Son bir şans istemiştim tanrı’dan, bir fırsat daha işleri yoluna koymak, hayatımı düzene sokmak için istanbulda. Tam da bodruma geri dönmek üzere hazırlanırken bi telefon geldi; ‘pazartesi işe başlayabilirsin’.. Hoppala paşam, Malkara Keşan hesabı ben de Beyoğlu taksime doğru rotayı değiştirdim. Zaten bikaç ay önceden kaldığım bir yer vardı, eski ev arkadaşımı arayıp müsait olup olmadığını sordum evin, o da müsait olduğunu söyleyince yeni bir ev arama derdinden kurtulmuş oldum. Gel gelelim içimdeki sıkıntılar birer birer yok olmaya başlarken başka bi sıkıntı kemirmeye devam ediyordu içimi. Neyse ki umut yolculuğu sırasında bu kemirgen yaratıkla başa çıkabilmek için telepatik güçlerimi devreye sokmuştum. Nitekim doğru bir karar verdiğimi de başarılı sonuçlar sonrasında görmüş oldum. Her neyse, işe başladığımın ertesi haftası işler yavaş yavaş yoğunlaşmaya ve beni kendi kendime olan düşüncelerimden uzaklaştırmaya başlamıştı. Bu huzur verici bi durumdu benim için. Bikaç gün sonra ise Antep yolculuğu çıktı karşıma ve daha haberi aldığımın bir buçuk saat sonrasında yola çıkmıştım bile. On altı saat evet tam 16 saat süren yolculuk sonrası ancak varabiliyorsunuz otobüsle gaziantep’e.. Girişte garipseseniz de içeri de daha büyük bi şaşkınlığa uğruyorsunuz, çünkü acayip güzel ve yeşil bi şehir merkezi karşılıyor sizi. Tarihi çarşısı turizm sektörünü baya bi canlı tutuyor. Bakırcılar çarşısı, baklavacılar, naib hamamı ve insanlarıyla çok naif bir şehir Antep. Büyükşehir belediyesinde koro şefliği yapan müzik hocası yaşar hocama da selamlarımı gönderiyorum. Ne güzel bir Antep öz geçmişi anlatıverdi bir saatte bana. Belgesel tadında geçen muhabbet sonrasında güzel bir dost kazanmanın mutluluğu içinde işlerime devam ettim. Beş gün sonra ancak bitirebilmiştim işlerimi antepte. Gitmediğim yeri, ayak basmadığım caddesi kalmamıştı. Şehitkamil’den Şahinbey’e kadar köşe bucak taradım antebi.. Bu arada itiraf etmem gerekir ki, gaziantep üniversitesi, bizim dokuz eylül üniversitesinden görüntü açısından kat kat güzelmiş. Öğrencilere, kampüs içinde fakültelerine rahatça gidip gelebilmeleri için bisiklet bile tahsis edilmiş. Gerisini siz düşünün.. En hoşuma giden tesadüf te antep’te güzel sanatlar lisesi olduğunu görmek ve onlarla tanışma fırsatını yakalamak oldu. Buradan onlara da selamlarımı gönderiyorum. Döneceğim gün cebimde kalan paranın uçak biletine yetmesi ise beni en çok sevindiren hadise olmuştu. O 16 saati çekmeyecektim ve bir buçuk saatte Atatürk hava alanına ulaşmanın tadını bulutlar üstünde çıkarmıştım çoktan.. Burada ise işlerin kötü gittiğinin farkında değildim. Ajansta bi ton karışıklık ve beni bekleyen problemler.. Her yeni güne daha ağır işler ve karmaşık problemler geliyordu karşıma ve ta ki düne kadar sabır edebildiğim işimden istifa ettim. Bugün ise üzerimde sorumsuzluğun hafifliği ve huzuru var ancak ileriki zamanların getireceği belirsizlikler şimdiden kara düşünceleri üzerime çekmeye başladılar bile. Bir ay önceki planım da artık yok, neden mi? çünkü param yok.. Ben de C planı olarak düşündüğüm planı devreye sokma kararı aldım ve izmir’e dönüyorum. İlk defa bu ay, ayrılışımdan tam 7 ay sonra özlemini hissettiğim izmir’e dönme kararı aldım. Beni umutlarıyla yıpratan istanbul’a veda etme zamanı geldi çattı işte. Ama izmir’e ettiğim veda kadar hüzünlendirmiyor beni ve izmir’e dönecek olmanın verdiği heyecan sarhoşluğu hiçbirşeye değişilmez..
Ulaş Tuzak