Hiçbir kış sonsuza dek sürmüyor, hiçbir ilkbahar uğramadan geçmiyor. -Hal Borland |
|
||||||||||
|
Şu muhteşem yerel seçimler öncesinde başlayan hatta daha öncesine uzanan ve ardından süre gelen kendi penceremin manzaralarını artık bu tertemiz sayfaya dökmenin zamanı geldi hatta geçti de bende sabır kalmadı. Evet Köyümün üyesi olmadığım Derneğinin Sosyal Medya sayfasında F tipi örgütlenmenin kucağına oturmuş olan iki partinin muhteşem savunucuları tarafından yayınlanan bir gönderiye olumsuz bir cevap yazmamla başladı her şey. Bu muhteşem holiganlar daha doğrusu kendini sosyal demokrat diye nitelendiren ve o düşünceden mahrum sosyal faşizanlar yorumumu ve ardından beni bu sayfadan atıverdiler. Sonra başka bir profil ile aynı yorumu yazınca bu Sosyal faşizanlar o yorumu ve profili de sayfadan atıverdi. Sorunları kiminleydi bilmiyorum ama kendilerinde acayip bir kişilik bozukluğu olduğu kesin. Neyse bunu bir kayda alın açıklamayı birkaç paragraf sonra detaylıca yapacağım. Ha bu zatı muhterem faşizan beyinler bu yazıyı okuyorlarsa devam etsinler birkaç paragraf sonra şu an içlerinden geçirdikleri iyi niyetlerin cevaplarını kat be kat bulacaklar!... Ve Dostlar, Kimseye dost demekten gocunmadım ve birine de dost derken kendime saygısızlık yapmadım. Niye mi? Çünkü ben beni biliyorum beni cümle halk biliyor. Neyse iyi bilende kötü bilende bilsin ya da zaten iyi olduğumu savunacak değilim. Benim kartvizitimde öle şaşalı kelimelerin ardına saklanmış ismim yok. “İnsan olmaya çalışan biri” diye bilirler beni insan olmaya çalışan, bırakın insan kalmayı daha olmaya çalışıyorum. O yüzden sıkıntımda yok hani. Tüm eleştirilere kapım açık, ha cevaplarımı sindirebilecekseniz tabi. Neyse dilimiz biraz sivri sabrımız biraz az ama artık ben yorgunluktan diyorum siz olgunluktan deyin önceki kadar da keskin değil hani sözlerim kelimelerim. Gelelim Sosyal medyanın Asosyal kısmına yani bana. Birkaç yıl öncesine kadar birkaç kitle örgütünde ve ilk ve son siyasi partimde değişik görevler alıp aktif rol oynadım. Ve bu süreç bana öğretti ki eleştirmek için görev almalısın, mücadele etmelisin daha iyiye taşımalısın üye olmalısın ve ancak o şekilde eleştirebilirsin. Ve bu öğretiler çerçevesinde bende hiçbir zaman üye olmadığım ama içinde bulunduğum bir dernekte yöneticileri eleştirme kudretinde bulunmadım. Görev almadan görev alanları eleştirme gafletinde bulunmadım. Bulunacak kadar da saf deliğim. Bu güne kadar irade gösterenlerin iradesi arkasında durdum. Ama tabi bu örgütlerin yanlışları karşısında yanlış düşünce ve siyasetleri karşısında ister istemez kimi zaman sertleşen ses tonumla muhalif tavrımı da gösterdim. Buna rağmen kimseye kızmadım, kimseyi kırmadım. Hala insanların yüzlerine utanmadan bakıp merhaba diyebiliyor, ellerini sıkıp hal hatır sorabiliyorum. Her ne kadar düşüncelerimiz farklı olsa da ve aynı siyasi arenada olmasak ta özünde var olduğumuz kültüre olan saygımızdan dolayı eğiyoruz büyüğümüzün önünde başımızı. Şimdi, benim gibi bir asosyal insanın bu sosyal medya devrimcileri, bu sosyal medya Alevileri karşısında söyleyecek tek sözü olamaz herhalde değimli? Aylardır elle tutulur bir paylaşımı olmayan birinin tutup ta sabah akşam Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerini paylaşan, Onun Altı okundan dem vuran Vatan, Bayrak diye haykıran bu sosyal insanlar karşısında söz söylemesi yüzsüzlük olur. Hatta bu insan yine aylardır, Alevilik, Bektaşilik kuramları üzerine tek bir kelam paylaşmıyorsa, Yaşanan onca gelişmeyi görmezden gelip orada burada yorumlar yapmıyorsa, bağlı bulunduğu partinin eylemlerine bile katılmayıp bir Mayıs’ta meydanlara bile inmediyse “ lan sus sıkma canımızı kırdırma kafanı şimdi “ diyenlerin sayısı giderek artar ve söz hakkı ortadan kalkar. Değil mi? Görünen o ki öyle diyenler çoğunlukta!.. Peki bu sosyal Medya üzerinde ne kadar dürüstüz? Bir de ona bakın. Hadi. Bakın bakın. Hep başkalarının profiline bakıp başkalarının yazdıklarını eleştirip onları beğenip, paylaşan sizler şimdi dönün ve birde aynaya bakın. O kendi profilinizde paylaştıklarınız ne kadar sizi andırıyor. Ya da bugün beni yüz kişi beğendi evet vatana millete hayırlı bir iş yaptım artık gönül rahatlığıyla uyuyabilirim mi diyorsunuz? Yahu yapmayın, etmeyin Allah aşkına, bakıyorum çoğu insana güzellikten bahsediyor, gönül güzelliği, ruh güzelliği yok şems bunu dedi, Mevlana böyle söyledi, Yunus bir ben vardı benden içerde al bu içerdeki beni savur denize. EEE? Hz. Ali “ Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır” demiş, Hacı Bektaş Aslan ile ceylanı dost edip posta oturtmuş. Burası Ali erkanıdır, gelme gelme; dönme dönme.. Ateşten göynek demirden leblebidir!... EEEE? Bakıyoruz; yayınlamış mübarek bir sürü şey beğenen beğenene sonuç; Dilsiz şeytan şekil bir A Ekmel’den. Neyse Yayınlamış aslan ile ceylanın dostluğunu bak öte yana Dost deyince özüne kendine hakaret ediyor mübarek. Hadi geç. Bir de o her şeye yorum yapan sosyal vatandaşlar bunu görüp görmezden gelmiyor mu; gel de gülme hadi haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı? Ha birde bu yol Ali yoludur deyip kitap üstüne kitap arşınlayıp söz üstünde söz bırakmayanlar var. Var da, kendi özünü o yolun erkânını Devletin Jandarmasına şikâyet edende var. Var var daha niceleri var. Özüm özüm diyen özüne tükürdüğümün insanları diyenlerde var. Ha birde Devrimcilerimiz var!... Profillerinden Deniz’i, Yusuf’u, Hüseyin’i, Mahir’i ve Erdal’ı ve Vedat Demircioğlu’nu paylaşıp 19 Mayıs Samsun Ankara Atatürk Yürüyüşünü hiçe sayan. FKF’yi, DEV-GENÇ’i daha doğrusu 68 ruhunu anladığını zannedip 70’lerde olgunlaşan siyasi düşünce sisteminin ürünü olan ve 80 sonrası Kapital dünya’nın rehavetine kapılan hep bana ya Rab yine bana yok yok oda bana diye gözünü açanlara ne demeli. Yaşasın Kapitalist Devrim. Yahu gerçi bu söylediklerimi anladığını sanan kendini Devrimci olarak nitelendiren zoru görünce Yoldaş dediğini yarı yolda bırakan, hadi onu geç Devrimci yaşamı aşkı muhabbetle sollayıp birde utanıp sıkılmadan Devrimci yaşam tarzını anlatmaya kalkan sosyalistlere ne demeli. Ha birde profillerinde ellerinde şarap kadehleriyle kaliteli mekanlarda en kaliteli şarapları tüketerek Devrimcilik oynayanlar var tabi. Zaten o muhterem insanlara benim gibi el yapımı emek ürünü Şarap için bir Sosyal Medya’dan bir haber üstüne üslük bırakın Devrimci olmayı daha insan olmaya çalışan birinin bir söz söylemesi kabul edilemez. Şimdi bunca sosyal medyalı sözde sosyal demokrat, özde sosyal faşistin arasında benim gibi daha insan olmaya çalışan garibin işine? Eti ne? Kemiği ne ki birde utanmadan söz söylüyor birde söylemek yerine yazıyor. Bak sen… Neyse Benim hatıralarım ya da anılarım içinde Sosyalist gençlerle içilen çaylar eşliğinde özüme olan düşmanlığım yok Allah’tan benim anılarım o gençlerle yapılan eylemlerde o gençlerle içilen çayda paylaşılan fikirde düşünce de ve savunulan Vatan’da. Ha o gençlerin Sosyalist olduğunu söylerken duyduğum övünç, Sosyalist bir insan olma yolunda çevresine güzellik katacak bir insan olmanın gereğini yapmamam anlamına da gelmez. Açıkçası kendi toprağımda arkamdan sövülüp elin dilinde bey olacağıma, kendi ilimde Köroğlu olurum daha iyi. Hiç olmazsa haksızlığın karşısında duruşumu bilir çevremdekiler bunu da elin ilinde anlatırlar elde bey demez Köroğlu der bana zaten hamala da o yakışır. Ha Köroğlu deyince bir soru sormak isterim size “ Türkiye’de kaç milyon Alevi Yurttaş var?” hiç öyle on’dan on beşten açmayın ağzınızı olsa olsa iki milyonmuş. Bunu söyleyen Alevi bir araştırmacı yazar ve bunu sessiz sedasız dinleyenler. O sözü o zatın ağzına tıkınca suçlu olan kim? Köroğlu. Peki, o Köroğlu, o kendi düşüncesine satan yazar bozuntusundan başkasına saldırdı mı? Hayır. O zaman? Neyse… Dediğim gibi kendi özümden kendi toprağımdan olan kimse ile sorunum yok. Ama sorun isteyenler buyursun işte meydan!... Hani Dar diyorsunuz ya!... Hadi buyurun… Ben insan olmaya çalışan garip bir hamal… ya siz? Evet DOST’lar. Sivri dilimden, keskin kelimelerimden acıyan yürekler oldu ise ettiğim kusur af ola. Lakin Kendi Özümün Kendi köyümün Kendi Toprağımın sayfasından beni atan o yüreksiz her kimse ondan af olmaya. Atacak kadar yürekli ise ben attım diyecek kadar da cesur olmalıydı ama… Amasının ardı sıra siz getirin artık. Neyse. Dost ile açtık sözümüzü Dost ile kapadık. Ve en önemlisi büyüklerimizi hor görmedik, kimseye haksız saldırı yapmadık!... Geçmişin yokluğunu şimdinin varlığı ile değişmedik. Ayıbı örtmeyi biz o topraklardan öğrendik. Geçmişin hıncını toprağa gömmeyi, alçak gönüllü olmayı öğrettiler bize. Alçak olmayı değil!... İşte bu yüzden bu denli sosyal medya içinde sosyalleşen sosyal demokratlara sosyalistlere inat, evime ekmeğimi alnımın teri ile götüren insan olmaya çalışan garip bir hamal’ım ben. Günlük 10 paylaşım yapmadım yüz beğenim olmadı, ha Yoldaşlarımı unuttum diye beni oportonist damgasını yapıştıranlar varsa ona da amenna. Söz gümüş ise sükût altındır. Ne demiş Hünkar-ı Pir “İncinsen de, incitme.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |