Edep
olmalı meramım
Bin hüzün içinde izanıma
gam zerkeder ah u figanım
Sabrı
hangi dilin aksanıyla anlamalı
ve sinemde demiyle yaşamalıyım
Vurgun
yiyen ne varsa
kanaatle onarmalıyım nasibi
hakikat meşkiyle aydınlatmalıyım
Ne canandır
derdim ve ne de can
Ruhumun hicran damlalarında
dinmiyor meramaşk-ı ram
Ne gelene s
ual ederim ne gidene
içimde ki sızıyı zerkederim
boyun büktürür ar
Bana
benden yakın kim var
ne vakit ansam içim sızlar
gözyaşlarım birden akmaya başlar
Saza sorsam
mızraba anlatsam
Tanburun latif sedasıyla
hıçkırsam ve bir ömür sussam
Ruhumda
biten sevdaları
kalbime düşen ibret
nakışları aşkın kollarına bıraksam
Ufuk adına
dinmeyen bir haz yaşasam
mavera muhayyilemi
şirazenin mizanınyla ayıklasam
Ne kadar
taklit varsa kurtulsam
Esaret adını duydukça
utansam nefsi hakkıyla kuşatsam
Suskun vicanımı
pasif aklımı zafiyet içinde ki
irademi rızay-ı bari için çalıştırsam
Pişkinliğin
sığ sularından çıksam
kul olduğumun farkındalığına ulaşıp
ellerimi aşk ile açsam
Arifin
ilminden ve zikrinden
Çelebinin feda olmak adına
çırpınışlarını sabr-ı kanaatını
Sabi
masumiyetiyle
ihsan diliyle teslim olmuş
nefsin mefkuresiyle meşk etsem
Ne kadar
hoyrat yanım varsa
edep en muhtaç oluğum konuysa
hassasatiyle ümit beslemeyi öğrensem
İşte o vakit
aşk ve sevda farkını
Firkat şiarını kalbi inşirah
ihtiyacını ruhumun vahasında yaşasam
Yeis ve kederi
hüzün zerkeden elemi
eza veren bedeli hakkıyla anlayıp kurtulsam
Nasip olan herşeyi
hesap edilen aklı selimliği
vaziyet edilen akıl ve iradeyi ecriyle buluştursam
Mustafa CİLASUN