ben bir aynayım, boy aynası, peki.
yıllar geçmiş,
ötem berim paslanmış, tozlanmış.
senin karşına geliyorum bi' ahenkle
o vakte kadar
sanıyorum ki, kesik kesik, gizli saklı
görünen her şey,
aslında öyle var olmuş:
karşına geçince, bölünmüşlüğüne
d a y a n a m ı y o r u m!
o zaman,
anlıyorum ki, sen
bana g e r ç e ğ i söyledin.
yani, görülmek istenenler için
-bir gereklilik adına-
y a r a t ı l m ı ş t ı m.
her şey,
hiçliğine
mahkum olunca,
s o n u n d a
kendime dönecektim.
meselâ
bize en son çocukluğumuz döner
o dönünce,
aldığımız suretin haline bakıp
d a y a n a m a y ı p
boğazlar kendini?
her şey böyle hiç olur:
yaşadıklarını, yaşattıklarını
gördükleri zaman,
y o n t u l u r l a r.
tozları yerkürenin etrafında döner durur.
a n l a d ı n m ı?
s e n
tozların ve pasların altında gizledin ki
d o k u n a b i l e c e ğ i m
yansılarını
bu yüzden,
seni göremeden ben de,
ışıktan ve
f a r k ı n d a l ı k t a n daha hızlı
mağrur ve masum
k a l b i m e,
bir bilgi yerleştirdim:
- bana asla güvenme!
Ağustos 2012