..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz!" -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Alaaddin GICI




16 Mayıs 2017
Arif Bey  
Hiçlik yolculuğu

Alaaddin GICI


Yazı tam olarak düzenlenmiş değil taslak haldedir.


:ACBI:
Çok uzun yıllardan beri uzak diyarları dolaşan Arif Bey kısa süre sonra eve dönüş yolculuğu için hazırlanıyordu. Arif bey in geri dönüş haberi yurtta çok büyük yankı uyandırdı. Ve halk arasında efsaneler bile anlatılmaya başlandı Arif bey ve yanında getireceği cisimler hakkında...
Arif bey ailesinden kalan miras sayesinde büyük bir zenginliğe kavuşmuştu ama bu onun umurunda bile değildi. Çok tuhaf bir insandı Arif Bey bazen güler yüzlü bazen asık suratlı… Bazen hareketli bazen durgun olurdu Arif Bey… yani anlayacağınız çok farklı bir kişiliğe sahipti ama onun kadar iyiliksever insan yoktu o yakınlarda varsa da ben rastlamadım…
Güzel diyar’ın merak konusuydu o çünkü gitmesinden beri yaklaşık 20 yıldır hakkında neler neler söylenmedi ki diyarın yaşlıları onun bir kaçık olduğunu ve imkânsıza gittiğini söyleyip duruyordu. Arkadaşları onun çıldırdığını ve çok sevgili dostlarının bir daha geri dönemeyip haydutlar tarafından öldürüleceğinden korkuyordu. Sevgili yeğenleri amcalarının arkasından konuşanlar hakkında çılgına dönüyorlardı ve onun aptal biri olmadığını biliyorlardı ve ona sonuna kadar güveniyorlardı… Arif bey hakkında bir hikâye uydurulmuştu ki bunu anlatmadan edemem.
Sözde Arif Bey bir güzele aşık olmuş derdinden gönlü yanar olmuş da onun peşinden koşturup gider olmuş… Bu güzel de öyle bildiğiniz güzellere benzemezmiş… Bakışları onu göreni delip geçermiş gözlerini kendi gözlerinde hissedermişsin saçları ateş gibi kıp kırmızıymış gören dermiş kız yanıyor eyvah ama asıl o ateş onu görenin yüreğine düşermiş her gören peşine düşermiş bu güzelin… Bizim arif beyde bir gün bu güzeli görmüş de ona tutulup diyar diyar gezmeye başlamış peşinden… Diyar halkı arif beyi tanımasa bu hikâye biraz da olsa inandırıcı gelirdi belki insana, ama Arif Bey bu yolculuğa çıkmadan önce hep halk ile berabermiş evinde çok çalışırmış ama eşi dostu da ihmal etmezmiş hiçbir zaman. Bunun gibi bir sürü garip hikayeler türemiş gitmiş ama kimse kimseye inanmamış herkes kendi anlattığına inanır olmuş neredeyse.
Arif bey yaklaşık bir yıl önce bir mektup göndermişti bir ulak ile seyahatini neredeyse tamamlamış olduğunu ve eve dönüşünün yakında olacağını haber vermekteydi bu mektup yeğenleri çok sevinmişti bu habere ve diyar halkı da tabi ki… Ne de olsa yıllardır merak duydukları arif bey ve seyahati hakkında doğruları öğrenebileceklerdi.
Evet Arif bey geri dönecekti fakat beklenildiği gibi uzun süre kalmaya niyeti yok gibiydi çünkü yeğenlerine kimseye söylememeleri gerektiğini belirten bir kısa not da bırakmıştı mektubun sonunda.” Yeğenlerim fazla söze gerek yok ulağın size ulaştığı günden tam bir yıl sonra orada olacağım o günün akşamı yola çıkacağız ama bu sefer kimseye belli etmeyeceğiz hazırlıklarınızı yapın ama en önemlisi kimseye belli etmeyin yola çıkacağımızı benim canlarım. Her şeyin cevabını alacağız. Merak etmeyin. Diyar halkının uydurduğu masallara da pek kulak asmayın. Ama unutmayın bu çok önemli yola çıkacağımızı kimsenin bilmemesi gerekiyor şimdilik bu kadar kendinize dikkat edin.”
Arif beyin büyük yeğeni Ulaş mektubu kardeşlerine okuduğunda hepsi birden çok şaşırdılar. Ağabey bu kadar önemli olan nedir tahmin edebiliyor musun her hangi bir şey? diye sordular hep bir ağızdan. “Bilmiyorum” dedi sadece, Ulaş. Ama kafasından geçirdiği bazı ihtimaller vardı. Fakat şimdiye kadar onları düşünecek kafa yoracak pek vakti de olmamıştı ne yazık ki.
Ertesi sabah ulaş amcasının eski kitaplarını okumaya başlamıştı. Merak ettiği bir şeyler vardı. Bunu bulmak için günlerce uykusuz kalması gerekse de başaracağına emindi. Akşama doğru birkaç bisküvi atıştırıp açlığını geçirmeye çalışmıştı uykusu gelmesin diye de bir acı kahve yapmıştı kendine bir süre daha okumaya devam etti. İçerisi bir hayli soğumuştu sobadan yayılan sıcaklık sanki kapının altından gelen soğuk rüzgârla savaşıyordu ama galip gelemiyordu. Şöyle bir ısınmak için sobanın yanına doğru gitti ellerini ovalayıp hafifçe sobaya dayıyordu, Kafasını kitaplığa doğru çevirdiğinde rafta kitapların arasında bir garip harita olduğunu gördü hemen o tarafa yönelip biraz yıpranmış haritayı yavaşça eline aldı ve hemen masaya gidip incelemeye başladı. Yazıları okumakta zorluk çekti sanki farklı bir dilde yazılmış gibiydi ama kendi diline de çok benziyordu sonra amcasının kullandığı bir şifreleme yönteminin olduğunu hatırladı. Küçük bir çocukken onlara biraz öğretmişti bu yöntemi amcaları. Hatırlamakta biraz güçlük çekti ama kendini toplayıp işine konsantre oldu ve yavaş yavaş yazıları çözmeye başladı amcasının gitmekten bahsettiği yer acaba burası olabilir miydi diye düşündü ama dünya haritasında böyle bir yeri daha önce gördüğünü de hatırlayamamıştı. Hemen bu yer hakkında daha fazla bilgi öğrenebilmek için kitaplara göz gezdirmeye başladı.
Kitapların isimlerini mırıldanıyordu hızlıca; Sihirli kilit, Güneşin ulaştığı yerler, kahraman şövalye, hiçlik yolculuğu birden duraksadı. Aradığı bilgiler bu kitapta olabilirdi çünkü haritada tam olarak çözebildiyse hiçliğe giden yol isminde bir patika vardı. Okumaya koyuldu hemen kitabı ulaş ama çok uykusu geldiğinin farkında değildi. Sabaha karşı uyuya kalmıştı. Sabah erken kalkan kardeşleri onun üzeri örtüp sobaya biraz odun attılar. İçerisi biraz ısınır gibi oldu dışarıda güneş açmış olacaktı çünkü dün gece yıldızlar pırıl pırıl parıldıyordu. Perdeler de açıldı hava günlük güneşlikti yazdan kalma bir gündü sanki insanın içini ısıtıyordu.
Küçük yeğen Levent fırından yeni çıkmış sıcacık ekmeklerle içeri giriverdi. Ekmeğin kokusu öyle bir yayıldı ki içeri herkes acıktığını hissetmişti. Ağabeylerini de uyandırdılar ve hemen kahvaltıya oturdular yedikçe yiyesi geliyordu sanki hepsinin. Ulaş hepinize afiyet olsun deyip masadan kalktı. Ağabeyleri biraz garipti sanki bu gün. Ben biraz dışarı çıkıyorum dedi kapıyı kapatmadan önce.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Neredesin [Şiir]
Bîçare Gönül [Şiir]
Sessiz Çığlık [Şiir]
Soru Sormak Nedir? [Deneme]


Alaaddin GICI kimdir?




yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Alaaddin GICI, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.