiydi ama gelecekte bunlarýn baþ aðrýtmasý pek muhtemeldi. Yine de þu anda asýl önemli olan günü kurtarmaktý.
Önceden adý telaffuz dahi edilemeyen ülkeler artýk siyasi olarak çok güçlüydü çünkü askeri olarak güce dönüþmüþtüler ve önceden güçlü olanlar artýk daha az güçlüydü.. Dengeler deðiþmiþti. Bu dünyayý deðiþtirmek ve iyiye deðiþtirmek için bulunmaz bir fýrsattý. Elmo, Arthur ve Michael kader onlara bu fýrsatý verdiðinde orada ve de hazýrdý.

Sizlere Federasyonun bu Meclis salonundaki ince oyunlar ve Michael’ýn salt sihri ile kurulduðunu söylemek isterdim. Ama iþin aslý daha bir baþkaydý.

Sör Arhur mekik diplomasisinin son duraðýndaydý. Bu en önemli duraktý. Burada Almanyalý güçlü bir sanayici olan Manfred Balbec ile karþýlýklý içkilerini yudumluyordular. Ýki koca çýnar, iki yaþlý kurt bir kez daha yüz yüzeydi..
Lüks bir jetin içinde; bir Golfstream 9000’in içinde Atlantik okyanusu üzerinde gün doðumunu izliyordular. Rahat deri koltuklarýna gömülmüþ ve iki dost gibi keyifli bir muhabbetin ortasýnda purolarýný tüttürüyordular. Bu ikisi aslýnda iki karþýt cephedeki iki düþmandý. Yine de ikisi de nesli çok ciddi yok oluþ tehlikesinde iki beyefendi olduðundan savaþlarýnýn en ateþli dönemlerinde; 80’lerde bile centilmenliði býrakmamýþtýlar.. Ýki yaþlý adamýn muhabbetinde söz asýl konularýndan açýlmýþ baþka konulara kanatlanmýþ ve þimdi 80’lere dokunarak yine asýl konularýna geri dönüyordu..
Hanedan, ya da Kuklacýlar olarak anýlan kadim bir örgütlenmenin görülen yüzü, temsilcisi olan Manfred, Sör Arthur gibi dokunulmaz statüdeydi. Bu savaþýn asýl güçleri iki cephede de perde gerisindeydi ve bu iki seçilmiþ-atanmýþ kiþi iki cephe arasýndaki iletiþimi saðlýyordu..
Bir yudum þarap alýp derin bir nefes puro çekerken ah ederek konuya geri döndü Manfred.
“..Biliyorsun, benimkiler ve seninkiler asla kabul etmez Arthur, ama 80’lerde yükselen dalgayý bastýrmak iyi deðildi. O dalgayý çok suni biçimde kýrdýk.. Elimize yüzümüze bulaþtýrdýk. 90’larý berbat ettik ve 2000’lerde ise her þey cidden kontrolden çýktý..”
Bu itirafý duymak Arthur’u pek etkilememiþti. 80’lerde iki cephe arasýndaki savaþ çok kýzýþmýþtý ve bu esnada iki cephe de çok güç kaybetmiþti. Dünya üzerindeki gizli kontrolleri zayýflayýnca uzun süredir ilk kez dünya özgürce kendi yönüne gitmeye baþlamýþtý.. Taa ki iki taraf da bunu fark edip korku ile ateþkes yapana dek. Sonra ipleri yine ellerine almýþtýlar ama özgürlüðe koþan ruhlarý dizginlemek için çok fazla aracý çok düzensizce kullanmýþtýlar..
“Bu kadim kavga insanlýðýn bedenindeki bir kanser gibi Manfred. Doðal deðil bu oluþum. Sonunda iki taraf da mutlaka kaybedecek.”
Manfred buna ne tepki gösterdi ne de bir cevap söyledi. Sessizce durdu.
Birkaç dakika sessizliði dinlediler ve doðan güneþi izlediler uçaðýn pencerelerinden.. Gün doðumu bu yükseklikte ve altlarýndaki bulut denizi üzerinde dans eden ýþýklarla muhteþem bir manzaraydý..
Söze baþlayan yine Manfred oldu. Elçiler olarak bu ikisinin yetkilerinin sýnýrlarý olmasýna karþýlýk bu sýnýrlar çok geniþti. Ve bir Elçi’nin sözünü olur da temsil ettiði taraf onaylanmaz ise bu derhal bildirilir ve karþý tarafýn belirleyeceði bir tazminat mutlaka ödenirdi. Bu tazminatlar mutlaka ödendiðinden genelde tazminat bedeli çok yüksek olurdu. Elçilerin kýlý kýrk yararak seçilmesi ve yetiþtirilmesi bundandý. Manfred iyi bir Elçiydi ve sýnýrlarýný çok iyi biliyordu. Efendilerinin sýnýrlarýný ve isteklerini, yöntemlerini, akýl ve ruhlarýný da planlarý gibi iyi biliyordu.
“Arthur, dünyayý açgözlülükle þiþirdik. Açgözlü köleler haline getirdik. Sonra içi boþ koca bir dünya elimize patlamak üzereyken Ruth geldi. Þimdi bakýyorum da bu bize Tanrý’nýn bir lutfu gibi..”
Arthur elinde olmadan gülümsedi bu defa..
Manfred ince gülümsemeyi yakaladý.
“Ben dinsiz deðilim Arthur. Ýyilik ve kötülük arasýndaki ayrýmý da biliyorum. Sadece Tanrý’nýn tarafýnda deðilim, ben kötü dediklerinizdenim.. Gerçi seninkiler de pek iyi sayýlmaz deðil mi Arthur? Hayýr, hayýr üzerine alýnma.. Sen iyilerdensin. Seni nasýl bunca yýl bu mevkide tuttuklarýna da þaþýyorum aslýnda.. Bu mevkide büyük iþler yaptýn onlar adýna ve rütbeni onurlandýrdýn.. Lakin sizinkiler de pek sütten çýkma ak kaþýk deðil.”
Manfred bir an düþüncelerini toparladý ve sonra asýl konuya geri döndü.
“Bak ne diyeceðim Arthur, sen git ve Federasyon’un için düðmeye bas. Gitmeden önce bana bir liste yap ve hangi ülkelerden sana destek saðlamamý istediðini bildir. Sana her zamanki yöntem ile 12 saat içinde sonucu bildireceðim.
Arthur cebinden çýkardýðý bir kaðýt parçasýný Manfred’e uzattý. Gülümsüyordu yaþlý kurtlar..
Manfred listeye göz attý ve baþýný onayla salladý.
“Cevaplarý ne olacak?” diye gülümseyerek sordu Arthur.
Manfred bir kahkaha attý ve cevap verdi.
“Elbette ben ne dersem o olacak. Þu durumda sana Federasyon’un konusunda bir yýl boyunca tam destek vereceðiz Arthur. Bu benimkilerin de iþine gelir. Son birkaç yýldýr iþler kesat. Malum, bütün dünya savaþ alanýna dönünce bu iþleri ilk baþta iyiye götürse de savaþlar hiç durulmayýnca çark tersine dönmeye baþlýyor. Karlý deðil bu. Hem senin Federasyon’un oyun tahtasýný büyütebilecek potansiyele sahip. Bu, iþleri çok ilginçleþtirebilir. Tabii eðer þu Kovan denen iblis tohumunu alt edebilirsek..”
“Alt edebilirsek.. Bir takým gibi..” diye güldü Arthur. Dalga geçiyordu. Manfred de aynen dalga ile cevap verdi.
“Çok alýþtýrma kendini Arthur. Biz hala düþmanýz.”
“Ama centilmen düþmanlar.”
“Centilmen düþmanlar,” diye onaylayarak gülümsedi Manfred. Kadehini Arthur’un kadehine doðru kaldýrdý, “Düþmanlýða, Arthur.”
“Düþmanlýða, Manfred.”
Kadehler tokuþtu. Ýki yaþlý adam kahkahalarla gülerek içkilerini yudumladýlar.

Ýþte Federasyon’un kurulduðu an tam olarak o iki kadehin tokuþtuðu andý..

7. Bölüm (Koca Bir Evren)

2025 yýlýnýn ilk yarýsý boyunca her þey çok hýzlýydý. Dünya süratle Federasyonun getirdiði yeniliklere alýþmaya çalýþýyordu. Kovan ile savaþ bu dönemde tamamen insanýn lehine sürüyor ve Güneþ sistemi içindeki bütün tohumlar durmadan taranýyor-tespit edildiði yerde süratle imha ediliyordu.
Dünya yüzünde savaþlar durmuþ olsa da ancak yaz geldiðinde halkýn geneli bu yeni barýþ dönemini tadabiliyordu. Yazdan önce atmosferdeki hastalýðýn temizlenmesi mümkün olamamýþtý ve halk genelde sýðýnaklarda, karantina ve yoðun bakým koþullarýnda hayatta kalmýþtý. Sürekli yenilenmesi gereken bir aþý ile ortalýkta rahatça gezebilen küçük bir gurup, yeni dünyayý inþa ediyor ve dünya yüzeyinde kýyýda köþede hala saklanan küçük Kovan artýklarýný temizliyordu. Kovan artýk dünyada üreme gücüne sahip deðildi ama sað kalanlar hala insan ile temas ettiðinde öldürücü olabiliyordu..
Ýlk altý ay için geçici bir statü ile görev yapmýþ olan Elmo bu sürenin sonunda 5 yýllýk bir dönem için Federasyon Baþkaný seçilerek resmen göreve gelmiþti. Elmo Maurizio Romano, UFOR Federasyonu’nun ilk Baþkaný olarak tarih sayfalarýnda yerini almýþtý.
Elmo açýkça çok meþguldü. Bu dönemde en büyük yardýmcýlarýndan birisi Çin Baþkaný Chen Hao idi. Kýsa zamanda bu ikisi çok sýký fýký olmuþtu ve Hao’nun fikirleri bu dönemde iþlerin hýzlý yürümesinde büyük pay sahibi idi. Sör Arthur ilk baþlardaki bazý fikirlere þaka ile karýþýk, “..Federasyona komünizm transfer etmeye çalýþmýyorsun deðil mi Hao?” diye sormuþtu. Hao gülerek cevap vermiþti, “Aklýmdan geçirmedim dersem yalan olur.”
Federasyonun ideolojisi ne sosyalist, ne milliyetçi, ne liberal, ne kapitalistti. Daha çok karma bir hümanizm ve faydacý bir kokteyl idi. Bu kadar küçük parçalara bölünmüþ bir gezegen halkýný tek bir isimde birleþtirmek bir þeydi ama o halklarý dostça bir arada tutmak ayrý bir þeydi. Burada yönetim, dünya tarihinde hiç olmadýðý kadar etkin biçimde insanlýðýn geleceðini inþa ediyordu. Bunu bölerek deðil insanlarý bütün farklýlýklarýna raðmen ortak bir fayda uðruna ve bütün farklýlýklarýný koruyarak yapmaya çabalýyordu. Bunu söylemesi yapmaktan çok daha kolaydý. Neyse ki zamanýn rüzgarlarý bu niyetteki iyi yönetimin lehine esiyordu çünkü halklarýn uyanýþý bu döneme denk gelmiþti. Bütün dünya hükümetlerinin kabusu olan halklarýn uyanýþý; nasýl yönetileceklerine etkin biçimde müdahale edecek bilince kavuþmasý, burada Elmo ve ekibi için bir nimetti. Karþýtlarýna raðmen destekleri çok daha büyüktü. Ýnsanlar bölünmüþlük ve düþmanlýktan býkmýþtý. Barýþ ve huzurla kucaklaþmak istiyordu. Ýnsanlar, Birlik istiyordu..
Buhran’ý, Meteor’u ve Kovan ile ilk savaþý görüp uzaylýlar ile resmen tanýþan bu ilk Federasyon nesilleri insanlýk tarihinde bir daha eþine rastlanmayacak bir dönemi yaþayarak biçimlenmiþ bir topluluktu. Onlar, Birleþtiriciler idi.

Federasyon ilk 8 ay içinde 15 yeni Yükselengüneþ, 3 Nakliye gemisi, yaklaþýk 100 yeni Çekirge ve yeni avcý filolarý inþa etmiþti. Dünya elindeki stoklarý neredeyse tamamen eritmiþti ve bu noktada yeni maden ocaklarý ve fabrikalarýn Kanada, Afrika, Rusya ve Ay’da inþasý süratle sona yaklaþýyordu. Sistem içindeki diðer gezegen ve aylara keþif sondalarý yollanýyor ve egzotik tabir edilen sistem dýþý materyaller aranýyordu. Güneþ sistemine meteorlarla gelmiþ felinim ve liquin rezervleri haritalanýp iþlenmeye çalýþýlýyordu.
Kovan savaþlarýndan sonraki ilk hasat mevsiminde yosun etkisine maruz kalmýþ topraklardan gelen ürün bereketi bir þeyi doðruluyordu. Rapor’da ifade edildiði üzere Kovan yosunu topraðý zenginleþtiren çok kuvvetli bir malzeme idi ve gelecek yýllarda dünyanýn süratle 20. yüzyýlýn çevre katliamý etkilerini telafiye baþlamasý þaþýrtýcý olmayacaktý. Doða coþacaktý.. Buna iklimleri kontrol edip düzenleme yetisine kavuþan bir Federasyon da eklendiðinde insan gerçek anlamda üzerinde oturduðu gezegeni tanýmaya ve onu anlamaya baþlayacaktý. Bu insanlýk için bir diðer düþünce devrimi idi.

Kaþifler Departmaný’nýn kuruluþu yeni mekiklerin ve gemilerin filoya katýldýðý Haziran ayýna denk gelmiþti ve bu birim Sistem içinde, dýþýnda ve bütün Galakside Kovan’ý izlemek-galaksinin kaynak haritasýný çýkarmak ile görevliydi. Bu birimin bildirdiði hedefler Federasyon filosunun süratle o bölgeye konumlanmasý ile yok ediliyor ya da tespit edilen kaynak bölgeleri süratle haritalanýp analiz için iþaretleniyordu.

Kovan’ýn bu dönemde karþýlaþýlan ilk tohumlarýnýn yapýsý Kovan’ýn doðasýný yeniden çarpýcý biçimde ortaya koyuyordu. Kovan yaþýyor-deðiþiyor-geliþiyordu. Kovan artýk daha sinsiydi ve gizlenerek geliþiyordu. Temizlendiði sanýlan bir gezegende birkaç hafta sonra bir düzine geliþmiþ kaynak kolonisinin tespiti ile görülüyordu ki Kovan yeraltýna inmiþti. Dünya ve Mars taktiklerinden baþka taktikleri vardý artýk..

Dünya genelinde yýkým sonrasý bir yeniden inþa ve yaralarý sarma havasý hakimdi. Deðiþim rüzgarlarý, dostluk ezgileri ve uzaklara taþýnan yeni ufuklarla karýþýp renkleniyordu. Reform paketleri bütün ülkelerde her alanda uygulamaya konuyordu. Bundan en büyük payý ise kaçýnýlmaz biçimde eldeki sýnýrlý insan kaynaðýný en iyi þekilde analiz etme ve deðerlendirme çalýþmalarý alýyordu.
Federasyon’un ilk 5 Yýllýk Geliþme Planý yapýlýrken en büyük önem nüfus konusuna verilmiþti çünkü dünya geçen iki yýl içinde nüfusunun beþte dördünü kaybetmiþti. Þimdi karþýsýnda Kovan gibi yayýlmacý bir düþman varken ve onunla adeta Galaksi hakimiyeti için yarýþa baþlamýþken nüfus çok belirleyici bir etkendi..
Arka planda Federasyon Baþkanýna, Grekul kökenli Klonlama ve Bilinç Kopyalama-Bilinç Ekimi-Bilgi Ekimi Teknikleri ile süratle yeni bir nüfus oluþturmaya dönük öneriler geliyordu. Bu uçuktan daha uçuktu ama Grekul bilimadamlarý bu yöntemleri Greyterranlarýn süratle yetiþkin hale getirilip eðitilmesinde baþarý ile kullandýklarýný raporluyordu. Bu yine de, hala çok uçuk ve zor bir konuydu. Sör Arthur ve Michael, bu konu ekiplerinin en yeni üyesi Prof. Elizabeth tarafýndan gündeme getirildiðinde açýkça ufukta yeni bir büyük kavga görüyordu. Eðer bunu denemeye kalkarlarsa..
Ýþler o noktaya gelemeden evvel insan, kendi mevcut nüfusu üzerinde baþka bir projeyi süratle uygulamaya baþlýyordu.
Grekul kökenli Q-Testi çok geliþmiþ bir yetenek testiydi. Kiþinin sadece zekasýný deðil fiziksel ve duygusal sýnýrlarýný da oldukça etkileyici bir doðrulukla deðerlendiriyordu. Grekullar bu teknolojinin yanýldýðý anlarda bile kiþinin yetenekleri konusunda deðil sedece maksimum %10 gibi bir oranla o yeteneðin seviyesi oranýnda yanýldýðýný söylüyordu.
Teknolojik bir donaným ile yaklaþýk 45 saniye içinde tamamlanan test sonuçlarý ilk aþamada Federasyon gözlemci heyeti ile beraber bir gurup gönüllü üzerinde incelenmiþti. Dünya bu dönemde süratle hareket etmeye mecbur olduðunun bilincindeydi ve ilk üç haftalýk test süresinden sonra nüfusa, isteyenlerin Q-Testine katýlabileceði ve sonuçlar çerçevesinde bu kiþilerin Federasyon bünyesinde göreve baþlayabileceði ilan edilmiþti.
Teste talep yoðundu ve test sonuçlarý ise inanýlmazdý. Hatta bazý þartlarda þok ediciydi. Size bir porno yýldýzý hanýmýn yüzyýlýn en yüksek IQ sonuçlarý arasýnda ilk 10’a girdiðini söylesem ve ilk bilgi ekimi sonrasýnda Soðuk Ocak’ta göreve baþladýðý ilk haftada bir mucize yarattý desem, siz de þok olursunuz. Yeni bir isimle yeni bir hayata baþlayan Prof. Cindy Crystal’ýn yazdýðý yazýlým ile robot fabrikalarýnýn iþ verimi %10 artmýþtý. Bu sadece ilk örnekti ama en çarpýcýlarý deðildi.. Gerçekten de bu testin sonuçlarý ortaya çýktýkça yüksek mevkilerde oturanlar yýllar boyunca yanlýþ bir sistem ile nüfusun büyük bölümünü nasýl ziyan ettiklerini daha iyi görüyordu.
Dünya için bu çok inanýlmaz bir dönemdi ve her yeni gün yeni mucizelere gebeydi..


25 Ekim’de dünyaya ait Keþif Mekiklerinden birisi Galaksinin dünya ile ayný çeyreklik kýsmýnda bir buluþa imza atýyordu.
Tohumlardan birini izlerken onunla ayný sistem içindeki bir gezegen dikkatlerini çekiyordu. Gezegenden çok zayýf ama net bir sinyal almýþtýlar.

Çekirge sýnýfý mekikte 16 mürettabat vardý. Savaþtan ziyade keþif ve sürat için donatýlmýþtý. 6 ay boyunca mürettebatýný besleyebilirdi ama görev süreleri psikolojik-ailevi nedenlerden 3 ay ile sýnýrlýydý. Son 3 haftadýr uzayda oradan oraya sistemli rotalarýnda sýçrýyor ve detaylý taramalarýný yapýyordular. Bu Tohum bilgisi onlara ulaþtýðýnda ilk istihbarat için önden gidiyordular. Filonun bu bölgeye yakýn 4 Yükselengüneþ’i buraya hýzla yola alýyordu. Grace Kelly, Muhammed Ali, Venombite ve Hurby yoldaydý.

Çekirge’nin; Yeþilok’un Nijeryalý Kaptaný Yüzbaþý Achebe, Q-Testi sonrasýnda KGT’nin yýllardýr sorunsuzca kullandýðý Bilgi Ekimi metodu ile donatýlmýþ bir subaydý. Federasyon içinde gelecek yýllarda çok önemli görevlere gelmesi bekleniyordu. Q-Test sonuçlarý çok etkileyiciydi..

Achebe ve mürettebatý karadaki izolasyon eðitimi ve uzayda geçen haftalarda çok yakýndan tanýþmýþ ve bir aile gibi olmuþtu. 90 metrelik bir gemi içinde gidecek çok fazla yer yoktu ve 3 vardiya çalýþýlan bir ortamda mürettebat dost olamasa bile huzur içinde beraberce yaþayabilmeliydi. Buradaki uyum cidden güçlüydü. Hatta ondan bile öteydi. Kaptan gemisine aþk gemisi diyordu. Mürettebatýn yarýsý modüler olan mürettebat kabinlerinin arasýndaki duvarlarý kaldýrýp çift kiþilik kabinler kurmuþtu.
Achebe, Ýsveçli Bilim Subayý Dr. Marie Thorsen ile ayný kabini paylaþtýðý için mürettebatýnýn da ayný þekilde düzenlemeler yapmasýna ses çýkarmýyordu. Zaten onlara yeni bir çaðýn ve yeni bir yaþam tarzýnýn baþladýðýný söylememiþ miydi Elmo Romano.
Halka hitab ettiði konuþmasýnda bu yeni çað ve yeni yaþam tarzýnýn, deðiþimin altýný çok kalýn bir kalemle çizmiþti Elmo. Askeri ya da sivil ayrýmý olmaksýzýn her alanda-herkes buna uyum saðlamak zorundaydý.
Yeþilok’un verimi son haftalarda çok artmýþtý ve gemide bahar rüzgarlarý esiyordu. Achebe mekikteki sera odasýnýn çimenli, sarmaþýklý, güzel kokulu ve yeþilli kýrmýzýlý rengarenk ortamýnda kýr havasýný alsa da topraðý hala özlüyordu. Ama yine de gemi içindeki ortam katlanýlabilirden çok daha iyiydi ve herkes halinden memnundu.

“Bu sinyalin ne olduðunu biliyor muyuz,” diye sordu Achebe.
“Olumsuz. Çok zayýf. Sadece sinyal olduðunu bilecek kadar alabiliyoruz. Çok bozulmuþ bir sinyal, zayýf.”
Achebe’nin aklýna Grekul sinyali ya da bir tür Kovan sinyali olabileceði geldi.
“Dünya’ya bilgi mesajý geçelim mi?” diye sordu 2. Pilot olan Teðmen Myer.
Nedense bunu çok isteksizce söylemiþti ve nedense Achebe de dünyaya haber verme konusunda karþý konulmazca isteksizdi..
“Biz önden bir bakalým. Sarý alarm. Herkesi kaldýr Yorgo. Yakýndan bakacaðýz.”

Sinyalin geldiði gezegen dünyaya yaþam destek deðerleri olarak çok benzese de hala insan yaþamýný destekleyecek kadar benzemiyordu. Yüzeyi yer yer büyük fýrtýnalarla kaplý devasa bir çöldü. Yerçekimi Ay seviyesindeydi. Hedef noktada gece gündüz döngüsü þu dönemde 3 aylýk bir gündüzün ortalarýndaydý.

“Fýrtýna yüzünden tam deðerleri alamýyorum ama gezegende hayat yok. Hedef bölgeden bir gemi enkazýný hatýrlatýr veriler alýyorum. Ama bu fýrtýna varken uzaktan bir þey söylemek zor,” dedi Keþif Subayý Lin Jackson.
“Hava tahmini Marie?”
“Þu durumdaki hareket hýzý ile 76 saatten önce temiz veri alamayýz.”
“Ýniþ için 1.Takým hazýrlansýn. Keþif yapacaðýz. Sema zýrhlarý ve vurkaç-keþif donanýmý ile dronlarý alýyoruz.”

Birinci takýmda Marie, Achebe, Lin, Yorgo, Ivan ve Myer vardý. Yeþilok gezegene fýrtýna olmayan bir bölgeden girip S-Bike’lý 6 kiþiyi hedef bölgenin görüþ menziline Peçe ile indirmiþti. Görünmez halde bekleme pozisyonu alýyordu.
S-Bike, Zencefil-Spice aracýnýn geliþmiþ bir versiyonuydu. 2,5 metre çapýnda þeffaf, esnek ama çok dayanýklý-yuvarlanan bir kürenin içine oturtulmuþ zencefilimsi komuta kürsüsü vardý. Araç tek kiþilikti. Her arazi þartýnda süratle ve çok yumuþakça hareket edebiliyordu. Devrilmesi imkansýzdý çünkü merkezi kürsü küre içinde hep yere paralel konumu koruyordu. Hýzý saatte 180 kilometreye çýkýyordu uygun zeminde. Çöl zemini çok uygundu.

Sentetik kas zýrhý içinde, silahlarý ve keþif donanýmlarý ile süratle yol alýyordular. Hava fýrtýna bulutlarý ile karanlýk ama çakan þimþekler ve yýldýrýmlar ile aydýnlýktý.. Gezegen kumu okyanus tabanýný hatýrlatýyordu ve düþük yerçekimi ile uzun sýçrayýþlarla ilerlemeleri de ekibi yüzüyormuþ hissine itiyordu..
Bu gezegen, yörüngesinin güneþe yakýnlýk ve uzaklýðý ile her 232 yýlda, bir çöl bir okyanus olmak arasýnda gidip geliyordu. Sonralarý insan için farklý bir öneme sahip olacak bu gezegendeki çok yüksek ve yegane dað olan Arþimet Noktasý ise bu döngüde yegane sakin sýðýnaktý.

“Bu koca çölde tek bir dað. Ne kadar ilginç,” diye konuþtu Marie. Durum cidden ilginçti.
“Daðýn eteklerindeki devasa enkaz daha az ilginç deðil. Bu bir Grekul gemisi. KGT arþivinden gelen bilgiye göre Ruth ile Yörünge Savaþýnda bize yardým ederken görülen Kale sýnýfý gemilerden. Ýlk analiz buraya en azýndan yüz elli bin yýl önce düþtüðünü gösteriyor. Veri almaya devam ediyorum,” diye konuþtu Lin.
Bir anda sessizlik oldu. Hem mekiktekiler hem de yerdeki keþif ekibi bir anda akýllarýnda kapalý bir kutunun açýlmakta olduðunu hissettiler.. Bir iki dakika gibi geldi onlara ama sadece bir iki saniye içinde KGT’nin ve þimdi de Federasyon Gizli Ýstihbarat Birimi’nin Baþkaný olan John Hawk tarafýndan bilgilendirildikleri anýlar su yüzüne çýktý. Þimdi hatýrlýyordular, kasýtlý olarak KGT tarafýndan gizlenmiþ bu anýlarý.. Grekul gemisinin keþfi hafýzalarýndaki önceden programlý mekanizmayý harekete geçirmiþti.
Ivan koca bir küfür etti. Achebe de kendi dilinde ona katýldý. Lin’den koca bir þaþkýnlýk nidasý yükseldi. Ekibin tamamý bir þekilde tepkisini gösterirken bir iki dakikalýk kýsa ve sersemlemiþ bir konuþma ile kafalarýný toparlýyordular..

Grekullar dünyaya yardým ederken, Ruth’un parçalandýðý gün, Güneþ sistemindeki filolarýndan bir düzineye yakýn korvetleri savaþta yok olmuþtu. Ruth üzerindeki gizli koloni cidden çetin çýkmýþtý.
Nuh, bir hafta sonra çok gizli ve gizemli bir biçimde bir enkaza yönlendirilmiþti. Özellikle John Hawk’ý hedef alan bu yönlendirme sonucunda Grekullar’ýn kendi teknolojilerinden yönetim biçimlerine ve dünya üzerindeki uygulamalarýndan planlarýna kadar pek çok konuda büyük soru iþaretleri oluþmuþtu. Adýna Heksor diyen gizemli bir ses onlarý uyarýyordu. Sadece uyarý ile de kalmýyor ve John Hawk’a bilgi ve direktifler veriyordu. Grekullar bu buluþu öðrenirlerse bütün insan soyunun var oluþunun tehlikeye gireceði uyarýsýyla gizlilik öðütlüyordu.
John Hawk ekibindeki dört kiþi ve sayýlý birkaç dostu dýþýnda herkese tehdit gözü ile bakardý ve güvendiklerine ise kazýk yemeyi göze alarak güvenirdi. Çok þey görmüþtü ve çok kazýk yemiþti-çok kazýk atmýþtý. Ölüme gönderdiði adamlarý ve düþmanlarý sayýsýz mezarlýk doldururdu. Katý, sert ve soðukkanlý bir adamdý. Ama bunlarý duymak onun bile kanýný dondurmuþtu. Hayatýnýn en gizli operasyonuna bu duygularla baþlamýþtý..
Gizlice ve Heksor’un direktifleri doðrultusunda yürütülen araþtýrma ile bu enkaz tek baþýna pek çok ipucu veriyordu. Heksor’un gösterdiði gizli bir yöntemle yapýlan Grekul haberleþmesinin dinlenmesi sonucunda ve dünya bilgisayar sistemine sýzmýþ Grekul virüslerinin amaçlarý ortaya çýktýkça, John Hawk hayatý boyunca karýþmadýðý ölçüde karanlýk ve tehlikeli bir iþe bulaþtýðýný görüyordu. Kovan düþmandý. Ama Grekul daha büyük, sinsi bir düþmandý. Mümkün olan en iyi hazýrlýklar yapýlýrken mümkün olduðunca çok Grekul teknolojisi ve sýrrý elde edilmeliydi. Heksor söz vermiþti; Ruth iþleri çok hýzlandýrmýþtý, Grekul planý hýzlanýyordu. Ýnsan hazýr olmaz ise yok olacaktý.
John Hawk bir yandan hazýrlýklar ile uðraþýrken diðer yandan artýk Federasyon olmuþ dünyaya zamaný geldiðinde daha da saðlam kanýtlar sunmak için araþtýrmaya devam ediyordu.

Burada, Arþimet gezegenindeki Arþimet Noktasý’nda artýk Ýnsan-Grekul iliþkilerinde son dönemeç dönülüyordu..

“Ne yapacaðýz?” diye sordu Mekikteki 1. Pilot, Yüzbaþý Mark Müller.
“John Hawk Prosedürü. Þifreli mesajý geçin. Biz içeriye ilerliyoruz.”
“Anlaþýldý.”

Ekip gemi enkazýnýn içine ilerlerken Yeþilok Dünya’ya bir ekip üyelerinin ailesinden biriyle görüþmek istediðini söylüyordu. Ekip üyesi kötü bir rüya görüþtü ve emin olmak istiyordu. Kullanýlan kelimeler þifreliydi ve bu mesajý almakla görevli Kaþif Departmaný Haberleþme Masasý bu mesajýn anlamýný biliyordu.
John Hawk bu haberi alýrken bunun doðurabileceði sonuçlarý tartýyordu. Grekul izleri ile bir temas saðlanmýþtý ve bu olay Grekul’un hareketini tetikleyebilirdi. Grekul Federasyonun uzaydaki her gemi ve mekik hareketini izliyordu ve bu buluþ her ne ise onu ve ayrýntýlarýný Federasyondan önce öðrenebilirdi.
Hawk’ýn emirleri ile özel ulaðý Justine, General Collins’i bilgilendirmek için hemen yola çýkýyordu.

Enkaz devasa bir gemi enkazýydý. Neredeyse tamamý kuma gömülmüþtü. Yüz metrelik bir piramit gibi görünen tepesi ve dört yüzünden ikisi kýsmen açýktaydý. Bütün Grekul gemileri içinde piramit tasarýmý ile çok farklý bir gemi sýnýfýydý, Grekul Kale gemileri. Bin metreye varan yüksekliði ve altý bin metreye varan tek kenarýnýn taban boyu ile devasa piramit gemilerdi bunlar. Bir okyanus döngüsü esnasýnda bir nedenden bu gezegene düþmüþtü. Gövdesinde içeriye girilebilecek birkaç derin yarýk hemen göze çarpýyordu ki bu hasarlar ciddiydi.

Yeþilok ekibi bir Grekul Kale gemisinin içine giren ilk dünyalý askerlerdi. Gördükleri þeyler onlarý çok açýkça etkiliyordu.
Grekul ufak tefek bir halk olmasýna raðmen inþaatlarýnda ve büyük gemilerinde cidden çok büyük ölçekler kullanýyordu. Ana koridorlarýn ve salonlarýn yüksekliði bazý yerlerde 20 metreyi aþýyordu. Yan koridorlarýn yüksekliði bile 5 metreyi buluyordu. Genelde sentör ve diskleri ile gezdikleri düþünülürse bu koridorlar onlar için kara ve hava yollarýydý aslýnda.. Yine de ölçek pratikten ziyade felsefi bir tercih gibiydi..
Ekibin ýþýk gücü çok büyük alanlarý aydýnlatabiliyor ve ötesini görmek de sýfýr-ýþýk görüþü saðlayan Yýlangöz sistemi ile mümkün oluyordu. Koridorlar yan yatmýþ piramidin eðimi ve gölge oyunu ile ürkütücü görünüyordu. Burasý çok büyüktü.
Pek çok bölümü geçtiler. Ana kapýlar ve yan kapýlar hep saðlam ama yarým ya da tam açýk kapýlardý. Gemi içi okyanus hayatýnýn kalýntýlarý ile doluydu..
Yeryer bazý kapýlar kapalýydý ve derinlere indikçe kapalý olduðu halde onlar yaklaþýnca açýlan kapýlar ile karþýlaþmaya baþladýlar. Geminin bu bölümlerinde hala güç vardý ve derinlerdeki bu kýsýmlar okyanus döngülerine geçit vermemiþti. Bu bölümlerin yýllara meydan okuyuþu ve yepyeni hali çok ürkütücüydü..
Gurup ilerledikçe saatler de ilerliyordu. Bu tür görevler için yanlarýnda getirdikleri aktarýcý þamandýralar olmasa bu derinlikte Mekik ile iletiþimlerinin kesilmesi kaçýnýlmazdý. Ama açýlýr kapýlar gelip geçtikçe izole olduklarýný fark ediyordular ve mekiðe yeniden iletiþimin üç saat içinde saðlanamamasý halinde ikinci þifreli mesajý yollamasý emri verilmiþti.
Bu bölümlerde artýk sentör ve disk tipi ölülerin kalýntýlarý görülüyordu. Ýlerledikçe iç kýsýmlardaki büyük laboratuar bölümlere ulaþmýþtýlar ve buralarda daha çok ceset kalýntýsý vardý. Geminin iç güvenlik robotlarýndan etrafa çalýþmaz biçimde saçýlmýþ nöbetçiler ve daha çok sentör, daha çok disk tipi Grekul etrafta saçýlýydý.. Burasý ölüydü..

Burasý hala yaþýyordu. Son girilen laboratuarlarda deney tüpleri içinde donuk halde Kovan türleri ve insanlar vardý. Baþka, daha önce görülmemiþ, Grekuldan tarifi duyulmamýþ canlýlar yanýnda bir dolu baþarýsýz melez de vardý.. Hepsi dondurulmuþ koca hücrelerden oluþan devasa galerilerin içindeydi. Bu buzdolabý korkunç bir laboratuardý..
Ekibin kaný donmuþtu adeta. Özellikle insan ve insana çok benzeyen melez olmasý çok mümkün örnekler ile farklý deney safhalarýnda dondurulmuþ kalýntýlar çok ürkütücüydü.
“Bunlar ne yapýyor böyle..” diye derin bir öfkeyle ve irkilerek sordu Achebe
“Belki öðrenebiliriz,” diyerek konuþtu ve bilgisayarý ile sýrt çantasýný önüne koyup aklýndaki yeni kapaðý açýlmýþ kutudan çýkan bilgileri kullanmaya baþladý Marie. Grekul’un þifreli bilim dilini çözecek tercüme programýný yazýyor ve bilgisayarlarýna baðlanmak için ayarlamalarý yapýyordu..



Yaklaþýk beþ saat sonra Dünya’da..
Socrates’in sýðýnaðýnda, yerin yaklaþýk bin metre altýnda gizli bir toplantý yapýlýyordu.
Japonya, Rusya ve Soðuk Ocak bilimadamlarý yanýnda Hawk ile Mareþal de bu toplantýdaydý.
Ýlk özetin ardýndan ayrýntýlar konuþuluyordu. Baþkan Elmo açýkça afallamýþtý. Michael toparlanmaya çalýþýyordu. Askerler çok düþünceliydi.. Arthur en çabuk toparlanandý.
“..Çok ince bir buzun üzerinde dans ettiðimizin farkýnda mýyýz?”
“Kesinlikle farkýndayýz Arthur, iþte bu yüzden süratle önlem almalýyýz,” diyen General Collins’di
“Önlem? Ne önlemi? Grekul’a ültimatom mu vereceðiz? Hesap mý soracaðýz? Az önce durumu siz özetlediniz. Teknolojileri bize gösterdiklerinden çok ileride ve bize koklattýklarýyla onlara karþý duramayýz..”
Arthur aslýnda ümitsiz deðildi. Sadece yýllar ona kapalý düþünmekten ziyade fikirleri ortaya atýp onlarý kurcalamanýn daha iyi sonuçlar verdiðini göstermiþti.. Karþýt ve yandaþ bütün görüþlere ihtiyacý vardý.. Bir beyin fýrtýnasý yaratmaya çalýþýyordu..
“Ýþler o kadar ümitsiz deðil,” diyerek lafý alan Prof. Yamanaka idi. Japonya’daki gizli projenin þefiydi. “Grekul teknolojik kültürü bizden çok daha derin ve teknolojisi bizden çok ileride. Ama özellikle son bir yýl içinde bize yaptýklarý bilgi ve teknoloji transferi küçümsenmeyecek boyutta. Bu yardým ile onlara karþý duramayýz hala.. Ama düþen korvetlerini incelememiz ve Heksor denen gizemli yardýmcýdan aldýðýmýz yeni bilgiler iþin rengini deðiþtiriyor. Grekul’un olduðumuzu düþündüðü kadar zayýf deðiliz.”
“Yine de süratle harekete geçmez isek yok edileceðiz. Ýþler bekleme noktasýný geçti. Bu son buluþumuzu öðrenmeleri an meselesi. Ýlk hamleyi onlardan bekleyemeyiz. Hazýr olmalýyýz. Filonun büyük bölümünü süratle ve gizlice geri çaðýrmalýyýz Sayýn Baþkan.”
Çok nadiren aðzýný açan bir kiþi olan Hawk’ýn aðzýndan bir seferde bu kadar laf çýktýðý çok nadirdi. Justine bile çok þaþýrmýþtý. Bu adamla yýllarca sevgili olarak beraber yaþamýþtý ama genç kadýn onun bu kadar çok konuþtuðuna ilk kez þahit oluyordu.
“Bay Hawk, bu hala ne iþe yarayacak emin deðilim. Grekul filosunun gücünü Ruth ve Kovan savaþlarý sýrasýnda gördük. Bizden çok üstün olmalarý bir yana çok daha kalabalýklar. Kýzaktaki 30 Yükselengüneþ henüz havalanacak durumda deðil ve silahlarý da henüz faal durumda deðil..” diyen Michael idi.
Hawk yine söz alýyordu.
“Sayýn Baþkan Yardýmcýsý, Grekul bize pek çok yalan söyledi ama aralarýnda gerçekler de vardý. Grekul gerçekten büyük bir savaþýn içinde. Kovan ve diðer iki büyük düþmaný ile uzun nesillerdir olmadýðý kadar sert bir savaþta. Buraya ayýrabileceði Filosu gerçekten sýnýrlý..”
“Bunu bize söyleyen adýnýn Heksor olduðunu söyleyen gizemli bir ses..” dedi Arthur.. Neyi iþaret ettiði açýktý. Bu ne kadar güvenilir bir bilgiydi.
“Ben bu durumda elimizdeki istihbarata inanýyorum. Ýlk gelen bilgileri göz ardý edemeyiz. Yeþilok Raporu akmaya devam ediyor.. Transfer edilen veri bankasý çözümlendikçe insan üzerinde çok uzun nesillerden bu yana pek çok sisteme yayýlan bir deney yürüttüklerini görüyoruz. Nedenini hala bilmiyoruz ama Ýnsan Alevi dedikleri bu projeye on binlerce yýldýr çok büyük önem veriyorlar. Bazý deneylerinin durdurulmasý için milyonlarca insaný katlettikleri kendi veri tabanlarýnda yazýlý.. Tek seferde katledilenlerin sayýsý ve katliamlarýn sayýsýna bakýnca Grekul’un Kovan’dan daha çok insan öldürdüðünü söyleyebilirim..” diye içini döken Collins idi.
“Neden?” diye sordu Elmo.. Aklý bu soruyla doluydu. Bir sorunun çözümü çoðu zaman onun nedeninde gizliydi.
“Sayýn Baþkan, beni baðýþlayýn ama þu aþamada gerçekten hiç vaktimiz yok. Süratle ilk hamleyi biz yapmalýyýz. Bay Hawk ve General Collins ile ayný fikirdeyim, hazýr olmalýyýz,” diyen Amiral idi.
Elmo Arthur ve Michael’a sadece kararýný desteklediklerini görmek için baktý.
“Top sizde General, Amiral. Ýyi iþ Bay Hawk. Bize savaþma þansý verdiniz.”
General ve Amiral süratle AVÝ’leri aracýlýyla emirlerini yolluyordu. Hawk’ýn hazýr tuttuðu plan artýk yürürlüðe konmuþtu.
“Ben çok umutluyum Sayýn Baþkan,” diyerek araya giren Profesör Yamanaka idi. “Ben asker deðilim ama iþin bilimsel yaný hakkýnda bir iki laf edebilirim.”
“Lütfen Prof. Yamanaka,” diyerek devam etmesi için cesaretlendirdi Prof. Elizabeth. Elizabeth Baþkanýn Bilim Danýþmanýydý ve þu son durumda en yetkili aðýzdan mümkün olduðunca çok þey duyup bilgisini geliþtirmek istiyordu. Bu þekilde Baþkana daha yararlý olacaktý.
Elmo da baþýný salladý ve Yamanaka anlatmaya baþladý.
“Korvet-uçandaire bizim incelememize izin verilenlerden ve Roswell’e düþen avcýlardan çok daha farklýydý. Görüntü ayný fakat içeride ve malzemede farklar çok belirgin. Bir defa teknolojileri bizden yaklaþýk 1000 yýl ileride..” diye anlatýyordu ki sözünü Michael kesti..
“Bin yýl? Bu nasýl olabilir? Yeþilok Raporu gezegendeki enkazýn 150 bin yýl önce oraya düþtüðünü söylüyor. Bunlar yerinde mi saydý 150 bin yýl demiyorum. Bunlar geri mi gittiler?”
“Çok haklý bir noktayý iþaret ettiniz. Korvetleri incelerken bulduðumuz bazý veri bankasý tarihleri ve Heksor’dan gelen bilgiler üzerine biz de böyle düþündük. Cevap yine Heksor’dan geldi.” diyerek anlatmayý sürdürdü Yamanaka.. “Bir defa Evren çok büyük ve daha çok þey öðrendikçe ne kadar büyük olduðunu anlamaktan aciz olduðumuzu daha iyi görüyoruz. Evren tarihi insanlýk tarihinden çok önce baþlamýþ ve insanlýk tarihi baþlamadan çok önce Evren tarihinde çok büyük olaylar yaþanmýþ. Bilgiler hala bölük pörçük ama Þafak denen bir olay evren tarihinde 3 kez yaþanmýþ. Her Þafak adeta evrendeki savaþan taraflarý formatlamýþ.. Dilimi mazur görün, Þafaklar bu ýrklarýn bilim ve yayýlýmýný neredeyse taþ devrine geri atmýþ. Heksor bu yýkýmýn anlatýlamayacak kadar büyük olduðunu söylüyor. Her Þafak’tan sonra ýrklarýn ezeli düþmanlarý ile ezeli savaþlarýnda sýfýrdan yeniden baþladýklarýný okuyoruz..”
“Buna ne diyeceðimi bilemiyorum,” diye konuþtu Michael. Bir günde sindirebileceðinden çok daha fazlasýný duymuþtu. Aklý sarhoþ gibiydi..
“Teknolojiye dönersek.. Grekul, teknoloji görgüsünü 30 basamaklý bir cetvelle sýnýflandýrmýþ. 30. Basamak ulaþýlacak en tepe nokta olarak olarak niteleniyor ki nitelemelere baktýklarýnda Grekul ve diðerleri henüz 30’a çok yaklaþmalarýna karþýlýk ulaþamamýþlar. Kovan öncesi Dünya seviyesi 7 idi.. Kovan ile savaþýrken 8’e yükseldik. Mars seferleri ve sonrasýndaki bu kýsacýk dönemde yaþanan geliþme ile 9 olduk. Bu rakamlar size komik gelebilir ya da bir þey ifade etmeyebilir ama sözüme inanýn, 10. seviyeye varana kadar yaþanan geliþmeler teknolojik yolculuðun en zorlu basamaklarýdýr ve 11 ise tam anlamý ile bir Kýrýlma Noktasýdýr. Dünya’nýn içinde bulunduðu tehlike iþte budur. Kovan saldýrýsý ve Grekul’un içinde bulunduðu savaþ iþleri bu noktaya getirdi. Grekul, deneyini korumak için çok yüksek hýzla ve çok miktarda bilgi-teknoloji transferi gerçekleþtirdi. Kýrýlma Noktasýna ulaþmadan bu deneyi sonlandýrmayý isteyecektir ve bu Yeþilok Raporu iþleri daha da hýzlandýracaktýr. Çünkü artýk o eþikteyiz. Heksor ve Korvet enkazý, bugün Yeþilok raporunun vereceði þeyi bize aylar önce verdi . Dünya artýk 11. seviye bilgiye sahip bir uygarlýk. Grekul bunu duyduðunda, bize vuracak.”
“Bu 11 gerçekten çok önemli olmalý..” diye sordu Elmo. Yavaþ yavaþ bilimle uðraþan bu halkýn evrene bakýþýný anlýyordu ve Grekul’u anlamaya baþladýkça kendine þimdi güveni geliyordu..
“Sayýn Baþkan, Singularity olarak da tabir edebileceðimiz bu Kýrýlma Noktasý’ndan sonra; bu eþikten sonra, bilimsel geliþim hýzý çok katlanarak artacaðýndan ciddi bir öngörü yapmak çok zordur. Söylenebilecek tek þey bu eþik aþýldýðýnda geliþimin öngörülemez yönlerde ve süratte olacaðýdýr. 1’den 10’a çýkmaktan çok daha kolay ve çok daha süratli olacaktýr, saðlanacak yeni geliþmeler.”
“Elimizde Grekul’a karþý duracak güç var mý demek istiyorsunuz?” diye soran Arthur idi. Bu noktayý açýkça açýklýða kavuþturmak istiyordu.
“Grekul þu durumda 13. seviye bir uygarlýk. Bu 3 seviyelik fark elbette düz orantýlý deðil. 11 ile 13 arasýndaki fark hala 5 ile 8 arasýndakinden çok daha büyük bir fark.. Ama evet. Sizin cevabýnýz bu, Grekul’un bize tam güç ile gelemeyecek olmasý iþleri biraz dengeleyecek. Onlara vurduðumuzda ilk vuruþta öldüremeyeceðiz belki ama inanýn canlarý hiç beklemedikleri kadar yanacak. Ve onlar bize vurduðunda ise bekledikleri kadar çabuk ve kolayca düþmeyeceðiz.”
Burada iþin askeri yanýnýn ortaya dökülme sýrasý gelmiþti. General Collins kýsaca durumu özetliyordu.
“..Japonya ve Rusya’daki üsler Heksor’un planlarýný ulaþtýrdýðý bir gizleme cihazý ile saklanýyor. Sýnýrlý bölgeleri Grekul’un kendi üstün teknolojili gözlerinden bile gizleyen yine bir Grekul oyuncaðý bu. Bu bölgelerde gördüðü yüzeysel hareket sadece göz boyamacaydý. Görebildiðinin altýnda çok büyük hazýrlýklarýmýz var. Elimizde þu anda Yükselengüneþler’den daha büyük ve daha güçlü 4 gemimiz hazýr bekliyor. Bunlar silah, zýrh, kalkan yönünden olduðu kadar Grekul virüs saldýrýlarýna karþý da mümkün olan en iyi koruma donanýmlarýna sahip. Ayrýca Heksor’un bize ulaþtýrdýðý bir yazýlým sayesinde elimizdeki Yükselengüneþlerin silah, kalkan ve güç üretim döngüsünü daha verimli kýlabiliyoruz. Grekul vurduðunda beklediðinden daha fazlasý ile karþýlaþacak..”

Grekul vurduðunda, o gün orada bulunan herkes için büyük sürprizlerle dolu bir gün olacaktý. Evren tarihinin dönüm noktalarýndan birisi Samanyolu Galaksisi’nde, dünya yörüngesindeydi..

Ronin, Japonya’da yapýlan 2. Nesil Dünya gemilerinin ilki ve tek örneði idi. Ondan bir iki ay sonra kýzaða konan diðer 3 gemi ise 2 ila 3. Nesil arasýnda bir köprü olacak eþsiz ve Kahraman gemilerdi. Bu gemilerin þerefli isimleri okullarda öðretilecekti. Karanlýkkuþ sýnýfý bir gemi olan Hortlak, Koruyucu sýnýfý bir gemi olan Aegis, ve Etna sýnýfý bir gemi olan Atlas..

Ronin, korvet teknolojisinin ilk çözümlemeleri ve korvetten sökülen bazý silah ve sistemlerin entegrasyonu ile inþa edilmiþ bir melezdi. 1250 boyu ile dünya gemilerinin geleceðinin ilk temsilcisi idi. 6 güçlü topu Korvet silahlarýndan gelen parçalarla güçlendirilmiþti ve Grekul silahlarý ile boy ölçüþür güçteydi. Özellikle Grekul kalkanlarýna göre ayarlanmýþ iyon toplarýndan gelen günlerde çok þey bekleniyordu. Japonya kökenli gövde tasarýmý adeta mekik-roket hatlarý yedirilmiþ koca bir zýrhlý savaþ gemisiydi..

Hortlak, Korvetin PEÇE sistemi ile donanmýþ ve Heksor’un bilgisini verdiði gizlenme yöntemleri kullanýlarak takviye edilmiþ bir tasarýmdý. Boyu yaklaþýk 550 metreydi. Bu gemi sýnýfýnýn adý tasarým hatlarýnýn SR71 Blackbird-Karakuþ’a çok benzemesinden geliyordu. Hýzlý ve sürpriz saldýrýlarýn gemisi olmasý için tasarlanmýþtý..
Aegis 2000 metre çapýnda ve yaklaþýk 350 metre yükseklikte bir disk, bir uçandaire hatlarýna sahipti. Uzay istasyonunun disk parçalarýna benzer hatlarý ve kabiliyetleri olmasý tesadüf deðildi ve Gezegen muhafýzý olmasý için tasarlanmýþ bir gemi, bir silah platformuydu. Tam kapasite ile 2000 avcý ve 50 bin askeri 6 ay besleyebilirdi. Yerden aldýðý doðrudan enerji ile beslenebilen kalkanlarý Ronin ile ayný teknolojiye sahipti.
Atlas, bir devdi. Dünya kaynaklarýný zorlayacak ölçüde bir inþaattý. Aslýnda Bu 4 yeni gemi içinde en pahalýsýydý ve diðerlerinin bile eldeki ve kýzaktaki Yükselengüneþ filosundan çok daha pahalýya mal olduðunu söylersem ötesini tahmin edin.. Ama buna deðerdi. Düþünülen bu idi. Bu gemiye çok güveniyordu tasarýmcýlarý. Tasarýmýnda Heksor’un saðladýðý Grekul veri tabanýndan elde edilen alaþým bilgileri kullanýlmýþ ve Grekul robot teknolojisi ile Grekul metodlarý ile inþa edilmiþti. Boyu 3000 metreye varan bir devdi. Henüz malum sebepten uçuþ testleri ve silahlarýn muharebe testleri yapýlmamýþtý ama parçalarýn montaj öncesi testleri ve montaj sonrasý simülasyonlarý sorunsuzdu. Zaten Grekul robotlarýnýn inþaatlarý sýfýr hata ile tamamlanýyordu..
Kocaman bir kaplumbaða ile bir balinanýn melez hatlarý vardý Etna sýnýfýnda. Gövde kývrýmlarý bir kaplumbaðayý ve uzun gövdesi de bir balinayý andýrýyordu. Zýrh ve kalkan gücü yanýnda silah gücü de çok fazlaydý.
Diðer gemiler gibi Atlas da tam olarak tamamlanmamýþtý. Savaþ için hazýrdý ama gövde hacminin içinde büyük uçurumlar ve derin kanyonlar vardý. Gemi planlanan bütün unsurlarýna sahip deðildi. Grekul tehdidine karþý en gerekli savaþ sistemleri ve silahlar ile donanmýþtýlar o kadar..


Dünya cephesinde hareketlilik sürerken hareket yaþanan tek yer dünya cephesi deðildi.
Grekul gözleri gerçekten de insanýn hareketlerini geniþ alanlarda casus uydularý ve izleme istasyonlarý ile takip ediyordu. Grekul da pekçok ýrk gibi Hiperuzayý tarayamýyordu ama kurulduðu geniþ bir bölgenin civarýndaki Hiperuzay hareketini hissedebilen pahalý gözlem noktalarýný kullanýyordu. Ýnsan filosunda açýklanamaz bir hareketlenme vardý. Süratle sinsi temaslara baþlarken bir yandan da geriye dönülerek eski raporlar inceleniyordu..

Elçi Zytka endiþeliydi. Yeþilok’un yeri tespit edilmiþti ve mekik yaklaþýk 48 saattir oradaydý. Dünyaya sürekli olarak yüksek miktarda sýkýþtýrýlmýþ veri akýþý vardý. Daha da kötüsü bu veri akýþý çok ustaca ve Grekul metotlarý ile þifrelenmiþ-gizlenmiþti.. Çözmek zaman alacaktý..
Zytka’nýn yanýnda fanatik bir Ýstihbaratçý olan Nyzmin vardý.
“Sizin bir hatanýz yok Sayýn Büyükelçi. Görülen o ki ihanete uðradýk.”
“Bunun olmasýna nasýl izin verdik, Nyzmin?”
“Çok uzun süredir Dünya üzerinde faaliyetlerimiz olmasýna karþýlýk þu son iki yýl içindeki kadar yoðun etkileþimimiz olmamýþtý. Bu kadar yakýn temasýn bir yerde sorun çýkaracaðýný hepimiz öngörüyorduk. Yine de ihanet, beklentilerimiz arasýnda son sýralardaydý. Yardýmcýlarým þimdiden bir iz buldular ve onun peþindeler. Birkaç saat içinde hainin kimliðini size sunacaðým.
“Çok iyi Nyzmin. O hainin ellerimle parçalayacaðým. Sonuca çok yaklaþmýþtýk. Önce Kovan sonra da bu ihanet.. Konsey bundan hiç memnun olmayacak.”
Nyzmin buna yorum yapmadý. Konsey, Grekul kültürü ve Hiyerarþisi’nin en tepe noktasýydý ve adeta tanrýsýydý.

Bir saat sonra Nyzmin ve Greyterran yardýmcýlarý “hain”e karþý harekete geçmeye hazýrdý. Sadece uygun aný bekliyordular..

Büyükelçi Zytka hala durumdan tam olarak emin deðildi ve emin olmak istiyordu. Elmo ile bir görüþme ayarlamýþtý ve gemisinin iletiþim ekranýnda Federasyon Baþkaný’nýn yüzünü görünce dostça selamladý. Elmo da aynen selamý aldý..
Ýlk izlenim iki taraf için de ipucu vermiyordu. Zytka daha ileri gitti. Her þey berrak olmalýydý.
“Üzülerek yaþanan çok talihsiz bir geliþmeyi bildirmeliyim Üstat Elmo. Mekiklerinizden birisi bir Grekul Kale Gemisi’nin enkazýný bulmuþ. Söz konusu gemi Grekul tarihinin karanlýk bir dönemindeki iç savaþta savaþmýþtý. Ýsyancýlarýn gemisiydi. Grekul yolundan çok sapan bu isyancýlar gemilerinde çok tehlikeli deneyler de yapýyordu. Adamlarýnýzýn güvenliði için enkazdan uzaklaþmasýný önerebilir miyim? Ýnsan dostlarýmýzýn güvenliðinden endiþeliyim. Grekul gemilerinin iç güvenlik sistemleri de Grekul dýþýndaki her canlýyý tehlike olarak algýlar.”
Romano þu ana kadar þüpheliyse bile artýk þüphesi kalmamýþtý. Politikadaki oyunlarý, politika lisanýný iyi bilirdi. Her þey ortadaydý. Keþke bu oyun biraz daha sürebilseydi diye düþünüyordu.. Kýzaktaki 30 gemisinin de bugünlerde yörüngede hazýr olmasý ona daha bir güç verirdi doðrusu..
“Sayýn Büyükelçi, endiþelerinizi anlýyorum. Lakin güvenliðimiz için endiþenize gerek yok.. Görülen o ki bu isyancýlarýn gemisi o kadar aðýr yaralarla düþmüþ ki iç güvenlik sistemi de çökmüþ. Adamlarým hiçbir tehlike ile karþýlaþmadýlar. Olasý bir kurtarma operasyonu için hazýrlanmýþtýk lakin hiç canlý bulamadýk..”
Zytka iþi bir adým daha ileriye götürdü. Aslýnda alacaðýný almýþtý..
“Keþke önceden bize haber verseydiniz Üstat. Olasý bir tehlikeyi önlerdi bu durum.”
“Keþke o gemiyi hiç bulmasaydýnýz demek istiyorsunuz herhalde Sayýn Büyükelçi,” diyerek bu oyuna noktayý koydu Romano. Her þey ortadaydý.
Derin bir iç çekti Zytka.
“Öyle olsun Sayýn Baþkan. Bu þekilde sona ermesi çok üzücü..” diye konuþtu Zytka.
“Bitmiyor Üstat Zytka, aslýnda daha yeni baþlýyor.”
“Hayýr Üstat, bitiyor.. Ne yazýk ki bitiyor.”
Bu açýkça, umursamazca söylenmiþti. Dünyayý çantada keklik görüyordu Zytka.
Elmo ustaca dayýlandý..
“Görüþeceðiz!”
Ýletiþim kesildi.


Dünya saflarýnda herkes ne kadar hazýr olunabilirse hazýrdý.. Grekul da harekete geçmiþti..
Romano ve Elçi Zytka arasýndaki konuþmadan yaklaþýk 3 saat sonra Grekul filosu Güneþ sistemi içine sýçramýþtý. Gemiler mevcut hareket hýzlarý ile 2 saatlik yolda idi.. Grekul kasýtlý olarak göstere göstere geliyordu..
“Haini buldum Büyükelçi..” diyerek gelmiþti Nyzmin. Kanýtlar, Robot Komuta Gemisi Kaptaný’nýn dünya ile gizli iletiþimini gösteriyordu. Dünya’ya Grekul veri tabanýndan parçalar göndermekte olduðu ve casusluk yaptýðý burada açýkça gözler önündeydi..
Zytka þöyle bir göz attý eldeki bilgilere.. Neredeyse öfkeden tutuþuyordu.
“Onu bana ver Nyzmin. Onu ben parçalayacaðým.”
Ýstihbarat þefi olarak bu konularda Büyükelçi’nin emirlerinin üstündeydi Nyzmin ve elçinin talebi de zaten bir rica niteliðindeydi.
“Zevkle Üstat. Ama sizce de önce bu operasyonun son aþamasýný tamamlamak daha uygun olmaz mý? Ben þimdi yardýmcýlarýmla Robot Komuta Gemisine geçiyorum. Kendisini görevden alýp hapsedeceðim. Komutayý ele alacaðým ve operasyonu tamamlayacaðýz. Sonra Zepdar senindir,” diyerek nefretle konuþtu Nyzmin.
Grekul içinden çeþitli zamanlarda böyle hainler çýkmýþ ve hem insanlara hem de diðer düþmanlara yardým etmeye çalýþmýþtý. Grekul onlara bir hakaret olarak Zepdar adýný vermiþti Lekeli ve bozuklar, hainler..
“Ala.. Öyle olacak. Son aþamayý bu kadar çabuk bitirmek istemiyorduk ama öyle olmak zorunda..”

Nyzmin’in bulunduðu Destroyer, Robot Komuta gemisinin portal menzilindeydi. Nyzmin ve yardýmcýlarý olan Greyterranlar hemen portal odasýndan diðer geminin portal odasýna teleport olmuþtu.. On dakika sonra Robot Komuta Gemisinin Kaptaný yakalanýp hapsedilmiþti. Nyzmin gemiye hakimdi ve iþler yolunda gibiydi.

“Üstat Zytka, gemi kontrolümde ve sorunsuzca çarpýþmaya hazýrýz. Lakin ilk incelemelerim hiperuzaya giriþimizden hemen önce dünyadaki Greyterranlara bir bilinçaltý emri gönderildiðini ortaya çýkardý. Sabotaj emirlerimiz iptal edilip teslim olmalarý emredilmiþ.”
“Onu mahvedeceðim,” diye kükreyen cýlýz sesin psiþik haykýrýþý sesinden kat kat güçlü ve yýkýcýydý.. Yakýnýndaki Grekullar açýkça Zytka’nýn öfkesinden çok korkardý..

Shalir ve yakýn çalýþma arkadaþý olan Mark, Soðuk Ocak’ta ve diðer bölgelerde görevli diðer pek çok Greyterran gibi John Hawk’ýn planý çerçevesinde izleme altýndaydý. Hawk, Grekul ve Greyterran psiþik güçlerinin sýnýrlarýnýn bilinenden daha geniþ olduðunun farkýndaydý ve müdahale esnasýnda sorun çýkmamasý için cidden iyi düþünülmüþ müdahale planlarý vardý. Hazýrlýklý olmak iyiydi ama burada hazýrlýklara gerek kalmamýþtý..
Greyterranlarýn farkýnda olmadýðý pek çok emir dizimi vardý zihinlerinde.. Bilinçleri Grekullar tarafýndan sürekli kontrol altýnda ve uyuþuk tutuluyordu.. Greyterran, beyni yýkanmýþ kölelerdi. Bir köle, köle olduðunun farkýnda deðilse bu en mükemmel hizmeti sunan köleydi. Grekul bunu çok önceden fark etmiþti.
Zihinlerine gelen güçlü psiþik emir, gizli mekanizmalarý döndürmüþ ve en güçlü greyterranlar bile bu çok derinlere ekilmiþ emirlere karþý koyamamýþtý..
Ayný anda bütün Greyterranlar zihin güçleri ile bir bildiriyi yakýnlarýndaki insanlara okurken bir yandan da bileklerindeki bilgisayarýn saðlýk kiti onlara güçlü bir uyuþturucuyu enjekte ediyordu.. Kendilerini etkisizleþtirirken, Grekul’un beyinlerini yýkadýðýný ve kilit altýnda-baygýn tutulmazlarsa sabotaj giriþiminde bulanacaklarýný söylüyordular. John Hawk’a ilk raporlar geldðinde, Hawk bunun yine Heksor’un iþi olduðunu tahmin ediyordu. Ve biliyordu ki Grekul harekete geçmiþti..


Dünya cephesinde 15 Yükselengüneþ ve yörünge muhafýzlarý savunmadaydý. Grekul ise Kovan ile son kavgada çarpýþmýþ 5 gemilik savaþ gurubu ve onlarýn avcýlarý ile buradaydý.
Savaþ bir kýyamet gibi baþlamýþtý! Elçi Zytaka’nýn destroyeri tek cepheden üzerine yaðan mesafeli ve geniþ aralýklý bu saldýrý dalgasý karþýsýnda taktik geliþtirmeye çalýþýyordu. Dünya ile ilk kez savaþýyordu Zytka ve son olmasý için elinden geleni yapýyordu. Þimdiden bir dünya gemisi yok edilmiþti ve diðerlerinin kalkanlarýnýn da süratle güç kaybettiðini görebiliyordu. Ama burada yolunda olmayan bir þeyler vardý. Daha kavganýn ilk dakikasýnda anlamýþtý bunu.
“Nyzmin. Neler oluyor orada!? Neden robot avcýlar saldýrmýyor?!”
“Zepdar sisteme bir virüs gizlemiþ. Þu anda onu temizlemeye çalýþýyoruz. Saldýrý komutlarýmý kabul etmiyor sistem.”
“Elini çabuk tut Nyzmin! Yoksa bu raporumda yer alacak.”
“Elbette Üstat Zytka. Derhal,” dedi Nyzmin’in cevabý.

Sonra Nyzmin, Greyterran yardýmcýlarý görev masalarýnda ayarlamalarla uðraþýrken yerde yatan ölü gemi mürettebatýna baktý. Ýç güvenlik robotlarýna emrini verdi.
“Cesetleri imha edin.”
Robot Çavuþ itaatle onayladý.
“Emredersiniz, Heksor.”

Heksor, kendi halkýna ihanet eden ne ilk Grekul idi ne son olacaktý. Grekul’un totaliter ve kötü niyetli saldýrgan rejimi çok bozuk ama hala çok büyük ve güçlüydü. Baský ne kadar yoðunsa patlama da o kadar güçlü oluyordu.
Zaman zaman bu rejime karþý muhalefet edenler çýkýyorsa da çoðu yok ediliyordu. Þanslý ya da çok becerikli olanlar daha uzun yaþayabiliyor ama pek azý kaçýp kurtulabiliyordu. Bu Zepdar’ýn hikayesiydi. Bir de Ravard vardý.
Ravard’ýn hikayesi Mharjil soyunun hikayesi idi. Mharjil, Grekul insan deneylerinden biriydi. Bu deneyin yok edilmesi emri verildiðinde, sonradan Ravard; Cesur Dostlar, adýný alacak bir gurup Grekul bilimadamý tarafýndan kurtarýlmýþtýlar. Hepsi kurtarýlamamýþtý belki ama o yýkýmýn içinden sað çýkanlar Ravard’ýn ve sonradan kazanýlan daha baþka dostlarýn da yardýmý ile bir medeniyet kurmuþtular.
Mharjil tek bir ýrktan deðil iþte bu dost ýrklarýn birliðinden doðmuþ bir halktý.
Mharjil tabiri genelde ýrk olarak sadece insansý halký tabir etse de bir Mharjil insaný kendini Ravardlar, Ozanlar ve Dansçýlardan ayrý tutmazdý.

Fiziksel olarak Mharjil, insandan biraz farklý geliþmiþti. Burada deneyin etkisi büyüktü... Ten renkleri kiþiden kiþiye deðiþen açýk ya da koyu bir mavi tondaydý. Ama en açýk tonda bile hala açýkça maviydi. Saç renkleri sarý-yeþil-pembe-mor-kýzýl-mavi-beyaz-siyah ve bu renklerin tonlarýnda olabiliyordu.. Çok belirgin bir diðer özellikleri ise hepsinin gözlerindeki iki renklilikti. Hepsinin iki gözleri de iki farklý canlý renkteydi.. Psiþik güçleri farklý seviyelerde olsa da hepsinde mevcuttu.. Kültürleri daha ilk baþlardan bugüne kadar su ve deniz çevresinde þekillenmiþti. Teknolojileri ve yaþamlarý doðayla uyumluydu ve doðayla çok barýþýktý. Bunda Ozanlar ve Dansçýlarýn suda yaþayan ýrklar olmalarý çok önemli bir rol oynamýþtý..
Mharjil, anayurdu olan dünyayý Ravard’dan dinlemiþti ve hep onlarla tanýþmayý istemiþti. Ama Grekul’un gözleri hep dünyanýn üzerindeydi. Mharjil artýk o zayýf deney artýðý olmasa da Ozanlar’ýn da telkini ile þimdilik savaþmaktan uzak duruyor ve izliyordu..
Bu deðiþmek üzereydi..


Grekul destroyeri, Hortlak’ýn arkadan vuran güçlü salvosunu vurmadan önce görmüþtü ama yapacak bir þey yoktu. Daha o salvonun nereden geldiðini görüp tepki vermeye baþlýyordu ki bu defa dünya atmosferinden dýþarýya fýrlayan, daha önce görmediði koca gemilerle karþýlaþýyordu.
Elçi Zytka bugün yaþadýðý sürprizlerden hiç hoþnut deðildi ve tam güçle saldýrý emirleri veriyordu.

Grekul virüsleri etkisiz kalýyordu ve hem Yükselengüneþler hem de buradaki yeni gemiler beklenenden çok daha sert vuruyordu.
Zytka neler oluyor diye düþünüyordu ki düþünemeden uyarýlar gelmeye baþladý.
“Ýyon topu vuruþlarý kalkana karþý etkili. Dünyalý ýþýn silahlarý korvetleri yýpratýyor..”
“Nyzmin! Avcýlar!” diye kükredi Zytka.
“Avcýlar geliyor Üstat Zytka,” diye cevapladý Heksor.
Avcýlar gerçekten de geliyordu. Robot avcýlarýn ilk dalga antimadde füze saldýrýsý Grekul destroyerine vurduðunda Zytka’nýn þaþkýn öfkesi dað gibi patlýyordu!
“Zepdar!!”
“Aptal,” oldu Heksor’un cevabý.

Heksor dünya gemileri ile temasa geçmiþti ve John Hawk ile konuþmuþtu. Federasyon gemileri bu kavgada Grekul Robot gemisinin ve onun avcýlarýnýn destroyere odaklanacaðýný biliyordu.

Destroyer savaþa katýlan yeni gemilerin Yükselengüneþler’den daha sert vurduðunu görüyor ve ihanet eden robot geminin darbelerini de hissediyordu. 2 Dünya gemisi daha yok edilmiþti ama þimdi bütün saldýrýyý bu yeni gemilere ve haine çevirmek zorundaydý. Bunlar sert vuruyordu. Güçlü kalkanlara raðmen aðýr ateþ altýnda olmak iyiye iþaret deðildi.

Hortlak bir vurup bir kaçarak ortalýðý bulandýrýyor ve Grekul taktiklerini karýþtýrýyordu. Aegis’in Korvetlere vuran saldýrýsý güçlüydü. 1000 Bumerang avcýsýnýn beraberinde yerden kalkmýþ 180 mekik ve 300 F3000’in savaþa katýlýmý korvetleri þimdilik meþgul ediyordu. Ronin, iki iyon topu ve ana ýþýn silahlarý ile Destroyerin kalkanýna büyük hasar veriyordu.
Destroyer bu yeni dünya gemilerinin kalkan gücünü hissedebiliyordu. ECM savunmasý da bu gemilerin saldýrýlarýna karþý doðal olmayan biçimde çok etkisizdi. Gemilerin saldýrýlarýnýn yarýsý boþa gidiyordu ama bunun nedeni ECM savunmasý deðil bu saldýrýlarýn elektronikten ziyade manüel olarak yönlendirilmesi idi. Bu çok çýlgýncaydý.. Ýnsanoðlu burada elektronik hedefleme sistemleri kullanmýyordu! Bu ne saçmalýktý böyle!

Savaþ beþ dakika sonra hala ortada olmasýna raðmen Robot Komuta Gemisinin özel kabiliyetleri ve karþý saldýrý dalgalarý Destroyerin saldýrý gücünü çok sakatlýyordu. Destroyer açýkça kararsýzdý ve öfkeliydi.. Zytka bugün berbat bir dönemin en kötü gününü yaþýyordu.. Karar veremiyordu.. Savaþýn gidiþatýna dönük simülasyonlar karþý tarafýn daha þanslý olduðunu söylüyordu. Özellikle virüslerin ve ECM sisteminin etkisizliði Grekul saldýrý düzenini çok etkilemiþti. Dünya gemilerinin Aegis’in ECM þemsiyesi içinden çarpýþmasý ise Destroyeri çok kýsýtlýyordu.. Robot Geminin ihanetini eklemeye gerek bile yoktu..
Þimdiden korvetleri kalkanlarýný kaybetmiþti ve Dünya da 5 Yükselengüneþ gemisi ile avcýlarýnýn yarýsýný kaybetmiþti. Yeni gemileri de ustaca manevralarla yer deðiþtirerek tükenen kalkanlarýný þarj etmek için geri çekilip diðerlerini öne sürerek dövüþüyordu. Dünya filosunun bu kadar hasar alacak dayanýklýlýða sahip olmasý can sýkýcýydý. Dünya geri çekilmeden saldýrganca vuruþuyordu..

Savaþýn gidiþatýný tartýþmasýzca belirleyen hamle iþte tam da bu anlarda geldi..

Mharjil gemisi Jimya, 3800 metre boyundaydý ve gövdesi pembe aðýrlýklý, sarýlý, yeþilli, beyazlý, turunculu dalgalara sahip alacalý mercan deseniyle kaplýydý. Dünya denizlerinde gezen bir gri balinanýn hatlarýna sahipti. Bu geminin alný sayýlabilecek noktada kristal bir boynuz, sýrtýndaki kristal ýþýmalý beneklerle ayný mavi renkle ýþýldýyordu..
Mharjil gemisinin beraberindeki 6 korvet tipi gemi ve 1600 avcý dronu az sonra Grekul Korvetlerinin arasýna dalmýþ onlarý yaralayýp daðýtýyor, yok ediyordu.
Mareþal Darkwinter hýzlý karar veren birisiydi ve az önce bir Grekul gemisi kendi saflarýna katýlmýþtý. Þimdi ise bir baþka küçük filo yine onun hedeflerine vuruyordu. Düþmanýmýn düþmaný dostumdur diyordu Darkwinter..
“Yeni gelen bu pembe filoya ben aksini söyleyene kadar müttefik muamelesi yapýyoruz! Bütün gemiler ve avcýlar ateþinize dikkat edin!”

Bunu söylemesi yapmasýndan çok daha kolaydý. Ama yapmasý da burada zor deðildi. Mharjil gemileri Grekul gemileri kadar çevikti ve onlarda çok daha hareketli bir dans sergiliyordu savaþ ortamýnda.. Avcýlar onlarý sadece kazayla vurabilirdi..

Zytka bu gelenleri tanýyordu ve o uzaktaki geminin gücünü de biliyordu. Korvetlerinden sonuncusu da patlamýþtý.. Hiç istemiyordu ama o boynuzdan ilk ýþýk dalgasý bir zýpkýn gibi vurup gemisinin iyice zayýflamýþ kalkanýn delince aniden kendini ikna etti.. Gemisinin FTL motorlarý yara almadan, mümkünken kaçmalýydý!

Destroyer süratle kaçýþ rotasýna girerken sayýsýz salvodan darbe alýyor ama hala buna dayanýyordu.. Birkaç saniye içinde Destroyer aðýr yaralarý ve daðýlmýþ Grekul gururu ile hiperuzaydaydý.. Elçi Zytka, Konseyin buna ne diyeceðini bilmiyordu.. Son dönemde yaþanan en büyük baþarýsýzlýklardan birine imza atmýþtý..

Destroyer hiperuzaya geçmiþti ve savaþ bitmiþti.. Ya da bitmiþ miydi?
Bu soru havada asýlýydý ve bu soruyu belki de buradaki üç taraf da soruyordu..
Ýlk hamleyi yapan Robot Avcýlardý. Hepsi Komuta gemisine geri dönüyordu ve komuta gemisi de yörüngeden yavaþça uzaklaþýp duraðan bir konum alýyordu. Heksor, John Hawk ile görüþmeye baþlamýþtý bile..
Hiperuzaya atlayýp gözden kaybolan Mharjil filosundan geriye sadece bir tek korvet kamýþtý. Dört kollu bir yýldýzý ve bir dünya uçaðýný hatýrlatan bu 380 metrelik gemi en yakýndaki dünya gemisi ile iletiþim kanalý açýyordu..
En yakýn dünya gemisi Unity idi ve Mareþal bu konuþma daha ilk baþladýðý anda gidiþini görünce kasýtlý olarak geride kalmýþtý.. Bir kadýnýn konuþmalarý erkeðe hiçbir anlam ifade etmez iken diðer bir kadýna kesinlikle çok þey ifade ederdi.. Býraktý hanýmlar konuþsun.. Kýsa bir mesajla Maria’ya top sende diye bildirmiþti o kadar.


Konuþmanýn ilk baþlarý bile þok ediciydi.. Görüntülü iletiþim kurmak dünyayý uzun zamandýr izleyen Mahrjil için çocuk oyuncaðý idi.. Dünya dillerini biliyor olmak da öyle..

Maria ilk baþta hem þaþkýndý hem de çok heyecanlý.. Ýlk baþta sadece bu Mavi Ýnsanlarýn görünüþü ile ilgileniyordu.. Görüntülerden onunla konuþan güzel kadýnýn kaptan olduðunu anlýyordu. Geminin içinde kürsüler ve kumanda masalarý yanýnda geniþ su kanallarý ve tüpler de vardý. Duvarlarda su yansýmasý dans ediyordu. Loþ ve de çok hoþ ýþýk yumuþaktý. Mürettebat üniforma olduðu açýk ama hala çokça kiþiselleþmiþ giysiler giyiyordu. Tek parça ya da pantolon, etek, gibi görülen kýyafetler açýkça denizden ve deniz canlýlarýndan ilhamla pullu ya da balýk derisini hatýrlatýr dokudaydý.. Giysilere ve gemi dizaynýna bakýlýrsa bunlar suyu ve yüzmeyi çok seviyordu. Maria daha ilk anda bu güzel hanýmdan çok hoþlanmýþtý. Çok tatlýydý ve çok zarifti. Konuþmasý da çok ince bir üslup taþýyordu. Bir þeyleri kýrmamak için çok dikkatli ve önemser, dostça bir tarzý vardý..
Maria ilk izlenimi edinirken Mharjil gemisi Jimya’nýn kaptaný Dionil haným, farklý dillerde konuþmayý deniyordu. Ýlk þaþkýnlýktan sonra Maria kendini iþaret edip “Maria” diyebildi.. Ýþte Mharjil ile ilk konuþma böyle baþladý..

“Çok iyi.. Sanýrým Ýspanyolca anlaþabiliriz,” diyerek Ýspanyolca baþtan baþladý Dionil. Gülümsüyordu.
“Almancan, Ýngilizcen, Fransýzcan mükemmel. Ýngilizce burada iþimizi görecektir Dionil” derken gülümsüyordu Maria.. “Kusura bakma.. Þaþkýnlýðýmý takdir edersin..”
“Bana mý söylüyorsun.. Bu anýn geldiðine inanamýyorum,” dedi Dionil. “Pek çok sorun olduðunu tahmin edebiliyorum. Hemen ilk aklýma gelen bir ikisine cevap vererek baþlayabilir miyim?”
“Lütfen..” diyerek gülümsedi Maria.
Dionil de aynen gülümsedi ve anlatmaya baþladý.
“Kökenimiz sizin þuanda yaþamakta olduðunuz gezegen. Dünya. Sizinle ayný soydan geliyoruz. Bizim soyumuz Grekul tarafýndan genetik olarak deðiþtirildi ve büyük ölçekli bir deneyde kobay olarak kullanýldý. Bugün cesur dostlarýmýz olarak andýðýmýz bir gurup Grekul’un yardýmý ile, gezegenimiz yerle bir edilirken oradan kaçmayý baþardýk. Saklandýk. Yeniden bir hayat kurabilmek için saklanarak çoðaldýk ve bir gün evrende baþka dostlarýn da olduðunu gördük. Bugün kendimize Mharjil diyoruz ama Mharjil adý artýk sadece burada gördüðün biz Mavi Ýnsanlarý kapsamýyor. Mharjil; Ozanlar, Grekul dostlarýmýz olan Ravardlar ve Dansçýlarýn da içinde bulunduðu kültürümüzün adý. “
“Dünyayý uzun yýllardýr izliyoruz. Dünya dilleri, ve tarihi, kültürü ile ilgili þu son elli yýlda elde ettiðimiz bilgilerin sayesinde bu derece rahatlýkla anlaþabiliyoruz. Hem NORN adý verilen bir cihaza da sahibiz. Bu evrendeki çok eski bir ýrkýn bir icadý. Pek çok dili çok kýsa sürede tercüme edebilecek çok kabiliyetli bir cihaz..”
“Bunlar gerçekten ilk aklýma gelen sorulardý Dionil,” diyerek gülümsedi Maria.
Dionil bu noktada bir adým ileri gitti.
“Senden hoþlandým Maria. Ýlk karþýlaþmamýzda neyle yüz yüze geleceðimiz konusunda hepimizin ciddi endiþeleri vardý. Erkekleriniz biraz fazla heyecanlý ve tez canlý bir imaja sahip.”
“Sen ona imaj mý diyorsun, Dionil. Bana kalsa hepsimi dizime yatýrýp baþtan terbiye ederim.”
Dionil berrak bir kahkaha ile gülüyordu. Buradaki sinirli hava git gide yumuþuyordu..
“Ah, umarým bu defa da hanýmlarýmýz için barbar bir imaj çizmemiþimdir,” diye gülümsedi Maria.
“Þey, erkekler hakkýnda benim halkým da ayný sorunlarý yaþýyor. Bizim sizden avantajlý tarafýmýz hayatýn her alanýnda adil þartlarda bir mücadele ortamýmýzýn olmasý..”
Ýki haným da gülüþerek dedikodu yapmaya devam ediyordu ve erkekleri kötüleyip duruyordu. Ýki taraf da açýkça gülümseyerek ilk temaslara baþlamanýn yolunu bulmuþtu bu sohbette ve bir süre bu þekilde devam etmeyi ikisi de istiyordu. Tamamen yeni bir zeminde ilerliyordu Mharjil ve Federasyon..
Elmo gülümserken General buna inanamýyordu.
Amiral çoktan ekranýný kapatmýþtý. Kadýn ve erkek olmak; cinsiyet, evrenin her yerinde ýrktan ve derinin renginden çok daha belirleyici unsurdu anlaþýlan. Burada erkekliðin bu derece hakarete uðramasýna katlanamayacaktý. Zaten lanet olasýca yorucu ve kýyamet bir gündü.. Odasýna çekildi ve raporlarý inceleyip emirlerini düzenlerken koca bir þiþe votka açtý.

Ýki hanýmýn sohbeti aslýnda çok uzun sürmemiþti ama açýk olan þuydu ki Mharjil’in þu andaki tek potansiyel tehdidi erkek egemen dünyaya daha feminist Federasyon yasalarý için ilham kaynaðý olmaktý..
Ýki haným da çok kritik bir eþiði atladýklarýnýn farkýndaydý ve havada sýcak ve hoþ bir ilk buluþma ezgisi çýnlarken bunu burada býrakýp zamana sindirmek için fýrsat vermek en iyisiydi.. Daha etraflý temaslar için dünya cephesinin zamana ihtiyaç duyduðunun farkýndaydý Mharjil. Dünya çok kýsa bir süre içinde çok þey yaþamýþtý.. Bu sürat baþ döndürücüydü..

Ravardlar, Heksor ile iletiþim kurmuþ ve neler olduðuna dair bir diðer ilk görüþme de Ravardlar ile Heksor arasýnda geliþmiþti.

Bu görüþme trafiði içinde sýrada Heksor ile Federasyon buluþmasý vardý..

Heksor’u taþýyan Grekul gemisi, Elçi Zytka’nýn kullandýðý uçandairelerle ayný tip bir gemiydi. Seksen metre çapýnda, ince ve hýzlý, görünmezlik özellikleri olan bir gemiydi ama burada çok yavaþça ve görünür biçimde Socrates’in Bahçesi yakýnlarýna inmiþti.
Karþýlamada John Hawk ekibi ile hazýrdý ve Heksor da yalnýzdý.
Heksor diskinin üzerindeydi ama cüppesi üzerinde deðildi. Açýkça silah taþýmýyordu. Bununla beraber diskin kalkaný aktifti. Heksor saldýrgan deðildi ama o kadar aptal da deðildi. Dünyalýlara burada kendi hayatýný sunuyordu ama sadece gerçekten onu almak isterlerse sunuyordu.. Ateþli bir askerin galeyana gelip onu tek vuruþta indirmesini istemiyordu doðrusu..

Heksor ve Elmo’nun konseyi az sonra yeraltýndaki sýðýnaðýn geniþ ve rahat Baþkanlýk bölümündeydi.
Sözü ilk açan Heksor oldu.
“Elçi Zytka güçlü bir psiþikti. Ama güç arttýrýcý cihazlarý olmadan, o bile buradaki kalkaný aþýp düþüncelerinizi duyamazdý. O cihazlar ise kalkanýn ilk taramasýnda hissedilir. Bununla beraber ben Grekullar arasýnda bile öne çýkan çok güçlü bir psiþiðim. Kalkanýnýza minnettarým çünkü bütün o meraklý sorularýnýzýn beynime yaptýðý saldýrýyý yavaþlatýyor.”
Bir sessizlik oldu odada.
“Bunu engelleyecek kalkan cihazým var ama bunu çalýþtýrýrsam yanlýþ etki yaratmaktan korkuyorum. O yüzden rica ediyorum, lütfen düþüncelerinizin ateþini kontrol altýna alýn. Sakin olun. Aklýnýzdaki pek çok soruyu zaten duydum ve onlarý cevaplayacaðým. Lütfen zihinlerinizi sakinleþtirin.”
Bu noktadan sonra Heksor sorulmamýþ sorulara cevap vermeye baþladý. Zihinden zihne akýyordu sözleri..
“Zihinden zihne konuþmak daha hýzlýdýr ve siz de benim düþüncelerimi en çýplak hali ile paylaþacaksýnýz. Uyarýyorum, Grekul anýlarýmdan bazýlarý çok rahatsýz edicidir ve hayatta kalmak için onaylamadýðým pek çok þey de yaptým..”
“Evet, psiþik güçlerimiz söylediðimizden daha güçlü. Greyterranlarýn güçleri de öyle. Greyterranlar özgür olduklarýný sanan Grekul köleleridir. Hepsinin beyni yýkanmýþtýr ve düzenli olarak zihinleri yeniden ekilir, güçlerini bastýran ilaçlarla iþleme tabi tutulurlar. Greyterran, Ýnsan Alevi Projesi adýný verdiðimiz çok eski bir insan deneyinin kýsmen çok baþarýlý ürünlerinden birisidir.”
“Ýnsan Alevi.. Bu çok derin ve aslýnda çok basit bir konu.. Grekul kendi genetik yapýsýný sayýsýz bin yýllardan bu yana geliþtirip deðiþtiriyor. Bu aþamada sayýsýz ýrkýn çeþitli özellikleri ile bir DNA dizilimi oluþturmaya baþladýk. Ýnsan Alevi ne zaman baþladý, neden ve nasýl baþladý bilmiyorum.. Bildiðim sizden istediðimiz þey Konsey için bir saplantý ve çok önemli.. Tarihin Þafaklar öncesindeki ilk döneminde yaþanan bazý olaylarla baðlantýsý var bunlarýn ama bu bilgilere Konsey ve onun dýþýnda çok az Grekul eriþebiliyor.”
“Neden taraf deðiþtirdim? Neden basit. Grekul düzeninde mutlu deðildim. Oraya ait deðildim. Kurumsallaþmýþ bir kötülük ve saldýrganlýk var Grekul düzeninde. Ýçimiz sanattan ve güzellik duygularýndan boþaltýlmýþ ama ben bunlarýn ihtiyacýný kendimi bildim bileli -özellikle de insan uygarlýklarý ile temas etmeye baþladýktan sonra daha kuvvetle- içimde duyuyorum..”
“Psiþik taramalarda beni fark edemediler çünkü bu duygular içimde açýða çýkmaya baþladýðý anlarda zihnim hayatta kalma dürtüsü ile bunu kendimden bile gizlemiþti. Bir kez yakalanmam yeterdi ve çok iyi saklanmalýydým. Bu korku ve hayatta kalma içgüdüsü belki de güçlerimi en çok bileyen þeylerdi. Çok güçlendim ve Hiyerarþi’de çok çabuk yükseldim. Bir fanatik olarak ün sahibi oldum. Ýstihbarat birimlerinde etkili bir mevkiye getirildim ki bu noktadan sonra zaten beni Konseyden baþkasý yakalayamazdý. Konsey ise özellikle þu son 300 yýldýr çok meþgul.”
“Ýlk taraf deðiþtiren Grekul ben deðilim. Mharjil de ifade etmiþ bunu. Mharjil.. Açýkça varlýklarýný duymuþtu ve bir iki kez onlarla çatýþmýþtý Grekul.. Ama Mharjil, Ozanlar’ýn korunmasýnda. Ozanlar, Þafaklar öncesindeki birliðin en güçlü ve saygýn ýrklarýndan biridir. Ozanlar, Þafak etkilerinin üzerindedir.. Bilgim sýnýrlý ama Grekul, Ozan ile savaþmaz. Ozan da zaten savaþçý deðildir. Savunmadan öteye bir hareketlerine ilk kez burada þahit oluyorum.”
“Evet, burada Mharjil’e bu savaþa müdahale etmeyi öneren ilk önce bir Ozan idi. Bunu bana söylediler. Mharjil de son derece þaþkýn bu duruma.”
“Sizlere verdiðim ilk parça veri tabanýna ilave olarak elimdeki kalan bilgileri de sunuyorum. Bu dünya teknolojisini tam anlamý ile seviye 11’e çýkaracak bir takviye. Bu 11. ve 13. seviyeler ciddi Kýrýlma Noktalarýdýr. Bunu takdir etmenizi umuyorum.”
“Gülmeyin Üstat. Rakamlar çok önemlidir. Matematik çok önemlidir. Matematik, kimyadan biyolojiye, fizikten genetiðe pek çok alanda kilit bir bilimdir. Matematik pek çok felsefi sorunun cevabýný gizler. Matematik bir aydýnlanma yoludur. Matematik duygular üzerinde bile etkilidir.”
“Makineye ruh vermek mümkün mü? Ruh nedir Üstat? Ruh bir enerji formudur. Ruh bir düþünce sistemidir. Enerji yok edilemez. Enerji þekil ve boyut deðiþtirir. Ruh denen bilinç ve varoluþ düzeyi yaratýlabilir mi? Bir çocuðu yarattýðýmýzda onun ruhunu yaratýyor musunuz yoksa var olduðu bir zaman ve mekândan bedene gelmesinde aracý mý oluyorsunuz?”
Konuþmalar çok ilginç yerlere kayarken Prof. Yamanaka elinde olmadan heyecan ile atýldý. Sesli bir soruydu bu..
“Tanrý var mý Heksor? Ben bir ateistim ve eðer tanrý var ise bunu siz biliyor olmalýsýnýz.”
“Ýnsanoðlunun izlediðimiz tarihi boyunca büyük küçük pek çok dinin doðumunu ve yok oluþunu izledik. Evrende benzer inançlara da þahit olduk. Ýnsan için konuþacak olursam þunu ifade etmeliyim öncelikle; Tanrý’ya ya da Tanrýlarýnýza atadýðýnýz pek çok kabiliyet ve kuvvete sahip baþka ýrklar evrende yaþamaktadýr. Ben bir birey olarak bile bu güçlerden ve niteliklerden bazýlarýna sahibim. Evren çok büyük ve büyük olmasýna raðmen çok düzenli ve mükemmel biçimde uyumlu.. Týpký saðlýklý ve canlý bir organizma gibi.. Bilime daha çok sarýldýkça ve evreni daha çok tanýdýkça bu bilgi ile bilinç yeniden þekilleniyor.. Evrenin güçlerini düþünürsek evrendeki bütün ýrklarýn onun kullarý olduðunu söyleyebiliriz..”
“Bu hala yeterince açýk deðil Heksor. Tanrý’nýn varlýðýný biliyor musunuz, yoksa bilmiyor musunuz?”
Heksor durdu ve cidden nasýl ifade edeceðini düþündü. Sonra ciddice ve huþu içinde cevap verdi.
“Size ateist olarak kalma kararýnýzý bir kez daha düþünmenizi öneriyorum, Profesör Yamanaka..”

Her þey bir yana, Heksor ile bu ilk görüþmenin sonunda elde edilen bilgi bankasý çok büyük ve çok etkileyiciydi. Ýnsanýn varlýðýný bilmediði-görmediði Grekul teknolojileri artýk elinin altýndaydý. Tabii gerçekten bunlarýn bazýlarýný hemen ve Samanyolu’ndaki malzemelerle inþa etmek mümkün deðildi ama ellerinde böyle bir bilgi hazinesi vardý..

Dünya hükümeti Heksor ile iki gün boyunca devam eden görüþme trafiði içerisinde Heksor’un önerisi ile Gri Ýnsanlardan bazýlarýný uyandýrmýþ ve Heksor’un onlarý tedavi etmesine izin vermiþti. Ýlk uyandýrýlanlardan birisi özellikle Heksor tarafýndan seçilmiþ olan Shalir idi. Heksor Shalir’in gelecek günlerde Federasyon’a çok büyük faydalarý olacaðýný söylemiþti ve bunu söylerken çok ciddiydi.
Shalir, Gri Ýnsanlar içinde ve Federasyon cephesindeki en güçlü psiþik olacaktý. Gerçek anlamda evren, psiþiklere güç daðýtýrken cömertti ve bazý psiþikler ise çevrelerindekilere kýlavuzluk etmeleri için çok daha büyük güçler ve sorumluluklarla donatýlýyordu. Shalir de onlardan biriydi.. Henüz Shalir de bilmiyordu ama gelecek günler daha fazlasýna gebeydi..

Federasyondakiler ilk kavgayý kazandýklarýnýn bilincindeydi ama Grekul geri gelecekti. Bunu da biliyordular.. Hazýrlýklar son sürat sürerken daha Mharjil ile ilk görüþmelerde Dünyalýlar yeni bir müttefik -aslýnda ilk müttefiklerini- buluyordu.

Nilla haným bir Mavi Ýnsan idi. Yörünge savaþýnýn üzerinden 24 saat geçmeden yanýnda Mharjil Meclisi’nden dostluk mesajý ve Grekul’a karþý ittifak teklifi getirmiþti.
Elmo bu teklifi havada kaptý desem kesinlikle az bile söylemiþ olurum.

Elmo, Nilla Haným’dan çok hoþlanmýþtý ve Elmo’nun eþi Sophia Haným ile bir tesadüf eseri tanýþma fýrsatý bulan Nilla Haným da açýkça bu tanýþmadan çok memnun kalmýþtý. Üçlü muhabbet kýsa sürede dallanýp budaklanmýþ ve Elmo yavaþça konuþmalarda dinleyici pozisyona bile itilmiþti. Her þeyden önce bu iki haným da evli ve yetiþkin çocuklarý olan iki tatlý hanýmefendiydi ve çok ortak noktalarý vardý. Elmo son aylarda insanlýðýn yaþadýðý zorluklarýn üzerine rüzgarýn döndüðünü hissediyordu.. Yüzü gülümsüyordu. Aklýnda bir mutluluk güneþi parlýyordu ..
Elmo bu havada gülümserken Nilla Haným, Sofia ile derinleþmiþ konuþmalarýndan sýyrýldý ve kolundaki sade ama çok hoþ bir bilekliðe dokundu.

“Baðýþla Sofia, þimdi bazý iþle ilgili konularý konuþmanýn vakti geldi. Diplomatlarýn ön müzakere dediði þeyleri bitirip asýl konuþmaya geçmenin vaktinin geldðini görüyorum.”
Elmo þaka ile karýþýk konuþtu. Gülümsüyordu.
“Daha benimle iki kelime konuþmadýn Nilla, Hayatým. Sofia ile öyle güzel konuþuyordunuz ki bölmeye kýyamadým.”
“Ah, Dünyalý erkekler ve dünyalý kültürü.. Biz Sofia ile ön görüþmeleri baþarý ile gerçekleþtirdik bile az önce. Ben bana gerekeni aldým ve hissettiðim kadarý ile sen de aldýn..”
Elmo bir anda aklýnda hissetti. Mharjil psiþik güçlere sahipti..
“Sizi yalnýz býrakayým, Federasyon iþleri beni aþar..” diyerek gülümsüyor ve ayrýlmak için ayaða kalkýyordu Sofia.
“Hiç de öyle deðil Sofia. Az önce dünya ile iliþkilerimizde uzun yýllar üzerinde duracaðýmýz tabaný seninle oluþturduk.”
Elmo bir þeyleri anlýyordu ama Sofia hala þaþkýndý.
“Otur, Sofia Hayatým. Nilla, Caným, seni dinliyoruz. Anlat bakalým,” diyerek gülümsedi Elmo..
“Ýlk önce en öncelikliler. Bu bileklikler bizim dýþarýya dönük psiþik güçlerimizi kýsýtlayan cihazlardýr. Týpký Grekul’un kullandýklarýna benzer psiþik cihazlarýdýr. Evet, bütün Mharjiller az ya da çok psiþiktir. Hayýr, insan dýþýnda bütün evren psiþik deðil. Psiþik yetenekler denen beyinsel güçlerin gerçek özelliklerini ve doðasýný yakýnda anladýkça aklýnýzda pek çok þey yerine oturacak.”
“Az önce adil bir konuþma olmasý için güçlerimi çok kýsýtladýðým halde benim zihnime girecek güçte düþüncelerin patladý Elmo.”
“Neymiþ o düþünceler bakalým?” diye yarý þaka yarý ciddi intikam ile Elmo’ya baktý Sofia.. Nilla çok güzel ve etkileyici bir hanýmdý. Elmo sinirli sinirli gülümsedi ve arkasýna saklanacak bir þey aradý gözleri süratle.
Nilla’nýn kahkahasý güzelce çýnlarken ona Sofia’nýn samimi kahkahasý da katýlýyordu.
“Sanýrým onu bu yüzden böyle seviyorsun.” diye gülümsedi Nilla.
Sofia nadiren Elmo’ya açýkça güzel þeyler söylerdi.
“Görünüþü ve havasý herkesi yanýltýr. O kocaman ve saf bir çocuktur. Ona tapýyorum.”
“Seni anlýyorum, hayatým,” diye konuþtu Nilla.
Sonra konuyu iþ konularýna süratle geri çevirdi Nilla haným.
“Ýlk olarak þu sizin Kalkaný modifiye edin Elmo. Yardýmcýlarýma gerekli bilgiyi vereceðim. Gerekli ayarlamalarda sizin teknisyenlerinize yardýmcý olsunlar. Kalkanýnýz etkisiz deðil ama burada ciddi görüþmeler yapýlacak ve psiþik güçlerin bu konuþmalarýn güvenlik ya da saðlýðýna soru iþareti oluþturmasýný istemeyiz.”
“Elbette,” diyerek onayladý Elmo.
“Þimdi, Sayýn Baþkan. Az önce eþiniz ile ön görüþmeleri tamamladýk. Burada Mharjil’i temsilen geniþ yetkilerle bulunuyorum. Bazý þeyleri iliþkilerimizin en baþýnda ve çok açýkça ifade etmem konusunda önemle uyarýldým.”
Elmo iþin ciddi aþamasýnýn baþladýðýnýn farkýndaydý. Ýþte þimdi uzun yýllar federasyon ve Mharjil iliþkilerine yön verecek konularý konuþuyordular..
“Öncelikle bu ittifak kapsamýnda bizim sizden bazý taleplerimiz olacak ve bunun karþýlýðýnda; ittifakýn doðasý gereði size bazý katkýlarýmýz olacak. Bazý isteklerimiz size anlamsýz ya da önemsiz hatta komik gelebilir ama inanýn þimdi söyleyeceðim her bir kelime çok ciddi ve çok önemlidir.”
“Sizi dikkatle ve ciddiyetle dinliyorum Nilla Haným. Siz, size yeten ilk bilgileri edinmiþ olabilirsiniz ve bildiðiniz üzere ben de bana gerekenleri aldým ve içinde bulunduðumuz durumun ne kadar ince bir zeminde, ne kadar önemli kararlar almaktan oluþtuðunu biliyorum. Dikkatim ve bütün aklým sizi dinliyor.”
“Mharjil sizi uzun yýllardýr çeþitli kanallardan izliyor ve insan kültürü hakkýnda geniþ bilgi birikimine sahibiz. Bizler de toplum olarak mükemmel deðiliz ve ne suç ne de savaþ kavramlarý bize yabancý deðil. Kendi içimizde biz de çeþitli zamanlarda ciddi görüþ ayrýlýklarý sonucu ucu kan dökmeye varan olaylar yaþadýk. Bunu gizlemeyeceðiz..”
Elmo ne geldiðini zihin okumaya gerek duymadan biliyordu..
“Ýnsanlar zaman zaman çok savaþçý ve bazen de çok zalim bir soydur Nilla. Herhangi bir internet cafeden bir Google taramasý yapmak ya da bir kütüphanede 10 dakika geçirmen bunu açýkça ortaya koyar. Ýnsan olmaktan tarifsiz onur duyduðum anlar olmasýna raðmen bundan utandýðým anlar da var. Ve gelecek günlerdeki iliþkilerimizi düþününce doðamýzýn bu yaný beni de endiþelendirmiyor deðil.”
Burada Nilla haným dostça ve memnuniyetle söze girdi. Sözlerinde umut vardý.
“Ortak kökenimizin yýrtýcý yaný malum ve Grekul etkisi de üzerinizde uzun nesiller boyunca vardý. Bu etkinin ucunun nereye gittiðini ne siz ne de biz bilebiliriz Elmo. Ama umutsuz olma. Beraber yaþamanýn yolunu bulacaðýz. Buradan baþlýyoruz. Yavaþça ve adým adým..”
“Ýlk önce bizim için çok önemli iki basit isteðimiz olacak. Biliyorsun, Mharjil kültüründe Ozanlar ve Dansçýlar adýnda iki güzel halk bizimle beraber yaþýyor.”
“Evet, kendileri ile henüz tanýþmadýk ama haklarýnda hep masalsý güzellikte þeyler duyduk, þu ana kadar.”
“Tanýþana kadar bekle Elmo. Yüzünün ve duygularýnýn alacaðý þekli görmeyi merakla bekliyorum. Elmo, bizim yaþam tarzýmýz deniz çevresinde döner. Su olmadan, sudan uzakta, deniz yaþamý çevremizde deðilken biz yaþayamayýz. Bu bizim en temel kimliðimiz. Ozanlar ve Dansçýlarýn bu Ýttifaktan talebi denizlerinizdeki iki tür deniz canlýsýnýn tam koruma altýna alýnmasý, avlanmamasý. Bu canlýlar Ozan ve Dansçýlarýn çok ilkel iki kuzen türüdür ve sayýsýz bin yýldan bu yana Ozanlar bu türler ile iletiþim halindedir..”
“Yani Ozanlar bin yýllardýr dünya ile iletiþimde ama bunu insanla deðil ve deniz canlýlarý ile mi yapýyor?” Elmo afallamýþtý..
“Daha açýk olmak gerekirse balinalar ve yunuslarla. Evet, Elmo.”
Elmo’nun yaþadýðý þok derindi ama sanatçý olan oðlunun Okyanus temalý sergisi döneminde o da okyanus yaþamý ile çok yakýndan ilgilenmiþti. Epey National Geographic okumuþ ve belgesel izlemiþti. Denizler dünya içinde keþfedilmeyi bekleyen koca bir evren diye düþünmüþtü Elmo.. Þimdi aklýnda düþünceler karma karýþýktý..
“Anlaþtýk. Bu kararý derhal ve çok ciddi yaptýrýmlarla uygulamaya koyuyorum. Emin olun bir daha bir yunus ya da balina avlayan kiþi, hayatýnýn geri kalaný boyunca bir hücrede, tek baþýna piþman olarak bunun bedelini ödeyecek.”
“Þey, tam olarak aklýmýzdaki yaptýrým bu deðildi ama siz insanlarýnýzý bizden daha iyi tanýyorsunuz ve ne istediðmizi anladýðýnýzýn farkýndayým.”
“Devam et lütfen, Nilla.”
“Dünya askeri olarak þu anda Grekul’a karþý zayýf bir durumda. Bizler de hep savunma durumundaydýk ama þu anda bile Meclisimiz bu konuda ateþli ve ciddi oturumlar yapýyor. Lakin ilk alýnan karar, Ozanlarýn savunduðu bir harekettir ve o karar Dünya’yý korumakla görevli 5 Þarkýsöyleyen geminin gönderilmesidir.”
“Þarkýsöyleyenler?”
“Bunlar elimizdeki en güçlü savaþ gemileridir. Size yardýma gelen ilk gemi de bir Þarkýsöyleyen idi. Her gemi yanýnda 6 Yýldýz gemisi ve 1600 dron savaþçý ile gelir. Grekul þu anda ciddi bir savaþta. Bu galaksideki güçleri yok edildi ya da savaþ gücünden yoksun istasyonlar. Galaksiye yeni bir savaþ gurubu gönderse bile bu çok büyük bir Grekul filosu olamayacaktýr kanaatindeyiz.”
“Elimizdeki teknoloji konusunda size yardýmcý olmayý istiyoruz ama Meclisimizin bazý endiþeleri olduðunu söylersem beni anlarsýn.”
“Anlýyorum,” diye içtenlikle söyledi Elmo. Ýnsan soyu silah gördü mü çýlgýna dönen bir mizaca sahipti..
“Yine de silah ve savaþ teknolojileri her þey demek deðil Elmo. Size diðer pek çok alanda çok þey verebiliriz. Ve sizde bize, sizi daha yakýndan tanýma þansý verirseniz çok güçlü ve çok uzun ömürlü bir ittifak olabiliriz. Sadece Grekul ile savaþan müttefikler olmanýn ötesindeki olasýlýklara aklýnýzý açýn..”
“Desteðiniz için size ne kadar teþekkür etsek azdýr Nilla Haným. Sözleriniz beni derinden etkiledi ve bu duygularý ayný heyecan ile Meclis’te paylaþacaðým.”
“Biz ayný soydanýz Elmo. Umuyorum ki halklarýmýz arasýnda, kýsa sürede bir ortak yaþam kültürü kurmak yolunda hýzla çalýþýp bunu baþaracaðýz.”
“Bundan emin olabilirsin Nilla. Koca bir evren bu. Bu evren sadece savaþtan ibaret olamaz. Dostluða çok önem veriyorum ve Federasyonun gelecek nesillerinin de bu felsefeyi paylaþacak bir düþünce sistemi ile yetiþeceðini biliyorum. Dünya halký barýþa ve dostluða aç.”

Elmo yürekten konuþuyordu ve gerçekleri söylüyordu..

1 Kasým’daki yörünge savaþýndan bu yana sadece birkaç gün geçmiþti. Tarih 6 Kasým 2025 idi ve dünya yörüngesinde yine hareketli bir gün yaþanýyordu.
Boyu 10 bin metreyi bulan koca bir gemi yörüngenin çok dýþýnda hiperuzaydan çýkmýþtý ve sakince orada bekliyordu.

Yörüngede Dionil’in gemisi Jimya ve 6 Yýldýz korveti ile 16 Yükselengüneþ vardý.
Dionil bu yeni geminin Mharjil gemisi olmadýðýný ama düþman da olmadýðýný söylüyordu. Tanýþma kýsmýna karýþmamak taraftarý olmasýna karþýlýk tüyo vermekten kaçýnmamýþtý.
“Bunlarla konuþurken yanýnýza çok iyi pazarlýk yapan ve ticaretten anlayan uyanýk birilerinin olmasýnda fayda var.”
Dionil’in sesindeki gülümsemeyi yakalamýþtý Maria ve tavsiyeyi Federasyon yönetimine aynen iletiyordu.
Elmo, Michael, Collins ve Sör Arthur ilk haberleþme baðlantýsý kurulduðunda oradaydýlar.

“Merhaba dünyalýlar. Dostuz biz,” diyen kel kafalý, uzun boylu bir insandý. Ýnsana benziyordu. Bir punk-bilim kurgu filminin punk karakterine benziyordu. Dazlak kafasý ve vücudunda ýþýldayan elektronik implantlarý vardý. Vücudunda bir dolu ýþýldayan taký ve implant göze hücum ediyordu.. Teni çok beyazdý. Arka planda gezinirken görülen diðer mürettebatý da benzer implantlar ve giysiler içindeydi. Ya çýlgýn punk tarzý deri giysiler ya da uçuþan ve açýk saçýk çeþit çeþit-rengarenk giysiler vardý üzerlerinde.. Gemilerinin görülen iç kýsmý çok lüks ve kocaman insan saraylarýný hatýrlatýyordu..
“Mharjil dostlarýmýz gezegenlerarasý temaslarýnýzda Ýngilizceyi tercih ettiðinizi söylediler. Yanýlmýyorlar deðil mi?”
“Yanýlmýyorlar, Ýngilizceniz çok akýcý. Büyük ihtimalle benim uzaylýcam sizinki ile yarýþamaz,” diyen Elmo idi.
Buna alýþýyordu. Özellikle Nilla ile þu kýsacýk zamanda dolu dolu muhabbetle geçirdiði saatler onu çok etkilemiþti. Arthur ve Michael bile bocalarken Elmo artýk þu son bir iki günde bu yeni döneme uyum saðlamýþtý. Her zaman olduðu gibi önden yürüyordu ve takipçilerini yeni bir çaða, yeni ufuklara taþýyordu.
Karþýsýndaki bu adam Elmo’dan cidden hoþlanmýþtý. Koca ve hoþ bir kahkaha attý.
“Uzaylýca.. Çok zekice ve hoþ. Ben, Ator ve bu da kýzkardeþim Eternis. Bizler Tüccarýz. Tüccar Soyu olarak tanýr bizi, bildiðimiz evrenin halklarý. Bizleri Tüccar halkýnýn büyükelçileri olarak görebilirsiniz.”
“Ben de Elmo Romano. Dünya Federasyonu’nun Baþkanýyým.”
“Ah, meþhur Elmo. Ününüz sizden çok önde gidiyor. Saygýdeðer Nilla Haným ile görüþmemizde sizden övgü ile bahsetti.”
“Nilla Haným çok hoþ ve çok yüce yürekli bir kiþi. Cömertçe iltifat etmiþ,” diye içten bir tevazu ile cevap verdi Elmo.
Burasý konuþmanýn dönüm noktasý olmuþtu Ator için. Neþeli ve giriþken ses tonu bir anda derinleþip ciddileþmiþti. Ator tam bir ruh sarrafý olarak üne sahipti. Sosyal iliþkilerde önsezileri ve yargýlarý çok güçlüydü. Hala neþeliydi ama sözcüklerinin içinde çok derin anlamlar yüklüydü bunu söylerken;
“Az bile söylemiþ. Sizinle tanýþtýðýma çok memnun oldum Sayýn Baþkan. Öyle sanýyorumki bu çok güzel iliþkilerin baþlangýcý olacak bir olay..”
Þimdi yine o yaramaz ve neþeli, çocuksu tonu ile coþmuþtu Ator..
“Sizinle yüz yüze gelmeyi dilerim Elmo. Tüccarlar ile Federasyonunuzun ve de yeni kurulmuþ ittifakýnýzýn birbirimize neler saðlayabileceðini görüþmek isterim. Müsait misiniz, dostum?”
“Elbette Sayýn Ator, Eternis Hanýmefendi.”
“Sadece Ator, lütfen.”
“Ve sadece Eternis, lütfen,” derken Eternis’in gözleri Michael’ýn, Michael’ýn gözleri de Eternis’in üzerindeydi. Eternis’in canlý gibi duran pespembe ve kabarýk saçlarý belinden aþaðýlara kadar iniyordu. Mor elbisesi çok küçüktü ve vücuduna tamamen yapýþan çok ince bir kumaþtandý. Uçuþan mor tüllerin çokluðuna raðmen vücudunun en güzel mücevherleri hala çok göz önündedi.
Sör Arthur, Michael’a içinden küfürler ediyordu ve þu yeni Grekul teknolojileri arasýnda gençlik aþýsý olup olmadýðýný cidden merak ediyordu..

Görüþmeler için Elmo’nun seçtiði yer Socrates binasýnýn tepesindeki geniþ ve güzel manzaralý Baþkanlýk Ofisiydi.

Eternis sessiz, sakin ve çok gözlemci bir tipti ama Ator son derece atýlgan ve çok hareketliydi. Çok doðrudandý. Bazen patavatsýzlaþtýðý bile oluyordu ki bu durumlarda abisinin kulaðýný çekmek Eternis’in göreviydi. Ýkisi çok iyi bir takýmdý.

“Ýlk önce size tanýþma hediyelerimizi sunmak istiyorum. Bu cihazý bilinen evren kullanýyor. Bunlarý peynir ekmek gibi satýyoruz. Mucizevi bir alet. NORN.”
“Onu duyduk..” dedi Elmo.
“Elbette.. Sanýrým Mharjil’den.. Müthiþ bir alet. O olmasaydý biz Tüccarlar ne yapardýk bilemiyorum. Çok eskiden yapýlmýþ ve çok sayýda üretilmiþ bunlardan. Bizim için bunlarý kopyalamayý baþarmýþ kaynaklarýmýz sayesinde bütün evrene bunlarý saçtýðýmýzý söylesem yalan olmaz. Basitçe bütün dilleri birbirine çevirebilen çok mucizevi bir çevirmendir bu cihaz.”
“Nasýl çalýþýr?”
“Ah, Elmo, bu implantlar sayesinde istersem bir þair, istersem bir bilimadamý ya da savaþçý olabilirim..” Sonuncuyu irkilerek ve iðrenerek söylemiþti.. “Ama bilimadamlýðýna hiç bulaþmadan özetlersem, psiþik bir mekanizmasý var ve iki farklý kültürün üyesi arasýnda süratle-psiþik düzeyde bilgi trafiði saðlýyor. Aslýnda iki tarafýn ayný þeylere ne dediðini karþýlaþtýrýyor ve iki dil arasýnda çevirmenlik yapýyor. Elde ettiði veri ile Bilgi Ekimine uygun bir data kümesi oluþturuyor ya da anýnda-canlý çeviri yapýyor..”
“Psiþik demiþken, Mharjil gibi siz de psiþik misiniz?”
“Ah, heyecanýmý baðýþlayýn. Dürüstlük bizim ilk ve en temel ilkemizdir ve bu konuya Tüccar Klanlarýnýn hepsi büyük önem verir. Bu konu bizde tabudur. Size çok borçluyum..”
“Ben de çok borçluyum..” derken Michael’a onun elbiselerini yýrtan gözlerle bakýyordu Eternis. Michael gülümsüyordu.
Ator devam ediyordu o durmayan konuþmasýna.. Bu konuyu anlatýrken sesi þimdi gölgeliydi ve derinden geliyordu.
“Bizler, Mharjil gibi, Grekul deneyleri ile doðduk. Mharjil’den çok daha eski bir zamanda bizim deneyimiz yýkým ile sonlandýrýldý. Ama gördüðünüz gibi bizi tamamen yok edemediler. Grekul soyu, bilimadamlarýndan oluþmasýna raðmen bilim metotlarý bazen açgözlülüklerinin etkisinde çok savruk olabiliyor ve çok büyük hatalar yapabiliyorlar.. Zaman içinde çok serpildik ve büyüdük. Uzun yollar yürüyüp çeþitli badireler atlattýktan sonra bugün gördüðünüz Tüccar medeniyetini kurduk. Mutlu ve güzel yaþamýmýz, Grekul aldatmacasýndan kurtulan kök gezegenimizin halký ile buluþtuðumuz bugün çok daha mutlu. Diðer Klanlara bunu anlatmak için sabýrsýzlanýyorum. Bu aný kaçýrdýklarý için beni çok kýskanacaklar,”
Þimdi þen kahkahalarla gülüyordu Ator..
Elmo merak etti, bu küçük Grekul iblislerin þeytanca planýnýn dokunmadýðý yer kalmýþ mýydý evrende?.. Kovan bile gözüne masum bir çocuk gibi görünüyordu þimdi. En azýndan o dürüst ve açýktý..

Tüccarlar ile bu ilk görüþmede altý çizilen konu iliþkilerin üzerinde duracaðý temel zemin idi.
Tüccarlar dürüstlüðe ve adalete çok önem veren bir kültüre sahipti. Bunun uzun vadede iþ için çok daha iyi olduðunu biliyordular ve onlar iyi iþadamlarý idi.
Tüccarlar kendi sanat ve bilimlerine dair bir tanýþma pakedini hediye olarak dünyaya sunarken benzeri bir pakedi de dünyadan bekliyordu. Bu ilk tanýþmalar için Tüccar kuralý idi.
Tüccarlar ile iliþkilerde dürüstlük ile ilgili kurallarý okurken Arthur’un dikkatini tazminat maddesi çekmiþti. Meraktan soruyordu;
“Ya tazminat ödemeyi kabul etmezsek?”
“Ah,” diye gülümsüyordu Ator tatlý, büyüleyici, çocuksu üslubu ile.. “Ödersiniz dostum. Ödersiniz. Sonuçta herkes öder,” diyerek gülümsüyordu. “Ama ilk baþtaki kurallara gerektiði gibi uyulduðu sürece asla sorun çýkmaz. Biz daima anlaþmalarýmýza uyarýz. Ne pahasýna olursa olsun,” diye ciddiyetle ifade etmiþti Ator.
Eternis de ilk kez ciddice bir ifade takýnýyordu ve onu destekliyordu.
“Biz anlaþmalarýmýzý asla bozmayýz. Ne pahasýna olursa olsun.”

Sör Arthur buradaki ciddi felsefeyi çok iyi anlamýþtý ve bütün siyasetçilerin–diplomat ve bürokratlarýn ve de askerlerin de anlamasý için ciddi bir çaba gösterecekti.. Tüccarlara asla kazýk atmak ya da yalan-yanlýþ-eksik bilgi vermek söz konusu olamazdý. Bu iþin þakasý yoktu.

Tüccarlar ile iliþkiler iþte böyle baþlamýþtý ve daha ilk günlerde Tüccarlar hem ortak köken hem de faydacý-oyunbaz ama dürüst ve onurlu ticaret anlayýþý nedeniyle bu iliþkiden çok memnun kalacaktý.. Dünyanýn ve Ýttifak’ýn da bu iliþkiden çok büyük faydalar elde edeceðini eklemeye gerek yok..
8. Bölüm (Yeni Ufuklar)

Sör Arthur çok uyanýk bir politikacýydý ve Tüccarlar’ýn düþünce sistemini çok iyi çözmüþtü. Ayrýca Mharjil ile yapýlan görüþmeler ve Tüccarlar ile tanýþma esnasýnda edindiði ilk izlenimler aklýnda bir iki þimþek çaktýrmýþtý. Tecrübeli siyasetçi küçük bir deneme ile bu durumu dünyanýn çýkarlarýna kullanabileceðini umuyordu. Tüccarlarýn elbette bunu fark etmesini de bekliyordu ama eðer haklýysa Ator bu duruma ses çýkarmayacaktý.

Arthur haklýydý.
Dünya açgözlü ve çok materyalist-kapitalist bir kültürden geliyor olabilirdi ve bu deðiþim rüzgarý dünyayý daha yeni yeni deðiþtiriyor olabilirdi ama Tüccarlar bu deðiþimi çok önceleri yaþamýþtý.. Týpký Mharjil gibi. Bu iki halk da maddi konular üzerindeki derin endiþeleri oldukça aþmýþtý ve dünya ile iliþkilerinde maddiyattan daha çok önem verdikleri þeyler vardý þu anda..
Arthur BM arþivinden çok eþsiz ve aðýz sulandýrýcý bir paket hazýrlamýþtý. Sunumu gayet mükemmel ve ýþýltýlý olan bu pakette dünya tarih, kültür ve sanatýnýn geniþ ve detaylý bir tanýtýmý yapýlýyordu. Mharjil ve Tüccarlar bundan çok etkilenmiþti.
Aslýnda Tüccarlarýn bundan etkilendiðini söylemek çok hafifti. Tüccarlar bu gördüklerine bayýlmýþtý. Tüccarlar çarpýlmýþtý. Tüccarlar uzun bin yýllar boyunca kurduklarý bu yaþam biçimi ile bildikleri evrende ekonomik olarak bir güç olmuþ ve çok nüfuz kazanmýþtý. Çevrelerinde savaþlar ve yýkým rüzgarlarý eserken onlar bunlardan uzak, refah içinde keyifli ve zengin bir yaþam tarzý kurmuþtu. Bunu çok çalýþarak ve çok uzun zamanda baþarmýþtýlar. Fakat bunu baþarmak bazý fedakarlýklara mal olmuþtu. Ýçlerinde aç bir yanlarý vardý.
Þimdi dünya ile, kökeni ile tanýþan Tüccar içindeki eksikliði doldurabilecek kaynaðý bulmuþtu.
Tüccarlar maddi olarak doymuþluðun çok ötesindeydi. Bununla beraber sanat ve yeni kültürleri tanýmak onlarý mýknatýs gibi çekiyordu ve ýrksal bir zaaflarýydý bu.. Zevke, keþfe ve güzelliðe düþkün bir soydu Tüccarlar. Gezgin ve oyunbaz yaþam tarzlarýnda diðer halklarýn el iþi ve göz nuru eserleri, sanatý, kültürü, yeni zevklerin keþfi onlar için hazineler deðerinde yeni heyecanlardý. Aç ruhlarýný doyuran gýdalardý bunlar.. Tüccarlar çok büyük bir ziyafet bulmuþtu dünyada..

Ator, Sör Arthur’a gülümsüyordu.
“Dostum, oyunun kurallarýný çok çabuk öðrenmiþ gözüküyorsunuz. Bu çok iyi. Uzun ve çok karlý bir dönem olacak bu.. Her iki taraf için de..”
Kadehler tokuþurken Ator’un tazminat olarak ödediði ilk 5 adet Madenci A-Gemisi dünyaya bedavaya geliyordu ve þimdi 20 tanesi için sýký pazarlýklar yapýlýyordu.. Aslýnda sýkýdan kasýt Arthur için komikti.. Arthur bu dönemde Tüccarlardan koparabildiði kadar çok þey koparmaya kararlýydý. Bununla beraber bu konuda hiç endiþesi yoktu. Ator çok zekiydi. Ve o gözlerde dolanan düþünceyi duyabiliyordu Arthur.
Tüccarlar dünyayý besliyordu. Dünya henüz cýlýz idi. Asýl oyun dünya semirince baþlayacaktý.. Öyle olsundu.. Her iki taraf da halinden çok memnnundu.. Tüccarlar bu dönemde dünyanýn baþýna gelen iyi þeyler arasýnda en iyisiydi..


10 Kasým günü hava çok yaðmurlu ve çok bulutluydu. Baþkanlýk Ofisinde yaðmuru izliyor ve olan biteni düþünüyordu Elmo.
Savaþ þartlarý çok hýzlý düþünmeyi gerektiriyordu. Hýzla kararlar almak ve hýzla yaþamak gerekiyordu.. Bu hýz içinde insanýn gerçekten yaþamaya vakti olacak mýydý? Geleceði þekillendiriyordu ve Elmo karþýsýnda en büyük ve en hayati problem olarak bunu görüyordu. Ýnsanlýðýn özünü korumak, ölmeden önce yaþamýþ bir dünya kültürü kurmak vardý aklýnda.. Uzayda savaþ bitmiyordu anlaþýlan.. Yaþam tarzýný buna göre inþa etmeliydiler ve insanlýðý savaþýn kölesi olmadan evvel, yaþamý savaþýrken bile doyasýya hissedecek biçimde þekillendirmeliydiler. Dünya yeni bir kültür, yeni bir yaþam tarzýna ihtiyaç duyuyordu artýk.. Elmo bunu inþa edecekti.. Kararlýydý..
Elmo yalnýzdý. Taa ki arkadan sessizce yaklaþan Sofia ona usulca sokulup arkadan sarýlana kadar.
Yaðmur çok hýzlý ve sert rüzgarlarla bardaktan boþanýrcasýna yaðýyordu..
“Ah, Sofia, Hayatým,” diyerek sevgili eþine sarýlýp öptü Elmo.. Uzun uzun öpüþtüler.. Sonra tekrar ve tekrar öpüþtüler..
Beraberce orada dikilip yaðmuru ve esen fýrtýnayý izlediler..
“Seni seviyorum Sofia,” diye içinden gelerek, öylece söyledi Elmo.
“Seni seviyorum Elmo,” diyerek bütün kalbiyle ve aþkla cevap verdi Sofia.
Birbirlerine sýmsýký sarýldýlar ve yine öpüþmeye baþladýlar.. Uzun uzun öpüþtüler..

Bir gün sonra yapýlan toplantýda Elmo yeni danýþmanlarý ve yeni dostlarý ile beraberce yemekli bir ortamdaydý. Yemek ve içki ile yürüyen görüþmelerinden çok daha hýzlý ve etkili sonuçlar aldýðýný yýllar içinde görmüþtü Elmo..
Burada Shalir ve Mark, Federasyon’un yeni üyesi olan Gri Ýnsanlar’ýn temsilcileri olarak bulunuyordu. Elmo bu döneme artýk tamamen uyum saðlamýþtý ve her anlamda ipleri eline almýþtý. Savaþ onun iþi deðildi ama buradaki halklar arasý iliþkilerde güneþ gibi parlýyordu..

Gri Ýnsanlar müttefik ve Federasyon üyesi kabul ediliyordu artýk.. Tartýþma ve endiþeler olmuþtu ama Elmo karizmasýný ve teminatlarýný etrafa saçarak bütün çatlak sesleri yandaþ ya da sessiz kýlmýþtý.
Elmo, ilk Özel Koloni statüsünü Gri Ýnsanlara tanýmýþtý. Hem Koloni Statüsüne hem de diðer baðýmsýz ülkeler gibi Federasyon Konseyi’nin Kurucu Üye statüsüne sahiptiler. Elmo, Dünya üzerinde herhangi bir ülkeden toprak kopartýp Gri Halka veremezdi ama Elmo uyanýktý. Nilla Hanýmdan da tavsiyeler almýþtý ve yardým görmüþtü bu noktada.. Hem maddi hem manevi idi bu yardým..
Gri Ýnsanlara baþlangýç için Atlantik Okyanusunda küçük bir ülke kadar bir bölge ve Mharjil’in kristal tabanlý biyolojik inþaat teknolojisi sayesinde günden güne büyüyen yüzen bir þehir vermiþti. Bir ülkenin bütün haklarýna sahip olmuþtular. Elmo ne ekersen onu biçersin ilkesine inanýyordu ve Gri Ýnsanlara özgürlük ve güven ekiyordu.
Gri Ýnsanlar Elmo’nun bu ilk yardýmlarýný var olduklarý sürece asla unutmayacaktý ve insanlarla en zor günlerinde bile Elmo’nun onlara verdiði þeyin anlamýný hep hatýrlayacaktý. Elmo, Gri Ýnsanlarýn ilk kahramaný idi.

Toplantý sýrasýnda Eternis’in dikkatini yandaki sehpalardan birinde bulunan moda dergileri çekmiþti.
Tüccarlar dinleme gemileri ile dünya radyo-televiyon yayýnlarýný ve interneti çok yakýndan takip ediyordu. Hatta son 70 yýl içinde modalarýný ve kültürlerini çok etkilemiþti bu yayýnlar. Ama þimdi eline dokunabileceði birþey geçince Eternis daha da etkilenmiþti. Tüccarlar dokunmayý, zevki, neþeyi ve hissetmeyi çok severdi..
Eternis’in Michael’a dönük düþünceleri de bunu söylüyordu..
“Dokunmayý çok severiz, Michael,” diyordu Eternis..
Michael’ýn yine düþünceler ile gelen gülümseyen cevabý çapkýncaydý.
“Fark ettim. Pek çok defa ve zevkle..”
Psiþik konuþmaya usulca dahil olan Shalir’in gülümseyen düþünceleri idi.
“Yaramaz,” diyordu Shalir.
Üçü ayný zihin sohbetinde buluþmuþtu ve Michael’ýn aklýna ilk gelen þey acaba üçlüyü kabul ederler mi sorusu idi!
Eternis’in düþünceleri çapkýnca gülümserken Shalir, “Gerçekten çok yaramaz bir çocuksun Michael,” diyordu.
“Biliyorum. Bunun üzerinde çalýþýyorum,” diye gülüyordu Michael.
Michael, evren zaman nehrinin bu bölümünde, bu zamanýn en güçlü iki psiþiði arasýnda kalmýþtý ve bundan da þikayetçi deðildi hani..

Onlar kýsaca bu muhabbette yol alýrken diðerleri gelecek bir yýlý etkileyecek kararlarý alýyor ve planlarý yapýyordu.

Grekul’un geri geleceðini hepsi biliyordu ve hem buna hem de daha ötesine iliþkin konuþulacak çok þey vardý.
Tüccarlar açýkça savaþmaya karþýydý ve bunun için kendi sebebleri, kurallarý vardý.
Yine de Eternis’in çabalarý kadar Ator’un da Grekulla hoþ bir rövanþ þansý elde etme þansý görmüþ olmasý burada olaya damgasýný vuruyordu. Tüccarlar olayýn dýþýnda kalmaya kararlýysa da küçük bir ödeþme için yanýyordular.

Tüccarlar savaþý cidden sevmezdi.. Savaþ bütün müþterileri öldürüyor ve huzursuzluk saçýyordu. Huzurlu ortam ticaret için çok daha elveriþliydi. Savaþ satmak kýsa dönem için karlýydý ama uzun vadede zarar daha fazlaydý. Sadece aptallar savaþ satardý. Barýþ çok daha karlýydý..
Tüccarlar dünyaya bu seferlik istihbarat saðlayacaktý ve Grekul’un ne yaptýðýný, neyle ve ne zaman geleceðini Ýttifak’a bildirecekti. Saðlayacaklarý bu bilginin kýymeti savaþa gemileri ile katýlmaya eþdeðerdi ve durum çok büyük memnuniyetle kabul edilmiþti.

Diðer anlaþmalar da sonuca süratle baðlanmýþ ve A-Tipi, Uzun Menzilli ve devasa Robot Madencilerden 20 tanesi Tüccarlardan alýnmýþtý. Federasyon bu gemiler ile süratle kaynak toplamaya odaklý kolonileþme dalgasý baþlatmaya kararlýydý. Elmo süratle yýldýz sistemine ve Galaksisine yayýlmayý istiyordu. Grekul belasý önemliydi ama Kovan da hala dýþarýdaydý.
A-Gemileri çok az mürettebatla çok büyük iþler yapan Robot Madenciler ve Kaynak Söküm Ýstasyonu gemilerdi. Bu gemilerin boyu neredeyse 3500 metreydi ve taþýdýklarý 10’ar Koloni Modülünün hepsi bir stadyum büyüklüðünde maden söküm istasyonlarý idi. Gemilerin dron hangarý, rafineri üniteleri ve robot fabrikasý hem toplanan kaynaklarý iþliyor hem de iþlenen materyallerden üretim yapabiliyordu. Uygun bilgi ve mürettebata sahip bir gemi, bir sistemde ait olduðu uygarlýðý sýfýrdan inþa edebilecek becerideydi. Bunlar çok pahalý oyuncaklardý ama ödenen bedele fazlasýyla deðerdi. Üstelik bu aþamada bunlar dünyaya neredeyse bedavaya gelmiþti!
Tüccarlar bu dönemde dostça tavsiyelerde bulunmuþ ve yol göstermeyi ihmal etmemiþti.
Dünya henüz evrensel manada geniþ çaplý ve sýcak bir çatýþmaya girmemiþti ve bu olmadan evvel mümkün olduðunca çabuk yayýlýp kuvvetlenmeliydi. Oyun baþladýðýnda bunun dönüþü olmayacaktý. Güçlü olmayanlar evrenin bu bölgesinde hayatta kalamazdý.

Hayata kalmak Elmo’nun da ilk önceliði idi. Grekul’un neyle geleceðini bilmiyordu ama hazýrlýksýz yakalanmak istemiyordu. Kovan’ý da boþlamayý göze alamazdý. Sonunda her yola giden bir çözüm üretti.
Kovan için oluþturduðu görev gücüne gizli bir görev de verdi. Bu filo Ýzsürücü Filo adýný taþýyordu. Ama sadece iz sürmeyecek ayný zamanda NUH Görevi de icra edecekti. Bu filoda 250 bin uyuyan dünyalý olacaktý. Ay üssündeki dondurulmuþ 100 milyon dünyalý, Meteor ve Kovan Savaþlarý sonrasý yýkýmýn getirdiði teknik ve fiziki koþullar yüzünden hala uyandýrýlmamýþtý. Bunlardan 250 bini gizlice bu filoya aktarýlacak ve bu filo ile Galaksinin içlerine açýlacaktý. Filodaki bir A-Gemisi bu nüfus için gizli saklanma tesisleri kuracaktý.
Ronin, Aegis, 4 adet nakliye gemisi, 1 adet A-Gemisi ve 7 adet Yükselengüneþ’ten oluþan bu filo zaman içinde çok söhretli ve onurlu bir daimi filoya dönüþecekti. Büyüyecek, geliþecek, güçlenecekti.. Bu filo uzun yýllar boyunca dünyanýn savaþ gücünün en keskin ucu olarak dosta güven düþmana ölüm saçacaktý..
Elmo uyuyan nüfusunun küçük bir bölümünü de Mharjil’in hala gizli olan Ana gezegenine baþka bir gemi gurubu ile göndermeyi düþünüyordu. Yedek planlarýn olmasý iyiydi. Grekul bir sürpriz yaparsa insanýn kökünün tamamen kazýnmasýný istemiyordu..

Tedbirli olmak iyiydi ama bunlara gerek kalmayacaktý. Dünya sonraki yýllarda büyük Koloni Gemilerinden filolar inþa etmeye baþladýðýnda, insan da artýk yerküreye baðýmlýlýktan tamamen kurtularak hareket halinde yaþayabilen, ihtiyaçlarýný hareket halinde saðlayabilen bir kültüre dönüþecekti.

Tüccar istihbaratý çok doðruydu. Grekul filosu tam olarak Tüccarlar’ýn söylediði þekilde hiperuzaya sýçramýþtý. Grekul geliyordu ve geldiði yer biliniyordu. Tüccarlarýn teknolojisi bir zamanlar kendi uygarlýklarý üzerinde deneyler yapýp gezegenlerini yerle bir etmiþ Grekul’un teknolojisinden üstündü artýk. Grekul son Þafak’ý yaþamýþtý ama Tüccarlar son Þafak’ýn dýþýnda kalmayý baþarmýþtý. Elbette bunun nedenleri ve sonuçlarý intikam almalarýný engelleyecek güçteydi. Ama bu intikam da sayýlmazdý aslýnda. Bir ödeþme ve bir tazminattý bu. Kurallar bir seferlik esneyebilirdi. Tüccar psiþikleri buna karþý çýkmamýþtý ama iþlerin daha öteye gitmemesi konusunda Klan Liderlerini uyarmýþtý.. Ýþler daha öteye gitmeyecekti..

Grekul filosunda 1 Kale Gemisi, 10 Destroyer, 50 korvet yanýnda 3 Robot Gemisi vardý. Bu neredeyse 5000 avcý taþýyabilen bir filo demekti ve ateþ gücü çok fazlaydý. Sadece Kale Gemisi bile sahip olduðu 1000 avcý ve zýrh-kalkan-silah gücü ile çok korkunçtu. Bu Kale gemilerinin ana silahý tek atýþta gemileri yok etmesi ya da aðýr yaralamasý ile haklý bir üne sahipti.

Ýttifak kuvvetlerinin koordinasyonundan sorumlu olan Dionil korkmuyordu. Aslýnda korkuyordu ama bu korku her askerin her kavga öncesinde duyduðu o önlenemez korkudan baþka bir þey deðildi. Grekul’dan korkmuyordu. Aslýnda bu kavgayý dört gözle bekliyordu. Soyunu deney hayvaný gibi kullanýp sonrada on milyonlarcasýný ve bütün medeniyetini gözünü kýrpmadan yok eden bu iblis ruhlu canavarlara ölüm saçmak için içinde ateþ yanýyordu..
Si’nin sesi aklýnda þarký gibi þakýdý. Si, bir Ozandý. Si, Dünya-Grekul savaþýna müdahale etmesini Dionil’e söyleyen Ozan’dý. Si, Jimya’nýn Ana Silahý’ný kontrol eden Psiþik subay mevkisinde görevliydi. Bu kaptana denk bir rütbeydi. Bir Ozan olmasý ise baþlý baþýna Komodor’a denk bir rütbeydi.
“Dionil, intikam bir zehirdir. Hiç faydasý yoktur. Sadece kötülük verir. Ýntikam için deðil, gerektiði için buradayýz.”
“Ýçimdeki bu hislere söz geçirmekte zorlanýyorum Si,” diye açýkça söyledi Dionil. Kendisi de bu duygulardan rahatsýzdý. Dionil savaþmýþtý. Dionil bir savaþçýydý. Ama ilk kez içinde bu denli güçlü yýkýcý hislere sahipti. Daha önceki savaþlarda neredeyse sadece iþini ve görevini yaptýðý için hissizdi. Ama þimdi sanki bu çok kiþiseldi ve duygularý yükselip taþýyordu..
“Hissetmek yaþamanýn kanýtýdýr ve iþaretidir Dionil. Hissetmek karþý konulmaz bir tepkidir. Hislerin kölesi olmak ise karþý konulmaz deðildir. Ýyi ve doðruyu seçmek gerçek olandýr. Yýkýcý duygularýn ne kölesi ne de düþmaný ol. Onlarla barýþ. O zaman doðru seçimleri yapabilirsin.”
“Sen ne zaman bir bilge oldun Si?” diye sevgi ile gülümsedi Dionil. Si ile çok yakýn iki dosttular. 60 metre boyunda henüz bir çocuk-Ozan olan Si, Dionil’in velayetinde eðitimini tamamlýyordu. Bu, Mharjil kültüründe Ozanlarýn gençleri için uygun gördüðü bir eðitim ve büyüme sürecinin parçasý olan bir uygulama idi. Si, hem Dionil’in dengi, hem üstü ve hem de çocuðu idi. Bu çok karýþýk bir bað idi ama aslýnda çok sade ve basitti.
Si’nin düþünceleri her zamanki gibi gülümsüyordu ve Dionil’e öpücükler gönderiyordu. Dionil’in düþünceleri de Si’yi öpücüklere boðuyordu.

Ozanlarýn daha yeni doðanlarý bile bir bebekten çok öteydi. Bir Ozan atalarýnýn bütün kültür ve bilgisi ile doðardý. Bir bebek Ozan bile çok güçlü bir psiþikti ve yetiþkinlerin sahip olduðu pekçok yeteneðe sahipti. Yeni doðan bir Ozan bile güçlü bir kulaða ve güçlü bir sese sahipti. Bu duyu ve yetenekleri onlarý Ozan yapan en temel þeydi.

Si, sesleri duyabiliyordu. Hiperuzayý dinliyordu þimdi ve Grekul filosunun geliþini görüyordu. Filonun tam olarak ineceði noktayý ve zamanýný da biliyordu.

Dünya filosunda Atlas, Hortlak ve 40 Yükselengüneþ -sonraki günlerde alacaklarý isimle Unity sýnýfý gemi- vardý. 1100 parça Bumerang, Kaplan ve Çekirge de buradaydý. Federasyon’un geri kalan gemileri Kovan peþinde ya da Nuh Görevi’ndeydi. Birkaç mekik ve avcý ise yüzey üslerinde görevli bekliyordu. Dünya elinde olan herþey ile burada hazýr bekliyordu.
Mharjil desteði Nilla Haným’ýn söz verdiði gibi 5 Þarkýsöyleyen gemi idi. Bu gemiler yanlarýnda 30 Yýldýz Korveti ve 8000 Dron avcý taþýyordu.
Mharjil filosunun bu dönemdeki esas vurucu gücü olan Þarkýsöyleyen gemiler ayný tasarýmdan doðsa da yaþayan gemilerdi ve zaman içinde her gemi kendi mürettebatý ile geliþir ve deðiþirdi. Temel fonksiyonlarý ayný kalsa da her gemi mürettebatý tarafýndan sevgi ile beslenir ve zamanla farklý özellikleri ihtiyaca göre yeniden þekillenirdi. Gemilerin bünyesi yaþam ve su ile doluydu. Bu ikili ayrýlmaz bir bütündü ve hayatýn en temeliydi. Þarkýsöyleyen gemileri içinde taþýdýðý yaþamýn etkisi ile karakter kazanan ve zaman geçtikçe eþsizleþen canlýlardý. Gemilerin dýþ görünüþleri bile dikkatli gözler tarafýndan hemen görülen bazý farklýlýklara sahipti. Temel silüetleri neredeyse tamamen ayný olsa da beden desenleri, renkleri ve omurgalarýnýn belli noktalarý açýkça birebir kopya gemiler olmadýklarýnýn kanýtýydý. Her gemi içindeki Mavi Ýnsan, Ozan, Dansçý ve de kristal tabanlý bir zeki bilinç-dost bir soy olan Iþýldayanlar ile birlikte eþsiz bir varlýktý.

General Collins Socrates’in yeraltýndaki Komuta Odasýndaydý ve Si’nin bildirdiði zamana odaklanmýþ geri sayýmý izliyordu. Þu durumuna gergin demek durumunu çok hafife almak olcaktý.
Albay Woo Mavimelek’teydi. Yörüngedeki istasyon ve uydularýn komutasýný almýþtý. Amiral Darkwinter, Atlas’ýn komuta odasýnda Kaptan Yuri Senyavin ile birlikteydi ve Filosunun hareketlerine bizzat komuta edecekti.

Bekleyiþ gergindi. Beklenen an yaklaþtýkça zaman daha da yavaþlýyordu sanki..

Elmo karargahtaki koca hologram haritaya yukarýdan bakan koltuðundan yörüngedeki filo dizilimini izliyor ve dua ediyordu.

Grekul özellikle nükleer mayýnlarýn kullanýmýna fýrsat vermemek amacý ile yörüngeye çok yakýn bir atlayýþ yapmayý planlamýþtý. Ýlk aklýndaki þey süratle yörünge savunmasýný kýrýp gezegeni yerlebir etmek gibi görülüyordu. Karþý plan özellikle bu hamleleri durdurmak ve süratle çok sert vurmak düþünceleri üzerine inþa edilmiþti. Mharjil filosu ve gemilerinin yetenekleri burada en önemli rolü üstleniyordu.
Grekul bir iki casus gemi göndermeyi denemiþti. Her defasýnda bunlar yok edilmiþti. Sadece son denemedeki gemilerden biri gizlenmeyi baþarmýþtý. Grekul öyle sanýyordu. Mharjil dinleme istasyonu ve Ozan duyularýný aþacaðýný umarak çok cahillik ediyordu Grekul. Öðrenecekti ama zor yoldan.
Mharjil filosunda sadece 3 gemi görünür haldeydi ve diðerleri gizlenme durumundaydý. Dünya filosu tamamen görünür durumdaydý ve bekliyordu. Casus bunlarý görmüþ ve raporuyla birlikte uzaklaþmýþtý. Ýþte Grekul da o anda harekete geçmiþti.

Grekul’un yola çýktýðý üssü, Samanyolu ile arasýnda yaklaþýk 300 Samanyolu kadar mesafe bulunan uzak bir karakol-ikmal noktasýydý. Evrenin bu kýsmýndaki en uzak Grekul sýnýrý olan bu üs, hala Grekul’un ana sistemine ve asýl galaktik hareketin olduðu bereketli galaksilere çok uzaktý. Issýz ve çorak, önemsenmeyen bir çöl kýtasýnýn merkezindeki bir köydü Samanyolu. Grekul bu çorak ve uzak noktaya sadece þahsi intikam için dönüyordu.

Grekul filosu Heksor’un sýzdýrdýðý bilgilerde yeri belirlenmiþ bir Hiçlik Geçidi aracýlýðý ile önce Samanyolu’na yakýn bir komþu Galaksi olan Canis Major’a ulaþmýþtý. Ýnþa edilmiþ iki geçit arasýnda suni solucan delikleri yaratarak -neredeyse anýnda- akýlalmaz mesafeleri aþmayý saðlýyordu bu geçit teknolojisi. Grekul filosu Canis Major’a ulaþýr ulaþmaz formasyona girmiþ ve hiperuzaya sýçramýþtý. Grekul vakit kaybetmiyordu.

Bu savaþýn en büyük kozu Mharjil filosu olduðu için ve savaþ taktiði Mharjil gemilerinin kabiliyetleri üzerine kurulduðundan filo Dionil’in komutasýnda sayýlýrdý.
Dionil, Si ile arasýndaki bað sayesinde onun duyduðunu duyuyor ve gördüðünü görüyordu.
Si, Geminin merkezindeki oval bir havuzuzun içinde yanýnda 18 Dansçý dostu ile yüzüyor ve þarký söylüyordu. Bu savaþ þarkýsýydý. Havai olarak anýlsalar da Dansçýlar bu durumun ciddiyetinin çok farkýndaydý ve danslarý Si’nin þarkýlarý ile uyum içindeydi. Bu Dançý-Ozan töreni çaðlar boyunca mükemmelleþmiþti.
“Geldiler,” diye bildirdi Si ve o anda da Grekul filosu hiperuzaydan guruplar halinde dýþarý çýkmaya baþladý. Þimþekli gümüþ kabarcýklar ýþýkla parlayarak beliriyor ve sonra þimþeklerle patlýyordu. Her kabarcýðýn içinden bir gemi dýþarýya fýrlýyordu.
Kale gemisi daha çevresindeki þimþekler tam olarak kaybolmadan ilk vurulan idi!
Þarkýsöyleyenlerin her iki yanlarýndaki yediþer göz ve alýnlarýndaki kristal boynuzlarý asýl silahlarý idi. Boynuzdaki enerji vuruþunun yanýnda boynuzun yardýmý ile gücü katlanan bir diðer silah ise en güçlü saldýrý silahýydý. Bu psiþik bir silahtý. Ýnsanoðlu güçlü bir psiþik tarafýndan kullanýlabilen bu silahýn gücünün sýnýrlarýný uzun yýllar merak edecekti. Bu silah burada sadece Kale Gemisinin tamamen etkisizleþtirmek için kullanýlmýþtý ama bundan çok daha fazlasýný yapabilecek güçteydi.

Sadece tek bir an içinde uzaydaki bu savaþýn yakýnlarýndaki bütün zihinler bunu hissetmiþti. Hem sýcak hem de soðuk bir melodi adeta bir emir mýrýldanmýþtý.. Bir ýþýk zihinlerde çakmýþ ve sonra karanlýk süratle ýþýðý sarmalayýp sakince ve huzur vererek sessizliði getirmiþti.. Çok derin bir an içinde Kale gemisi tamamen safdýþý edilmiþti..

Kale gemisinin kalkan ve silah gücü mevcut olsa da bütün personeli bilinçsizdi ve robotlarý ile yapay zekasý da devredýþý kalmýþtý. Kale gemisi güneþ sistemi dýþýna savrulma rotasýnda, süratle savaþ alanýnýn dýþýna kayýyordu.. Grekul komutasýnda panik baþlamýþ olsa da gemilerin savaþ bilgisayarlarý planlanan saldýrýlara baþlamýþtý. Avcýlar fýrlatýlýyordu.
Grekul avcýlarýnýn fýrlatýlmaya baþlanmasý ile Mharjil ürünü iyon bombalarýnýn mayýn gibi döþendikleri noktalarda patlatýlmasý ayný ana denk gelmiþti.
Grekul teknolojisi Mharjil iyon saldýrýlarýna yeteri kadar adapte olamamýþtý. Bütün Grekul gemileri ve avcýlarýn kalkanlarý, domino taþlarý gibi ard arda patlatýlan bombalarýn vuruþu ile düþmüþtü. Aðýr elektronik hasar yüzünden sakatlanan gemi ve avcýlarýn sayýsý da az deðildi.

Ýþte bu noktada artýk Mharjil dronlarý ve Yýldýz Korvetleri savaþa dalmýþtý ve gizlenen gemiler de ortaya çýkmýþtý.

“Bütün gemiler, ateþ serbest!” diyerek baþlama emrini vermiþti Dionil.

Þarkýsöyleyenlerin hedefi Destroyerlerdi. Bütün güçlerini kullanarak odaklanmýþ vuruþlarla saldýrýya geçmiþtiler. Gözler ve boynuz ayný anda iki hedefe iki tam güç atýþ yapýyordu. Destroyerler bu ilk saldýrý ile yarýlýp parçalanýyor ve daðýlýyordu. Daha ne olduðunu anlayamadan 10 Grekul Destroyeri ilk dalga vuruþta yok edilmiþti. Mharjil gemileri kaybettikleri muazzam boyuttaki enerjiyi þarj ederken saldýrý ve savunma güçleri çok azalmýþtý ama bu zaaf anýný deðerlendirecek Grekul yoktu çevrelerinde. Dronlar, Grekul robot avcýlarýný ve Robot Gemilerini Yýldýzlar’ýn desteði ile sarmýþ parçalýyordu.
Dünya destroyerleri Korvetlerin üzerine yüklenmiþti ve Grekul korvetleri süratle avcýlar tarafýndan sýkýþtýrýlrken aðýr plazma ve misil saldýrýlarý ile biçiliyordu. Elektronik sistemleri mayýnlar tarafýndan yaralanmýþ Korvetler umutsuzca karþý saldýrý yapmaya çabalýyordu. Ama kalkanlarý olmadan baþladýklarý bu kavgada kýsa sürede sayýca çok zayýftýlar ve artýk sadece debeleniyordular..

Kaçmaya çalýþan birkaç Korvet ve bir Robot Gemisi oldu. Bunlarýn hiperuzaya sýçramak için yükledikleri motorlarý Þarkýsöyleyenler tarafýndan görüldüðü anda Çekim Kuyusu Vuruþu olarak anýlan çok güçlü bir saldýrý ile sýçrayýþlarý durduruldu. Gemiler hiperuzay baloncuðundan doðan geçitten geçemeden geçitler de parçalanýyordu..

Kaçmaya çalýþan gemiler biranda ortada kalakaldýlar ve sonra da aðýr salvolar ile yok edildiler. Bu savaþtan tek bir Grekul bile geriye dönemedi. Tarih 14 Aralýk’tý.
Bu tarih bütün ýrklar için bir dönüm noktasýydý. Grekul bu tarihten sonra uzun nesillerdir-binlerce yýldýr uyguladýðý plan ve doktrinleri kaldýrýp yerlerine yenilerini koyacaktý. Grekul, yeni bir kýlýða bürünüyordu. Bu, Grekul ile öyle ya da böyle temasta olan herkes ve her þeyi etkileyecekti..

Grekul filosunun enkazý uzayda yüzüyordu. Son avcýlar ve son korvet de yok edilmiþti. Iþýk ve renk cümbüþü bitmiþti. Kýyamet durulmuþtu.
“Si, Kale Gemisi hala savrulma rotasýnda,” diyerek hatýrlattý Dionil.
“Onun kaderini Dünyalýlarýn kararý belirleyecek. Sözlerimi ilet lütfen Dionil.”
“Henüz onlarla temas etmek istemiyorsun. Öyle olsun Si. Doðru zamaný bekliyorsan bu senin seçimin. Onlara sözlerini ileteceðim.”

Si’nin sözleri Elmo’ya ulaþtýðýnda Elmo’nun yanýnda Danýþmanlarý ve General de vardý.
Elmo þöyle bir düþündü ve Elizabeth’e döndü.
“Fikrin nedir Liz?
“Mümkün olursa o gemiyi incelemek bize çok fayda saðlayabilir. Biliyorsunuz Arþimet gezegenindeki enkaz Grekul tarafýndan iþe yaramaz hale getirildi. O ana kadar yüksek miktarda bilgi transfer edebildik ama giremediðimiz ve göremediðimiz pek çok bölümde neler vardý bilmiyoruz..”
“Ýncelemek iyi olurdu Efendim,” diyerek destekleyen Prof. Yamanaka idi.
“Heksor, sen ne diyorsun?” diye sordu Elmo.
Heksor da bu kavgaya Robot Komuta gemisi ile birlikte dahil olmak istemiþti ama Elmo ve General o gemiyi ve Heksor’u savaþa sokmanýn iyi olmayacaðýna karar vermiþti. Bütün saldýrýlarý üzerine çekebileceði fikri boþ bir endiþe deðildi. Grekul hainleri sevmezdi ve böyle bir þey savaþýn akýþý üzerine planlarý olumsuz etkileyebilirdi. Savaþýn doðasý zaten bir kaostu. Kaosa kaos katacak hamlelerden mümkün olduðunca kaçýnmaya inanýyordu General.
“Üstat Elizabeth ve Üstat Yamanaka haklýlar. Gemi þu anda savunmasýz. Ele geçirilmesinde yardýmcý olabilirim. Ýþaret sinyalini kapatabilirim. Bir Karanlýk Faz Bölgesine indirip üzerinde çalýþmalara baþlayabiliriz. Grekul yok edildiðini düþünecektir.”
Geçen kýsacýk zamanda Heksor dünyaya çok ýsýnmýþtý ve açýkçasý onunla yakýn temasta olanlar da ona çok ýsýnmýþtý. Özellikle Elmo ile arasý çok iyiydi. Yemekli sohbetlere ikisi de çok alýþmýþtý ve muhabbetleri yanlarýna gelenleri de kýsa sürede büyülüyordu. Mharjil bu konuda da haklýydý. Ravardlar; iyi Grekullar gerçekten çok hoþ sohbet, çok sevilesi bir haktý. Grekul ile Ravard gece ile gündüz kadar faklýydý.
“O halde tamam. Dionil, gemiyi ele geçirme kararý aldýk..” diye anlatýyordu Elmo. Federasyon Baþkaný olarak gerektiði ya da istediði anlarda bütün otorite ve idareyi elinde tuttuðunu göstermekte hiç tereddüt etmiyordu Elmo. Bu hoþuna gidiyordu.
Bu General’in de hoþuna gidiyordu. Güçlü ve iyi bir sivil otorite ile ayný safta olmak Collins’in hep hayaliydi. General iyilerin kazanmaya baþladýðýný en sonunda görmeye baþlamýþtý. Hayatýnýn bu dönemi en zor dönemiydi ama bir yandan da hep hayal ettiði en mutlu dönemiydi.
“..Heksor ve bir keþif gurubu Kale Gemisine çýkacak. Mharjil de bize Soðuk Ocak’taki ekibi ile katýlacak. Bu guruba koruma saðlar mýsýnýz Dionil?”
“Elbette Sayýn Baþkan. Mharjil birlikleri keþif takýmlarýna destek saðlayacak.”
“Yapalým,” diyerek hareket emrini verdi Elmo.

Bu kale gemisi sonraki birkaç saat içinde kilit noktalarýn güvenlik altýna alýnmasý ile ele geçirilmiþti. Komuta Odasý, Reaktör ve Motor Odalarý, Bilgisayar Merkezi ile Acil Durum Sýðýnaðý emniyete alýnmýþtý. Heksor içgüvenlik sistemini yeniden programlamýþ ve robotlardan bir kýsmýný aktif hale getirerek gemi içindeki bütün Grekullarý Soðukuyku Hücrelerine kapattýrmýþtý. Sonrasýnda robotlarý yine yerine göndermiþ ve fiþten çekmiþti. Güvenlik saðlanmýþ ve ele geçirme harekatý tamamlanmýþtý.
Kale Gemi uzun on yýllar boyunca inceleneceði Soðuk Ocak yakýnlarýndaki yeni bir Karanlýk Faz Bölgesi’ne indirilmiþ ve incelemeler hemen baþlamýþtý. Bu gemi ve uyuyan mürettebatý uzun yýllar bir sýr olarak kalacaktý.

Bu savaþta büyük olmasa da hala hatýrý sayýlýr bir filo kaybetmiþti, Grekul. Bu, diðer cephelerde süren savaþýn en ateþli zamanýnda rahatsýzlýk yaratacak kadar büyük bir filoydu.. Bunu not almýþtý ve þimdilik dünya ile doðrudan ilgilenmeme kararý alarak diðer cephelere dönmüþtü Grekul. Grekul’un zamaný vardý. Zamaný gelecekti insanla uðraþmanýn..

Aralýk ayýnýn sonlarýna doðru Shalir, Elmo’ya haftalýk raporunu verdiðinde ilginç bir bilgiyi de iletiyordu.. Dünyalý Psiþikler..
Gri Ýnsanlar’ýn yüzen þehri, yurdu; Gökkuþaðý Adasý artýk Mharjil’in deyimi ile Çekirdek Safhasýný bitirmiþti. Geliþimi devam edecekti ama artýk tam anlamý ile yaþanabilir ve kendine yeten bir þehir olmuþtu, Ada. Kristal tabanlý bu yarý canlý inþaat modeli Mharjil’in kendi nano-biyo inþaat teknolojisi gibiydi.
Kristal bir yaþam formu Mharjil ile ayný gezegende evrimleþiyordu. Hala evrimi sürüyordu ve Ozanlar onlara Iþýldayanlar diyordu. Iþýldayanlarýn Mharjil’e katýlýmlarý kendilerini hazýr hissetmedikleri için tamamlanmamýþ bir süreç olsa da iþbirliðinde ve yardýmda çok cömerttiler. Kristal teknolojileri de bu yardýmdan biriydi. Mharjil kristal teknolojisini zaten önceden de kullanýyordu ama kristal bir yaþam formu olan Iþýldayanlarýn kristal üzerindeki bilgi ve hakimiyeti rekabetsizdi. Çok ayrýntýlý düzenlenmiþ bir kristal tohumun geliþimi ile kýsa sürede kocaman yüzen adalar hatta uzay gemileri için süratle gövde inþa etmek mümkündü. Olasýlýklar çok esnekti.
Ada’nýn halký olan Gri Ýnsanlar burada Mharjil ve Ravard’ýn büyük desteði ile beraber gerçekleri sindirme ve yeni yaþamlarýna uyum saðlama çabasýndaydýlar. Shalir ve Mark bu dönemde insanlarla yakýn iliþkileri ve güçleri nedeniyle en önden gidenlerdi. Ýkisi de halklarýnýn doðal liderleri idi. Gri Ýnsanlar bu ikisine herkesin üzerinde inanýyor ve onlarý izliyordu.
Gri Halk yeni yaþamýna uyum saðlayýp kendi yolunuý çizerken bu yolda Federasyon ile beraber yürüyordu. Gri Ýnsanlar özellikle Elmo yönetiminden ve onun destekçilerinden büyük yardým ve saygý görüyordu. Bunun karþýlýðýný da fazlasý ile ödüyordular. Shalir, Federasyon Gizli Servisi olarak, görevine terfi etmiþ biçimde devam eden KGT’nin bir üyesiydi artýk. KGT içindeki yeni bir büronun baþýndaydý. Bu büro Gri Ýnsanlardan oluþan Psiþik Görev Gücüydü; WARDEN-Bekçi..
Shalir son iki haftadýr yardýmcýlarýndan insanlarýn psiþik kabiliyetler kazanmaya baþlamasý ile ilgili raporlar alýyordu ve bunlarý John Hawk’a da iletmiþti. Hawk bununla çok ilgilenmiþti.
Ýnsanlarýn psiþik kuvvetlere sahip olmasý Hawk için yeni bir þey deðildi. Justine’in böyle güçleri vardý ve genç kadýnýn bu kadar usta bir sabotör-suikastçi olmasýnda bu sezgi gücünün payý azýmsanmayacak orandaydý. Ama Hawk insanlarýn artan sayýlarda günden güne güç geliþtirmesi karþýsýnda endiþeliydi. Bu konu meteor öncesi dönemde Gizli Servisler içinde bile çok gizliydi. Eski zamanlardan bu yana dünyadaki az sayýdaki psiþik keþfedildiklerinde genelde hükümetler-gizli servisler için yüksek maaþlar ya da tehdit-þantaj ile çalýþtýrýlýyordu.. Þimdi bu yeni durumda Hawk ne yapacaðýný bilmez haldeydi..

“Anlat Shalir,” diyerek sözü güzel Gri Ýnsan’a býraktý Elmo. Danýþman ve yardýmcýlarý ile haftalýk yemekli toplantýlarýndaydýlar yine.. Heksor hafiften çakýrkeyf olmuþtu bile.. Biraya bayýlýyordu ama çabuk sarhoþ oluyordu..
“Kendi gözlemlerimi ve Grekul veri tabanýndan edindiðim bilgiyi özetleyeceðim. Psiþik kuvvetler de diðer bedensel yeteneklere benzer. Ýnsan için konuþursak, bazý kiþilerde vardýr bazýsýnda yoktur. Mevcut olduðunda kiminde çok zayýftýr kimilerinde ise güçlü. Þu döneme kadar kayda geçmiþ en güçlü insan Psiþik, Grekul’un 24 basamaklý Psiþik Cetvelinde 7. seviye olarak görülüyor. Oysa ilk raporlar sonunda benim araþtýrmalarým sonucu gördüm ki 9. seviye insan psiþikler ortaya çýkmaya baþladý.”
“Bu nasýl oldu!?” diye soran Arthur idi.
“Bunu ben de merak ettim. Bu Kovan bombardýmaný ile alakasý olabilir mi?” diye sordu Michael.
“Fazla bilim kurgu filmi seyretmiþsin Michael,” diyerek gülümsedi Shalir.
Michael da gülerek cevap verdi.
Shalir anlatmayý sürdürdü.
“Psiþik kapasite doðuþtan gelir. Zaman içinde deðiþmez. Ama zaman içinde anlayýþýn ve hükmetme gücün geliþir. Bu da güçlerinin gerçek sýnýrlarýna ulaþmaný saðlar. Kýsacasý psiþik güçlere sahip olduðu halde bunu fark edemeden ölüp gitmiþ kiþiler olmasý þaþýrtýcý olmaz çünkü insan kültürü ve ilmi Psiþik Kapasiteyi inkar ediyor. Ýnsan kendi zihnine sýnýrlar çizmiþ ve zihnini o sýnýrlarýn içine hapsetmiþ. Pek azý o sýnýrlarý yýkmayý göze almýþ. Sýnýrlarý yýkabilenler içindeki psiþik sayýsý ise çok daha az..”
“Sonuçta dünya bugüne geldi. Yaþanan Kovan Savaþlarý, Grekul Aldatmacasý ve Gri Ýnsanlar bilgisi her þeyi deðiþtirdi. Pekçok sýnýr artýk deðiþti. Pekçok duvar yýkýldý. Zihinleriniz eskisinden daha özgür. Bunun yanýnda insan bedeni de bu dönemde size yardýmcý oluyor.”
“Bireylerin düþüncesi yanýnda topluluklarýn da bir kolektif düþünce sistemi var. Grekul bu konu üzerinde derin araþtýrmalar yapýyor. Topluluklarýn ortak düþüncesi türden türe deðiþen mekanizmalara sahip olsa da birþey kesin, evrim denen hayatta kalma mekanizmasý bir alarm önlemi. Ýnsan kolektif düþüncesi alarm verdi. Ýnsan yok olmanýn eþiðinden döndü ya da hala kendini o eþikte görüyor. Beyin ve bilinçaltý aktif biçimde hayatta kalmak için sýnýrlarýný zorluyor. Bu, hayati tehlikede bedenin adrenalin pompalamaya baþlamasý gibi. Ýnsan sýnýrlarýný sonuna kadar zorluyor. Gelen günlerde daha çok insan kendi gizli gücünü keþfedecek ve yeni doðanlar da bundan nasibini alacak..”

Elmo çok uçuk sözler olsa da bunlara tamamen inanýyordu. Kendi açýk fikirliliði bir yana Nilla ve Heksor ile geçirdiði zamanda onlardan dinlediði þeyler ve gözü önünde cereyan eden tarih bunu gerektiriyordu.
“Hareket hiç bitmiyor deðil mi?” diye gülerek sordu.. Durmak, dinlenmek yoktu.. Elmo hareketi seviyordu.

Q-Testi, Psiþikleri tarayamazdý. Bunun için farklý bir donaným gerekiyordu. Psiþik kapasiteyi taramak özel ve pahalý bir donaným gerektiriyordu. Bununla beraber mevcut Psiþikleri taramak için daha basit bir yöntem vardý. Aktif yani gücünün farkýnda-gücünü kullanan psiþiklerin zihinleri bir iz býrakýyordu ve bir uyduya eklenebilecek özel bir sensör türü bu izi görebilirdi. Her psiþiðin kendine has bir izi olurdu. Ve eðer özellikle bu izi gizlemiyorsa kolaylýkla görülebilirdi. Hatta gizleyenler bile çok güçlü psiþikler olmadýklarý sürece daha büyük sapma payý ile ama hala görülebilirdi..

Uydularýn bu cihazla donatýlmasýna birinci önceliði verdi Elmo ve bu dönemde elini attýðý her þey gibi bu iþi de çok süratle sona baðladý. 96 saat sonra uydular dünyayý tarýyordu ve 106. saatin sonunda Elmo ilk raporlara bakýyordu..

“Her ülkeye P-Test Merkezi ya da Merkezleri kurulmasýna öncelik verin Michael. Bu iþi süratle halletmeni istiyorum. Mevcut nüfusun taramasýna baþlamadan evvel öncelik yeni doðan her bebeðin taramadan geçirilip kayda alýnmasýdýr. Bu kolaylýkla ileride baþýmýza büyük iþler açmaya aday bir konu. Karþý önlemler almalýyýz, kurallar koymalýyýz ve sorun olmadan onu bir avantaja çevirmeliyiz..”
Sör Arthur merakla sordu.
“Aklýnda ne var Elmo?”
“Tespit edilen bütün psiþiklere mektup gönderildi. Durumu açýklayan ve Federasyon bünyesinde askeri ya da sivil görevler teklif eden görüþmeler yapýlacak bu kiþilerle. Bu kiþileri Federasyonun sivil ya da askeri uzuvlarýnda aktif olarak görmeyi tercih ederim Arthur. Onlarý sadece kayýt altýnda tutmak bir noktadan sonra yetmeyecek. Sorunlar çýkacak. Bazýlarý kendisi ya da baþkalarýnýn güdümünde bu güçlerini yasadýþý yollara yöneltecek. Ýnsanýn doðasýný biliyorum Arthur. Böyle bir güç beslenmek isteyecektir. Onu ilk önce Federasyon beslemeli ve öyle iyi beslemeli ki baþka birisinin uzattýðý yemeðe dönüp bakmamalý..” diye anlattý Elmo.
Arthur’un gözleri Elmo’ya bakarken sinsice ve ciddice kýsýldý..
“Seni çakal.. Þimdi Ýtalya’yý iki dönem nasýl kendine köle ettin anlýyorum. Sen çok tehlikeli bir adamsýn Elmo Maurizio Romano. Kuzu postunda bir kurtsun..”
“Ben mi? Saçmalama Arthur,” diyerek gülmeye baþladý Elmo.
Michael da ayný þeyi düþünüyordu. Elmo’nun kafasý cidden birkaç hamle ötesine göre planlar kurarak çalýþýyordu. Rahatsýzca gülümsedi Michael, bu adamý tanýdýðýný sanýyordu ama Elmo’dan þu son dönemde dökülenler onu hakkýnca tanýmadýðý gösteriyordu..

Q-testleri ve P-Testleri yaygýnlaþtýrýlarak sürerken, Kale Gemi incelenirken, maden üsleri kurulurken, Kovan kovalanýrken, Mharjil ile heyetler her alanda etraflý görüþmelerdeyken zaman akýyordu.. Askerler huzursuz ve gergindi..
Ocak, Þubat, Mart ve derken þimdi Nisan ayý da bitiyordu.. Grekuldan haber yoktu. Tüccar istihbarat uçuþlarýna katýlan ve Tüccarca modernize edilmiþ Hortlak’ýn uçuþlarý bu durumu onaylýyordu.. Tüccar istihbaratý doðruydu. Grekul kendi derdine düþmüþtü ve dünya ile þu anda ilgilenmiyordu. Tüccarlar Grekul güçlerinin zengin maden rezervleri bulunan sistemlere süratle yayýldýðýný ve ana sistemlerine yönelen saldýrýlarý püskürtmek için güçlerini merkeze doðru çektiklerini gösteriyordu.
Heksor ve diðer Ravardlar da bu durumda ayný fikirdeydi; Grekul, Ýnsan ile sýcak savaþý þu aþamada devam ettirmeyi istemeyecekti-istemiyordu.
Elmo buna inanmayý seçerse her þey daha kolay olacaktý. Elmo buna inanmayý istiyordu. Elmo bunu son bir iki aydýr rahatsýzlýkla düþünüyordu..
Federasyon þu ana kadar elindeki her damla kaynaðý filoya ve askeri harekata yatýrmýþtý. Hazýra dað dayanmýyordu. Dünya kaynak ve enerji üretimi, personel yetiþtirilmesi yolunda sýký adýmlar atýyordu ama yýldýzlara sýçramak masraflýydý. Bedeli aðýrdý bu süratli-suni-takviyeli sýçramanýn. Dünya teknolojisi birkaç yýl içinde 500 yýllýk bir sýçrama gerçekleþtirmiþti.. Süratle altyapý ve kaynak akýþ döngüsü saðlanmalýydý! Dünya yüzeyindeki maden ocaklarý yeterli deðildi ve sayýlarý arttýrýlmalýydý. Sistem içindeki maden kolonileri ilk öncelik olarak kendi kaynaklarý ile kendi bölgelerinde yardýmcý istasyonlarý inþa etmeye odaklanýyordu..

Danýþmanlarý ve Yardýmcýlarý ile yaptýklarý toplantýlar sonunda Elmo nihai kararýný vermiþti ve Grekul’u izleyecek gözcü önlemler alýndýktan sonra harekete geçilmiþti. Dünya elindeki bütün kaynaklarý yeni kaynak bölgelerinin incelenmesine, bu bölgelere istasyonlar kurulup nakliye zinciri inþa edilmesine ayýracaktý. Araþtýrma ve geliþtirmeler Mharjil ve Grekul teknolojilerinden melezlenmiþ bir Dünya teknolojisi oluþturulmasýna odaklanýrken asýl önem, gelir zincirinin saðlýklý ve güçlü biçimde inþa edilmesine verilecekti.
Karar mecliste endiþeli ve uzun oturumlara mal olmuþtu ama Elmo’nun açýklamalarý ve yardýmcýlarýnýn kulis faaliyetleri ile istenilen destek saðlanmýþtý.. Elmo korkunun gücünü biliyordu ama korkunun ecele faydasý olmadýðýný da biliyordu. Korkuya teslim olup elindeki her þeyi silaha yatýrmanýn sonunda baþka bir tükeniþe yol açacaðýnýn farkýndaydý. Denge önemli bir kavramdý Elmo’nun zihninde. Dengeleri muhafaza etmeye inanýrdý Elmo.

Elmo yemek ve içkiye inanýrdý! Yine Elmo tarzý bir toplantýdaydýlar. Yardýmcýlar, Danýþmanlar, Elçiler, dostlar bir aradaydý.. Laf lafý deviriyordu. Bir konudan hop ötekine gidiyordular. Þiþeler ve tabaklarýn biri geliyor biri gidiyordu.. Müzik ve kahkahalar hiç susmuyordu..
Elmo konuþmalarýn bir noktasýnda neþe ile gülerken aklýnda bir süredir dolaþan bir soruyu sordu.. Bilimadamlarýna ve Ravardlara bakýyordu.
“..Grekul ve Mharjil bilgi bankalarýnda bilinen zeki türlere ve temas kurulmuþ halklara dair bölümleri inceledim. Arada çok ciddi ve çok farklý istisnalar olsa da ýrklarýn büyük bölümü iki bacaklý, iki elli yani insansý-humanoid diyebileceðimiz türler. Bu benzerlik nereden ileri geliyor?”
Bu konuda bir tahmin ya da teoriyi söyleyebilecek olanlar vardý ama Ravardlar gerçeði biliyordu. Bunu dile getiren de içki ile hafif çakýrkeyf olan Heksor’du.
“Sevgili dostum Elmo, bazý Grekul deneylerinin ne boyutta kontrolden çýkýp kendi yoluna gittiðini verdiðim bilgi bankasýndan görebilirsiniz. Ýnsan ve diðer halklar üzerinde uzun bin yýllar boyunca pek çok küçük ya da devasa ölçekli deneyler yapýldý. Bununla beraber bütün bunlarýn kökeni tek baþýna Grekul deðildir. Evrenin içindeki yaþamýn, belli þartlar karþýsýnda en uygun þekli alarak kendini uyarlama yeteneði birkaç galaksiye özgü deðildir. Bir terra, gaz ya da aqua ya da çöl gezegeninde karþýlaþýlacak yaþam formlarý, zeka düzeyleri ve teknoloji geliþtirme becerileri ve yönleri sýnýrsýz deðildir. Yaþam kendini en uygun yöne doðru iter. Suyun yüksekten alçaða akýþý gibi.. Memeli, kertenkele, böcek, balýk olmasý fark etmez; çölde ya da karada yaþayan canlýlarýn siluet benzerliði dikkat çekicidir.”
“Yaþamýn yollarý vardýr üstat. Zekanýn geliþimi gezegen düzeyinde belli fiziksel etkilerin yaný sýra uzaydan gezegene etki eden kozmik elemanlarýn da sonucudur. Pek çok basit, ilkel; teknoloji geliþtirip halk statüsü kazanmaktan uzak yaþam formuna, hayvan diyor insanoðlu. Bu türler kendi yaþam döngülerinde zekaya gerek duymadý-zeka ile karþýlaþmadý-öðrenmedi.”
“Farklý türlerde zeka ve teknolojiye dair bazý tespitlerimiz oldu ama teorilerimiz; bizimle ayný yolda ve yönde yürümedikleri için evrende karþýlaþmýyoruz- birbirimizi görmüyoruz- gördüðümüzde tanýyamýyoruz,.. þeklinde.. Bizler; ayný temel fiziksel þartlarda evrim yoluna girip benzer teknolojiler yarattýðýmýz için birbirimizi tanýyoruz. Ayný þartlara maruz kaldýðýmýz için benzeþiyoruz. Uzayýn farklý bölgeleri farklý tür yaþam ve üstün teknoloji barýndýrsa bile hepimizin ayný ligde buluþmasý zayýf bir ihtimal. Evren çok büyük, Elmo.”
“Ozanlarý ele alalým. Ozanlarý ilk gören bir insan onlara devasa balinalar diyecektir. Oysa ozanlar evrenin en geliþmiþ ýrklarýndan biridir, buna inanýyorum. Çok yaþlýlar. Evrenle ayný yaþtalar. Buna karþýlýk kendilerini göstermek, genç halklarla iletiþim kurmak, fethetmek, geniþ bölgelere hükmetmek, savaþmak gibi bize ait pek çok dürtüye uzaklar. Evrene bakýþlarý ve evreni yaþayýþlarý çok farklý..”

Elmo ve diðerleri, bu yavaþ konuþan Grekul’un anlattýklarýndan sonra derin bir nefes alýp birer bardak içki devirdiler. Elmo bu duyduklarýndan etkilenmiþti. Evren çok ilginç ve büyüktü. Ýçinde akýl sýnýrlarýný aþan-insanýn algýlayýþ boyutunun ötesinde çok fazla þey vardý.. Elmo fazladan bir bardak daha devirdi.



************


BÝTÝRÝRKEN..

2026 yýlýnýn ikinci yarýsýna girilirken Mharjil Büyükelçisi Nilla Haným ve sempatik bir Ravard olan yardýmcýsý Thuuz önemli bir bilgi ile gelmiþti.
Elmo ilk duyduðunda heyecan ile tutuþmuþtu.
Grekul arþivinden alýnan bilgilerde insan yaþamýna uygun nitelikte gezegenlerin ve aylarýn adý geçiyordu ama bunlarýn tam ayrýntýlý ve kesin bilgileri elde mevcut deðildi. Bilgiler bölük pörçüktü. Grekul tarafýndan iþaretlenmiþ gezegenler dünyadan çok uzak uç noktalardaki gezegenlerdi ve Grekul olasý deneyler için böyle olmasýný seçmiþti.
Ama Mharjil bilgisi daha yakýnlarda ikiz gezegenleri söylüyordu.
Ailara ve Eithanis ikiz gezegenlerdi ve insan-Mharjil yaþamý için biçilmiþ kaftandý.
Ailara, üçte ikisi kara ile kaplý bir gezegendi. Gezegendeki suyun büyük bölümü yeraltý nehirlerinde ve kutuplardaki fýrtýnalarda dönüyordu. Topraklarý geniþti ve verimliydi. Uçsuz bucaksýz ovalar ve zengin madenlere sahip koca sýradaðlar, yaþlý ormanlar ile doluydu bu gezegen. Yaþam ormanlardaki ve denizlerdeki dünya benzeri hayvan yaþamý ile kýsýtlýydý.
Eithanis, yüzeyinin %90’ý suydu. Okyanusu çok zengin bir yaþam zincirine sahipti. Memeliler ve sürüngenler yanýnda kristal yaþam formlarý, mercanlar ve sayýsýz bitki türü mevcuttu burada. Okyanus tabaný engindi ve sayýsýz derin yarýklar ile örülü dip dünyasý keþiflere davetiye çýkarýyordu. Karadaki yaþam daha az büyüleyici deðildi. Tropik bir karada beyaz palmiyeler ve rengarenk çiçekler, keseli ve memeliden kertenkele türlerine kadar geniþ bir yaþama alan veriyordu. Karada ve denizde yaþayan kristal yaþam formlarý yanýnda bir sürü ilginç bitki türü vardý burada. Bu gezegen Mharjil için yaratýlmýþ gibiydi.
Elmo raporun özetine göz atarken ve Thuuz ile Nilla’yý dinlerken adeta büyülenmiþti.
Nilla teklifi ile beraber endiþelerini de dile getirirken Elmo heyecanlý olduðu kadar endiþeliydi. Bu Elmo için Grekul ile savaþtan bile daha korkutucu bir noktaya gelmiþti. Mharjil ile iliþkilere çok büyük önem veriyor ve Mharjil’i çok seviyordu Elmo. Ýþlerin bu noktaya gelmesini hep hayal etmiþti ama ayný anda iþlerin bu noktaya gelmesi onu hep korkutmuþtu.
Nilla Haným Federasyon’a Ailara’yý teklif etmiþti. Eithanis de Mharjil’in olacaktý. Ayný gezegene beraberce ortak bir yaþam kurmadan evvel bu ikiz gezegenler çok iyi bir deneme, bir ýsýnma olacaktý.
Elmo öneriden hem memnun olmuþtu hem de bu onu ürkütmüþtü. Ýþleri kolayca berbat edebilen bir halk olarak görüyordu kendi soyunu. Açýkçasý insan olmak Elmo’yu bu aþamada çok rahatsýz ediyordu. Romano insanoðlunun ortaçaðdaki coðrafi keþifler ve kolonileþme döneminde yaþadýklarýna iliþkin pek çok kitap okumuþ ve araþtýrmayý-günlüðü gözden geçirmiþti. O dönemde yaþananlar ve yaþananlarýn sonraki yýllarda-nesillerdeki etkisi üzerine çok ciddi araþtýrmalar sonunda görmüþtü ki atalarý bakir güzellikler söz konusu olunca çok yaramaz ve düþüncesiz çocuklardý. Hatta duyarsýz ve kaba yaratýklardý. Medeniyet denen þeyden nasibini almamýþ toplumun en yüzkarasý katiller-hýrsýzlar-suçlular-hasta ruhlu fanatiklerden oluþan kolonist güruhlar gittikleri yerde halklarýnýn elçisi deðil ölümün ve zulmün elçisi olmuþtu. Elmo aklýnda her yeni kurulan koloni ile birlikte o koloni bölgesindeki yerli halklarýn ve doðal çevrenin nasýl katledildiðine iliþkin bilgileri düþünüyordu..
Elmo’nun aklýndaki düþünceler yine çok güçlenmiþti ve endiþesi kara bir bulut gibi toplantý odasýna doluyordu..
Mark, Elmo’nun yakýn Psiþik danýþmanýydý. Mark politikadan iyi anlýyordu ve sohbeti Elmo’nun hoþuna gidiyordu. Shalir diðer iþlerle ilgilenirken danýþmanlýk görevi Mark’un omuzlarýna yüklenmiþti. O omuzlar güçlü ve dost omuzlardý.
“Sayýn Baþkan,” diyerek karanlýk düþüncelerin arasýna girdi Mark. Düþünceleri de Elmo’yu sakinleþtirmeye yönelik bir melodi fýsýldýyordu Elmo’nun zihnine.
Bu karanlýðý Thuuz ve Nilla da hissetmiþti ve Nilla þefkat ile bakýyordu Elmo’ya.
“Özür dilerim, bir an kendimi kaybettim sanýrým,” diye konuþtu Elmo. Yavaþ yavaþ toparlanýyordu.
“Kalbi çok güçlü bir insansýn Elmo. Çok açýk yürekli ve iyi kalplisin. Endiþelerini gördüm,” derken kendi gözlerinden süzülen iki damla yaþý gizlemiyordu Nilla. “Endiþelerin yersiz olmayabilir ama her deðiþim, her yeni baþlangýç yanýnda sancýlý bir dönemi de getirir. Yeni bir þeyler yaratmak bazen sancýlý bir süreçtir Elmo. El ele vererek ve birbirimizden güç alarak bunu baþaracaðýz.”
Elmo onayla baþýný sallarken git gide kendine daha çok güven aþýlýyor ve daha kararlý bir duruþa bürünüyordu. Bunu baþaracaktýlar. Çok çalýþacaktýlar, fedakarlýklar yapacak ve çok ter dökecektiler ama baþaracaktýlar.
“Atalarýmýn hatalarýný tekrar etmeyeceðim. Bu kez gittiðimiz yere en iyilerimiz gidecek ve içimizdeki en iyiyi götürecek. Bu kez iyilik ekeceðiz.. Bu kez yýkmadan inþa edeceðiz. Bu kez öldürmeyeceðiz; yaþam vereceðiz. Bu defa hayatýmýz pahasýna koruyacaðýz.”

Sör Arthur ve Michael’ýn Elmo’yu çok iyi anladýðýn söylemek hafif kalacaktý. Ýkis de ayný endiþelere sahipti ve Arthur ile Michael zaten buna benzer bir durum içim bazý ön çalýþmalar bile yapmýþtý. Arthur özellikle Tüccarlar ile iliþkileri düzenleyecek bir Ticaret Komitesi oluþtururken bu yoldan geçmiþti ve neye ihtiyaç duyacaklarý hakkýnda fikri vardý
.
Federasyon bütün dünya halklarýndan oluþuyordu ve o halklar dünya üzerinde hala kendi seçtikleri liderler tarafýndan yönetiliyordu. Ama dünya atmosferi dýþýna çýkmaya niyetlene bir kiþi artýk Federasyon kurallarýna ve yeni Kolonist Yasasý’na tabii idi.
Kolonist Yasasý aslýnda bir anlaþma metniydi. Yüz üzerinden doksan alýnmasý gereken bir sýnav söz konusuydu. Ama aslýnda bu bir sýnavdan ziyade, “evet, okudum ve bu, bu, bu, bu konularda böyle, böyle ve þöyle düþünüyorum, kabul ediyorum, bu kurallara uyacaðým,” demekti. Eðer bu basit anlaþmayý %90 oranýnda kabul etmiyorsa o kiþi Kolonist Onayý alamazdý ve yeni kolonilerde hiçbir þekilde görev yapamazdý. Atmosfer dýþýna bile çýkamazdý. Bu yasa tartýþmalý ve gürültü yoðunluðu yüksek uzun bir 3 saatlik oturum sonunda kabul edilmiþti ama sonuçta her 10 üyeden sekizi tam onay vermiþt. Diðer üyeler ise bazý maddlere itiraz bildirtmiþti o kadar..
Federasyon Yönetimi uzayda diðer halklarla yüz yüze gelecekti ve yukarýya çýkan insanlarýn bu yeni çaðýn ve Federasyonun bazý kurallarýný çok iyi bilmesi-o kurallara uymasý gerekiyordu.
Kolonist Testi, C-Testi olarak biliniyordu ve P-Testi ile beraber Q-Testinin sonuçlarý gibi o da bir kiþinin Federasyon Kolonist Veritabaný’daki dosyasýna iþleniyordu.

Her federasyon vatandaþý test sonuçlarý kendisine bildirildiðinde bir tavsiye belgesi de alýrdý. Kiþi bu tavsiye belgesi ýþýðýnda hareket edebilir ya da baþka bir yöne gitmeyi seçebilirdi. Ama asýl etkili olan þey test sonuçlarý idi. Testlere aykýrý kiþisel tercihler için Federasyon’dan ayrý deðerlendirme dönemi taleb etmek mümkündü ama bu dönemde Kolonist Danýþmanlarý’nýn yönlendirme ve iyi çalýþmalarý sonunda bu seçenek nereyse hiç kullanýlmamýþtý.
Bir yetiþkin C-Test onayý aldýktan sonra P ve Q verileri ýþýðýnda seçimini yapardý. Bundan sonra Federasyon, bu ilk dönemde bu Kolonistlerin eðitimini üstlenirdi ve Bilgi Ekimi metodu ile bu kiþiler eðitilirdi. Bilgi Ekiminden sonra kýsa bir uyum ve gözlem süreci ile kiþinin eðitildiði alanda performansý denenirdi. Bu aþamayý da geçen Kolonist için yeni görev bölgesinde ya da benzer bir görevde Adaptasyon Dönemi baþlardý. Bu kýsa dönemde gözlemcilerden ve üstlerinden onay alan kiþi artýk tam anlamý ile iþbaþý yapmýþ sayýlýrdý.
Ýlk dönemde Federasyon süratle insan gücüne ihtiyaç duyduðu için Okullar ve Yetiþkin nüfus farklý prosedürler ile Federasyon bünyesine katýldý. Ama bir kez yetiþkin nüfus tamamen Federasyon Bünyesine katýldýktan sonra artýk sadece Okullar Protokolü iþler haldeydi ve Bilgi Ekimi metodu minimuma inmiþti.
Suni öðrenme süratli ve etkiliydi ama Okul Kültürü’nün önemi sadece öðrenmekten deðil ayný zamanda bir yaþam tarzý inþa etmekten ve özgür bir toplumun en temeli olmasýndan geliyordu. Suni öðrenme bu dönemi kökünden baltalayýp gençlerin özgür düþünce, araþtýrma, sorgulama, öðrenme ve çözüm üretme becerilerini köreltiyordu.. Suni eðitim insan yaþamýndaki rengi ve ruhun alevini söndürüyordu.
Ýþte ilk Kolonistler böyle seçilmiþti ve özenle, dikkatle seçilmiþti. Elmo bu Kolonistlerin arasýna kendisinin ve Nilla’nýn bizzat seçtiði Baþkanlýk Gözlemcileri de dahil etmiþti. Gözlemciler geniþ izleme yetkilerine sahipti ve gerekirse Koloni yönetimine “DUR” deme yetkisine de sahipti. Bu bir panik düðmesi idi ama bu dönemde sadece bir iki kere kullanýlmasý gerekecekti. Gözlemciler her hafta Elmo’ya ayrýntýlý raporlar göndermekle görevliydi ve bütün aksaklýklarý ve gözlemlerini iletiyordular. Elmo bu dönemde neyin nasýl gittiðini bilmek ve eksiklikleri süratle gidermek isityordu. Baþkan bu dönemin özellikle ilk baþlarýnda çok yoðun çalýþýyor, her þeyi izliyordu..

Elmo’nun yorgunluðu fizikseldi ama ruhu ilk 6 ayýn sonunda bu fiziksel yorgunluðu fazlasýyla bastýran bir memnuniyetle doluydu. Ýþler çok iyi gidiyordu. Ýþler umduðundan çok daha iyi gidiyordu. Elmo inanamýyordu.
Mharjil etkisi Kolonilerde hissediliyordu ve kýsa zamanda Federasyon yaþam tarzý Mharjil’den çok þey almýþtý. Federasyon yaþam tarzý Mharjil kültürünün yoðun etkisi ve Elmo’nun Kolonist Yasalarý sayesinde oluþurken bu yeni döneme insanlarýn tepkisi çok ümit vericiydi.
Mharjil’in keþif ve araþtýrmaya, öðrenmeye odaklý yaþam tarzý; güzellikleri ve iyilikleri yücelten kültürü, yeni þeyler görmeye ve yeni yerler gezmeye aþýk felsefesi Kolonistleri neþeli bir okul gezisine çýkmýþ bir sýnýf dolusu mutlu çocuk haline getirmiþti. Bu sihri duymayanlar olsa da Federasyon Kolonistlerinin çoðunluðu arasýnda salgýn gibi yayýlan bu yeni akým kýsa sürede dünyaya da vuracaktý ve yýldýzlardaki yeni yaþam tarzý yeþermeye baþlayacaktý.
Ýnsanlar bütün bu savaþ ve yýkýmdan sonra þimdi çok özgür ve mutlu hissediyordu. Adeta küllerinden doðmuþtu insanlýk.. Ýnsanlar yeni bir baþlangýç þansý yakaladýklarýnýn farkýndaydý ve buna sýmsýký sarýlmýþtý. Ýnsanoðlu, yýldýzlarda yaþamayý sevmiþti.. Bütün günahlarý baðýþlanmýþ ve yeni bir þans verilmiþ, kutsanmýþ olduðunu hissediyordu halkýn büyük bölümü. Bu hisler o kadar güçlü ve yaygýndý ki bu ilk Federasyon nesli, tarihin ona vereceði ismi; Birleþtiriciler adýna fazlasý ile hak ediyordu.

Bu yeni felsefe, bu yeni yaþam tarzý insanlýðý yeni ufuklara taþýyacaktý.

-Bitti-

Kovan Savaþlarý maceralarý bu noktadan sonra yeni bir baþlýk altýnda; UFUKLAR adý altýnda yazýlacak. Ufuklar'ýn ilk öyküsü Bronz'un Mesajý.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Uzun Yol (1. - 100. Sayfalar)

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Barbar Conan'ýn Ölüm Þarkýsý [Þiir]
Her Ýnsan Öldürür Sevdiðini [Þiir]
Tatlý Sert [Öykü]
Zeytin Karasý [Öykü]
1996 Yýlý [Öykü]
2012: Ölülerin Ýntikamý [Öykü]
Ufuklar: Kýrmýzý Bölge - 18 [Öykü]
Althar'ýn Akýncýlarý: Altýngöl ve Ejderha (9. Bölüm - Son - ) [Öykü]
Kovan Savaþlarý (1. Bölüm) [Öykü]
2012: Ölülerin Ýntikamý (3) [Öykü]


Levent Ölçer kimdir?

Fantazyada büyü, teknoloji ve aksiyon Ýldar'da buluþuyor. 07/10/2017 tarihinde þimdi diyebilirim ki neredeyse 2 senedir tek kelime yazmadým. . . 2 senedir yazar tarafým ölü. oysa oldugum þeyler içinde olmayý en sevdiðim þey yazar olmaktý :) Topraðý bol olsun.

Etkilendiði Yazarlar:
Süpermen, Robert E. Howard, Tolkien, Salvatore, Jules Verne, Battalgazi, David Eddings, Michael Moorcock.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Levent Ölçer, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.