"Gülün dikene katlanması onu güzel kokulu yaptı." -Mevlana |
|
||||||||||
|
ve sönmek üzere olan bir ateşin, küllerinin içinden sesleniyorum sana sonbahar’ın esintisini omuzuma aldım dudaklarımda eski bir şarkı, sen bilirsin.. ne hala var olan bir aşktır anımsatan gidişini ne de yılların verdiği bir suskunluk bu gece özlemlerim had safhada bir saat için bile olsa gel, yeter bana düşünüyorum da hala kırgınım, beni öksüz bir sevdalı gibi ortada bırakışına söz vermiştin yüreğim yüreğindir demiştin gitmemeliydin hayatımın en deli zamanlarıydı gülüşlerin bedenimden akardı 17 yaşım çıldırmıştı.. kelimeler kısalırdı gözlerinde, sen virgüllerle uzatırdın nasıl bir mucizeydi seni karşıma çıkaran hangi akla hizmet gitmiştim istanbul’a ve nerdeyse eziyordun beni, taksim’in tam ortasında fırlatılan kızgın bir bakıştı özürlerin ağzında tıkandı 17 yaşım çıldırmıştı.. o gün anlamalıydım oysa öldürmek için değil, diriltmek için çıkmıştın karşıma çocuktum kızdım kadın oldum kollarında utandım utandırmamıştın oysa bir nehir gibi akmıştım yüreğine yüreğini teslim eder gibi, bırakmıştın beni şehrime hiç ayrılamayacağımızı o gün anlamıştık o gün bilmiyorduk ayrılacağımızı sarılmıştım sarılmıştık bu sarılmalar hani hep kalacaktı şimdi en çok kollarına ihtiyacım var bir haber gönder ne olur, bir ışık yak mekanın hala yıldızlar mı..? buruk ve yarım kalmış bir gülümseyiş oturuyor şimdi dudaklarıma ikimiz için ne güzel bir andı gecelerin en güzeliydi hatta çıka gelmiştin istanbul’dan, ellerinde en sevdiğim papatyalar gelmiştin işte sarılmıştın kocaman sevinmiştim derinden kollarımdan tutup götürmüştün, ben, nereye bile diyemeden ellerin direksiyondaydı başım omuzunda yüreğim sanki çıkacaktı seninle olmak hayattı 17 yaşım çıldırmıştı.. seni her şeyinle seviyorum dedin sahip olduğun her şeyle kelimeler hep kaleminin ucunda olmalı şarkılar dans etmeli dudaklarında çılgınlığın asiliğin inadına yürekli inadına umutlu gülüşlerin sende kalmalı dedin seni her şeyinle seviyorum dedin sahip olduğun her şeyle ne değiştirmek istiyorum ne eksiltmek ne de yitirmek sen hep böyle kal ama yanımda kal dedin beni benden alan bir filmi izler gibiydim yüzünde kelimelerin yüreğimde atıyordu inanılmaz bir akşamdı bütün yıldızlar tanıktı 17 yaşım çıldırmıştı.. usulca yerleştirdin parmağıma tek taşı istanbul artık senin ben seninim artık hep benimle kal kalksın aramızdaki kilometreler, benimle evlenir misin, dedin gözlerime yağmur yağdı yan masadaki kadın duygulandı ilk imzayı dudaklarına attım, garson çocuk baka kaldı sanki bir rüyaydı saat 12’yi geçmişti ama kül kedisi balodaydı 17 yaşım çıldırmıştı.. nasıl da kızgınım sana dönmeyecektin o gece, lanet olası istanbul’a işler kimin umrundaydı işleri kim takardı ......... ...... ..... sabahın en kör saatiydi bir telefonla geldi varış haberin geleceğimiz ve sevdamız, bir kamyonun altında yatıyordu sen, bir kamyonun altında yatıyordun telefon elimden düştü dizlerim yere çöktü kaç saat tutarında öyle kaldım da, bana bir asır gibi geldi hangi keşke’yi söylersem, uyanırdım rüyadan hangi dualar geri getirirdi seni daha parmağımdaki alyans, suya değmemişti hani yok edecektik kilometreleri kilometreler kaldı, biz yok olduk gözyaşlarım ağzımdaydı her yer karanlıktı 17 yaşım çıldırmıştı.. ne cenazene gidebildim ne de öğrendim nerede yattığını çok uzun süre nişanlı kaldık seninle, alyans parmağımda kaldı çok kereler gelmek istedim yanına bir şeyler dürttü sanki izin vermedin, hayatta kaldım şimdi ne vakit bir kamyon görsem, buğulu camlarında bıraktığım 17 yaşımı arıyorum şimdi ne vakit bir kamyon görsem, 17 yaşım geri geliyor, sana susuyorum değişen ne dersen hiçbir şey bebeğim belki biraz ben yıllar su gibi akıp geçti ama korkmadım sevdadan hala çılgınım hala inatçı hala yazıyorum ama mısralarım kanlı saçlarımı sıkıştırmıyorum bir lastiğin içine insanları güldürebiliyorum şarkılar ise hep dudaklarımda sevdiğimi söylerken utanmıyorum yürekli kadını oynuyorum yani seni bazen bazen çok fazla arıyorum kimse senin kadar cesur değil sevdasında artık seni seviyorum diyenlere, inanmıyorum..! biraz kırgınım hayata karşı ama inatla direniyorum bu gece gözüm yıldızlarda hangisindesin el salla, seninle sabahlıyorum sana söylemek istediğim çok şey vardı, belki de bu gece bunları kusuyorum artık söylemek istediklerimi ertelemiyorum.. sessiz bir gecenin ve sönmek üzere olan bir ateşin, küllerinin içinden sesleniyorum sana anılarımın fesleğen kokulu fısıltısını, içime çektim dudaklarımda eski bir şarkı, sen bilirsin.. ama yine de merakımı bağışla ben değil, 17 yaşım soruyor sana daha mı rahat geldi, yıldızlar yeryüzünde...?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © pelin onay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |